TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AYSEL KESKİNBALTA VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/19199)
Karar Tarihi: 7/6/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Nuri NECİPOĞLU
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör Yrd.
Halil İbrahim DURSUN
Başvurucu
1. Aysel KESKİNBALTA
2. Ömer KESKİNBALTA
3. Dilek KESKİNBALTA
4. Hamit KESKİNBALTA
5. Merve KESKİNBALTA
6. Özgül ARSLAN
7. Rasim KESKİNBALTA
Vekili
Av. Saide ARSLAN ÇALIŞKAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; iş kazası sonucu gerçekleşen ölümle ilgili olarak işverenler aleyhine açılan tazminat davasında, davanın kısmen reddine karar verilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının, yaşam hakkının ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuru hakkında görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. İlk iki başvurucunun oğlu ve diğer başvurucuların kardeşi Yasin Keskinbalta 19/2/2001 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu yaşamını yitirmiştir.
9. Başvurucular 7/10/2005 tarihli dilekçe ile özetle U. Mühendislik İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. işçisi olan yakınlarının H. Plastik Otomotiv Mak. İmalat San. ve Tic. A.Ş.ye ait fabrika inşaatında çalışmakta iken iş kazası geçirerek vefat ettiğini, olayın meydana gelmesinde iskelenin üzerine çıkmak için uygun bir merdiven olmamasının, iskelenin üzerinde korkuluk bulunmamasının, iskele üzerindeki kalasların sabitlenmemiş olmasının, henüz 18 yaşını tamamlamamış çocuk işçinin bünyesine uygun olmayan bir işte çalıştırılmasının, çalışma esnasında emniyet kemeri kullanılmamasının ve çalıştırılan işçiye iş ile ilgili yeterli eğitimin verilmemiş olmasının etkili olduğunu belirterek gerçek kişi A.B. ile adı geçen Şirketler aleyhine Gebze 2. İş Mahkemesinde tazminat davası açmıştır.
10. Gebze 2. İş Mahkemesi, dava kapsamında iki ayrı bilirkişi raporu almıştır. Bilirkişi raporlarında, gerçek kişi A.B. ile U. Mühendislik İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.nin kusurlarının toplam %80 olduğu; müteveffanın kusurunun ise %20 olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi raporlarında, H. Plastik Otomotiv Mak. İmalat San. ve Tic. A.Ş.nin ise kusurunun bulunmadığı değerlendirilmiştir.
11. Gebze 2. İş Mahkemesi 17/2/2011 tarihli ve E.2005/147, K.2011/83 sayılı karar ile dava kapsamında alınan bilirkişi raporlarını ve elde edilen diğer bilgi ve belgeleri dikkate alarak davalı H. Plastik Otomotiv Mak. İmalat San. ve Tic. A.Ş. yönünden davanın reddine; diğer davalılar yönünden ise davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Mahkeme bu kapsamda, ölen kişinin annesine 20.194,29 TL maddi tazminat, anne ve babanın her birine ayrı ayrı 35.000 TL, kardeşlerin her birine ise ayrı ayrı 7.500 TL manevi tazminat ödenmesine; anne dışındaki diğer davacıların maddi tazminat taleplerinin reddine karar vermiştir.
12. Taraflarca temyiz edilen bu karar, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 18/12/2012 tarihli ve E.2011/16335, K.2012/23607 sayılı ilamı ile H. Plastik Otomotiv Mak. İmalat San. ve Tic. A.Ş.nin üst işveren olması nedeniyle diğer davalılarla birlikte müteselsil sorumluluğunun bulunduğu, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) aleyhine iş kazasına bağlı nedenlerden dolayı dava açılması için önel verilmeden davacı anne lehine maddi tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu, manevi tazminat miktarlarının yüksek olduğu gerekçeleriyle bozulmuştur.
13. Bozma kararı sonrası yargılamaya devam eden Gebze 2. İş Mahkemesi 19/3/2013 tarihli ve E.2013/48, K.2013/164 sayılı karar ile bozma kararına kısmen uyarak davacı annenin maddi tazminat taleplerinin bu davadan tefrik edilmesine, ölen kişinin anne ve babası için takdir edilen manevi tazminat miktarından indirim yapılmamasına ancak kardeşler hakkında takdir edilen manevi tazminat miktarının 7.500 TL'den 3.000 TL'ye düşürülmesine karar vermiştir.
14. Taraflar bu kararı da temyiz etmiştir. Temyiz talebini inceleyen Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 19/11/2013 tarihli ve E.2013/11268, K.2013/21187 sayılı ilamı ile İlk Derece Mahkemesi kararının maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmı ile kardeşler lehine takdir edilen manevi tazminat miktarına ilişkin kısmının isabetli olduğu sonucuna varmış ancak anne ve baba yararına takdir edilen manevi tazminat miktarında hata yapıldığı ve anne ve baba lehine yüksek miktarda manevi tazminata hükmedildiği gerekçesiyle kararın bu yönden bozulmasına karar vermiştir.
15. Bu karar üzerine Gebze 2. İş Mahkemesi 10/4/2014 tarihli ve E.2014/135, K.2014/87 sayılı karar ile bozma ilamına uyarak anne ve baba için takdir edilen manevi tazminat miktarında indirim yapmış, anne ve babanın her birine ayrı ayrı 25.000 TL manevi tazminata hükmetmiştir.
16. Anılan karar, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 14/10/2014 tarihli ve E.2014/16173, K.2014/19878 sayılı ilamı ile onanmıştır. Bu karar 21/11/2014 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucular 8/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 7/6/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Aysel Keskinbalta ve Ömer Keskinbalta Dışındaki Başvurucular Yönünden
19. Başvurucular (Dilek Keskinbalta, Hamit Keskinbalta, Merve Keskinbalta, Özgül Arslan, Rasim Keskinbalta), Gebze 2. İş Mahkemesinde görülen dava sonucunda verilen karar nedeniyle adil yargılanma hakkı ile mülkiyet hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının; yakınlarının vücut bütünlüğüne yapılan haksız tecavüzün tespit ve tanımının Derece Mahkemelerince yeterince yapılamaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde bireysel başvuru yapılması gerekir.
21. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi neticesinde Gebze 2. İş Mahkemesinin 19/3/2013 tarihli kararının başvurucular tarafından temyiz edildiği, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 19/11/2013 tarihli ilamıyla İlk Derece Mahkemesi kararının Aysel Keskinbalta ile Ömer Keskinbalta lehine takdir edilen manevi tazminat miktarına ilişkin kısmının bozulmasına, kararın diğer kısımlarına yönelik temyiz itirazlarının ise reddine karar verildiği (bkz. §§ 12, 13), bunun üzerine Gebze 2. İş Mahkemesince bozma kararında belirtilen hususlarla sınırlı bir inceleme yapılarak 10/4/2014 tarihli kararın verildiği (bkz. § 14) ve bu kararın Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 14/10/2014 tarihli ilamı ile onanması üzerine mevcut başvurunun yapıldığı belirlenmiştir.
22. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 19/11/2013 tarihli bozma ilamı sadece Aysel Keskinbalta ile Ömer Keskinbalta lehine takdir edilen manevi tazminat miktarına ilişkin olduğundan, başka bir anlatımla İlk Derece Mahkemesi kararın diğer yönleri Yargıtay tarafından uygun bulunduğundan ve bozma ilamı sonrasındaki yargılamada kararın uygun bulunan yönleri tekrardan incelenmeyeceğinden Aysel Keskinbalta ile Ömer Keskinbalta dışındaki başvurucuların Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 19/11/2013 tarihli ilamını öğrenmelerinden itibaren en geç otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunmaları gerekir. Dosya kapsamından Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 19/11/2013 tarihli ilamının başvuruculara tebliğ tarihi anlaşılmamakla birlikte başvurucuların bozma ilamından sonra Gebze 2. İş Mahkemesince yapılan ilk celsede yani somut olayda en geç 10/4/2014 tarihinde nihai karardan haberdar olduklarının kabul edilmesi gerekir. Bu durumda söz konusu karara karşı Anayasa Mahkemesine bireysel başvurunun en son 12/5/2014 tarihine kadar yapılmış olması gerekirken başvurunun 8/12/2014 tarihinde yapılmış olması nedeniyle başvuruda süre aşımı bulunduğu sonucuna varılmıştır.
23. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Aysel Keskinbalta ve Ömer Keskinbalta Yönünden
1. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
24. Başvurucular; işverenlerin doğrudan olmasa da dolaylı kasıtla hareket ederek ve iş güvenliği açısından gerekli önlemleri almayarak oğullarının iş kazası geçirmesine neden olduğunu, oğullarının yaşam hakkına yönelik bu haksız tecavüzün yargılama safhasında tespit ve tanımının yeterince yapılmadığını, yaşam hakkına yapılan bu haksız tecavüzün değerinin Derece Mahkemelerince belirlenemediğini belirterek yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular ayrıca; açtıkları dava sonunda düşük miktarda manevi tazminata hükmedildiğini, etkili donelerin Derece Mahkemelerince dikkate alınmadığını, söz konusu kazada oğullarının sadece %20 oranında kusuru bulunmasına rağmen düşük miktarda manevi tazminat belirlendiğini, manevi tazminatın belirlenmesinde esas alınan kriterlerin elli yıl öncesine ait olduğunu, bu kriterlerin günümüz koşullarına uymadığını, davalıların savunma ve kanıtlarına daha fazla değer verildiğini, manevi tazminat miktarının yüksek olduğundan bahisle verilen bozma kararlarının yanlış olduğunu, benzer nitelikteki bazı davalarda daha yüksek tazminat miktarlarının belirlendiğini, belirlenen tazminat miktarının eşitlik ve hakkaniyete aykırı olduğunu, manevi tazminat miktarının sürekli düşürülmesi ve mağduriyetlerini gidermekten uzak bir hâl alması nedeniyle özel mülkiyet haklarının zarar gördüğünü, Yargıtay tarafından yerel Mahkeme hâkiminin takdir yetkisine açıkça ve bariz şekilde müdahalede bulunulduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucular, yaşamı koruma yükümlülüğü kapsamında kamu makamlarına herhangi bir kusur atfetmedikleri gibi ölüm olayının meydana gelmesinde kamu makamlarının işçinin yaşamının korunması için gerekli olan düzenlemeleri ve/veya denetimi yapmadığı şeklinde bir iddia da ileri sürmemişlerdir. Başvurucular gerek yaşam hakkının gerekse adil yargılanma hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerinde iş mahkemesinde görülen davanın etkililiğini sorgulamışlardır. Bu itibarla başvurucuların bu başlık altındaki tüm iddialarının, devletin yaşam hakkı kapsamında "etkili bir yargısal sistem kurma" yönündeki pozitif yükümlülüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
26. Kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma hakkı, birbiriyle sıkı bağlantıları olan devredilmez ve vazgeçilmez haklardan olup devletin bu konuda pozitif ve negatif yükümlülükleri bulunmaktadır. Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme, bunun yanı sıra pozitif bir yükümlülük olarak yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 50, 51).
27. Devletin yaşam hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüklerin bir de usule ilişkin yönü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54). Bu usul yükümlülüğünün bir olayda gerektirdiği soruşturma türünün, yaşam hakkının esasına ilişkin yükümlülüklerin cezai bir yaptırım gerektirip gerektirmediğine bağlı olarak tespiti gerekmektedir. Buna göre yaşam hakkının ihlaline kasten sebebiyet verilmemiş ise "etkili bir yargısal sistem kurma" yönündeki pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Bu durumlarda mağdurlara hukuki, idari hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 59).
28. Somut olayda Yasin Keskinbalta'nın ölüm olayı ile ilgili olarak başvurucuların kullanabileceği birden fazla hukuki yol bulunmaktadır. Bu kapsamda başvurucular, yaşanan olay hakkında bir ceza soruşturması başlatılmasını ve kusurlu olan kişiler hakkında kamu davası açılmasını yetkili Cumhuriyet Başsavcılığından talep edebilirler. İkinci bir yol olarak başvurucular, Yasin Keskinbalta'nın ölümünden sorumlu olduğunu düşündükleri kişiler aleyhine yetkili ve görevli hukuk mahkemesinde tazminat davası açabilirler. Üçüncü bir yol olarak ise başvurucular, yaşanan olayda hizmet kusuru bulunduğu kanaatinde iseler ilgili kamu idaresi aleyhine idari yargıda tam yargı davası açabilirler. Somut olayda başvurucular, olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasına ilişkin herhangi bir iddia ve itiraz ileri sürmedikleri gibi idari yargıda açılmış bir tam yargı davasından da bahsetmemişlerdir. Başvurucular, yaşam hakkına yapılan haksız tecavüzün tespit ve tanımının Gebze 2. İş Mahkemesinde görülen davada yeterince yapılamamasından ve manevi tazminat miktarının düşük olmasından şikâyet etmiştir. Bu sebeple yaşam hakkı kapsamında devletin sahip olduğu etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülüğün somut olayda yerine getirilip getirilmediği, Gebze 2. İş Mahkemesinde görülen davanın niteliği ve özellikleri de dikkate alınarak yalnızca bu dava bağlamında değerlendirilecektir.
29. Meydana gelen bir ölüm olayı üzerine hukuk veya idare mahkemelerinde açılan davaların sadece hukuken mevcut bulunması yeterli olmayıp bu yolların uygulamada da etkili olması gerekir. İşverenlerin hukuki sorumluluklarını saptayabilme ve gerektiği takdirde ölen kişinin yakınlarının zararını karşılayabilme potansiyeline sahip olan tazminat davalarınınteoride etkili olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Bununla birlikte işverenler aleyhine hukuk mahkemelerinde açılan tazminat davalarının uygulamada da etkili bir şekilde işlemesi gerekir. Bu kapsamda adil yargılanma hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvencelerin davaların etkili bir şekilde görülmesini sağlayan en önemli araçlardan olduğunun belirtilmesi gerekir.
30. Başvuru formu ve ekleri bu kapsamda incelendiğinde Gebze 2. İş Mahkemesince, dava kapsamında alınan bilirkişi raporları ile elde edilen diğer bilgi ve belgeler dikkate alınmak ve ilgili hukuk kuralları yorumlanmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilerek başvurucular lehine belli miktarda tazminata hükmedildiği, gerek bilirkişi raporlarının gerekse Derece Mahkemelerince verilen kararların keyfî olduğundan söz edilemeyeceği, başvurucuların yargılamaya etkin bir şekilde katılıp iddia ve itirazlarını Derece Mahkemeleri önünde dile getirebilme imkânı elde edebildiği, dolayısıyla mevcut yargısal sistemin somut olayda etkisiz bir şekilde işlediğinden söz edilemeyeceği, yaşam hakkı kapsamında etkili bir yargısal sistem kurma şeklindeki pozitif yükümlülük yönünden bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
31. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
32. Başvurucular, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
34. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin olan iş mahkemeleri nezdinde açılan davalarda yargılama süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak davanın açıldığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak yargılamanın sona erdiği (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013 § 69), yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Mehmet Salih Ayyıldız, B. No: 2012/397, 17/11/2014, § 25).
35. İş mahkemelerinde görülen davalarda yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Nesrin Kılıç, §§ 57, 58).
36. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut başvuruda 9 yıl 7 günlük yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
37. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
38. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”
39. Başvurucular, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.
40. Somut olayda başvuruculardan Aysel Keskinbalta ve Ömer Keskinbalta yönünden makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
41. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvuruculardan Aysel Keskinbalta ve Ömer Keskinbalta'ya net 12.480 TL manevi tazminatın müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
42. Tespit edilen ihlalle iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından başvurucuların maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
43. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvuruculardan Aysel Keskinbalta ve Ömer Keskinbalta'ya müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Aysel Keskinbalta ve Ömer Keskinbalta dışındaki başvurucuların ihlal iddialarının süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Aysel Keskinbalta ve Ömer Keskinbalta'nın yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Aysel Keskinbalta ve Ömer Keskinbalta'nın makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculardan Aysel Keskinbalta ve Ömer Keskinbalta'ya net 12.480 TL manevi tazminatın MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvuruculardan Aysel Keskinbalta ve Ömer Keskinbalta'ya MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/6/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.