TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İSMAİL AKÇAYOĞLU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/1950)
|
|
Karar Tarihi: 13/9/2017
|
R.G. Tarih ve Sayı: 17/10/2017-30213
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
İsmail
AKÇAYOĞLU
|
Vekili
|
:
|
Av. Adil
AKTAY
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, işyeri tahsisinin iptal edilmesi nedeniyle mülkiyet
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucuya -başvuru formu ve eklerinde belirtilmeyen bir
tarihte- Tarsus Belediyesince (Belediye) Yeni Hal (meyve sebze hali)
kompleksinde 88 numaralı "komisyonevi"
tahsis edilmiştir. Belediye Encümeninin 20/8/1992 tarihli kararından
anlaşıldığı üzere bu dükkânın tahsis hakkının 1/3 payı başvurucuya aittir.
9. Belediye Meclisi 5/9/2005 ve 1/10/2009 tarihlerinde bu hal
kompleksi içindeki işyerlerinin satışına karar vermiştir. Yapılan ilk kısmi
ihalede istekli olmaması üzerine ihale iptal edildikten sonra 2/12/2009
tarihinde Belediye Meclisi yeni bir karar almıştır. Buna göre Belediye Meclisi;
ihalenin yeniden yapılmasına, ihalede istekli çıkmaması durumunda daha önce
yapılan tahsislerin kaldırılmasına, tahsisi kaldırılan yerlerin ise
kiralanmasına karar vermiştir. Anılan karar doğrultusunda 17/2/2010-19/2/2010
tarihlerinde satış için ihale yapılmış ancak istekli çıkmaması ve pazarlık
sürecinde de teklif verilmemesi üzerine ihale iptal edilmiştir.
10. Bunun üzerine kiralama yöntemine dönüleceği gerekçesiyle
Belediye Encümeninin 17/3/2010 tarihli kararı ile başvurucunun 88 numaralı
işyerine ilişkin tahsisi iptal edilmiştir. Başvurucu tahsis işleminin iptaline
ilişkin bu idari işleme karşı Belediye aleyhine Mersin 1. İdare Mahkemesinde
(Mahkeme) 13/7/2010 tarihinde iptal davası açmıştır.
11. Mahkeme 24/12/2010 tarihinde davanın reddine karar
vermiştir. Kararın gerekçesinde; belediyelerin toptancı hallerini tahsis, satış
veya kiralama yöntemlerinden birini kullanmak suretiyle işletme ya da
işlettirme konusunda seçimlik bir takdir yetkisine sahip olduğu belirtilmiştir.
Mahkemeye göre Belediyenin mülkiyeti kendisine ait olan iş- yerlerini kiralama
yöntemi ile işletebilme hak ve yetkisi bulunduğundan tercih ettiği işletim
yöntemi nedeniyle mevcut işyeri tahsislerinin iptali de zorunlu hâle gelmiştir.
Mahkeme bu gerekçelerle işyeri tahsisinin iptaline ilişkin idari işlemin
mevzuat hükümlerine uygun olduğu sonucuna vardığını belirtmiştir.
12. Başvurucu kararı temyiz etmiş, Danıştay Sekizinci Dairesinin
(Daire) 4/10/2012 tarihli ilamıyla hükmün onanmasına karar verilmiştir. Onama
ilamında kararın usul ve kanuna uygun olduğu belirtilmiştir.
13. Başvurucunun karar düzeltme talebi ise Dairenin 19/11/2013
tarihli ilamıyla oyçokluğuyla reddedilmiştir. Karşıoy
yazısında 24/6/1995 tarihli ve 552 sayılı Yaş Sebze ve Meyve Ticaretinin
Düzenlenmesi ve Toptancı Halleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile
belediyeler yönünden; işyerleri için kiralama, tahsis veya satış yetkileri
verilmiş ise de mevcut tahsislerin iptaline yönelik bir hükmün mevcut olmadığı
belirtilmiştir. Ayrıca toptancı halleriyle ilgili düzenlemeler getiren yeni
kanun ile de tahsis sahiplerinin haklarının korunduğu ifade edilmiştir.
14. Nihai karar, başvurucu vekiline 14/1/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
15. Başvurucu 13/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
16. 552 sayılı KHK'nın 5/5/2007 tarihli ve 5652 sayılı Kanun'un
3. maddesiyle değiştirilmeden önceki hâlinin
"Tahsis" kenar başlıklı 21. maddesi şöyledir:
"Toptancı hallerde işyeri tahsisi,
üretici birliklerine öncelik verilerek yapılır.
Kamu emlakinden sayılan toptancı hallerde
işyeri tahsisi ilgili belediyece yapılır ve 1580 sayılı Belediye Kanununun 70
inci maddesinin (8) numaralı bendine göre ücret tahsil edilir. Bu yerler kiraya
verilemez.
Belediyelerin yapacağı işyeri tahsisinin usul
ve esasları, Bakanlıkça belirlenecek ilkeler çerçevesinde, belediye
meclislerince çıkarılacak yönetmeliklerle düzenlenir."
17. 552 sayılı KHK'nın yürürlükteki hâliyle "Kiralama, satış ve tahsis" kenar
başlıklı 21. maddesi şöyledir:
“Belediyeler toptancı hallerini tahsis yoluyla
işletebilecekleri gibi kiralama veya satış yoluyla da işletir veya işlettirir.
İşyerlerinin kiralanması veya satılmasına
ilişkin işlemler, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine göre yapılır.
Toptancı hallerinde bulunan işyerlerinin yüzde
onu üretici birliklerine kontenjan olarak ayrılır ve Ankara, İstanbul ve İzmir
Büyükşehir belediyesi sınırlarındaki haller hariç, halin bulunduğu il
sınırlarındaki üretici birlikleri arasında yapılacak ihale ile kiraya verilir.
Üretici birliklerine kiralanmış işyerlerinin herhangi bir nedenle boşalması
durumunda, toptancı halinde işyeri bulunmayan diğer üretici birliklerine tahsis
yapılır. Üretici birliklerine ayrılan işyeri sayısı kadar talep olmaması
halinde, diğer talep sahiplerine kiralama yapılabilir.
Toptancı hallerinde bulunan işyerlerinin
kiralanması veya satılması durumunda, gerçek ve tüzel kişiler en fazla bir
işyeri kiralayabilir veya satın alabilir. Doğrudan veya dolaylı olarak birden
fazla işyerinin aynı kişi tarafından kiralandığının veya satın alındığının
tespit edilmesi durumunda, kira sözleşmesi feshedilir, satış işlemi ise iptal
edilir. Ayrıca, bu kişilere belediye encümeni kararı ile 25.000 YTL idarî para
cezası verilir.
Kira süresi en fazla 10 yıldır. Kira süresi
sona erenler açılacak kiralama ihalelerine tekrar katılabilir. Kira bedeli her
yıl aylık olarak 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer
298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme
katsayısı oranında artırılarak uygulanır.
Toptancı hallerinin tahsis yoluyla
işletilmesine karar verilmesi durumunda, tahsis ücreti, 3/7/2005 tarihli ve
5393 sayılı Belediye Kanununun 18 inci maddesinin birinci fıkrasının (f)
bendine göre belediye meclisince belirlenir. Tahsisin usûl
ve esasları Sanayi ve Ticaret Bakanlığının görüşü alınarak İçişleri
Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
Bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine ve
kira sözleşmesine aykırı hareket ettikleri tespit edilenler yazılı olarak
uyarılır. Tespit edilen eksiklik ve aykırılık en fazla 20 gün içinde giderilmez
ise kira sözleşmeleri feshedilir.
İlgililer, sözleşmenin fesih bildiriminden
itibaren işyerini 30 gün içinde tahliye etmek zorundadır. Tahliye, öngörülen
sürede yapılmadığı takdirde belediye tarafından yapılır.
Kendilerine işyeri tahsis edilenlerin,
yönetmelikte öngörülen şartları taşımadıkları veya sonradan kaybettiklerinin
tespiti durumunda, belediye encümeni tarafından tahsisin iptaline ve haldeki
işyerinden çıkarılmasına karar verilir.
İlgililer kararın tebliği tarihinden itibaren
haldeki yerini 30 gün içinde tahliye etmeye mecburdur. Bu süre sonunda tahliye edilmeyen
yerler, belediye zabıtası tarafından tahliye edilir.”
18. 552 sayılı KHK'nın 5652 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile ilga
edilen "Tahsisin iptali" kenar
başlıklı 23. maddesi şöyledir:
"Bu Kanun Hükmünde Kararnameye
dayanılarak çıkarılacak yönetmeliklerdeki şartları taşımadıkları veya sonradan
kaybettikleri tesbit olunanlar ile yönetmeliklerde
gösterilen diğer hükümler gereğince tahsisleri iptal edilenlerin toptancı
hallerdeki yerlerinden çıkarılmasına belediye encümenince karar verilir.
İlgililer kararın tebliği tarihinden itibaren
haldeki yerlerini 30 gün içerisinde tahliye etmeye mecburdurlar. Bu süre
sonunda tahliye edilmeyen yerler belediye zabıtasınca tahliye edilir."
19. 7/7/2012 tarihli ve 28346 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren Sebze ve Meyve Ticareti ve Toptancı Halleri
Hakkında Yönetmelik'in (Yönetmelik) geçici 1. maddesinin (12) numaralı fıkrası
şöyledir:
"1/1/2012 tarihinden önce kurulmuş
toptancı hallerindeki tahsisli işyerleri, mevcut tahsis sahiplerine Kanunun
yürürlüğe girdiği 1/1/2012 tarihinden itibaren hiçbir işleme gerek kalmaksızın
on iki yıl süreyle kiralanmış sayılır. Bu şekilde kiralanmış sayılan işyerleri
için sözleşmeler, bu Yönetmelik hükümleri ile son tahsis ücretleri esas
alınarak üç ay içinde yapılır."
20. Anayasa Mahkemesinin 25/2/2010 tarihli ve E.2007/65,
K.2010/43 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
5652 sayılı Yasa'nın 3. maddesiyle
değiştirilen 552 sayılı KHK.'nin 21. maddesinin
birinci fıkrasında yer alan '' tahsis yoluyla işletebilecekleri gibi'' ibaresi
ile belediyelere, belediye sınırları içindeki toptancı hallerini işletmeleri
bakımından kiralama ve satış yöntemleri yanında 'tahsis yöntemi'ni
de kullanabilecekleri konusunda yetki tanınmaktadır. Maddenin altıncı
fıkrasında toptancı hallerinin tahsis yoluyla işletilmesine karar verilmesi
durumunda tahsis ücretinin 3.7.2005 günlü, 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 18.
maddesinin birinci fıkrasının (f) bendine göre belediye meclisince
belirleneceği, tahsisin usûl ve esaslarının Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının görüşü alınarak İçişleri Bakanlığınca çıkarılacak
yönetmelikle düzenleneceği belirtilmektedir. Dokuzuncu fıkrada ise kendilerine
toptancı hâlinde işyeri tahsis edilenlerin, yönetmelikte öngörülen şartları taşımadıklarının
veya sonradan kaybettiklerinin tespit edilmesi durumunda belediye encümenince,
bu tahsisin iptaline ve toptancı halindeki işyerinden çıkarılmasına karar
verileceği hükmü getirilmiştir.
Yaş sebze ve meyvelerin toptan alım ve
satımının yapıldığı toptancı hallerinin maddenin birinci fıkrası gereğince kamu
mallarının kullanım yöntemlerinden birisi olan tahsis yoluyla da
işletilebilmesi konusunda belediyelere yetki verilmesi, tahsisin usul ve
esasları ile tahsis ücretinin belirlenmesi konularında temel ilkeler ile bunun
amaç ve çerçevesi yasama organınca belirlendikten sonra, toptancı hallerinin
yapı ve işleyişinde başta ekonomik gelişmeler olmak üzere, çevre ve günün
koşullarına uygun olarak ayrıntılı düzenleme yapma yetkisinin yönetmeliğe
bırakılması, yasama yetkisinin devri ya da idareye Anayasa'dan kaynaklanmayan
bir yetkinin kullandırılması şeklinde nitelendirilemez.
Açıklanan nedenlerle dava konusu kurallar,
Anayasa'nın 2., 6., 7. ve 8. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi
gerekir.
Kuralların Anayasa'nın 11. maddesi ile ilgisi
görülmemiştir."
21. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 2. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
" 1. İdari dava türleri şunlardır:
...
b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel
hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam
yargı davaları,
..."
B. Uluslararası Hukuk
22. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında,
mülkiyet hakkının kapsamı konusunda mevzuat hükümlerinden ve derece
mahkemelerinin bunlara ilişkin yorumundan bağımsız olarak “özerk bir yorum”
esas alınmaktadır (Depalle/Fransa [BD], B. No: 34044/02, 29/3/2010,
§ 62; Anheuser-Busch Inc./Portekiz
[BD], B. No: 73049/01, 11/1/2007, § 63; Öneryıldız/Türkiye [BD], B. No: 48939/99,
30/11/2004, § 124; Broniowski/Polonya [BD], B. No: 31443/96, 22/6/2004,
§ 129).
23. AİHM, "tahsis" veya bu anlama gelebilecek uzun
süreli kira sözleşmeleri kapsamında kullanılan işyerlerinin oluşturduğu ticari
itibar ve müşteri çevresi nedeniyle birçok açıdan şahsi bir hak niteliği
taşıdığı ve ekonomik bir mal varlığı değeri oluşturduğu gerekçesiyle Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) Ek 1 No.lu Protokol'ün birinci maddesi
anlamında işyerlerini "mülk" olarak kabul etmektedir (Iatridis/Yunanistan, B. No: 31107/96, 25/3/1999,
§§ 51-55). AİHM ayrıca, meslek ünvanının kazandırdığı
müşteri çevresini de "mülk" olarak kabul etmektedir (Van Marle ve
diğerleri/Hollanda [GK], B. No: 8543/79- 8674/79-8675/79-8685/79,
26/6/1986, § 41).
24. Stretch/Birleşik Krallık (B. No: 44277/98, 24/6/2003)
kararına konu olayda başvurucu, bir yerel yönetimden yirmi iki yıl süreyle bir
arazi kiralamıştır. Kira sözleşmesi gereğince başvurucu, kira bedeli ödeyecek
ve bu araziye sanayi işletmesi için altı bina inşa edecektir. Kira sözleşmesi
ayrıca kira süresinin bitiminde yirmi bir yıllık dönem için kira sözleşmesinin
yenilenmesi ihtimaline de yer vermektedir. Sürenin sonunda yerel yönetimin kira
sözleşmesine yenileme hükmü koymak suretiyle yetkisini aştığı gerekçesiyle kira
sözleşmesi yenilenmemiştir. Bu başvuruda AİHM, başvurucunun kira sözleşmesinin
yenileneceğine olan güvenle yaptığı yatırımlara ve bu sözleşmenin
yenilenmesinin geçersizliğinin oldukça geç bir tarihte ileri sürüldüğüne dikkat
çekerek sözleşmede yer alan yenilenme seçeneğinin kiralayan başvurucu açısından
mülkiyet hakkı kapsamında en azından “meşru bir beklenti” olarak
değerlendirilebileceğini kabul etmiştir (Stretch/Birleşik Krallık, § 35).
25. Iatridis/Yunanistan kararına konu olan olay, bavurucunun işlettiği sinemayı tahliye süreci ile
ilgilidir. Başvurucu, özel şahıs ile devlet arasında mülkiyeti konusunda
uyuşmazlık bulunan bir sinemayı kiralamış ve 1978 yılından itibaren işletmeye
başlamıştır. Taşınmazın mülkiyeti ile ilgili davalar ulusal mahkemeler önünde
sürerken 1984 yılında Maliye Bakanlığının kararı ile sinemanın da yer aldığı
taşınmaz, Hazine adına tapuya tescil edilmiştir. 1985 yılında başvurucudan
işgal bedeli istenmiştir. Başvurucu, 1989 yılında sinemadan tahliye edilmiştir.
Sinema, Belediye tarafından işletilmeye başlanmıştır. Başvurucu bu işleme karşı
açtığı davayı kazanmış ve tahliye işlemi iptal edilmiştir. Bu karara rağmen
Belediye sinemayı tahliye etmemiştir. Bunun üzerine başvurucu, hem sinemanın
kendisine devredilmesi hem de uğradığı zararların tazmini için dava açmıştır.
Diğer yandan idare, yerel mahkemenin başvurucunun sinemadan tahliyesine ilişkin
kararı iptal ettiğini ancak bu kararın sinemanın başvurucuya geri verilmesini
emretmediğini belirterek sinemayı tahliye etmemiştir. Davalar ve idarenin
sinemayı tahliye etmeme yönündeki tutumu sürerken başvurucu, AİHM’e başvurmuştur (Iatridis/Yunanistan, §§ 6-30).
26. Bu kararda AİHM ilk olarak sinema işletmecisi olan
başvurucunun Sözleşme'ye Ek 1 No.lu Protokol'ün
birinci maddesi çerçevesinde bir mülkiyet hakkının bulunup bulunmadığını
incelemiştir. AİHM, başvurucunun sinemayı kanunlara uygun bir kira akdine
dayanarak on bir yıl boyunca işlettiğine ve bu sürede belirli bir müşteri
çevresi oluşturduğuna dikkat çekerek başvurucunun mülkiyet hakkının mevcut
olduğunu kabul etmiştir (Iatridis/Yunanistan, § 54). Başvurucu, bir sinema
işletmecisi olarak idare tarafından sinemadan tahliye edilmiş ve bu tahliye
işleminin iptaline karşın sinema kendisine iade edilmemiştir. AİHM’e göre başvurucu sinemanın yalnızca işletmecisi olduğu
için bu müdahale mülkiyetten yoksun bırakma olmayıp mülkiyetin kullanılmasının
kontrolü olarak da değerlendirilemez. Bu sebeple müdahale, birinci kural
çerçevesinde incelenmiştir (Iatridis/Yunanistan, § 55). AİHM, Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün birinci maddesinin,
mülkiyet hakkına yapılan bir müdahalenin özellikle ve öncelikle hukuki bir
temelinin bulunmasını gerektirdiğini ifade etmiştir. Olayda ise tahliye işlemi
ulusal mahkeme tarafından iptal edilmiş olduğundan bu mahkeme kararından
itibaren bavurucunun tahliye işleminin bütün hukuki
temeli ortadan kalkmıştır. Bu gerekçeyle AİHM, kanunilik ölçütü yönünden
mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır (Iatridis/Yunanistan, §§ 56-62).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 13/9/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu, Belediye tarafından kendisine tahsis edilen
işyerini belirli bir yıllık tahsis bedeli karşılığında uzun bir süre boyunca
kesintisiz olarak kullandığını ve bu sayede bir müşteri çevresi ve ticari
itibar edindiğini ifade etmektedir. Başvurucu bununla birlikte Belediyenin söz
konusu tahsis işlemini kanunlara aykırı olarak keyfî bir biçimde iptal
ettiğinden yakınmaktadır. Başvurucuya göre hukuka aykırı olan bu iptal işlemi
yüzünden müşteri çevresi ve ticari itibarı zarar görmüş, mevcut alacaklarını
dahi alamayacak duruma düşmüştür. Başvurucu; işyerinin önce yüksek bir fiyattan
satışa çıkarıldığını, bu sebeple satılamayınca da yeniden tahsis edilmek yerine
başka bir kişiye kiraya verildiğini, böylece kazanılmış hakkının gözardı edildiğini belirtmiştir. Başvurucu, sonuç olarak bu
gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
29. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın
35. maddesi şöyledir:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.”
30. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse,
önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır. Bu nedenle
öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren
mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki hukuki
durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile
Ünlü, B. No: 2013/382, 16/4/2013, § 26; İhsan Vurucuoğlu, B. No: 2013/539,
16/5/2013, § 31).
31. Mülkiyet hakkı, özel hukukta veya idari yargıda kabul edilen
mülkiyet hakkı kavramlarından farklı bir anlam ve kapsama sahip olup bu
alanlarda kabul edilen mülkiyet hakkı, yasal düzenlemeler ile yargı
içtihatlarından bağımsız olarak özerk bir yorum ile ele alınmalıdır (Hüseyin Remzi Polge,
B. No: 2013/2166, 25/6/2015, § 31).
32. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet
hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal
varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu
bağlamda mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve
gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni ve fikrî
hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının
kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve
diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).
33. Somut olayda başvurucuya işyerinin tahsis edildiği tarih
açıkça belirtilmemekle birlikte Belediye Encümeninin 20/8/1992 tarihli kararına
göre en azından bu tarihten itibaren dükkânın tahsis hakkının 1/3 payının
başvurucuya ait olduğu anlaşılmaktadır. 17/3/2010 tarihinde iptal edildiğine
göre bu tahsis kararı uyarınca başvurucu yaklaşık 17 yıl 8 ay gibi bir süre
boyunca kesintisiz olarak ve yıllık belirli bir tahsis ücreti karşılığında bu
işyerini kullanmıştır. İşyerinin tahsisinin süresi ve kesintisiz oluşu dikkate
alındığında somut olay bakımından tahsisin başvurucuya bir müşteri çevresi ve
ticari itibar sağladığı, bunun ise başvurucu açısından ekonomik bir mal varlığı
değeri ifade ettiği değerlendirilmelidir. Dolayısıyla somut olayın koşulları
altında işyeri tahsisinin, başvurucu yönünden Anayasa'nın 35. maddesi anlamında
mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği hususunda tereddüt
bulunmamaktadır.
34. Anayasa’nın 35. maddesinde bir temel hak olarak güvence
altına alınmış olan mülkiyet hakkı kişiye -başkasının hakkına zarar vermemek ve
yasaların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla- sahibi olduğu şeyi dilediği
gibi kullanma, semerelerinden yararlanma ve tasarruf etme olanağı verir(Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No:
2013/817, 19/12/2013, §§ 28, 32). Dolayısıyla malikin mülkünü kullanma,
semerelerinden yararlanma ve mülkü üzerinde tasarruf etme yetkilerinden
herhangi birinin sınırlanması, mülkiyet hakkına müdahale teşkil eder (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No:
2014/1546, 2/2/2017, § 53).
35. Başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilen
işyeri tahsisinin iptal edilmesinin -ticari itibarı ve faaliyeti ile bu
kapsamda müşteri çevresi ve gelirleri üzerinde gerçekleşebilecek olumsuz
etkileri gözetildiğinde- mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır.
36. Ancak 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı
fıkrası uyarınca, ihlale neden olduğu ileri sürülen ruhsat verilmeme işlemi
için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel
başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.
37. 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
(b) bendi gereğince, idari eylem ve işlemlerden doğan zararların tazmini
amacıyla idare aleyhine tam yargı davası açılması mümkündür.
38. Olayda başvurucunun, mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden
işyeri tahsisinin iptaline ilişkin işleme karşı sadece iptal davası açtığı,
buna karşılık işlem dolayısıyla oluştuğu öne sürülen zararın tazminine yönelik
tam yargı davası açmadığı görülmektedir. İdari işleme karşı açılan davanın
reddedilmiş olması, söz konusu idari işlemden doğan zararın tazmini istemiyle
açılan davanın da olumsuz sonuçlanacağı anlamına gelmemektedir. Aksine idare
hukukuna göre işlem hukuka uygun olsa bile işlemden doğan zararların idarece
karşılanması gerektiği durumlar söz konusu olabilmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, §§ 28-39; Kocaman Balıkçılık İth. İhr. Tic. Ltd. Şti.,
B. No: 2014/13827, 23/3/2017, §§ 26-45). Dolayısıyla açılacak tam yargı
davasının sonuçsuz kalacağı söylenemez. Ancak başvurucu, böyle bir davayı
açtığına dair herhangi bir bilgi veya belge sunmamıştır. Bu durumda
başvurucunun hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları tüketmeksizin
bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
39. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
Engin YILDIRIM bu görüşe katılmamıştır.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
13/9/2017 tarihinde Engin YILDIRIM'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Başvurucu, yaklaşık 18 yılı aşkın bir süredir kesintisiz ve
çekişmesiz olarak toptancı halinde bulunan işyerini tahsis suretiyle
işletmiştir.
2. Çoğunluk, başvurucunun idareye karşı tam yargı davası
açmaması nedeniyle başvuru yollarının tüketilmediği gerekçesiyle kabul
edilemezlik sonucuna ulaşmıştır. Başvurucunun yargı sistemindeki mevcut tüm
yargı yollarını tüketmesini beklemek bireysel başvurunun amacı ve niteliğiyle
uyuşmamaktadır. Başvurucu, tahsisin iptaline ilişkin işleme karşı iptal davası
açmış ve bu yolu tüketmiştir. Bu nedenle, başvurunun kabul edilebilir olduğu
düşüncesine varılmıştır.
3. 552 sayılı KHK’nın 21. maddesinin birinci fıkrasıyla
belediyelere toptancı hallerinde bulunan işyerlerini tahsis yanında ayrıca
kiralama veya satış gibi yollarla işletme hususunda takdir yetkisi verilmiştir.
Diğer taraftan bu kadar uzun süreli bir tahsis hakkı oluşturduğu iş ilişkileri,
müşteri çevresi ve ticari itibar gibi nedenlerle ekonomik bir değeri ifade
ettiğinden mülkiyet hakkı kapsamındadır. Mülkiyet hakkına yapılan bir
müdahalenin ölçülü olabilmesi için ise bu müdahalenin keyfî ve öngörülemez
nitelikte olmaması gerekir. Somut olay bakımından anılan KHK hükümleriyle
tahsisin iptali koşulları sınırlı olarak belirlenmiştir. Buna göre tahsis
koşullarının oluşmaması veya bu koşulların sonradan kaybedilmesi durumunda
tahsisin iptal edilebileceği öngörülmüştür.
4. Başvurucunun tahsis hakkının iptal edilmesinin tek
gerekçesinin, Belediyenin yaş sebze ve meyve hallerinde bulunan işyerlerini
kanuna göre kiralama, tahsis veya satış gibi yollarla işletmesi hususunda
tanınan takdir yetkisi olduğu anlaşılmaktadır. Anayasa Mahkemesinin bireysel
başvuru bakımından görevi bu takdir yetkisinin çerçevesini belirlemek olmayıp
bu yetki kullanılırken mülkiyet hakkının korunmasının gerekliliklerine uyulup
uyulmadığını denetlemektir.
5. Belediyelerin kanun ile kendilerine verilmiş takdir yetkisi
doğrultusunda toptancı hallerinin işletme yöntemini seçebilecekleri kuşkusuz
olsa da herhangi bir yöntem seçildikten sonra ise bunun nasıl iptal
edileceğinin öngörülebilir olması gerekmektedir. İşyeri tahsisinin kamu
makamlarınca tek taraflı olarak istenen bir zamanda iptal edilebileceğini kabul
etmek, tahsis sahibi yönünden öngörülemez ve belirsiz bir sonuca yol
açmaktadır. Bu tahsis dolayısıyla ticari itibar sağlayan, müşteri çevresi
edinen ve buna dayalı olarak ekonomik yatırımlarda bulunan kişilerin böyle bir
belirsizlikle karşılaşması onlar açısından ağır bir külfet ortaya
çıkarmaktadır. Diğer bir deyişle tahsisin iptaline ilişkin koşulların önceden
belirlenmemiş olması veya daha önce belirlenmiş koşulların gerçekleşmediği
hâlde bunlar gözetilmeden ve hiçbir makul gerekçe de ileri sürülmeden tahsisin
iptal edilmesi, mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçüsüz olması sonucunu
doğurmaktadır.
6. Sonuç olarak, somut olayda kamu makamlarının tahsisin
iptaliyle ilgili takdir yetkisinin önceden belirlenmiş ve öngörülebilir bir
koşul veya ölçüt dikkate alınmadan kullanılabileceği yönündeki işlemleri
mülkiyet hakkı kapsamında korunması gereken bir menfaati olduğu açık olan başvurucuya
öngörülemez bir şekilde şahsi olarak aşırı ve orantısız bir külfet yüklemiştir.
Bu sebeple başvurucunun mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasında olması gereken
adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu sonucuna varılmıştır.
7. Açıklanan gerekçelerle, başvurucunun Anayasa’nın 35.
maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kanaatine
varıldığından çoğunluk kararına muhalif kalınmıştır.