TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HANİM KAYA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/3282)
|
|
Karar Tarihi: 17/11/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Hanim KAYA
|
Vekili
|
:
|
Av. İnan AKMEŞE
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, “terör
örgütü propagandası yapmak” suçunu işlediği iddiasıyla yargılandığı
davanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüş ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 12/3/2014 tarihinde İstanbul 16. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede
başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca, 5/5/2014 tarihinde,
kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm tarafından 18/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik
ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği,
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 12/8/2014
tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda
sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK. 250.
maddesi ile yetkili) yürütülen soruşturma kapsamında 12/11/2006 tarihinde
gözaltına alınmıştır.
8. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK. 250. maddesi ile
görevli), 14/11/2006 tarih ve 2006/68 Sorgu sayılı kararı ile tutuklama
talebini reddederek, başvurucunun serbest bırakılmasına karar vermiştir.
9. Başvurucu ve diğer altı şüpheli hakkında, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK. 250. maddesi ile yetkili) 20/11/2006 tarih ve
E.2006/1030 sayılı iddianamesi ile "terör
örgütü propagandası yapmak" suçunu işledikleri iddiasıyla kamu
davası açılmıştır.
10. Dava, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250.
maddesi ile görevli) E.2006/354 sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
11. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK. 250.
maddesi ile yetkili) yürütülen başka bir soruşturma kapsamında 26/3/2007
tarihinde gözaltına alınmış, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250.
maddesi ile görevli) 27/3/2007 tarih ve 2007/36 Sorgu sayılı kararı ile
tutuklanmıştır.
12. Başvurucu hakkında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının
(CMK. 250. maddesi ile yetkili) 5/4/2007 tarih ve E.2007/552 sayılı iddianamesi
ile "terör örgütüne üye olmak ve terör
örgütü propagandası yapmak" suçlarını işlediği iddiasıyla kamu
davası açılmıştır.
13. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi (CMK 250. maddesi ile görevli),
6/9/2007 tarih ve E.2007/244, K.2007/198 sayılı kararı ile dava dosyasının,
Mahkemenin E.2006/354 sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine, yargılamanın
bu dosya üzerinden yürütülmesine karar vermiştir.
14. Başvurucu, 6/9/2007 tarihinde tahliye edilmiştir.
15. Mahkemece, 8/10/2009 tarih ve E.2006/354, K.2009/322
sayılı karar ile başvurucunun "terör
örgütüne üye olmak" suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile
cezalandırılmasına karar verilmiştir.
16. Başvurucunun temyizi üzerine karar, Yargıtay 9. Ceza
Dairesinin 7/5/2013 tarih ve E.2011/12230, K.2013/7332 sayılı ilâmı ile “başvurucunun terör örgütü üyesi olduğuna ilişkin
somut bilgi ve belge bulunmadığı, ayrıca terör örgütünün propagandasının bir
defadan fazla yapılmasının terör örgütü üyeliği oluşturmayacağı, terör örgütü
propagandası yapmak suçundan, hükümden sonra yürürlüğe giren 6352 sayılı
Kanun’un geçici 1. maddesi de gözetilerek katıldığı eylem sayısınca hüküm
kurulması gerektiği gözetilmeden yazılı gerekçeyle silahlı terör örgütüne üye
olmak suçundan mahkûmiyet hükmü kurulduğu” gerekçesiyle bozulmuştur.
17. Mahkemece bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama
sonunda, 19/12/2013 tarih ve E.2013/74, K.2013/129 sayılı karar ile başvurucu
hakkında "terör örgütü propagandası
yapmak" suçundan yürütülen kovuşturmaların ayrı ayrı
ertelenmesine karar verilmiştir.
18. Başvurucunun anılan karara itirazı, İstanbul 14. Ağır
Ceza Mahkemesinin 17/2/2014 tarih ve 2014/245 Değişik İş sayılı kararı ile
kesin olarak reddedilmiştir.
19. Karar, 7/3/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
20. Başvurucu, 12/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
21. 12/4/1991 tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanunu’nun 7. maddesinin ikinci fıkrası; 2/7/2012 tarih ve 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin
Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın
Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un
Geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
22. Mahkemenin 17/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 12/3/2014 tarih ve 2014/3282 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 12/11/2006 tarihinde gözaltına alınarak 14/11/2006
tarihinde serbest bırakıldığını, 26/3/2007 tarihinde tekrar gözaltına
alındığını ve 27/3/2007 tarihinde tutuklandığını, 6/9/2007 tarihinde tahliye
edildiğini ancak hakkında açılan kamu davasının makul sürede sonuçlanmadığını
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
24. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
25. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 12/11/2006
tarihinde gözaltına alınmasıyla başlayan yargılama sürecinin makul sürede
sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
26. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049,
26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan
alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma
hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca
inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM
içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan
ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve
haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun
dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen
ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca
davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının
görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın
bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
27. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
28. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun kuralları
uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625,
9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, “silahlı terör örgütüne üye olmak ve terör örgütü
propagandası yapmak” suçlarını işlediği iddiasıyla soruşturma
başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suçlar 26/9/2004 tarih ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ve 3713
sayılı Kanun’un 7. maddesinin ikinci fıkrasında hapis cezasını gerektirir
şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı
yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda
kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 32).
29. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım
tedbirlerin uygulanması anıdır. Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun
ilk gözaltına alındığı 12/11/2006 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona
erdiği tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarih olup, somut
başvuru açısından bu tarih, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin başvurucunun
itirazının reddine kesin olarak karar verdiği 17/2/2014 tarihidir (B. No:
2013/695, 9/1/2014, § 35).
30. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
12/11/2006 tarihinde gözaltına alınan ve 14/11/2006 tarihinde hakkındaki
tutuklama talebi reddedilerek serbest bırakılan başvurucu ile altı şüpheli
hakkında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca "terör
örgütü propagandası yapmak" suçunu işledikleri iddiasıyla
20/11/2006 tarihinde kamu davası açıldığı, bu davanın, İstanbul 13. Ağır Ceza
Mahkemesinin E.2006/354 sayılı dosyasına kaydedildiği belirlenmiştir.
Başvurucu, Başsavcılıkça yürütülen başka bir soruşturma kapsamında 26/3/2007
tarihinde gözaltına alınarak, 27/3/2007 tarihinde tutuklanmış, İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığınca, 5/4/2007 tarihinde "terör
örgütüne üye olmak ve terör örgütünün propagandası yapmak"
suçlarını işlediği iddiasıyla hakkında kamu davası açılmış, İstanbul 13. Ağır
Ceza Mahkemesince bu dava, 6/9/2007 tarihli karar ile Mahkemenin E.2006/354 sayılı
dava dosyası ile birleştirilmiştir. Mahkemenin E.2006/354 sayılı dava dosyası
üzerinden devam eden yargılamada başvurucu, savunması alınarak 6/9/2007 tarihli
duruşmada tahliye edilmiş, 8/10/2009 tarihli duruşmada başvurucunun "terör örgütüne üye olmak"
suçundan mahkûmiyetine karar verilmiştir. Duruşma tutanaklarının
incelenmesinden, Mahkemece uzun aralıklarla duruşmalar yapıldığı tespit
edilmiştir. Başvurucunun temyizi üzerine hüküm, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin
7/5/2013 tarihli ilâmı ile bozulmuş, Mahkemece bozma ilâmına uyularak yapılan
yargılamada, 19/12/2013 tarihinde başvurucu hakkında "terör örgütü propagandası yapmak" suçundan
yürütülen kovuşturmaların ayrı ayrı ertelenmesine karar verilmiştir.
Başvurucunun anılan karara yaptığı itirazın, İstanbul 14. Ağır Ceza
Mahkemesinin 17/2/2014 tarihli kararı ile reddedilerek kesinleştiği, bu kararın
7/3/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
31. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B.
No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
32. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler
dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve
davranışlarıyla ve usuli haklarını kullanırken
özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da
söylenemez. Anılan davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından
farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu
yedi yılı aşkın yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu
sonucuna varılmıştır.
33. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
34. Başvurucu, makul sürede
yargılama yapılmadığı için 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep
etmiştir.
35. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
36. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin yedi yılı aşkın yargılama süresi nazara alındığında,
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 5.000,00 TL
manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
37. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki
iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 5.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
17/11/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.