TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
CİHAT ÖZDEMİR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/214)
Karar Tarihi: 9/5/2018
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Osman PAKSÜT
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör Yrd.
Ceren Sedef EREN
Başvurucu
Cihat ÖZDEMİR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan başvurucunun slogan attığı gerekçesiyle disiplin cezası alması nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, başvuru tarihinde anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışma suçundan hükümlü olarak Kırıkkale F Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu) bulunmaktadır.
7. Başvurucu hakkında, aynı kurumda bulunan ve terör suçlarından mahkûm olan yedi hükümlüyle birlikte, spor faaliyetlerine çıkarılırken yapılan ayakkabı aramasını protesto etmek amacıyla yüksek sesle "Keyfî aramaya son" şeklinde slogan attığından bahisle disiplin soruşturması açılmıştır. Başvurucu sözlü savunmasında, her ayakkabı aramasında slogan attıklarını, hakkında açılan soruşturmanın keyfî olduğunu ifade etmiştir. Başvurucuyla beraber hakkında soruşturma açılan diğer bir hükümlü de savunmasında, ayakkabı aramalarını protesto etmek amacıyla genelde slogan attıklarını belirtmiştir.
8. İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu (Disiplin Kurulu) 5/6/2014 tarihinde başvurucu hakkında, slogan attığı gerekçesiyle "1 ay süreyle ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma" disiplin cezası vermiştir. Disiplin Kurulu, başvurucuyla birlikte yedi hükümlünün, spor faaliyetlerine çıkarılırken yapılan ayakkabı aramasını protesto etmek amacıyla yüksek sesle "Keyfî aramaya son" şeklinde slogan attıklarının olay tutanağı ve tanık ifadelerinden anlaşıldığını belirtmiştir. Başvurucu, daha önce kaldırılmamış disiplin cezası bulunduğundan 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bir üst disiplin cezasıyla cezalandırılmıştır.
9. Başvurucu Disiplin Kurulu kararına itiraz ederek, slogan atma eylemi nedeniyle cezalandırılabilmesi için eylemin kurum güvenliği, disiplini ya da düzenini bozucu nitelikte olması gerektiğini, fakatsöz konusu olayda bu şartın gerçekleşmediğini belirtmiştir.
10. İtirazı inceleyen Kırıkkale İnfaz Hâkimliği (İnfaz Hâkimliği) 6/11/2014 tarihinde itirazı reddetmiştir. İnfaz Hâkimliği, hükümlünün savunması ve tanık ifadelerinden anlaşıldığı üzere hükümlünün slogan attığının sabit olduğunu belirtmiştir.
11. Başvurucu İnfaz Hâkimliğinin kararına itiraz etmiştir. Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi, İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle 7/12/2014 tarihinde itirazı reddetmiştir.
12. Başvurucu 5/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Hükümlü hakkında kurumda, düzenli bir yaşamın sürdürülmesi, güvenliğin ve disiplinin sağlanması bakımından kanun, tüzük, yönetmelikler ile idarenin uyulmasını emrettiği veya gerekli kıldığı davranış ve tutumları, kusurlu olarak ihlâl ettiğinde, eyleminin niteliği ile ağırlık derecesine göre Kanunda belirtilen disiplin cezaları uygulanır.”
14. 5275 sayılı Kanun’un 42. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
"(1) Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama cezası, hükümlünün bir aydan üç aya kadar mektup, faks ve telgraf almak ve yollamaktan, televizyon izlemekten, radyo dinlemekten, telefon etmekten ve diğer iletişim araçlarından yararlanmaktan tamamen veya kısmen yoksun bırakılmasıdır.
(2) Bu cezayı gerektiren eylemler şunlardır:
…
e) Gereksiz olarak marş söylemek veya slogan atmak,
…"
15. 5275 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bir eylemden dolayı verilen disiplin cezası kesinleştikten sonra bu cezanın kaldırılması için gerekli süre içinde yeniden disiplin cezasını gerektiren bir eylemde bulunan hükümlü hakkında, her defasında bir üst ceza uygulanır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 9/5/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu; güvenlik kastını aşan ayakkabı aramalarını protesto etmek amacıyla slogan attığını, sadece slogan atması nedeniyle soyut gerekçelerle cezalandırılmasının anayasal haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca, soruşturmaya dair bilgi ve belge ile ek savunma süresi ve avukat yardımı taleplerinin her aşamada reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
1. Adli Yardım Talebi Yönünden
18. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak, geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
2. İfade Özgürlüğü Yönünden
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki tavsifi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki nitelendirmesini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu kapsamda başvurucunun slogan atması nedeniyle haksız olarak cezalandırıldığı şikâyeti ifade özgürlüğü bağlamında incelenecektir.
20. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptirler (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583, 10/12/2014, § 65). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğü de Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altındadır (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27).
21. Öte yandan ifade özgürlüğü mutlak bir hak değildir ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci maddesinde öngörülen sebeplerle sınırlanabilir. Bu bağlamda ceza infaz kurumunda bulunmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahpusların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebilecektir (Murat Karayel (5), § 29). Ancak bu sınırlandırmaların da Anayasa’nın 13. maddesinde güvence altına alınan demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkelerine uygun olması gerekir (demokratik toplum düzeninin gerekleri ve ölçülülük ilkelerine ilişkin açıklamalar için bkz. Murat Karayel (5), §§ 38-41).
22. Anayasa Mahkemesi 5275 sayılı Kanun’un 37. maddesi de dikkate alındığında ceza infaz kurumunda yalnızca slogan atılmasının, aynı Kanun'un 42. maddesinde öngörülen disiplin suçunu oluşturabilmesi için yeterli olmayıp bu eylemin ceza infaz kurumundaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (AYM, E.2013/6, K.2013/111, 10/10/2013; Murat Karayel (5), §§ 43, 44). Bununla birlikte ceza infaz kurumlarında düzenin ve güvenliğin sağlanması için, özellikle terör örgütüne bağlılığı canlı tutmaya katkıda bulunabilecek toplu eylemlere karşı daha hassas olunması gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığını da ifade etmiştir (Murat Karayel (5), § 46). Dolayısıyla somut olayda başvurucunun gerçekleştirdiği slogan atma eyleminin, kurumdaki güvenliği veya disiplini bozacak ya da düzenli yaşamın sürdürülmesini önleyecek nitelikte kabul edilmesinin mümkün olup olmadığı incelenmelidir.
23. Başvurucuyla birlikte hepsi terör suçundan hükümlü yedi mahkûm, ayakkabı aramasını protesto için slogan atmışlardır. Başvurucu ve diğer bir mahkûmun savunmalarından anlaşıldığı üzere mahkûmlar her ayakkabı aramasında slogan atmaktadırlar.
24.Sportif faaliyetlere katılma esnasında mahpusların ayakkabılarının aranmasının,güvenlik ve disiplini sağlamak amacıyla İnfaz Kurumu idaresinin gerçekleştirdiği bir yükümlülük olduğu konusunda şüphe yoktur. Öte yandan ayakkabıların çıkarttırılarak aranmasının, başvurucunun uygulamaya ilişkin başka hiçbir açıklamada bulunmadığı da gözetildiğinde mahpusları rencide edici ve makul olmayan bir güvenlik tedbiri olduğundan da bahsedilemez. Başvurucu, söz konusu tedbirin yalnızca kendilerine uygulandığına dair bir iddiada da bulunmamıştır. Dolayısıyla İnfaz Kurumundaki güvenliği ve disiplini sağlamaya yönelik bir tedbirin uygulanması sırasında sürekli slogan atılmasının, anılan tedbirin etkili biçimde uygulanmasını zorlaştırarak kurumdaki güvenliği ve disiplini tehlikeye atması mümkündür. Üstelik ayakkabı araması sırasında sürekli slogan attıkları anlaşılan başvurucu ve diğer mahkûmların terör suçlarından hükümlü oldukları da gözönüne alındığında söz konusu slogan atma eylemlerinin, terör örgütüne bağlılığı canlı tutmaya katkıda bulunabilecek toplu ve sistematik eylem niteliğinde bulunduğu görülmektedir. Bu bağlamda başvuru konusu olayda başvurucunun disiplin cezası almasının, demokratik bir toplumda gerekli olmadığından bahsedilemez.
25. Son olarak başvurucuya, 5275 sayılı Kanun'un 42. ve 48. maddeleri uyarınca verilen "1 ay süreyle ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma" cezasının ölçülü olmadığı da söylenemez.
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
27. Somut olayda ifade özgürlüğüne yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Adil Yargılanma Hakkı Yönünden
29. Başvurucu, soruşturmaya dair bilgi ve belge ile ek savunma süresi talebinin reddedilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşse de somut olayda başvurucunun, hakkındaki disiplin soruşturması sürecinden açık bir şekilde haberdar edildiği ve her aşamada savunma yapma imkânını bulduğu anlaşılmaktadır. Başvurucu ek savunma süresi kabul edilseydi, şikâyet sürecinde ifade edemediği hangi olguları ileri süreceğini de bireysel başvuru formunda belirtmemiştir.
30. Başvurucu, avukat yardımından yararlandırılma talebinin kabul edilmemesi nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
31.Başvurucunun ceza infaz kurumunda disiplin cezasına çarptırılmasından dolayı yaptığı şikâyetin İnfaz Hâkimliği tarafından incelenmesinin "medeni hak" kapsamında kaldığının ve dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesi ile Sözleşme'nin 6. maddesinin birinci fıkrasının uygulanmasının mümkün olduğunun kabul edilmesi gerekir (Metin Yamalak (2), B. No: 2013/9450, 13/4/2016, § 59).
32. Başvurucunun disiplin cezasına karşı yaptığı itirazlarda uygun düştüğü ölçüde kıyasen Sözleşme'nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (c) bendinin tanıdığı usule ilişkin güvencelere sahip olduğunun da kabul edilmesi gerekir (Metin Yamalak (2), § 66).
33. Başvuru konusu olayda niteliği itibarıyla isnat edilen suçlamanın anlaşılması, savunma hazırlamak için ilgilisine yeterli süre ve imkân verilmesi, tercüman imkânı sağlanması, tanık ve benzeri delillerin araştırılması gibi hususlarda eksiklik veya özensizlik bulunmamaktadır. Buna benzer disiplin suçu olaylarında müdafi yardımından yararlandırılma, bir zorunluluk olarak kabul edilmemiş; "adaletin yerine getirilmesi için gerekli olma" şeklinde formüle edilen bir şarta bağlanmıştır. Bu kapsamda değerlendirme yapılırken itiraza konu Ceza İnfaz Kurumu disiplin işlemine yönelik olarak savunma hazırlamak için teknik veya hukuki bilgi gerektirecek karmaşık olaylar bulunmadığı ve İnfaz Hâkimliği şikâyet değerlendirme sürecinin basit usul kuralları ile yürütüldüğü dikkate alınmalıdır (Metin Yamalak (2), § 73).
34. Yukarıdaki tespitler çerçevesinde İnfaz Hâkimliğinin, Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca başvurucunun kendisini savunması için gerekli olan kolaylıkları sağlamadığını söylemek mümkün değildir. Ayrıca disiplin soruşturmasına konu olayın delil toplama ve araştırma gerektirecek karmaşıklıkta olmaması, eyleme verilen disiplin cezasının nitelikli bulunmaması ve itiraz inceleme sürecinin basit usul kuralları ile yürütülmesi, müdafi yardımının adaletin yerine gelmesi için zorunlu bir durum olmadığını somut olay itibarıyla ortaya koymaktadır (Metin Yamalak (2), § 74).
35.Açıklanan gerekçelerle adil yargılanma hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. İfade özgürlüğü ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 9/5/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.