TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALP SOSYAL HİZMETLER SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/19742)
Karar Tarihi: 8/6/2017
İKİNCİBÖLÜM
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Celal Mümtaz AKINCI
Raportör
Yakup MACİT
Başvurucu
Alp Sosyal Hizmetler İnşaat Dayanıklı Tüketim Malları Otomotiv Nakliyat Temizlik Hayvancılık San. ve Tic. Ltd. Şti.
Vekili
Av. Rahşan Bengi GEZGİN KAYAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Yargıtay onama kararının dosyadaki maddi olguları ve esaslı iddiaları karşılamaması, Mahkemenin usul ve kanuna aykırı karar vermesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu şirket, 2006 yılından itibaren bir belediyenin su ve kanalizasyon işlerinden sorumlu genel müdürlüğünden aldığı hizmet ihalesi çerçevesinde sayaç endeks okuma işinin yüklenici firmasıdır.
8. Z.Ş. isimli şahıs, başvurucu şirkettte 1/1/2007 tarihinden itibaren şirketin faaliyetleri ile ilgili olarak genel müdürlüğün hukuk müşavirliği bölümünde büro elamanı olarak çalışmıştır.
9. Z.Ş.nin 15/5/2011-31/5/2011 tarihleri arasında işe mazeretsiz gelmediği iddia edilerek başvurucu tarafından Mersin 4. Noterliği aracılığıyla 6/6/2011 tarihinde ihtarname gönderilmiş ancak ihtarname Z.Ş.ye tebliğ edilmemiştir.
10. Z.Ş., Sakarya 1. İş Mahkemesine açtığı davada, belediyenin su ve kanalizasyon işleri genel müdürlüğü bünyesinde farklı şirketlerde 3/8/2004-15/5/2011 tarihleri arasında çalıştığını, başvurucu şirkette ise yaklaşık 4 yıl görev yaptığını, şirketin 15/5/2011 tarihinde herhangi bir sebep göstermeksizin haksız bir şekilde iş akdini sonlandırdığını belirterek kıdem ve ihbar tazminatı talebinde bulunmuştur.
11. Sakarya İş Mahkemesi 7/3/2013 tarihli kararında, davacının İstanbul'da öğrenci olduğunu ve sınav dönemlerinde davacıya izinler verildiğinin dosya kapsamından anlaşıldığını, davacının başka bir şehirde üniversite öğrencisi olması nedeniyle işinde sıkıntı yaşamadığı ve işi bırakmasını gerektiren bir durumun dabulunmadığını, davacının, kendisinin istifasının istendiği gün, imzalaması için evrak getirildiğini ancak bunu kabul etmediğini bildirdiğini, tanık Elif'in de bu durumu doğruladığını, bütün bu hususların birlikte değerlendirilmesinde davacının iş akdine davalı tarafça son verildiğinin anlaşıldığını, davalı S.. Genel Müdürlüğünün de asıl işveren olarak davacının işçilik alacaklarının ödenmesinden diğer davalı ile birlikte sorumlu olduğunu belirterek davayı kabul etmiştir.
12. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 17/3/2014 tarihli ilamında, davacının 15/5/2011 tarihinden sonra işe gelmediğinin sabit olduğunu, o tarihte iş sözleşmesinin işverence feshedilip feshedilmediği hususunun ihtilaflı olduğunu, davacının kuzeni ve aynı zamanda şirket eski çalışanı olan davacı şahidi E.B.nin, davacının davalı şirketin koordinatörü ile aralarında geçtiğini iddia ettiği konuşmayı telefonda kendisine anlattığını beyan ettiğini, davacının iddiasını ispat amacı ile bu şahit beyanından başka delili bulunmadığını, davacı şahidinin beyanının bilgi ve görgüye dayanmadığını, iş sözleşmesinin 15/5/2011 tarihinde işverence haksız olarak feshedildiğinin davacı tarafından yöntemince ispatlanamadığını, ayrıca davacının 15/5/2011 tarihinden sonraki devamsızlığı için geçerli bir mazeret de sunmadığını, bu durumda; iş sözleşmesinin işçi tarafından haklı bir sebep olmaksızın feshedildiğinin kabulünün dosya içeriğine daha uygun düşeceğini, haklı bir sebep olmaksızın iş sözleşmesini fesheden işçinin kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamayacağını, davacının anılan taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılıgerekçe ile kabulünün hatalı olduğunu belirterek hükmü bozmuştur.
13. Bozma üzerine Mahkeme 29/5/2014 tarihli kararında belirttiği "Davacı 15/5/2011 tarihinde iş akdinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini iddia etmiştir. Davacının bu iddiasını tanık E.B. doğrulamıştır. Yargıtay bozma ilamında davacının kuzeni ve aynı zamanda şirketin eski çalışanı olan tanık E.B'nin beyanının bilgi ve görgüye dayanmadığı belirtilerek davacının iş akdine işverence haksız olarak son verildiğinin yöntemince ispatlanamadığı belirtilmiştir.Ancak diğer tanıklardan H.B. "Ben yaklaşık 5 yıldır Alp Sosyal Hizmetlerin çalışanı olarak S....'de görev yapıyorum. davacı ile 7 ay boyunca hukuk servisinde birlikte çalıştık. Biz aynı işleri yapıyorduk. Yazışmalar ile ilgileniyorduk. Zeynep hanım ile benim yaptığım işler aynıydı. Ben aylık 930.-TL ücret alıyordum. Ben davacının ne kadar aylık aldığını bilmiyorum. Davacı işten kendi isteği ile mi ayrıldı yoksa çıkartıldı mı bunu bilmiyorum. Mayıs ayından sonra davacının işegelmediğini biliyorum. Bize bu konuda tutanak hazırlamamız söylendi. Biz de bu konuda tutanak hazırladık. Davacı mayıs ayından sonra işe gelmedi" şeklinde beyanda bulunmuştur.Tanık H.B. davacı ile aynı birimde çalışmıştır.Tanık soru üzerine "Davacı ile biz sadece işyerinden arkadaştık. Davacı işten çıkacağı konusunda ya da işten çıkartıldığı konusunda bana bişey söylemedi. Ben 15 Mayısta tutanak tuttuğumu hatırlıyorum. Davacı kaç gün gelmedi o konuda bişey söyleyemeyeceğim" şeklinde beyanda bulunmuştur. Ayrıca Mahkememizce tanığın beyanı sırasında gözlemde bulunulduğu duruşma tutanağındaki tespitten anlaşılmaktadır. Adı geçen tanığı beyanı ile ilgili duruşma tutanağı şu şekildedir."Ben tutanakları tuttuğum dönemde Z.Ş.'yi aradım. neden gelmediğini öğrenmek için aradım dediği sırada tanığın soruların dışında hususlara tereddütlü şekilde cevap verdiği ve soruları cevaplamaktan bu şekilde kaçındığı anlaşıldığından tanığa tanıklığın ve yeminin önemi anlatılarak yeniden yemin yaptırıldı. Tanık yine tereddütlü olarak konuşmasına devam etti. İç çekti. Bana okuluna devam edeceğini söyledi. Yani gelip gelmemesi ile ilgili konuşmadık. Bana sonrasında başka bir iş bulduğunu söyledi dedi." şeklindedir. Ayrıca tanık E.B. "..aynı durum benim başıma da gelmişti, beni işten çıkarttılar, o zaman bana da bir kağıt getirmişlerdi, imzalamamı istediler, hatta imzalarsan işsizlik maaşı alırsın dediler, ben imzaladım, Z.Ş.'ye ben bu nedenle ben bu hatayı yaptım sen yapma dedim, çünkü ben o imzayı attığımiçin pişman oldum ..." şeklinde beyanda bulunmuştur. Bu tanığın beyanı tanık E.B.'nin beyanı ile birlikte değerlendirildiğinde Mahkememizde davacının iş akdinin işveren tarafından feshedildiği hususunda kanaate ulaşılmıştır." gerekçe ile önceki kararında direnmiştir.
14. Başvurucu ve diğer davalının temyizi üzerine aynı Dairenin 29/9/2014 tarihli kararında belirtilen "Davalı vekilinin kararı temyizi üzerine, Dairemizin 17/3/2014 tarihli ilamında, iş sözleşmesinin işçi tarafından haksız olarak feshedildiği ve devamsızlıktan önceki işveren feshinin usulünce ispatlanamadığı anlaşılmakla, kıdem ve ihbar tazminatı isteklerinin reddi gerektiği belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Bozma sonrasında yapılan yargılama sonunda, mahkemenin 29/5/2014 tarihli kararı ile "şahitlerden E.B.nin beyanı ile H.B.nin beyanı ve H.B.nin beyanı zapta geçirilirken mahkeme gözlemi olarak zapta yazılan hususlar birlikte değerlendirildiğinde, iş sözleşmesinin işverence haksız olarak yeniden incelemede feshedildiği sonucuna ulaşıldığı" gerekçesiyle bozma kararına karşı direnilmiş olup, yapılan incelemede Dairemizce temyiz incelemesi sırasında maddi hataya dayalı olarak kararın bozulduğu anlaşılmakla, direnme kararının kabulü ile Dairemiz kararının ortadan kaldırılmasına karar verildi." gerekçe ile hüküm onanmıştır.
15. Onama kararı 14/11/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş ve 11/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV.İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 8/6/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
17. Başvurucu, Yargıtay kararının gerekçesinin, dosyada ileri sürülen deliller ve maddi olguları açıklamadığını, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin bozma kararı verdikten sonra Mahkemenin direnmesi üzerine hangi nedenle onama kararı verdiğini açıklamadığını belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
18. Anayasa’nın 36. ve 141. maddeleri uyarınca her türlü mahkeme kararının gerekçeli olması gerekir. Ancak bu hak, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya atıfla kararına yansıtması yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
19. Somut olayda taraflarca dosyaya sunulan ve toplanan deliller değerlendirilmek suretiyle davanın sonucuna etki edebilecek tüm iddia ve savunmaların gerekçeli kararda tartışılarak Mahkemece davanın kabulüne karar verildiği, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin ayrıntılı değerlendirme yapmak suretiyle 17/3/2014 tarihli kararı ile hükmü bozduğu (bkz. § 12) bozmadan sonra İlk Derece Mahkemesinin Yargıtay bozma kararını tartışarak ve gerekçesinde önceki kararında belirtilmeyen birtakım hususlara yer vermek suretiyle hangi nedenle önceki kararında direndiğine ilişkin açıklamalarda bulunduğu (bkz. § 13), Dairenin direnme kararında belirtilen gerekçeye açıkça atıfta bulunarak bozma kararının maddi hataya dayalı olarak verildiğinin belirtildiği ve bozma kararının kaldırılarak hükmün onandığı anlaşılmıştır. Bu açıdan Yargıtayın, Mahkemenin bozmadan önceki hükümde neden ısrar edildiğine yönelik açıklamalarına atıfta bulunarak verdiği onama kararının gerekçesiz olduğundan bahsedilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
20. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığına İlişkin İddia
21. Başvurucu, dosyada toplanan delillere göre davacının mazeretsiz olarak işe gelmediği hususunun sabit olduğunu, Mahkemenin davacı ile aynı işyerinde çalışmayan bir akrabasının bilgi ve görgüye dayalı olmayan beyanına göre değerlendirme yaptığını, bu açıdan hükme gerekçe oluşturmayacak nitelikteki tanık beyanlarına itibar edildiğini, Mahkemenin yetersiz delillerle haksız bir şekilde karar verdiğini, lehe olan delilerin dikkate alınmadığını, Yargıtayın direnme kararını hukuka aykırı bir şekilde onadığını belirterekadil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz, Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
23. Başvurucunun ihlal iddialarının, yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğindedir. Somut olayda Mahkeme, başvurucu ve davalı tarafın iddia ve savunmalarını incelemiş, ilgili Kanun hükümlerini somut olay çerçevesinde değerlendirmek (bkz. § 13) suretiyle davanın kabulüne karar vermiştir. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemeleri tarafından hukuk kurallarının ve delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
24. Açıklanan nedenle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 8/6/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.