TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ORHAN KAYAHAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/1970)
|
|
Karar Tarihi: 22/11/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Hikmet Murat
AKKAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Orhan
KAYAHAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet
İLHAN
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, üçüncü bir kişi tarafından rıza olmaksızın kayda
alınan ses ve görüntünün ceza soruşturmasında delil olarak sunulması üzerine
yapılan şikâyet hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi
nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Bir müştekinin 2010 yılındaki şikâyeti ile başlayan
soruşturma kapsamında (TMK 10. maddesi ile görevli) Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı, aralarında başvurucunun da bulunduğu toplam elli üç kişi hakkında
çeşitli suçlardan dolayı iddianame düzenlemiştir. 14/2/2013 tarihli iddianamede
başvurucu hakkında "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma"
suçu isnat edilmiştir.
10. İddianamenin "müşteki
K.M.'nin operasyon aşamasında alınan ek ifadesinde"
başlıklı kısmının ilgili yerleri şu şekildedir:
"...Ayrıca yukarıda
belirttiğim gazete haberleri ve telefon mesajından önce A. B.' in korumalığını
yapan ve sürekli yanında gezen soyismini bilmediğim
Orhan isimli sahıs beni telefon ile arayarak görüşmek
istediğini söylemesi üzerine bende kendisine buyur telefonda söyle ne
söyleyeceksen demem üzerine bana "Telefonda olmaz ziyaretine gelmek
istiyorum" demesi üzerine bende kendisini daha önceden sürekli A. B. ile
birlikte görmem nedeni ile herhangi bir sakınca görmediğim için ofisime davet
ettim, Orhan isimli şahıs bu görüşmeden yaklaşık 2 saat kadar sonra tek başına
geldi, o esnada ofiste çalışanlarım ... bulunuyordu, Orhan isimli şahıs benim
yanıma odama geldi, odada yalnız ikimiz vardık, Orhan isimli şahıs bana
"A. B. çok iyi insandır sizin ikinizi birbirinize düşürmeye çalışıyorlar
bu oyuna gelme, akıllı ol, " dedi ben yukarıdaki ifademde belirttiğim
olayları kendisine sorduğumda ise "E. Ş. ile beraber İstanbul ilinde A.
B.' in kendilerini işyerimin kurşunlanması olayından önce misafir ettiğini,
orada birlikte eğlendiklerini daha sonra da E. ile Ankara iline döndüklerini"
söyledi, yine kendisine E. R.' nun yazmış olduğu
gazete haberini göstererek bu şahsı tanıyıp tanımadığını sorduğumda "E.
R.' nun A. B.' in arkadaşı olduğunu ve en az 20 kere
yanında gördüğünü" söyledi bende bu görüşmeye ilişkin isyerimde
kurulu bulunan güvenlik kamera kayıtlarını CD ortamına aldım ve soruşturmada
kullanılmak üzere kendi rızam ile size teslim ediyorum..."
11. 14/2/2013 tarihli iddianamede; başvurucunun şikâyetçi olduğu
K.M.ye karşı çeşitli zamanlarda iki kere yağma suçunun işlendiği, K.M.nin dükkânın kurşunlandığı, ailesinin tehdit edildiği
belirtilmektedir. Bu kapsamda K.M. bu eylemleri işleyen kişilerden ve yapılacak
soruşturma sonucu bu şahıslarla birlikte hareket ettiği tespit edilen diğer
kişilerden şikâyetçidir.
12. İddianamenin başvurucuya 10/5/2013 tarihinde tebliğ
edilmesinden sonra başvurucu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak
"kişiler arasındaki konuşmaların dinlenilmesi ve kayda alınması"
suçunun işlendiğini ve K.M.nin cezalandırılması
gerektiğini belirtmiştir.
13. Başvurucunun şikâyetçi olduğu ve suç duyurusu üzerine
hakkında soruşturma yapılan kişi olan K.M., Ankara'da bulunan bir ofiste ikrazatçılık işi ile uğraşmaktadır. Başvurucu şikâyet
dilekçesinde, iddianamede belirtilenin aksine kendisinin K.M. tarafından
ofisine davet edildiğini belirtmektedir.
14. Şikâyet üzerine başlatılan soruşturma kapsamında 13/5/2013
tarihinde başvurucunun ifadesi Cumhuriyet savcısı tarafından alınmış, iddia ve
şikâyetler yinelemiştir.
15. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 21/5/2013 tarihli
yazıyla şüpheli K. M.nin ifadesinin alınması
istenmiştir.
16. Şüphelinin 10/6/2013 tarihinde bir polis merkezinde vermiş
olduğu ifadede, ilgili dosya hakkında bilgi sahibi olduğunu ve suçlamaları
kabul etmediğini belirtmiştir. Şüpheli ifadesinin ekine ayrıca ofisinde bulunan
kamera sistemini ve kameraların görünürlüğünü ispat eden üç adet fotoğraf ve
şikâyetçinin ileri sürdüğü iddialara karşı daha önceden hazırlamış olduğu
anlaşılan iki sayfa ifade metni ile var olduğu ileri sürülen örgüt şeması
sunulmuştur.
17. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 16/9/2013 tarihli kararıyla
"kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kayıt etme" suçu
kapsamında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Gerekçede; görüşme
yapılan işyerindeki kameranın tavanın üst tarafından açık, görünür ve sabit
vaziyette olduğu, gizli bir kameranın söz konusu olmadığı, K.M.nin
sürekli kayıt yapan kameradaki kayıtları Mahkemede delil olarak kullandığı,
suçun unsurlarının oluşmadığı belirtilmiştir.
18. Başvurucu tarafından belirtilen karar aleyhine yapılan
itiraz Sincan 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 29/11/2013 tarihli kararıyla
reddedilmiştir.
19. İtirazın reddi kararı 15/1/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
20. Başvurucu 14/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
21. Başvuru yapıldıktan sonraki süreçte başvurucu hakkında
yürütülen yargılama sonucunda Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 25/2/2015
tarihli kararıyla "suç
işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma" suçundan dolayı başvurucu ile
beraber bir kısım sanıklar hakkında beraat kararı verilmiştir.
22. Başvurucu hakkında verilen beraat kararı temyiz edilmeksizin
kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
23. Anayasa’nın 20. maddesi şöyledir:
"Herkes, özel hayatına
ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve
aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin
önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve
özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak,
usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak
gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin
yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve
bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört
saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan
itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde,
el koyma kendiliğinden kalkar.
(Ek fıkra: 12/9/2010-5982/2 md.) Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin
korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel
veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini
veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp
kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen
hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına
ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir."
24. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 133.
maddesi şöyledir:
“(1) Kişiler arasındaki aleni olmayan
konuşmaları, taraflardan herhangi birinin rızası olmaksızın bir aletle dinleyen
veya bunları bir ses alma cihazı ile kaydeden kişi, iki yıldan beş yıla kadar
hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Katıldığı aleni olmayan bir söyleşiyi, diğer konuşanların rızası
olmadan ses alma cihazı ile kayda alan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis
veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(3) (Değişik: 2/7/2012-6352/80 md.) Kişiler
arasındaki aleni olmayan konuşmaların kaydedilmesi suretiyle elde edilen
verileri hukuka aykırı olarak ifşa eden kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis
ve dörtbin güne kadar adlî para cezası ile
cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması
halinde de aynı cezaya hükmolunur."
B. Uluslararası Hukuk
25. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı"
kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
“(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve
yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu
makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir
toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin
korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının
hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz
konusu olabilir.”
26. Sözleşme’nin 8. maddesi esasen, kamu makamlarının keyfî
müdahalelerine karşı bireyi korumayı amaçlasa da söz konusu madde sadece
devletin bu tür müdahalelerde bulunmasından kaçınmasını sağlamayı
amaçlamamakta, bununla birlikte maddenin bahsedilen temel negatif
yükümlülükleri devletin özel hayata ve aile hayatına etkin bir saygının sağlanması
amacıyla birtakım pozitif yükümlülükleri de ihtiva eder. Bu yükümlülükler,
kişilerin birbirleri ile olan ilişkilerini de kapsayacak şekilde, özel hayata
saygı gösterilmesine yönelik bir takım tedbirler
alınmasını gerektirebilir (Fernández Martínez/İspanya [BD],
B. No: 56030/07, 12/6/2014, § 114).
27. “Özel hayat” kavramı, kişinin fiziksel ve ruhsal bütünlüğünü
kapsayan eksiksiz bir tanımı yapılamayacak kadar geniştir ve nitekim görüntü
hakkıyla ilgili unsurları veya isim gibi bireyin fiziksel ve sosyal kimliğine
dair birçok unsuru kapsayan bir kavramdır. Bu kavram bir bireyin yasal olarak
rızası olmadan yayınlanmamasını bekleyebileceği kişisel bilgileri içermektedir.
Dolayısıyla bir resmin yayınlanması bir kişinin özel hayatı ile ilintilidir. Görüntü
kaydı için de aynı şey geçerlidir (De La
Flor Cabrerac/İspanya, B. No: 10764/09,
27/5/2014, § 30).
28. Dolayısıyla kamu makamlarının, kişisel nitelikteki verilerin
veya haberleşme kayıtlarının ifşa edilmesini önleme; bu kayıtların gizliliğine
müdahale edilmesi durumunda ise etkili bir soruşturma yürütülmesi ve
sorumluların cezalandırılmasının sağlanması konusunda pozitif nitelikte usul
yükümlülüğü bulunmaktadır (Craxi/İtalya (2), B. No: 25337/94, 17/7/2003, §
73; Apostu/Romanya, B. No: 22765/12, 3/2/2015, §
118).
29. Bir kişinin diğer kişilerle etkileşime geçtiği alan, kamuya
açık bir alan olsa bile kişinin "mahremiyet meşru beklentisine" sahip
olduğunu gösteren koşulların var olması hâlinde "özel hayat" kapsamına girebilecektir (P.G. ve J.H./Birleşik Krallık, B. No:
44787/98, 25/9/2001, § 56; Peck/Birleşik Krallık, B. No: 44647/98 , 28/01/2003,§ 57).
30. AİHM, görsel verileri kaydetmeyen bir cihazla görüntü
alınarak kişinin hareketlerinin ve yaşadıklarının kamuya açık alanda
izlenmesinin özel hayatın kendisine bir müdahale teşkil etmediğinin
belirtmektedir (Perry/ Birleşik Krallık, B.
No: 63737/00, 17/7/2003, § 38). Ancak kamu alanındaki bu tür bilgilerin düzenli
veya kalıcı olarak kaydı söz konusu olunca özel hayatla ilgili konular ortaya
çıkabilir. Yani eğer izleme sistemli bir şekilde yapılıyorsa ve kayıt altına
alınıyorsa bireyin özel yaşamına müdahale söz konusu olabilmektedir (Rotaru/Romanya [BD], B. No: 28341/95, 4/5/2000,
§§ 43, 44).
31. AİHM'e göre bir kişinin evinin veya özel mülkünün dışında
alınan önlemlerin, kişinin özel hayatına dâhil olup olmadığının belirlenmesinde
gözönünde bulundurulması gereken birkaç unsur vardır.
İnsanlar bazen kamuya açık bir biçimde kaydedilebilen veya rapor edilebilen
faaliyetlere bilerek veya kasten dâhil oldukları için kişinin mahremiyet
hakkındaki makul beklentileri, kararı belirleyen etken olmasa da önemli
olabilir. Sokakta yürüyen bir kişi, kaçınılmaz olarak orada bulunan diğer
kişiler tarafından görünür olacaktır. Teknolojik yöntemlerle aynı kamusal
mekânın izlenmesi de (örneğin kapalı devre televizyon ile güvenlik
görevlilerinin izlemesi) benzer özelliktedir. Ancak kamu alanındaki bu tür
bilgilerin düzenli veya kalıcı olarak kaydı söz konusu olunca özel hayatla
ilgili konular ortaya çıkmaktadır. İşte bu nedenle güvenlik görevlileri
tarafından belirli bir birey hakkında toplanan dosyalar, söz konusu bilgi
müdahaleci veya gizli bir yöntemle toplanmamış olsa bile Sözleşme'nin 8.
maddesi kapsamına girer (P. G. ve J.
H./Birleşik Krallık, § 57).
32. Yine AİHM kararına konu olan bir başka olayda başvurucu,
elinde bir bıçakla intihar etmek üzere trafik kavşağında yürümekteyken haberi
olmadan kendisini kaydeden kameralar ile tespit edilerek polisler tarafından
hastaneye götürülmüştür. Ancak başvurucunun görüntüleri daha sonra yazılı ve
görsel basına dağıtılmıştır. Görüntüler başvurucunun yüzü kapatılmadan
yayımlanmıştır. AİHM bu olayda başvurucunun kamusal bir mekânda herhangi bir
kamusal etkinlik içinde bulunmadığını, başvurucunun kamuya mal olmuş/kamuoyu
tarafından tanınan bir kişi olmadığını belirtmiş ve söz konusu görüntülerin
ilgilinin beklentisini aşacak şekilde topluma yayılıp yayılmadığını gözönünde bulundurarak başvurucunun özel hayatına müdahale
olduğunu kabul etmiştir (Peck/Birleşik Krallık, B. No: 44647/98, 28/1/2003,
§ 62).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Mahkemenin 22/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
34. Başvurucu -diğer iddialarının yanında- Cumhuriyet
Başsavcılığının eksik araştırma sonucunda takipsizlik kararı verdiğini, maddi
gerçeğin araştırılması için dosyada delil olarak gösterilen ses kayıtlarının
istenmediğini, etkin soruşturma yapılmadığından dolayı adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu tarafından adil yargılanma
hakkının da ihlal edildiği belirtilmiş olmakla birlikte, iddiaların mahiyeti
gereği başvurunun sadece özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmesi uygun
görülmüştür.
35. Başvurucu özel hayata saygı hakkı kapsamında; 5237 sayılı
Kanun'da kişiler arasındaki konuşmaların dinlenilmesi ile kayda alınmasının suç
olarak düzenlendiğini, özel hayatın gizliliği açısından kameranın gizli olup
olmamasının değil kanunda kişinin rızası dışında kayıt altına alınmasının suç
sayıldığını, şüphelinin kendisini arayıp görüşmek istediğini, yetkili makamlar
tarafından verilen herhangi bir yazılı yahut sözlü emrin söz konusu olmadığını
ileri sürerek yeniden soruşturma yapılmasını ve tazminat ödenmesini talep
etmiştir.
36. Bakanlık görüşünde kabul edilebilirlik yönünden yapılan
değerlendirmede, elde edilen kayıtların ibraz edildiği iddia edilen
yargılamanın hâlihazırda derdest olduğu belirtilmiştir. Diğer taraftan
başvurunun esası hakkında yapılan değerlendirmede ise özel hayatın gizliliği
ilkesine yönelik genel ilkeler belirtildikten sonra söz konusu süreç kapsamında
dikkate alınacak olaylar belirtilmiştir.
37. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında kabul
edilebilirlik yönünden yapılan değerlendirmeye katılmadığını ve bireysel
başvuruya konu soruşturmanın ayrı ve bağımsız olduğunu belirtmiştir. Esas
hakkında yaptığı değerlendirmede ise Ağır Ceza Mahkemesinde söz konusu
kayıtların delil olarak kullanılmasının elde edilen kayıtları yasal hâle
getirmediğini, etkin soruşturma yapılmadığını, suçun unsurlarının oluştuğunu
ileri sürmüştür.
38. Anayasa'nın 20. maddesinde özel hayatın gizliliği hakkı
düzenlenmiştir. Özel hayat geniş bir kavram olup bu kavramın kapsayıcı bir
tanımının yapılması oldukça zordur. Bununla beraber bu kavram; kişinin maddi ve
manevi bütünlüğü, fiziksel ve sosyal kimliği, bireyin ismi, cinsel yönelimi,
cinsel yaşamı gibi unsurları korumaktadır. Kişisel bilgiler ve veriler, kişisel
gelişim, aile hayatı vb. konular da bu hakkın içinde yer almaktadır (Ata Türkeri, B. No: 2013/6057, 16/12/2015,
§ 30).
39. Özel hayata saygı hakkı kapsamında korunan hukuksal
çıkarlardan biri de bireyin mahremiyet hakkıdır. Ancak mahremiyet hakkı sadece
yalnız kalma hakkından ibaret olmayıp bu hak, bireyin kendisi hakkındaki
bilgileri kontrol edebilme hukuksal çıkarını da kapsamaktadır. Bireyin;
kendisine ilişkin herhangi bir bilginin kendi rızası olmaksızın açıklanmaması,
yayılmaması, bu bilgilere başkaları tarafından ulaşılamaması ve rızası hilafına
kullanılamaması, kısaca bu bilgilerin mahrem kalması konusunda menfaati
bulunmaktadır. Bu husus, bireyin kendisi hakkındaki bilgilerin geleceğini
belirleme hakkına işaret etmektedir (Serap Tortuk, B. No: 2013/9660, 21/1/2015, § 32). Özel
hayata saygı hakkının kapsamında olan bireylerin kişisel verilerinin korunması
hakkı, Anayasa'nın 20. maddesinde açık olarak düzenlenmiştir.
40. Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği üzere kişisel
veri -belirli veya kimliği belirlenebilir olmak şartıyla- bir kişiye ait bütün
bilgileri ifade etmekte olup adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi
bireyin sadece kimliğini ortaya koyan bilgilerin değil telefon numarası,
motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, öz geçmiş,
resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, sağlık bilgileri, genetik
bilgiler, IP adresi, e-posta adresi, alışveriş alışkanlıkları, hobiler,
tercihler, etkileşimde bulunulan kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri gibi
kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm verilerdir (AYM,
E.2014/74, K.2014/201, 25/12/2014; E.2013/122, K.2014/74, 9/4/2014; E.2014/149,
K.2014/151, 2/10/2014; E.2013/84, K.2014/183, 4/12/2014; E.2014/180, K.2015/30,
19/3/2015; Bülent Kaya [GK], B.
No: 2013/2941, 11/5/2016, § 49).
41. Başvurucu ile şüphelinin, 2011 yılı Haziran
ayına ait olduğu anlaşılan konuşmalarının kaydı ve görüntüleri video olarak CD
ortamında (TMK 10. maddesi ile görevli) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına
yürütülmekte olan bir soruşturma kapsamında teslim edilmiştir. Kullanılan
vasıta, şüphelinin işyerinde güvenlik amacıyla kurdurduğu anlaşılan kapalı
devre kamera sistemidir (CCTV).
42. Başvurucunun görüntü ve ses kayıtlarının kamuya açık olmayan
bir yerde, şüphelinin ofisinde ve başkalarının olmadığı bir ortamda yapıldığı gözönüne alındığında; söz konusu görüntü ve ses
kayıtlarının kişisel verilerinin korunması hakkı kapsamında olduğu sonucuna
varılmıştır.
43. Anayasa’nın 20. maddesi esas itibarıyla bireyi kamu
makamlarının keyfî müdahalesine karşı korumakla birlikte, devletin sadece böyle
bir müdahalede bulunmaktan kaçınmasını gerektirmemekte, belirtilen negatif
yükümlülüğün yanı sıra özel ve aile yaşamına etkili bir şekilde saygı
gösterilmesi noktasındaki pozitif yükümlülükleri de kapsamına almaktadır. Bu
yükümlülükler, bireylerin kendi aralarındaki ilişkiler alanında olsa dahi özel
yaşama saygıyı sağlamayı hedefleyen tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar.
Anayasa’nın 20. maddesi, “Devletin temel
amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle
birlikte ele alındığında, belirtilen pozitif yükümlülüklere işaret etmekte olup
özel hayatın gizliliği ve korunması hakkına ilişkin bu pozitif yükümlülükler,
bireyin özel hayat unsurlarının korunması konusunda etkili soruşturma
yükümlülüğünü de kapsamına almaktadır. Özel şahısların eylemleri karşısında,
belirtilen unsurların korunması noktasında Anayasa’nın 20. maddesine uygunluğu
sağlamak için gerekli vasıtaların seçimi, kural olarak kamu makamlarının takdir
alanı içinde kalmakla birlikte, yukarıda ifade edildiği üzere, temel değerlerin
ve özel yaşamın esaslı yönlerinin tehlikeye girdiği ağır eylem biçimlerinin söz
konusu olması durumunda, Anayasa’nın 20. maddesi kapsamındaki pozitif
yükümlülüğünün gereği olarak devletin belirtilen eylemleri etkili bir şekilde
cezalandıran hükümleri ihdas etme ve bunları etkili soruşturma ve kovuşturma
suretiyle uygulamaya geçirme yükümlülüğü bulunduğunun kabulü gerekir (Mehmet Arif Kılınç,
B. No: 2013/1656, 16/7/2014, § 27).
44. Yürütülen ceza soruşturmalarının amacı özel hayatın
gizliliğini koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde tatbiki ile
sorumluların tespiti ve etkili müeyyidelerin uygulanmasını sağlamaktır. Bu, bir
sonuç yükümlülüğü olmayıp uygun araçların kullanılması yükümlülüğüdür. Diğer
taraftan belirtilen yükümlülük, Anayasa'nın 20. maddesinin başvurucuya üçüncü
tarafları bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırılmalarını talep hakkı,
kamusal makamlara ise tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza
hükmüyle sonuçlandırma ödevi yüklediği şeklinde yorumlanamaz. Zira bireylerin
cezai sorumluluğuna ilişkin hukuki sorunların incelenmesi, cezai takibatın bir
mahkûmiyet kararı ile sonuçlanması ve bu hâlde takdir edilecek cezanın miktar
ve mahiyetinin belirlenmesi Anayasa Mahkemesinin görevi dâhilinde olmayıp bu
husus esasen derece mahkemelerinin takdirindedir (Mehmet Arif Kılınç, § 28).
45. Olayların geçtiği tarihten önce ikrazatçılık
işi ile uğraşan şüphelinin iki kere yağmalandığı ve tehdit edildiği iddia
edilmiş ve bu kapsamda birtakım kişiler hakkında soruşturma açılmıştır. Söz
konusu soruşturma devam ederken olayla ilgisi olmayan üçüncü kişilerin de
şikâyetleri dikkate alınarak ve suçun bir örgüt kapsamında işlendiği
düşünülerek soruşturma derinleştirilmiştir. Bu kapsamda soruşturmanın üç yıl
sürdüğünü belirtmek gerekir. Başvurucunun şikâyetçi olduğu şüpheli de bu
soruşturma kapsamında müşteki olarak yer almış ve olayın aydınlaması
için çeşitli deliller sunmuştur.
46. Başvurucu, iddianamenin kendisine tebliğ edildikten sonra
söz konusu kaydın yapıldığını öğrendiğini belirterek şikâyetçi olmuştur.
Şikâyet üzerine başlatılan soruşturma kapsamında Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığınca önce başvurucunun, daha sonra başvurucunun şikâyetçi olduğu
kişinin ifadesine başvurulmuştur. Şüphelinin vermiş olduğu ifade kapsamında
gösterdiği deliller değerlendirilmek suretiyle takipsizlik kararı verilmiştir.
Kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen kararın gerekçesi; kameranın gizli
olmamasına, dışarıdan çıplak gözle görülebilmesine, kaydın sürekli olarak
yapılıyor olmasına ve elde edilen kayıtların Mahkemede delil olarak
kullanılmasına dayandığı anlaşılmaktadır. Başvurucunun Sincan 3. Ağır Ceza
Mahkemesi nezdindeki itiraz dilekçesinde özetle suçun yasal unsurların oluştuğu
ve 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 140. maddesi
gereğince hâkim kararının bulunması gerektiği, konuşmaların içeriğinde tehdit
içeren bir cümle bulunmadığı, kendisinin tuzağa çekildiği, maddi gerçeğe aykırı
karar verildiği, meşru müdafaanın bulunmadığı ileri sürülmüştür.
47. Genellikle belli bir alanda, sadece ilgili kişilere görüntü
ve ses izleme yetkisine izin veren sistem olan ve daha çok güvenlik amacıyla kullanılan
kapalı devre kamera sistemi (CCTV); görüntü ve ses kaydı, uzaktan görüntüleri
izleme, kayıtları oynatma ihtiyacı duyulan hâllerde her yerde
kullanılabilmektedir. Somut olayda şüpheli, ikrazatçılık
işi ile uğraşmaktadır. Bu kapsamda güvenliği amacıyla şüphelinin işyerindeki
odalarında 7/24 kayıt yapan güvenlik kamerasının bulunuyor olması şüphelinin
kendi inisiyatifinde olup kayıt yapılması makul bir nedene dayanmaktadır.
48. Söz konusu kameranın soruşturma dosyasından anlaşıldığı
üzere dışarıdan görülebiliyor olması, sürekli kayıt yapması, kameranın gizli
bir yerde bulunmaması ve başvurucunun da bunlara ilişkin olarak Sincan 3. Ağır
Ceza Mahkemesi nezdinde herhangi bir itirazda bulunmadığı dikkate alındığında
görüşmelerin gizli olarak kayıt edildiğini söylemek mümkün değildir.
Dolayısıyla önleme amaçlı güvenlik kamerası aracılığıyla yapılan kayıtlara
ilişkin incelemede 5271 sayılı Kanun'un 140. maddesindeki şartların oluşup
oluşmadığının araştırmaya gerek görülmemesi soruşturmanın eksik yürütüldüğünü
göstermemektedir.
49. Diğer taraftan başvurucu hakkında düzenlenen iddianameye
bakıldığında, olaylarda geçen diğer sanıkların bir kısmını başvurucu
tanımaktadır. Şüpheli ise daha önceden yağmalandığını iddia etmekte ve olayların
devam ettiği süreçte başvurucu ile yaptığı görüşme sırasında kendisinin tehdit
edildiğini düşünmektedir. Dolayısıyla yargılanan diğer kişiler hakkındaki
isnatlar ve konuşmaların içeriği dikkate alındığında, başvurucunun da örgüt
üyesi olarak değerlendirilme ihtimali sebebiyle konuşmaların sadece Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca söz konusu
kaydın yapıldığı sırada başvurucunun yanında herhangi bir kişi de
bulunmamaktadır. Bu durumda başvurucunun şikâyet ettiği kişinin başka bir şansı
bulunmamaktadır.
50. Somut olayda yaşanılan süreç bir bütün olarak dikkate
alındığında, "kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kayıt
etme" suçunun işlendiği iddiasıyla yaklaşık altı ay devam eden soruşturma
kapsamında, kovuşturmaya yer olmadığına dair verilen karara temel teşkil eden
gerekçelerin tarafların çakışan menfaatleri arasında adil bir denge kurmadığı
ve soruşturmanın etkili olarak yürütülmediği söylenemez. Dolayısıyla yukarıda
yer alan değerlendirmeler dikkate alındığında özel hayata saygı hakkına yönelik
bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
51. Açıklanan nedenlerle başvuru konusu olayda Anayasa’nın 20.
maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının korunması
noktasındaki pozitif yükümlülüklerin ihlal edilmediğinin açık olduğu
anlaşılmakla, başvurunun açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
22/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.