logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Halit Paksoy [2.B.], B. No: 2014/2794, 7/3/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HALİT PAKSOY BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/2794)

 

Karar Tarihi: 7/3/2019

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör Yrd.

:

Tuğba YILDIZ

Başvurucu

:

Halit PAKSOY

Vekilleri

:

Av. Hülya SARSAM

 

 

Av. Mehmet Recai BAĞCI

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında talep edilen tazminatın kabul edilmemesi, idari ve yargısal sürecin makul sürede sonuçlandırılmaması ve yargılamayı yapan mahkemenin tarafsız olmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının; kaçırılma nedeniyle mahrum kaldığı maaş alacaklarının ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 4/3/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu; geçici köy korucusu olarak görev yapmakta iken Şırnak'ın Uludere ilçesi Küçükkurt Tepe mevkiinde 22/8/1994 tarihinde terör örgütü mensupları ile girilen çatışma sonrasında örgüt mensupları tarafından kaçırıldığını, terör örgütü tarafından Kuzey Irak’a götürüldüğünü ve burada uzun süre alıkonulduğunu iddia etmiştir.

9. Başvurucu 11/10/1994 tarihli Şırnak Valiliğinin oluru ile geçici köy koruculuğu görevine son verildiğini belirtmiştir.

10. Başvurucu, Türkiye Cumhuriyeti ile Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) tarafından ortak yürütülen Gönüllü Geri Dönüş programı kapsamında 1997 yılı Kasım ayında Kuzey Irak’tan Türkiye’ye dönüş yaptığını ifade etmiştir.

11. Başvurucu 6/12/2006 tarihinde, oluşan zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanması talebiyle Şırnak Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvurmuştur.

12. Komisyon 1/2/2007 tarihli kararında, başvurucunun zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilebilmesi için yeterli belge ve delil olmadığını belirterek talebin reddine karar vermiştir.

13. Başvurucu tarafından belirtilen ret işlemi aleyhine iptal ve tam yargı davası açılmıştır.

14. Mardin İdare Mahkemesinin 3/11/2009 tarihli kararı ile davanın reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun ileri sürdüğü maddi zararın "terör örgütü mensupları tarafından kaçırıldığı gerekçesiyle valilik tarafından görevine son verilmesine ilişkin işlem" olduğu anlaşılarak söz konusu işlemden kaynaklanan maddi zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesine olanak bulunmadığı, ayrıca 5233 sayılı Kanun'da manevi tazminata yer verilmemiş olması nedeniyle başvurucunun dört yıl boyunca terör örgütünce esir olarak tutulması nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü manevi zararın da 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanamayacağı belirtilerek dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu ifade edilmiştir.

15. Başvurucunun temyizi üzerine Danıştay Onbeşinci Dairesinin 28/2/2013 tarihli kararı ile dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği belirtilerek kararın onanmasına hükmedilmiştir.

16. Başvurucunun karar düzeltme istemi aynı Dairenin 26/11/2013 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Başvurucu 4/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

17. 5233 sayılı Kanun’un 1. maddesi şöyledir:

 “Bu Kanunun amacı, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.”

18. 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesi şöyledir:

 “Bu Kanun,3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsar.”

19. 5233 sayılı Kanun’un 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle değişik 7. maddesi şöyledir:

 “Bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla karşılanabilecek zararlar şunlardır:

a) Hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar.

b) Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri.

c) Terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddî zararlar.”

20. 5233 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “7 nci maddede belirtilen zararlar, zarar görenin beyanı, adlî, idarî ve askerî mercilerdeki bilgi ve belgeler göz önünde tutularak olayın oluş şekli ve zarar görenin aldığı tedbirlere göre, zarar görenin varsa kusur veya ihmalinin de göz önünde bulundurulması suretiyle,hakkaniyete ve günün ekonomik koşullarına uygun biçimde komisyon tarafından doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığı ile belirlenir.”

21. 5233 sayılı Kanun’un 4., 6., 8., geçici 1., geçici 3., geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki kararın 1. maddesi.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Mahkemenin 7/3/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Tarafsız Mahkemede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

23. Başvurucu, eksik inceleme yaparak ve sunduğu delilleri aleyhine değerlendirerek karar veren derece mahkemelerinin tarafsız olmadığını iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

24. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurularda benzer iddialar daha önce bireysel başvuruya konu olmuş ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği kararlarında, başvurulara konu yargılamalarda hâkimin tarafsızlığına ilişkin karineyi ortadan kaldıracak şekilde yargılamayı yürüten hâkimin taraflardan birine yönelik ön yargılı ve taraflı bir tutumu, kişisel bir kanaati veya menfaati, bu bağlamda kişisel bir taraflılığının söz konusu olduğunu ortaya koyan bir bulgu saptanmadığı anlaşıldığından başvurucuların anılan iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğu sonucuna varılmıştır (Mesude Yaşar, B. No: 2013/2738, 16/7/2014, §§ 38-41; Cahit Tekin, B. No: 2013/2744, 16/7/2014, §§ 34-37).

25. Somut başvuru açısından hâkimin tarafsızlığına ilişkin karineyi ortadan kaldıracak bir olgu ya da bulgu saptanmadığı gibi farklı karar verilmesini gerektiren bir yön de bulunmamaktadır.

26. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

27. Başvurucu; mahkeme kararında maddi tazminat talebinin gerekçesiz olarak reddedildiğini, temyiz ve karar düzeltme kararlarının gerekçesiz olduğunu iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

28. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurularda gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiası daha önce bireysel başvuruya konu olmuş ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği kararlarında, başvurucuların hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında olan özel durumlarının değerlendirilmesi hariç olmak üzere başvurucular tarafından ileri sürülen ve hüküm sonucunu etkilediği iddia edilen taleplerinin derece mahkemeleri kararlarında denetlenerek reddedildiği gerekçesiyle başvuruların bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğu sonucuna varılmıştır (Mesude Yaşar, §§ 79-82; Cahit Tekin, §§ 75-77). Başvurucuların yargılama aşamalarında ileri sürdükleri şikâyetlerden varılacak sonuç bakımından önem arz edebilecek nitelikte olanlar hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmaması, dosya kapsamındaki mevcut bilgi ve belgeler nazara alındığında başvurucuların iddiaları hakkındaki çelişki giderilmeksizin hüküm kurulması nedenleriyle kararların yeterli gerekçe ihtiva etmediği sonucuna varılmış ve başvurucuların gerekçeli karar haklarının ihlal edildiğine karar verilmiştir (Hikmet Çelik ve diğerleri, B. No: 2013/4894, 15/12/2015, §§ 50-67; Mehmet Akkuş, B. No: 2013/4266, 23/2/2016, §§ 59-74; Abdurrahman Dil ve Mehmet Sait Dil, B. No: 2013/5163, 24/2/2016, §§ 50-74).

29. Kanun yolu incelemesi yapan mercinin yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).

30. Somut başvurunun incelenmesi neticesinde başvurucunun köy koruculuğu görevinin sona erdirilmesi nedeniyle alamadığı maaşlarının ödenmesi talebine ilişkin olarak derece mahkemesince 5233 sayılı Kanun kapsamının belirlenmesi akabinde başvurucunun maaşının kesilmesi nedeninin görevine son verilmesi işlemi olduğu belirtilmiş ve göreve son verme işleminden kaynaklanan maddi tazminat taleplerinin Kanun kapsamında karşılanıp karşılanamayacağı konusunda değerlendirmeler yapılmıştır. İlk derece mahkemesince oluşturulan karar (bkz. § 14) ve gerekçesi hukuka uygun bulunmak suretiyle temyiz mercii denetiminden geçerek (bkz. §§ 15, 16) kararın kesinleştiği anlaşılmıştır. Bu bakımdan başvurucunun talep sonucuna etki ettiğini belirttiği iddiaları hakkında derece mahkemelerine sunduğu belgeler değerlendirilerek karar verildiği tespit edilmekle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine yönelik iddiaları hakkında farklı karar verilmesini gerektiren bir yön bulunmamaktadır.

31. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun gerekçeli karar haklarının ihlal edildiği iddiasının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

32. Başvurucu 5233 sayılı Kanun kapsamında ileri sürdüğü giderim talebinin değerlendirilmesi hususundaki idari süreç ve yargılama prosedürlerinin makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

33. Bireysel başvuru sonrasında 31/7/2018 tarihli ve 30495 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 20. maddesiyle 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'a geçici madde eklenmiştir.

34. 6384 sayılı Kanun'a eklenen geçici maddeye göre yargılamaların uzun sürmesi ve yargı kararlarının geç veya eksik icra edilmesi ya da icra edilmemesi şikâyetiyle Anayasa Mahkemesine yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Anayasa Mahkemesi önünde derdest olan bireysel başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle verilen kabul edilemezlik kararının tebliğinden itibaren üç ay içinde yapılacak müracaat üzerine Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı (Tazminat Komisyonu) tarafından incelenmesi öngörülmüştür.

35. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018) kararında Anayasa Mahkemesi; söz konusu başvuru yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması nedenleriyle ulaşılabilir olduğunu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına makul ölçüde bir başarı şansı sunduğunu ve potansiyel olarak yeterli giderim sağladığını tespit etmiştir (Ferat Yüksel, §§ 27-34). Bu gerekçeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal iddialarıyla ilgilibaşarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).

36. Somut başvuru yönünden de söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

38. Başvurucu 22/8/1994 tarihinde terör örgütü mensupları ile girilen çatışma sonrasında örgüt üyeleri tarafından kaçırılması nedeniyle Valilikçe geçici köy koruculuğu görevine son verildiğini belirtmiştir. Örgüt tarafından uzun süre alıkonulması akabindeGönüllü Geri Dönüş programı kapsamında 1997 yılı Kasım ayında Türkiye’ye geri dönüş yaptığını ifade etmiştir. Uzun müddet köy koruculuğu maaşı imkânından mahrum kalması sonucu oluşan zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmin edilmesi gerektiğini fakat anılan olayın Mahkemece hatalı şekilde değerlendirilerek 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptığı başvurunun ve açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 10. ve 35. maddelerinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

39. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiş ise de yapıldığı iddia edilen ayrımcılığın hangi temele dayalı olduğuna dair bir beyanda bulunulmadığı, belirtilen iddiaları temellendirecek herhangi bir somut bulgu ve kanıt sunulmadığı dikkate alındığında ayrıca bu konuda da inceleme yapılmamıştır.

40. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir." denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasa'nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda, mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikrî hakların yanı sıra icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dâhildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).

41. Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı; mevcut mal, mülk ve varlıkları koruyan bir güvencedir. Bir kişinin hâlihazırda sahibi olmadığı bir mülkün mülkiyetini kazanma hakkı, kişinin bu konudaki menfaati ne kadar güçlü olursa olsun Anayasa'yla korunan mülkiyet kavramı içinde değildir. Bu hususun istisnası olarak belli durumlarda bir ekonomik değer veya icrası mümkün bir alacağı elde etmeye yönelik meşru bir beklenti Anayasa'da yer alan mülkiyet hakkı güvencesinden yararlanabilir. Meşru beklenti; makul bir şekilde ortaya konmuş icra edilebilir bir alacağın doğurduğu, ulusal mevzuatta belirli bir kanun hükmüne veya başarılı olma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteren yerleşik bir yargı içtihadına dayanan, yeterli somutluğa sahip nitelikteki bir beklentidir. Temelsiz bir hak kazanma beklentisi veya sadece mülkiyet hakkı kapsamında ileri sürülebilir bir iddianın varlığı meşru beklentinin kabulü için yeterli değildir (Kemal Yeler ve Ali Arslan Çelebi, B. No: 2012/636, 15/4/2014, § 36, 37).

42. Anayasa’nın 35. maddesi kapsamındaki hakkının ihlal edildiğini ileri süren başvurucu, böyle bir hakkın varlığını kanıtlamak zorundadır. Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, B.No: 2013/382, 16/4/2013,§ 26).

43. Dosya kapsamında elde edilen ve BMMYK tarafından düzenlenen 25/5/2009 tarihli belgenin incelenmesi neticesinde “Aşağıda kimlik bilgileri yazılı şahıs Kuzey Irak’a göç ederek Irak’ta çeşitli bölgelerde mülteci olarak kalmış olup daha sonra 22/11/1997 yılında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin ortaklaşa düzenledikleri “Gönüllü Geri Dönüş” programı çerçevesinde Türkiye’ye dönüş yapmışlardır.” ifadesine yer verildiği tespit edilmiştir.

44. 5233 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde Kanun’un çıkarılış amacı “... terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören kişilerin maddi zararlarının yargı yoluna gitmelerine gerek kalmadan, idarece en kısa süre içinde ve sulh yoluyla karşılanması, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ancak bu yolla sonuç alamayanların başvurmaları, verilen tazminat miktarlarının haksız zenginleşme aracı olarak kullanılmasının önlenmesi amacıyla bu Tasarı hazırlanmıştır.” şeklinde belirtilmiştir. Ayrıca 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinin madde gerekçesinde “Zararların sulhen karşılanması yöntemi ile mağdurların yargı yoluna gitmelerine gerek kalmaksızın kısa sürede zararlarının giderilmesi amaçlanmıştır.” ifadesine yer verilmiştir. Terör ve terörle mücadeleden doğan maddi zararların karşılanması konusunda 5233 sayılı Kanun 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun tazminat hukukuna ilişkin genel hükümlerinden farklı olarak özel bir giderim usulü öngörmektedir (Hüseyin Dayan, B. No: 2013/5033, 13/4/2016, §§ 43, 44).

45. İdare Mahkemesince başvurucunun Kuzey Irak’ın çeşitli bölgelerinde mülteci olarak kaldığı ve Gönüllü Geri Dönüş programı kapsamında Türkiye’ye dönüş yaptığı, örgüt mensupları tarafından kaçırıldığından bahisle Valilik kararı ile geçici köy koruculuğu görevine son verilmesi sonucunda oluştuğu iddia edilen zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında olmadığı tespitinde bulunulmuş ve davanın reddine karar verilmiştir. Her ne kadar başvurucu, terör örgütü üyeleri tarafından kaçırılması sonrasında görevine son verilmesi nedeniyle oluşan zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında olduğunu beyan etmiş ise de yapılan tespitler ışığında (bkz. §§ 39, 44) mahkeme önünde talebinin haklılığını ispat edemeyen ve bunu belirli bir kanun hükmüne ya da istikrarlı bir içtihada dayandırmayan başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı kapsamında ekonomik bir değerin veya en azından böyle bir değeri elde etme yönünde meşru beklentisi bulunmadığı anlaşılmaktadır.

46. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesi kapsamına giren korunmaya değer bir menfaati bulunmadığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeni ile kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Gerekçeli hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 7/3/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Halit Paksoy [2.B.], B. No: 2014/2794, 7/3/2019, § …)
   
Başvuru Adı HALİT PAKSOY
Başvuru No 2014/2794
Başvuru Tarihi 4/3/2014
Karar Tarihi 7/3/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında talep edilen tazminatın kabul edilmemesi, idari ve yargısal sürecin makul sürede sonuçlandırılmaması ve yargılamayı yapan mahkemenin tarafsız olmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının; kaçırılma nedeniyle mahrum kaldığı maaş alacaklarının ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Tazminat (kamu kurumlarının tarafı olduğu uyuşmazlıklar) Konu Bakımından Yetkisizlik
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Gerekçeli karar hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5233 Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun 1
2
7
8
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi