TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET EMİN TİMURTAŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2008)
|
|
Karar Tarihi: 22/11/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Leyla Nur
ODUNCU
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Emin
TİMURTAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Abdulkerim GİDER
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, mayın patlaması neticesinde meydana gelen yaralanma
ve bedensel engelli hâle gelinme nedenleriyle idare hukukunun genel hükümleri
kapsamında manevi zararların tazmini için yapılan başvurunun ve akabinde açılan
davanın reddedilmesi; 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle
Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında maddi
zararlarının tazmini için yapılan başvuru kabul edilmekle birlikte tazminat
miktarının az olmasından dolayı açılan davanın reddedilmesi nedeniyle yaşam
hakkı ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 10/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 23/10/2015 tarihli görüş yazısı 4/11/2015
tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir. Başvurucu vekili tarafından
Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunulmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, hayvan otlatırken Şırnak ili Güçlükonak ilçesi
2/5/6'ncı Mot. P. Tug. K.lığı/Akçay'ın 1500 metre batısındaki Giresirt tepe mevkiiinde bulunan
mayının 9/2/2009 tarihinde patlaması nedeniyle yaralandığını ve hâlen %32
oranında bedensel engelinin bulunduğunu beyan etmiştir.
9. Başvurucu 8/6/2009 tarihinde 5233 sayılı Kanun kapsamına
giren zararlarının karşılanması talebiyle Şırnak Valiliği Zarar Tespit
Komisyonuna (Komisyon) başvurmuştur.
10. Komisyon 9/10/2009 tarihli kararında başvurucuya tazminat
bedeli olarak 5.480,16 TL ödenmesine karar vermiştir.
A. Başvurucu Tarafından
Açılan İptal Davası
11. Komisyon kararı akabinde 5233 sayılı Kanun’un 12. maddesi
gereğince davet yazısı ile birlikte gönderilen sulhname
örneği başvurucu tarafından kabul edilmeyerek Komisyon kararının iptali için
başvurucu tarafından 9/10/2009 tarihinde Mardin İdare Mahkemesinde iptal davası
açılmıştır.
12. Mardin İdare Mahkemesi 3/11/2010 tarihli kararla davayı
reddetmiştir. İlgili gerekçe şöyledir:
“...davacının yaralanması ve vücut
fonksiyonunu %32 oranında kaybetmesi nedeniyle 5233 sayılı Yasanın 9. maddesi
uyarınca (7000) gösterge rakamının, dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte
geçerli olan 01/07/2009-31/12/2009 dönemi memur aylık katsayısı olan (0,05592)
ile çarpımı sonucunda bulunan 391,44 TL'nin, söz konusu yönetmeliğin EK-D
tablosunda yer alan %31-35 oranında vücut fonksiyonu kaybı için öngörülen 14
katı ile çarpımı sonucu çıkan 5480,16 TL'nin tazminat olarak ödenmesine karar
verildiği ve söz konusu tazminat miktarının yukarıda anılan mevzuat hükümlerine
uygun olduğu açık olduğundan, dava konusu Şırnak 3 Nolu
Zarar Tespit Komisyonu kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır...”
13. Başvurucunun temyizi üzerine Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 12/9/2012 tarihli kararıylaMardin İdare
Mahkemesi kararının onanmasına hükmedilmiştir. Karar düzeltme talebinde
bulunulmaması üzerine bu karar kesinleşmiştir.
B. Başvurucu Tarafından
Açılan Tam Yargı Davası
14. Başvurucu 2/6/2010 tarihinde, mayın patlaması olayı
nedeniyle uğramış olduğuzararların giderilmesi
talepli bir dilekçe ile İçişleri Bakanlığına başvuruda bulunmuştur.
15. Başvurucunun talebine İçişleri Bakanlığınca cevap
verilmemesi üzerine zımni ret işlemine karşı başvurucu tarafından 16/12/2009
tarihinde Mardin İdare Mahkemesinde maddi ve manevi tazminat istemli tam yargı
davası açılmıştır.
16. Başvurucu tarafından açılan tam yargı davası Mardin İdare
Mahkemesinin 9/11/2010 tarihli kararıyla reddedilmiştir. İlgili gerekçe
şöyledir:
“...Bakılan davada, Mehmet Emin Timurtaş'ın
yaralanmasıyla sonuçlanan olayla ilgili bilgi ve belgelerin birlikte
değerlendirilmesinden, zararın, terör örgütü mensuplarının askeri birliklere
zarar vermek amacıyla bölgeye yerleştirdikleri mayına temas edilmesi sonucunda
meydana geldiği, ve olayın bu haliyle 5233 sayılı
Kanun kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmaktadır.
...aynı olay sebebiyle, 08/06/2009 tarihinde
5233 sayılı yasa kapsamında, Şırnak Valiliği Zarar Tespit Komisyonu
Başkanlığı'na başvuru yapıldığı, Zarar Tespit Komisyonunun 09/10/2009 tarih ve
2009/3-1351 sayılıişlemi ile 5.480,16 TL ödenmesine
karar verilmesi üzerine söz konusu işlemin iptali istemiyle açılan davada,
Mahkememizin 03/11/2010 tarih, E:2009/1533, K:2010/1221 sayılı kararı ile söz
konusu tazminat miktarının mevzuat hükümlerine uygun olduğu ve Zarar Tespit
Komisyonu kararında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine
karar verildiği görülmektedir.
Bu durumda, dava konusu olay sebebiyle doğan
zararın 5233 sayılı yasa kapsamında tazmin edildiği görüldüğünden, davacıların
maddi ve manevi tazminat isteminde hukuki isabet görülmemiştir...”
17. Başvurucunun temyizi üzerine Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 12/9/2012 tarihli kararıylaMardin İdare
Mahkemesi kararının onanmasına hükmedilmiştir.
18. Başvurucunun karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 18/9/2013
tarihli kararıyla reddedilmiştir. Bireysel başvuru formunda ret kararının
9/1/2014 tarihinde öğrenildiği beyan edilmiş ve ret kararının başvurucu
vekiline 9/10/2014 tarihinde tebliğ edildiği tespit edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. 19. 5233 sayılı Kanun’un 1. maddesi şöyledir:
“Bu Kanunun amacı, terör eylemleri veya terörle
mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına
ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.”
20. 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesi şöyledir:
“Bu Kanun, sayılı Terörle
Mücadele Kanununun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamına giren
eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar
gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen
karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsar.”
21. 5233 sayılı Kanun’un 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı
Kanun’un 1. maddesiyle değişik 7. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla
karşılanabilecek zararlar şunlardır:
...
b) Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerinde uğranılan zararlar
ile tedavi ve cenaze giderleri.”
22. 5233 sayılı Kanun’un, 6462 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle
değişik 9. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının ilgili kısmı şöyledir:
“Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm
hâllerinde (7000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı
sonucunda bulunan miktarın;
...
b) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından üçüncü
derece olarak tespit edilenlere dört katından yirmidört
katı tutarına kadar,
c) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından ikinci
derece olarak tespit edilenlere yirmibeş katından kırksekiz katı tutarına kadar,
d) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından birinci
derece olarak tespit edilenlere kırkdokuz katından yetmişiki katı tutarına kadar,
Nakdî ödeme yapılır.”
23. Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Yönetmelik'in (Yönetmelik) 21. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm
hâllerinde (7000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı
sonucunda bulunan miktarın;
...
b) Çalışma gücü kaybı derece ve oranları için
ekli cetvelde (EK-D) belirlenen katı tutarında,
...
nakdî ödeme yapılır.”
24. 5233 sayılı Kanun’un 12. maddesi şöyledir:
“Komisyon, doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığı ile yaptığı
tespitten sonra 8 inci maddeye göre belirlenen zararı, 9 uncu maddeye göre
hesaplanan yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerindeki nakdî ödeme
tutarını, 10 uncu maddeye göre ifa tarzını ve 11 inci maddeye göre mahsup
edilecek miktarları dikkate alarak, uğranılan zararı sulh yoluyla karşılayacak
safi miktarı belirler. Komisyonca, bu esaslara göre hazırlanan sulhname tasarısının örneği davet yazısı ile birlikte hak
sahibine tebliğ edilir.
Davet yazısında hak sahibinin sulhname
tasarısını imzalamak üzere otuz gün içinde gelmesi veya yetkili bir
temsilcisini göndermesi gerektiği, aksi takdirde sulhname
tasarısını kabul etmemiş sayılacağı ve yargı yoluna başvurarak zararının tazmin
edilmesini talep etme hakkının saklı olduğu belirtilir.
Davet üzerine gelen hak sahibi veya yetkili temsilcisi sulhname tasarısını kabul ettiği takdirde, bu tasarı
kendisi veya yetkili temsilcisi ve komisyon başkanı tarafından imzalanır.
Sulhname tasarısının kabul edilmemesi veya ikinci fıkraya göre kabul edilmemiş
sayılması hâllerinde bir uyuşmazlık tutanağı düzenlenerek bir örneği ilgiliye
gönderilir.
Sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ilgililerin
yargı yoluna başvurma hakları saklıdır.”
25. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu’nun 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir
“1. İdari dava türleri
şunlardır:
...
b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel
hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam
yargı davaları,
...”
26. 2577 sayılı Kanunu’nun 13. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş
olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya
başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl
ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak
haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen
veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden
itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu
sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.”
27. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 26/3/2014 tarihli ve
E.2013/1489, K.2014/1219 sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
“5233 sayılı Yasa, idarenin terör olaylarına dayalı
kusursuz sorumluluk alanını genişleten, oluşan zararların yargı yoluna başvurmadan
sulh yoluyla ödenmesine öngören, bu yönüyle uyuşmazlığın sadece maddi zararlara
ilişkin kısmının yargı dışı alternatif bir yöntemle giderilmesini sağlayan,
ancak manevi zararların karşılanmasını da engellemeyen nitelikte bir yasadır.
Nitekim
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 18888/02 nolu
başvuruya konu 12/01/2006 günlü Aydın İçyer - Türkiye kararının 81. paragrafında, 5233 sayılı Terör ve
Terörle Mücadeleden Kaynaklanan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunla ilgili
olarak “Tazminat Kanun’unda yalnız maddi zararlar için tazminat talep etme
olanağının bulunduğu doğru olsa da Kanun’un 12. maddesinin idari mahkemelerde
manevi zarar için tazminat talep etme olanağı verdiği görülmektedir.” ifadesine
yer verilmiştir.
Bu
durumda, terör olayları nedeniyle meydana gelen ve sosyal risk ilkesi
kapsamında bulunup 5233 sayılı Yasa uyarınca karşılanmayan ilgililerin ileri
sürdükleri manevi zarara bağlı tazminat
taleplerine ilişkin uyuşmazlıklarda, idare hukukunun tazminata ilişkin ilke ve kuralları çerçevesinde 2577
sayılı Yasanın öngördüğü usullere tabi olarak manevi tazminat ödenip
ödenmeyeceğine ilişkin yargısal incelemesinin yapılması gerekmektedir.”
28. Danıştay Onbeşinci Dairesinin
11/12/2014 tarihli ve E.2011/9361, K.2014/9507 sayılı kararının gerekçesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“... terör eylemeleri veya terörle mücadele
kapsamında yürütülen faaliyetler sonucunda salt toplumun bir bireyi olmaları
nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının sosyal risk ilkesi
gereğince sulhen karşılanması amacıyla çıkarılan 5233 sayılı Kanun kapsamında bulunan maddi zararların sulhen
karşılanması için 2577 sayılı Kanun’un 13. maddesinden ayrı, özel bir usul
öngörmektedir... Ayrıca, 5233 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesiyle
Kanun’un uygulamasını geriye yürüterek, 19/7/1987 - 27/7/2004 tarihleri
arasında meydana gelen olaylar nedeniyle zarara uğrayanların, Kanun’ un
yürürlüğe girmesinden itibaren 1 yıl içinde ilgili mercilere başvurması
halinde, bu zararlarının tazmin olacağını getirmekte, böylece 2577 sayılı
Kanun’un 13. maddesinde öngörülen sürelerde dava açma hakkını kullanamayan
kişilerin zararlarının da sulhen karşılanmasını
amaçlamaktadır...”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 22/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru
incelenip gereği düşünüldü:
A. Maddi Tazminat
Talebinin Kısmen Reddi Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Mardin İdare
Mahkemesinin 3/11/2010 Tarihli Kararı Yönünden
a. Başvurucunun İddiaları
30. Başvurucu; mayın patlaması sonucunda yaralandığını ve hâlen
%32 oranında bedensel engelli olduğunu, bu olay nedeniyle ortaya çıkan
zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmin edilmesi için yaptığı
başvuruda hükmedilen tazminat miktarının çok düşük olduğunu, tazminat miktarı
yeterli görülmediği için idare ile sulhname
imzalamadığını, maddi zararları konusunda daha yüksek miktarda tazminata
hükmedilmesi gerektiğini iddia etmiştir.
b. Değerlendirme
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesinin (8)
numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin
başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve
kararlar aleyhine yapılan bireysel başvurular incelenebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012,
§ 17).
32. Somut olayda tazminat talebi ile Komisyona yapılan başvuru
ve akabinde açılan davaya ilişkin yargılama süreci Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 12/9/2012 tarihli kararı ile sonuçlanmış (bkz. § 15); karar düzeltme
yoluna başvurulmaması üzerine de bu karar kesinleşmiştir. Somut olayda, başvuru
konusu kararın 23/9/2012 tarihinden önce kesinleştiği anlaşılmıştır.
33. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Mardin İdare
Mahkemesinin 9/11/2010 Tarihli Kararı Yönünden
a. Başvurucunun İddiaları
34. Başvurucu, Şırnak ili Güçlükonak ilçesi 2/5/6'ncı Mot. P. Tug. K.lığı/Akçay'ın
1500 metre batısındaki Giresirt tepe mevkiinde
bulunan mayının 9/2/2009 tarihinde patlaması sonucunda yaralandığını ve anılan
olay nedeniyle %32 oranında bedensel engelinin bulunduğunu, maddi zararları
konusunda daha yüksek miktarda tazminata hükmedilmesi gerektiğini fakat bu
şikâyet kapsamında açtığı tam yargı davasında maddi tazminat isteminin
reddedildiğini belirterek Anayasa’nın 2., 17. ve 36. maddelerinde tanımlanan
haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
b. Değerlendirme
35. Başvurucunun sunmuş olduğu dilekçeler ve bireysel başvuru
formunun incelenmesi neticesinde şikâyetin dile getiriliş şeklinden anılan
ihlal iddialarının, başvurucunun tazminat taleplerini delillendirme
amaçlı olduğu sonucuna varılmış; başvurucunun iddiaları hakkında Anayasa’nın
17. maddesi kapsamında ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
36. 5233 sayılı Kanun uyarınca hükmedilen tazminat miktarının
yetersiz olduğu iddiası daha önce bireysel başvuruya konu olmuş ve Anayasa
Mahkemesinin bu konuda verdiği kararında, başvuru konusu olayda yaşam hakkı
bakımından devletin koruma yükümlülüğü yönünden herhangi bir sorumluluğu tespit
edilmemiş olmakla birlikte objektif sorumluluk anlayışına dayalı sosyal risk
ilkesi temel alınarak hazırlanan 5233 sayılı Kanun kapsamında başvuruculara
ödenmesine karar verilen tazminatın 5233 sayılı Kanun hükümlerine dayalı olarak
Komisyonlar tarafından Kanun’da belirtilen yönteme göre belirleneceği,
başvurucular tarafından 5233 sayılı Kanun kapsamında Komisyonca kendilerine
ödenmesi teklif edilen maddi tazminat miktarının Mahkemelerde uygulanan çeşitli
kriterler dikkate alınmaksızın maktu olarak belirlendiği ve yetersiz olduğu
ileri sürülmekte ise de terörden kaynaklanan zararların dava yoluna gidilmeden
ilgililerce tazmini olanağı sağlayan 5233 sayılı Kanun uyarınca belirlenen
tazminat miktarına ve bu miktarın hesaplanma şekline belirli bir tatmin
sağladığı sürece ve açık bir orantısızlık bulunmadığı müddetçe Anayasa
Mahkemesinin müdahalesinin söz konusu olamayacağı belirtilerek başvurucuların
yaşam hakkının ihlal edilmediği
sonucuna varılmıştır (Mehmet Çetinkaya ve
Maide Çetinkaya, B. No: 2013/1280, 28/5/2014, §§ 71-76).
37. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 6216 sayılı
Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında bireysel başvurulara ilişkin
incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi
tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir (Necati Gündüz
ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 24).
38. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
bariz takdir hatası içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu
şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir
hatası veya açık keyfîlik içermedikçe Anayasa
Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz, § 26).
39. Başvurucunun; mayın patlaması sonucunda yaralanması ve
bedensel engelli hale gelmesi ile oluşan zararlarının 5233 sayılı Kanun
kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürdüğü (bkz. § 9) ve belirtilen
iddialarını içeren dilekçelerini Derece Mahkemesine ibraz ederek 5233 sayılı
Kanun kapsamında başlattığı maddi tazminat prosedüründe maddi zararlarının
karşılanması noktasındaki özel durumunun dikkate alınmasını talep ettiği
anlaşılmaktadır.
40. 5233 sayılı Kanun’un 1. maddesinde bu Kanun’un amacının
terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler
nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına
ilişkin esas ve usulleri belirlemek olduğu (bkz. § 19), Kanun’un 2. maddesinde
bu Kanun’un 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1., 3.,
ve 4. maddeleri kapsamına giren eylem veya terörle mücadele kapsamında
yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel
kişilerinin maddi zararlarının sulhen karşılanması
hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsadığı (bkz. § 20) ifade
edilmiş; zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında olduğunun tespitinin yapılması
akabinde Kanun’un 7. maddesinde belirtilen zarar kalemleri (bkz. § 21) ve
Kanun’un 9. (bkz. § 22), Yönetmelik'in 21. (bkz. § 23) maddelerinde belirtilen
oranlar üzerinden yapılacak hesaplama ile tespit edilen tazminat miktarının
başvurucuya ödenmesine karar verileceği hükme bağlanmıştır.
41. Komisyon kararı sonrasında başlatın yargılamaya ilişkin
süreç devam etmekte iken başvurucu maddi tazminat talebi için ikinci bir
başvuruda bulunarak (bkz. § 14) maddi tazminat talebinde bulunmuş ve
başvurucunun, zımni ret işlemi akabinde açtığı maddi tazminat istemli tam yargı
davası, 3/11/2010 tarihli Mardin İdare Mahkemesi kararına (bkz. § 12) işaret
edilerek reddedilmiştir (bkz. § 16). Bu karar kanun yolu aşamalarından geçerek
kesinleşmiştir.
42. Başvurucu, yaralanması sonucunda oluşan zararlarının daha
fazla olduğunu iddia etmiş ise de 5233 sayılı Kanun kapsamında talep edilen
maddi tazminat ile ilgili dava sürecindebaşvurucunun
iddialarını değerlendiren Derece Mahkemelerinin kararlarında herhangi bir keyfîlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
43. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşıldığından başvurunun bu
kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Manevi Tazminat
Talebinin Reddedilmesi Nedeniyle Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
44. Başvurucu; manevi tazminat talebi ile idare hukukunun genel
hükümleri kapsamında İçişileri Bakanlığına yaptığı
başvuru hakkında hatalı değerlendirme yapılarak 5233 sayılı Kanun kapsamında
manevi tazminat imkânının bulunmadığı gerekçesi ile davasının reddedildiğini,
bu nedenle manevi zararlarının tazminini isteme imkânından mahrum bırakıldığını
belirtmiştir.
45. Bakanlık görüşünde duyulan elem ve ızdırap
nedeniyle idari yargıda manevi tazminat davası açılmasının mümkün olduğu,
mahkemece bu talebin idare hukukunun genel hükümleri kapsamında
değerlendirilmesi gerektiği, davanın süresinde açılıp açılmadığı hususu
değerlendirildikten sonra manevi tazminata hak kazanılıp kazanılmayacağının
değerlendirilmesinin uygun olduğu, genel hükümlere göre açılan tam yargı
davasında kusursuz sorumluluğun değil kusurlu sorumluluğun esas olduğu ve
dolayısıyla başvurucunun idarenin kusurlu davrandığını ispatlaması gerektiği
görüşünde olunduğu beyan edilmiştir.
2. Değerlendirme
46. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu; Mahkemece hatalı değerlendirme
yapılarak davasının reddi yönünde karar verildiğini,bu
nedenle manevi zararları hakkında idare hukuku genel hükümleri kapsamında
inceleme yapılarak bir giderim sağlanması imkânının kendisine tanınmadığını
belirterek Anayasa’nın 2., 17. ve 36. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal
edildiğini iddia etmiştir. Manevi tazminat isteminin reddedilmesi ile ortaya
çıkan hak ihlal iddiaları bakımından temel sorun başvurucunun mahkemeye etkili
erişiminin engellenmesi olduğundan başvurucunun manevi tazminat istemi
hakkındaki iddiasının adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı
yönünden incelenmesi uygun görülmüştür.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
47. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
48. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurularda, benzer
iddialar daha önce bireysel başvuruya konu olmuş ve Anayasa Mahkemesinin bu
konuda verdiği kararında; başvurucuların terör eylemi kapsamında gerçekleşen
patlamadan kaynaklandığını belirttikleri zararlarının manevi tazminat ödenmesi
ile giderilmesine ilişkin taleplerinin incelenmesinde 5233 sayılı Kanun’da
başvurucuların anılan giderim imkânına ilişkin hüküm bulunmamakla birlikte
idare hukukunun genel hükümleri kapsamında başvurucuların anılan talep hakkına
sahip olduğu kanaatine varılmış, kamu hukuku özellikleri ağır basan, tazminata
ilişkin devlet ile birey arasındaki bu uyuşmazlığın da medeni hak ve
yükümlülükler kapsamında kabul edilmesi gerektiği, bu hak ve yükümlülüğe
yönelik müdahale iddiaları hakkında yargı yoluna başvurma ve etkili karar alma
hakkına sahip olunduğu sonucuna varılmıştır. 5233 sayılı Kanun maddi zararların
özel bir giderim usulü olmakla birlikte manevi zararların karşılanmasına da
engel olmayan bir kanun olduğu, 2577 sayılı Kanun’un 12. ve 13.maddelerinde, idarenin
işlem veya eyleminden kaynaklı olarak hakları ihlal edilenlere tazminat
talebinde bulunabilme imkânı tanındığı, idareye yaptıkları başvuru ve açtıkları
davayı tazminat hukukunun genel hükümlerine göre inceletme imkânından mahrum
kalan başvurucuların mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulduğuna karar
verilmiştir (Özden Sayar ve Deren Dilara
Sayar, B. No: 2013/4022, 13/4/2016, §§ 51-76).
49. Somut olayda başvurucunun idare hukuku genel hükümleri
kapsamında idareye yapmış olduğu başvuru (bkz. § 14) akabinde açtığı manevi
tazminat istemli dava, 5233 sayılı Kanun kapsamında incelemeye tabi tutularak
dava konusu olay sebebiyle doğan zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmin
edildiği, başvurucunun manevi tazminat isteminde hukuki isabet görülmediği gerekçesi
ile reddedilmiştir (bkz. § 16). Bu karar kanun yolu aşamalarını tamamlayarak kesinleşmiştir(bkz. §§ 17,18).
50. Başvurucu tarafından manevi tazminat istemi için tazminat
hukukunun genel prensiplerine göre yapılan başvuru ve açılan davada 5233 sayılı
Kanun’un 12. maddesinin son fıkrasındaki (bkz. § 24), 2577 sayılı Kanun’un 2.
ve 13. maddelerindeki (bkz. §§ 25, 26) açık düzenlemeler ve Anayasa Mahkemesi
[25/6/2009 tarihli ve E.2006/79, K.2009/97 sayılı karar, Danıştay (bkz. §§ 27,
28), benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Aydın
İçyer/Türkiye, (k.k.),
B. No: 18888/02, 12/1/2006, § 81] içtihatları dikkate alındığında başvurucunun
manevi tazminat talebi hakkında idare hukukunun genel hükümleri kapsamında
inceleme yapılarak bir karar verilmesi yoluyla başvurucunun mahkemeye erişimine
olanak sağlanabilir. İdareye yaptığı başvuru ve açtığı davayı tazminat
hukukunun genel hükümlerine göre inceletme imkânından mahrum kalan başvurucunun
mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulduğu kabul edilmiştir. Yukarıda
belirtilen ilkeler ışığında yapılan incelemede başvurucunun, manevi tazminat
isteminin reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine
yönelik iddiaları hakkında farklı karar verilmesini gerektiren bir yön de
bulunmamaktadır.
51. Açıklanan nedenlerle başvurucunun, Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği
sonucuna ulaşılmıştır.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
52. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
53. Başvurucu, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
54. Somut olayda Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
55. Mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
ihlal kararının bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Mardin İdare
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
56. Anayasa Mahkemesinin tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği zarar ile tespit edilen ihlal arasında
illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge sunmamış
olması nedeniyle maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi
gerekir.
57. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Maddi tazminat talebinin kısmen reddi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın Mardin İdare Mahkemesinin
3/11/2010 tarihli ve E.2009/1533, K.2010/1221 sayılı kararı yönünden zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Maddi tazminat talebinin kısmen reddi nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın Mardin İdare Mahkemesinin
9/11/2010 tarihli ve E.2009/1090, K.2010/1278 sayılı kararı yönünden açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Manevi tazminat talebinin reddedilmesi nedeniyle mahkemeye
erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mahkemeye erişim hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Mardin
İdare Mahkemesine (E.2009/1090, K.2010/1278) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,
E. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin İçişleri Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
22/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.