TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YAVUZ ÇITAK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2421)
|
|
Karar Tarihi: 21/6/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Akif
YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Yavuz ÇITAK
|
Vekili
|
:
|
Av. Selin
KANTOĞLU
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza davasında verilen kararın sonucunu etkileyecek
nitelikteki esaslı iddiaların karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmamasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu ve arkadaşları ile başka bir grup arasında
30/3/2008 tarihinde çıkan kavgada Ö.K. bıçakla yaralanmıştır.
8. 1982 doğumlu olan Ö.K., soruşturma evresindeki beyanında "...göğsüne kimin vurduğunu bilmediği bir bıçak
yarası aldığını" belirtmiştir.
9. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucu ve diğer dört
şüpheli hakkında Ö.K.ye karşı nitelikli yaralama suçunu işledikleri iddiasıyla
aynı yer 35. Asliye Ceza Mahkemesine (Mahkeme) hitaben iddianame düzenlemiştir.
Aynı iddianamede başka suç ve şüphelilere de yer verilmiştir.
10. Ö.K. duruşmadaki beyanında, soruşturma evresinde verdiği
ifadesini tekrar ettiğini ve kimseden şikâyetçi olmadığını belirtmiştir.
11. Mahkeme 14/2/2012 tarihli ve E.2009/305, K.2012/72 sayılı
kararıyla başvurucu ve sanıkların atılı suçtan cezalandırılmasına karar
vermiştir. Anılan karar, başvurucu ve diğer sanıklar tarafından temyiz
edilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Neticeten yapılan yargılama, sanık
savunmaları, alınan kati raporlar ve tüm dosya kapsamına göre sanıkların sabit
olan atılı suçlardan ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar vermek
gerekmiştir."
12. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 18/11/2013 tarihli ve
E.2013/2041, K.2013/40752 sayılı kararı ile diğer dört sanığın "atılı suçu kabul etmedikleri, Ö.K.nin kendisini kimin yaraladığını söylemediği nazara
alındığında hangi sanığın ne şekilde eyleme iştirak ederek suçu işlediğini[n] delillerle ilişkilendir[ilmediği]" gerekçesiyle anılan hüküm
bozulmuştur. Başvurucu hakkındaki mahkûmiyet hükmü ise onanmıştır.
13. Başvurucu, anılan karardan 14/1/2014 tarihinde haberdar
olmuş ve 3/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
14. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 37.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Suçun kanunî tanımında yer alan fiili
birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur."
15. Aynı Kanun'un 87. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili
kısmı şöyledir:
"(1)Kasten
yaralama fiili, mağdurun;
...
d) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
...
Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre
belirlenen ceza, bir kat artırılır. Ancak, verilecek ceza, birinci fıkraya
giren hâllerde üç yıldan, üçüncü fıkraya giren hâllerde beş yıldan az
olamaz."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 21/6/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu; yargılama sırasında mağdurların beyanlarının
ayrıntılı olarak tutanağa geçirilmediğini, Ö.K.nin
kendisini kimin bıçakladığını görmediğini, ne zaman bıçaklandığını bilmediğini
beyan etmesine karşın mahkûmiyetine karar verildiğini, hangi hareketinin suç
oluşturduğunun tespit edilmediğini ve gerekçelendirilmediğini, Yargıtayın da gerekçesiz olarak hükmü onadığını belirterek
Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve yeniden yargılama yapılması talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
18. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasışöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuru, karar sonucunu etkileyecek esaslı
iddiaların gerekçeli kararda karşılanmamasına ilişkin olduğundan başvurucunun
iddialarının gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
20. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
21. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından
açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin
eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin
(Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma
hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın
36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini
de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah
Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
22. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu,
§ 76).
23. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Tarafların muhakeme
sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip
incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına
verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de
gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri
[GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
24. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine
sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan
anlaşılmalıdır.
25. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği,
davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut
bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması,
başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde
davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile
yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve
diğerleri, § 35).
b. Genel İlkelerin Somut Olaya Uygulanması
26. Başvurucu, suçu kabul etmediğini çeşitli aşamalarda
Mahkemeye bildirmiştir. Olay nedeniyle yaralanan Ö.K. de kendisini kimin
yaraladığını söyleyememiştir. Mahkeme tarafından başvurucunun aleyhinde başka
bir delile de yer verilmemiştir. Mahkemece bu konuda -gerekçeli kararın sonuç
kısmı haricinde- hiçbir değerlendirme ve temellendirme yapılmamış, atılı suçun
başvurucu ne şekilde işlendiğine dair bir açıklamaya yer verilmemiştir (bkz. §
14).
27. Bu durumda başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini
gerektiren iddiaları Mahkeme ve Yargıtay tarafından tartışılmamış,
karşılanmamıştır. Diğer bir ifadeyle başvurucunun ne şekilde eyleme iştirak
ederek üzerine atılı suçu işlediği gerekçelendirilmemiştir. Diğer taraftan
başvurucu ile aynı konumdaki diğer sanıklar hakkındaki hükümlerin Yargıtay
tarafından bozulmasına karar verilmiştir. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün
olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
28. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Kararlar" kenar başlıklı 50. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
30. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.
31. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
32. Gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 35. Asliye Ceza
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
33. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
İstanbul 35. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2009/305, K.2012/72)GÖNDERİLMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
21/6/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.