TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FEHMİ KAPAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2727)
|
|
Karar Tarihi: 20/7/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucu
|
:
|
Fehmi KAPAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Çağlayan
ERGİNAY
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, aynen teslim ve alacak davasında usul ve kanuna
aykırı karar verilmesi, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/3/2014 tarihinde yapılmıştır.
3.Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden
sonra Komisyona sunulmuştur.
4.Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6.Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu ile S.İ.D. isimli şahıs arasında düzenlenen
10/8/2006 tarihli Ticari Taksi Şoförü Çalıştırma Sözleşmesinde (Sözleşme),
S.İ.D. başvurucuya ait 06/T/3036 plakalı ticari taksiyi 2 yıllığına kiralamış,
kasa bedeli olarak başvurucuya 21.000 TL ödemiştir.
9.S.İ.D., Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesine 19/6/2007
tarihinde açtığı davada, Sözleşme gereği başvurucuya kasa bedeli ödediği gibi
toplam 15.000 TL bedelli 24 adet senet verdiğini, iki ay sonra araç şoförünün Sözleşme'yi ele geçirerek aracı başvurucuya teslim etmeye
çalıştığını, başvurucunun 3. kişilere borcu nedeniyle aracın haczedilerek parka
çekildiğini, bu süreçte aracı işletemediğini, Ankara 36. Noterliğinden
gönderdiği ihtarname ile Sözleşme'yi feshettiğini,
kasa bedeli ve mahrum kalınan kârı talep ettiğini, başvurucunun tazminat
ödemediğini, senetleri de iade etmediğini belirterek öncelikle aracın
teslimine, olmadığı takdirde kasa bedeli ve mahrum kalınan kârın başvurucudan
tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
10. Mahkeme 25/10/2011 tarihli kararında, Sözleşme'ye
konu aracın davalının borcu nedeniyle fiilen haczedilmesinden dolayı davalı
tarafça Sözleşme'deki edimin yerine getirilmediğini,
bu açıdan davacının Sözleşme'yi feshetmekte haklı
olduğunu, araç kasa bedeli olarak davalıya ödediği 21.000 TL'yi geri
isteyebileceğini, Sözleşme'de fesih durumunda mahrum
kalınan kârın isteneceğine dair açık hüküm bulunmadığını belirterek kasa bedeli
olan 21.000 TL üzerinden davayı kabul etmiştir.
11. Temyiz üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 22/5/2012 tarihli
kararında, davacının aracın kasasına yönelik isteminin terditli
olduğunu, öncelikle aracın aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde ödenmiş olan
21.000 TL bedelin tahsilini istediğini, davalının da yargılama sırasında
muhafazadan kurtarılan aracı davacıya teslim etmeye hazır olduğunu beyan
ettiğini, bu açıdan davacının asıl talebi olan aynen iade konusunda bir
inceleme ve değerlendirme yapılmadan doğrudan yardımcı talep hakkında karar
verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek hükmü bozmuştur.
12. Bozma kararına uyan Mahkeme 4/10/2012 tarihli kararında,
bozmadan sonra davacı vekilinin duruşmada, aracın teslimine yönelik bir
beyanının olmadığını, varsa da bu talebinden vazgeçtiğini belirterek terditli talep niteliğinde olan kira, kasa bedeli ve mahrum
kalınan kar talebini değerlendirmiş, bozmadan önceki karar gerekçesini (bkz. §
11) yineleyerek davayı kısmen kabul etmiştir.
13. Temyiz üzerine karar,Yargıtay
6. Hukuk Dairesinin 21/5/2013 tarihli kararıyla onanmıştır.
14.Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 14/1/2014 tarihli
kararıyla reddedilmiştir.
15. Ret kararı 6/2/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş ve
3/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 20/7/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
17.Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
18. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
19.Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak davanın
ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas
alınır (Güher Ergun ve diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
20. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
21. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda Ankara 17. Asliye Hukuk
Mahkemesinde 19/6/2007 tarihinde açılan davada yargılama süreci Yargıtay 6.
Hukuk Dairesinin 14/1/2014 tarihli karar düzeltme talebinin reddine ilişkin
verdiği kararla tamamlanmıştır. Bu nedenle yargılamanın bu kadar süre uzamasını
gerektirecek karmaşık niteliği bulunmayan ve başvurucunun yargılamanın
uzamasında önemli bir etkisinin de tespit edilmediği başvuru konusu davada
yaklaşık 6 yıl 6 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak
gerekir.
22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
23. Başvurucu, yargılama sırasında farklı celselerde aracın
teslimine yönelik davacının asli talebini kabul ettiğini ancak bu beyanın
dikkate alınmadığını, kabul beyanının Mahkemeyi bağlayacağını ve Mahkemenin
buna göre karar vermek zorunda olduğunu, dava süresince araç üzerine konulan
ihtiyati tedbir nedeniyle aracın çalışmadığını, kabul beyanı dikkate alınmadığı
için işlemiş faiz yönünden de zarara uğradığını belirterek Anayasa'nın 35. ve
36. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesindegüvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği
iddiasının, aynen teslim ve alacak davasının koşulları açısından mahkemece
yapılan değerlendirmelerin sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmış, bu nedenle
iddiaların adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna
ulaşılmıştır.
25. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
açık bir keyfîlik içermesi ve bu durumun
kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş
olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular açıkça keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz, Recep Gündüz, B. No:
2012/1027, 12/2/2013, § 26).
26. Başvurucunun ihlal iddialarının, yukarıda belirtilen içtihat
kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğindedir. Somut olayda Mahkeme, başvurucu
ve davalı tarafın iddia ve savunmalarını incelemiş, ilgili Kanun hükümlerini
somut olay çerçevesinde değerlendirmek (bkz. § 12) suretiyle davanın kısmen
kabulüne karar vermiştir. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde,
iddiaların özünün Derece Mahkemeleri tarafından hukuk kurallarının ve
delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas
itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
27. Açıklanan nedenle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
28.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
29. Başvurucu 600.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminata
karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
30. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
31. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 7.200 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
32. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 7.200 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesine
(E.2012/405 K.2012/515) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
20/7/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.