TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ZEKERRİYA DEMİR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/19435)
|
|
Karar Tarihi: 26/2/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan y.
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Muharrem İlhan KOÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Zekerriya
DEMİR
|
Vekili
|
:
|
Av. Abdulhalim YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, hakkında verilen
tutukluluğun devamına ilişkin karar nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliğinin
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 12/12/2014
tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci
Komisyonunca, 22/1/2015 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade
edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde
olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu 9/11/2009
tarihinde birden fazlan kişiyle birlikte yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun
kılma ile sahtecilik suçlarını işlediği iddiasıyla 11/1/2010 tarihinde
gözaltına alınmış ve İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesinin aynı tarihli kararıyla
tutuklanmıştır.
6. İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığının 18/2/2010 tarih ve 2010/4723 sayılı iddianamesiyle başvurucunun
da aralarında olduğu sanıklar hakkında İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesinde kamu
davası açılmıştır.
7. Tutuklu olarak devam eden
yargılamada İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/9/2011 tarih ve E.2010/95,
K.2011/229 sayılı kararıyla, başvurucunun yağma suçundan 5 yıl, kişiyi
hürriyetinden yoksun bırakma suçu yönünden toplam 4 yıl 2 ay hapis cezasıyla
cezalandırılmasına ve tahliyesine karar verilmiştir.
8. Yargıtay 6. Ceza Dairesinin
5/12/2012 tarih ve E.2012/11847, K.2012/22970 sayılı ilamıyla, başvurucunun da
aralarında olduğu bazı sanıklar hakkındaki yağma suçuna ilişkin hüküm “1- …önceden
verilen karar doğrultusunda el ve işbirliği içerisinde hareket ederek fiilen
katıldıklarının anlaşılması karşısında; haklarında 5237 sayılı TCK'nın 37/1.
maddesi yerine, 39/1. maddesi ile uygulamalar yapılması, 2-… katılan
U. B.ye yönelik yağma suçu için açılmış bir dava bulunduğu kabul edilerek ayrı
bir hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde uygulama yapılması”
gerekçeleriyle bozulmuştur. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçuna ilişkin
hüküm ise onanmıştır.
9. Başvurucu hakkında kişiyi
hürriyetinden yoksun bırakma suçundan kesinleşen mahkûmiyet kapsamındaki
cezanın infazı amacıyla yakalama emri düzenlenmiştir.
10. Bunun yanında bozma kararına
konu suçlara ilişkin İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2013/61 sayılı
dosyasında yürütülen yargılamada 20/5/2014 tarihli duruşmada, bozma ilamına
karşı beyanının alınması zorunluluğu belirtilerek başvurucu hakkında yakalama
emri düzenlenmesine, beyanı tespit edildikten sonra serbest bırakılmasına karar
verilmiştir.
11. İstanbul 2. Ağır Ceza
Mahkemesince bozma sonrası yargılamada başvurucunun beyanı tespit
edilemediğinden hakkındaki dosya tefrik edilerek, diğer sanıklar hakkında
7/3/2014 tarihinde hüküm verilmiştir. Başvurucu hakkındaki yargılamaya
E.2014/82 sayılı dosyada devam olunmuştur.
12. Başvurucu kesinleşmiş hapis
cezalarının infazı için düzenlenen yakalama emri kapsamında yakalanıp 16/7/2014
tarihinde Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna konulmuştur.
13. Hükümlü olarak ceza infaz
kurumunda bulunan başvurucu hakkında İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesince “yüklenen suçun niteliği, aleyhine mevcut delil
durumu kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin bulunması, suçu sabit
görülmesi halinde öngörülecek ceza miktarı alabileceği sonuç ceza miktarı
itibariyle CMK 109/3 maddesinde öngörülen adli kontrol tedbirlerinin yetersiz
kalacak olması” gerekçesiyle 11/8/2014 tarihinde tutuklama kararı
verilmiştir.
14. Bu karara yapılan itiraz
İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 18/8/2014 tarih ve 2014/894 Değişik İş
sayılı kararıyla reddedilmiştir.
15. İstanbul 2. Ağır Ceza
Mahkemesince 25/9/2014 tarihli duruşmada aynı gerekçeyle tutukluluğun devamına
karar verilmiştir.
16. İstanbul 2. Ağır Ceza
Mahkemesinin 16/10/2014 tarih ve E.2014/82, K.2014/239 sayılı kararıyla
başvurucunun iki ayrı yağma suçundan toplam 16 yıl 8 ay hapis cezasıyla
cezalandırılmasına ve tutukluluk halinin devamına karar verilmiştir.
17. Başvurucu hükümle birlikte
verilen tutukluluk halinin devamı kararına itiraz etmiştir. Bu itiraz İstanbul
3. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/10/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Ret
kararı 12/11/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 12/12/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
19. 26/9/2004 tarih ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 109. ve 149. maddeleri.
20. 4/12/2004 tarih ve 5271
sayılı Kanun’un 101. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet
savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde
sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. ...”
21. 5271 sayılı Kanun’un 108. maddesi
şöyledir:
“(1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu
süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk hâlinin
devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine
sulh ceza hâkimi tarafından 100 üncü madde hükümleri göz önünde bulundurularak,
şüpheli veya müdafii dinlenilmek suretiyle karar
verilir.
(2) Tutukluluk durumunun incelenmesi, yukarıdaki fıkrada
öngörülen süre içinde şüpheli tarafından da istenebilir.
(3) Hâkim veya mahkeme, tutukevinde bulunan sanığın
tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceğine her oturumda veya koşullar
gerektirdiğinde oturumlar arasında ya da birinci fıkrada öngörülen süre içinde
de re'sen karar verir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
22. Mahkemenin 26/2/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 12/12/2014 tarih ve 2014/19435
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
23. Başvurucu, tutukluluğun makul süreyi
aştığını, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesince bozma ilamına ilişkin beyanının
alınması ve müteakiben serbest bırakılmasına karar verildiğini, ancak beyanı
alındıktan sonra serbest bırakılmadığını ve tutuklandığını, tutuklama
gerekçelerinin yeterli olmadığını, hakkında yeni somut olay, olgu ve delil
olmadığını, resen yapılan tutukluluk incelemesinde Cumhuriyet savcısının
görüşünün bildirilmediğini belirterek Anayasa’nın 19., 36. ve 40. maddelerinin
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
24. Başvurucunun şikâyetlerinin
özü ilk derece yargılamasında verilen tutuklama kararı ve tutukluluğun makul
süreyi aştığı iddiasıdır. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesiyle bağlı değildir (B. No: 2012/695, 12/2/2013, §
15). Bu nedenle tutuklulukla ilgili başvurunun kişi hürriyeti ve güvenliği
kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Tutuklulukta Makul Sürenin Aşıldığı İddiası Yönünden
25. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra
kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları
inceler.”
26. Bu hüküm gereğince Anayasa
Mahkemesi, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler. Dolayısıyla Mahkeme’nin zaman
bakımından yetkisi ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine
yapılan bireysel başvurularla sınırlıdır. Kamu düzenine ilişkin bu düzenleme
karşısında, anılan tarihten önce kesinleşmiş nihaî işlem ve kararları da
içerecek şekilde yetki kapsamının genişletilmesi mümkün değildir (B. No:
2012/832, 12/2/2013, § 14).
27. Başvurunun kabul
edilebilmesi için ihlal iddiasına dayanak teşkil eden nihai işlem veya
kararların 23/9/2012 tarihinden evvel kesinleşmemiş olmaları da gerekmektedir.
Nihai işlem veya kararların anılan tarihten önce kesinleştikleri tespit
edildiği takdirde ilgili şikâyetler bakımından başvurunun kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir. Mahkemenin yargı yetkisine ilişkin bu
tespitin bireysel başvuru incelemesinin her aşamasında yapılabilmesi mümkündür
(B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 32).
28. Ancak kişi serbest
bırakılmadan yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm
olmuşsa, mahkûmiyet tarihi itibarıyla da tutukluluk hali sona erer. Çünkü bu
durumda kişinin hukuki durumu “bir suç
isnadına bağlı olarak tutukluluk” kapsamından çıkmaktadır. Bireysel
başvuru incelemesi açısından, tutuklamanın şartları ile mahkûmiyete
hükmedilmesi arasındaki esaslı fark bunu gerektirir. Zira mahkûmiyete karar
verilmiş olmakla, isnat olunan suçun işlendiği, bundan failin sorumlu olduğunun
sübuta erdiği kabul edilmekte ve bu nedenle sanık hakkında hürriyeti bağlayıcı
cezaya ve/veya para cezasına hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle birlikte kişinin
kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedenine bağlı olarak tutukluluk hali
sona ermektedir. Bunun için mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması gerekmez
(B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 33).
29. Somut olayda, başvurucu
isnat edilen suçlar nedeniyle 11/1/20101tarihinde tutuklanmıştır. Mahkûmiyet
kararının verildiği 16/9/2011 tarihinde serbest bırakılan başvurucunun “suç isnadına bağlı tutukluluk” hali de
aynı tarihte sona ermiştir.
30. Aynı yargılama kapsamındaki
bazı suçlara ilişkin kesinleşmiş hapis cezasının infazı için yakalanan ve
hükümlü olarak ceza infaz kurumunda bulunan başvurucu hakkında, bozma kararına
konu suçlar yönünden devam eden yargılamada 11/8/2014 tarihinde yeniden
tutuklama kararı verilmiştir.
31. Bu aşamada ilk derece
mahkemesinin başvurucunun beyanının tespitinden sonra serbest bırakılması
yönündeki önceki kararı, tutuklanmama yönünde kişiye kazanılmış bir hak
vermemektedir.
32. Bozma sonrası yargılamada 11/8/2014 tarihinde
hakkında tutuklama kararı verilen başvurucu, Mahkemenin 16/10/2014 tarihli
kararıyla iki ayrı yağma suçundan toplam 16 yıl 8 ay hapis cezasına mahkum
edilmiştir. Bununla birlikte 11/8/2014-16/10/2014 tarihleri arasında başvurucu “tutuklama” nedeniyle değil, hükümlü
olması nedeniyle hürriyetinden yoksun bırakılmıştır. Başvurucunun ilk derece
yargılamasında 16/9/2011 tarihinde serbest bırakılmasından sonra bir suç
isnadına bağlı “tutukluluk” hali
ortaya çıkmamıştır.
33. Açıklanan nedenlerle,
başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin “zaman bakımından
yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Resen Yapılan Tutukluluk İncelemelerinde Cumhuriyet Savcısının
Görüşünün Bildirilmediği İddiası Yönünden
34. 5271 sayılı Kanun’un 108.
maddesinde, kovuşturma evresinde ise tutuklu sanığın tutukluluk hâlinin
devamının gerekip gerekmeyeceğine her oturumda veya koşullar gerektirdiğinde
oturumlar arasında ya da en geç otuz günlük süre içinde hâkim veya mahkemece
resen karar verileceği düzenlenmiştir.
35. 5271 sayılı Kanun’un 108.
maddesine göre yapılacak değerlendirme, resen (ex
officio) yapılmakta olup Anayasa’nın 19.
maddesinin sekizinci fıkrası ile hürriyeti kısıtlanan kişiye tanınan yargı
merciine itiraz edebilme hakkı kapsamında değerlendirilemez (B. No: 2012/1158,
21/11/2013, § 32).
36. Bu çerçevede, resen
gerçekleştirilen tutuklulukla ilgili incelemeler sonucunda verilen kararlar konu bakımından yetki kapsamı dışındadır
(B. No: 2013/2814, 18/6/2014, § 40). Bireysel başvuru kapsamında olmayan bu
kararların usulüne dahil alt unsurlar da, kararlarla aynı hukuki sonuca
tabidir.
37. Açıklanan nedenlerle,
başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin “konu bakımından yetkisizlik”
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurunun,
1. Tutuklulukta makul sürenin aşıldığı şikâyetine ilişkin kısmının
“zaman bakımından yetkisizlik”,
2. Resen yapılan tutukluluk incelemelerinde Cumhuriyet savcısının
görüşünün bildirilmediği şikâyetine ilişkin kısmının “konu bakımından yetkisizlik”,
nedenleriyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
26/2/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.