TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ENGİN DEMİR BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2014/4161)
Karar Tarihi: 22/11/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Aydın ŞİMŞEK
Başvurucu
Engin DEMİR
Vekili
Av. Mehdi ÖZDEMİR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, hukuka aykırı olarak verilmiş olan iletişimin tespiti ve teknik araçlarla izleme kararları sonucunda elde edilen delillere dayanılarak suçlamada bulunulması nedeniyle adil yargılanma hakkının, gerekli olmadığı hâlde verilen iletişimin tespiti ve teknik araçlarla izleme kararları sonucunda ailesi, yakınları ve arkadaşları ile olan sosyal ilişkilerinin kayıt altına alınması ve kolluk görevlilerince hakkında yapılan istihbarı çalışmalar sonucunda düzenlenen "bilgi notu" isimli tutanağın dava dosyasına konulması nedenleriyle özel hayatın gizliliğinin ve haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 25/3/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) üyesi olup Parti Tüzüğü'nün 81. maddesi gereğince Parti Merkez Yönetim Kurulu kararıyla Merkezî Eğitim Komisyonu üyesi olarak görevlendirilmiştir.
7. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK mülga 250. madde ile görevli) yürütülen bir soruşturma kapsamında Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. Madde ile görevli) 5/4/2011 tarihli kararı ile başvurucunun iletişiminin üç ay süreyle tespitine karar verilmiştir. Kararda, PKK terör örgütünün ülkenin birlik ve bütünlüğünü bozmaya yönelik sansasyonel eylemlerini artırdığı, "siyaset akademileri" adı altında örgüt ideolojisi doğrultusunda eğitim vereceği, eğitim veren kişilerin irtibatlarının ve faaliyetlerinin tespiti ve suç delillerine ulaşılmasının başka türlü mümkün olmadığı değerlendirmesine yer verilmiş; başvurucunun da başta Diyarbakır olmak üzere siyaset akademilerinin bulunduğu illerde aktif ve etkin olarak sorumlu düzeyde faaliyet gösterdiği, derslere katılarak eğitim verdiği, toplantı ve seminer gibi organizasyonları koordine ettiği belirtilmiştir.
8. Yine soruşturma sürecinde başvurucu hakkında Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK mülga 250. madde ile görevli) teknik araçlarla izleme kararı verildiği, mahkemelerce verilen kararlarla bu tedbirin birçok kez uzatıldığı görülmektedir. Başvuru formu ve eklerinde anılan tedbirin başlangıç tarihi belirtilmemekle birlikte Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. maddeyle görevli) 15/3/2011 tarihinde tedbirin sekizinci kez bir hafta süreyle uzatılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
9. Başvurucu, 28/1/2012 tarihinde gözaltına alınmış ve Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/1/2012 tarihli kararı ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır.
10. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 20/4/2012 tarihli iddianamesiyle başvurucunun "terör örgütünün faaliyetlerini düzenlemek suretiyle örgütü yönetme" suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
11. Dava, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2012/219 sayılı dosyası üzerinden başvurucu bakımından tutuklu olarak görülmüştür.
12. Mahkeme 13/2/2014 tarihli duruşmada başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
13. Başvurucu, karara itiraz etmiş, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 20/2/2014 tarihli kararı ile itirazın reddine karar verilmiştir.
14. Anılan karar, başvurucuya 18/3/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 25/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Öte yandan 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'un 1. maddesi (CMK mülga 250. madde ile görevli) ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması üzerine Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/3/2014 tarihli kararı ile dosya, Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2014/217) devredilmiştir.
17. Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi, 22/4/2014 tarihinde resen yaptığı inceleme sonucunda başvurucunun tutukluluğunun devamına karar vermiştir.
18. Başvurucu, anılan karara itiraz etmiştir. İtirazı değerlendiren Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi 25/4/2014 tarihli kararı ile başvurucunun tahliyesine karar vermiştir. Başvurucu aynı gün serbest bırakılmıştır.
19. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
20. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması" kenar başlıklı 135. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
(1) (Değişik: 21/2/2014–6526/12 md.) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir ...
...
(8) Bu madde kapsamında dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
..
9. (Mülga: 21/2/2014 – 6526/12 md.; Yeniden düzenleme: 24/11/2016-6763/26 md.) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (madde 220, fıkra üç),
..."
21. 5271 sayılı Kanun'un "Teknik araçlarla izleme" kenar başlıklı 140. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi hâlinde, şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyeri teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir:
6. (Mülga:21/2/2014–6526/14 md.; Yeniden düzenleme: 24/11/2016-6763/28 md.) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (madde 220, fıkra üç),
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 22/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, BDP yetkili organları tarafından Merkez Eğitim Komisyonuna seçildiğini, partinin siyaset akademisinde yürüttüğü eğitim faaliyetlerinin suçlamaya konu edildiğini, bu itibarla tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair makul şüphe bulunmadan tutukluluğun devam ettirildiğini, tutukluluğa ilişkin kararlarda tutuklama nedenleri hususunda da somut olgulara dayalı bir açıklamaya yer verilmediğini, tahliye taleplerinin ve tutukluluğa yönelik itirazlarının matbu gerekçelerle reddedildiğini, yeterli inceleme yapılmaksızın verilen tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda kendi durumuna dair kişiselleştirmeye yer verilmediğini belirterek Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
24. Başvurucunun bu bölümdeki iddiaları genel olarak kuvvetli suç şüphesi olmadan ve somut gerekçelere dayanılmadan tutukluluğun devamına karar verildiğine yöneliktir. Başvurucu, bu iddialarını 2/4/2013 tarihli ve 2013/2947 numaralı bireysel başvurusunda da dile getirmiştir. Anayasa Mahkemesi, anılan başvuruyu 17/2/2015 tarihinde karara bağlamıştır (Engin Demir [GK], B. No: 2013/2947, 17/2/2015).
25. Kararda, kuvvetli suç şüphesi olmadan tutuklama kararı verilmesi nedeniyle tutuklamanın hukuki olmadığına ilişkin iddia, açıkça dayanaktan yoksun olduğundan kabul edilemez bulunmuş; bununla birlikte tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna ve Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Anılan kararda, başvurucunun gözaltına alındığı 28/1/2012 tarihi ile ilk derece mahkemesince tahliye edildiği 25/4/2014 tarihi arasında geçen süre dikkate alınarak 2 yıl 2 ay 27 günlük tutukluluk süresinin makul olmadığı sonucuna varılmıştır. Tutukluluğa ilişkin olarak her iki başvuruda ileri sürülen hususlar aynı niteliktedir. Bu itibarla 2013/2947 numaralı başvurudan farklı olarak mevcut başvuruda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı bağlamında herhangi bir yeni iddia ileri sürülmemiştir.
26. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 80. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Bölümler ya da Komisyonlarca yargılamanın her aşamasında aşağıdaki hâllerde düşme kararı verilebilir:
…
ç) Bölümler ya da Komisyonlarca saptanan herhangi bir başka gerekçeden ötürü, başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmemesi."
27. Yukarıda belirtildiği gibi başvurucunun aynı içerikli şikâyetlerine ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi 17/2/2015 tarihinde Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Bu itibarla başvurunun bu bölümdeki iddialarının incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir nedenin kalmadığı sonucuna varılmıştır.
28. Açıklanan nedenlerle tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak incelemenin sürdürülmesini haklı kılan bir nedenin kalmamış olması nedeniyle başvurunun bu kısmının düşmesine karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
29. Başvurucu, 5271 sayılı Kanun'un 135. maddesinde düzenlenen iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması ile aynı Kanun'un 140. maddesinde düzenlenenteknik araçlarla izleme tedbirlerine karar verilmesi için kuvvetli suç şüphesinin bulunması ve başka türlü de delil elde edilmesi imkânının olmaması gerektiğini, buna rağmen söz konusu tedbirlerin uygulanmasına ve devamına dair kararlarda siyaset akademisindeki eğitim faaliyetlerine dayanıldığını, anılan kararlarda iletişimin tespitini ve teknik araçlarla izlemeyi ve buna devam etmeyi haklı kılan nedenlerin gösterilmediğini; bu şekilde hukuka aykırı kararlar sonucunda elde edilen delillere dayanılarak suçlandığını ve bunların dosyadan çıkarılması talebinin mahkemelerce kabul edilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
30. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
32. Yukarıda belirilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
33. Somut olayda başvurucu hakkındaki dava, hem bireysel başvurunun yapıldığı hem de Anayasa Mahkemesince bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihler itibarıyla ilk derece mahkemesinde derdesttir. Başvurucunun başvuru formunda dile getirdiği suçlamaya esas alınan delillerin hukuka aykırı yöntemlerle elde edildiğine ilişkin şikâyetlerini, derece mahkemelerinde devam eden yargılamada ve sonrasında istinaf/temyiz aşamasında ileri sürebilme ve ileri sürmüş ise bu şikâyetlerin bu aşamalarda incelenme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede derece mahkemelerinin yargılama ve istinaf/temyiz süreçleri beklenmeden yargılama sürecindeki adil yargılanma hakkı ihlali şikâyetlerinin başvurucu tarafından bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür.
34. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemeleri ve istinaf/temyiz mercileri önünde usulüne uygun olarak devam eden başvuru yolları tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Özel Hayatın Gizliliği ve Haberleşme Hürriyetlerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
35. Başvurucu, hukuka aykırı olarak verilen iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması ile teknik araçlarla izleme kararları sonucunda ailesi, arkadaşları ve yakınları ile olan sosyal faaliyetlerinin tespit edilerek suç delili olarak dava dosyasına konulduğunu, uygulanan bu tedbirlerin gerekli olmadığı hâlde birçok kez uzatıldığını ve hakkında soruşturma başlatıldığı tarihten gözaltına alındığı tarihe kadar uzun bir süre boyunca devam ettirildiğini, isnat konusu suçlama ile ilgisi olmayan telefon konuşmalarının dava dosyasına eklendiğini; kolluk görevlilerinde düzenlenmiş "bilgi notu" başlıklı bir tutanağın içeriğinden hakkında mahkemelerce iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması ile teknik araçlarla izleme tedbirlerine karar verilmeden de istihbarı nitelikte bilgi toplandığının anlaşıldığını ve bu belgenin de dava dosyasına eklendiğini belirterek Anayasa'nın 20. ve 22. maddelerinde güvence altına haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
36. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (bkz. § 32).
37. Somut olayda PKK terör örgütünün faaliyetlerine ilişkin olarak yürütülen soruşturmada, örgütün, ideolojisi doğrultusunda eğitim vereceği değerlendirmesiyle bu eğitim faaliyetine katılacak kişilerin ve irtibatlarının tespiti amacıyla silahlı terör örgütü üyesi olmakla suçlanan başvurucunun da aralarında olduğu çok sayıda kişi hakkında 5271 sayılı Kanun'un 135. maddesi uyarınca "iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması" ile aynı Kanun'un 140. maddesi uyarınca "teknik araçlarla izleme" tedbirlerinin uygulandığı ve bu tedbirlerin birçok kez uzatıldığı görülmektedir. Böylelikle hem başvurucunun telefonları uzun süre dinlenmiş hem de kamusal alandaki faaliyetleri teknik araçlarla izlenmiş ve kayda alınmıştır.
38. Başvurucu; silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan yargılanmaktadır. Düzenlenen iddianamede; başvurucunun PKK terör örgütünün lideri olan Abdullah Öcalan'ın talimatları doğrultusunda açılan ve PKK'nın ideolojisinin anlatıldığı bir tür okul olan siyaset akademilerinde görev aldığı, buralarda terör örgütüne kadro/militan yetiştirme amacıyla eğitimler düzenlendiği, başvurucunun Türkiye'deki siyaset akademilerinin idaresinden sorumlu olduğu belirtilmiş ve yapmış olduğu telefon görüşmelerine ilişkin kayıtlara yer verilmiştir. Bu kayıtlarda özetle başvurucunun siyaset akademisinde kimlerin ders vereceğine ve akademideki işler için yapılan para transferlerine ilişkin görüşmelerin yer aldığı anlaşılmaktadır (Engin Demir, §§ 12-15).
39. Bu itibarla yargılama süreci devam ederken "iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması" ile "teknik araçlarla izleme" tedbirleriyle ve bu tedbirlerin uygulanması sonucunda elde edilen delillerle ilgili olarak henüz hukuki bir kesinlik ortaya çıkmamıştır. Anılan tedbirlerin uygulanması söz konusu ise de bunların hukukiliğin ve gerekliliğinin, dolayısıyla da kesin sonuçlarının derece mahkemeleri tarafından yapılacak yargılama sonucunda ortaya çıkacağı anlaşılmaktadır.
40. Bu durumda, aynı dava sürecine ilişkin iddiaların farklı düzlemlerde hem Anayasa Mahkemesince hem de derece mahkemeleri tarafından yargısal incelemeye tabi tutulması, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurudaki ikincil nitelikteki rolüne uygun olmayacağından başvurucunun, özel yaşama ve haberleşmeye saygı haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının da öncelikle derece mahkemelerince incelenmesi gerekmektedir.
41. Öte yandan başvuru formu ekinde yer alan "bilgi notu" başlıklı tarihsiz ve imzasız yazının kimin tarafından düzenlendiği anlaşılamamaktadır. Anılan yazıda "hedef şahıs" olarak ifade edilen başvurucuya ilişkin bir kısım bilgilere yer verilmiştir. Bilgi notundagenel olarak Diyarbakır'da ikamet ettiği, siyaset akademisinde tarih derslerine girdiği, bazı kişilerle akademi bünyesinde toplantılar düzenlediği, BDP'nin organize ettiği toplantılara katıldığı şeklindendir. Yazının "suç unsuru bilgi notları" başlığı altındaki bölümünde ise başvurucunun bazı telefon konuşmalarının içeriğine dair bilgiler bulunduğu görülmektedir. Bu konuşmalardan tarihleri verilenler 16/8/2011 ile 12/9/2011 tarihleri arasındaki görüşmelerle ilgilidir. Söz konusu yazının içeriğinde yer alan konuşmaların yapıldığı tarihler, başvurucunun iletişiminin mahkemeye kararıyla dinlendiği dönemi kapsamaktadır. Dolayısıyla burada yer alan telefon konuşmalarının, başvurucu hakkında mahkeme kararı doğrultusunda "iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması" tedbirinin uygulanması sonucunda öğrenilen iletişim içeriklerinde yer almadığı veya buradaki bilgilerin söz konusu tedbirinin dışında başka bir yöntemle elde edildiği yönünde bir tespit bulunmaktadır.
42. Açıklanan nedenlerle başvurucunun özel hayatın gizliliği ve haberleşme hürriyetlerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın incelenmenin sürdürülmesini haklı kılan bir nedenin kalmamış olması nedeniyle DÜŞMESİNE,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Özel hayatın gizliliği ve haberleşme hürriyetlerinin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 22/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.