TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ŞAFİ TUNÇ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/2142)
Karar Tarihi: 30/6/2016
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Nuri NECİPOĞLU
Erdal TERCAN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör
Hüseyin TURAN
Başvurucu
Şafi TUNÇ
Vekili
Av. Mustafa YILDIZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, tutukluluk neticesinde eğitime ara verilmesi nedeniyle eğitim hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/2/2014 tarihinde Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 31/3/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 4/4/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, karar tarihi itibarıyla herhangi bir görüş beyan etmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Siirt Cumhuriyet Başsavcılığınca silahlı terör örgütüne üye olma suçundan başvurucu ve başka şüpheliler hakkında yapılan soruşturma kapsamında, başvurucunun Siirt Sulh Ceza Mahkemesinin 20/3/2012 tarihli ve 2012/40 Sorgu sayılı kararıyla “silahlı terör örgütü üyesi olma” suçundan "kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, atılı suçun CMK'nın 100/3 maddesindeki sayılı suçlardan olması, delillerin henüz toplanmamış olması ve bu aşamada adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı” gerekçesiyle tutuklanmasına karar verilmiştir.
8.Siirt Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma sonucunda atılı suçlar hakkında görev ve yetkinin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına aitolması nedeniyle soruşturma dosyası fezleke ile Diyarbakır Savcılığına gönderilmiştir.
9.Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianameyle başvurucuyla birlikte on tutuklu ve dört tutuksuz şüpheli hakkında kamu davası açılmıştır. Açılan kamu davasında başvurucunun silahlı terör örgütü üyesi olma suçunu işlediği iddia edilmiştir.
10.Söz konusu davanın Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2013/25 sırasına kaydı yapılmış; 24/1/2013 tarihinde tensip incelemesi yapılmış ve yapılan inceleme sonucunda diğer şüphelilerle birlikte başvurucunun "üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, atılı suçun CMK'nın 100/3. maddede belirtilen suçlarından olması; olay tutanakları, arama yakalama ve el koyma tutankları, fotoğraftan teşhis tutanakları, tespit tutanakları ve tüm dosya kapsamına göre hakklarında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, adli kontrol uygulamasının da yetersiz kalacağı" gerekçesiyle tutukluluk hâlinin devamına, tutukluluk incelemelerinin 20/2/2013 ve 20/3/2013 tarihlerinde yapılmasına ve duruşmanın 17/4/2013 tarihine bırakılmasına karar verilmiştir. Tensip zaptında, sanıkların dinlenmesine ve daha önceden işledikleri suçlara ilişkin sabıkaya esas Mahkeme karar suretlerinin istenmesi için müzekkere yazılmasına karar verilmiştir.
11. Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/4/2013 tarihli 1. celsesinde başvurucunun tahliye talebi "üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, atılı suçun CMK'nın 100/3. maddede belirtilen suçlarından olması; olay tutanakları, arama yakalama ve el koyma tutankları, fotoğraftan teşhis tutanakları, tespit tutanakları ve tüm dosya kapsamına göre hakklarında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, adli kontrol uygulamasının da yetersiz kalacağı" gerekçesiyle reddedilmiş ve tutukluluğun devamına karar verilmiştir. Bir kısım sanığın tutuklu kaldıkları süre, mevcut delil durumu ve üzerilerine atılı suçun vasfının değişme ihtimali dikkate alınarak tahliyesine karar verilmiştir. Aynı celsede savunması alınmayan sanıkların dinlenmesi ve sanıklarla ilgili telefon görüşmeleri ve iletişim tespitleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, Diyarbakır 4. Ağır Ceza MahkemesininE.2011/10, K.2011/125 ve 5. Ağır Ceza Mahkemesinin E. 2010/8 sayılı dosyalarının incelenmesi için duruşma 3/7/2013 tarihine ertelenmiştir.
12. Mahkemenin 3/7/2013 tarihinde yapılan 2. celsesinde başvurucunun tahliye talebi "üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, atılı suçun CMK'nın 100/3. maddede belirtilen suçlarından olması; olay tutanakları, arama yakalama ve el koyma tutanakları, fotoğraftan teşhis tutanakları, tespit tutanakları ve tüm dosya kapsamına göre hakklarında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, adli kontrol uygulamasının da yetersiz kalacağı" gerekçesiyle reddedilmiştir. Bu celsede bir sanığıntutuklu kaldığı süre, mevcut delil durumu ve üzerine atılı suçun vasfının değişme ihtimali dikkate alınarak tahliyesine karar verilmiş ve ses kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, gizli tanıkların dinlenmesi, ifadesi alınmayan sanık hakkında yakalama müzekkeresi çıkarılması amacıyla duruşma 23/10/2013 tarihine ertelenmiştir.
13. Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/10/2013 tarihli 3. celsesinde başvurucunun tahliye talebi "üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, atılı suçun CMK'nın 100/3. maddede belirtilen suçlarından olması; olay tutanakları, arama yakalama ve el koyma tutanakları, fotoğraftan teşhis tutanakları, tespit tutanakları ve tüm dosya kapsamına göre hakklarında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, adli kontrol uygulamasının da yetersiz kalacağı" gerekçesiyle reddedilmiştir. Bu celsede ses kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, gizli tanıkların dinlenmesi, ifadesi alınmayan sanık hakkında çıkarılan yakalama müzekkeresinin beklenmesi için duruşma 25/12/2013 tarihine ertelenmiştir.
14. Mahkemenin 25/12/2013 tarihli 5. celsesinde başvurucu tahliye talebinde bulunmuş, Mahkemece başvurucunun talebi "üzerlerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, atılı suçun CMK'nın 100/3. maddede belirtilen suçlarından olması; olay tutanakları, arama yakalama ve el koyma tutankları, fotoğraftan teşhis tutanakları, tespit tutanakları ve tüm dosya kapsamına göre hakklarında kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, adli kontrol uygulamasının da yetersiz kalacağı" gerekçesiyle reddedilmiştir. Bu celsede bir sanığın tutuklulukta geçirdiği süre dikkate alınarak tahliyesine karar verilmiş; savunma alınması, tanık dinlenmesi ve bilirkişi incelemesi yaptırılması nedenleriyle duruşma 19/2/2014 tarihine ertelenmiştir.
14. Başvurucunun 2/1/2014 tarihinde yaptığı tahliye talebi Diyarbakır9. Ağır Ceza Mahkemesinin 3/1/2013 tarihli ve 2013/25 Değişik İş sayılı kararı ile "üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyet, mevcut delil durumu, atılı suçun CMK'nın 100/3. maddede belirtilen suçlarından olması, adli kontrol uygulamasının da yetersiz kalacağı" gerekçesiyle reddedilmiş, itiraz üzerine Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 13/1/2014 tarihli ve 2014/9 Değişik İş sayılı kararıyla söz konusu itirazın reddine karar verilmiştir. Başvurucu bu kararı 21/1/2014 tarihinde öğrendiğini beyan etmiştir.
15. Başvurucu 18/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Başvurucu hakkındaki dava 21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle özel yetkili mahkemelerin görevlerinin son bulması üzerine Siirt Ağır Ceza Mahkemesine devredilmiş olup Mahkemenin E.2014/95 sayısına kaydedilmiştir.
17. Davaya bakan Siirt Ağır Ceza Mahkemesinin 5/5/2014 tarihinde yapılan 2. celsesinde başvurucu "tutuklu kaldığı süre, dosyadaki mevcut delil durumu, esasa müessir olabilecek delillerin büyük oranda toplanmış olması, sanığın delilleri karartma ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmış olması, sanığın saklanma ya da kaçacağına ilişkin dosyada somut bir bulgunun bulunmaması ve sabit ikametgah sahibi oluşu da göz önüne alınarak" tahliye edilmiştir.
18. Söz konusu dava İlk Derece Mahkemesi önünde derdesttir.
B. İlgili Hukuk
19. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 314. maddesi şöyledir:
(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.
20. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:
“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
…
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde ...,314, ...)
(4) Sadece adlî para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.”
21.5271 sayılı Kanun’un 104. maddesi şöyledir:
"(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir.
(3) Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar, bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar re'sen de verilebilir."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 30/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
23. Başvurucu, tutuklanmasını haklı gösterecek somut olay, olgu ve bilgi olmadığı hâlde tutuklandığını, Mahkemenin her seferinde aynı klişe gerekçelerle tahliye taleplerini reddettiğini, tutukluluğun makul süreyi aştığını, anayasal hükümler dikkate alındığında bu durumun kanun önünde eşitlik ilkesine de aykırı olduğunu belirterek kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ve makul olmayan tutukluluk nedeniyle aynı zamanda eğitim hakkının da engellendiğini ve ihlal edildiğini ileri sürmüş; tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16)
25.Başvurucunun şikâyetinin özü, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlali ile eğitim hakkının ihlal edildiğine ilişkindir. Bu nedenle başvurucunun şikâyetlerinin Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası ve 42. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.
1- Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Eğitim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
26. Başvurucu; tutuklanmadan önce Siirt Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümünde üniversite eğitimine devam ettiğini, ancak tutuklanması nedeniyle eğitimine ara vermek zorunda kaldığını belirterek eğitim ve öğretim hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Anayasa'nın “Eğitim ve öğretim hakkı ve ödevi” başlıklı 42. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tesbit edilir ve düzenlenir…”
28. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) Türkiye'nin taraf olduğu ek 1 No.lu Protokol'ün “Eğitim hakkı” başlıklı 2. maddesi şöyledir:
“Hiç kimse eğitim hakkından yoksun bırakılamaz…”
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre Mahkemece açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun, temel haklarına yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir.
30. Başvurucu, hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmış ve hakkında aynı suçtan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır. Başvurucu, soruşturma aşamasında ifadesi alındıktan sonra Siirt Sulh Ceza Mahkemesinin 20/3/2012 tarihli ve 2012/40 Sorgu sayılı kararıyla “Silahlı Terör Örgütü Üyesi Olmak” suçundan "kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, atılı suçun CMK'nın 100/3 maddesindeki sayılı suçlardan olması, delillerin henüz toplanmamış olması ve bu aşamada adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı” gerekçesiyle tutuklanmıştır.
31. Ceza hukukunda, işlenen suç nedeniyle başlatılan soruşturma veya kovuşturmanın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için bazı koruma tedbirlerine başvurulması zorunluluk hâline gelebilmektedir. Koruma tedbirleri 5271 sayılı Kanun'un “Koruma tedbirleri” başlıklı dördüncü kısmının 90 ile 144. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bunlardan yakalama ve gözaltına alma, tutuklama, adli kontrol, arama ve el koyma, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi, gizli soruşturmacı ve teknik araçlarla izleme gibi tedbirler kişi hürriyetini kısıtlayan tedbirlerdir (Sebahat Tuncel, B. No: 2012/1051, 20/2/2014, §§ 29, 30).
32. Şüpheli veya sanığın kanunda belirtilen koşulların gerçekleşmesi hâlinde özgürlüğünden yoksun bırakılması olarak tanımlanan tutuklama tedbirinin şartları 5271 sayılı Kanun’un “Tutuklama” başlıklı 100. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre kişi ancak hakkında suç işlediğine dair kuvvetli şüphenin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması hâlinde tutuklanabilir. Maddede tutuklama nedenlerinin neler olduğu da belirtilmiştir. Buna göre (a) şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa (b) şüpheli veya sanığın davranışları 1) delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme 2) tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa tutukluluk kararı verilebilecektir. Düzenlemede ayrıca işlendiği konusunda kuvvetli şüphe bulunması hâlinde tutuklama nedeninin varsayılabileceği suçlar gösterilmiştir. Aynı maddede işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması hâlinde tutuklama kararı verilemeyeceği de belirtilmiştir.
33. Somut başvuruda başvurucu, hakkında uygulanan tutuklama tedbiri dışında eğitim ve öğretim hakkına yapılan kamu gücüne dayalı bir müdahaleden bahsetmemektedir. Başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin eğitim ve öğretim hakkına bir müdahale olduğunu ve bu hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de bu tedbir esasen doğrudan kişi özgürlüğünü sınırlayan nitelikte bir tedbirdir. Başvurucunun eğitim ve öğretim hakkına yönelik olarak Mahkemece doğrudan bir karar alınmamış, başvurucunun eğitim ve öğretim hakkına doğrudan bir müdahalede bulunulmamıştır. Mahkeme, başvurucu hakkında verdiği tutuklama tedbiri ile kişi özgürlüğünü kanunlar kapsamında sınırlamıştır. Uygulanan tutuklama tedbiri nedeniyle başvurucunun eğitim ve öğretim hakkı dolaylı olarak etkilenmiştir.
34. Açıklanan nedenlerle başvurucunun eğitim hakkının ihlali iddialarına ilişkin olarak bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmı yönünden açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Tutukluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
35. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
36. Başvurucu, tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçesiz olduğunu ve iki yılı boyunca tutuklu olarak yargılandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
37. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir:
“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.”
38. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasında bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin, yargılamanın makul sürede bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme haklarına sahip olduğu güvence altına alınmıştır.
39. Tutukluluk süresinin makul olup olmadığı her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Anayasanın 38. maddesinde “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” şeklinde ifadesini bulan masumiyet karinesi, yargılama süresince kişinin hürriyetinin esas, tutukluluğun ise istisna olmasını gerektirmektedir. Masumiyet karinesine rağmen tutukluluğun devamı ancak kişi hürriyetine nazaran daha ağır bir kamu yararının mevcut olması durumunda haklı görülebilir. Bu nedenle bir davada tutukluluğun makul süreyi aşmamasını gözetmek, öncelikle derece mahkemelerinin görevidir. Bu amaçla belirtilen kamu yararı gereğini etkileyen tüm olayların derece mahkemeleri tarafından değerlendirilmesi ile serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararlarda bu olgu ve olayların ortaya konulması gerekir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, §§ 61, 62).
40. Devam eden tutukluluğun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk hâlinin devamına gerekçe olarak gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest kalmasının yolu açılabilecektir. Bu amaçla yapılan bir başvuruda, itiraz kanun yolunda çelişmeli yargılama ve/veya silahların eşitliği gibi ilkelere uygun olarak bir inceleme yapılıp yapılmadığı da dikkate alınacaktır. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvuruların -olağan kanun yolları tüketilmek şartıyla- tutukluluk hâli devam ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 30).
41. Tutuklama tedbirine, kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu kişilerin kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla başvurulabilir. Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler “ilgili” ve “yeterli” görüldüğü takdirde yargılama sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın karmaşıklığı, organize suçlara dair olup olmadığı veya sanık sayısı gibi faktörler sürecin işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate alınır. Tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup olmadığı konusunda bir sonuca ulaşılabilir (Savaş Çetinkaya, B. No: 2012/1303, 21/11/2013, § 53).
42. Dolayısıyla Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilip edilmediğinin değerlendirmesinde esas olarak serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararların gerekçelerine bakılmalı ve tutuklu bulunan kişiler tarafından yapılan tutukluluğa itiraz başvurularında sunulan belgeler çerçevesinde kararların yeterince gerekçelendirilmiş olup olmadığı dikkate alınmalıdır. Öte yandan hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedeninin varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk hâlinin makul kabul edilmesi gerekir (Murat Narman,§§ 63, 64).
43. Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih; doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (Savaş Çetinkaya, § 56).
44. Hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin, suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedenlerinden biri veya birkaçının varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk hâlinin makul kabul edilmesi gerekir.Somut olayda başvurucu, 16/3/2012 tarihinde tutuklanması ile İlk Derece Mahkemesinin 5/5/2014 tarihli tahliye kararıvermesi arasında 2 yıl 1 ay 19 gün bir suç isnadına bağlı olarak tutulmuştur.
45. Başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklandığı ve hakkında bu suçtan kamu davası açıldığı ve yargılandığı, tutukluluğun devamına ilişkin gerekçe olarak isnat edilen suçla ilgili kuvvetli şüphenin varlığını objektif olarak ortaya koyan deliller, isnat edilen suçun niteliği ve delil durumu ve suçun katalog suçlardan olması gösterilmiştir. Mahkemece kuvvetli suç şüphesi altında bulunan başvurucu hakkında verilen tutukluğun devamına ilişkin kararların gerekçeleri, tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içeriktedir. Tutukluluk süresi dikkate alındığında, makul sürenin aşılmadığı ve gösterilen gerekçelerin bu süre bakımından yeterli olduğu kabul edilmelidir. Ayrıca tutukluluk incelemelerinin yapıldığı 17/4/2013, 3/7/2013 ve 25/12/2013 tarihlerinde Mahkemece tutuklama tedbiri yerine adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yeterli olmadığına vurgu yapılmıştır.
46. Başvurucunun tutukluluk hâlinin devam ettiği ilk derece yargılaması sürecinde, tutukluluk nedeniyle yargılamanın yürütülmesinde başvurucuya isnat edilen suçun niteliği, hakkında soruşturma yürütülen kişi sayısı ve soruşturma konusunun kapsamı dikkate alındığında ayrıca gösterilmesi gereken özel hassasiyetin yargılama makamınca gösterilmediği sonucuna varılması için bir neden de bulunmamaktadır.
47. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Eğitim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi özgürlüğü ve güvenliği haklarının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
30/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.