logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ziver Demircan [2.B.], B. No: 2014/235, 3/2/2016, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ZİVER DEMİRCAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/235)

 

Karar Tarihi: 3/2/2016

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör

:

Aydın ŞİMŞEK

Başvurucu

:

Ziver DEMİRCAN

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutukluluğa itirazların gerekçesiz olarak reddedilmesi ve tutukluluğun uzun sürmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, işlemediği suçlardan dolayı cezalandırılmasına karar verilmesi ve hakkında yeterli ceza indirimi uygulanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 6/1/2014 tarihinde Ceyhan Cumhuriyet Başsavcılığı vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 31/3/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAYLAR VE OLGULAR

A. Olaylar

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/1757 soruşturma sayılı dosyası yürütülen soruşturma kapsamında, Tarsus 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 20/11/2008 tarihli ve 2008/132 Sorgu sayılı kararı ile “bir kimseyi fuhşa teşvik etme veya yaptırma veya aracılık ettirme, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma” suçlarından tutuklanmıştır.

6. Tarsus Cumhuriyet Başsavcılığının 14/1/2009 tarihli ve 2009/3 sayılı fezlekesi ile başvurucu hakkındaki soruşturma dosyası Adana Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.

7. Adana Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK 250. madde ile görevli ) 6/5/2009 tarihli ve E.2009/229 sayılı iddianamesi ile başvurucunun “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, kasten yaralama, silahla yağma, tehdit, ruhsatsız silah taşıma hakaret, basit cinsel saldırı, çocukları fuhşa teşvik etme veya yaptırma veya aracılık ettirme, bir kimseyi fuhşa teşvik etme veya yaptırma veya aracılık ettirme” suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesine kamu davası açılmıştır.

8. Dava, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2009/106 sayılı dosyası ile başvurucu yönünden tutuklu olarak sürdürülmüştür.

9. Yapılan yargılama sonucunda Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/5/2013 tarihli ve E.2009/106, K.2013/139 sayılı kararı ile başvurucunun, “suç örgütü üyesi olma” suçundan 1 yıl 8 ay hapis “müşteki H.G.ye yönelik kasten yaralama” suçundan 4 yıl 6 ay hapis “müşteki E.A.ya yönelik zorla fuhuş yaptırma” suçundan 7 yıl 17 ay 7 gün hapis ve 84.360 TL adli para, “müşteki E.A.ya yönelik nitelikli yağma” suçundan 12 yıl hapis “müşteki M.Ö.ye yönelik zorla fuhuş yaptırma” suçundan 16 yıl 10 ay 15 gün hapis ve 84.375 TL adli para “müşteki M.Ö.ye yönelik nitelikli yağma” suçundan 12 yıl hapis, “mağdur M.T.ye yönelik tehdit” suçundan 3 yıl hapis “mağdur M.T.ye yönelik hakaret” suçundan 2 yıl hapis “müşteki H.İ.ye yönelik zorla fuhuş yaptırma” suçundan 7 yıl 17 ay 7 gün hapis ve 84.360 TL adli para “müşteki H.İ.ye yönelik nitelikli yağma” suçundan 12 yıl hapis cezalarıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Mahkemece hüküm ile birlikte “almış oldukları ceza miktarı ve kaçma şüphesi dikkate alınarak” başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

10. Anılan karar, başvurucuya duruşmada tefhim edilmiştir.

11. Başvuru formu ve eklerinde, hüküm ile birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına karşı itiraz yoluna gidildiğine dair bilgi ve/veya belge sunulmamıştır.

12. Başvurucu 10/12/2013 tarihinde tahliyesine karar verilmesi talebiyle Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesine başvuruda bulunmuş, Mahkemenin 11/12/2013 tarihli ek kararı ile “sanığın hükmen tutukluluk halinin devamına karar verildiğinden ve tutukluluk şartlarında bir değişiklik olmadığından” başvurucunun talebine ilişkin “karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmiştir.

13. Başvurucu 6/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

14. Başvurucu, hakkında verilen mahkûmiyet hükmünü temyiz etmiştir.

15. Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 25/3/2015 tarihli ve E.2014/7498, K.2015/38826 sayılı ilâmı ile başvurucu hakkında “suç örgütü üyesi olma, müşteki H.G.ye yönelik kasten yaralama, müşteki E.A.ya yönelik zorla fuhuş yaptırma, mağdur M.T.ye yönelik tehdit ve hakaret, müşteki H.İ.ye yönelik zorla fuhuş yaptırma ve nitelikli yağma” suçlarından verilen mahkûmiyet hükümlerinin onanmasına “müşteki M.Ö.’ye yönelik zorla fuhuş yaptırma” suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün (16 yıl 10 ay 15 gün hapis ve 84.360 TL adli para cezası olarak) düzelterek onanmasına, “müştekiler M.Ö. ve E.A.ya yönelik nitelikli yağma” suçlarından verilen mahkûmiyet hükümlerinin bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlgili Hukuk

16. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kasten yaralama” kenar başlıklı 86. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

17. 5237 sayılı Kanun’un “Tehdit” kenar başlıklı 106. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Tehdidin;

...

d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”

18. 5237 sayılı Kanun’un “Hakaret” kenar başlıklı 125. maddesinin (3) numaralı fıkrası şöyledir:

“Hakaret suçunun;

a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,

...

İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.”

19. 5237 sayılı Kanun’un “Nitelikli yağma” kenar başlıklı 149. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“(1) Yağma suçunun;

a) Silahla,

...

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

...

f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

...

İşlenmesi halinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”

20. 5237 sayılı Kanun’un “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma” kenar başlıklı 220. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

21. 5237 sayılı Kanun’un “Fuhuş” kenar başlıklı 227. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Çocuğu fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran, bu maksatla tedarik eden veya barındıran ya da çocuğun fuhşuna aracılık eden kişi, dört yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır...

(2) Bir kimseyi fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran ya da fuhuş için aracılık eden veya yer temin eden kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır ...”

22. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Tutuklama kararı” kenar başlıklı 101. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir.

(2) (Değişik: 2/7/2012-6352/97 md.) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;

a) Kuvvetli suç şüphesini,

b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,

c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,

gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.”

IV.İNCELEME VE GEREKÇE

23. Mahkemenin 3/2/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

24. Başvurucu; işlemediği suçlardan dolayı cezalandırılmasına karar verildiğini, tutukluluğa itirazlarının gerekçesiz olarak reddedildiğini, tutukluluğunun uzun sürdüğünü, dava konusu olaylara ilişkin bildiklerini atlatmasına rağmen mahkemece hakkında yeterli ceza indirimi uygulanmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.

B. Değerlendirme

25. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucunun; tutukluluğa itirazlarının gerekçesiz olarak reddedildiği ve tutukluluğunun uzun sürdüğüne ilişkin şikâyetlerinin, Anayasa’nın 19. maddesi ile koruma altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, işlemediği suçlardan dolayı cezalandırılmasına karar verildiği ve mahkemece hakkında yeterli ceza indirimi uygulanmadığı şikâyetlerinin, Anayasa’nın 36. maddesi ile koruma altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.

1. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir ...”

27. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) “Başvuru süresi ve mazeret” başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”

28. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler yahut yurt dışı temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir.

29. Bireysel başvurunun, başvuru yolu öngörülmüş olması hâlinde bu yolun tüketildiği ve buna ilişkin kararın kesinleştiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerektiği belirtilmekle beraberbaşvuru süresinin başlangıç tarihinin belirlenmesi hususunda başvurucunun nihai karardan yeterince bilgi sahibi olması aranacaktır. Bu noktada nihai kararın tebliğinin öngörüldüğü hâllerde tebliğ tarihinin, tebliğ şartı öngörülmeyen hâllerde ise başvurucunun kararın içeriğini kesin olarak öğrenebildiği tarihin esas alınması gerekir (Taner Kurban, B. No: 2013/1582, 7/11/2013, § 21).

30. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de başvuru süresidir. Süre, başvurunun her aşamasında dikkate alınması gereken bir usul hükmüdür (Yasin Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, § 18).

31. Devam eden tutukluluğun hukuka aykırı olduğu iddiasıyla yapılan bireysel başvurularda şikâyetlerin temel amacı, tutukluluğun hukuka aykırı olduğunun ya da devamını haklı kılan sebep veya sebeplerin bulunmadığının tespitidir. Bu tespit yapıldığı takdirde buna bağlı olarak ilgilinin tutukluluk hâlinin devamına gerekçe olarak gösterilen hukuki sebeplerin varlığı sona erecek ve böylece kişinin serbest kalmasının yolu açılabilecektir. Dolayısıyla belirtilen nedenlerle ve serbest bırakılmayı temin edebilecek bir karar alma amacıyla yapılacak bireysel başvuruların, olağan kanun yolları tüketilmek şartıyla tutukluluk hâli devam ettiği sürece yapılabilmesi mümkündür (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 30).

32. Kişi serbest bırakılmadan yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm olmuşsa mahkûmiyet tarihi itibarıyla tutukluluk hâli sona erer. Çünkü bu durumda kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmaktadır. Bireysel başvuru incelemesi açısından, tutuklamanın şartları ile mahkûmiyete hükmedilmesi arasındaki esaslı fark bunu gerektirir. Zira mahkûmiyete karar verilmiş olmakla isnat olunan suçun işlendiği, bundan failin sorumlu olduğunun sübuta erdiği kabul edilmekte ve bu nedenle sanık hakkında hürriyeti bağlayıcı cezaya hükmedilmektedir. Mahkûmiyetle birlikte kişinin kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedenine bağlı olarak tutukluluk hâli sona ermektedir. Bu açıdan mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması ayrıca gerekmez. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Yargıtay, mahkûmiyet kararı sonrası tutulma hâlini tutukluluk olarak nitelendirmemektedir (Korcan Pulatsü, § 33).

33. “Bir suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukta geçen sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı ya da ilk derece mahkemesince hüküm verildiği tarihtir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 66).

34. Bu kapsamda “bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma” durumunda tutukluluk süresinin kanuni süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılacak bireysel başvurunun ilk derece yargılaması devam ederken tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada başvuru yolları tüketildikten sonra veya serbest bırakılmadan itibaren başvuru süresi içinde yapılması gerekir (Mehmet Emin Kılıç, B. No: 2013/5267, 7/3/2014, § 28).

35. Somut olayda başvurucu 20/11/2008 tarihinde tutuklanmıştır. Yapılan yargılama sonucunda Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/5/2013 tarihli kararı ile başvurucunun “suç örgütü üyesi olma, müşteki H.G.ye yönelik kasten yaralama, müşteki E.A.ya yönelik zorla fuhuş yaptırma, mağdur M.T.ye yönelik tehdit ve hakaret, müşteki H.İ.ye yönelik zorla fuhuş yaptırma ve nitelikli yağma, müşteki M.Ö.ye yönelik zorla fuhuş yaptırma” suçlarından toplam 52 yıl 58 ay 29 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiş; anılan suçlardan verilen mahkûmiyet hükmü, temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 25/3/2015 tarihli ilâmı ile onanmıştır. Mahkemece anılan karar ile başvurucu hakkında “müştekiler M.Ö. ve E.A.ya yönelik nitelikli yağma” suçlarından verilen mahkumiyet hükmü, temyiz incelemesi sonucunda bozulmuş ise de bu suçlar yönünden verilen bozma kararının, başvurucunun tutulmasının niteliği üzerinde bir etkisi bulunmamaktadır.

36. Dolayısıyla başvurucunun “bir suç isnadına bağlı olarak” özgürlüğünden yoksun bırakılması, İlk Derece Mahkemesinin mahkûmiyet kararını verdiği 24/5/2013 tarihinde sona ermiştir. Bu karar, başvurucuya tefhim edilmiştir. Başvurucunun 10/12/2013 tarihli tahliye talebi üzerine İlk Derece Mahkemesinin verdiği 11/12/2013 tarihli “karar verilmesine yer olmadığı” kararının, bireysel başvuru süresi üzerinde etkisi bulunmamaktadır (Osman Kılıç, B. No: 2014/12837, 26/2/2015, § 28).

37. Bu belirlemeler karşısında “bir suç isnadına bağlı olarak” tutuklulukla ilgili şikâyetleri içeren bireysel başvurunun, İlk Derece Mahkemesince hüküm ile birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına itiraz edilmemiş ise kararın verildiği tarihten itibaren itiraz edilmiş ise itiraz merciince verilen kararın öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içerisinde yapılması gerekmektedir. Somut olayda başvurucu tarafından İlk Derece Mahkemesince hüküm ile birlikte verilen tutukluluğun devamı kararına itiraz edildiğine yönelik bir bilgi ve/veya belge bulunmamaktadır (bkz. § 11). Bu nedenle başvurunun İlk Derece Mahkemesinin nihai kararını verdiği 24/5/2013 tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması gerekirken 6/1/2014 tarihinde yapılan bireysel başvuruda süre aşımı olduğu sonucuna varılmıştır.

38. Açıklanan nedenlerle kararın öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Ön Sorun Hakkında

39. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

“Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”

40. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

41. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, “ikincil nitelikte bir kanun yolu” olup bu yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.

42. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle idari merciler ve derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).

43. Buna göre Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun, Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması ve aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, § 17).

44. Bununla birlikte bir başvuru yolu yoksa ya da olan başvuru yolları etkili değilse Anayasa Mahkemesi somut olayın koşullarını dikkate alarak bir başvurunun incelenmesine karar verebilir (Ümit Ata, B. No: 2012/254, 6/2/2014, § 33).

45. Diğer yandan başvuru yollarının tüketilmiş olmasına dair usul kuralı yorumlanırken kişilerin mahkemeye erişim hakkına halel getirecek bir yorumun benimsenmesinden de kaçınılmalıdır.

46. Dava açma ya da kanun yollarına başvuru için usule ilişkin belli şartların öngörülmesinin, doğrudan mahkemeye erişim hakkının ihlaline yol açacağı söylenemez. Yine de mahkemelerin usul kurallarını uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar katı şekilcilikten öte yandan kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı esneklikten kaçınmaları gereklidir. Usul kurallarının, hukuki güvenliğin sağlanması ve yargılamanın düzgün bir şekilde yürütülmesi sonucu adaletin tecelli etmesine hizmet etmek yerine davaların yetkili bir mahkeme tarafından görülmesi bakımından bir çeşit engel hâline gelmeleri durumunda mahkemeye erişim hakkı ihlal edilmiş olacaktır (Abdullah Akyüz, B. No: 2013/9352, 2/7/2015, § 30)

47. Somut olayda başvurucunun, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/5/2013 tarihli nihai kararına karşı temyiz yoluna başvurduğu, temyiz sonucunu beklemeden 6/1/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.

48. Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında başvurucunun, başvuru tarihi itibarıyla başvuru yollarını tüketmeden bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmakta ise de bireysel başvuru sürecinde söz konusu hükmün belirli suçlar yönünden Yargıtay 6. Ceza Dairesi tarafından 25/3/2015 tarihinde onanarak kesinleştiği (bkz. § 15), somut olayın koşullarında onanan suçlar yönünden başvuru yollarının tüketildiğinin kabul edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

b. Şikâyetin Değerlendirilmesi

49. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”

50. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”

51. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

52. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması, bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Onur Gür, B. No: 2012/828, 21/11/2013, § 21).

53. Başvurucu, işlemediği suçlardan dolayı cezalandırılmasına karar verildiğini ve mahkemece hakkında yeterli ceza indirimi uygulanmadığını ileri sürmekte olup iddiaların özü, Derece Mahkemelerinin hukuk kurallarını yorumlamada ve olayları değerlendirmede isabet edemediğine ilişkindir. Dolayısıyla başvuru bu hâliyle kanun yolu incelemesi talebi niteliğindedir.

54. Somut olayda başvurucu hakkında yapılan yargılama sonucunda Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/5/2013 tarihli kararı ile “sanık savunmaları, müşteki ve katılan bayanları, tanık beyanları, yakalama ve göz altına alma işlemlerine ilişkin tutanaklar, el koyma tutanakları, emanet makbuzları, adli tıp ve kriminal raporları ile doktor raporları, ekspertiz raporları, CD inceleme ve izleme tutanağı, cep telefonlarına ait tapeler gibi delillere dayanılarak başvurucunun üyesi olduğu suç örgütünün faaliyetleri kapsamında gerçekleştirdiği birtakım eylemlere ilişkin “suç örgütü üyesi olma, kasten yaralama, zorla fuhuş yaptırma, nitelikli yağma, tehdit ve hakaret” suçlarından mahkûmiyetine, yine isnat edilen bir kısım suçlar yönünden ise başvurucunun atılı suçları işlediğinin sabit olmaması ve örgüt üyesi olarak örgütün tüm suçlarından sorumluluğunun bulunmaması gerekçeleriyle beraatına karar verilmiştir. Mahkemenin başvurucu hakkında“suç örgütü üyesi olma” suçu yönünden “yakalanması sonrasında, pişmanlık duyarak örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen bir kısımsuçlarla ilgili bilgi vermesi sebebiyle etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma” yoluna giderek cezasından indirim yaptığı görülmektedir. Başvurucu hakkında verilen mahkûmiyet hükmü, temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 25/3/2015 tarihli ilamı ile bir kısım suçlar yönünden onanırken diğer bir kısım suçlar yönünden ise atılı suçların işlendiğine ilişkin kanıtların neler olduğu denetime olanak verecek biçimde gösterilmeden yetersiz gerekçeyle karar verildiğinden bahisle bozulmuştur.

55. Buna göre Derece Mahkemelerinin kararlarının açıkça hukuka aykırı olarak kabul edilmesini gerektiren bir olgu ile bu kararlarda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir durum tespit edilmemiştir.

56. Açıklanan nedenlerle kanun yolu incelemesi talebi niteliğinde olan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA

3/2/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Ziver Demircan [2.B.], B. No: 2014/235, 3/2/2016, § …)
   
Başvuru Adı ZİVER DEMİRCAN
Başvuru No 2014/235
Başvuru Tarihi 6/1/2014
Karar Tarihi 3/2/2016

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutukluluğa itirazların gerekçesiz olarak reddedilmesi ve tutukluluğun uzun sürmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, işlemediği suçlardan dolayı cezalandırılmasına karar verilmesi ve hakkında yeterli ceza indirimi uygulanmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (süre) Süre Aşımı
Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) Süre Aşımı
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (hukuka aykırı deliller, bariz takdir hatası vs.) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 86
106
125
149
22
227
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 101
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi