TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CAVİT ÖZGÜREL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/475)
|
|
Karar Tarihi: 20/7/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Volkan
ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Cavit
ÖZGÜREL
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; mali haklara ilişkin olarak açılan davada hukuka
aykırı karar verilmesi, kararlarda yeterli gerekçe bulunmaması ve yargılamanın
makul sürede tamamlanmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 2/1/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve
bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını
bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu emniyet müdürü olarak görev yapmakta iken emekliye
ayrılmış ve üyesi olduğu Polis Bakım ve Yardım Sandığı (Sandık) ile başvurucunun
ilişiği kesilmiştir. Başvurucu, Sandık tarafından yapılan ödemenin yeterli
olmadığı iddiasıyla 120.000 TL tutarında ikramiyenin faiziyle birlikte tarafına
ödenmesi için dava açmıştır.
9. Ankara 11. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 19/10/2004 tarihli kararıyla
davayı görev yönünden reddetmiştir. Danıştay Onuncu Dairesi 26/6/2006 tarihli
kararıyla görev ret kararını, faiz istemi yönünden onamış, ikramiyeye ilişkin
istem yönünden bozmuştur.
10. Mahkeme 24/7/2008 tarihli kararı ile bozma kararına
uymuştur. Bozulan kısım yönünden dosyayı inceleyen Mahkeme, başvurucunun Polis
Bakım ve Yardım Sandığı Ortaklık Sosyal Yardımlar ve Borç Verme Yönetmeliği
(Yönetmelik) kapsamında yer almayan talebinin yerine getirilmemesi üzerine
açılan davanın yasal dayanağı olmadığı gerekçesiyle ret kararı vermiştir.
11. Söz konusu karar, Danıştay Onuncu Dairesinin 28/9/2011
tarihli kararıyla onanmış ve karar düzeltme istemi aynı Dairenin 26/9/2013
tarihli kararıyla reddedilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 20/7/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
13. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
15. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013,
§§ 45, 47).
16. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
17. Anılan ilkeler, Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar ve somut başvuruya konu yargılama sürecinin niteliği dikkate
alındığında yaklaşık 9 yıl 4 aylık yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna
varmak gerekir.
18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
19. Başvurucu; temyiz ve karar düzeltme aşamalarında kısa
kararla taleplerinin reddedildiğini, Yönetmelik'e yönelik iddialarının
karşılanmadığını belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmektedir.
20. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak açıkça gerekçeli karar
hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine
"adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede,
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan
adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar
hakkının da dâhil olduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) birçok
kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen
adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının
kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu,
B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
21. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu,
§ 76).
22. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme
sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip
incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına
verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de
gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve
diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
23. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt
verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine
sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013,
§ 56) davanın esas sorunlarının incelenmiş olduğu gerekçeli karardan
anlaşılmalıdır.
24. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği
davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut
bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması,
başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde
davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile
yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve
diğerleri, § 35).
25. Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu
kabul ettiği bir husus hakkında “ilgili ve yeterli bir yanıt” vermemesi veya
yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız
bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).
26. Öte yandan temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin
kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir
atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus, temyiz
merciinin bir şekilde temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini,
derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu
göstermesidir (Yasemin Ekşi, §
57).
27. Somut olayda, yapılan açık yargılama sonunda tarafların
davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalarının tartışılarak
karar verildiği, kararda da hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu
görülmektedir. Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, değerlendirme
konusu hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli
karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
28. Ayrıca başvurucu, Yönetmelik'e yönelik iddialarının
karşılanmadığını ileri sürmekte ise debireysel
başvuruya konu yargılama süreci dosya içeriğinden anlaşıldığı üzere
Yönetmelik'in iptali için açılmış bulunan bir davaya ilişkin değildir.
Başvurucu, tarafına eksik ödeme yapıldığı iddiasıyla hak ettiğini ileri sürdüğü
ikramiyenin ödenmesi için dava açmıştır. Kaldı ki başvurucunun, yargı makamları
tarafından davasının yanlış nitelendiği yönünde bir iddiası da bulunmamaktadır.
Mahkemeden, iptali istenmemiş olan bir işlemin hukuka uygunluğunu veya
aykırılığını tespit ederek bu yönde karar verilmesinin beklenemeyeceği de
açıktır. Bu bağlamda ikramiye ödemesinin hukuki şartlarına ve kapsamına ilişkin
olarak yapılan değerlendirme ile verilen hükmün gerekçeli karar hakkına yönelik
bir ihlale vücut vermediğinin açık olduğu anlaşılmaktadır.
29. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil
Olmadığına İlişkin İddia
30. Başvurucu; hukuka aykırı karar verildiğini, uzun yıllar
yaptığı ödeme sonucu verilen ikramiyenin hakkaniyete uygun olmadığını ileri
sürmektedir.
31. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu
kapsamda değildir (Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
32. Somut olayda iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı incelenerek
ilgili kısımları yukarıda belirtilen (bkz. § 10) gerekçe ile Mahkemece
24/7/2008 tarihinde hüküm kurulmuştur. Danıştay Onuncu Dairesi tarafından da
delillerin Mahkemece takdir edilerek karar verildiği ve takdirde de bir
isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle karar onanmıştır.
33. Başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, Derece
Mahkemesince delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına
ilişkin olup Mahkeme kararında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate
alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.
34. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir..
D. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
36. Başvurucu, 2.000 TL maddi ve 1.000 TL manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
37. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
38. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya istemiyle bağlı kalınarak net 1.000 TL manevi tazminat
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
39. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının
ihlali ile maddi zarar arasında illiyet bağı kuracak herhangi bir belge
sunmamış olduğundan maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
40. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan
yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Yargılamanın sonucu
itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 1.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Ankara 11. İdare Mahkemesine
(E.2007/891, K.2008/1910)GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/7/2017
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.