TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SENTEZ REKLAM VE TANITIM HİZM. SAN. TİC. LTD.
ŞTİ. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/337)
|
|
Karar Tarihi: 10/1/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Volkan
SEVTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Sentez
Reklam ve Tanıtım Hizm. San. Tic. Ltd. Şti.
|
Vekili
|
:
|
Av.
Selahattin KARAHAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasında
yargılamanın uzun sürmesi ve temyiz isteminden feragat dilekçesi dikkate
alınmayarak karar verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu Şirkette işçi olarak çalışan H.D. 31/1/2011
tarihinde işyerinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat etmiştir.
9. H.D.nin mirasçıları (davacılar)
tarafından başvurucu Şirket ve ortakları (davalılar) aleyhine İstanbul Anadolu
5. İş Mahkemesinde (Mahkeme) 16/11/2011 tarihinde iş kazası sonucu ölüm
nedeniyle doğan maddi ve manevi tazminat davası açılmıştır.
10. Mahkeme 27/3/2014 tarihli kararıyla isteğin kısmen kabulüne
karar vermiştir.
11. Anılan karar başvurucu vekili tarafından 31/3/2014 tarihinde
temyiz edilmiştir. Temyiz harcının eksik yatırılması nedeniyle Mahkeme
30/4/2014 tarihli yazısında başvurucu vekiline eksik yatırılan 2.674,79 TL
temyiz harcının tamamlanmasını ihtar etmiştir. Başvurucu vekili 16/5/2014
tarihinde eksik harcı tamamlamıştır.
12. Mahkemece dava dosyasının temyiz incelemesi yapılmak üzere
Yargıtay ilgili Dairesine gönderilmesi sonrasında hükmü temyiz eden başvurucu
vekili UYAP üzerinden gönderdiği 4/6/2014 tarihli dilekçesinde davacılar ile
davalıların sulh olduklarını belirterek temyiz istemlerinden feragat
ettiklerini bildirmiştir.
13. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi (Daire) 28/10/2014 tarihli
kararıyla -temyizden feragat dilekçesini değerlendirilmeden- hükmün onanmasına
ve alınması gereken onama harcından kalan 8.097,31 TL harcın hükmü temyiz
edenlere yükletilmesine karar vermiştir.
14. Onama kararı başvurucuya 4/12/2014 tarihinde tebliğ edilmiş,
başvurucu 2/1/2015 tarihinde süresi içinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Kanun Hükümleri
15. 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’na
2/3/2005 tarihli ve 5308 sayılı Kanun ile eklenen geçici 1. madde şöyledir:
"Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004
tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî
Gazetede ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında
yapılan temyiz başvuruları, kesinleşinceye kadar Yargıtay tarafından
sonuçlandırılır. Bu kararlar hakkında İş Mahkemeleri Kanununun bu Kanunla
yapılan değişiklikten önceki temyize ilişkin hükümleri uygulanır."
16. 5521 sayılı Kanun’un 5308 sayılı Kanun ile yapılan
değişiklikten önceki 8. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"İş Mahkemesinin nihai
kararları tefhim tarihinden itibaren sekiz gün içinde temyiz olunabilir.
...
Yargıtay’ın bu kararlarına karşı karar tashihi
istenemez."
B. Yargı İçtihatları
17. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 28/3/2013 tarihli ve
E.2012/21414, K.2013/6070 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Dava, iş kazasında vefat eden
sigortalının yakınlarının uğradığı maddi ve manevi zararların giderilmesi
istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiği,
Hükmün Dairemizce 10/11347 E, 12/7794 K. ve 10.05.2012 günlü ilamı ile
bozulduğu ve bu karar üzerine mahkemece, dairemizin bozma kararının maddi
yanılgıya dayalı olduğundan bahisle düzeltilmesi talep edilmiştir.
İş Mahkemeleri Kanununun 8/3. maddesi
gereğince İş Mahkemelerinden verilen kararlara ve buna bağlı Yargıtay ilamına
karşı karar düzeltme yolu kapalıdır. Ancak; Yargıtay onama ya da bozma
kararlarında açıkça maddi hatanın bulunduğu hallerde, dosyanın yeniden
incelenmesi mümkündür. Zira maddi yanılgıya dayalı olarak verilmiş onama ya da
bozma kararları ile hatalı biçimde hak sahibi olmak, evrensel hukukun temel
ilkelerine ters düştüğünden karşı taraf yararına sonuç doğurmamalıdır.
Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşleri de bu doğrultudadır.
Gerçekten; davacılardan eş [G.K] ve çocuk
[İ.K.]'ın 08.07.2010 tarihli dilekçeleriyle,
davalılar vekilinin de 04.10.2010 tarihli dilekçesiyle temyizden feragat
ettikleri, temyiz incelemesi sırasında bu hususun gözden kaçırıldığı
anlaşılmakla, Dairemize ait anılan bozma ilamının ortadan kaldırılması
gerektiği anlaşılmıştır..."
18. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 17/9/2013 tarihli ve
E.2013/10090, K.2013/16010 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...İş Mahkemeleri
Kanununun 8/3. maddesi gereğince İş Mahkemelerinden verilen kararlara ve buna
bağlı Yargıtay ilamına karşı karar düzeltme yolu kapalıdır. Ancak; Yargıtay
onama ya da bozma kararlarında açıkça maddi hatanın bulunduğu hallerde,
dosyanın yeniden incelenmesi mümkündür. Zira maddi yanılgıya dayalı olarak
verilmiş onama ya da bozma kararları ile hatalı biçimde hak sahibi olmak,
evrensel hukukun temel ilkelerine ters düştüğünden karşı taraf yararına sonuç
doğurmamalıdır. Dairemizin giderek Yargıtay’ın yerleşmiş görüşleri de bu
doğrultudadır.
Maddi yanılgı kavramından amaç; Hukuksal
değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta
yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa, inceleme sırasında gözden
kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin Kamu düzeni ve vicdanı
yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde
etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık
yanılgılardır.
Uygulamada zaman zaman görüldüğü gibi,
Yargıtay denetimi sırasında, uyuşmazlık konusuna ilişkin maddi olgularda,
davanın taraflarında, uyuşmazlık sürecinde, uyuşmazlığa esas başlangıç ve bitim
tarihlerinde, zarar hesaplarına ait rakam ve olgularda ve bunlara benzer
durumlarda; yanlış algılanma sonucu, açık ve belirgin yanlışlıklar yapılması
mümkündür. Bu tür açık hatalarda ısrar edilmesi ve maddi gerçeğin göz ardı
yapılması, yargıya duyulan güven ve saygınlığı sarsacağı gibi, Adalete olan
inancı ortadan kaldırır ve yok eder.
Bu nedenledir ki; Yargıtay;
bu güne değin maddi yanılgının belirlendiği durumlarda soruna müdahale etmiş
baştan yapılmış açık maddi yanlışlığın düzeltmesini kabul etmiştir. Kaldı ki
kimi açık maddi yanılgıya dayalı ve yanlışlığı son derece belirgin haksız ve
adaletsiz sonuçların giderilmesi kamu düzeni açısından zorunludur. Yargıtay
Hukuk Genel Kurulunun 2002/10-895E ve 2002/838K, 2003/21-425E ve 2003/441K
sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Davacı ile davalı tarafın temyiz istemlerinden
12 ve 14 Nisan 2013 tarihli dilekçeleri ile feragat ettikleri, ne var ki bu
dilekçelerin 25.04.2013 tarihinde dairemize gelmesi nedeniyle temyiz incelemesi
sırasında değerlendirilmediği ve işin esasına girilerek yapılan inceleme
sonunda tarafların temyiz itirazları reddolunarak
yerel mahkeme kararının onanmasına karar verildiği, Dairemiz kararının ve
dosyanın incelenmesinden anlaşılmıştır. Hal böyle olunca da Dairemiz ilamının:
tarafların temyiz istemlerinden feragat ettiklerine ilişkin dilekçelerinin
değerlendirilmemesi nedeniyle maddi yanılgıya dayalı olduğu ve düzeltilmesinin
gerektiği açık ve seçiktir..."
19. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 27/12/2013 tarihli ve
E.2013/33475, K.2013/30658 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun
10.02.1988 gün ve 1987/2-520 esas, 1988/89 sayılı kararında belirtildiği üzere
Yargıtay'ca temyiz incelemesinin yapıldığı sırada dosyada bulunan bir belgenin
gözden kaçırılması, maddi hata sebebi olarak açıklanmıştır. Ayrıca belirtmek
gerekir ki, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.02.1959 gün
ve 1957/13 esas, 1959/5 karar, ve 09.05.1960 gün ve
1960/21 esas, 1960/9 sayılı kararlarında açıklandığı üzere Yargıtay’ca maddi
hata sonucu verilen bir karara mahkemece uyulmasına karar verilmesi halinde
dahi usulü kazanılmış hak oluşmaz ve Yargıtay’ın hatalı bozma kararından
dönülmesi mümkündür.
Dairemizce daha önceki 05.10.2012 tarihli
temyiz incelemesi sırasında, davalının 11.05.2012 tarihinde uyap
kayıtlarına giren temyizden feragat dilekçesinin fiziki olarak dosyada
bulunmaması sebebiyle gözden kaçtığı anlaşıldığından Dairemizin yukarıda tarih
ve sayısı belirtilen kararın maddi hataya dayanması sebebiyle ortadan
kaldırılmasına karar verildi.
...
Davalı vekili kararı temyiz etmiş ise de, 11.05.2012 tarihinde uyap
kayıtlarına giren dilekçesi ile temyiz isteminden feragat etmiş olup, dosyada
mevcut vekaletnamesinde temyizden feragata yetkisinin
bulunduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin temyiz isteminin 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu'nun 366. maddesi delaletiyle 349/ll.
maddesi uyarınca REDDİNE, nispi temyiz harcının istek
halinde ilgiliye iadesine..."
20. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 15/4/2014 tarihli ve
E.2014/333, K.2014/7933 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Davalı tarafın temyiz isteminden
04.04.2012 tarihli dilekçesi ile feragat ettiği, ne var ki bu dilekçenin temyiz
incelemesi sırasında değerlendirilmediği ve işin esasına girilerek yapılan
inceleme sonunda davacı yararına hükmedilen 18.000,00 TL manevi tazminatın
fazla olduğu gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verildiği, Dairemiz
kararının ve dosyanın incelenmesinden anlaşılmıştır. Hal böyle olunca da
Dairemiz ilamının, davalının temyiz isteminden feragat ettiğine ilişkin
dilekçesinin değerlendirilmemesi nedeniyle maddi yanılgıya dayalı olduğu ve
düzeltilmesinin gerektiği açık ve seçiktir..."
21. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 13/3/2017 tarihli ve
E.2016/11646, K.2017/1920 sayılı kararı şu şekildedir:
"Mahkemece verilen
kararın, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edildiği, bununla birlikte
davalı vekilinin Uyap sistemi üzerinden gönderdiği
13/01/2015 elektronik imza tarihli dilekçe ile temyiz talebinden feragat ettiği
anlaşıldığından davalı vekilinin temyiz talebinin feragat nedeniyle REDDİNE,
temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine..."
22. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 15/11/2017 tarihli ve
E.2017/7115, K.2017/18370 sayılı kararı şu şekildedir:
"Davalı vekili temyiz
aşamasında 09.07.2015 tarihli Uyap üzerinden
gönderdiği dilekçesi ile temyizden feragat ettiğinden ve vekaletnamesinde
temyizden feragat yetkisi bulunduğundan davalının temyiz isteminin feragat nedeniyle
reddine, nisbi temyiz harcının istek halinde ilgiliye
iadesine..."
23. Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 20/11/2017 tarihli ve
E.2017/3529, K.2017/9459 sayılı kararı şu şekildedir:
"İstem, maddi hatanın düzeltilmesine
ilişkindir.
Maddi hatanın varlığı halinde usuli kazanılmış haktan söz edilemeyeceği ve maddi hatanın
düzeltilmesi gerektiği Yargıtay'ın ve Dairemizin yerleşmiş görüşlerindendir.
Dosya üzerinde yeniden yapılan inceleme sonucunda
Dairemizin 04/04/2017 tarih 2016/10677 Esas ve 2017/2770 Karar sayılı ilamı ile
Davalı vekilinin temyiz talebinden feragat etmesi nedeniyle Temyiz talebinin
REDDİNE karar verilmiş ise de davalı vekili tarafından temyiz başvurusu
sırasında yatırılan harcın iadesine karar verilmediği anlaşılmakla, oluşan bu
maddi hata düzeltilmelidir..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 10/1/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
25. Başvurucu, mahkeme kararının temyizinden feragat etmesine
rağmen feragat dilekçesinin işleme alınmayarak kararın onanması sonucunda
fazladan harç ödemek zorunda kalması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
26. Bakanlık görüş yazısında, iddianın hakkaniyete uygun
yargılama yapılmadığına ilişkin olduğu belirtilmiştir. Ayrıca Yargıtay
tarafından temyizden feragat dilekçesinin işleme konulmadığı vurgulanarak
hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamına dâhil olan gerekçeli karar hakkına
ilişkin atıf yapılan Anayasa Mahkemesi kararlarının yapılacak değerlendirmede
dikkate alınması gerektiği bildirilmiştir.
2. Değerlendirme
27. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasışöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetinin özü temyiz
talebinden feragat dilekçesinin gerekçe gösterilmeden Yargıtayca
gözönünde bulundurulmamasına yönelik olduğundan
inceleme adil yargılanma hakkının güvenceleri arasında yer alan gerekçeli karar
hakkı kapsamında yapılmıştır.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
29. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
30. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından
açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine
ilişkin düzenlemenin gerekçesinde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce güvence altına alındığı hususuna atıfta bulunularak adil
yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında, gerekçeli karar hakkının Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete
uygun yargılanma hakkı kapsamında yer aldığı belirtilmiştir. Dolayısıyla
gerekçeli karar hakkının Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma
hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmelidir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868,
19/4/2017, § 75).
31. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da "Bütün mahkemelerin her türlü kararları
gerekçeli olarak yazılır." denilerek mahkemelere kararlarını
gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği
anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).
32. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme
sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip
incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına
verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de
gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve
diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
33. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine
sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilseler de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan
anlaşılmalıdır.
34. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği
davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut
bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması,
başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde
davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile
yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve
diğerleri, § 35).
35. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu
kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve
yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul
veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden
olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri,
§ 39).
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
36. Somut olayda başvurucu Şirket ve diğer davalılar aleyhine iş
kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davası açılmış, yapılan
yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davalılar
tarafından hüküm temyiz edilmiş ise de dava dosyasının ilgili Yargıtay
Dairesine gönderilmesi sonrasında başvurucu Şirketin de aralarında bulunduğu
davalılar, vekilleri aracılığıyla UYAP üzerinden gönderdikleri dilekçede;
davacılar ile sulh olduklarından temyiz istemlerinden feragat ettiklerini
belirterek buna göre feragat taleplerinin kabulüne karar verilmesini
istemişlerdir. Daire, temyiz isteminden feragat dilekçesini değerlendirmeden
hükmü onamış ve onama harcının hükmü temyiz edenlere yükletilmesine karar
vermiştir.
37. Yargısal süreç devam ederken başvurucunun sunduğu davanın
sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunduğu anlaşılan (bkz. §§ 17-23) temyizden feragat
dilekçesinin Daire tarafından işleme alınmamasının sebebi belirtilmediğinden
feragat talebinin incelenip incelenmediği de anlaşılamamaktadır. Bir başka
ifadeyle davanın sonucuna etkili olan feragat dilekçesinin
değerlendirilmemesine ilişkin makul, ilgili ve yeterli bir yanıt verilmeden
sonuca ulaşıldığı görülmektedir.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli
karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiası
39. Başvurucu, toplam 2 yıl 11 ay 12 gün süren yargılama
nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
40. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi; yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığına
(Tazminat Komisyonu) başvuru imkânının getirilmesine ilişkin yolu ulaşılabilir
olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesinin bulunup
bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini tartışmıştır.
41. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru
yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı vetazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama
imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler
doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal
iddialarıyla ilgilibaşarı şansı sunma ve yeterli
giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu
tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı
sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel,
§§ 35-36).
42. Mevcut başvuruda söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren
bir durum bulunmamaktadır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
44. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1)Esas
inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine
karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
45. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi
hususunda genel ilkeler belirlenmiştir.
46. Mehmet Doğan
kararında özetle uygun giderim yolunun tespiti açısından öncelikle ihlalin
kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin mahkeme
kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (2)
numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57, 58).
47. Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi
amacıyla yeniden yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul
kanunlarında düzenlenen yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak
yargılamanın yenilenmesi sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın
kaldırılması hususunda derece mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi
bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin
gerekliliği hususundaki takdir derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını
tespit eden Anayasa Mahkemesine bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek
üzere gereken işlemleri yapmakla yükümlüdür (Mehmet
Doğan, § 59).
48. Başvurucu 10.796,40 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminata
karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
49. Başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla somut
başvuruda ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
50. Bu durumda gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un
50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken
iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılmasından ve
ihlal sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın
bir örneğinin yeniden yargılama yapılması için Yargıtay ilgili Dairesine
iletilmek üzere İstanbul Anadolu 5. İş Mahkemesine gönderilmesine karar
verilmesi gerekir.
51. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunduğu sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine karar
verilmesi gerekir.
52. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.701,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla
ilgili Yargıtay Dairesine gönderilmek üzere İstanbul Anadolu 5. İş Mahkemesine
(E.2011/466, K.2014/154) GÖNDERİLMESİNE,
D. 226,90 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.701,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
10/1/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.