TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ADNAN GÜZEL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2496)
|
|
Karar Tarihi: 25/2/2015
|
R.G. Tarih-Sayı: 27/5/2015-29368
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
Raportör
|
:
|
Murat AZAKLI
|
Başvurucu
|
:
|
Adnan GÜZEL
|
Vekili
|
:
|
Av. Halit MORALIOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, çalışmakta olduğu kamuya ait tesisin özelleştirilmesinden
sonraki süreçte iş akdinin feshedilmesinden kaynaklanan alacaklarını Mahkeme
kararına rağmen tahsil edemediğini, idarenin kusuruna dayalı olarak Aydın 1.
İdare Mahkemesinde açtığı davanın da süre aşımından reddedildiğini, yargılamanın
makul sürede tamamlanmadığını belirterek, Anayasa'nın 18. maddesinde yer alan
zorla çalıştırma yasağı, 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkı ve
138. maddesinde yer alan mahkeme kararlarının yerine getirilmesi ile ilgili
düzenlemenin ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talep etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 25/2/2014 tarihinde
Manisa 2. İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön
incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 27/3/2014 tarihinde, kabul
edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4.
Bölüm Başkanı tarafından 10/4/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5.
Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet
Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 16/6/2014 tarihli görüş
yazısına karşı beyanlarını sunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama
dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucunun çalıştığı kamuya ait Türkiye Elektronik
Sanayi ve Ticaret A.Ş. Genel Müdürlüğü (TESTAŞ), Türkiye Et ve Balık Kurumu
A.Ş. Genel Müdürlüğü ile birleştirilerek bu kurum tarafından işletilmeye
başlanmıştır.
8. TESTAŞ, Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca özelleştirme
yoluyla 31/12/1995 tarihinde Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş.’ye
satılmış, başvurucu özelleştirilen bu şirkette çalışmaya devam etmiştir.
9. S.K. isimli şahıs tarafından Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı aleyhine 1995 yılında Aydın 1. İdare Mahkemesinde açılan davada, güvenoyu
almamış Başbakan’ın Özelleştirme Yüksek Kuruluna atama yapamayacağı,
dolayısıyla Özelleştirme Yüksek Kurulunun teşekkül etmediği ve özelleştirme de
yapamayacağı iddiasıyla TESTAŞ’a ait Aydın
tesislerinin özelleştirme işleminin iptali talep edilmiştir.
10. Aydın 1. İdare Mahkemesi, 16/2/1999 tarih ve E.1995/2342,
K.1999/25 sayılı kararla, dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir.
11. Davalının temyizi üzerine, Danıştay Onuncu Dairesinin
24/9/2001 tarih ve E.1999/2180, K.2001/3107 sayılı ilâmıyla hüküm onanmıştır.
12. Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 31/1/2005 tarih ve
E.2005/358, K.2005/558 sayılı ilâmıyla reddedilmiştir.
13. İş akdinin Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş. tarafından 26/4/1998
tarihinde feshedilmesi üzerine başvurucu, TESTAŞ Genel Müdürlüğü, Türkiye Et ve
Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Taiwan Firstohmn Elektronik San.
ve Tic. A.Ş. aleyhine, 17/10/2000 tarihinde Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı
davada, işçi olarak çalıştığı TESTAŞ Genel Müdürlüğünün, tüm aktif ve pasifiyle
Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğüne devredildiğini, Özelleştirme
İdaresi Başkanlığınca özelleştirilerek Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş.’ye
satıldığını, iş akdinin işveren tarafından feshedildiğini, ancak işçilik
alacakları ve tazminatlarının ödenmediğini, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının
özelleştirme işlemi sırasında hizmet kusurunun bulunduğunu ileri sürerek,
işçilik tazminatları ve alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
14. Ankara 5. İş Mahkemesince, 12/11/2001 tarih ve
E.2000/1206, K.2001/1010 sayılı kararla, davalı TESTAŞ Genel Müdürlüğünün dava
tarihinden önce Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü ile birleşerek
tüzel kişiliğinin sona erdiğini, davalı Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel
Müdürlüğünün, işyerinin özelleştirildiği 31/12/1995 tarihine kadar olan
tazminat ve alacaklardan sorumlu olduğunu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
aleyhine hizmet kusuruna dayalı açılan davada görevli yargı yerinin idare
mahkemeleri olduğunu belirterek, davanın kısmen kabulüne, 2.313,02 TL kıdem
tazminatının, davalı Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünün 427,63
TL ve bu miktarın faiziyle sorumlu olmak üzere, davalılar Türkiye Et ve Balık
Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü ve Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş.’den
müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalı TESTAŞ
Genel Müdürlüğünün, Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü ile
birleşmesi sonucu tüzel kişiliği sona erdiği için anılan davalı hakkında hüküm
kurulmasına yer olmadığına, davalı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı hakkında
açılan davada idari yargı yeri görevli olduğu için yargı yolu bakımından
davanın reddine karar verilmiştir.
15. Tarafların temyizi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin
17/9/2002 tarih ve E.2002/14789, K.2002/15456 sayılı ilâmıyla hüküm onanmıştır.
16. Başvurucu, 2/4/2002 tarihinde Türkiye Et ve Balık Kurumu
A.Ş. Genel Müdürlüğü ve Taiwan Firstohmn
Elektronik San. ve Tic. A.Ş. aleyhine, Manisa 2. İcra Müdürlüğünün E.2002/1326
sayılı icra takip dosyasında, Ankara 5. İş Mahkemesinin 12/11/2001 tarihli
ilâmına dayalı olarak icra takibi başlatmış ve takip talebinde, borçlu Türkiye
Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünden toplam alacağın 427,63 TL’sini
faiziyle birlikte istemiştir.
17. Her iki borçlu aleyhine ayrı ayrı icra emri gönderilerek,
Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünden toplam 427,63 TL’nin
faiziyle birlikte ödenmesi, Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş.’den
2.313,02 TL’nin faiziyle birlikte ödenmesi talep edilmiştir.
18. Borçlu Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü
22/4/2002 tarihinde icra takibine konu borcunu ödemiştir.
19. Borçlu Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş. aleyhine yapılan icra
takibi halen devam etmekte olup, borçluya ait gayrimenkuller üzerinde haciz
işlemi yapıldığı anlaşılmıştır.
20. Başvurucu, 17/4/2007 tarihinde Özelleştirme İdaresi
Başkanlığına başvurarak, Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünden
tahsil ettiği tazminat dışında kalan miktarın ödenmesini istemiştir.
21. Özelleştirme İdaresi Başkanlığının talebi reddetmesi
üzerine başvurucu, 3/7/2007 tarihinde Aydın 1. İdare Mahkemesinde Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı aleyhine açtığı davada, davalının hizmet kusurunun
bulunduğunu ileri sürerek, Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü
dışında diğer borçludan tahsil edemediği tazminatın ödenmesini talep etmiştir.
22. Aydın 1. İdare Mahkemesinin 26/2/2009 tarih ve E.2007/798,
K.2009/405 sayılı kararında, başvurucunun Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı
davanın Özelleştirme İdaresi Başkanlığına ilişkin kısmının görevsizlik
nedeniyle reddedildiği ve bu kararın kesinleştiği tespiti yapıldıktan sonra, "görevsiz yargı yerine açılan davada, idari
yargı mercilerinin görevli olduğundan bahisle verilen kararın kesinleşmesinden
itibaren 30 günlük dava açma süresi içinde görevli idari yargı mercilerinde
dava açılması gerekirken, Ankara 5. İş Mahkemesince verilen kararın kesinleşmesinden
yaklaşık 5 sene sonra yapılan başvurunun, zamanaşımına uğramış dava açma
süresini ihya etmeyeceğinin açık olduğu" gerekçesiyle süre
aşımı yönünden dava reddedilmiştir.
23. Başvurucu tarafından, Ankara 5. İş Mahkemesinin anılan
kararının onanmasına ilişkin Yargıtay kararının taraflara tebliğ edilmediği ve
bu kararı öğrenme tarihinden itibaren süresinde dava açtığı iddiasıyla temyiz
edilen bu karar, Danıştay Onikinci Dairesinin,
29/11/2011 tarih ve E.2009/8011, K.2011/6267 sayılı ilâmı ile, "Tazminat talebini oluşturan davacının kıdem
tazminatı ve sair alacaklarının TESTAŞ Aydın Tesislerinin özelleştirilmesi
sırasında idarenin kusurlu hareket ettiği savına dayalı olarak talep edildiği,
bu durumda, davanın özelleştirmeye ilişkin işlemle doğduğu ve davacının
zararının doğduğunu öğrendiği tarih olan iş akdinin feshinden sonra 2577 sayılı
Kanun’un 12. maddesinde öngörülen dava açma süresinde dava açmadığı
anlaşıldığından, davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenme olanağı
bulunmamaktadır" denilerek farklı bir gerekçeyle onanmıştır.
24. Başvurucunun karar düzeltme talebi, aynı Dairenin,
26/11/2013 tarih ve E.2012/1656, K.2013/8730 sayılı ilâmıyla reddedilmiştir.
25. Karar, başvurucuya 15/2/2014
tarihinde tebliğ edilmiştir.
26. Başvurucu, 25/2/2014 tarihinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
27. 6/1/1982 tarih ve 2577 İdari
Yargılama Usulü Kanunu’nun 1. maddesi, 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
(b) bendi, 12. maddesi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
28. Mahkemenin 25/2/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 25/2/2014 tarih ve 2014/2496 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
29. Başvurucu, çalışmakta olduğu
kamuya ait işletmenin özelleştirildiğini, bir süre daha çalıştıktan sonra
sözleşmesinin feshedildiğini, başkası tarafından açılan dava ile söz konusu
özelleştirme işleminin iptal edildiğini, ancak iptal kararının uygulanmadığını,
ilgili şirketler ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine işçilik haklarının
ödenmesi talebiyle Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı davanın kabul edilmesine
karşın alacaklarını tahsil edemediğini, bu davada davalılardan Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı bakımından görevsizlik kararı verilmesi üzerine bu İdareye
karşı Aydın 1. İdare Mahkemesinde açtığı davanın süre aşımı gerekçesiyle
reddedildiğini, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının işçilik haklarından doğan
alacakları ile ilgili gerekli koruma önlemlerini almadığını ve hatalı
davrandığını, çalışmasının karşılığını alamadığı için zorla çalıştırıldığını,
İş Mahkemesinde açtığı dava üzerinden yaklaşık 14 yıl geçtiğini, makul sürede
yargılama yapılmadığını belirterek, Anayasa'nın 18. maddesinde yer alan zorla
çalıştırma yasağına ilişkin düzenlemenin, 36. maddesinde tanımlanan adil
yargılanma hakkının, 138. maddesinde yer alan mahkeme kararlarının yerine
getirilmesi ile ilgili düzenlemenin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
30. Anayasa Mahkemesi,
başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki
nitelendirmeyi bizzat yapar. Başvurucunun, Aydın 1. İdare Mahkemesinde açtığı
davanın, delillerin eksik ve hatalı değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının
yanlış yorumlanması sonucu reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal
ettiğine yönelik iddiaları, yine Aydın 1. İdare Mahkemesinin özelleştirme
kararının iptaline ilişkin kararının uygulanmaması ve Ankara 5. İş Mahkemesi
kararının uygulanmaması nedeniyle Anayasa’nın 138. maddesinin ihlali iddiaları
ile makul sürede yargılama yapılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının
ihlali iddiası ayrı ayrı incelenmiştir. Mahkeme kararlarının uygulanmamasına
yönelik ihlal iddiaları, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlali iddiası
kapsamında değerlendirilmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
a. Ankara 5. İş Mahkemesi Kararının Uygulanmamasına
İlişkin Mülkiyet ve Adil Yargılanma Haklarının İhlali İddiası
31. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin
kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir….”
32. 30/3/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45.
maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf
olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal
edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
33. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü ve 6216 sayılı
Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine göre, Anayasa
Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu
gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına
alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu ek
protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan
bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun esasının incelenmesi mümkün değildir
(B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
34. Başvurucu, Ankara 5. İş
Mahkemesinde açtığı dava sonunda verilen karara dayalı olarak Manisa 2. İcra
Müdürlüğünde yaptığı icra takibine rağmen alacağını tahsil edemediğini
belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
35. Adalet Bakanlığı görüş yazısında, başvurucunun, Ankara 5.
İş Mahkemesi kararına dayalı olarak yaptığı icra takibi üzerine Türkiye Et ve
Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünce alacakların ödendiğini, diğer davalılar
tarafından ödeme yapılmadığını, bunun üzerine Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
aleyhine kusurlu hareket ettiği iddiasıyla tam yargı davası açtığı
bildirilmiştir.
36. Başvurucu, Adalet Bakanlığı görüşüne katılmadığını,
özelleştirme kararının iptal edildiğini, özelleştirme sırasında işçilerin
haklarını koruyucu önlemler alınmadığını, yıllarca çalışarak elde ettiği işçilik
alacaklarından mahrum kaldığını belirtmiştir.
37. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de mahkemeye
erişim hakkıdır. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme
ve aynı zamanda mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme haklarını da
kapsar. Mahkeme kararlarının uygulanması, yargılama sürecini tamamlayan ve
yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa
yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır (bkz.
Hornsby / Yunanistan, B. No: 18357/91,
19/3/1997, § 40).
38. Yargı kararlarının uygulanması “mahkemeye erişim hakkı” kapsamında
değerlendirilmektedir. Buna göre, yargılama sonucunda mahkemenin bir karar
vermiş olması yeterli değildir; ayrıca bu kararın etkili bir şekilde
uygulanması da gerekir. Hukuk sisteminde, nihai mahkeme kararlarını,
taraflardan birinin aleyhine sonuç doğuracak şekilde uygulanamaz hale getiren
düzenlemeler bulunması veya mahkeme kararlarının icrasının herhangi bir şekilde
engellenmesi hallerinde, “mahkemeye erişim
hakkı” da anlamını yitirir (B. No: 2012/144, 2/10/2013, § 28).
39. Kesinleşmiş ve bağlayıcı bir yargı kararının, lehine
karar verilen tarafın zarar görmesine rağmen infaz edilmemesi durumunda,
Sözleşme’nin 6. maddesinin teminat altına aldığı mahkemeye erişim hakkı bir anlam
ifade etmeyecektir. Hangi yargı makamı verirse versin, bir yargı kararının veya
hükmünün yerine getirilmesi, "dava"nın
tamamlayıcı unsurudur (B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 43).
40. Başvurunun dayanağını oluşturan Mahkeme kararının icra
edilmemesi, “mahkemeye erişim hakkı”
kapsamında adil yargılanma hakkının ihlali iddiası olarak değerlendirilmiştir.
41. Öte yandan bir mahkeme hükmünden doğan alacak, icra
edilebilir olduğunun kanıtlanması durumunda mal ve mülk olarak kabul edilebilir
(bkz. Burdov /
Rusya, B. No:59498/00, 7/5/2002, § 40).
42. Başvurucunun alacak hakkı bulunduğunu gösteren yargı
kararlarının uygulanmaması mülkiyet hakkının da ihlal edildiği iddiası
kapsamında değerlendirilmektedir (B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 65).
43. Sözleşme'nin 6. maddesi ile Sözleşme’ye
ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi, devlete, yargı kararlarının uygulanması
bakımından etkili bir sistem kurma yükümlülüğü getirmektedir (bkz. Fuklev / Ukrayna, B. No: 71186/01, 30/11/2005, § 84). Bir mahkeme kararını uygulamakla görevli
kamu makamları, bu kararın uygulanmasını engellemekte ya da kararın uygulanması
için gerekli özeni göstermemekteyse bu durum Anayasa'nın 35. ve 36.
maddelerinin ihlali anlamına gelir.
44. Başvuruya konu Mahkeme kararıyla başvurucunun işçilik
tazminatlarının ve alacaklarının tahsiline karar verilmiş olup, hüküm altına
alınan tazminat ve alacak, başvurucunun alacak hakları olduğunu göstermektedir.
Dolayısıyla mahkeme kararına dayalı bu alacak "mülkiyet"
hakkı kapsamında değerlendirilir.
45. Somut olayda, başvurucunun iş akdinin, Taiwan Firstohmn Elektronik San.
ve Tic. A.Ş. tarafından 26/4/1998 tarihinde feshedilmesi üzerine başvurucu,
TESTAŞ Genel Müdürlüğü, Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş. aleyhine, 17/10/2001
tarihinde, Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı davada, işçi olarak çalıştığı
TESTAŞ Genel Müdürlüğünün, tüm aktif ve pasifiyle Türkiye Et ve Balık Kurumu
A.Ş. Genel Müdürlüğüne devredildiğini, Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca
özelleştirilerek Taiwan Firstohmn
Elektronik San. ve Tic. A.Ş.’ye satıldığını, iş
akdinin işveren tarafından feshedildiğini, ancak işçilik alacakları ve
tazminatlarının ödenmediğini, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının özelleştirme
işlemi sırasında hizmet kusurunun bulunduğunu ileri sürerek, işçilik
tazminatları ve alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
46. Mahkemece, 12/11/2001 tarihli kararla, davanın kısmen
kabulüne, 2.313,02 TL kıdem tazminatının, davalı Türkiye Et ve Balık Kurumu
A.Ş. Genel Müdürlüğünün 427,63 TL ve bu miktarın faiziyle sorumlu olmak üzere,
davalılar Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü ve Taiwan Firstohmn Elektronik San.
ve Tic. A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen
tahsiline karar verilmiştir.
47. Tarafların temyizi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin
17/9/2002 tarihli ilâmıyla hüküm onanarak kesinleşmiştir.
48. Başvurucu, 2/4/2002 tarihinde Türkiye Et ve Balık Kurumu
A.Ş. Genel Müdürlüğü ve Taiwan Firstohmn
Elektronik San. ve Tic. A.Ş. aleyhine Manisa 2. İcra Müdürlüğünün E.2002/1326
sayılı icra takip dosyasında, Ankara 5. İş Mahkemesinin 12/11/2001 tarihli
ilâmına dayalı olarak icra takibi başlatmış ve takip talebinde, borçlu Türkiye
Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünden toplam alacağın 427,63 TL’sini
faiziyle birlikte istemiştir.
49. Her iki borçlu aleyhine ayrı ayrı icra emri gönderilerek,
Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünden toplam 427,63 TL’nin
faiziyle birlikte ödenmesi, Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş.’den
2.313,02 TL’nin faiziyle birlikte ödenmesi talep edilmiştir.
50. Borçlu Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü
22/4/2002 tarihinde icra takibine konu borcunu ödemiştir.
51. Borçlu Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş. aleyhine yapılan
icra takibi halen devam etmekte olup, borçluya ait gayrimenkuller üzerinde
haciz işlemi yapıldığı anlaşılmıştır.
52. Başvurucu, 3/7/2007 tarihinde Aydın 1. İdare Mahkemesinde
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine açtığı davada, davalının hizmet
kusurunun bulunduğunu ileri sürerek, Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel
Müdürlüğü dışında diğer borçludan tahsil edemediği tazminatın ödenmesini talep
etmiştir.
53. Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü, 3780
sayılı Milli Koruma Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca, 28/08/1952 tarih ve 3/15597
sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan, K/871 sayılı Koordinasyon Kurulu
Kararı üzerine, 01/10/1952 tarihinde “Et ve
Balık Kurumu” unvanı ile Ticaret Bakanlığına bağlı bir İktisadi
Devlet Kuruluşu olarak kurulmuştur. 27/4/2013 tarihli kararla Et ve Süt Kurumu
(ESK) Genel Müdürlüğü olarak faaliyetine devam etmektedir. ESK Genel Müdürlüğü
tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı
bir İktisadi Devlet Teşekkülüdür. Teşekkül, Sayıştayın
denetimine tabi olarak faaliyet göstermektedir.
54. İcra takibinin koşulları ve karmaşıklığı, başvurucunun bu
süreç içinde gösterdiği tavır ve davranışlar, ilgili kamu makamlarının icra
sürecindeki tutumu ve başvurucunun icra safhasının hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaati ile icra sürecinin başvurucu açısından taşıdığı önem ve değer gibi
hususlar bir icra safhasının makul olup olmadığı, kararın uygulanmasında kamu
gücüne atfedilebilecek kusurun bulunup bulunmadığının tespitinde göz önünde
bulundurulması gereken unsurlardır (B. No: 2013/4454, 17/12/2014, § 45).
55. 6216 sayılı Kanun'un “Bireysel
başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (3) ve (6) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(3) Başvuru dilekçesinde başvurucunun ve varsa
temsilcisinin kimlik ve adres bilgilerinin, işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle
ihlal edildiği ileri sürülen hak ve özgürlüğün ve dayanılan Anayasa
hükümlerinin, ihlal gerekçelerinin, başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin
aşamaların, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarih ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Başvuru
dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem
veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin
eklenmesi şarttır.
…
(6) Başvuru evrakında herhangi bir eksiklik bulunması
hâlinde, Mahkeme yazı işleri tarafından eksikliğin giderilmesi için başvurucu
veya varsa vekiline onbeş günü geçmemek üzere bir
süre verilir ve geçerli bir mazereti olmaksızın bu sürede eksikliğin tamamlanmaması
durumunda başvurunun reddine karar verileceği bildirilir.”
56. 6216 sayılı Kanun’un, “Bireysel
başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar
başlıklı 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Bireysel başvuru hakkında kabul edilebilirlik
kararı verilebilmesi için 45 ila 47 nci
maddelerde öngörülen şartların taşınması gerekir.
(2) Mahkeme, Anayasa’nın
uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının
belirlenmesi açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara
uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
57. Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü’nün bireysel başvuruların içeriğini düzenleyen “Bireysel başvuru formu ve ekleri” başlıklı
59. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“…
(2) Başvuru formunda aşağıdaki hususlar yer alır:
…
ç) Kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia
edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti.
d) Bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi
nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve delillere ait özlü
açıklamalar.
e) Başvurucunun güncel ve kişisel bir temel hakkının
doğrudan zedelendiği iddiasının dayanakları.
…
(3) Başvuru formuna aşağıdaki belgeler ya da onaylı
örnekleri eklenir:
…
e) Dayanılan belgelerin asılları ya da onaylı örnekleri.
…
(4) Başvurucu ihlal iddiasına dayanak gösterdiği üçüncü
fıkradaki belgelere herhangi bir nedenle erişememesi hâlinde bunun gerekçelerini
belirtir. Mahkeme gerekli gördüğü takdirde bu bilgi ve belgeleri resen toplar.
…”
58. İçtüzüğün “Formun ve eklerinin hazırlanmasına ilişkin ilkeler”
başlıklı 60. maddesi şöyledir:
“(1) Başvuru formu, İçtüzüğün 59 uncu maddesine uygun olarak
düzenlenir ve aynı maddede belirtilen belgeler ya da onaylı örnekleri başvuru
formuna eklenir.
(2) Başvuru formu okunaklı ve başvurunun esasına yönelik
özlü bilgileri içerir şekilde hazırlanır. Başvuru formunun ekler hariç on
sayfayı geçmesi hâlinde başvurucunun ayrıca başvuru formuna olayların özetini
eklemesi gerekir.
(3) Başvurucu, başvuru formunun ekinde sunduğu belgeleri,
tarih sırasına göre numaralandırarak her bir belgeyi tanımlayıcı başlıklar
hâlinde dizi pusulasına bağlar.”
59. İçtüzüğün “Form ve eklerinin ön incelemesi ve eksiklikler”
başlıklı 66. maddesi şöyledir:
“(1)Bireysel Başvuru Bürosu gelen
başvuruları şeklî eksiklikler bulunup bulunmadığı yönünden inceler. Başvuru
formunda veya eklerinde herhangi bir eksiklik tespit edilmesi hâlinde, bunların
tamamlattırılması için başvurucuya, varsa avukatına veya kanuni temsilcisine onbeş günü geçmemek üzere bir süre verilir.
(2) Eksikliklerin tamamlattırılmasına dair yazıda
başvurucuya geçerli bir mazereti olmaksızın verilen sürede eksiklikleri
tamamlamadığı takdirde başvurusunun reddine karar verileceği bildirilir.
(3) Başvurunun; süresinde yapılmadığı, 59 uncu ve 60 ıncı maddelerdeki şekil şartlarına uygun olmadığı ve tespit
edilen eksikliklerin verilen kesin sürelerde tamamlanmadığı hâllerde
Komisyonlar Başraportörü tarafından reddine karar
verilir ve başvurucuya tebliğ edilir. Bu karara tebliğ tarihinden itibaren yedi
gün içinde Komisyona itiraz edilebilir. Bu konuda Komisyonların verdiği kararlar
kesindir.”
60. 6216 sayılı
Kanun’un 47. maddesinin (3) numaralı, 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları ile İçtüzüğün 59. maddesinin ilgili fıkraları uyarınca Anayasa
Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar
hakkındaki iddialarını ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal
edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını kanıtlamak
başvurucuya düşer (B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 19).
61. Başvurucunun,
kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri
sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini,
dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu
ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğini başvuru dilekçesine
eklemesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia
edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti
yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle
ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (B.
No: 2013/276, 9/1/2014, § 20).
62. 6216 sayılı
Kanun’un 47. maddesinin (6) numaralı fıkrasına göre başvuru evrakında herhangi
bir eksiklik bulunması hâlinde, Anayasa Mahkemesi başvurucudan, eksikliğin
tamamlanmasını ister. İçtüzüğün 66. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre
Mahkemenin başvurucudan giderilmesini isteyebileceği eksiklikler, “şekli eksiklikler”dir. 6216 sayılı Kanun’un
47. ve İçtüzüğün 66. maddesi birlikte değerlendirildiğinde Anayasa Mahkemesi
başvurucudan ilk olarak, usulünce doldurulmamış olan başvuru formunun usulüne
uygun olarak doldurulmasını isteyebilir. İkinci olarak ise başvurucunun “ihlal iddiasına dayanak gösterdiği” bilgi,
belge ve deliller başvuru dilekçesine eklenmemiş ise dayanılan bu belgelerin
tamamlanması istenebilir (B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 21). Başka bir deyişle Anayasa Mahkemesi başvurucudan,
dilekçesinde dayandığı ancak Mahkemeye ibraz etmediği delillerini tamamlamasını
isteyebilir.
63. Yukarıda
belirtilen koşullar yerine getirilmediği takdirde Anayasa Mahkemesi başvuruyu
açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez bulabilir.
İddiaların dayanaktan yoksun olmadığı konusunda Anayasa Mahkemesinin ikna
edilmesi, başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların niteliğine bağlıdır.
Başvurucunun başlangıçta, başvuru hakkında kabul edilemezlik kararı verilmesini
önlemek için başvuru formu ve eklerinde iddialarını destekleyici belgeleri
sunması ve gerekli açıklamaları yapması zorunludur (B. No: 2013/276,
9/1/2014, § 23).
64. Başvurucu, başvuru dilekçesinde, Ankara 5. İş Mahkemesince
verilen karara dayalı olarak Manisa 2. İcra Müdürlüğü nezdinde icra takibi
başlattığını, ancak borçlu Taiwan Firstohmn
Elektronik San. ve Tic. A.Ş.’den alacağını tahsil
edemediğini belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
65. Başvurucunun, ihlale neden olduğunu ileri sürdüğü Ankara
5. İş Mahkemesince verilen karara dayalı olarak 2/4/2002 tarihinde Türkiye Et
ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü ve Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş. aleyhine Manisa 2.
İcra Müdürlüğünde yaptığı icra takibi üzerine borçlu Türkiye Et ve Balık Kurumu
A.Ş. Genel Müdürlüğü tarafından başvurucuya ödeme yapıldığı, ancak diğer borçlu
Taiwan Firstohmn Elektronik
San. ve Tic. A.Ş. tarafından ödeme yapılmadığı, anılan Şirkete ait
gayrimenkuller üzerine haciz konulduğu ve icra takibinin devam ettiği
anlaşılmıştır. Başvurucu, Taiwan Firstohmn
Elektronik San. ve Tic. A.Ş.’den alacaklarının tahsil
edemediğini ileri sürmüşse de Mahkeme kararının icra edilememesi konusunda kamu
gücünü kullanan İcra Müdürlüğünün herhangi bir fiilinden söz etmediği gibi, bu
konuda hiçbir bilgi veya belge de ileri sürmemiştir. Borçlu Şirketin özel hukuk
tüzel kişisi olduğu ve başvurucunun İcra Müdürlüğünün fiili nedeniyle alacağını
tahsil edemediğine yönelik belge veya bilgi sunmadığı belirlenmiş, icra dosyası
içeriğinden de başvurucunun iddialarını kanıtlayan herhangi bir bilgiye
ulaşılamamıştır. Bu şekilde başvuru dilekçesi ile ihlal iddialarının dayanağı
bilgi ve belgeler açıkça bildirilmediği gibi başvurucu, herhangi bir bilgi ve
belgenin ilgililerden istenmesi için Mahkemeden bir talepte de bulunmamıştır.
66. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda
başvurucuların başvurularını titizlikle hazırlama ve takip etme yükümlülükleri
vardır. Bu yükümlülüğün bir gereği olarak başvurucu, ihlal edildiğini iddia
ettiği Anayasa hükmünün nasıl ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak
suretiyle hukuki iddialarını kanıtlamak zorundadır. Başvurucu tarafından soyut
şekilde birtakım Anayasa hükümlerine atıfta bulunulmuş olması iddiaların
ispatlandığı anlamına gelmez. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu,
Anayasa’ya aykırılığın soyut biçimde ileri sürülmesini sağlayan bir yol olarak
düzenlenmemiştir.
67. Başvurucunun, ihlal iddiasının dayanağı olan tüm olayları
göstermesi, başvuruyu aydınlatacak ve hükmün esasını etkileyecek argümanları
destekleyici tüm belgeleri başvuru dilekçesine eklemesi gerekir. Şayet bir
belge elde edilememişse, bunun da nedenleri açıklanmalıdır. Somut başvuruda
başvurucu bu koşulları yerine getirmeyerek iddialarını temellendirmediğinden
başvurusunun esasının incelenmesi imkânı bulunmamaktadır (B. No: 2013/276,
9/1/2014, § 26).
68. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen
ihlal iddialarının kanıtlanamamış olması nedeniyle, başvurunun bu kısmının
diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması”
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Aydın 1. İdare
Mahkemesinin 16/2/1999 Tarihli Kararının Uygulanmamasına İlişkin Mülkiyet ve
Adil Yargılanma Haklarının İhlali İddiası
69. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
“…Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması şarttır.”
70. 6216 sayılı Kanun’un 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal
için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel
başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
71. Anılan Anayasa ve Kanun
hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, “ikincil nitelikte bir kanun yolu” olup bu
yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması
şarttır.
72. Temel hak ve özgürlüklere
saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun
davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari
mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır.
73. Bireysel başvurunun ikincil
niteliği gereği, başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği
iddialarını öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne
uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu
mercilere sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için
gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları
önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline
ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz
(B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 19).
74. Bireysel
başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler önünde dayanılmayan iddialar Anayasa
Mahkemesi önünde şikâyet konusu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan
yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (B. No:
2012/946, 26/3/2013, § 20).
75. Başvuru konusu olayda,
başvurucu, S.K. tarafından, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine Aydın 1.
İdare Mahkemesinde açılan dava sonunda özelleştirme işleminin iptal edildiğini,
Danıştay tarafından kararın onandığını ve karar düzeltme isteminin reddedilmesi
üzerine hükmün kesinleştiğini, buna rağmen iptal kararının uygulanmadığını
belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
76. Adalet Bakanlığı,
başvurucunun anılan ihlal iddialarına karşı görüş sunmamıştır.
77. Yukarıda ayrıntılarıyla
anlatıldığı üzere Mahkeme kararlarının uygulanmaması, başvurucuların mülkiyet
ve adil yargılanma haklarının ihlali sonucunu doğurabilir (§§ 37-43).
78. Başvurucunun çalıştığı TESTAŞ Genel Müdürlüğünün, Özelleştirme
Yüksek Kurulunun 20/10/1995 tarihli kararıyla özelleştirilmesi işlemine karşı
S.K. tarafından, 1995 yılında Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine Aydın 1.
İdare Mahkemesinde iptal davası açılmış, Mahkemece, 16/2/1999 tarihinde, dava
konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Davalının temyizi üzerine, Danıştay
Onuncu Dairesinin 24/9/2001 tarihli ilâmıyla hüküm onanmış ve karar düzeltme
isteminin aynı Daire tarafından reddedildiği 31/1/2005 tarihinde karar
kesinleşmiştir.
79. Başvurucunun, TESTAŞ Genel Müdürlüğünün özelleştirilmesi
işlemine karşı herhangi bir dava açmadığı, ayrıca Aydın 1. İdare Mahkemesince
verilen iptal kararından önce 26/4/1998 tarihinde başvurucunun iş akdine son
verildiği, başvurucunun işe iade davası açmadığı yalnızca işçi tazminatları ve
alacaklarının tahsili amacıyla Ankara 5. İş Mahkemesinde dava açtığı ve bu dava
sonunda verilen kararın da özelleştirme işleminin iptaline dair kararın
kesinleşmesinden önce Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 17/9/2002 tarihinde onanarak
kesinleştiği anlaşılmıştır. Özelleştirme işleminin iptali amacıyla Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı aleyhine başvurucunun süresi içinde açtığı herhangi bir dava
olmadığı gibi Ankara 5. İş Mahkemesinde ve Aydın 1. İdare Mahkemesinde açtığı
davalarda da bu iddiasını ileri sürmediği, bu şekilde olağan kanun yollarına
başvurmadığı, dolayısıyla hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yollarını
usulünce tüketmeden bireysel başvuruda bulunduğu belirlenmiştir.
80. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından, hukuk
sisteminde düzenlenen başvuru yolları usulüne uygun olarak tüketilmeden temel
hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu
yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin “başvuru
yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
c. Aydın 1. İdare Mahkemesinin 26/2/2009 Tarihli Kararına
İlişkin Adil Yargılanma Hakkının İhlali İddiası
81. Anayasa’nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz.”
82. 6216
sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul
edilemezliğine karar verebilir.”
83. 6216 sayılı Kanun’un 48.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların
Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın
148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular
kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin
şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
84. Anılan kurallar uyarınca,
ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik
içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve
özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki
başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça Anayasa
Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
85. Somut olayda başvurucu,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine Aydın 1. İdare Mahkemesinde açtığı
davanın süre aşımı nedeniyle reddedildiğini, alacağını halen tahsil edemediğini
ve özelleştirme işleminin 31/1/2005 tarihi itibarıyla iptal edilmesine rağmen
uygulanmadığını, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının kusurlu fiilleri sonucu
alacağını alamadığını, hatalı ve kanuna aykırı özelleştirme işlemi yapıldığının
Mahkeme kararı ile ortaya çıktığını, buna rağmen davanın reddine karar
verildiğini belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
86. Adalet Bakanlığı,
başvurucunun Aydın 1. İdare Mahkemesinde açtığı davanın süre aşımı nedeniyle
reddedildiğini, dolayısıyla süresi içinde yargı mercilerine başvuruda
bulunmadığının ortaya çıktığını, bu nedenle yargısal yolların tüketilip
tüketilmediğinin değerlendirilmesi gerektiğini bildirmiştir.
87. Başvurucu, Adalet Bakanlığı
görüşüne katılmadığı belirterek ihlal iddialarının tekrar etmiştir.
88. Başvurucu, 3/7/2007 tarihinde Aydın 1. İdare Mahkemesinde
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine açtığı davada, davalının hizmet
kusurunun bulunduğunu ileri sürerek, Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel
Müdürlüğü dışında diğer borçludan tahsil edemediği tazminatın ödenmesini talep
etmiştir.
89. Aydın 1. İdare Mahkemesi, 26/2/2009 tarihli kararında,
başvurucunun Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı davanın Özelleştirme İdaresi
Başkanlığına ilişkin kısmının görevsizlik nedeniyle reddedildiği ve bu kararın
kesinleştiği tespitini yaptıktan sonra,
"görevsiz yargı yerine açılan davada, idari yargı mercilerinin görevli
olduğundan bahisle verilen kararın kesinleşmesinden itibaren 30 günlük dava
açma süresi içinde görevli idari yargı mercilerinde dava açılması gerekirken,
Ankara 5. İş Mahkemesince verilen kararın kesinleşmesinden yaklaşık 5 sene
sonra yapılan başvurunun, zaman aşımına uğramış dava açma süresini ihya etmeyeceğinin
açık olduğu" gerekçesiyle süre aşımı yönünden davayı
reddetmiştir.
90. Temyiz üzerine, Danıştay Onikinci
Dairesinin, 29/11/2011 tarihli ilâmında, "Tazminat
talebini oluşturan davacının kıdem tazminatı ve sair alacaklarının TESTAŞ Aydın
Tesislerinin özelleştirilmesi sırasında idarenin kusurlu hareket ettiği savına
dayalı olarak talep edildiği, bu durumda, davanın özelleştirmeye ilişkin
işlemle doğduğu ve davacının zararının doğduğunu öğrendiği tarih olan iş
akdinin feshinden sonra 2577 sayılı Kanun’un 12. maddesinde öngörülen dava açma
süresinde dava açmadığı anlaşıldığından, davanın süre aşımı nedeniyle esasının
incelenme olanağı bulunmamaktadır" denmek suretiyle ve farklı
bir gerekçeyle İlk Derece Mahkemesi kararı onanmıştır.
91. Başvurucunun karar düzeltme
talebi, aynı Dairenin, 26/11/2013 tarihli ilâmı ile reddedilerek
kesinleşmiştir.
92. Mahkemenin gerekçesi ve
başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemesi ve
Danıştay tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
93. Başvurucu, yargılama
sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi
olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı
tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı
bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının
Derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt
sunmadığı gibi Mahkemenin ve Danıştayın kararında
bariz takdir hatası veya açık keyfilik oluşturan herhangi bir durum da tespit
edilememiştir.
94. Açıklanan nedenlerle,
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde
olduğu, Derece Mahkemesi ve Danıştay kararlarının bariz takdir hatası veya açık
keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
d. Aydın 1. İdare Mahkemesinin 26/2/2009 Tarihli Kararına
İlişkin Mülkiyet Hakkının İhlali İddiası
95. Anayasa’nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
“…Başvuruda
bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
96. 6216 sayılı Kanun’un 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu
ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve
yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce
tüketilmiş olması gerekir.”
97. Anılan Anayasa ve Kanun
hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, “ikincil nitelikte bir kanun yolu” olup bu
yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması
şarttır.
98. Temel hak ve özgürlüklere
saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun
davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari
mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır.
99. Bireysel başvurunun ikincil
niteliği gereği, başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği
iddialarını öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne
uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu
mercilere sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için
gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları
önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline
ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz
(B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 19).
100. Bireysel
başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler önünde dayanılmayan iddialar Anayasa
Mahkemesi önünde şikâyet konusu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan
yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (B. No:
2012/946, 26/3/2013, § 20).
101. Başvuru konusu olayda,
başvurucu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine Aydın 1. İdare Mahkemesinde
açtığı davanın süre aşımı nedeniyle reddedildiğini, alacağını halen tahsil
edemediğini ve özelleştirme işleminin 31/1/2005 tarihi itibarıyla iptal
edilmesine rağmen iptal kararının uygulanmadığını, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığının kusurlu fiilleri sonucu alacağını alamadığını, hatalı ve kanuna
aykırı özelleştirme işlemi yapıldığının Mahkeme kararı ile ortaya çıktığını,
buna rağmen davanın reddine karar verildiğini belirterek, mülkiyet hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
102. Adalet Bakanlığı,
başvurucunun Aydın 1. İdare Mahkemesinde açtığı davanın süre aşımı nedeniyle
reddedildiğini, bu nedenle yargısal yolların tüketilip tüketilmediğinin
değerlendirilmesi gerektiğini bildirmiştir.
103. Başvurucu, Adalet Bakanlığı
görüşüne katılmadığı belirterek ihlal iddialarını tekrar etmiştir.
104. Başvurucu, 3/7/2007 tarihinde Aydın 1. İdare Mahkemesinde
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine açtığı davada, davalının hizmet
kusurunun bulunduğunu ileri sürerek, Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel
Müdürlüğü dışında diğer borçludan tahsil edemediği tazminatın ödenmesini talep
etmiştir.
105. Aydın 1. İdare Mahkemesi, 26/2/2009 tarihli kararıyla Ankara 5. İş Mahkemesince verilen kararın
kesinleşmesinden yaklaşık beş sene sonra yapılan başvurunun, zaman aşımına
uğramış dava açma süresini ihya etmeyeceğinin açık olduğu gerekçesiyle süre
aşımı yönünden davayı reddetmiştir (§ 22).
106. Temyiz üzerine, Danıştay Onikinci
Dairesinin, 29/11/2011 tarihli ilâmında, başvurucunun zararının doğduğunu
öğrendiği tarih olan iş akdinin feshinden sonra 2577 sayılı Kanun’un 12.
maddesinde öngörülen dava açma süresinde dava açmadığı anlaşıldığından, davanın
süre aşımı nedeniyle esasının incelenme olanağı bulunmadığı belirtilerek ve
farklı bir gerekçeyle İlk Derece Mahkemesi kararı onanmıştır (§ 23).
107. Başvurucunun karar düzeltme
talebi, aynı Dairenin, 26/11/2013 tarihli ilâmıyla reddedilerek kesinleşmiştir.
108. Başvurucunun, Aydın 1. İdare Mahkemesinde açtığı davanın süre
aşımı nedeniyle reddedildiği dikkate alındığında, hukuk sisteminde düzenlenen
başvuru yollarını usulünce tüketmediği ve süresi içinde dava açmadığı, bu şekilde
süresinde olağan kanun yollarına başvurmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla
başvurucunun, hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yollarını usulünce tüketmeden
bireysel başvuruda bulunduğu belirlenmiştir.
109. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından, hukuk
sisteminde düzenlenen başvuru yolları usulüne uygun olarak tüketilmeden
mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı
anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları
yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının
tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
e. Ankara 5. İş
Mahkemesinde Açılan Davanın Makul Sürede Tamamlanmadığı İddiası
110. 6216 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra
kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları
inceler.”
111. Anılan Kanun hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman
bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup, Mahkeme, ancak bu
tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel
başvuruları inceleyebilir. Niteliği itibarıyla kamu düzenine ilişkin olan bu
başvuru şartını taşımayan bireysel başvuruların incelenebilmesi mümkün
değildir.
112. Başvuru konusu olayda, başvurucu, 17/10/2000 tarihinde
Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı dava tarihinden itibaren yargılama sürecinin
devam ettiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
113. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu
olayda, işçi alacaklarının ve tazminatlarının tahsili amacıyla açılan davada,
5521 sayılı Kanun ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer
alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak
ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No:
2012/13, 2/7/2013, § 49).
114. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının
tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13,
2/7/2013, §§ 41–45).
115. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih, 17/10/2000 tarihidir.
116. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak
şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
117. Somut olayda, başvurucu
tarafından 17/10/2000 tarihinde Ankara 5. İş Mahkemesinde açılan dava sonunda
12/11/2001 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, temyiz üzerine
Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 17/9/2002 tarihli ilâmıyla onanarak aynı tarihte
hüküm kesinleşmiştir. Anılan hükme dayalı olarak Manisa 2. İcra Müdürlüğünde
yapılan ilamlı icra takibi üzerine borçlu Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel
Müdürlüğünce 22/4/2002 tarihinde icra takibine konu borç ödenmiştir.
Başvurucunun, aleyhine icra takibi yaptığı Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş. hakkındaki icra
takibi ise devam etmektedir. Anılan şirketin özel hukuk tüzel kişisi olduğu ve
aleyhine yapılan icra takibine rağmen alacağın tahsil edilememesinde İcra
Müdürlüğüne atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığı, dolayısıyla yargılama
sürecinin, kamu kurumu niteliğindeki Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel
Müdürlüğünce 22/4/2002 tarihinde yapılan ödeme ile sona erdiği kabul
edilmiştir. Bu durumda başvuru, zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi
dışında kalmaktadır.
118. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu kararın 23/9/2012
tarihinden önce kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının,
diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
f. Aydın 1. İdare Mahkemesinde Açılan Davanın Makul Sürede
Tamamlanmadığı İddiası
119. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Esas Yönünden
120. Başvurucu, 17/10/2000
tarihinde Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı dava tarihinden itibaren yargılama
sürecinin devam ettiğini belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
121. Adalet Bakanlığı, Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen,
başvurunun bu kısmı hakkında görüş sunulmayacağını bildirmiştir.
122. Anayasa ve Sözleşme’nin
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049,
26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan
alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma
hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca
inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM
içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan
ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve
haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun
dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen
ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca
davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının
görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın
bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
123. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
124. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekir. Hukuk sisteminde yer
alan mevzuat hükümleri gereğince “kamu
hukuku” alanına dâhil olan, ancak sonucu itibarıyla özel nitelikteki
haklar ve yükümlülükler üzerinde belirleyici olan uyuşmazlıkları konu alan
davalar da Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesinin koruması
kapsamına girmektedir. Bu anlamda, belirtilen düzenlemelerde yer verilen
güvenceler, başvurucunun, haklarına zarar verdiğini iddia ettiği idari bir
karardan doğan zararlarının tazmini amacıyla açtığı tam yargı davalarına da
uygulanacaktır. Başvuruya konu davanın, özelleştirme işleminde kusuru olduğu
iddiasıyla Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine açılan tam yargı
davasındaki somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu
alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 44).
125. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarih olmakla beraber, bazı özel durumlarda girişimin niteliği göz önünde
tutularak uyuşmazlığın ortaya çıktığı daha önceki bir tarih başlangıç tarihi
olarak kabul edilebilmektedir. Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun,
işçilik tazminatlarının ödenmesi talebiyle Özelleştirme İdaresi Başkanlığına
başvurduğu 17/4/2007 tarihidir.
126. Başvurucu her ne kadar
Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı dava tarihinden itibaren yargı sürecinin devam
ettiğini ileri sürmüşse de başvurucu tarafından Ankara 5. İş Mahkemesinde
açılan dava sonunda verilen karara yönelik olarak zaman bakımından kabul
edilemezlik kararı verildiği dikkate alındığında, makul sürede yargılama
yapılmadığı iddiası Aydın 1. İdare Mahkemesinde açılan dava tarihinden önce
Özelleştirme İdaresi Başkanlığına başvuruda bulunulduğu 17/4/2007 tarihinden
itibaren değerlendirilmiştir.
127. Sürenin bitiş tarihi ise,
çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme
tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Somut başvuru açısından bu tarih,
Mahkemece verilen karara yönelik karar düzeltme isteminin Danıştay Onikinci Dairesi tarafından reddedildiği 26/11/2013
tarihidir.
128. Başvuruya konu yargılama
sürecinin incelenmesinde, başvurucunun, 17/4/2007 tarihinde Özelleştirme
İdaresi Başkanlığına başvurarak işçilik tazminatlarının ödenmesini talep ettiği
ve bu talebin reddedilmesi üzerine 3/7/2007 tarihinde Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı aleyhine Aydın 1. İdare Mahkemesinde açtığı tam yargı davasında
Mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları incelenmiş, Ankara 5. İş Mahkemesi
dava dosyası değerlendirilerek, 26/2/2009 tarihinde süre aşımı nedeniyle
davanın reddine karar verilmiştir. Temyiz üzerine, Danıştay Onikinci
Dairesinin 29/11/2011 tarihli ilâmıyla hüküm onanmış ve karar düzeltme
isteminin aynı Daire tarafından reddedildiği 26/11/2013 tarihinde hüküm
kesinleşmiştir.
129. Hukuk sistemimizde idari
yargı alanında yer alan uyuşmazlıklara ilişkin dava sürelerinin makul yargılama
süresini aştığı yönündeki tespitlere, AİHM kararlarında yer verilmiş olup,
özellikle idari yargı alanındaki yapısal sorunlar ve Danıştay nezdinde temyiz
ve karar düzeltme incelemelerinde geçirilen uzun yargılama sürelerinin ihlal
kararlarına temel oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda idari yargı
makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından, özellikle 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümleri de göz
önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde
karar verilmiştir (B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 54-60).
130. Başvuruya konu davaya bir
bütün olarak bakıldığında, 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi
bir yargılama sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar
verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu altı yıl yedi ay dokuz
günlük yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna
varılmıştır.
131. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
132. Başvurucu, 30.163,79 TL
maddi, 25.000,00 TL manevi tazminat ödenmesini talep etmiştir.
133. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
134. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin altı yıl yedi ay dokuz günlük yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya net
5.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
135. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia
edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
136. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Ankara 5. İş Mahkemesi kararının uygulanmamasına ilişkin
mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlali iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Aydın 1. İdare Mahkemesinin 16/2/1999 tarihli kararının
uygulanmamasına ilişkin mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlali
iddiasının “başvuru yollarının tüketilmemiş
olması” nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Aydın 1. İdare Mahkemesinin 26/2/2009 tarihli kararına
ilişkin adil yargılanma hakkının ihlali iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
4. Aydın 1. İdare Mahkemesinin 26/2/2009 tarihli kararına
ilişkin mülkiyet hakkının ihlali iddiasının“başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Ankara 5. İş Mahkemesinde açılan davanın makul sürede
tamamlanmadığı yönündeki iddiasının“zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Aydın 1. İdare Mahkemesinde açılan davanın makul sürede
tamamlanmadığı yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
7.
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 5.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına
başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması
halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için
yasal faiz uygulanmasına,
25/2/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.