TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
METİN ARSLAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/20241)
|
|
Karar Tarihi: 9/11/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Ayhan KILIÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Metin ARSLAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Oya
ÖZNUR
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, sendika delege seçiminin iptali istemiyle açılan
davanın, hukuki yararın kalmadığı gerekçesiyle reddedilmesi ve yargılamanın
uzun sürmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/12/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu 1974 doğumlu olup İstanbul'da ikamet etmektedir.
9. Başvurucu, İstanbul ili Cevizli Tekel Fabrikasında işçi
olarak çalışmakta iken Tekel işletmelerinin özelleştirilmesi kararı üzerine
başvurucunun iş akdi 30/1/2010 tarihinde feshedilmiştir.
10. Başvurucu, iş akdinin feshedildiği tarihte aynı zamanda
Türkiye Tütün Müskirat Gıda ve Yardımcı İşçileri Sendikası (Tekgıda-İş/Sendika)
üyesidir. Ancak başvurucunun iş akdinin feshedilmesi nedeniyle Sendika üyeliği
askıya alınmıştır.
11. Tekgıda-İş (başvurucunun çalıştığı
işyerinin bağlı olduğu) (2) Nolu Şubesi tarafından
genel kurul yapılmasına ilişkin karar alınmış ve bu amaçla 22-25/6/2010
tarihlerinde delege seçimi yapılmıştır. Başvurucunun Sendika üyeliğinin askıda
olması nedeniyle oylama listesinde ismine yer verilmemiş ve başvurucu bu
sebeple delege seçiminde oy kullanamadığı gibi delege adayı da olamamıştır.
12. Başvurucu 24/6/2010 tarihinde Kartal 2. İş Mahkemesinde Sendikanın
(2) Nolu Şubesinin 22/6/2010 ile 25/6/2010 tarihleri
arasında gerçekleştirdiğidelege seçimlerinin iptal
edilmesi ve delege seçimlerinin ardından yapılan şube olaganüstü
genel kurulunun tedbiren durdurulması talepleriyle
dava açmıştır.
13. Tekgıda-İş (2) Nolu
Şubesi 17/7/2010 tarihinde genel kurulunu yapmıştır.
14. Mahkeme, 21/12/2010 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir.
Mahkeme 5/5/1983 tarihli ve 2821 sayılı Sendikalar Kanunu'nun 10. maddesine
göre hâlen çalışanların seçime katılabileceğini belirtmiş ve seçim tarihinde
fiilen çalışmadığı anlaşılan başvurucunun seçime katılmamasının hukuka uygun
olduğu sonucuna ulaşmıştır.
15. Mahkeme kararı Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 12/4/2011
tarihli kararıyla bozulmuştur. Kararın gerekçesinde Yargıtay içtihadıyla bir
yıl ve daha fazla süreli geçici işsiz kalınması hâlinde Sendika üyeliğinin sona
ereceğinin kabul edildiği, buna göre bir yıldan az süreli geçici işsizlik
durumunda Sendika üyeliğinin devam edeceği ifade edilmiş ve bu durumun delege
adayı olmaya engel oluşturmadığı belirtilmiştir. Kararda, başvurucunun iş
akdinin 31/1/2010 tarihinde feshedildiği, seçimin ise Haziran 2010 tarihinde
yapıldığı dikkate alındığında geçici işsiz kalmanın bir yıldan az olduğu ve bu
nedenle başvurucunun oy kullanmasına engel olacak şekilde yapılan seçimin
iptali gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Kararda ayrıca Sendika içi demokrasiye
de vurgu yapılmıştır.
16. Bozma üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda Mahkeme
24/1/2013 tarihli kararıyla davayı kabul ederek Tekgıda-İş
Sendikası (2) Nolu Şubesinin 25/6/2010 tarihinde
sonuçlanan delege seçimlerini iptal etmiştir. Ancak Mahkeme kararı Yargıtay 22.
Hukuk Dairesinin (Daire) 14/5/2013 tarihli kararıyla bozulmuştur. Kararın
gerekçesinde, başvurucunun 4/1/2011 tarihi itibarıyla 14/7/1965 tarihli ve 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4/C maddesi kapsamında Kadıköy Adliyesinde
çalışmaya başlaması nedeniyle işçi sıfatının bu tarihte ortadan kalktığı ve
dolayısıyla başvurucunun delege seçimlerinde oy kullanma ve delege adayı olma
imkânının kalmadığı vurgulanarak hukuki yararının sona erdiği belirtilmiştir.
Hukuki yararın dava şartı olduğu ifade edilen gerekçede, Mahkemenin bunu resen
dikkate alarak davayı usulden reddi gerektiği açıklanmıştır.
17. Bozma üzerine (Kartal 2. İş Mahkemesinin kapatılması
nedeniyle dosyanın devredildiği) İstanbul Anadolu 22. İş Mahkemesi (Mahkeme)
bozma kararına uyarak 20/11/2013 tarihli kararla davayı hukuki yarar şartı
yokluğundan reddetmiştir. Ancak Mahkeme davanın açıldığı tarihte başvurucunun hukuki
yararının bulunduğunun ve davanın açıldığı sırada haklı durumda olduğunun
altını çizerek yargılama giderlerinin davalı Sendika üzerinde bırakılmasına ve
başvurucu lehine 1.320 TL vekâlet ücretine hükmedilmesine karar vermiştir.
18. Kararın temyizi üzerine Daire 10/9/2014 tarihli kararla
hükmü düzelterek onanmıştır. İlamda Daire, toplam 578,10 TL yargılama
giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına ve başvurucu tarafından 1.320 TL
vekâlet ücretinin davalı tarafa ödenmesine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinde,
davanın usulden reddedilmesine rağmen 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu'nun 331. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca yargılama
giderlerinden davalının sorumlu tutulmasının isabetsiz olduğu belirtilmiştir.
Nihai karar başvurucuya 21/11/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
19. Başvurucu 19/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
20. 6100 sayılı Kanun'un "Dava
şartları" kenar başlıklı 114. maddesinin ilgili bölümü
şöyledir:
"(1) Dava şartları şunlardır:
...
h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması.
..."
21. 6100 sayılı Kanun'un "Dava
şartları" kenar başlıklı 115. maddesinin ilgili bölümü
şöyledir:
"(1) Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her
aşamasında kendiliğinden araştırır. ...
(2) Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden
reddine karar verir. ...
..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 9/11/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Hukuki Yarar Yokluğu
Nedeniyle Davanın Reddine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, davanın açıldığı tarih itibarıyla hukuki
yararının bulunduğunu belirtmiş ve mahkemenin hatalı karar vermesinden dolayı
sürecin uzamış olmasının sorumluluğunun kendisine yüklenemeyeceğini ifade
etmiştir. Davaya devam edilmesinde hukuki yararının bulunduğunu savunan
başvurucu olsa olsa davanın konusuz kaldığından söz edilebileceğini
vurgulamıştır. Başvurucu hakkaniyete uygun olarak nitelediği, ilk derece
mahkemesinin yargılama giderlerini davalı üzerinde bırakan kararının Daire
tarafından düzeltilerek onanması sebebiyle toplam 2.253,76 TL maddi külfet
altına girdiğine değinmiştir.
24. Başvurucu delege seçiminde kendisine oy kullandırılmamasının
sebebinin Sendika yönetimine muhalefet etmesi ve özelleştirme ve işten çıkarma
sürecinde Sendikanın edilgen tutumunu eleştirmesi olduğunu öne sürmüş ve bu
durumun demokratik ilkeleri ihlal ettiğini vurgulamıştır. Başvurucu, Mahkemenin
davayı kabul etmiş olmasının, haklılığını ortaya koyduğunun altını çizmiş,
haklı olduğu hâlde sırf yargılamanın uzun sürmüş olması sebebiyle hukuki
yararın kalmadığı gerekçesine dayanılarak davanın usulden reddedilmesinin
hakkaniyete uygun yargılama ilkesiyle bağdaşmadığından yakınmıştır. Başvurucu,
işçi statüsünün ortadan kalkmış olması sebebiyle oy kullanma hakkının sona
erdiği kabul edilse bile hukuki yarar yokluğundan değil davanın konusuz
kalmasından söz edilebileceğine değindikten sonra davanın konusuz kaldığına
ilişkin karar verilmiş olması durumunda yargılama giderlerinin de davalı
üzerinde bırakılmasının mümkün olabileceğine işaret etmiştir. Başvurucu sonuç
olarak davanın esası yönünden haklı olduğu hâlde hukuki yarar yokluğu
gerekçesiyle usulden reddedilmesi sebebiyle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
25. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı
36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşrû
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anaysa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 47. maddesinin (3) numaralı,
48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
59. maddesinin ilgili fıkraları uyarınca başvurucunun; başvuru konusu olaylara
ilişkin iddialarını açıklama, dayanılan Anayasa hükmünün ihlal edildiğine dair
hukuki iddialarını kanıtlama, bireysel başvuru kapsamındaki haklardan
hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeleri ve
delilleri sunma yükümlülüğü bulunmaktadır (S.S.A.,
B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 38; Veli
Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
27. Başvuru dilekçesi incelendiğinde, delege seçiminin iptali
istemiyle açılan davada hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden
reddedilmiş olmasından şikâyet edildiği görülmektedir. Başvuru dilekçesinde,
delege seçiminde başvurucuya oy kullandırılmamasının Sendika yönetimine matuf
muhalefetinden kaynaklandığına ve delege seçiminin iptali istemiyle açılan
davada nihai olarak verilen kararda aleyhine yargılama giderlerine ve vekâlet
ücretine hükmedilmesi sebebiyle maddi külfet altına girdiğine ilişkin birtakım
ifadelere yer verilmiş ise de başvurucunun bunlara yönelik bir şikâyetinin
bulunup bulunmadığı tam olarak anlaşılamamaktadır. Başvurucu, şikâyet ettiği
hususları açık ve net bir biçimde ifade etmek hususunda gerekli ciddiyet ve
özeni göstermekle yükümlüdür. Bu bakımdan başvurucunun, Sendika yönetimini
eleştirmesi sebebiyle oy kullandırılmadığından ve aleyhine yargılama
giderlerine hükmedilmiş olmasından şikâyet etmek istiyorsa bunu hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde başvuru dilekçesinde
belirtmek zorundadır. Başvurucunun bu yükümlülüğünü yerine getirmemiş olması
sebebiyle bu hususlar yönünden bir inceleme yapılmayacaktır. Bireysel başvuru
incelemesi, delege seçiminin iptali istemiyle açılan davada hukuki yarar
yokluğu nedeniyle davanın usulden reddedilmiş olmasına ilişkin şikâyetle
sınırlı tutulacaktır.
28. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda
değildir (Ahmet Sağlam, B. No:
2013/3351, 18/9/2013, § 42).
29. 6100 sayılı Kanun'un 114. maddesinde davacının dava açmakta
hukuki yararının bulunması dava şartı olarak sayılmış; 115. maddesinde ise
mahkemenin, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında
kendiliğinden araştıracağı ve dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın
usulden reddine karar vereceği hükme bağlanmıştır.
30. Somut olayda iş akdi 30/1/2010 tarihinde feshedilen
başvurucu, üyesi bulunduğu Sendikanın 22-25/6/2010 tarihlerinde yapılan ilgili
şube delege seçiminin, kendisine oy hakkı tanınmadığı gerekçesiyle iptali
istemiyle dava açmıştır. Başvurucunun dava devam ederken 4/1/2011 tarihinde 657
sayılı Kanun'un 4/C maddesi kapsamında Kadıköy Adliyesinde çalışmaya başlaması
nedeniyle işçi sıfatının bu tarihte ortadan kalktığı ve buna bağlı olarak
delege seçiminde oy kullanma ve delege adayı olma imkanının kalmadığı
gerekçesiyle hukuki yararının bulunmadığı belirtilerek dava usulden
reddedilmiştir.
31. Başvurucunun işçi sıfatının ve buna bağlı olarak Tekgıda-İş üyeliğinin sona ermiş olmasının Sendika
üyeliğine bağlı bir hak olan delege seçiminin iptali istemini konu edinen
davaya etkisinin ve dolayısıyla bu davanın görülmesinde başvurucunun hukuki
yararının bulunup bulunmadığının takdiri derece mahkemelerine aittir. Anayasa
Mahkemesinin bireysel başvuruda mahkemelerin bu husustaki takdirine karışması
söz konusu olamaz. Delege seçiminde oy kullanmanın ve delege adayı olmanın
Sendika üyelerine tanınan bir hak olduğu ve seçimin iptal edilmesi hâlinde bile
işçi sıfatı sona eren başvurucunun yeniden yapılacak seçimde oy kullanamayacağı
veya adaya olamayacağı gözetildiğinde Mahkemenin, davacının hukuki yararının
kalmadığı yolunda vardığı kanaatin bariz takdir hatası ve keyfîlik
içermediği sonucuna ulaşılmaktadır. Bu durumda başvurucu tarafından ileri
sürülen ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.
32. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
33. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
34.Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın
ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Güher Ergun ve diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
35. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
36. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında yaklaşık 4 yıl 2 ay 26 günlük yargılama
süresinin makul olduğu sonucuna varmak gerekir.
37. Açıklanan nedenle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
38.6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
39. Başvurucu, 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
40. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
41. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 3.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
42. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Hukuki yarar yokluğu sebebiyle davanın reddine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucunun üzerinde BIRAKILMASINA
9/11/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.