TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SÜREYYA İLHAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2617)
|
|
Karar Tarihi: 11/12/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Zühtü ARSLAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Süreyya İLHAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Ali AYDEMİR
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, 6/11/2009 tarihinde Kızıltepe Asliye Hukuk Mahkemesinde
sigorta şirketine karşı açmış olduğu tazminat davasının makul sürede
sonuçlandırılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 28/2/2014 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksiklik
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca,
22/5/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak
üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 11/7/2014 tarihinde,
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
Adalet Bakanlığının 14/5/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası
içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, kocasının
trafik kazasında vefat etmesi üzerine sigorta şirketi aleyhine 6/11/2009
tarihinde Kızıltepe 1.Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açmıştır.
8. Kızıltepe Asliye Hukuk
Mahkemesi, 30/6/2010 tarih ve E.2009/831, K.2010/575 sayılı ilamıyla davanın
kabulüne ve başvurucuya tazminat ödenmesine karar vermiştir.
9. Kararın temyiz
edilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 1/11/2011 tarih ve E.2010/10030,
K.2011/10170 sayılı ilamıyla, İlk Derece Mahkemesi kararının tebliğ edildiğine
ilişkin belgeye dosyada rastlanılamadığından, temyizin süresinde yapılıp
yapılmadığının anlaşılamadığını belirterek, yerel mahkeme hükmü başvurucuya
tebliğ edilmiş ise tebliğ belgesinin dosyaya konulması ya da kayıtlar üzerinde
inceleme yapılmak suretiyle tebliğ tarihinin saptanması, aksi halde gerekçeli
kararın davalıya usulen tebliği ile temyiz süresi beklendikten sonra temyiz
incelemesi yapılmak üzere dosyanın Mahkemesine geri çevrilmesine karar
vermiştir.
10. Eksikliğin
tamamlanmasından sonra Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 15/5/2012 tarih ve
E.2012/3339, K.2012/6207 sayılı ilamıyla kararı onamıştır.
11. Onama kararına karşı davalılar tarafından karar düzeltme
yoluna başvurulmuştur.
12. Yargıtay 17. Hukuk
Dairesi, 29/11/2012 tarih, E.2012/14509, K.2012/13322 sayılı ilamıyla karar
düzeltme isteminin süresinde yapılıp yapılmadığı anlaşılamadığından dosyanın
Mahkemesine geri çevrilmesine karar vermiştir.
13. Eksikliğin
tamamlanmasından sonra Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 23/1/2014 tarih ve
E.2013/17853, K.2014/798 sayılı ilamıyla karar düzeltme isteminin reddine karar
vermiştir.
14. Yargıtay kararının
başvurucuya tebliğ edilmediği anlaşılmıştır.
15. Başvurucu, 28/2/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
16. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi, 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı mülga
Borçlar Kanunu’nun 41. maddesi, 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları
Trafik Kanunu'nun 90. ve 99. maddeleri.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
17. Mahkemenin 11/12/2014
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 28/2/2014 tarih ve 2014/2617
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, 6/11/2009 tarihinde
Kızıltepe Asliye Hukuk Mahkemesinde sigorta şirketine karşı açmış olduğu
tazminat davasının makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
19. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi
sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar
verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
20. Başvurucu, 6/11/2009 tarihinde
Kızıltepe Asliye Hukuk Mahkemesinde sigorta şirketine karşı açmış olduğu
tazminat davasının makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek, adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
21. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali
iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün
olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya
çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar,
Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da
unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme
yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin
6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin
lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer
vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma
hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının
kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
22. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla
sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın
süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken
kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
23. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6.
maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul
sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu tazminat davasında, 1086
sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan
usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve
yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 49).
24. Medeni hak ve yükümlülüklerle
ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı
kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye
başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, somut başvuru
açısından bu tarih 6/11/2009
tarihidir.
25.
Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde
yargılamanın sona erme tarihidir. (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Bu
kapsamda, somut yargılama faaliyeti açısından sürenin bitiş tarihinin, Yargıtay
17. Hukuk Dairesinin karar düzeltme talebinin reddine karar verdiği 23/1/2014
tarihi olduğu anlaşılmaktadır.
26. Başvuruya konu yargılama sürecinin
incelenmesinde, yargılamanın konusunun başvurucunun eşinin trafik kazasında
vefat etmesi üzerine sigorta şirketi aleyhine açtığı tazminat davasına ilişkin
olduğu, 6/11/2009 tarihinde açılan davanın yargılama sürecinde karar tarihi olan 30/6/2010 tarihine kadar 7 ay 24 gün
süren yargılama sürecinde toplam 6 duruşma yapıldığı, bu süre içerisinde,
22/12/2009 tarihli duruşmada destekten yoksun kalma tazminatının tespiti
amacıyla bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verildiği ve 26/5/2010
tarihli duruşmada bilirkişi raporunun okunduğu, 30/6/2010 tarihinde davanın
kabulüne karar verildiği, bu kararın, temyiz incelemesi neticesinde
Yargıtay 17. Hukuk Dairesince 15/5/2012 tarihinde onandığı, onama kararına
karşı yapılan karar düzeltme talebinin aynı Daire tarafından eksiklik olduğu
gerekçesiyle 29/11/2012 tarihinde geri çevrildiği, daha sonra yapılan karar düzeltme
talebinin de aynı Daire tarafından 23/1/2014 tarihinde reddedilmesiyle kararın
kesinleştiği anlaşılmaktadır.
27. Yargılama sürecinde başvurucu vekilinin, iki duruşmaya
gelmediği ve mazeret bildirdiği, ancak anılan duruşmalarda Mahkemece yazılan talimat
ve yazı cevaplarının beklenmesine karar verildiği, dolayısıyla başvurucunun
davanın uzamasına sebebiyet vermediği anlaşılmıştır.
28. 6100 sayılı Kanun’un
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin
etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde
bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar
verilmiştir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-64).
29. Başvuruya konu davadaki taraf sayısı ve
davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya
konu yargılamanın karmaşık olmadığını ortaya koymaktadır. Mülga 1086 sayılı
Kanun ve 6100 sayılı Kanun hükümlerine tabi bir yargılama sürecine ilişkin
somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön
bulunmadığı ve dört yıl iki ay on yedi gün devam eden yargılama sürecinde makul
olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
30.
Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
31.
Başvurucu, 20.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini
talep etmiştir.
32. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar
başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa,
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere
dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
33. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa
ilişkin dört yıl iki ay on yedi günlük yargılama süresi nazara alındığında,
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek
olan manevi zararı karşılığında başvurucuya net 2.750,00 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
34. Başvurucu tarafından maddi tazminat
talebinde bulunulmuş olup, mevcut başvuruda Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal
edildiği tespit edilmiş olmakla beraber, tespit edilen ihlalle iddia edilen
maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucunun
maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
35. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca
tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 2.750,00 TL
manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin
REDDİNE,
D. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
11/12/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.