TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET FETULLAHOĞLU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/19484)
|
|
Karar Tarihi: 20/4/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gökçe
GÜLTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Ahmet
FETULLAHOĞLU
|
Vekili
|
:
|
Av. Mübeccel
PINARLIDAĞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza davasında soyut delillere dayanılarak karar
verilmesi, yargılama temyiz aşamasında iken özel yetkili mahkemelerin
kaldırılması üzerine hukuka aykırı olarak onanması ve yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmaması nedenleriyle eşitlik ilkesinin ve adil yargılanma hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, uyuşturucu madde ithal etme suçunu işlediği
iddiasıyla 16/6/2009 tarihinde gözaltına alınmış; 19/6/2009 tarihinde tutuklanmıştır.
Adana Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK 250. madde ile görevli) 16/12/2009
tarihli iddianamesi ile başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır. (Kapatılan)
Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250. madde ile görevli) 8/4/2013 tarihli
kararı ile başvurucunun hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Kararın ilgili kısımları şöyledir:
"Soruşturma
kapsamında teknik takip devam ederken 15/6/2009 tarihinde saat 08.00
sıralarında Adana Emniyet Müdürlüğüne yapılan telefon ihbarında, sanıkA.G.'nin şoförlüğünü yaptığı Tır (çekici/dorse)
aracı ile Ağrı Gürbulak sınır kapısından giriş yaptığı, araçta uyuşturucu madde
yüklü olduğu, uyuşturucunun sahibinin Mersin ilinde bulunan A. isimli şahıs
olduğu, bu şahsın da uyuşturucu maddeyi Hollanda ülkesine göndereceklerinin
belirtildiği, aynı gün Gaziantep-Adana Otobanı Adana giriş ve çıkışlarında
gerekli tertibat alınarak çalışmalara başlanıldığı, saat 19.00 sıralarında
sürücülüğünü sanık A.G.’nin yaptığı tır aracının
Otoban yolu mola tesislerine girmesi üzerine tır aracında kontrol yapıldığı,
sanık A.nın yanında yedek şoför olarak sanık H.Y.nin bulunduğu, sürücü beyanında tır aracının yasal
yükünün 920 çuval içerisinde 23000 kilo kuru fasulye olduğu, Kırgızistan
Ülkesinden geldiğinin, dorsede usulünce yapılan
aramada kuru fasulyenin plastik dokuma çuvallar içerisinde bulunduğu, yasal
yükler arasında; yine ayrı plastik dokuma çuvallar içerisinde koli bandı ile
bandajlanmış üzerine yeşil renkli izole bant çekilmiş 500 gramlık paketlerde
400 paket, koli bandı ile bandajlanmış üzerine kırmızı renkli izole bant
çekilmiş 500 gramlık paketlerde 120 paket, Koli
bandı ile bandajlanmış üzerine kırmızı renkli izole bant çekilmiş 500 gramlık
paketlerde 200 paket,- Mavi karbon
kağıdı ve koli bandı ile bandajlanmış üzerine siyah renkli izole bant çekilmiş
500 gramlık paketlerde 94 paket,- Koli
bandı ile bandajlanmış üzerine siyah renkli izole bant çekilmiş 1000 gramlık
paketlerde 57 pakette olmak üzere toplam 871 pakette daralı
ağırlığı 480 kilo eroin maddesi elde edildiği,
Adana Kriminal Polis Labaratuvarı
Müdürlüğünün ekspertiz raporunda sanıklardan elde edilen871 pakettoplam
net ağırlığı 463598 gram gelen krem renkli toz - katı maddelerin, uyuşturucu
maddelerden eroin içerdiği ve eroin
miktarının %65 oranında olmak üzere 301338,7 gram olduğunun belirtildiği.
...
İ.H.Ş.nin 12/6/2009 günü Gürbulak sınır kapısından İran’a geçtiği, burada
uyuşturucu temin ve depolama işini yapan A.K.ile
irtibat kurduğu ve muhtemelen 13/6/2009 günü akşam saatlerinde uyuşturucu
maddeyi teslim aldığı, A.K.nin M.E.yi
13/6/2009 akşamı saat 22:00 sıralarında arayarak İ.H.Ş.ye İran’da uyuşturucuyu
teslim ettiğini söylediği (TAPE:277 ), A.G.nin,
İ.H.Ş. ile 13/6/2009 günü İran’da bir araya geldiği ve İ.H.Ş.nin
İranlı A.K.’den teslim aldığı farklı gruplardan temin
edilen yaklaşık 465 kilo uyuşturucu maddeyi TIR aracının yasal yükünün arasına yerleştirdikleri,
Bu görüşmenin akabinde M.E.nin
Ahmet FETULLAHOĞLU’na KURT kod adlı İ.H.Ş.nin İran’da A.K.‘den eroin
maddesini teslim aldığını ve sevkiyatın gerçekleştiğini söylediği (TAPE 279),
14/6/2009 günü saat 00:32 sıralarında İ.H.Ş.nin Ağrı
Gürbulak sınır kapısından yaya olarak giriş yaptığı, çıkış yaparken sınır
kapısına bıraktığı anlaşılan otomobilini alarak Mersin iline geçtiği ve burada
buluştuğu sanık K.D. ile sevkiyatın ayrıntılarını konuştukları, K.D.nin 15/6/2009 günü uçakla İstanbul'a gittiği,
Yukarıda belirtilen tespitler ve tüm dosya
kapsamı nazara alındığında ;Sanıklar F.S., A.İ.E., A.A., K.D., İ.H.Ş., M.E.,
Ahmet FETULLAHOĞLU, A.G., A.O., Ş.A., ve F.E.nin
fikir ve işbirliği içerisinde, İran ülkesinden 500 kg civarında eroin cinsi
uyuşturucu madde ithal edip, bunu avrupa ülkelerine
ihraç etme konusunda fikir ve işbirliğinde anlaştıkları, anlaşmaya göre,
uyuşturucunun İran ülkesinden Türkiye'ye kadar naklinde sanık A.ya ait uluslararası nakliyat şirketinin kamyon ve
şoförlerinin kullanılacağı,
..
Sanıklar Ahmet FETULLAHOĞLU, F.S. ve A.O.nun uyuşturucunu temin ve ithal işinin işleyişini idare
ettikleri, satış için bağlantıları ayarladıkları, uyuşturucunun İran ülkesinden
temini içini sanıklar A.İ.E., A.A., F.E., İ.H.Ş., K.D. ve M.E. diğer sanık Ş.A.yı da kullanarak İran'dan uyuşturucu teminine
koyuldukları ,sanık A.A.'nın firmasına ait tır
(çekici/dorse) aracının ve aracın şoförü sanık A.G.'nin nakliye işine tahsis edildiği, Sanıklar Ahmet
FETULLAHOĞLU ve A.O.nun diğer sanıklarla zaman zaman
görüştükleri gibi, sık sık irtibat ve talimat için sanıklar F.S. ve K.D.'yi aracı olarak kullandıkları... Bu şekilde; Sanıklar A.O.,
Ahmet FETULLAHOĞLU, A.G., A.İ.E., A.A., F.S., F.E., İ.H.Ş.,, K.D., M.E. ve Ş.A.nın fikir ve eylem birliği içinde yurda eroin cinsi
uyuşturucu madde sokma (ithal) ve nakletme suçunu işledikleri, kanaatine
varılarak sanıkların aşağıdaki şekilde cezalandırılmaları yoluna
gidilmiştir."
9. Temyiz üzerine hüküm, Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 13/11/2014
tarihli kararıyla başvurucu yönünden onanmıştır.
10. Başvurucu, 27/11/2014 tarihli dilekçe ile onama kararına
karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına itiraz yoluna gidilmesi istemiyle
başvuruda bulunmuş; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27/4/2015 tarihli
kararıyla başvurucunun talebi reddedilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
11. Mahkemenin 20/4/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeninin bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
14. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden
davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili
kararını verdiği tarih esas alınır (B.E.,
B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
15. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır
(B.E., § 29).
16. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda, yargılamanın konusunun
uluslararası boyutta ve örgüt faaliyeti çerçevesinde gerçekleştirilen
uyuşturucu ticaretine ilişkin olması nedeniyle karmaşık nitelikte kabul
edilebileceği, davada yirmiden fazla sanığın yargılandığı,(kapatılan) Adana 7.
Ağır Ceza Mahkemesinde (CMK 250. madde ile görevli) yirmi duruşma yapıldığı,
duruşmaların yaklaşık iki ay ara ile gerçekleştirildiği hususları
değerlendirildiğinde beş yıl beş aylık yargılama süresinin makul olduğu sonucuna
varmak gerekir.
17. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar
verilmesi gerekir.
B. Kanuni Hâkim
Güvencesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucu; özel yetkili mahkemede yargılandığını, temyiz
incelemesi sürecinde özel yetkili mahkemelerin kaldırıldığını, kararın
bozulması gerekirken hukuka aykırı olarak onandığını belirterek kanun önünde
eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Anayasa Mahkemesi,
olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp olay ve
olguların hukuki nitelendirmesini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Başvurucu, her ne kadar özel yetkili mahkemelerin kapatılması nedeniyle
dava dosyasının Yargıtay tarafından incelenmeye devam edilmesinin Anayasa’nın
10. maddesinde düzenlenen kanun önünde eşitlik ilkesini ihlal ettiğini ileri
sürmekte ise de başvurucunun şikâyetinin özünü kanunen tabi olduğu mahkemeden
başka bir mahkemede yargılandığı hususunun oluşturduğu anlaşıldığından
belirtilen iddia, Anayasa'nın 37. maddesinde güvence altına alınan kanuni hâkim
güvencesi kapsamında incelenmiştir.
19. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine
karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B.
No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
20. Hukuk devletinde kanuni hâkim, tabii hâkim olarak
anlaşılmalıdır. Tabii hâkim kavramı ise dar anlamda suçun işlenmesinden veya
çekişmenin doğmasından önce davayı görecek yargı yerini yasanın belirlemesi
şeklinde tanımlanmaktadır. Başka bir anlatımla tabii hâkim ilkesi, yargılama
makamlarının suçun işlenmesinden veya çekişmenin meydana gelmesinden sonra
kurulmasına veya hâkimlerin atanmasına engel oluşturur; sanığa veya davanın
yanlarına göre hâkim atanmasına olanak vermez (AYM. E.1990/13, K.1990/30,
20/11/1990).
21. Kanuni hâkim güvencesi ilkesi, olayın niteliğine göre
yargılamanın hangi mahkemede yapılacağının önceden belirlenmiş olması
ilkesidir. Yargılama, tabii hâkim dışında başka bir hâkim tarafından yapılamaz
(Muhammet Kaplan, B. No:
2013/1586, 18/9/2013, § 31).
22. Başvurucunun sözünü ettiği özel yetkili mahkemelerin
görevlerinin genel mahkemelere devredilmesi ve anılan mahkemelerin değişiklikle
genel mahkeme sıfatı kazanması, kanun koyucunun usule ilişkin bir tasarrufudur.
Usul kuralları derhâl uygulanır ve geriye yürümez. Ayrıca usule ilişkin
kurallardaki değişiklikler, maddi ceza hukukuna ilişkin hükümlerde lehe
değerlendirme zorunluluğu da doğurmaz.
23. 2/7/2012 tarihli ve 6352 sayılı Kanun'un geçici 1.
maddesinde, özel yetkili mahkemeler tarafından henüz karar verilmemiş olan
dosyaların genel ağır ceza mahkemelerine gönderilmesi; karar verilmiş olup da
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ya da Yargıtay dairelerinde bulunan dosyaların
ise Yargıtay tarafından incelenmeye devam edilmesi düzenlenmiştir.
24. Somut olayda başvurucunun, özel yetkili mahkeme tarafından
yargılanması ve aleyhinde hüküm kurulması sırasında yürürlükte olan maddi ceza
hukukuna ilişkin hükümler esas alınmış ve başvurucu hakkında mahkûmiyet hükmü
kurulmuştur. Ne var ki yargılama safahatı bittikten sonra usule ilişkin olarak
söz konusu mahkemelerin yetkisi sonlandırılmıştır. Sadece bu durum nedeniyle
söz konusu mahkemeler tarafından verilen kararların adil olmadığı sonucuna
ulaşılması mümkün değildir. Kaldı ki değişiklikle birlikte anılan mahkemelerin
başvurucuya isnat olunan ve yargılamaya konu edilen bazı suçlara ilişkin olarak
yargılama yapma yetkisi ve görevi sonlandırılmamış olup değişiklikten sonra da
aynı suçlara ilişkin olarak yargılama yapmaya devam edecekleri, sadece bu
yargılamaların özel yetki ile yapılabileceği hususunun değiştirildiği, başka
bir deyişle söz konusu mahkemelerin sadece bazı suçlarla ilgili olarak verilmiş
yargılama yetkilerinin kaldırıldığı, sonuç olarak bu mahkemeler bakımından da
genel yetkileri çerçevesinde bütün suçlar yanında özel yetkiye konu edilen
suçlara ilişkin olarak yargılama yapma yetkisinin devam ettiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda başvurucunun kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne
çıkarılmadığı ve uyuşmazlığın esasını çözecek olan mahkemenin ihtilafın
doğmasından sonra kurulan bir mahkeme olmayıp görev ve yetkileri daha önceden
kanunla belirlenmiş bir mahkeme olduğu dikkate alındığında başvurucunun genel
mahkemeler yerine özel yetkili mahkemede yargılanması gerektiği iddiasının
makul ve kabul edilebilir olmadığı, dolayısıyla bu iddia yönünden açık ve
görünür bir ihlalin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
26. Başvurucu, yargılandığı ceza davasında etkin pişmanlık
hükümlerinden faydalanmak isteyen bir sanığın ifadelerinin esas alındığını ve
soyut delillere dayanılarak karar verildiğini belirterek adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla
ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak
bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz
takdir hatası veya açık keyfîlik içeren tespit ve
sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
28. Bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale
iddiası içermeyen, yargılama sonucunda verilen kararın hukuka aykırı olduğuna
ilişkin somut başvuru, yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu
şikâyeti niteliğindedir.
29. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Kanuni hâkim güvencesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
20/4/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.