logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(S.T. [2.B.], B. No: 2014/19931, 24/5/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

S. T. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/19931)

 

Karar Tarihi: 24/5/2018

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Tuğçe TAKCI

Başvurucu

:

S.T.

Vekili

:

Av. Şenol BARAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, hâkim kararı olmadan iletişimin denetlenmesi tedbirine başvurulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin; hâkimlik görevi sırasında işlediği iddia edilen suçlara ilişkin yargılamada isnat bildirilmeden ve usulüne uygun elde edilmeyen delillere dayalı olarak ve yetersiz gerekçeyle mahkûmiyete karar verilmesi, tanık dinletme talebinin kabul edilmemesi, yargılamanın görevli olmayan Yargıtay Dairesince yapılması ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 22/12/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmiştir.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. Başvurucu 1966 doğumlu olup olayların gerçekleştiği tarihte İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi olarak görev yapmaktadır.

10. Adalet Başmüfettişliğinin 23/10/2008 tarihli yazısına istinaden, rüşvet alma isnadıyla başlatılan soruşturma kapsamında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK mülga 250. madde ile görevli) (Başsavcılık) talebiyle İzmir Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi Üyeliğinin (CMK mülga 250. madde ile görevli) 23/10/2008 tarihli kararıyla başvurucunun üç ay süreyle iletişiminin tespitine, kayda alınmasına ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine karar verilmiştir.

11. Aynı şekilde Adalet Başmüfettişliğinin 4/11/2008 tarihli yazısına istinaden başlatılan soruşturma kapsamında yine İzmir Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi Üyeliğinin (CMK mülga 250. madde ile görevli) 4/11/2008 tarihli kararıyla 23/1/2009 tarihine kadar aynı tedbirin uygulanmasına karar verildiği anlaşılmıştır.

12. Başvurucu, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kararıyla görevden geçici olarak el çektirilmesine dair kararı 9/2/2009 tarihinde tebellüğ etmiştir.

13. Adalet başmüfettişinin düzenlediği rapor sonrasında Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünce başvurucu hakkında iddianame düzenlenmesi yönünde görüş bildirilmiş, bu görüş Adalet Bakanı tarafından 17/8/2009 tarihinde uygun bulunmuştur.

14. Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucunun bazı yargılamalardaki sanıklara menfaat sağlaması karşılığında rüşvet alma suçunu üç kez işlediği isnadıyla 15/9/2009 tarihli iddianame düzenlenmiş ve başvurucu hakkında son soruşturmanın açılması talebinde bulunulmuştur.

15. Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 20/9/2010 tarihli kararıyla başvurucu hakkında son soruşturmanın açılmasına ve başvurucunun yargılanması için dosyanın Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.

16. Başvurucu, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 24/9/2014 tarihli kararıyla zincirleme şekilde görevi kötüye kullanma suçundan hapis cezasına mahkûm edilmiş; kendisine 28/11/2012 tarihli ek savunma hakkı tanınması üzerine verdiği dilekçesindeki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına dair talebi belirtilerek hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Yargıtay kararının gerekçesinde, usulüne uygun edinilen iletişimin dinlenmesi içerikleri de gözetilerek başvurucunun sanıkların menfaat sağlama vaatlerini kabul ettiği fakat bu eylemlerin şarta bağlı nitelikte olmasından rüşvet suçunu oluşturmayacağı ifade edilmiştir. Yargıtaya göre başvurucunun soruşturma aşamasındaki tevil yoluyla ikrarı, incelenen dosyaların safahatı, telefon görüşmelerinin içerikleri dikkate alındığında başvurucu açısından her türlü kuşkudan arınmış mahkûmiyete yeter somut bilgi, belge ve delile ulaşılmakla başvurucunun suçtan kurtulmaya yönelik savunmalarına itibar edilmemiştir.

17. Yargıtay kararına karşı yapılan itiraz, Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 5/11/2014 tarihli kararıyla reddedilmiş ve karar aynı tarihte kesinleşmiştir.

18. Karar, başvurucuya 21/11/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

19. Bireysel başvuru 22/12/2014 tarihinde yapılmıştır.

IV. İLGİLİ HUKUK

20. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Mehmet Hasip Şenalp, B. No: 2014/2889, 25/1/2018,§§ 25-40.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

21. Mahkemenin 24/5/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

22. Başvurucu, hâkim kararı olmadan hakkında iletişimin denetlenmesi tedbirine başvurulması nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

23. Bakanlık, özel hayata saygı hakkına dair iddiaya yönelik herhangi bir görüş bildirmemiştir.

2. Değerlendirme

24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Anayasa Mahkemesi, iletişimin denetlenmesi tedbirinin uygulanması konusundaki başvuruları Anayasa'nın 22. maddesi kapsamında incelemektedir (Yasemin Çongar ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7054, 6/1/2015 § 49; Mehmet Seyfi Oktay [GK] B. No: 2013/6367, 10/12/2015 § 28; Rıdvan Bayram, B. No: 2013/1171, 9/9/2015, § 29; V.D., B. No: 2013/1222, 20/4/2016, § 37; Yılmaz Öner, B. No: 2013/7535, 14/4/2016, § 32). Bu bakımdan başvurucunun iddiasının Anayasa'nın 22. maddesinde yer alan haberleşme hürriyeti kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

26. Başvuruya konu olayda, hâkim olarak görev yapan başvurucunun İzmir Adliyesindeki ağır ceza mahkemelerinde görülen bazı davalarda sanıklar lehine işlemler yapılması karşılığında menfaat temin ettiği isnadıyla soruşturmayı yürüten adalet başmüfettişi tarafından başvurucunun telefonunun dinlenmesi için talepte bulunulması üzerine İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının talebiyle İzmir Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi Üyeliğinin kararlarıyla başvurucuya ait telefonun dinlenmesine karar verildiği anlaşılmaktadır (bkz. §§ 10, 11).

27. Anayasa Mahkemesince Mehmet Hasip Şenalp (B. No: 2014/2889, 25/1/2018) kararında, kanunlarda iletişimin denetlenmesi tedbirlerine ilişkin kararları talep etme yetkisinin adalet müfettişlerine verilmemiş olduğu tespit edilmiş ve bu nedenle adalet müfettişinin talebi üzerine verilen mahkeme kararıyla telefon dinlemesi yapılmasının haberleşme hürriyetini ihlal ettiği sonucuna varılmıştır. Ancak somut olayın koşullarının Mehmet Hasip Şenalp kararına konu koşullardan farklı olduğu anlaşılmaktadır. Zira somut olayda adalet müfettişinin doğrudan mahkemeye ilettiği bir talebi bulunmamaktadır. Adalet müfettişinin talebini Cumhuriyet Başsavcılığına iletmesi üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iletişimin denetlenmesi tedbiri konusunda karar verilmesi mahkemeden talep edilmiştir. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 135. maddesi uyarınca Cumhuriyet Başsavcılığının söz konusu tedbirin uygulanmasını mahkemeden talep etmeye yetkili makam olduğu açıktır.

28. Bu itibarla somut olayda adalet müfettişinin talebi üzerine iletişimin denetlenmesi tedbirinin bu konuda yetkili makam olan Başsavcılık tarafından mahkemeden talep edilmiş olması nedeniyle haberleşme hürriyetine yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

30. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

32. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).

33. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (B.E., § 29).

34. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olaydaki yaklaşık 5 yıl 8 ayı aşan yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı görülmektedir.

35. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

2. Diğer İhlal İddiaları

36. Başvurucu; isnat bildirilmeden savunma yapmak zorunda bırakıldığını, özel yetkili Cumhuriyet savcısı tarafından usulüne uygun olarak elde edilmeyen iletişimin tespiti kayıtlarına dayalı olarak mahkûm edildiğini, tanık dinletme taleplerinin yerine getirilmediğini, yargılamanın görevli olmayan Yargıtay Ceza Dairesince yapıldığını, mahkûmiyet kararının gerekçesinin yetersiz olduğunu iddia etmiştir.

37. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanığa yüklenen suça ilişkin yargılama sonunda cezaya hükmedilmesi hâlinde hükmün açıklanmasının belirli koşulların gerçekleşmesine bağlı olarak ertelenmesi anlamına gelmektedir. Kanunda belirtilen koşulların gerçekleşmesine karşın sanığın kabul etmemesi hâlinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin (6) numaralı fıkrasının son cümlesinde ifade edilmektedir. Bu kapsamda sanığın yargılamanın hukuki kesinliği ifade eden bir hükümle sonuçlanmasını ya da cezaya hükmedilmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını tercih etme imkânı bulunmaktadır (Ali Gürsoy, B. No: 2012/833, 26/3/2013, § 19).

38. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, yargılamayı hükümle sonuçlandıran bir karar niteliğinde olmayıp ceza yargılamasını sona erdiren düşme nedenlerinden biridir. 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin (10) ve (11) numaralı fıkralarında belirtildiği üzere denetim süresi içinde kasten bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde davanın düşmesine, denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi veya öngörülen yükümlüklere aykırı davranılması hâlinde hükmün açıklanmasına karar verilir (Ali Gürsoy, § 21).

39. 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin (12) numaralı fıkrasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz kanun yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir. Bununla birlikte ancak denetim süresi içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmesi hâlinde hükmün açıklanmasıyla veya bu süre içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmemesi hâlinde düşme kararıyla yargılama nihai olarak sona erdiğinde hüküm niteliği olan bu kararlara karşı kanun yoluna başvurulabilir ve esasa ilişkin itirazlar bu aşamada ileri sürülebilir (Ali Gürsoy, § 22).

40. 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin (6) numaralı fıkrasına göre sanık kabul etmediği takdirde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmez. Bu durumda ilk derece mahkemesince istinaf/temyiz kanun yolu açık olarak karar verilebilecektir. Başka bir deyişle haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini kabul eden sanıklar, verilen kararın istinafta/temyizde yapılacak esas ve usul incelemesini talep etme hakkından vazgeçmişlerdir. Somut olayda başvurucu, yargılama sonunda hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine rıza göstermiştir (bkz. § 16). Dolayısıyla başvurucu, söz konusu karar ile ortaya çıkan menfaatlerden yararlanmayı tercih etmiştir (Adnan Erkuş/Türkiye (k.k.), B. No: 61196/11, 4/12/2012, § 22).

41. Somut olayda yargılamalar sonunda verilen kararların temel hakları ihlal ettiği iddiası -somut başvurunun özelliği de nazara alındığında- istinaf/temyiz incelemesinde de ileri sürülebilecek iddialardandır. Başvurucunun kabulü üzerine hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği ve istinaf/temyiz yoluna başvurmayı mümkün kılan bir karar verilmesinin tercih edilmediği anlaşılmaktadır.

42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

43. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

 “(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

44. Başvurucu 50.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

45. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

46. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 6.750 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

47. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

48. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. 1. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Başvurucuya net 6.750 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. 206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 24/5/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(S.T. [2.B.], B. No: 2014/19931, 24/5/2018, § …)
   
Başvuru Adı S.T.
Başvuru No 2014/19931
Başvuru Tarihi 22/12/2014
Karar Tarihi 24/5/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, hâkim kararı olmadan iletişimin denetlenmesi tedbirine başvurulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin; hâkimlik görevi sırasında işlediği iddia edilen suçlara ilişkin yargılamada isnat bildirilmeden ve usulüne uygun elde edilmeyen delillere dayalı olarak ve yetersiz gerekçeyle mahkûmiyete karar verilmesi, tanık dinletme talebinin kabul edilmemesi, yargılamanın görevli olmayan Yargıtay Dairesince yapılması ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Haberleşme-ceza infaz kurumu uygulamaları (sakıncalı mektup hariç) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) İhlal Manevi tazminat
Tanık dinletme ve sorgulama hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Suçlamayı (İsnadı) Öğrenme Hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (hukuka aykırı deliller, bariz takdir hatası vs.) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Gerekçeli karar hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Anayasa 2709 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 144
Kanun 5982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun 14
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 135
2802 Hakimler ve Savcılar Kanunu 82
86
100
101
Tüzük 10/3/1988 Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Tüzüğü 35
Yönetmelik 24/1/2007 Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Yönetmeliği 98
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi