TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
HAMİT SAVAŞ ÇAKICI BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/3508)
Karar Tarihi: 12/3/2015
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Raportör
Şükrü DURMUŞ
Başvurucu
Hamit Savaş ÇAKICI
Vekili
Av. Muammer AYDIN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, tutukluluğunun makul süreyi aştığını ve tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin yeterli olmadığını ileri sürerek Anayasa’nın 19. maddesinde düzenlenen kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 13/3/2014 tarihinde İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 10/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 12/9/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve bir örneğinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular 12/9/2014 tarihinde Adalet Bakanlığına bildirilmiştir.
6. Adalet Bakanlığının 23/9/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru dilekçesi ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kapsamında 6/2/2012 tarihinde gözaltına alınmış, 9/2/2012 tarihinde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/28 sorgu sayılı kararıyla "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, birden fazla kişi tarafından var olan suç örgütünün oluşturduğu korkutucu güçten yararlanarak yağma" suçlarından dolayı tutuklanmıştır.
9. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 7/12/2012 tarih ve E.2012/715 sayılı iddianame ile başvurucu hakkında kamu davası açmıştır. İddianamede başvurucunun çek senet tahsilâtçılığı başta olmak üzere tehdit, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, kasten yaralama ve tefecilik suçlarını işleyen organize bir suç örgütünün lideri olduğu belirtilerek "Çıkar amaçlı suç örgütü kurma, ruhsatsız silah bulundurma, yağma, tehdit, işyeri konut dokunulmazlığını bozma, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma, hakaret, kasten yaralama, görevi kötüye kullanma ve bankacılık kanuna muhalefet" suçlarından cezalandırılması talep edilmiştir.
10. İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi E.2012/109 sayılı dosya kapsamında 24/12/2012 tarihinde tensip zaptını düzenlemiş, 2/4/2013 tarihinde yapılan 1. celsede sanık savunmaları alınmaya başlanmış, 3/4/2013 tarihli 2. ve 3. celselerde ve 4/4/2013 tarihli 4. celsede sanık savunmaları alınmaya devam edilmiş, verilen ara kararla savunmaları ve ifadeleri alınmayan bazı sanık ve müştekiler için bulundukları adreslere talimat yazılması, bir kısım müştekilerin zorla getirilmesi, 2 tutuklu sanığın tahliyesi ve " ...atılı suçların niteliği, öngörülen ceza miktarı, atılı suçlardan çoğunun CMK 100. maddede belirtilen ve tutuklanma nedeni varsayılan suçlardan sayılması, müşteki ve tanık beyanları, tape kayıtları gibi somut olguların bulunması, iddia edilen örgüt bağlantısı nedeniyle sanıkların kaçma, müşteki ve tanıkların büyük bölümünün dinlenmemiş olması nedeniyle bu kişiler üzerinde baskı kurularak delillerin karartılma ihtimali, dolayısıyla adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı, tutukluluk şartlarının devam ettiği kanaatine varıldığından ..." başvurucu ile birlikte 6 tutuklu sanığın tutukluluk hallerinin devamına, tutukluluk incelemelerinin 30/4/2013, 28/5/2013, 25/6/2013 ve 16/7/2013 tarihlerinde yapılmasına, duruşmanın 26/7/2013 tarihine bırakılmasına karar verilmiştir.
11. 30/4/2013, 28/5/2013, 25/6/2013 ve 16/7/2013 tarihlerinde dosya üzerinde yapılan tutukluluk incelemelerinde tutukluluk hallerinin devamına karar verilmiştir.
12. 26/7/2013 tarihli 8. oturumda bir kısım sanıkların savunması ile müşteki ve tanıkların beyanları alınmış, verilen ara kararla savunmaları alınmayan bazı sanık ve müştekilerin zorla getirilmesi, bilirkişi incelemesi yapılması, 2 tutuklu sanığın tahliyesi ve " ...atılı suçların niteliği, öngörülen ceza miktarı, suçların CMK 100. maddede belirtilen ve tutuklanma nedeni varsayılan suçlardan sayılması, birçok suçtan yargılanmakta oluşları, kuvvetli suç şüphesini gösterir dosyaya yansımış iletişimin tespiti tutanakları, müşteki, mağdur ve tanık beyanları, telefon görüşme kayıtları gibi somut olguların bulunması, iddia edilen örgüt bağlantısı nedeniyle sanıkların kaçma, müşteki ve tanıkların büyük bölümünün dinlenmemiş olması nedeniyle bu kişiler üzerinde baskı kurularak delillerin karartılma ihtimali, dolayısıyla adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı, tutukluluk şartlarının devam ettiği kanaatine varıldığından ..." başvurucu dahil 4 tutuklu sanığın tutukluluk hallerinin devamına, tutukluluk incelemelerinin 22/8/2013, 19/9/2013, 10/10/2013, 7/11/2013 ve 5/12/2013 tarihlerinde yapılmasına, duruşmanın 17/12/2013 tarihine bırakılmasına karar verilmiştir.
13. 22/8/2013, 19/9/2013, 10/10/2013, 7/11/2013 ve 5/12/2013 tarihlerinde dosya üzerinde yapılan tutukluluk incelemelerinde tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verilmiştir. İlgili kararların ortak olan gerekçesi şöyledir: “… üzerlerine atılı suçları işlemiş olabileceklerine ilişkin kuvvetli suç şüphesini oluşturabilecek yeterli delilin bulunması ve tutukluluğun devamına ilişkin kararda belirtilen hususlarda yeni bir değişikliğin olmaması nedeniyle tutuklama şartlarının devam ettiği, adli kontrol hükümlerinin uygulanmasının yeterli olmayacağı kanaatine varıldığından TUTUKLULUK HALLERİNİN DEVAMINA,”
14. 17/12/2013 tarihinde yapılan 9. celsede bir kısım mağdur, müşteki, tanık ve sanık beyanları alınmış, ifadeleri alınamayan müşteki ve tanıkların beyanlarının alınabilmesi için ihzar çıkartılmasına ve talimat yazılmasına, yine ifadesi alınamayan bir sanık hakkında da yakalama kararı çıkartılmasına ve diğer eksikliklerin giderilmesine karar verilerek duruşmanın ertelenmesine ve başvurucu ile birlikte 4 tutuklu sanığın yukarıda belirtilen aynı gerekçe (Bkz. § 12) ile tutukluluk halerinin hallerinin devamına, tutukluluk incelemelerinin 16/1/2014, 14/2/2014, 14/3/2014 ve 11/4/2014 tarihlerinde yapılmasına, duruşmanın 6/5/2014 tarihine bırakılmasına karar verilmiştir.
15. 16/1/2014 ve 14/2/2014 tarihlerinde dosya üzerinde yapılan tutukluluk incelemelerinde aynı gerekçe ile (Bkz. § 13) tutukluluk hallerinin devamına karar verilmiştir.
16. Başvurucu, 26/2/2014 havale tarihli dilekçesi ile 6352 sayılı Kanun ile tutukluluk süresinin azami 5 yıl olarak öngörülmüş olması, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmış olması, başvurucunun üzerine atılı suçları işlememiş olması ve dinlenen müştekilerin şikâyetçi olmadıklarına ilişkin beyanları, kanıtların toplanmış olması gerekçesiyle tahliyesine veya adli kontrol hükümlerinin uygulanması talebinde bulunmuş; İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi, talebin 14/2/2014 tarihinde verilen tutukluluk halinin devamına ilişkin karara itiraz niteliğinde olduğunu belirterek “tutukluluk hallerinin devamı yönünde verilen ara kararda usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, itirazın yerinde olmadığı” gerekçesiyle itirazı reddetmiş ve dosyayı itiraz incelemesi yapılmak üzere İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesine göndermiştir. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi 3/3/2014 tarih ve 2014/102 D.İş sayılı kararında " ... itiraz konusu kararın ve gerekçesinin usul ve yasaya uygun olduğu, kararda bir isabetsizliğin bulunmadığı, yapılan itirazın bu nedenle yerinde olmadığı kanaatine varılmakla ..." gerekçesiyle itirazı reddetmiştir.
17. Başvurucu bu karardan 5/3/2014 tarihinde haberdar olduğunu beyan etmiştir.
18. İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi, 7/3/2014 tarih, E.2012/109, K.2014/68 sayılı kararla 21/2/2014 tarih ve 6526 sayılı Kanun'un geçici 1. maddesi uyarınca dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.
19. Dosya, İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesinin E. 2014/164 sırasına kaydedilmiş olup halen derdesttir. Mahkeme 1/4/2014 tarihli tensip tutanağı ile bir kısım tanık ve müştekilerin zorla getirilmelerine, tutuksuz sanıkların çağrı kâğıdı ile duruşmaya çağrılmalarına, duruşmanın 6/6/2014 tarihine bırakılmasına ve “.. tutuklu sanıklar … üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, atılı suçların kanunda öngörülen cezalarının üst sınırı, tutuklamanın mevcut somut delillere göre ölçülü oluşu dikkate alındığında CMK.nun 109/1 maddesindeki adli kontrol hükümlerinin sanık lehine uygulanmasına dosya içeriğine göre şu aşamada yer olmadığına …” gerekçesiyle başvurucu dahil 4 sanığın tutukluluk halinin devamına karar vermiştir.
20. İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/164 sayılı dosyasında 6/6/2014 tarihinde yapılan 1. celsede bir kısım müştekilerin beyanı alınarak, bir kısım müştekilerin zorla getirilmesine, bir sanığın tahliyesine, duruşmanın 18/9/2014 tarihine bırakılmasına ve “Dosya içeriğine göre sanıkların üzerine atılı suçu işlediği yönünde görüşme tapeleri, tanık beyanları, şikayetçilerin anlatımları gibi somut delillerin bulunması CMK.nun 100/3 maddesinde sayılan suçlardan olması ve sevk maddesine göre ceza miktarı ve tutuklu kaldıkları süreye göre ölçülü olduğu dikkate alındığında CMK.nun 109/1 maddesindeki adli kontrol hükümlerinin sanık lehine uygulanmasına dosya içeriğine göre yer olmadığına …” gerekçesiyle başvurucunun dahil olduğu 3 sanığın tutukluluk hallerinin devamına, tutukluluk incelemelerinin 27/6/2014, 25/7/2014, 21/8/2014 tarihlerinde yapılmasına ve duruşmanın 18/9/2014 tarihine bırakılmasına karar verilmiştir.
21. Mahkemenin 18/9/2014 tarihli 2. celsesinde de bir müştekinin beyanı alınmış, dinlenilmeyen bir tanık ve bir müştekinin adreslerinin tespiti ile zorla getirilmelerine, başvurucu dahil tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin yukarıda belirtilen aynı gerekçe (Bkz. § 20) ile devamına, tutukluluk durumunun 17/10/2014 tarihinde incelenmesine ve duruşmanın 14/11/2014 tarihine bırakılmasına karar verilmiştir.
22. Mahkemenin 14/11/2014 tarihli 3. celsesinde başvurucu, 34 aydır tutuklu olduğunu, müştekilerin ifadelerinin alındığını, tutuklamadan beklenen gayenin hasıl olduğunu, gerekirse adli kontrol hükümleri uygulanarak tahliyesini talep etmiştir. Mahkeme, dinlenilmeyen bir tanık ve bir müştekinin adreslerinin tespit edilememesi nedeniyle dinlenilmelerine ilişkin ara karardan vazgeçilmesine, bir kısım sanık ve müdafilerinin mazeret taleplerinin kabulü ile duruşma gününün bildirilmesine, bir sanık hakkında görevlendirme için Baro başkanlığına yazı yazılmasına, dosyanın soruşturmanın genişletilmesi talebi yok ise mütalaa hazırlamak üzere C.Savcılığına tevdiine ve “ Dosya içeriğine sanıklar … üzerlerine atılı suçu işlediği yönünde somut delillerin bulunması, CMK.nun 100/3 maddesinde sayılan suçlardan olması ve sevk maddesine göre ceza miktarı ve tutuklu kaldığı süre sevk maddesine göre tutuklamanın ölçülü olduğu dikkate alındığında CMK.nun 109/1 maddesindeki adli kontrol hükümlerinin sanık lehine uygulanmasına dosya içeriğine YER OLMADIĞINA, sanık ve müdafilerinin tahliye taleplerinin REDDİNE, sanıkların TUTUKLULUK HALLERİNİN DEVAMINA,…”, tutukluluk durumunun 12/12/2014 ve 9/1/2015 tarihinde incelenmesine ve duruşmanın 6/2/2015 tarihine bırakılmasına karar verilmiştir.
23. Başvurucu, toplanan deliller, isnat edilen suçların vasıf değiştirme ve beraat etme ihtimali, tutuklamanın tedbir mahiyetinde olması, tutuklama için somut gerekçeler bulunması mecburiyeti ve 2 yılı aşkın süredir tutuklu oluşunun dikkate alınarak bihakkın veya adli kontrol hükümleri uygulanarak tahliye edilmesi talebiyle 21/11/2014 tarihli dilekçe ile Mahkemenin 14/11/2014 tarihli tutukluluğun devamı kararına itiraz etmiştir. İtirazı inceleyen İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi 27/11/2014 tarih ve 2014/1037 değişik iş sayılı karar ile “sanığa isnat olunan suçun vasfı ve mahiyetine, İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesinin ara kararında belirtilen gerekçelere ve tüm dosya kapsamına göre sanıklar … hakkındaki tutukluluk halinin devamına dair kararı usul ve yasaya uygun bulunmakla vaki itirazın reddine” karar vermiştir.
24. Başvurucu anılan dosya kapsamında halen tutuklu olarak yargılanmaktadır.
25. Başvurucu 13/3/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
26. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi şöyledir:
“(1) Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.
(2) Aşağıdaki hallerde bir tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular varsa.
b) Şüpheli veya sanığın davranışları;
1. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
2. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma,
Hususlarında kuvvetli şüphe oluşturuyorsa.
(3) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde, tutuklama nedeni var sayılabilir:
a) 26.9.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;
…
7. (Ek bent: 06/12/2006 - 5560 S.K.17.md) Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),
...
9. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, Madde 220),
…”
27. Aynı Kanun’un 101. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(Değişik fıkra: 02/07/2012-6352 S.K./97.md.) Tutuklamaya, tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda;
a) Kuvvetli suç şüphesini,
b) Tutuklama nedenlerinin varlığını,
c) Tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu,
gösteren deliller somut olgularla gerekçelendirilerek açıkça gösterilir. Kararın içeriği şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir, ayrıca bir örneği yazılmak suretiyle kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir.”
28. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106. maddenin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(2) Tehdidin;
a) Silâhla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
İşlenmesi hâlinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”
29. Aynı Kanun’un 109. maddesinin (1), (2) ve (3) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçun;
b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
.....
İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.”
30. Aynı Kanun’un 149. maddenin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Yağma suçunun;
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle,
....
f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
İşlenmesi hâlinde, fail hakkında on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”
31. Aynı Kanun’un 220. maddenin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması hâlinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.”
32. Aynı Kanun’un 241. maddenin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para veren kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”
33. 10/7/1953 tarih ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkındaki Kanun’un 13. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak ateşli silahlarla bunlara ait mermileri satın alan veya taşıyanlar veya bulunduranlar hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve otuz günden yüz güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.”
34. 19/10/2005 tarih ve 5411 sayılı Bankacılık Kanun’un 159. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
“Bu Kanunun 73 üncü maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen yükümlülüğe uymayanlar için bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bin günden ikibin güne kadar adlî para cezası hükmolunur. Banka ve müşterilere ait sırları açıklayan üçüncü kişiler hakkında da aynı cezalar uygulanır.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen kimseler sırları kendileri ya da başkaları için yarar sağlamak amacıyla açıklamış olursa verilecek cezalar altıda bir oranında artırılır. Ayrıca, fiilin önemine göre sorumluların bu Kanun kapsamına giren kuruluşlarda görev yapmaları, iki yıldan aşağı olmamak üzere geçici veya sürekli olarak yasaklanır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
35. Mahkemenin 12/3/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 13/3/2014 tarih ve 2014/3508 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
36. Başvurucu, yaklaşık 2 yıl 2 aydan beri tutuklu olduğunu, yapılan tahliye talepleri ve tutukluluğun devamına yönelik itirazlarının tutuklu kalınan süre dikkate alınmaksızın, aynı ve somut gerçeklere dayanmayan sübjektif gerekçelerle reddedildiğini, 6352 sayılı Kanun ile özel yetkili mahkemelerin kaldırıldığını, buna göre görevsiz mahkemede yargılanması ve 2 yıl 2 aydır devam eden tutukluluğa ilişkin itirazlarının eksik inceleme ile reddedildiğini, adli kontrol hükümlerinin göz ardı edildiğini, müştekilerin şikayetçi olmadıklarını beyan ettiklerini, tanıkların bilgi ve görgüden yoksun tanıklık yapmış olmaları nedeniyle suç vasfının sanıklar lehine değişmesi ihtimalinin kuvvetle muhtemel olmasına rağmen verilen tutukluluğun devamı kararlarının Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası ve 36. maddesine aykırılık teşkil ettiğini, tahliye taleplerinin etkin bir şekilde incelenmediğini, bu nedenle etkin başvuru hakkının ihlal edildiğini, tutukluluk halinin devamının cezaya dönüştüğünü ve masumiyet karinesinin ihlaline yol açtığını belirterek Anayasa’nın 19. ve 36. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Bu nedenle başvurucunun iddialarının özünün tutukluluk süresinin makul olmadığı ve tutukluluğun devamı ve bu kararlara yapılan itiraz taleplerinin reddine ilişkin kararların gerekçelerinin ilgili ve yeterli olmadığı iddiasına ilişkin olduğu değerlendirilmekle şikayetlerinin Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası yönünden incelenmesi gerekir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
38. Başvurucunun iddiaları dayanaktan yoksun olmadığı, ayrıca başka bir kabul edilemezlik nedeni de bulunmadığı için başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas İnceleme
39. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası şöyledir şöyledir:
“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.”
40. Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasında bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanan kişilerin, yargılamanın makul sürede bitirilmesini ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme haklarına sahip olduğu güvence altına alınmıştır.
41. Tutukluluk süresinin makul olup olmadığı konusunun, genel bir ilke çerçevesinde değerlendirilmesi mümkün değildir. Bir sanığın tutuklu olarak bulundurulduğu sürenin makul olup olmadığı, her davanın kendi özelliklerine göre değerlendirilmelidir. Tutukluluğun devamı ancak masumiyet karinesine rağmen Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkından daha ağır basan gerçek bir kamu yararının mevcut olması durumunda haklı bulunabilir (B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 61).
42. Bir davada tutukluluğun belli bir süreyi aşmamasını sağlamak, öncelikle derece mahkemelerinin görevidir. Bu amaçla, yukarıda belirtilen kamu yararı gereğini etkileyen tüm olayların derece mahkemeleri tarafından incelenmesi ve serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararlarında bu olgu ve olayların ortaya konulması gerekir (B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 62).
43. Tutuklama tedbirine kişilerin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunmasının yanı sıra bu kişilerin kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla başvurulabilir. Başlangıçtaki bu tutuklama nedenleri belli bir süreye kadar tutukluluğun devamı için yeterli görülebilirse de bu süre geçtikten sonra, uzatmaya ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerinin hâlâ devam ettiğinin gerekçeleriyle birlikte gösterilmesi gerekir. Bu gerekçeler “ilgili” ve “yeterli” görüldüğü takdirde, yargılama sürecinin özenli yürütülüp yürütülmediği de incelenmelidir. Davanın karmaşıklığı, organize suçlara dair olup olmadığı veya sanık sayısı gibi faktörler sürecin işleyişinde gösterilen özenin değerlendirilmesinde dikkate alınır. Tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesiyle sürenin makul olup olmadığı konusunda bir sonuca ulaşılabilir (B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 63).
44. Dolayısıyla Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilip edilmediğinin değerlendirmesinde esas olarak, serbest bırakılma taleplerine ilişkin kararların gerekçelerine bakılmalı ve tutuklu bulunan kişiler tarafından yapılan tutukluluğa itiraz başvurularında sunulan belgeler çerçevesinde kararların yeterince gerekçelendirilmiş olup olmadığı göz önüne alınmalıdır (B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 64).
45. Öte yandan hukuka uygun olarak tutuklanan bir kişinin, suç işlediği yönünde kuvvetli belirti ve tutuklama nedeninin varlığı devam ettiği sürece ilke olarak belli bir süreye kadar tutukluluk halinin makul kabul edilmesi gerekir (B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 65).
46. Makul sürenin hesaplanmasında sürenin başlangıcı, başvurucunun ilk kez yakalanıp gözaltına alındığı durumlarda bu tarih, doğrudan tutuklandığı durumlarda ise tutuklama tarihidir. Sürenin sonu ise kural olarak kişinin serbest bırakıldığı tarihtir (B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 66).
47. Somut olayda başvurucu 6/2/2012 tarihinde gözaltına alınmış, 9/2/2012 tarihinde ise tutuklanmıştır. Başvurucu, bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibariyle halen tutukludur. Buna göre başvurucunun tutuklu kaldığı süre bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibariyle 3 yıl 1 ay 6 gündür.
48. Dava toplam 23 sanık ile 22 mağdur ve müştekiyle ilgili olarak çok sayıda suç isnadına dayalı olarak görülmektedir. Bu itibarla davanın nispeten karmaşık olduğu söylenebilir.
49. Yargılama sürecinde savunmaların tespiti, müşteki ve tanıkların beyanlarının alınması, bilirkişi incelemesi yaptırılması, savunması alınamayan sanığın yakalanması, savunma tarafına süre verilmesi gibi nedenlerle duruşmaların ertelendiği görülmektedir.
50. Başvurucu hakkında isnat olunan suçların sayısı ve ağırlıkları, dosya kapsamında yargılanan yirmi üç sanık olması, isnat olunan suçlar için Kanun’da belirlenen ceza miktarları, davanın karmaşık nitelikte olması, isnat edilen suçlara ilişkin delillerin genel olarak iletişimin tespit kayıtları ile tanık ve müşteki beyanları olması nedeniyle derece mahkemelerinin kuvvetli suç şüphesi, kaçma, delil karartma ve isnat olunan suçların 5271 sayılı Kanun’un 100. maddesinde sayılan suçlardan olması ve dosya içeriğine göre adli kontrol hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına şeklindeki gerekçelerle tutukluluğun devamına ve itiraz taleplerinin reddine dair verdikleri kararların gerekçeleri birlikte değerlendirildiğinde, başvurucunun 3 yıl 1 ay 6 günlük tutukluluk süresi Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrası yönünden makuldür. Derece mahkemelerince verilen tutukluluğun devamı ve itirazın reddine dair kararların gerekçeleri tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içeriktedir. Somut olaydaki tutukluluk halinin devamına ilişkin bu gerekçeler ilgili ve yeterlidir.
51. Açıklanan nedenlerle, tutukluluğun makul süreyi aşması ve tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin yeterli olmaması iddiası ile ilgili olarak Anayasa’nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Tutukluluğun makul süreyi aşması ve tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin yeterli olmaması iddiası ile ilgili olarak Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrasının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına,
12/3/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.