TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDÜLHAMİT KAPLAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2229)
|
|
Karar Tarihi: 18/6/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Murat AZAKLI
|
Başvurucular
|
:
|
Abdülhamit KAPLAN
|
|
|
Abdulvahap
KARAKUŞ
|
|
|
İbrahim Halil KAPLAN
|
|
|
Abdulaziz
KAPLAN
|
|
|
Aysel KARAKUŞ
|
|
|
Nevvaf
KARAKUŞ
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Ali AYDEMİR
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucular,
8/9/2009 tarihinde Kızıltepe 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtıkları davada
makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma haklarının
ihlal edildiğini ileri sürmüşler, maddi ve manevi tazminat talep etmişlerdir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 19/2/2014 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun
Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci
Bölüm Birinci Komisyonunca, 14/4/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi
Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar
verilmiştir.
4. İkinci Bölümün 2/5/2014
tarihli ara kararı gereğince başvurunun kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet
Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığınca,
20/5/2014 tarihli yazı ile görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru
formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucular, 8/9/2009 tarihinde, Dicle Elektrik Dağıtım
A.Ş. (DEDAŞ) Müessese Müdürlüğü aleyhine Kızıltepe 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde
açtıkları davada, taşınmazları üzerinden enerji nakil hattı geçirildiğini ancak
bedelinin ödenmediğini ileri sürerek, kamulaştırmasız el atma bedelinin
tahsilini talep etmişlerdir.
8. 5/12/2013 tarihli duruşmada davanın, Türkiye Elektrik
Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ)’a ihbar edilmesine karar verilmiştir.
9. Mahkemece, 9/5/2014 tarih ve E.2009/634 sayılı kararla
davanın kısmen kabulüne, 4.982,00 TL kamulaştırma bedelinin davalı TEDAŞ’tan
tahsiline karar verilmiş, hüküm henüz kesinleşmemiştir.
B. İlgili
Hukuk
10. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun “Usul
ekonomisi ilkesi” kenar başlıklı 30. maddesi şöyledir:
“Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir
biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.”
11. 16/5/1956 tarih ve 1956/1-6 sayılı Yargıtay İçtihadı
Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı şöyledir:
“Taşınmazına
kamulaştırmasız el konulan malik, el atmanın önlenmesi davası açabileceği gibi,
bu eylemli duruma razı olduğu takdirde taşınmaz bedelini isteme hakkı da
bulunmaktadır. Taşınmaz sahibinin el konulan taşınmazın bedelini talep ederek
dava açması halinde, taşınmazın el koyma tarihindeki bedeli değil, mülkiyet
hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki değerinin belirlenerek
tahsiline karar verilir.”
12. 4/11/1983 tarih ve 2942 sayılı
Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesinin birinci
fıkrası şöyledir:
“Kamulaştırma
işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen
9/10/1956 tarihi ile 4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan
veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan
taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis
etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle,
mülkiyet hakkından doğan talepler, bedel talep edilmesi hâlinde bedel tespiti
ve diğer işlemler bu madde hükümlerine göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak
işlemlerde öncelikle uzlaşma usulünün uygulanması dava şartıdır.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
13. Mahkemenin 18/6/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucuların 19/2/2014 tarih ve 2014/2229 numaralı başvuruları incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
14. Başvurucular, 8/9/2009 tarihinde Kızıltepe 1. Asliye
Hukuk Mahkemesinde açtıkları kamulaştırmasız el atma bedelinin ödenmesi
davasının halen devam ettiğini belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
15. Başvurucuların yargılamanın uzunluğuyla ilgili
şikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi bu şikâyet için diğer kabul
edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle,
başvurunun bu bölümüne ilişkin olarak kabul edilebilirlik kararı verilmesi
gerekir.
2. Esas Yönünden
16. Başvurucular, 8/9/2009 tarihinde Kızıltepe 1. Asliye
Hukuk Mahkemesinde açtıkları kamulaştırmasız el atma bedelinin ödenmesi
davasının halen devam ettiğini belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
17. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine göre, Anayasa
Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu
gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına
alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve
Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir
başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir
hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
18. Anayasa’nın “Hak arama
hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil
yargılanma hakkına sahiptir.”
19. Anayasa’nın “Duruşmaların
açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin
dördüncü fıkrası şöyledir:
“Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılması, yargının görevidir.”
20. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili
uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda
karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme
tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak
görülmesini isteme hakkına sahiptir.”
21. Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve
adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın
36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok
kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında
yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §
38).
22. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede
yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği,
makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır.
23. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu
olayda, kamulaştırma bedelinin ödenmesi davasında, mülga 1086 sayılı Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanunu ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine
göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu
alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
24. Makul sürede yargılanma hakkının amacı, tarafların uzun
süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile
sıkıntılardan korunması ile adaletin gerektiği şekilde temini ve hukuka olan
inancın muhafazası olup, hukuki uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin
gösterilmesi gereği de yargılama faaliyetinde göz ardı edilemeyeceğinden,
yargılama süresinin makul olup olmadığının her bir başvuru açısından münferiden
değerlendirilmesi gerekir (B. No:2012/13, 2/7/2013, § 40).
25. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
26. Ancak, belirtilen
kriterlerden hiçbiri makul süre değerlendirmesinde tek başına belirleyici
değildir. Yargılama sürecindeki tüm gecikmelerin ayrı ayrı tespiti ile bu kriterlerin
toplam etkisi değerlendirilmek suretiyle, hangi unsurun yargılamanın gecikmesi
açısından daha etkili olduğu saptanmalıdır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 46).
27. Yargılama faaliyetinin makul sürede gerçekleşip
gerçekleşmediğinin saptanması için öncelikle uyuşmazlığın türüne göre
değişebilen, başlangıç ve bitiş tarihlerinin belirlenmesi gereklidir.
28. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak,
uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka
bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih somut başvuru açısından
8/9/2009 tarihidir.
29. Davanın ikame edildiği tarih
ile Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruların incelenmesi hususundaki zaman
bakımından yetkisinin başladığı tarihin farklı olması halinde dikkate alınacak
süre, 23/9/2012 tarihinden sonra geçen süre değil, uyuşmazlığın başlangıç
tarihinden itibaren geçen süredir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 51).
30. Sürenin bitiş tarihi ise,
çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme
tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin
devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas
alınacak sürenin bitiş anı başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, § 52).
31. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
yargılamanın konusunun, kamulaştırmasız el atma bedelinin ödenmesi istemine
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
32. Başvuru konusu olayda, başvurucular, 8/9/2009 tarihinde
Kızıltepe 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde, DEDAŞ Müessese Müdürlüğü aleyhine
açtıkları davada, taşınmazları üzerinden kamulaştırma yapılmaksızın ve bedel
ödenmeksizin enerji nakil hattı geçirildiği gerekçesiyle tazminat talep
etmişlerdir. Mahkemece tensip zaptının düzenlenmesinden sonra tarafların
delilleri toplanmış, tapu kayıtları istenmiş, elektrik hattına dair plan ve
projeler talep edilmiş ve taşınmazın bulunduğu yerde keşif yapılarak
bilirkişilerden rapor alınmıştır. Raporlara itiraz edilmesi üzerine ek raporlar
alınmıştır. Raporlara ve ek raporlara itiraz edilmesi üzerine, Mahkemece
taşınmazın bulunduğu yerde yeniden keşif yapılmasına karar verilmiş ve
bilirkişilerden raporlar alınmıştır. DEDAŞ Müessese Müdürlüğünün talebi üzerine
dava, TEDAŞ’a ihbar edilmiştir.
33. Mahkemece, 9/5/2014 tarihinde davanın kısmen kabulüne
karar verilmiş, ancak karar kesinleşmemiştir.
34. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
kamulaştırmasız el atma bedelinin ödenmesi davası; hukuki meselenin çözümündeki
güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan
engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan
uzaktır. Başvurucuların tutum ve davranışlarıyla ve usuli
haklarını kullanırken özensiz davranmalarıyla yargılamanın uzamasına önemli
ölçüde sebep oldukları da söylenemez.
35. 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden özel usul
hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiş olup (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 54-64), davaya bütün olarak
bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek
bir yön bulunmadığı ve söz konusu yaklaşık beş yıllık yargılama sürecinde makul
olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
36. Belirtilen nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216
Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
37. Başvurucular, yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması
nedeniyle adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek, 40.000,00
TL maddi ve 40.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmişlerdir.
38. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar”
kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya
ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
39. Başvurucular tarafından maddi tazminat talebinde
bulunulmuş olup, mevcut başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiği
tespit edilmiş olmakla beraber, tespit edilen ihlalle iddia edilen maddi zarar
arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucuların maddi
tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
40. Başvurucuların tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık
beş yıllık yargılama süresi nazara alındığında, başvurucuların yargılama
faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan
manevi zararları karşılığında, başvuruculara ayrı ayrı takdiren
3.350,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
41. Başvurucular tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler
uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan
toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
42. Başvuruya konu yargılamanın yaklaşık beş yıldır devam
ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal ettiği gözetilerek,
anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama dosyasında, hukuka,
adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam etmesinin önlenmesi
amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin ilgili Mahkemesine
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucuların,
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönündeki iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuların her birine 3.350,00 TL manevi TAZMİNAT
ÖDENMESİNE,
C. Başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
D. Başvurucular tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA
MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
F. Kararın bir örneğinin ilgili
Kızıltepe 1. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
18/6/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.