TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ CAVİT DEMİR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/19613)
|
|
Karar Tarihi: 9/1/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
İsmail Emrah
PERDECİOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Ali Cavit
DEMİR
|
Vekili
|
:
|
Av. Ahmet
UÇAR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, iş sonu tazminatı ödenmesi talebinin reddine ilişkin
işlemin iptali için açılan davada derece mahkemelerince hatalı değerlendirme
yapıldığı ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı nedenleriyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasınailişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 17/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu; Dışişleri Bakanlığı bünyesinde Varşova
Büyükelçiliğinde sözleşmeli personel statüsünde şoför olarak görev yapmakta
iken emekliye ayrılmış ve Sosyal Güvenlik Kurumundan kendisine yaşlılık aylığı
bağlanmış ancak tarafına iş sonu tazminatı (kıdem tazminatı) ödenmesi istemiyle
yaptığı 28/1/2002 tarihli başvurusu, bünyesinde görev yaptığı idarece
reddedilmiştir.
9. Başvurucu, idarenin ret işleminin iptali için 6/6/2002
tarihinde Ankara 4. İdare Mahkemesinde dava açmış; ret işleminin eşitlik
ilkesine ve sosyal güvenlik hukukuna aykırı olduğunu belirterek tarafına toplam
50.134.805 (eski) TL'nin fiilî ödeme tarihindeki karşılığının devlet
bankalarınca yabancı mevduat üzerinden açılan bir yıl vadeli mevduat hesabına
uygulanan en yüksek faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
10. Yapılan değerlendirme sonucu Ankara 4. İdare Mahkemesi
29/4/2005 tarihli kararı ile dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Kararda Danıştay Onbirinci Dairenin benzer konudaki
bir uyuşmazlığa ilişkin kararında ilgilinin yoksun kaldığı parasal kayıpların
ödenmesine karar verildiği ortaya konmuştur. Bu kapsamda incelenmekte olan uyuşmazlık
yönünden de başvurucuya kıdem tazminatı ödenmesi gerektiği sonucuna varıldığı
dolayısıyla iptali istenen işlemde hukuka uyarlık olmadığı belirtilerek,
bilirkişi raporunda yapılan hesaplama uyarınca başvurucuya 12.868.566.857
(eski) TL ödenmesi gerektiği belirtilmiş, fazlaya ilişkin istem ise
reddedilmiştir.
11. İlk derece mahkemesi kararına karşı temyiz yoluna
başvurulması üzerine Danıştay İkinci Dairesi
18/12/2009
tarihli ilamı ile kısmen bozma kısmen onamaya hükmetmiştir. Daire kararında
başvurucuya ödenmesi gereken tutarın hatalı hesaplandığını, hesaplamanın 21/4/2005
tarihli ve 5335 sayılı Kanun ile bu Kanun'a dayanılarak hazırlanan 3/8/2005
tarihli ve 2005/9245 sayılı Bakanlar Kurulu kararı esas alınarak yapılması
gerektiğini belirtmiş bu yönden İlk Derece Mahkemesi kararının bozulduğunu
ifade etmiş, kararın fazlaya ilişkin istemin reddi ile yargılama giderlerine
yönelik kısmını onamıştır.
12. Başvurucu, temyiz incelemesi sonucu verilen karara karşı
karar düzeltme incelemesi yapılması talebinde bulunmuş; talebi aynı Dairenin
12/11/2010 tarihli ilamı ile reddedilmiştir.
13. Danıştay İkinci Dairesinin kısmi bozma ilamı üzerine dava
dosyası Ankara 4. İdare Mahkemesince yeniden incelemeye alınmış, bozma ilamı
gerekçesi dikkate alınarak başvurucuya ödenmesi gereken iş sonu tazminatı
miktarı davalı kuruma hesaplattırılmıştır. Bu doğrultuda 17/3/2011 tarihli
karar ile başvurucuya 4.465,74 TL'nin hesaplamaya esas alınan 2005/9245 sayılı
Bakanlar Kurulu kararının yürürlüğe girdiği 2/9/2005 tarihinden itibaren
işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine ve dava konusu işlemin iptaline
hükmedilmiştir.
14. Temyiz incelemesi sonucu Danıştay İkinci Dairesinin
30/5/2012 tarihli ilamı ile ilk derece mahkemesinin kararı, dava konusu işlemin
iptaline, davacıya 4.465,74 TL iş sonu tazminatı ödenmesine, bu kısmı aşan
talebin reddine ilişkin hükümler bakımından onanmıştır. Ancak Daire, iş sonu
tazminatına uygulanacak yasal faizin hesaplama başlangıç tarihi yönünden ise
kararı bozmuştur.
15. Başvurucu tarafından talep edilmesi üzerine yapılan karar
düzeltme incelemesi de aynı Dairenin 16/4/2013 tarihli ilamı ile
reddedilmiştir.
16. Karar düzeltme talebinin reddine ilişkin ilam başvurucuya
12/7/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.
17. Danıştay İkinci Dairesinin 30/5/2012 tarihli bozma ilamı
üzerine dava dosyasını yeniden inceleyen Ankara 4. İdare Mahkemesi, bozma
ilamında belirtilen hususu dikkate alarak yaptığı değerlendirme sonucu
26/9/2013 tarihli kararı ile daha önce hesaplanan 4.465,74 TL'nin idareye
başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile başvurucuya ödenmesine hükmetmiştir.
18. Bu karara karşı temyiz talebinde bulunulması üzerine yapılan
inceleme sonucu Danıştay İkinci Dairesi 2/4/2014 tarihli ilamı ile onamaya
hükmetmiş; karar düzeltme talebi de aynı Dairenin 25/9/2014 tarihli ilamı ile
reddedilmiş ve yargılama süreci sona ermiştir.
19. Karar düzeltme talebinin reddine ilişkin ilam başvurucuya
2/12/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 17/12/2014 tarihinde bireysel
başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
20. Mahkemenin 9/1/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
21. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
23. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih, sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198,
7/11/2013, §§ 45, 47).
24. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
25. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olaydaki yaklaşık 13 yıllık yargılama
süresinin (bkz. §§ 8-18) makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
26. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığına
İlişkin İddia
27. Başvurucu; kendisi ile aynı durumda olanlara iş sonu
tazminatı ödenmemesine yönelik Bakanlar Kurulu kararının daha önce Danıştay
kararı ile iptal edilmiş olduğunu, bu durumda açtığı davanın İş Kanunu'na ya da
Devlet Memurları Kanunu'na göre çözümlenmesi gerektiğini oysa uyuşmazlığın,
dava açtığı tarihten sonra yürürlüğe giren 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı
Kanun ile bu Kanun'a dayanılarak hazırlanan 3/8/2005 tarihli ve 2005/9245
sayılı Bakanlar Kurulu kararı esas alınarak çözümlendiğini ileri sürmüştür.
Başvurucuya göre bu durumda dava açtığı tarihte yürürlükte olmayan mevzuatın
somut olaya uygulanması kanunların geriye yürümezliği ile hukuk devleti
ilkelerine aykırı olmakta ve adil yargılanma hakkı ihlal edilmektedir.
28. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64.
maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun başvuru yollarının
tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.
29. Somut olaya konu yargılama sürecinin incelenmesi neticesinde
Danıştay İkinci Dairesinin 18/12/2009 tarihli bozma ilamına (bkz. § 11)
uyularak verilen Ankara 4. İdare Mahkemesinin 17/3/2011 tarihli kararının
başvurucunun bu başlık altında incelenen şikâyetine konu ettiği husus olan,
uyuşmazlığa 5335 sayılı Kanun'un ve bu Kanun'a dayanılarak çıkan 3/8/2005
tarihli ve 2005/9245 sayılı Bakanlar Kurulu kararının uygulanması yönünden,
temyiz ve karar düzeltme incelemelerinden geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır
(bkz. §§ 13-15).
30. Bu durumda başvurucunun bu başlık altında incelenen şikâyetine
ilişkin derece mahkemelerince yapılan değerlendirmelerin başvurucuya 16/7/2013
tarihinde tebliğ edilen (bkz. § 16) Danıştay İkinci Dairesinin 16/4/2013
tarihli karar düzeltme talebinin reddine ilişkin ilamı ile sonlandığının ve söz
konusu şikâyet yönünden başvuru yollarının tüketildiğinin kabulü gerekmektedir (Benzer
yöndeki değerlendirme için bkz. Mesude
Kırıklı ve Asil Akça, B. No: 2013/7042, 18/11/2015, §§ 23-25).
31. Dolayısıyla incelenmekte olan şikâyet yönünden başvurucunun
nihai kararı öğrendiği tarih olan 16/7/2013 tarihinden otuz gün geçtikten sonra
17/12/2014 tarihinde yapılan başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna
varılmaktadır.
32. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
33. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
34. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
35. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
36. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 20.600 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
37. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
38. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1.Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin
iddianın süre aşımı nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 20.600 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.186,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Ankara 4. İdare Mahkemesine
(E.2013/1176, K.2013/1011) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
9/1/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.