TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AYSEL KESKİNBALTA VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/19199)
|
|
Karar Tarihi: 7/6/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Halil
İbrahim DURSUN
|
Başvurucu
|
:
|
1. Aysel
KESKİNBALTA
|
|
|
2. Ömer
KESKİNBALTA
|
|
|
3. Dilek
KESKİNBALTA
|
|
|
4. Hamit
KESKİNBALTA
|
|
|
5. Merve
KESKİNBALTA
|
|
|
6. Özgül
ARSLAN
|
|
|
7. Rasim
KESKİNBALTA
|
Vekili
|
:
|
Av. Saide
ARSLAN ÇALIŞKAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; iş kazası sonucu gerçekleşen ölümle ilgili olarak
işverenler aleyhine açılan tazminat davasında, davanın kısmen reddine karar
verilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedenleriyle adil
yargılanma hakkının, yaşam hakkının ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuru hakkında görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. İlk iki başvurucunun oğlu ve diğer başvurucuların kardeşi
Yasin Keskinbalta 19/2/2001 tarihinde geçirdiği iş
kazası sonucu yaşamını yitirmiştir.
9. Başvurucular 7/10/2005 tarihli dilekçe ile özetle U.
Mühendislik İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. işçisi olan yakınlarının H. Plastik
Otomotiv Mak. İmalat San. ve Tic. A.Ş.ye ait fabrika
inşaatında çalışmakta iken iş kazası geçirerek vefat ettiğini, olayın meydana
gelmesinde iskelenin üzerine çıkmak için uygun bir merdiven olmamasının,
iskelenin üzerinde korkuluk bulunmamasının, iskele üzerindeki kalasların
sabitlenmemiş olmasının, henüz 18 yaşını tamamlamamış çocuk işçinin bünyesine
uygun olmayan bir işte çalıştırılmasının, çalışma esnasında emniyet kemeri
kullanılmamasının ve çalıştırılan işçiye iş ile ilgili yeterli eğitimin
verilmemiş olmasının etkili olduğunu belirterek gerçek kişi A.B. ile adı geçen
Şirketler aleyhine Gebze 2. İş Mahkemesinde tazminat davası açmıştır.
10. Gebze 2. İş Mahkemesi, dava kapsamında iki ayrı bilirkişi
raporu almıştır. Bilirkişi raporlarında, gerçek kişi A.B. ile U. Mühendislik
İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.nin kusurlarının toplam
%80 olduğu; müteveffanın kusurunun ise %20 olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi
raporlarında, H. Plastik Otomotiv Mak. İmalat San. ve
Tic. A.Ş.nin ise kusurunun bulunmadığı
değerlendirilmiştir.
11. Gebze 2. İş Mahkemesi 17/2/2011 tarihli ve E.2005/147,
K.2011/83 sayılı karar ile dava kapsamında alınan bilirkişi raporlarını ve elde
edilen diğer bilgi ve belgeleri dikkate alarak davalı H. Plastik Otomotiv Mak. İmalat San. ve Tic. A.Ş. yönünden davanın reddine;
diğer davalılar yönünden ise davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Mahkeme
bu kapsamda, ölen kişinin annesine 20.194,29 TL maddi tazminat, anne ve babanın
her birine ayrı ayrı 35.000 TL, kardeşlerin her birine ise ayrı ayrı 7.500 TL
manevi tazminat ödenmesine; anne dışındaki diğer davacıların maddi tazminat
taleplerinin reddine karar vermiştir.
12. Taraflarca temyiz edilen bu karar, Yargıtay 21. Hukuk
Dairesinin 18/12/2012 tarihli ve E.2011/16335, K.2012/23607 sayılı ilamı ile H.
Plastik Otomotiv Mak. İmalat San. ve Tic. A.Ş.nin üst işveren olması nedeniyle diğer davalılarla
birlikte müteselsil sorumluluğunun bulunduğu, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)
aleyhine iş kazasına bağlı nedenlerden dolayı dava açılması için önel
verilmeden davacı anne lehine maddi tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğu,
manevi tazminat miktarlarının yüksek olduğu gerekçeleriyle bozulmuştur.
13. Bozma kararı sonrası yargılamaya devam eden Gebze 2. İş
Mahkemesi 19/3/2013 tarihli ve E.2013/48, K.2013/164 sayılı karar ile bozma
kararına kısmen uyarak davacı annenin maddi tazminat taleplerinin bu davadan
tefrik edilmesine, ölen kişinin anne ve babası için takdir edilen manevi
tazminat miktarından indirim yapılmamasına ancak kardeşler hakkında takdir
edilen manevi tazminat miktarının 7.500 TL'den 3.000 TL'ye düşürülmesine karar
vermiştir.
14. Taraflar bu kararı da temyiz etmiştir. Temyiz talebini
inceleyen Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 19/11/2013 tarihli ve E.2013/11268,
K.2013/21187 sayılı ilamı ile İlk Derece Mahkemesi kararının maddi tazminat
isteminin reddine ilişkin kısmı ile kardeşler lehine takdir edilen manevi
tazminat miktarına ilişkin kısmının isabetli olduğu sonucuna varmış ancak anne
ve baba yararına takdir edilen manevi tazminat miktarında hata yapıldığı ve
anne ve baba lehine yüksek miktarda manevi tazminata hükmedildiği gerekçesiyle
kararın bu yönden bozulmasına karar vermiştir.
15. Bu karar üzerine Gebze 2. İş Mahkemesi 10/4/2014 tarihli ve
E.2014/135, K.2014/87 sayılı karar ile bozma ilamına uyarak anne ve baba için
takdir edilen manevi tazminat miktarında indirim yapmış, anne ve babanın her
birine ayrı ayrı 25.000 TL manevi tazminata hükmetmiştir.
16. Anılan karar, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 14/10/2014
tarihli ve E.2014/16173, K.2014/19878 sayılı ilamı ile onanmıştır. Bu karar
21/11/2014 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucular 8/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 7/6/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Aysel Keskinbalta ve Ömer Keskinbalta
Dışındaki Başvurucular Yönünden
19. Başvurucular (Dilek Keskinbalta,
Hamit Keskinbalta, Merve Keskinbalta,
Özgül Arslan, Rasim Keskinbalta), Gebze 2. İş
Mahkemesinde görülen dava sonucunda verilen karar nedeniyle adil yargılanma
hakkı ile mülkiyet hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede
yargılanma hakkının; yakınlarının vücut bütünlüğüne yapılan haksız tecavüzün
tespit ve tanımının Derece Mahkemelerince yeterince yapılamaması nedeniyle yaşam
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük)
64. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği başvuru yollarının tüketildiği,
başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün
içinde bireysel başvuru yapılması gerekir.
21. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi neticesinde Gebze 2.
İş Mahkemesinin 19/3/2013 tarihli kararının başvurucular tarafından temyiz
edildiği, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 19/11/2013 tarihli ilamıyla İlk Derece
Mahkemesi kararının Aysel Keskinbalta ile Ömer Keskinbalta lehine takdir edilen manevi tazminat miktarına
ilişkin kısmının bozulmasına, kararın diğer kısımlarına yönelik temyiz
itirazlarının ise reddine karar verildiği (bkz. §§ 12, 13), bunun üzerine Gebze
2. İş Mahkemesince bozma kararında belirtilen hususlarla sınırlı bir inceleme
yapılarak 10/4/2014 tarihli kararın verildiği (bkz. § 14) ve bu kararın
Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 14/10/2014 tarihli ilamı ile onanması üzerine
mevcut başvurunun yapıldığı belirlenmiştir.
22. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 19/11/2013 tarihli bozma ilamı
sadece Aysel Keskinbalta ile Ömer Keskinbalta
lehine takdir edilen manevi tazminat miktarına ilişkin olduğundan, başka bir
anlatımla İlk Derece Mahkemesi kararın diğer yönleri Yargıtay tarafından uygun
bulunduğundan ve bozma ilamı sonrasındaki yargılamada kararın uygun bulunan
yönleri tekrardan incelenmeyeceğinden Aysel Keskinbalta
ile Ömer Keskinbalta dışındaki başvurucuların
Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 19/11/2013 tarihli ilamını öğrenmelerinden
itibaren en geç otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunmaları gerekir. Dosya
kapsamından Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 19/11/2013 tarihli ilamının
başvuruculara tebliğ tarihi anlaşılmamakla birlikte başvurucuların bozma
ilamından sonra Gebze 2. İş Mahkemesince yapılan ilk celsede yani somut olayda
en geç 10/4/2014 tarihinde nihai karardan haberdar olduklarının kabul edilmesi
gerekir. Bu durumda söz konusu karara karşı Anayasa Mahkemesine bireysel
başvurunun en son 12/5/2014 tarihine kadar yapılmış olması gerekirken
başvurunun 8/12/2014 tarihinde yapılmış olması nedeniyle başvuruda süre aşımı
bulunduğu sonucuna varılmıştır.
23. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Aysel Keskinbalta
ve Ömer Keskinbalta Yönünden
1. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin
İddia
24. Başvurucular; işverenlerin doğrudan olmasa da dolaylı
kasıtla hareket ederek ve iş güvenliği açısından gerekli önlemleri almayarak
oğullarının iş kazası geçirmesine neden olduğunu, oğullarının yaşam hakkına
yönelik bu haksız tecavüzün yargılama safhasında tespit ve tanımının yeterince
yapılmadığını, yaşam hakkına yapılan bu haksız tecavüzün değerinin Derece
Mahkemelerince belirlenemediğini belirterek yaşam hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüşlerdir. Başvurucular ayrıca; açtıkları dava sonunda düşük miktarda
manevi tazminata hükmedildiğini, etkili donelerin Derece Mahkemelerince dikkate
alınmadığını, söz konusu kazada oğullarının sadece %20 oranında kusuru
bulunmasına rağmen düşük miktarda manevi tazminat belirlendiğini, manevi
tazminatın belirlenmesinde esas alınan kriterlerin elli yıl öncesine ait
olduğunu, bu kriterlerin günümüz koşullarına uymadığını, davalıların savunma ve
kanıtlarına daha fazla değer verildiğini, manevi tazminat miktarının yüksek
olduğundan bahisle verilen bozma kararlarının yanlış olduğunu, benzer
nitelikteki bazı davalarda daha yüksek tazminat miktarlarının belirlendiğini, belirlenen
tazminat miktarının eşitlik ve hakkaniyete aykırı olduğunu, manevi tazminat
miktarının sürekli düşürülmesi ve mağduriyetlerini gidermekten uzak bir hâl
alması nedeniyle özel mülkiyet haklarının zarar gördüğünü, Yargıtay tarafından
yerel Mahkeme hâkiminin takdir yetkisine açıkça ve bariz şekilde müdahalede
bulunulduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ve mülkiyet hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucular, yaşamı koruma
yükümlülüğü kapsamında kamu makamlarına herhangi bir kusur atfetmedikleri gibi
ölüm olayının meydana gelmesinde kamu makamlarının işçinin yaşamının korunması
için gerekli olan düzenlemeleri ve/veya denetimi yapmadığı şeklinde bir iddia
da ileri sürmemişlerdir. Başvurucular gerek yaşam hakkının gerekse adil
yargılanma hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerinde
iş mahkemesinde görülen davanın etkililiğini sorgulamışlardır. Bu itibarla
başvurucuların bu başlık altındaki tüm iddialarının, devletin yaşam hakkı
kapsamında "etkili bir yargısal sistem kurma" yönündeki pozitif
yükümlülüğü kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
26. Kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma
hakkı, birbiriyle sıkı bağlantıları olan devredilmez ve vazgeçilmez haklardan
olup devletin bu konuda pozitif ve negatif yükümlülükleri bulunmaktadır.
Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin
yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme, bunun yanı sıra pozitif
bir yükümlülük olarak yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını
gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin
eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü bulunmaktadır
(Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 50, 51).
27. Devletin yaşam hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif
yükümlülüklerin bir de usule ilişkin yönü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 54). Bu usul yükümlülüğünün bir olayda gerektirdiği soruşturma
türünün, yaşam hakkının esasına ilişkin yükümlülüklerin cezai bir yaptırım
gerektirip gerektirmediğine bağlı olarak tespiti gerekmektedir. Buna göre yaşam
hakkının ihlaline kasten sebebiyet verilmemiş ise "etkili bir yargısal
sistem kurma" yönündeki pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza davası
açılmasını gerektirmez. Bu durumlarda mağdurlara hukuki, idari hatta disiplinle
ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Serpil Kerimoğlu ve
diğerleri, § 59).
28. Somut olayda Yasin Keskinbalta'nın
ölüm olayı ile ilgili olarak başvurucuların kullanabileceği birden fazla hukuki
yol bulunmaktadır. Bu kapsamda başvurucular, yaşanan olay hakkında bir ceza
soruşturması başlatılmasını ve kusurlu olan kişiler hakkında kamu davası
açılmasını yetkili Cumhuriyet Başsavcılığından talep edebilirler. İkinci bir
yol olarak başvurucular, Yasin Keskinbalta'nın
ölümünden sorumlu olduğunu düşündükleri kişiler aleyhine yetkili ve görevli
hukuk mahkemesinde tazminat davası açabilirler. Üçüncü bir yol olarak ise
başvurucular, yaşanan olayda hizmet kusuru bulunduğu kanaatinde iseler ilgili
kamu idaresi aleyhine idari yargıda tam yargı davası açabilirler. Somut olayda
başvurucular, olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasına ilişkin herhangi bir
iddia ve itiraz ileri sürmedikleri gibi idari yargıda açılmış bir tam yargı davasından
da bahsetmemişlerdir. Başvurucular, yaşam hakkına yapılan haksız tecavüzün
tespit ve tanımının Gebze 2. İş Mahkemesinde görülen davada yeterince
yapılamamasından ve manevi tazminat miktarının düşük olmasından şikâyet
etmiştir. Bu sebeple yaşam hakkı kapsamında devletin sahip olduğu etkili bir
yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülüğün somut olayda yerine
getirilip getirilmediği, Gebze 2. İş Mahkemesinde görülen davanın niteliği ve
özellikleri de dikkate alınarak yalnızca bu dava bağlamında
değerlendirilecektir.
29. Meydana gelen bir ölüm olayı üzerine hukuk veya idare
mahkemelerinde açılan davaların sadece hukuken mevcut bulunması yeterli olmayıp
bu yolların uygulamada da etkili olması gerekir. İşverenlerin hukuki
sorumluluklarını saptayabilme ve gerektiği takdirde ölen kişinin yakınlarının
zararını karşılayabilme potansiyeline sahip olan tazminat davalarınınteoride
etkili olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Bununla birlikte işverenler
aleyhine hukuk mahkemelerinde açılan tazminat davalarının uygulamada da etkili
bir şekilde işlemesi gerekir. Bu kapsamda adil yargılanma hakkı kapsamındaki
usule ilişkin güvencelerin davaların etkili bir şekilde görülmesini sağlayan en
önemli araçlardan olduğunun belirtilmesi gerekir.
30. Başvuru formu ve ekleri bu kapsamda incelendiğinde Gebze 2.
İş Mahkemesince, dava kapsamında alınan bilirkişi raporları ile elde edilen
diğer bilgi ve belgeler dikkate alınmak ve ilgili hukuk kuralları yorumlanmak
suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilerek başvurucular lehine belli miktarda
tazminata hükmedildiği, gerek bilirkişi raporlarının gerekse Derece
Mahkemelerince verilen kararların keyfî olduğundan söz edilemeyeceği,
başvurucuların yargılamaya etkin bir şekilde katılıp iddia ve itirazlarını
Derece Mahkemeleri önünde dile getirebilme imkânı elde edebildiği, dolayısıyla
mevcut yargısal sistemin somut olayda etkisiz bir şekilde işlediğinden söz
edilemeyeceği, yaşam hakkı kapsamında etkili bir yargısal sistem kurma
şeklindeki pozitif yükümlülük yönünden bir ihlalin olmadığının açık olduğu
sonucuna ulaşılmıştır.
31. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
32. Başvurucular, makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
33. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
34. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin olan iş mahkemeleri
nezdinde açılan davalarda yargılama süresi tespit edilirken sürenin başlangıç
tarihi olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak davanın açıldığı tarih; sürenin
sona erdiği tarih olarak yargılamanın sona erdiği (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013 § 69), yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Mehmet Salih Ayyıldız, B.
No: 2012/397, 17/11/2014, § 25).
35. İş mahkemelerinde görülen davalarda yargılama süresinin
makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç
dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu
ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin
niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Nesrin
Kılıç, §§ 57, 58).
36. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut başvuruda 9 yıl 7 günlük yargılama
süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
37. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
38. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
39. Başvurucular, maddi ve manevi tazminat talebinde
bulunmuşlardır.
40. Somut olayda başvuruculardan Aysel Keskinbalta
ve Ömer Keskinbalta yönünden makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
41. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvuruculardan Aysel Keskinbalta ve
Ömer Keskinbalta'ya net 12.480 TL manevi tazminatın
müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
42. Tespit edilen ihlalle iddia edilen maddi zarar arasında
illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından başvurucuların maddi tazminat
talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
43. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin
başvuruculardan Aysel Keskinbalta ve Ömer Keskinbalta'ya müştereken ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Aysel Keskinbalta ve Ömer Keskinbalta dışındaki başvurucuların ihlal iddialarının süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
2. Aysel Keskinbalta ve Ömer Keskinbalta'nın yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Aysel Keskinbalta ve Ömer Keskinbalta'nın makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculardan Aysel Keskinbalta
ve Ömer Keskinbalta'ya net 12.480 TL manevi
tazminatın MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin başvuruculardan Aysel Keskinbalta
ve Ömer Keskinbalta'ya MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
7/6/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.