TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ADNAN GÜZEL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/2496)
Karar Tarihi: 25/2/2015
R.G. Tarih-Sayı: 27/5/2015-29368
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Celal Mümtaz AKINCI
Raportör
Murat AZAKLI
Başvurucu
Adnan GÜZEL
Vekili
Av. Halit MORALIOĞLU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, çalışmakta olduğu kamuya ait tesisin özelleştirilmesinden sonraki süreçte iş akdinin feshedilmesinden kaynaklanan alacaklarını Mahkeme kararına rağmen tahsil edemediğini, idarenin kusuruna dayalı olarak Aydın 1. İdare Mahkemesinde açtığı davanın da süre aşımından reddedildiğini, yargılamanın makul sürede tamamlanmadığını belirterek, Anayasa'nın 18. maddesinde yer alan zorla çalıştırma yasağı, 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkı ve 138. maddesinde yer alan mahkeme kararlarının yerine getirilmesi ile ilgili düzenlemenin ihlal edildiğini ileri sürmüş, tazminat talep etmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 25/2/2014 tarihinde Manisa 2. İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 27/3/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 10/4/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 16/6/2014 tarihli görüş yazısına karşı beyanlarını sunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucunun çalıştığı kamuya ait Türkiye Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş. Genel Müdürlüğü (TESTAŞ), Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü ile birleştirilerek bu kurum tarafından işletilmeye başlanmıştır.
8. TESTAŞ, Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca özelleştirme yoluyla 31/12/1995 tarihinde Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş.’ye satılmış, başvurucu özelleştirilen bu şirkette çalışmaya devam etmiştir.
9. S.K. isimli şahıs tarafından Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine 1995 yılında Aydın 1. İdare Mahkemesinde açılan davada, güvenoyu almamış Başbakan’ın Özelleştirme Yüksek Kuruluna atama yapamayacağı, dolayısıyla Özelleştirme Yüksek Kurulunun teşekkül etmediği ve özelleştirme de yapamayacağı iddiasıyla TESTAŞ’a ait Aydın tesislerinin özelleştirme işleminin iptali talep edilmiştir.
10. Aydın 1. İdare Mahkemesi, 16/2/1999 tarih ve E.1995/2342, K.1999/25 sayılı kararla, dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir.
11. Davalının temyizi üzerine, Danıştay Onuncu Dairesinin 24/9/2001 tarih ve E.1999/2180, K.2001/3107 sayılı ilâmıyla hüküm onanmıştır.
12. Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 31/1/2005 tarih ve E.2005/358, K.2005/558 sayılı ilâmıyla reddedilmiştir.
13. İş akdinin Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş. tarafından 26/4/1998 tarihinde feshedilmesi üzerine başvurucu, TESTAŞ Genel Müdürlüğü, Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş. aleyhine, 17/10/2000 tarihinde Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı davada, işçi olarak çalıştığı TESTAŞ Genel Müdürlüğünün, tüm aktif ve pasifiyle Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğüne devredildiğini, Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca özelleştirilerek Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş.’ye satıldığını, iş akdinin işveren tarafından feshedildiğini, ancak işçilik alacakları ve tazminatlarının ödenmediğini, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının özelleştirme işlemi sırasında hizmet kusurunun bulunduğunu ileri sürerek, işçilik tazminatları ve alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
14. Ankara 5. İş Mahkemesince, 12/11/2001 tarih ve E.2000/1206, K.2001/1010 sayılı kararla, davalı TESTAŞ Genel Müdürlüğünün dava tarihinden önce Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü ile birleşerek tüzel kişiliğinin sona erdiğini, davalı Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünün, işyerinin özelleştirildiği 31/12/1995 tarihine kadar olan tazminat ve alacaklardan sorumlu olduğunu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine hizmet kusuruna dayalı açılan davada görevli yargı yerinin idare mahkemeleri olduğunu belirterek, davanın kısmen kabulüne, 2.313,02 TL kıdem tazminatının, davalı Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünün 427,63 TL ve bu miktarın faiziyle sorumlu olmak üzere, davalılar Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü ve Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalı TESTAŞ Genel Müdürlüğünün, Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü ile birleşmesi sonucu tüzel kişiliği sona erdiği için anılan davalı hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına, davalı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı hakkında açılan davada idari yargı yeri görevli olduğu için yargı yolu bakımından davanın reddine karar verilmiştir.
15. Tarafların temyizi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 17/9/2002 tarih ve E.2002/14789, K.2002/15456 sayılı ilâmıyla hüküm onanmıştır.
16. Başvurucu, 2/4/2002 tarihinde Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü ve Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş. aleyhine, Manisa 2. İcra Müdürlüğünün E.2002/1326 sayılı icra takip dosyasında, Ankara 5. İş Mahkemesinin 12/11/2001 tarihli ilâmına dayalı olarak icra takibi başlatmış ve takip talebinde, borçlu Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünden toplam alacağın 427,63 TL’sini faiziyle birlikte istemiştir.
17. Her iki borçlu aleyhine ayrı ayrı icra emri gönderilerek, Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünden toplam 427,63 TL’nin faiziyle birlikte ödenmesi, Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş.’den 2.313,02 TL’nin faiziyle birlikte ödenmesi talep edilmiştir.
18. Borçlu Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü 22/4/2002 tarihinde icra takibine konu borcunu ödemiştir.
19. Borçlu Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş. aleyhine yapılan icra takibi halen devam etmekte olup, borçluya ait gayrimenkuller üzerinde haciz işlemi yapıldığı anlaşılmıştır.
20. Başvurucu, 17/4/2007 tarihinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığına başvurarak, Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünden tahsil ettiği tazminat dışında kalan miktarın ödenmesini istemiştir.
21. Özelleştirme İdaresi Başkanlığının talebi reddetmesi üzerine başvurucu, 3/7/2007 tarihinde Aydın 1. İdare Mahkemesinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine açtığı davada, davalının hizmet kusurunun bulunduğunu ileri sürerek, Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü dışında diğer borçludan tahsil edemediği tazminatın ödenmesini talep etmiştir.
22. Aydın 1. İdare Mahkemesinin 26/2/2009 tarih ve E.2007/798, K.2009/405 sayılı kararında, başvurucunun Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı davanın Özelleştirme İdaresi Başkanlığına ilişkin kısmının görevsizlik nedeniyle reddedildiği ve bu kararın kesinleştiği tespiti yapıldıktan sonra, "görevsiz yargı yerine açılan davada, idari yargı mercilerinin görevli olduğundan bahisle verilen kararın kesinleşmesinden itibaren 30 günlük dava açma süresi içinde görevli idari yargı mercilerinde dava açılması gerekirken, Ankara 5. İş Mahkemesince verilen kararın kesinleşmesinden yaklaşık 5 sene sonra yapılan başvurunun, zamanaşımına uğramış dava açma süresini ihya etmeyeceğinin açık olduğu" gerekçesiyle süre aşımı yönünden dava reddedilmiştir.
23. Başvurucu tarafından, Ankara 5. İş Mahkemesinin anılan kararının onanmasına ilişkin Yargıtay kararının taraflara tebliğ edilmediği ve bu kararı öğrenme tarihinden itibaren süresinde dava açtığı iddiasıyla temyiz edilen bu karar, Danıştay Onikinci Dairesinin, 29/11/2011 tarih ve E.2009/8011, K.2011/6267 sayılı ilâmı ile, "Tazminat talebini oluşturan davacının kıdem tazminatı ve sair alacaklarının TESTAŞ Aydın Tesislerinin özelleştirilmesi sırasında idarenin kusurlu hareket ettiği savına dayalı olarak talep edildiği, bu durumda, davanın özelleştirmeye ilişkin işlemle doğduğu ve davacının zararının doğduğunu öğrendiği tarih olan iş akdinin feshinden sonra 2577 sayılı Kanun’un 12. maddesinde öngörülen dava açma süresinde dava açmadığı anlaşıldığından, davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenme olanağı bulunmamaktadır" denilerek farklı bir gerekçeyle onanmıştır.
24. Başvurucunun karar düzeltme talebi, aynı Dairenin, 26/11/2013 tarih ve E.2012/1656, K.2013/8730 sayılı ilâmıyla reddedilmiştir.
25. Karar, başvurucuya 15/2/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
26. Başvurucu, 25/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
27. 6/1/1982 tarih ve 2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 1. maddesi, 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi, 12. maddesi.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 25/2/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 25/2/2014 tarih ve 2014/2496 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
29. Başvurucu, çalışmakta olduğu kamuya ait işletmenin özelleştirildiğini, bir süre daha çalıştıktan sonra sözleşmesinin feshedildiğini, başkası tarafından açılan dava ile söz konusu özelleştirme işleminin iptal edildiğini, ancak iptal kararının uygulanmadığını, ilgili şirketler ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine işçilik haklarının ödenmesi talebiyle Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı davanın kabul edilmesine karşın alacaklarını tahsil edemediğini, bu davada davalılardan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bakımından görevsizlik kararı verilmesi üzerine bu İdareye karşı Aydın 1. İdare Mahkemesinde açtığı davanın süre aşımı gerekçesiyle reddedildiğini, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının işçilik haklarından doğan alacakları ile ilgili gerekli koruma önlemlerini almadığını ve hatalı davrandığını, çalışmasının karşılığını alamadığı için zorla çalıştırıldığını, İş Mahkemesinde açtığı dava üzerinden yaklaşık 14 yıl geçtiğini, makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, Anayasa'nın 18. maddesinde yer alan zorla çalıştırma yasağına ilişkin düzenlemenin, 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının, 138. maddesinde yer alan mahkeme kararlarının yerine getirilmesi ile ilgili düzenlemenin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
30. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp hukuki nitelendirmeyi bizzat yapar. Başvurucunun, Aydın 1. İdare Mahkemesinde açtığı davanın, delillerin eksik ve hatalı değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yanlış yorumlanması sonucu reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğine yönelik iddiaları, yine Aydın 1. İdare Mahkemesinin özelleştirme kararının iptaline ilişkin kararının uygulanmaması ve Ankara 5. İş Mahkemesi kararının uygulanmaması nedeniyle Anayasa’nın 138. maddesinin ihlali iddiaları ile makul sürede yargılama yapılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlali iddiası ayrı ayrı incelenmiştir. Mahkeme kararlarının uygulanmamasına yönelik ihlal iddiaları, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlali iddiası kapsamında değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Ankara 5. İş Mahkemesi Kararının Uygulanmamasına İlişkin Mülkiyet ve Adil Yargılanma Haklarının İhlali İddiası
31. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir….”
32. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
33. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü ve 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun esasının incelenmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
34. Başvurucu, Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı dava sonunda verilen karara dayalı olarak Manisa 2. İcra Müdürlüğünde yaptığı icra takibine rağmen alacağını tahsil edemediğini belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Adalet Bakanlığı görüş yazısında, başvurucunun, Ankara 5. İş Mahkemesi kararına dayalı olarak yaptığı icra takibi üzerine Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünce alacakların ödendiğini, diğer davalılar tarafından ödeme yapılmadığını, bunun üzerine Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine kusurlu hareket ettiği iddiasıyla tam yargı davası açtığı bildirilmiştir.
36. Başvurucu, Adalet Bakanlığı görüşüne katılmadığını, özelleştirme kararının iptal edildiğini, özelleştirme sırasında işçilerin haklarını koruyucu önlemler alınmadığını, yıllarca çalışarak elde ettiği işçilik alacaklarından mahrum kaldığını belirtmiştir.
37. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de mahkemeye erişim hakkıdır. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme ve aynı zamanda mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme haklarını da kapsar. Mahkeme kararlarının uygulanması, yargılama sürecini tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır (bkz. Hornsby / Yunanistan, B. No: 18357/91, 19/3/1997, § 40).
38. Yargı kararlarının uygulanması “mahkemeye erişim hakkı” kapsamında değerlendirilmektedir. Buna göre, yargılama sonucunda mahkemenin bir karar vermiş olması yeterli değildir; ayrıca bu kararın etkili bir şekilde uygulanması da gerekir. Hukuk sisteminde, nihai mahkeme kararlarını, taraflardan birinin aleyhine sonuç doğuracak şekilde uygulanamaz hale getiren düzenlemeler bulunması veya mahkeme kararlarının icrasının herhangi bir şekilde engellenmesi hallerinde, “mahkemeye erişim hakkı” da anlamını yitirir (B. No: 2012/144, 2/10/2013, § 28).
39. Kesinleşmiş ve bağlayıcı bir yargı kararının, lehine karar verilen tarafın zarar görmesine rağmen infaz edilmemesi durumunda, Sözleşme’nin 6. maddesinin teminat altına aldığı mahkemeye erişim hakkı bir anlam ifade etmeyecektir. Hangi yargı makamı verirse versin, bir yargı kararının veya hükmünün yerine getirilmesi, "dava"nın tamamlayıcı unsurudur (B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 43).
40. Başvurunun dayanağını oluşturan Mahkeme kararının icra edilmemesi, “mahkemeye erişim hakkı” kapsamında adil yargılanma hakkının ihlali iddiası olarak değerlendirilmiştir.
41. Öte yandan bir mahkeme hükmünden doğan alacak, icra edilebilir olduğunun kanıtlanması durumunda mal ve mülk olarak kabul edilebilir (bkz. Burdov / Rusya, B. No:59498/00, 7/5/2002, § 40).
42. Başvurucunun alacak hakkı bulunduğunu gösteren yargı kararlarının uygulanmaması mülkiyet hakkının da ihlal edildiği iddiası kapsamında değerlendirilmektedir (B. No: 2013/711, 3/4/2014, § 65).
43. Sözleşme'nin 6. maddesi ile Sözleşme’ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi, devlete, yargı kararlarının uygulanması bakımından etkili bir sistem kurma yükümlülüğü getirmektedir (bkz. Fuklev / Ukrayna, B. No: 71186/01, 30/11/2005, § 84). Bir mahkeme kararını uygulamakla görevli kamu makamları, bu kararın uygulanmasını engellemekte ya da kararın uygulanması için gerekli özeni göstermemekteyse bu durum Anayasa'nın 35. ve 36. maddelerinin ihlali anlamına gelir.
44. Başvuruya konu Mahkeme kararıyla başvurucunun işçilik tazminatlarının ve alacaklarının tahsiline karar verilmiş olup, hüküm altına alınan tazminat ve alacak, başvurucunun alacak hakları olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla mahkeme kararına dayalı bu alacak "mülkiyet" hakkı kapsamında değerlendirilir.
45. Somut olayda, başvurucunun iş akdinin, Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş. tarafından 26/4/1998 tarihinde feshedilmesi üzerine başvurucu, TESTAŞ Genel Müdürlüğü, Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş. aleyhine, 17/10/2001 tarihinde, Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı davada, işçi olarak çalıştığı TESTAŞ Genel Müdürlüğünün, tüm aktif ve pasifiyle Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğüne devredildiğini, Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca özelleştirilerek Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş.’ye satıldığını, iş akdinin işveren tarafından feshedildiğini, ancak işçilik alacakları ve tazminatlarının ödenmediğini, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının özelleştirme işlemi sırasında hizmet kusurunun bulunduğunu ileri sürerek, işçilik tazminatları ve alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
46. Mahkemece, 12/11/2001 tarihli kararla, davanın kısmen kabulüne, 2.313,02 TL kıdem tazminatının, davalı Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünün 427,63 TL ve bu miktarın faiziyle sorumlu olmak üzere, davalılar Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü ve Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
47. Tarafların temyizi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 17/9/2002 tarihli ilâmıyla hüküm onanarak kesinleşmiştir.
48. Başvurucu, 2/4/2002 tarihinde Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü ve Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş. aleyhine Manisa 2. İcra Müdürlüğünün E.2002/1326 sayılı icra takip dosyasında, Ankara 5. İş Mahkemesinin 12/11/2001 tarihli ilâmına dayalı olarak icra takibi başlatmış ve takip talebinde, borçlu Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünden toplam alacağın 427,63 TL’sini faiziyle birlikte istemiştir.
49. Her iki borçlu aleyhine ayrı ayrı icra emri gönderilerek, Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünden toplam 427,63 TL’nin faiziyle birlikte ödenmesi, Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş.’den 2.313,02 TL’nin faiziyle birlikte ödenmesi talep edilmiştir.
50. Borçlu Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü 22/4/2002 tarihinde icra takibine konu borcunu ödemiştir.
51. Borçlu Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş. aleyhine yapılan icra takibi halen devam etmekte olup, borçluya ait gayrimenkuller üzerinde haciz işlemi yapıldığı anlaşılmıştır.
52. Başvurucu, 3/7/2007 tarihinde Aydın 1. İdare Mahkemesinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine açtığı davada, davalının hizmet kusurunun bulunduğunu ileri sürerek, Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü dışında diğer borçludan tahsil edemediği tazminatın ödenmesini talep etmiştir.
53. Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü, 3780 sayılı Milli Koruma Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca, 28/08/1952 tarih ve 3/15597 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan, K/871 sayılı Koordinasyon Kurulu Kararı üzerine, 01/10/1952 tarihinde “Et ve Balık Kurumu” unvanı ile Ticaret Bakanlığına bağlı bir İktisadi Devlet Kuruluşu olarak kurulmuştur. 27/4/2013 tarihli kararla Et ve Süt Kurumu (ESK) Genel Müdürlüğü olarak faaliyetine devam etmektedir. ESK Genel Müdürlüğü tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi Devlet Teşekkülüdür. Teşekkül, Sayıştayın denetimine tabi olarak faaliyet göstermektedir.
54. İcra takibinin koşulları ve karmaşıklığı, başvurucunun bu süreç içinde gösterdiği tavır ve davranışlar, ilgili kamu makamlarının icra sürecindeki tutumu ve başvurucunun icra safhasının hızla sonuçlandırılmasındaki menfaati ile icra sürecinin başvurucu açısından taşıdığı önem ve değer gibi hususlar bir icra safhasının makul olup olmadığı, kararın uygulanmasında kamu gücüne atfedilebilecek kusurun bulunup bulunmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken unsurlardır (B. No: 2013/4454, 17/12/2014, § 45).
55. 6216 sayılı Kanun'un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (3) ve (6) numaralı fıkraları şöyledir:
“(3) Başvuru dilekçesinde başvurucunun ve varsa temsilcisinin kimlik ve adres bilgilerinin, işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle ihlal edildiği ileri sürülen hak ve özgürlüğün ve dayanılan Anayasa hükümlerinin, ihlal gerekçelerinin, başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin aşamaların, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarih ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Başvuru dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin eklenmesi şarttır.
…
(6) Başvuru evrakında herhangi bir eksiklik bulunması hâlinde, Mahkeme yazı işleri tarafından eksikliğin giderilmesi için başvurucu veya varsa vekiline onbeş günü geçmemek üzere bir süre verilir ve geçerli bir mazereti olmaksızın bu sürede eksikliğin tamamlanmaması durumunda başvurunun reddine karar verileceği bildirilir.”
56. 6216 sayılı Kanun’un, “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Bireysel başvuru hakkında kabul edilebilirlik kararı verilebilmesi için 45 ila 47 nci maddelerde öngörülen şartların taşınması gerekir.
(2) Mahkeme, Anayasa’nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
57. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün bireysel başvuruların içeriğini düzenleyen “Bireysel başvuru formu ve ekleri” başlıklı 59. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“…
(2) Başvuru formunda aşağıdaki hususlar yer alır:
ç) Kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti.
d) Bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve delillere ait özlü açıklamalar.
e) Başvurucunun güncel ve kişisel bir temel hakkının doğrudan zedelendiği iddiasının dayanakları.
(3) Başvuru formuna aşağıdaki belgeler ya da onaylı örnekleri eklenir:
e) Dayanılan belgelerin asılları ya da onaylı örnekleri.
(4) Başvurucu ihlal iddiasına dayanak gösterdiği üçüncü fıkradaki belgelere herhangi bir nedenle erişememesi hâlinde bunun gerekçelerini belirtir. Mahkeme gerekli gördüğü takdirde bu bilgi ve belgeleri resen toplar.
…”
58. İçtüzüğün “Formun ve eklerinin hazırlanmasına ilişkin ilkeler” başlıklı 60. maddesi şöyledir:
“(1) Başvuru formu, İçtüzüğün 59 uncu maddesine uygun olarak düzenlenir ve aynı maddede belirtilen belgeler ya da onaylı örnekleri başvuru formuna eklenir.
(2) Başvuru formu okunaklı ve başvurunun esasına yönelik özlü bilgileri içerir şekilde hazırlanır. Başvuru formunun ekler hariç on sayfayı geçmesi hâlinde başvurucunun ayrıca başvuru formuna olayların özetini eklemesi gerekir.
(3) Başvurucu, başvuru formunun ekinde sunduğu belgeleri, tarih sırasına göre numaralandırarak her bir belgeyi tanımlayıcı başlıklar hâlinde dizi pusulasına bağlar.”
59. İçtüzüğün “Form ve eklerinin ön incelemesi ve eksiklikler” başlıklı 66. maddesi şöyledir:
“(1)Bireysel Başvuru Bürosu gelen başvuruları şeklî eksiklikler bulunup bulunmadığı yönünden inceler. Başvuru formunda veya eklerinde herhangi bir eksiklik tespit edilmesi hâlinde, bunların tamamlattırılması için başvurucuya, varsa avukatına veya kanuni temsilcisine onbeş günü geçmemek üzere bir süre verilir.
(2) Eksikliklerin tamamlattırılmasına dair yazıda başvurucuya geçerli bir mazereti olmaksızın verilen sürede eksiklikleri tamamlamadığı takdirde başvurusunun reddine karar verileceği bildirilir.
(3) Başvurunun; süresinde yapılmadığı, 59 uncu ve 60 ıncı maddelerdeki şekil şartlarına uygun olmadığı ve tespit edilen eksikliklerin verilen kesin sürelerde tamamlanmadığı hâllerde Komisyonlar Başraportörü tarafından reddine karar verilir ve başvurucuya tebliğ edilir. Bu karara tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde Komisyona itiraz edilebilir. Bu konuda Komisyonların verdiği kararlar kesindir.”
60. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (3) numaralı, 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile İçtüzüğün 59. maddesinin ilgili fıkraları uyarınca Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını kanıtlamak başvurucuya düşer (B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 19).
61. Başvurucunun, kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğini başvuru dilekçesine eklemesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 20).
62. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (6) numaralı fıkrasına göre başvuru evrakında herhangi bir eksiklik bulunması hâlinde, Anayasa Mahkemesi başvurucudan, eksikliğin tamamlanmasını ister. İçtüzüğün 66. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre Mahkemenin başvurucudan giderilmesini isteyebileceği eksiklikler, “şekli eksiklikler”dir. 6216 sayılı Kanun’un 47. ve İçtüzüğün 66. maddesi birlikte değerlendirildiğinde Anayasa Mahkemesi başvurucudan ilk olarak, usulünce doldurulmamış olan başvuru formunun usulüne uygun olarak doldurulmasını isteyebilir. İkinci olarak ise başvurucunun “ihlal iddiasına dayanak gösterdiği” bilgi, belge ve deliller başvuru dilekçesine eklenmemiş ise dayanılan bu belgelerin tamamlanması istenebilir (B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 21). Başka bir deyişle Anayasa Mahkemesi başvurucudan, dilekçesinde dayandığı ancak Mahkemeye ibraz etmediği delillerini tamamlamasını isteyebilir.
63. Yukarıda belirtilen koşullar yerine getirilmediği takdirde Anayasa Mahkemesi başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez bulabilir. İddiaların dayanaktan yoksun olmadığı konusunda Anayasa Mahkemesinin ikna edilmesi, başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların niteliğine bağlıdır. Başvurucunun başlangıçta, başvuru hakkında kabul edilemezlik kararı verilmesini önlemek için başvuru formu ve eklerinde iddialarını destekleyici belgeleri sunması ve gerekli açıklamaları yapması zorunludur (B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 23).
64. Başvurucu, başvuru dilekçesinde, Ankara 5. İş Mahkemesince verilen karara dayalı olarak Manisa 2. İcra Müdürlüğü nezdinde icra takibi başlattığını, ancak borçlu Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş.’den alacağını tahsil edemediğini belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
65. Başvurucunun, ihlale neden olduğunu ileri sürdüğü Ankara 5. İş Mahkemesince verilen karara dayalı olarak 2/4/2002 tarihinde Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü ve Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş. aleyhine Manisa 2. İcra Müdürlüğünde yaptığı icra takibi üzerine borçlu Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü tarafından başvurucuya ödeme yapıldığı, ancak diğer borçlu Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş. tarafından ödeme yapılmadığı, anılan Şirkete ait gayrimenkuller üzerine haciz konulduğu ve icra takibinin devam ettiği anlaşılmıştır. Başvurucu, Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş.’den alacaklarının tahsil edemediğini ileri sürmüşse de Mahkeme kararının icra edilememesi konusunda kamu gücünü kullanan İcra Müdürlüğünün herhangi bir fiilinden söz etmediği gibi, bu konuda hiçbir bilgi veya belge de ileri sürmemiştir. Borçlu Şirketin özel hukuk tüzel kişisi olduğu ve başvurucunun İcra Müdürlüğünün fiili nedeniyle alacağını tahsil edemediğine yönelik belge veya bilgi sunmadığı belirlenmiş, icra dosyası içeriğinden de başvurucunun iddialarını kanıtlayan herhangi bir bilgiye ulaşılamamıştır. Bu şekilde başvuru dilekçesi ile ihlal iddialarının dayanağı bilgi ve belgeler açıkça bildirilmediği gibi başvurucu, herhangi bir bilgi ve belgenin ilgililerden istenmesi için Mahkemeden bir talepte de bulunmamıştır.
66. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda başvurucuların başvurularını titizlikle hazırlama ve takip etme yükümlülükleri vardır. Bu yükümlülüğün bir gereği olarak başvurucu, ihlal edildiğini iddia ettiği Anayasa hükmünün nasıl ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak suretiyle hukuki iddialarını kanıtlamak zorundadır. Başvurucu tarafından soyut şekilde birtakım Anayasa hükümlerine atıfta bulunulmuş olması iddiaların ispatlandığı anlamına gelmez. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu, Anayasa’ya aykırılığın soyut biçimde ileri sürülmesini sağlayan bir yol olarak düzenlenmemiştir.
67. Başvurucunun, ihlal iddiasının dayanağı olan tüm olayları göstermesi, başvuruyu aydınlatacak ve hükmün esasını etkileyecek argümanları destekleyici tüm belgeleri başvuru dilekçesine eklemesi gerekir. Şayet bir belge elde edilememişse, bunun da nedenleri açıklanmalıdır. Somut başvuruda başvurucu bu koşulları yerine getirmeyerek iddialarını temellendirmediğinden başvurusunun esasının incelenmesi imkânı bulunmamaktadır (B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 26).
68. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının kanıtlanamamış olması nedeniyle, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Aydın 1. İdare Mahkemesinin 16/2/1999 Tarihli Kararının Uygulanmamasına İlişkin Mülkiyet ve Adil Yargılanma Haklarının İhlali İddiası
69. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“…Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.”
70. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”
71. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, “ikincil nitelikte bir kanun yolu” olup bu yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
72. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır.
73. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği, başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarını öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu mercilere sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 19).
74. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler önünde dayanılmayan iddialar Anayasa Mahkemesi önünde şikâyet konusu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).
75. Başvuru konusu olayda, başvurucu, S.K. tarafından, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine Aydın 1. İdare Mahkemesinde açılan dava sonunda özelleştirme işleminin iptal edildiğini, Danıştay tarafından kararın onandığını ve karar düzeltme isteminin reddedilmesi üzerine hükmün kesinleştiğini, buna rağmen iptal kararının uygulanmadığını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
76. Adalet Bakanlığı, başvurucunun anılan ihlal iddialarına karşı görüş sunmamıştır.
77. Yukarıda ayrıntılarıyla anlatıldığı üzere Mahkeme kararlarının uygulanmaması, başvurucuların mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlali sonucunu doğurabilir (§§ 37-43).
78. Başvurucunun çalıştığı TESTAŞ Genel Müdürlüğünün, Özelleştirme Yüksek Kurulunun 20/10/1995 tarihli kararıyla özelleştirilmesi işlemine karşı S.K. tarafından, 1995 yılında Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine Aydın 1. İdare Mahkemesinde iptal davası açılmış, Mahkemece, 16/2/1999 tarihinde, dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Davalının temyizi üzerine, Danıştay Onuncu Dairesinin 24/9/2001 tarihli ilâmıyla hüküm onanmış ve karar düzeltme isteminin aynı Daire tarafından reddedildiği 31/1/2005 tarihinde karar kesinleşmiştir.
79. Başvurucunun, TESTAŞ Genel Müdürlüğünün özelleştirilmesi işlemine karşı herhangi bir dava açmadığı, ayrıca Aydın 1. İdare Mahkemesince verilen iptal kararından önce 26/4/1998 tarihinde başvurucunun iş akdine son verildiği, başvurucunun işe iade davası açmadığı yalnızca işçi tazminatları ve alacaklarının tahsili amacıyla Ankara 5. İş Mahkemesinde dava açtığı ve bu dava sonunda verilen kararın da özelleştirme işleminin iptaline dair kararın kesinleşmesinden önce Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 17/9/2002 tarihinde onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır. Özelleştirme işleminin iptali amacıyla Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine başvurucunun süresi içinde açtığı herhangi bir dava olmadığı gibi Ankara 5. İş Mahkemesinde ve Aydın 1. İdare Mahkemesinde açtığı davalarda da bu iddiasını ileri sürmediği, bu şekilde olağan kanun yollarına başvurmadığı, dolayısıyla hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yollarını usulünce tüketmeden bireysel başvuruda bulunduğu belirlenmiştir.
80. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından, hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yolları usulüne uygun olarak tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Aydın 1. İdare Mahkemesinin 26/2/2009 Tarihli Kararına İlişkin Adil Yargılanma Hakkının İhlali İddiası
81. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
82. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
83. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
84. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
85. Somut olayda başvurucu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine Aydın 1. İdare Mahkemesinde açtığı davanın süre aşımı nedeniyle reddedildiğini, alacağını halen tahsil edemediğini ve özelleştirme işleminin 31/1/2005 tarihi itibarıyla iptal edilmesine rağmen uygulanmadığını, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının kusurlu fiilleri sonucu alacağını alamadığını, hatalı ve kanuna aykırı özelleştirme işlemi yapıldığının Mahkeme kararı ile ortaya çıktığını, buna rağmen davanın reddine karar verildiğini belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
86. Adalet Bakanlığı, başvurucunun Aydın 1. İdare Mahkemesinde açtığı davanın süre aşımı nedeniyle reddedildiğini, dolayısıyla süresi içinde yargı mercilerine başvuruda bulunmadığının ortaya çıktığını, bu nedenle yargısal yolların tüketilip tüketilmediğinin değerlendirilmesi gerektiğini bildirmiştir.
87. Başvurucu, Adalet Bakanlığı görüşüne katılmadığı belirterek ihlal iddialarının tekrar etmiştir.
88. Başvurucu, 3/7/2007 tarihinde Aydın 1. İdare Mahkemesinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine açtığı davada, davalının hizmet kusurunun bulunduğunu ileri sürerek, Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü dışında diğer borçludan tahsil edemediği tazminatın ödenmesini talep etmiştir.
89. Aydın 1. İdare Mahkemesi, 26/2/2009 tarihli kararında, başvurucunun Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı davanın Özelleştirme İdaresi Başkanlığına ilişkin kısmının görevsizlik nedeniyle reddedildiği ve bu kararın kesinleştiği tespitini yaptıktan sonra, "görevsiz yargı yerine açılan davada, idari yargı mercilerinin görevli olduğundan bahisle verilen kararın kesinleşmesinden itibaren 30 günlük dava açma süresi içinde görevli idari yargı mercilerinde dava açılması gerekirken, Ankara 5. İş Mahkemesince verilen kararın kesinleşmesinden yaklaşık 5 sene sonra yapılan başvurunun, zaman aşımına uğramış dava açma süresini ihya etmeyeceğinin açık olduğu" gerekçesiyle süre aşımı yönünden davayı reddetmiştir.
90. Temyiz üzerine, Danıştay Onikinci Dairesinin, 29/11/2011 tarihli ilâmında, "Tazminat talebini oluşturan davacının kıdem tazminatı ve sair alacaklarının TESTAŞ Aydın Tesislerinin özelleştirilmesi sırasında idarenin kusurlu hareket ettiği savına dayalı olarak talep edildiği, bu durumda, davanın özelleştirmeye ilişkin işlemle doğduğu ve davacının zararının doğduğunu öğrendiği tarih olan iş akdinin feshinden sonra 2577 sayılı Kanun’un 12. maddesinde öngörülen dava açma süresinde dava açmadığı anlaşıldığından, davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenme olanağı bulunmamaktadır" denmek suretiyle ve farklı bir gerekçeyle İlk Derece Mahkemesi kararı onanmıştır.
91. Başvurucunun karar düzeltme talebi, aynı Dairenin, 26/11/2013 tarihli ilâmı ile reddedilerek kesinleşmiştir.
92. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemesi ve Danıştay tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
93. Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemesi tarafından dinlenmediğine ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkemenin ve Danıştayın kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.
94. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi ve Danıştay kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de içermediği anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
d. Aydın 1. İdare Mahkemesinin 26/2/2009 Tarihli Kararına İlişkin Mülkiyet Hakkının İhlali İddiası
95. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
96. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
97. Anılan Anayasa ve Kanun hükümleri uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, “ikincil nitelikte bir kanun yolu” olup bu yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
98. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde, ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır.
99. Bireysel başvurunun ikincil niteliği gereği, başvurucunun, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarını öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtları zamanında bu mercilere sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. Bu şekilde olağan denetim mekanizmaları önünde ileri sürülüp takip edilmeyen temel hak ve özgürlüklerin ihlaline ilişkin iddialar, Anayasa Mahkemesi önünde bireysel başvuru konusu yapılamaz (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 19).
100. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve genel mahkemeler önünde dayanılmayan iddialar Anayasa Mahkemesi önünde şikâyet konusu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan yeni bilgi ve belgeler de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).
101. Başvuru konusu olayda, başvurucu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine Aydın 1. İdare Mahkemesinde açtığı davanın süre aşımı nedeniyle reddedildiğini, alacağını halen tahsil edemediğini ve özelleştirme işleminin 31/1/2005 tarihi itibarıyla iptal edilmesine rağmen iptal kararının uygulanmadığını, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının kusurlu fiilleri sonucu alacağını alamadığını, hatalı ve kanuna aykırı özelleştirme işlemi yapıldığının Mahkeme kararı ile ortaya çıktığını, buna rağmen davanın reddine karar verildiğini belirterek, mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
102. Adalet Bakanlığı, başvurucunun Aydın 1. İdare Mahkemesinde açtığı davanın süre aşımı nedeniyle reddedildiğini, bu nedenle yargısal yolların tüketilip tüketilmediğinin değerlendirilmesi gerektiğini bildirmiştir.
103. Başvurucu, Adalet Bakanlığı görüşüne katılmadığı belirterek ihlal iddialarını tekrar etmiştir.
104. Başvurucu, 3/7/2007 tarihinde Aydın 1. İdare Mahkemesinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine açtığı davada, davalının hizmet kusurunun bulunduğunu ileri sürerek, Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü dışında diğer borçludan tahsil edemediği tazminatın ödenmesini talep etmiştir.
105. Aydın 1. İdare Mahkemesi, 26/2/2009 tarihli kararıyla Ankara 5. İş Mahkemesince verilen kararın kesinleşmesinden yaklaşık beş sene sonra yapılan başvurunun, zaman aşımına uğramış dava açma süresini ihya etmeyeceğinin açık olduğu gerekçesiyle süre aşımı yönünden davayı reddetmiştir (§ 22).
106. Temyiz üzerine, Danıştay Onikinci Dairesinin, 29/11/2011 tarihli ilâmında, başvurucunun zararının doğduğunu öğrendiği tarih olan iş akdinin feshinden sonra 2577 sayılı Kanun’un 12. maddesinde öngörülen dava açma süresinde dava açmadığı anlaşıldığından, davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenme olanağı bulunmadığı belirtilerek ve farklı bir gerekçeyle İlk Derece Mahkemesi kararı onanmıştır (§ 23).
107. Başvurucunun karar düzeltme talebi, aynı Dairenin, 26/11/2013 tarihli ilâmıyla reddedilerek kesinleşmiştir.
108. Başvurucunun, Aydın 1. İdare Mahkemesinde açtığı davanın süre aşımı nedeniyle reddedildiği dikkate alındığında, hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yollarını usulünce tüketmediği ve süresi içinde dava açmadığı, bu şekilde süresinde olağan kanun yollarına başvurmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun, hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yollarını usulünce tüketmeden bireysel başvuruda bulunduğu belirlenmiştir.
109. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından, hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yolları usulüne uygun olarak tüketilmeden mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
e. Ankara 5. İş Mahkemesinde Açılan Davanın Makul Sürede Tamamlanmadığı İddiası
110. 6216 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, 23/9/2012 tarihinden sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılacak bireysel başvuruları inceler.”
111. Anılan Kanun hükmü uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup, Mahkeme, ancak bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları inceleyebilir. Niteliği itibarıyla kamu düzenine ilişkin olan bu başvuru şartını taşımayan bireysel başvuruların incelenebilmesi mümkün değildir.
112. Başvuru konusu olayda, başvurucu, 17/10/2000 tarihinde Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı dava tarihinden itibaren yargılama sürecinin devam ettiğini ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
113. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, işçi alacaklarının ve tazminatlarının tahsili amacıyla açılan davada, 5521 sayılı Kanun ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 49).
114. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
115. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih, 17/10/2000 tarihidir.
116. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
117. Somut olayda, başvurucu tarafından 17/10/2000 tarihinde Ankara 5. İş Mahkemesinde açılan dava sonunda 12/11/2001 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, temyiz üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 17/9/2002 tarihli ilâmıyla onanarak aynı tarihte hüküm kesinleşmiştir. Anılan hükme dayalı olarak Manisa 2. İcra Müdürlüğünde yapılan ilamlı icra takibi üzerine borçlu Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünce 22/4/2002 tarihinde icra takibine konu borç ödenmiştir. Başvurucunun, aleyhine icra takibi yaptığı Taiwan Firstohmn Elektronik San. ve Tic. A.Ş. hakkındaki icra takibi ise devam etmektedir. Anılan şirketin özel hukuk tüzel kişisi olduğu ve aleyhine yapılan icra takibine rağmen alacağın tahsil edilememesinde İcra Müdürlüğüne atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığı, dolayısıyla yargılama sürecinin, kamu kurumu niteliğindeki Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünce 22/4/2002 tarihinde yapılan ödeme ile sona erdiği kabul edilmiştir. Bu durumda başvuru, zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında kalmaktadır.
118. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu kararın 23/9/2012 tarihinden önce kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
f. Aydın 1. İdare Mahkemesinde Açılan Davanın Makul Sürede Tamamlanmadığı İddiası
119. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
120. Başvurucu, 17/10/2000 tarihinde Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı dava tarihinden itibaren yargılama sürecinin devam ettiğini belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
121. Adalet Bakanlığı, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvurunun bu kısmı hakkında görüş sunulmayacağını bildirmiştir.
122. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
123. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
124. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekir. Hukuk sisteminde yer alan mevzuat hükümleri gereğince “kamu hukuku” alanına dâhil olan, ancak sonucu itibarıyla özel nitelikteki haklar ve yükümlülükler üzerinde belirleyici olan uyuşmazlıkları konu alan davalar da Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesinin koruması kapsamına girmektedir. Bu anlamda, belirtilen düzenlemelerde yer verilen güvenceler, başvurucunun, haklarına zarar verdiğini iddia ettiği idari bir karardan doğan zararlarının tazmini amacıyla açtığı tam yargı davalarına da uygulanacaktır. Başvuruya konu davanın, özelleştirme işleminde kusuru olduğu iddiasıyla Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine açılan tam yargı davasındaki somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 44).
125. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olmakla beraber, bazı özel durumlarda girişimin niteliği göz önünde tutularak uyuşmazlığın ortaya çıktığı daha önceki bir tarih başlangıç tarihi olarak kabul edilebilmektedir. Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun, işçilik tazminatlarının ödenmesi talebiyle Özelleştirme İdaresi Başkanlığına başvurduğu 17/4/2007 tarihidir.
126. Başvurucu her ne kadar Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı dava tarihinden itibaren yargı sürecinin devam ettiğini ileri sürmüşse de başvurucu tarafından Ankara 5. İş Mahkemesinde açılan dava sonunda verilen karara yönelik olarak zaman bakımından kabul edilemezlik kararı verildiği dikkate alındığında, makul sürede yargılama yapılmadığı iddiası Aydın 1. İdare Mahkemesinde açılan dava tarihinden önce Özelleştirme İdaresi Başkanlığına başvuruda bulunulduğu 17/4/2007 tarihinden itibaren değerlendirilmiştir.
127. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Somut başvuru açısından bu tarih, Mahkemece verilen karara yönelik karar düzeltme isteminin Danıştay Onikinci Dairesi tarafından reddedildiği 26/11/2013 tarihidir.
128. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, başvurucunun, 17/4/2007 tarihinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığına başvurarak işçilik tazminatlarının ödenmesini talep ettiği ve bu talebin reddedilmesi üzerine 3/7/2007 tarihinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine Aydın 1. İdare Mahkemesinde açtığı tam yargı davasında Mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları incelenmiş, Ankara 5. İş Mahkemesi dava dosyası değerlendirilerek, 26/2/2009 tarihinde süre aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Temyiz üzerine, Danıştay Onikinci Dairesinin 29/11/2011 tarihli ilâmıyla hüküm onanmış ve karar düzeltme isteminin aynı Daire tarafından reddedildiği 26/11/2013 tarihinde hüküm kesinleşmiştir.
129. Hukuk sistemimizde idari yargı alanında yer alan uyuşmazlıklara ilişkin dava sürelerinin makul yargılama süresini aştığı yönündeki tespitlere, AİHM kararlarında yer verilmiş olup, özellikle idari yargı alanındaki yapısal sorunlar ve Danıştay nezdinde temyiz ve karar düzeltme incelemelerinde geçirilen uzun yargılama sürelerinin ihlal kararlarına temel oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda idari yargı makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümleri de göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 54-60).
130. Başvuruya konu davaya bir bütün olarak bakıldığında, 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu altı yıl yedi ay dokuz günlük yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
131. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
132. Başvurucu, 30.163,79 TL maddi, 25.000,00 TL manevi tazminat ödenmesini talep etmiştir.
133. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
134. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin altı yıl yedi ay dokuz günlük yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya net 5.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
135. Başvurucu tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
136. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Ankara 5. İş Mahkemesi kararının uygulanmamasına ilişkin mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlali iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Aydın 1. İdare Mahkemesinin 16/2/1999 tarihli kararının uygulanmamasına ilişkin mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlali iddiasının “başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Aydın 1. İdare Mahkemesinin 26/2/2009 tarihli kararına ilişkin adil yargılanma hakkının ihlali iddiasının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Aydın 1. İdare Mahkemesinin 26/2/2009 tarihli kararına ilişkin mülkiyet hakkının ihlali iddiasının“başvuru yollarının tüketilmemiş olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Ankara 5. İş Mahkemesinde açılan davanın makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddiasının“zaman bakımından yetkisizlik” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Aydın 1. İdare Mahkemesinde açılan davanın makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
7. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 5.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
25/2/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.