TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ERCÜMENT NEJAD ELDEM BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/3261)
Karar Tarihi: 19/4/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Yakup MACİT
Başvurucu
Ercüment Nejad ELDEM
Vekili
Av. Murat PATIR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, işçilik alacağı davasında, usul ve kanuna aykırı karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının; esaslı iddiaların kararda tartışılmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/3/2014 tarihinde yapılmıştır.
3.Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4.Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu 5/3/1984-26/1/2010 tarihleri arasında A.. Çimento A.Ş. isimli işyerinde (İşveren) çalışmıştır.
8. İşveren şirketin büyük ortağının, hisselerini 30/12/2009 tarihinde Ordu Yardımlaşma Kurumuna (OYAK) devretmesi üzerine başvurucunun çalıştığı ofis kapatılmış, bunun üzerine başvurucu emekli olmuştur.
9. Başvurucu, İşveren tarafından işten ayrılmak isteyenlere onaltı brüt maaş tutarı ek ödeme yapılacağının duyurulduğunu, çalışanlarla birebir görüşme yapıldığını, işten ayrılanlara ya da kendisi gibi emekliye ayrılanlara onaltı brüt maaş tutarı ek ödeme yapıldığı hâlde kendisine ödeme yapılmadığını belirterek 17/2/2010 tarihinde ek ödeme alacağının tahsili istemiyle dava açmıştır.
10. Üsküdar 3. İş Mahkemesinin 11/4/2012 tarihli kararında davacının, iş yerinde birleşme nedeni ile işe devam etmek istemeyen işçilere on altı maaş tutarında ek ödeme yapıldığını kanıtladığı, davacı işçiye diğer işçilere yapılan on altı maaş tutarındaki bu ek ödemenin ödenmemesinin işçiler arasındaki eşit işlem borcuna aykırılık oluşturacağı, bunun yanında davacının ek ödeme nedeniyle işten ayrılma talebini kabul ettiği de düşünüldüğünde taraflar arasında bir ikale sözleşmesininde yapıldığının görüldüğü, bu açıdan davalının davacıya ödememiş olduğu on altı maaş tutarındaki ödemeyi yapması gerektiği belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
11. Bu arada Üsküdar Adliyesinin Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararı ile kapatılması üzerine dosya İstanbul Anadolu 10. İş Mahkemesine devredilmiştir.
12.Davalının temyizi üzerine karar, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 8/3/2013 tarihli kararında belirtilen "Muhasebe uzmanı ve şoför olan davacı şahitlerinin merkez ofisin kapatılması sebebi ile iş sözleşmelerinin feshedildiğini ve onaltı maaş tutarı ek ödeme aldıklarını beyan etmiştir. Mahkemecetaraflar arasında örtülü olarak ikaleyapıldığı, ikaleye aykırı hareket edildiği gerekçesi ile davacının ek ödeme alacağına hak kazandığı kabul edilmiş ise de dinlenen şahitler davacı ile aynı konumda ve vasıfta değillerdir. Eşit davranma borcu tüm işçilerin hiçbir farklılık gözetilmeksizin aynı duruma getirilmesini gerektirmeyip, eşit durumdaki işçilerin farklı işleme tabi tutulmasını önlemeyi amaç edinmiştir. Davacının iş sözleşmesi feshedilmemiş, emekli olmuştur. Davacı görev ve iş sözleşmesinin sona ermesi yönünden şahitler ile eşit durumda değildir. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre taraflar arasında gerçekleştiği belirtilen anlaşma kapsamında ek ödeme yapılacağına ilişkin bir yükümlülük öngörülmediğinden talebin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir." gerekçe ile bozulmuştur.
13. Bozma ilamına uyan Mahkeme 20/6/2013 tarihli kararında, Yargıtay ilamında belirtilen gerekçeleri benimseyerek davanın reddine karar vermiştir.
14. Başvurucunun temyizi üzerine karar, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 3/12/2013 tarihli kararı ile onanmıştır.
15. Onama kararı 3/3/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, 12/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV.İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 19/4/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
17. Başvurucu, Mahkemenin ret kararında Yargıtayın bozma gerekçelerinin tekrarlandığını, kararın hukuka uygun olduğunun belirtilmesi ile yetinildiğini, bozma ilamına uyulma nedeni ile önceki kabul kararından hangi nedenle dönüldüğünün açıklanmadığını, ayrıca yargılamanın esasına etki edecek iddiaların cevaplandırılmadığını belirterek gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
18. Anayasa’nın 36. ve 141. maddeleri uyarınca her türlü mahkeme kararının gerekçeli olması gerekir. Ancak bu hak, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya atıfla kararına yansıtması yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).
19. Somut olayda, Mahkemenin davanın davanın kısmen kabulüne yönelik verdiği karar Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 8/3/2013 tarihli kararında ayrıntılı değerlendirme yapılmak suretiyle bozulmuş, Mahkemece bozma ilamında belirtilen gerekçebenimsenerek davanın reddine karar verilmiştir. Yargılamanın bütünü gözönüne alındığında, taraflarca dosyaya sunulan ve toplanan deliller değerlendirilmek suretiyle davanın sonucuna etki edebilecek tüm iddia ve savunmaların Mahkeme ve Yargıtay kararlarında tartışıldığı, bu açıdan gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
20. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Yargılamanın Sonucunun Adil Olmadığına İlişkin İddia
21. Başvurucu, Yargıtayın bozma kararının ardından dosyaya sunduğu deliller ve bir önceki kabul kararına dayanak vakıaların bozmadan sonra incelenmediğini, işverenin kendisi ile aynı durumda olan işçilere göre ayrımcı davrandığının sabit olduğunu, Mahkeme ve Yargıtayın işverenin eşit davranma yükümlülüğünü hatalı bir biçimde tartıştığını, delillerinin dikkate alınmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
22. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular açıkça keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz, Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
23. Başvurucunun ihlal iddialarının, yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğindedir. Somut olayda Mahkeme, başvurucu ve davalı tarafın iddia ve savunmalarını incelemiş, ilgili Kanun hükümlerini somut olay çerçevesinde değerlendirmek suretiyle davanın reddine karar vermiştir. Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların özünün Derece Mahkemeleri tarafından hukuk kurallarının ve delillerin değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
24. Bunun yanında başvurucu, işyerinden emekli olarak ayrılan diğer işçilere ek ödeme yapıldığını, buna ilişkin delillerini dava dosyasına sunduğunu, bu delillerin Mahkeme tarafından dikkate alınmadığını iddia etmiş ise de başvuru formundabu konuda herhangi bir bilgi ya da belge sunulmadığı, soyut nitelikte ileri sürülen bu iddiaların da yargılamanın sonucuna yönelik iddialar kapsamında değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
25. Açıklanan nedenle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.
C. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
26.Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin olan iş mahkemeleri nezdinde açılan davalarda yargılama süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak davanın açıldığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak yargılamanın sona erdiği (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013, § 69), yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Mehmet Salih Ayyıldız, B. No: 2012/397, 17/11/2014, § 25).
28. İş mahkemeleri nezdinde görülen davalarda yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Nesrin Kılıç, § 58).
29. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda Üsküdar 3. İş Mahkemesinde (İstanbul Anadolu 10. İş Mahkemesi) 17/2/2010 tarihinde açılan işçilik alacağı davasında, Mahkemenin 11/4/2012 tarihinde davayı kısmen kabul ettiği, temyiz üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 8/3/2013 tarihli kararıyla hükmün bozulduğu, bozma ilamına uyan Mahkemece 20/6/2013 tarihinde davanın reddedildiği ve kararın Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 3/12/2013 tarihli kararıyla onandığı anlaşılmıştır. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 3 yıl 10aylık yargılama süresinin makul olduğu sonucuna varmak gerekir.
30. Açıklanan gerekçeyle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları açısından incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 19/4/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.