TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET EMİN TİMURTAŞ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/2008)
Karar Tarihi: 22/11/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör Yrd.
Leyla Nur ODUNCU
Başvurucu
Mehmet Emin TİMURTAŞ
Vekili
Av. Abdulkerim GİDER
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, mayın patlaması neticesinde meydana gelen yaralanma ve bedensel engelli hâle gelinme nedenleriyle idare hukukunun genel hükümleri kapsamında manevi zararların tazmini için yapılan başvurunun ve akabinde açılan davanın reddedilmesi; 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında maddi zararlarının tazmini için yapılan başvuru kabul edilmekle birlikte tazminat miktarının az olmasından dolayı açılan davanın reddedilmesi nedeniyle yaşam hakkı ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 23/10/2015 tarihli görüş yazısı 4/11/2015 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir. Başvurucu vekili tarafından Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunulmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, hayvan otlatırken Şırnak ili Güçlükonak ilçesi 2/5/6'ncı Mot. P. Tug. K.lığı/Akçay'ın 1500 metre batısındaki Giresirt tepe mevkiiinde bulunan mayının 9/2/2009 tarihinde patlaması nedeniyle yaralandığını ve hâlen %32 oranında bedensel engelinin bulunduğunu beyan etmiştir.
9. Başvurucu 8/6/2009 tarihinde 5233 sayılı Kanun kapsamına giren zararlarının karşılanması talebiyle Şırnak Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvurmuştur.
10. Komisyon 9/10/2009 tarihli kararında başvurucuya tazminat bedeli olarak 5.480,16 TL ödenmesine karar vermiştir.
A. Başvurucu Tarafından Açılan İptal Davası
11. Komisyon kararı akabinde 5233 sayılı Kanun’un 12. maddesi gereğince davet yazısı ile birlikte gönderilen sulhname örneği başvurucu tarafından kabul edilmeyerek Komisyon kararının iptali için başvurucu tarafından 9/10/2009 tarihinde Mardin İdare Mahkemesinde iptal davası açılmıştır.
12. Mardin İdare Mahkemesi 3/11/2010 tarihli kararla davayı reddetmiştir. İlgili gerekçe şöyledir:
“...davacının yaralanması ve vücut fonksiyonunu %32 oranında kaybetmesi nedeniyle 5233 sayılı Yasanın 9. maddesi uyarınca (7000) gösterge rakamının, dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte geçerli olan 01/07/2009-31/12/2009 dönemi memur aylık katsayısı olan (0,05592) ile çarpımı sonucunda bulunan 391,44 TL'nin, söz konusu yönetmeliğin EK-D tablosunda yer alan %31-35 oranında vücut fonksiyonu kaybı için öngörülen 14 katı ile çarpımı sonucu çıkan 5480,16 TL'nin tazminat olarak ödenmesine karar verildiği ve söz konusu tazminat miktarının yukarıda anılan mevzuat hükümlerine uygun olduğu açık olduğundan, dava konusu Şırnak 3 Nolu Zarar Tespit Komisyonu kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır...”
13. Başvurucunun temyizi üzerine Danıştay Onbeşinci Dairesinin 12/9/2012 tarihli kararıylaMardin İdare Mahkemesi kararının onanmasına hükmedilmiştir. Karar düzeltme talebinde bulunulmaması üzerine bu karar kesinleşmiştir.
B. Başvurucu Tarafından Açılan Tam Yargı Davası
14. Başvurucu 2/6/2010 tarihinde, mayın patlaması olayı nedeniyle uğramış olduğuzararların giderilmesi talepli bir dilekçe ile İçişleri Bakanlığına başvuruda bulunmuştur.
15. Başvurucunun talebine İçişleri Bakanlığınca cevap verilmemesi üzerine zımni ret işlemine karşı başvurucu tarafından 16/12/2009 tarihinde Mardin İdare Mahkemesinde maddi ve manevi tazminat istemli tam yargı davası açılmıştır.
16. Başvurucu tarafından açılan tam yargı davası Mardin İdare Mahkemesinin 9/11/2010 tarihli kararıyla reddedilmiştir. İlgili gerekçe şöyledir:
“...Bakılan davada, Mehmet Emin Timurtaş'ın yaralanmasıyla sonuçlanan olayla ilgili bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, zararın, terör örgütü mensuplarının askeri birliklere zarar vermek amacıyla bölgeye yerleştirdikleri mayına temas edilmesi sonucunda meydana geldiği, ve olayın bu haliyle 5233 sayılı Kanun kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmaktadır.
...aynı olay sebebiyle, 08/06/2009 tarihinde 5233 sayılı yasa kapsamında, Şırnak Valiliği Zarar Tespit Komisyonu Başkanlığı'na başvuru yapıldığı, Zarar Tespit Komisyonunun 09/10/2009 tarih ve 2009/3-1351 sayılıişlemi ile 5.480,16 TL ödenmesine karar verilmesi üzerine söz konusu işlemin iptali istemiyle açılan davada, Mahkememizin 03/11/2010 tarih, E:2009/1533, K:2010/1221 sayılı kararı ile söz konusu tazminat miktarının mevzuat hükümlerine uygun olduğu ve Zarar Tespit Komisyonu kararında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği görülmektedir.
Bu durumda, dava konusu olay sebebiyle doğan zararın 5233 sayılı yasa kapsamında tazmin edildiği görüldüğünden, davacıların maddi ve manevi tazminat isteminde hukuki isabet görülmemiştir...”
17. Başvurucunun temyizi üzerine Danıştay Onbeşinci Dairesinin 12/9/2012 tarihli kararıylaMardin İdare Mahkemesi kararının onanmasına hükmedilmiştir.
18. Başvurucunun karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 18/9/2013 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Bireysel başvuru formunda ret kararının 9/1/2014 tarihinde öğrenildiği beyan edilmiş ve ret kararının başvurucu vekiline 9/10/2014 tarihinde tebliğ edildiği tespit edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. 19. 5233 sayılı Kanun’un 1. maddesi şöyledir:
“Bu Kanunun amacı, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.”
20. 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesi şöyledir:
“Bu Kanun, sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsar.”
21. 5233 sayılı Kanun’un 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değişik 7. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla karşılanabilecek zararlar şunlardır:
...
b) Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri.”
22. 5233 sayılı Kanun’un, 6462 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değişik 9. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının ilgili kısmı şöyledir:
“Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerinde (7000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunan miktarın;
b) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından üçüncü derece olarak tespit edilenlere dört katından yirmidört katı tutarına kadar,
c) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından ikinci derece olarak tespit edilenlere yirmibeş katından kırksekiz katı tutarına kadar,
d) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından birinci derece olarak tespit edilenlere kırkdokuz katından yetmişiki katı tutarına kadar,
Nakdî ödeme yapılır.”
23. Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Yönetmelik'in (Yönetmelik) 21. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
b) Çalışma gücü kaybı derece ve oranları için ekli cetvelde (EK-D) belirlenen katı tutarında,
nakdî ödeme yapılır.”
24. 5233 sayılı Kanun’un 12. maddesi şöyledir:
“Komisyon, doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığı ile yaptığı tespitten sonra 8 inci maddeye göre belirlenen zararı, 9 uncu maddeye göre hesaplanan yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerindeki nakdî ödeme tutarını, 10 uncu maddeye göre ifa tarzını ve 11 inci maddeye göre mahsup edilecek miktarları dikkate alarak, uğranılan zararı sulh yoluyla karşılayacak safi miktarı belirler. Komisyonca, bu esaslara göre hazırlanan sulhname tasarısının örneği davet yazısı ile birlikte hak sahibine tebliğ edilir.
Davet yazısında hak sahibinin sulhname tasarısını imzalamak üzere otuz gün içinde gelmesi veya yetkili bir temsilcisini göndermesi gerektiği, aksi takdirde sulhname tasarısını kabul etmemiş sayılacağı ve yargı yoluna başvurarak zararının tazmin edilmesini talep etme hakkının saklı olduğu belirtilir.
Davet üzerine gelen hak sahibi veya yetkili temsilcisi sulhname tasarısını kabul ettiği takdirde, bu tasarı kendisi veya yetkili temsilcisi ve komisyon başkanı tarafından imzalanır.
Sulhname tasarısının kabul edilmemesi veya ikinci fıkraya göre kabul edilmemiş sayılması hâllerinde bir uyuşmazlık tutanağı düzenlenerek bir örneği ilgiliye gönderilir.
Sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ilgililerin yargı yoluna başvurma hakları saklıdır.”
25. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir
“1. İdari dava türleri şunlardır:
b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları,
...”
26. 2577 sayılı Kanunu’nun 13. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.”
27. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 26/3/2014 tarihli ve E.2013/1489, K.2014/1219 sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
“5233 sayılı Yasa, idarenin terör olaylarına dayalı kusursuz sorumluluk alanını genişleten, oluşan zararların yargı yoluna başvurmadan sulh yoluyla ödenmesine öngören, bu yönüyle uyuşmazlığın sadece maddi zararlara ilişkin kısmının yargı dışı alternatif bir yöntemle giderilmesini sağlayan, ancak manevi zararların karşılanmasını da engellemeyen nitelikte bir yasadır.
Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 18888/02 nolu başvuruya konu 12/01/2006 günlü Aydın İçyer - Türkiye kararının 81. paragrafında, 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Kaynaklanan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunla ilgili olarak “Tazminat Kanun’unda yalnız maddi zararlar için tazminat talep etme olanağının bulunduğu doğru olsa da Kanun’un 12. maddesinin idari mahkemelerde manevi zarar için tazminat talep etme olanağı verdiği görülmektedir.” ifadesine yer verilmiştir.
Bu durumda, terör olayları nedeniyle meydana gelen ve sosyal risk ilkesi kapsamında bulunup 5233 sayılı Yasa uyarınca karşılanmayan ilgililerin ileri sürdükleri manevi zarara bağlı tazminat taleplerine ilişkin uyuşmazlıklarda, idare hukukunun tazminata ilişkin ilke ve kuralları çerçevesinde 2577 sayılı Yasanın öngördüğü usullere tabi olarak manevi tazminat ödenip ödenmeyeceğine ilişkin yargısal incelemesinin yapılması gerekmektedir.”
28. Danıştay Onbeşinci Dairesinin 11/12/2014 tarihli ve E.2011/9361, K.2014/9507 sayılı kararının gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“... terör eylemeleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler sonucunda salt toplumun bir bireyi olmaları nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının sosyal risk ilkesi gereğince sulhen karşılanması amacıyla çıkarılan 5233 sayılı Kanun kapsamında bulunan maddi zararların sulhen karşılanması için 2577 sayılı Kanun’un 13. maddesinden ayrı, özel bir usul öngörmektedir... Ayrıca, 5233 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesiyle Kanun’un uygulamasını geriye yürüterek, 19/7/1987 - 27/7/2004 tarihleri arasında meydana gelen olaylar nedeniyle zarara uğrayanların, Kanun’ un yürürlüğe girmesinden itibaren 1 yıl içinde ilgili mercilere başvurması halinde, bu zararlarının tazmin olacağını getirmekte, böylece 2577 sayılı Kanun’un 13. maddesinde öngörülen sürelerde dava açma hakkını kullanamayan kişilerin zararlarının da sulhen karşılanmasını amaçlamaktadır...”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 22/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Maddi Tazminat Talebinin Kısmen Reddi Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Mardin İdare Mahkemesinin 3/11/2010 Tarihli Kararı Yönünden
a. Başvurucunun İddiaları
30. Başvurucu; mayın patlaması sonucunda yaralandığını ve hâlen %32 oranında bedensel engelli olduğunu, bu olay nedeniyle ortaya çıkan zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmin edilmesi için yaptığı başvuruda hükmedilen tazminat miktarının çok düşük olduğunu, tazminat miktarı yeterli görülmediği için idare ile sulhname imzalamadığını, maddi zararları konusunda daha yüksek miktarda tazminata hükmedilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
b. Değerlendirme
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurular incelenebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 17).
32. Somut olayda tazminat talebi ile Komisyona yapılan başvuru ve akabinde açılan davaya ilişkin yargılama süreci Danıştay Onbeşinci Dairesinin 12/9/2012 tarihli kararı ile sonuçlanmış (bkz. § 15); karar düzeltme yoluna başvurulmaması üzerine de bu karar kesinleşmiştir. Somut olayda, başvuru konusu kararın 23/9/2012 tarihinden önce kesinleştiği anlaşılmıştır.
33. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Mardin İdare Mahkemesinin 9/11/2010 Tarihli Kararı Yönünden
34. Başvurucu, Şırnak ili Güçlükonak ilçesi 2/5/6'ncı Mot. P. Tug. K.lığı/Akçay'ın 1500 metre batısındaki Giresirt tepe mevkiinde bulunan mayının 9/2/2009 tarihinde patlaması sonucunda yaralandığını ve anılan olay nedeniyle %32 oranında bedensel engelinin bulunduğunu, maddi zararları konusunda daha yüksek miktarda tazminata hükmedilmesi gerektiğini fakat bu şikâyet kapsamında açtığı tam yargı davasında maddi tazminat isteminin reddedildiğini belirterek Anayasa’nın 2., 17. ve 36. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
35. Başvurucunun sunmuş olduğu dilekçeler ve bireysel başvuru formunun incelenmesi neticesinde şikâyetin dile getiriliş şeklinden anılan ihlal iddialarının, başvurucunun tazminat taleplerini delillendirme amaçlı olduğu sonucuna varılmış; başvurucunun iddiaları hakkında Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
36. 5233 sayılı Kanun uyarınca hükmedilen tazminat miktarının yetersiz olduğu iddiası daha önce bireysel başvuruya konu olmuş ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği kararında, başvuru konusu olayda yaşam hakkı bakımından devletin koruma yükümlülüğü yönünden herhangi bir sorumluluğu tespit edilmemiş olmakla birlikte objektif sorumluluk anlayışına dayalı sosyal risk ilkesi temel alınarak hazırlanan 5233 sayılı Kanun kapsamında başvuruculara ödenmesine karar verilen tazminatın 5233 sayılı Kanun hükümlerine dayalı olarak Komisyonlar tarafından Kanun’da belirtilen yönteme göre belirleneceği, başvurucular tarafından 5233 sayılı Kanun kapsamında Komisyonca kendilerine ödenmesi teklif edilen maddi tazminat miktarının Mahkemelerde uygulanan çeşitli kriterler dikkate alınmaksızın maktu olarak belirlendiği ve yetersiz olduğu ileri sürülmekte ise de terörden kaynaklanan zararların dava yoluna gidilmeden ilgililerce tazmini olanağı sağlayan 5233 sayılı Kanun uyarınca belirlenen tazminat miktarına ve bu miktarın hesaplanma şekline belirli bir tatmin sağladığı sürece ve açık bir orantısızlık bulunmadığı müddetçe Anayasa Mahkemesinin müdahalesinin söz konusu olamayacağı belirtilerek başvurucuların yaşam hakkının ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır (Mehmet Çetinkaya ve Maide Çetinkaya, B. No: 2013/1280, 28/5/2014, §§ 71-76).
37. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında bireysel başvurulara ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 24).
38. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermedikçe Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, § 26).
39. Başvurucunun; mayın patlaması sonucunda yaralanması ve bedensel engelli hale gelmesi ile oluşan zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürdüğü (bkz. § 9) ve belirtilen iddialarını içeren dilekçelerini Derece Mahkemesine ibraz ederek 5233 sayılı Kanun kapsamında başlattığı maddi tazminat prosedüründe maddi zararlarının karşılanması noktasındaki özel durumunun dikkate alınmasını talep ettiği anlaşılmaktadır.
40. 5233 sayılı Kanun’un 1. maddesinde bu Kanun’un amacının terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek olduğu (bkz. § 19), Kanun’un 2. maddesinde bu Kanun’un 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1., 3., ve 4. maddeleri kapsamına giren eylem veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddi zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsadığı (bkz. § 20) ifade edilmiş; zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında olduğunun tespitinin yapılması akabinde Kanun’un 7. maddesinde belirtilen zarar kalemleri (bkz. § 21) ve Kanun’un 9. (bkz. § 22), Yönetmelik'in 21. (bkz. § 23) maddelerinde belirtilen oranlar üzerinden yapılacak hesaplama ile tespit edilen tazminat miktarının başvurucuya ödenmesine karar verileceği hükme bağlanmıştır.
41. Komisyon kararı sonrasında başlatın yargılamaya ilişkin süreç devam etmekte iken başvurucu maddi tazminat talebi için ikinci bir başvuruda bulunarak (bkz. § 14) maddi tazminat talebinde bulunmuş ve başvurucunun, zımni ret işlemi akabinde açtığı maddi tazminat istemli tam yargı davası, 3/11/2010 tarihli Mardin İdare Mahkemesi kararına (bkz. § 12) işaret edilerek reddedilmiştir (bkz. § 16). Bu karar kanun yolu aşamalarından geçerek kesinleşmiştir.
42. Başvurucu, yaralanması sonucunda oluşan zararlarının daha fazla olduğunu iddia etmiş ise de 5233 sayılı Kanun kapsamında talep edilen maddi tazminat ile ilgili dava sürecindebaşvurucunun iddialarını değerlendiren Derece Mahkemelerinin kararlarında herhangi bir keyfîlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
43. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Manevi Tazminat Talebinin Reddedilmesi Nedeniyle Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
44. Başvurucu; manevi tazminat talebi ile idare hukukunun genel hükümleri kapsamında İçişileri Bakanlığına yaptığı başvuru hakkında hatalı değerlendirme yapılarak 5233 sayılı Kanun kapsamında manevi tazminat imkânının bulunmadığı gerekçesi ile davasının reddedildiğini, bu nedenle manevi zararlarının tazminini isteme imkânından mahrum bırakıldığını belirtmiştir.
45. Bakanlık görüşünde duyulan elem ve ızdırap nedeniyle idari yargıda manevi tazminat davası açılmasının mümkün olduğu, mahkemece bu talebin idare hukukunun genel hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, davanın süresinde açılıp açılmadığı hususu değerlendirildikten sonra manevi tazminata hak kazanılıp kazanılmayacağının değerlendirilmesinin uygun olduğu, genel hükümlere göre açılan tam yargı davasında kusursuz sorumluluğun değil kusurlu sorumluluğun esas olduğu ve dolayısıyla başvurucunun idarenin kusurlu davrandığını ispatlaması gerektiği görüşünde olunduğu beyan edilmiştir.
2. Değerlendirme
46. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu; Mahkemece hatalı değerlendirme yapılarak davasının reddi yönünde karar verildiğini,bu nedenle manevi zararları hakkında idare hukuku genel hükümleri kapsamında inceleme yapılarak bir giderim sağlanması imkânının kendisine tanınmadığını belirterek Anayasa’nın 2., 17. ve 36. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Manevi tazminat isteminin reddedilmesi ile ortaya çıkan hak ihlal iddiaları bakımından temel sorun başvurucunun mahkemeye etkili erişiminin engellenmesi olduğundan başvurucunun manevi tazminat istemi hakkındaki iddiasının adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesi uygun görülmüştür.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
47. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
48. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurularda, benzer iddialar daha önce bireysel başvuruya konu olmuş ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği kararında; başvurucuların terör eylemi kapsamında gerçekleşen patlamadan kaynaklandığını belirttikleri zararlarının manevi tazminat ödenmesi ile giderilmesine ilişkin taleplerinin incelenmesinde 5233 sayılı Kanun’da başvurucuların anılan giderim imkânına ilişkin hüküm bulunmamakla birlikte idare hukukunun genel hükümleri kapsamında başvurucuların anılan talep hakkına sahip olduğu kanaatine varılmış, kamu hukuku özellikleri ağır basan, tazminata ilişkin devlet ile birey arasındaki bu uyuşmazlığın da medeni hak ve yükümlülükler kapsamında kabul edilmesi gerektiği, bu hak ve yükümlülüğe yönelik müdahale iddiaları hakkında yargı yoluna başvurma ve etkili karar alma hakkına sahip olunduğu sonucuna varılmıştır. 5233 sayılı Kanun maddi zararların özel bir giderim usulü olmakla birlikte manevi zararların karşılanmasına da engel olmayan bir kanun olduğu, 2577 sayılı Kanun’un 12. ve 13.maddelerinde, idarenin işlem veya eyleminden kaynaklı olarak hakları ihlal edilenlere tazminat talebinde bulunabilme imkânı tanındığı, idareye yaptıkları başvuru ve açtıkları davayı tazminat hukukunun genel hükümlerine göre inceletme imkânından mahrum kalan başvurucuların mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulduğuna karar verilmiştir (Özden Sayar ve Deren Dilara Sayar, B. No: 2013/4022, 13/4/2016, §§ 51-76).
49. Somut olayda başvurucunun idare hukuku genel hükümleri kapsamında idareye yapmış olduğu başvuru (bkz. § 14) akabinde açtığı manevi tazminat istemli dava, 5233 sayılı Kanun kapsamında incelemeye tabi tutularak dava konusu olay sebebiyle doğan zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmin edildiği, başvurucunun manevi tazminat isteminde hukuki isabet görülmediği gerekçesi ile reddedilmiştir (bkz. § 16). Bu karar kanun yolu aşamalarını tamamlayarak kesinleşmiştir(bkz. §§ 17,18).
50. Başvurucu tarafından manevi tazminat istemi için tazminat hukukunun genel prensiplerine göre yapılan başvuru ve açılan davada 5233 sayılı Kanun’un 12. maddesinin son fıkrasındaki (bkz. § 24), 2577 sayılı Kanun’un 2. ve 13. maddelerindeki (bkz. §§ 25, 26) açık düzenlemeler ve Anayasa Mahkemesi [25/6/2009 tarihli ve E.2006/79, K.2009/97 sayılı karar, Danıştay (bkz. §§ 27, 28), benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Aydın İçyer/Türkiye, (k.k.), B. No: 18888/02, 12/1/2006, § 81] içtihatları dikkate alındığında başvurucunun manevi tazminat talebi hakkında idare hukukunun genel hükümleri kapsamında inceleme yapılarak bir karar verilmesi yoluyla başvurucunun mahkemeye erişimine olanak sağlanabilir. İdareye yaptığı başvuru ve açtığı davayı tazminat hukukunun genel hükümlerine göre inceletme imkânından mahrum kalan başvurucunun mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulduğu kabul edilmiştir. Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında yapılan incelemede başvurucunun, manevi tazminat isteminin reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine yönelik iddiaları hakkında farklı karar verilmesini gerektiren bir yön de bulunmamaktadır.
51. Açıklanan nedenlerle başvurucunun, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
52. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
53. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
54. Somut olayda Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
55. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan ihlal kararının bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Mardin İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
56. Anayasa Mahkemesinin tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
57. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Maddi tazminat talebinin kısmen reddi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın Mardin İdare Mahkemesinin 3/11/2010 tarihli ve E.2009/1533, K.2010/1221 sayılı kararı yönünden zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Maddi tazminat talebinin kısmen reddi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın Mardin İdare Mahkemesinin 9/11/2010 tarihli ve E.2009/1090, K.2010/1278 sayılı kararı yönünden açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Manevi tazminat talebinin reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Mardin İdare Mahkemesine (E.2009/1090, K.2010/1278) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,
E. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin İçişleri Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 22/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.