TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ENGİN DEMİR BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2014/4161)
|
|
Karar Tarihi: 22/11/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Aydın ŞİMŞEK
|
Başvurucu
|
:
|
Engin DEMİR
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehdi
ÖZDEMİR
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının, hukuka aykırı olarak verilmiş olan iletişimin
tespiti ve teknik araçlarla izleme kararları sonucunda elde edilen delillere
dayanılarak suçlamada bulunulması nedeniyle adil yargılanma hakkının, gerekli
olmadığı hâlde verilen iletişimin tespiti ve teknik araçlarla izleme kararları
sonucunda ailesi, yakınları ve arkadaşları ile olan sosyal ilişkilerinin kayıt
altına alınması ve kolluk görevlilerince hakkında yapılan istihbarı çalışmalar
sonucunda düzenlenen "bilgi notu" isimli tutanağın dava dosyasına
konulması nedenleriyle özel hayatın gizliliğinin ve haberleşme hürriyetinin
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 25/3/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) üyesi olup Parti
Tüzüğü'nün 81. maddesi gereğince Parti Merkez Yönetim Kurulu kararıyla Merkezî
Eğitim Komisyonu üyesi olarak görevlendirilmiştir.
7. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK mülga 250. madde
ile görevli) yürütülen bir soruşturma kapsamında Diyarbakır 6. Ağır Ceza
Mahkemesinin (CMK mülga 250. Madde ile görevli) 5/4/2011 tarihli kararı ile
başvurucunun iletişiminin üç ay süreyle tespitine karar verilmiştir. Kararda,
PKK terör örgütünün ülkenin birlik ve bütünlüğünü bozmaya yönelik sansasyonel
eylemlerini artırdığı, "siyaset akademileri" adı altında örgüt
ideolojisi doğrultusunda eğitim vereceği, eğitim veren kişilerin irtibatlarının
ve faaliyetlerinin tespiti ve suç delillerine ulaşılmasının başka türlü mümkün
olmadığı değerlendirmesine yer verilmiş; başvurucunun da başta Diyarbakır olmak
üzere siyaset akademilerinin bulunduğu illerde aktif ve etkin olarak sorumlu
düzeyde faaliyet gösterdiği, derslere katılarak eğitim verdiği, toplantı ve
seminer gibi organizasyonları koordine ettiği belirtilmiştir.
8. Yine soruşturma sürecinde başvurucu hakkında Diyarbakır 4.
Ağır Ceza Mahkemesince (CMK mülga 250. madde ile görevli) teknik araçlarla
izleme kararı verildiği, mahkemelerce verilen kararlarla bu tedbirin birçok kez
uzatıldığı görülmektedir. Başvuru formu ve eklerinde anılan tedbirin başlangıç
tarihi belirtilmemekle birlikte Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga
250. maddeyle görevli) 15/3/2011 tarihinde tedbirin sekizinci kez bir hafta
süreyle uzatılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
9. Başvurucu, 28/1/2012 tarihinde gözaltına alınmış ve
Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 30/1/2012 tarihli kararı ile silahlı terör
örgütüne üye olma suçundan tutuklanmıştır.
10. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 20/4/2012 tarihli
iddianamesiyle başvurucunun "terör örgütünün faaliyetlerini düzenlemek suretiyle
örgütü yönetme" suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle
Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
11. Dava, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2012/219 sayılı
dosyası üzerinden başvurucu bakımından tutuklu olarak görülmüştür.
12. Mahkeme 13/2/2014 tarihli duruşmada başvurucunun tutukluluk
hâlinin devamına karar vermiştir.
13. Başvurucu, karara itiraz etmiş, Diyarbakır 6. Ağır Ceza
Mahkemesinin 20/2/2014 tarihli kararı ile itirazın reddine karar verilmiştir.
14. Anılan karar, başvurucuya 18/3/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
15. Başvurucu 25/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
16. Öte yandan 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'un 1.
maddesi (CMK mülga 250. madde ile görevli) ağır ceza mahkemelerinin
kaldırılması üzerine Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/3/2014 tarihli
kararı ile dosya, Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2014/217)
devredilmiştir.
17. Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi, 22/4/2014 tarihinde resen
yaptığı inceleme sonucunda başvurucunun tutukluluğunun devamına karar
vermiştir.
18. Başvurucu, anılan karara itiraz etmiştir. İtirazı
değerlendiren Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi 25/4/2014 tarihli kararı ile
başvurucunun tahliyesine karar vermiştir. Başvurucu aynı gün serbest bırakılmıştır.
19. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk
derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
20. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda
alınması" kenar başlıklı 135. maddesinin ilgili bölümü
şöyledir:
(1) (Değişik: 21/2/2014–6526/12 md.) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve
kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe
sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması
durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet
savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi
dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir ...
...
(8) Bu madde kapsamında dinleme, kayda alma ve
sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler ancak aşağıda sayılan
suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:
a) Türk Ceza Kanununda
yer alan;
..
9. (Mülga: 21/2/2014 – 6526/12 md.; Yeniden düzenleme: 24/11/2016-6763/26 md.) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (madde 220, fıkra
üç),
..."
21. 5271 sayılı Kanun'un "Teknik
araçlarla izleme" kenar başlıklı 140. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda somut
delillere dayanan kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil
elde edilememesi hâlinde, şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki
faaliyetleri ve işyeri teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı
alınabilir:
a) Türk Ceza Kanununda
yer alan;
...
6. (Mülga:21/2/2014–6526/14 md.; Yeniden düzenleme: 24/11/2016-6763/28 md.) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (madde 220, fıkra
üç),
..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 22/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, BDP yetkili organları tarafından Merkez Eğitim
Komisyonuna seçildiğini, partinin siyaset akademisinde yürüttüğü eğitim faaliyetlerinin
suçlamaya konu edildiğini, bu itibarla tutuklamanın ön koşulu olan suçun
işlendiğine dair makul şüphe bulunmadan tutukluluğun devam ettirildiğini,
tutukluluğa ilişkin kararlarda tutuklama nedenleri hususunda da somut olgulara
dayalı bir açıklamaya yer verilmediğini, tahliye taleplerinin ve tutukluluğa
yönelik itirazlarının matbu gerekçelerle reddedildiğini, yeterli inceleme
yapılmaksızın verilen tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda kendi durumuna
dair kişiselleştirmeye yer verilmediğini belirterek Anayasa'nın 19. maddesinde
güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
24. Başvurucunun bu bölümdeki iddiaları genel olarak kuvvetli
suç şüphesi olmadan ve somut gerekçelere dayanılmadan tutukluluğun devamına
karar verildiğine yöneliktir. Başvurucu, bu iddialarını 2/4/2013 tarihli ve
2013/2947 numaralı bireysel başvurusunda da dile getirmiştir. Anayasa
Mahkemesi, anılan başvuruyu 17/2/2015 tarihinde karara bağlamıştır (Engin Demir [GK], B. No: 2013/2947,
17/2/2015).
25. Kararda, kuvvetli suç şüphesi olmadan tutuklama kararı
verilmesi nedeniyle tutuklamanın hukuki olmadığına ilişkin iddia, açıkça
dayanaktan yoksun olduğundan kabul edilemez bulunmuş; bununla birlikte
tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
ve Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edildiğine karar
verilmiştir. Anılan kararda, başvurucunun gözaltına alındığı 28/1/2012 tarihi
ile ilk derece mahkemesince tahliye edildiği 25/4/2014 tarihi arasında geçen
süre dikkate alınarak 2 yıl 2 ay 27 günlük tutukluluk süresinin makul olmadığı
sonucuna varılmıştır. Tutukluluğa ilişkin olarak her iki başvuruda ileri
sürülen hususlar aynı niteliktedir. Bu itibarla 2013/2947 numaralı başvurudan
farklı olarak mevcut başvuruda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı bağlamında
herhangi bir yeni iddia ileri sürülmemiştir.
26. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 80. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Bölümler ya da Komisyonlarca yargılamanın
her aşamasında aşağıdaki hâllerde düşme kararı verilebilir:
…
ç) Bölümler ya da Komisyonlarca saptanan herhangi bir başka gerekçeden
ötürü, başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden
görülmemesi."
27. Yukarıda belirtildiği gibi başvurucunun aynı içerikli
şikâyetlerine ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi 17/2/2015 tarihinde Anayasa'nın
19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal
edildiğine karar vermiştir. Bu itibarla başvurunun bu bölümdeki iddialarının
incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir nedenin kalmadığı sonucuna
varılmıştır.
28. Açıklanan nedenlerle tutukluluğun makul süreyi aştığı
iddiasına ilişkin olarak incelemenin
sürdürülmesini haklı kılan bir nedenin kalmamış olması nedeniyle
başvurunun bu kısmının düşmesine karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
29. Başvurucu, 5271 sayılı Kanun'un 135. maddesinde düzenlenen
iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması ile aynı Kanun'un 140.
maddesinde düzenlenenteknik araçlarla izleme
tedbirlerine karar verilmesi için kuvvetli suç şüphesinin bulunması ve başka
türlü de delil elde edilmesi imkânının olmaması gerektiğini, buna rağmen söz
konusu tedbirlerin uygulanmasına ve devamına dair kararlarda siyaset
akademisindeki eğitim faaliyetlerine dayanıldığını, anılan kararlarda
iletişimin tespitini ve teknik araçlarla izlemeyi ve buna devam etmeyi haklı
kılan nedenlerin gösterilmediğini; bu şekilde hukuka aykırı kararlar sonucunda
elde edilen delillere dayanılarak suçlandığını ve bunların dosyadan çıkarılması
talebinin mahkemelerce kabul edilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
30. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
32. Yukarıda belirilen Anayasa ve
Kanun hükümleri gereğince Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen
hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle
olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt,
B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
33. Somut olayda başvurucu hakkındaki dava,
hem bireysel başvurunun yapıldığı hem de Anayasa Mahkemesince bireysel
başvurunun karara bağlandığı tarihler itibarıyla ilk derece mahkemesinde
derdesttir. Başvurucunun başvuru formunda dile getirdiği suçlamaya esas alınan
delillerin hukuka aykırı yöntemlerle elde edildiğine ilişkin şikâyetlerini,
derece mahkemelerinde devam eden yargılamada ve sonrasında istinaf/temyiz
aşamasında ileri sürebilme ve ileri sürmüş ise bu şikâyetlerin bu aşamalarda
incelenme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede derece mahkemelerinin yargılama ve
istinaf/temyiz süreçleri beklenmeden yargılama sürecindeki adil yargılanma
hakkı ihlali şikâyetlerinin başvurucu tarafından bireysel başvuruya konu
edildiği görülmüştür.
34. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemeleri ve
istinaf/temyiz mercileri önünde usulüne uygun olarak devam eden başvuru yolları
tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel
başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Özel Hayatın Gizliliği
ve Haberleşme Hürriyetlerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Başvurucunun İddiaları
35. Başvurucu, hukuka aykırı olarak verilen iletişimin tespiti,
dinlenmesi ve kayda alınması ile teknik araçlarla izleme kararları sonucunda
ailesi, arkadaşları ve yakınları ile olan sosyal faaliyetlerinin tespit
edilerek suç delili olarak dava dosyasına konulduğunu, uygulanan bu tedbirlerin
gerekli olmadığı hâlde birçok kez uzatıldığını ve hakkında soruşturma
başlatıldığı tarihten gözaltına alındığı tarihe kadar uzun bir süre boyunca
devam ettirildiğini, isnat konusu suçlama ile ilgisi olmayan telefon
konuşmalarının dava dosyasına eklendiğini; kolluk görevlilerinde düzenlenmiş
"bilgi notu" başlıklı bir tutanağın içeriğinden hakkında mahkemelerce
iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması ile teknik araçlarla izleme
tedbirlerine karar verilmeden de istihbarı nitelikte bilgi toplandığının
anlaşıldığını ve bu belgenin de dava dosyasına eklendiğini belirterek
Anayasa'nın 20. ve 22. maddelerinde güvence altına haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
36. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek
için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (bkz. § 32).
37. Somut olayda PKK terör örgütünün faaliyetlerine ilişkin
olarak yürütülen soruşturmada, örgütün, ideolojisi doğrultusunda eğitim
vereceği değerlendirmesiyle bu eğitim faaliyetine katılacak kişilerin ve
irtibatlarının tespiti amacıyla silahlı terör örgütü üyesi olmakla suçlanan
başvurucunun da aralarında olduğu çok sayıda kişi hakkında 5271 sayılı Kanun'un
135. maddesi uyarınca "iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda
alınması" ile aynı Kanun'un 140. maddesi uyarınca "teknik araçlarla
izleme" tedbirlerinin uygulandığı ve bu tedbirlerin birçok kez uzatıldığı
görülmektedir. Böylelikle hem başvurucunun telefonları uzun süre dinlenmiş hem
de kamusal alandaki faaliyetleri teknik araçlarla izlenmiş ve kayda alınmıştır.
38. Başvurucu; silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan
yargılanmaktadır. Düzenlenen iddianamede; başvurucunun PKK terör örgütünün
lideri olan Abdullah Öcalan'ın talimatları doğrultusunda açılan ve PKK'nın ideolojisinin
anlatıldığı bir tür okul olan siyaset akademilerinde görev aldığı, buralarda
terör örgütüne kadro/militan yetiştirme amacıyla eğitimler düzenlendiği,
başvurucunun Türkiye'deki siyaset akademilerinin idaresinden sorumlu olduğu
belirtilmiş ve yapmış olduğu telefon görüşmelerine ilişkin kayıtlara yer
verilmiştir. Bu kayıtlarda özetle başvurucunun siyaset akademisinde kimlerin
ders vereceğine ve akademideki işler için yapılan para transferlerine ilişkin
görüşmelerin yer aldığı anlaşılmaktadır (Engin
Demir, §§ 12-15).
39. Bu itibarla yargılama süreci devam ederken "iletişimin
tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması" ile "teknik araçlarla
izleme" tedbirleriyle ve bu tedbirlerin uygulanması sonucunda elde edilen
delillerle ilgili olarak henüz hukuki bir kesinlik ortaya çıkmamıştır. Anılan
tedbirlerin uygulanması söz konusu ise de bunların hukukiliğin ve
gerekliliğinin, dolayısıyla da kesin sonuçlarının derece mahkemeleri tarafından
yapılacak yargılama sonucunda ortaya çıkacağı anlaşılmaktadır.
40. Bu durumda, aynı dava sürecine ilişkin iddiaların farklı
düzlemlerde hem Anayasa Mahkemesince hem de derece mahkemeleri tarafından
yargısal incelemeye tabi tutulması, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurudaki
ikincil nitelikteki rolüne uygun olmayacağından başvurucunun, özel yaşama ve
haberleşmeye saygı haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının da
öncelikle derece mahkemelerince incelenmesi gerekmektedir.
41. Öte yandan başvuru formu ekinde yer alan "bilgi
notu" başlıklı tarihsiz ve imzasız yazının kimin tarafından düzenlendiği
anlaşılamamaktadır. Anılan yazıda "hedef şahıs" olarak ifade edilen
başvurucuya ilişkin bir kısım bilgilere yer verilmiştir. Bilgi notundagenel olarak Diyarbakır'da ikamet ettiği, siyaset
akademisinde tarih derslerine girdiği, bazı kişilerle akademi bünyesinde
toplantılar düzenlediği, BDP'nin organize ettiği
toplantılara katıldığı şeklindendir. Yazının "suç unsuru bilgi
notları" başlığı altındaki bölümünde ise başvurucunun bazı telefon
konuşmalarının içeriğine dair bilgiler bulunduğu görülmektedir. Bu
konuşmalardan tarihleri verilenler 16/8/2011 ile 12/9/2011 tarihleri arasındaki
görüşmelerle ilgilidir. Söz konusu yazının içeriğinde yer alan konuşmaların
yapıldığı tarihler, başvurucunun iletişiminin mahkemeye kararıyla dinlendiği
dönemi kapsamaktadır. Dolayısıyla burada yer alan telefon konuşmalarının,
başvurucu hakkında mahkeme kararı doğrultusunda "iletişimin tespiti,
dinlenmesi ve kayda alınması" tedbirinin uygulanması sonucunda öğrenilen
iletişim içeriklerinde yer almadığı veya buradaki bilgilerin söz konusu
tedbirinin dışında başka bir yöntemle elde edildiği yönünde bir tespit
bulunmaktadır.
42. Açıklanan nedenlerle başvurucunun özel hayatın gizliliği ve
haberleşme hürriyetlerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkin olarak yargısal başvuru
yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu
kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın incelenmenin sürdürülmesini haklı kılan bir nedenin kalmamış olması
nedeniyle DÜŞMESİNE,
2. Adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Özel hayatın gizliliği
ve haberleşme hürriyetlerinin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
22/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.