TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÖMER FARUK GÜL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/19104)
|
|
Karar Tarihi: 22/11/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Ömer Faruk
GÜL
|
Vekili
|
:
|
Av. Vehbi
GÜL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, savcılığa yapılan bir suç duyurusunda kullanılan
ifadelerin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu ileri sürülerek açılan
tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle şeref ve itibarın korunması hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu hakkında, basiretli bir tüccar gibi davranmayarak
ve Şirketin içini boşaltarak Şirketi iflas ettirdiği, zimmetine para geçirdiği
iddiasıyla başvurucunun Şirket ortağı (müşteki) tarafından Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına (Başsavcılık) suç duyurusunda bulunulmuştur.
8. Başsavcılık 30/4/2012 tarihinde, müşteki ve başvurucu
arasında Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılmış bir dava olduğu, olayın
Şirket ortaklığından kaynaklanan hukuki bir ilişki olduğu, suçun yasal
unsurlarının olayda oluşmadığı gerekçeleriyle kovuşturmaya yer olmadığına karar
vermiştir.
9. Kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar üzerine başvurucu,
müştekinin Başsavcılığa yaptığı suç duyurusunda kullandığı ifadeler nedeniyle
kişilik haklarının zarar gördüğünü ileri sürerek 8/6/2012 tarihinde müşteki
aleyhine Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açmıştır.
10. Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi, dosya kapsamı ile
tarafların davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalarını
inceleyerek verdiği 6/2/2013 tarihli kararında her iki tarafın da şirket müdürü
oldukları dönemlerde yaptıkları işlemlerle ilgili olarak birbirlerinden
şikâyetçi olduklarını, her ikisinin de birbirlerinin Şirketi iyi
yönetemedikleri yönünde iddia ve beyanlarının bulunduğunu belirtmiştir.
Mahkeme, taraflar arasındaki Şirketin idaresi ile ilgili çıkan nizanın kapsamına göre orta düzeydeki bir kişi tarafından
başvurucuya isnat edilen eylemlerin kişilik haklarının ihlali niteliğinde
bulunmadığı, davalıların dilekçesinin ve
beyanlarının yakınma mahiyetinde taraflar arasındaki olayları açıklayan
görünürdeki duruma uygun olduğu sonucuna varmış ve kanıtlanamayan davanın
reddine karar vermiştir.
11. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi
8/4/2014 tarihli ilamıyla Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararını
onamıştır.
12. Başvurucunun karar düzeltme talebi aynı Dairenin 27/10/2014
tarihli ilamıyla reddedilmiştir.
13. Anılan ilam başvurucuya 4/12/2014 tarihinde tebliğ edilmiş,
başvurucu 5/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 22/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu; Şirket ortağı olan müşteki tarafından hakkında
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, bu suç
duyurusunda müştekinin kendisine yönelik hakaret içeren ifadeler kullandığını
iddia etmiştir. Başvurucu, söz konusu ifadelerle kişilik haklarına saldırıda
bulunulduğu gerekçesiyle Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinde manevi tazminat
davası açtığını belirtmiştir. Başvurucu, Mahkemenin gerekçe göstermeden davayı
reddetmesi ile temyiz ve karar düzeltme taleplerinin de gerekçesiz olarak
reddedilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
B. Değerlendirme
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, Başsavcılığa yapılan suç
duyurusunda hakkında kullanılan ifadeler nedeniyle kişilik haklarının
zedelendiğinden ve mahkeme kararlarının gerekli korumayı sağlayamadığından şikâyet etmektedir. Başvurucunun
şikâyetleri şeref ve itibarın korunması hakkı kapsamında incelenmiştir.
17. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3) numaralı,
48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 59. maddesinin (2), (3) ve (4) numaralı
fıkraları uyarınca Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili
delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını ve dayanılan Anayasa
hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki
iddialarını kanıtlamak başvurucuya düşer. Zikredilen kurallara göre başvurucunun
kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü
hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini,
dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların
aslı ya da örneğini başvuru dilekçesine eklemesi şarttır. Başvuru dilekçesinde
kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair
olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki
haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve
deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir,
B. No: 2013/276, 9/1/2014,§§ 19, 20; Ünal
Yiğit, B. No: 2013/1075, 30/6/2014, §§ 18, 19).
18. Yukarıda belirtilen koşullar yerine getirilmediği takdirde
Anayasa Mahkemesi, başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul
edilemez bulabilir. İddiaların dayanaktan yoksun olmadığı konusunda Anayasa
Mahkemesinin ikna edilmesi, başvurucu tarafından ortaya konulan somut bilgi ve
belgelerin niteliğine bağlıdır. Başvurucunun başlangıçta, başvuru hakkında
kabul edilemezlik kararı verilmesini önlemek için başvuru formu ve eklerinde
iddialarını destekleyici belgeleri sunması ve gerekli açıklamaları yapması
zorunludur (Veli Özdemir, § 23; Ünal Yiğit, § 22).
19. Anayasa Mahkemesi daha önce başvurucuların başvurularını
titizlikle hazırlama ve takip etme yükümlülükleri olduğunu, başvurucunun soyut
şekilde birtakım Anayasa hükümlerine atıfta bulunmasının iddiaların
ispatlandığı anlamına gelmeyeceğini birçok kez vurgulamıştır. Bundan başka
Anayasa Mahkemesi, başvurucunun başvuru formunu özenle doldurmak, ihlal
iddiasının dayanağı olan tüm olayları göstermek, başvuruyu aydınlatacak ve
hükmün esasını etkileyecek argümanları destekleyici tüm belgeleri başvuru
dilekçesine eklemek yükümlülüğü olduğunu ve bir bilgi veya belge elde
edilememişse bunun da nedenlerini açıklamak yükümlülüğü olduğunu belirtmiştir
(Bu yönde kararlar için bkz. Veli Özdemir,
§ 26; Sabah Yıldızı Radyo, B. No:
2014/12727, 25/5/2017, §§ 19-21; Tevfik Tunç,
B. No: 2014/11204, 8/12/2016, §§ 52, 53; Hüseyin
Çiftçi, B. No: 2014/3439, 28/9/2016, §§ 43-53; Sadullah Remzi Karagöz, B. No: 2014/8870,
8/6/2016, §§ 39-47; Feyzullah Erarslan,
B. No: 2014/7226 , 4/11/2014, §§ 36-39; Nevzat
Albayrak ve diğerleri, B. No: 2013/9822, 22/6/2015, §§ 43-51; Zeki Rüzgar, B. No: 2013/6084, 6/4/2016,
§§ 29-33; N.A., B. No: 2013/5076,
6/4/2016, §§ 16-23; Nurettin Albayrak ve
diğerleri, B. No: 2013/4809, 22/1/2015, §§ 39-46; bkz. Hamdullah Demirtaş, B. No: 2013/3552,
15/12/2015, §§ 27-30; Murat Karayel (2),
B. No: 2013/2125, 16/9/2015, §§ 23-28).
20. Başvuru konusu olayda başvurucu, Şirketinin ortağı
tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan suç duyurusunda kullanılan
"Şirketi basiretli bir tüccar gibi idare etmediği, Şirketin içini
boşaltarak Şirketi iflas ettirdiği, zimmetine para geçirdiği" gibi
ifadelerin kişilik haklarını zedelediği iddiasıyla tazminat davası açmıştır.
Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi, başvurucuya isnat edilen eylemleri taraflar
arasındaki iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlık kapsamında değerlendirmiş;
kişilik haklarının ihlali niteliğinde bulunmadığını gözönünde
bulundurarak kanıtlanamayan davanın reddine karar vermiş ve anılan karar
kesinleşmiştir.
21. Başvurucu, Anayasa Mahkemesine yaptığı başvuruda yalnızca ve
soyut olarak müşteki tarafından Başsavcılığa yapılan suç duyurusunda kullanılan
ifadelerin kişilik haklarını zedelediğini iddia etmiştir. Başvurucu söz konusu
ifadelerin ne şekilde kişilik haklarını ihlal ettiğini ortaya koyamadığı gibi
bu ifadeler nedeniyle katlanmak zorunda kaldığı külfeti de açıklamamış, ihlal
iddiasına ilişkin delillerini sunma ve bireysel başvuru kapsamındaki haklardan
hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma
yönündeki yükümlülüğünü de yerine getirmemiştir.
22. Başvurucu, derece mahkemelerince verilen kararların şeref ve
itibarına ilişkin gerekli korumayı sağlayamadığını ileri sürmüş olsa da kamu
makamlarınca korunamadığını iddia ettiği anayasal hakkı somut olay bağlamında
temellendirememiş, Anayasa Mahkemesini derece mahkemelerinin yaptığı
değerlendirmeden daha ileri bir değerlendirme yapmaya yöneltecek nitelikte
argümanları sunamamıştır.
23. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
22/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.