TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FAMEKA İNŞ. PLASTİK SAN VE TİC. LTD. ŞİRKETİ
BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/3905)
|
|
Karar Tarihi: 19/4/2017
|
R.G. Tarih ve Sayı: 17/5/2017-30069
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Akif
YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Fameka İnş. Plastik San ve Tic.
Ltd. Şirketi
|
Temsilcisi
|
:
|
Fatih Mehmet
KALYONCU
|
Vekili
|
:
|
Av. Tolga
SARIYAR
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, varsayıma dayalı şekilde idari para cezası kesilmesi
nedeniyle adil yargılanma hakkı ile suçların ve cezaların kanuniliği ilkesinin
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/3/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. İzin verilen azami yük ağırlığının aşılması suretiyle
13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 65. maddesinin
hükmünün ihlal edildiği gerekçesiyle başvurucu Şirkete "gönderen"
sıfatıyla 2.253 TL idari para cezası kesilmiştir.
9. Sahibi olmadığı ve üzerinde tasarruf yetkisi bulunmayan bir
araç ile yük taşımacılığı yapılırken kendisine idari para cezası verildiğini,
kendisinin sadece taşınan eşyanın sahibi olduğunu belirterek anılan cezaya
başvurucunun yaptığı itiraz, İstanbul Anadolu 35. Sulh Ceza Mahkemesinin
23/1/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili bölümü
şöyledir:
"İstanbul Bölge Trafik Denetleme Şube
Müdürlüğünden konuya ilişkin evraklar istenmiş, gönderilen evraklardan itiraza
konu hususun net olarak anlaşılması ve celse açılmasını gerektirir bir durumun
bulunmaması nedeniyle celse açılmamıştır.
Gelen evrakların tetkikinden başvurana ait 06
E... 89plaka sayılı araca 01/03/2007 tarihinde tonaj aşımı yaptığı gerekçesi
ile tutanak tutulduğu, bu tutanağa istinaden 2918 sayılı yasanın
65/5maddesiuyarınca2.253,00TLidari para cezasıverildiği
anlaşılmıştır.
Mahkememizce yapılan inceleme sonucunda;
başvuranın başvurusunu haklı gösterecek şekilde her hangi
bir delil ve belgenin bulunmaması nedeniyle başvurunun reddine [karar
verilmiştir.]"
10.Anılan karar, başvurucuya 14/2/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
11.Bireysel başvuru 14/3/2014tarihinde yapılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
12. 2918 sayılı Kanun'un 65. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Araçların yüklenmesinde, yönetmeliklerle
belirlenen ölçü ve esaslara aykırı olarak;
…
b) Azami yüklü ağırlığın veya izin verilen
azami yüklü ağırlığın aşılması,
…
yasaktır.
Birinci fıkranın (b) bendine uymayarak;
…
d) % 25 fazlasına
kadar yüklemelerde 2.000 Türk Lirası,
…
İşleten ve gönderenlere ayrı ayrı idarî para
cezası verilir.”
B. Uluslararası Hukuk
1. İlgili Sözleşme
13. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Kendisine bir suç isnat edilen herkes,
suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.”
2.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
14. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), suçluluk karineleri
ve ispat yüküne ilişkin olarak ilkeler belirlemiştir. Buna göre ispat yükünün
iddia makamından alınıp savunma makamına verilmesi hâlinde masumiyet karinesi
ihlal edilebilir (Telfner/Avusturya, B. No: 33501/96, 20/3/2001, §
15). AİHM, Salabiaku/Fransa (B. No: 10519/83, 7/10/1988, §§
24, 28, 29) başvurusunda, fiilî veya hukuki karinelerin her hukuk sisteminde
bulunabileceğini belirttikten sonra ceza hukukundaki karinelerin belli
koşulların oluşması durumunda kabul edilebileceğini ifade etmiştir. Mahkemeye
göre fiilî veya hukuki karinelerin bulunduğu durumlarda suç isnadı altındaki
kişiye bunun aksini ortaya koyma olanağının mutlaka tanınması ve kişinin
savunma hakkının kısıtlanmaması gerekir.
15. Bu karinelerin kabul edilebilirliği, ceza davasında risk
altında bulunan menfaatle de doğrudan ilgilidir. Sözleşmeci devletler, ceza
hukuku kapsamında karinelere başvururken dava konusunun önemi ile savunmanın
hakları arasında adil bir denge kurmalıdırlar. Yararlanılan araçlar, ulaşılması
gereken meşru amaçla orantılı olmalıdır (Janosevic/İsveç, B. No: 34619/97, 21/5/2003,
§ 101).
16. Özet olarak AİHM; savunma hakkının kısıtlanmaması, suç
isnadı altındaki kişilere karinelerin aksini ortaya koyma olanağının tanınması
ve hâkimin sanığı şüpheden yararlandırmak konusunda mutlak takdir hakkının
bulunması durumunda masumiyet karinesinin ihlal edilmiş sayılmayacağını, kanun
koyucuların bu tür hükümler ihdas etmesinin masumiyet karinesine aykırı
olmayacağını belirtmektedir (Pham Hoang/Fransa, B. No: 13191/87, §§ 33, 36).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 19/4/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
18. Başvurucu, sahibi olmadığı ve üzerinde tasarruf yetkisi
bulunmayan bir araç ile yük taşımacılığı yapılırken trafik kuralı ihlali
yapıldığı gerekçesi ile hakkında idari para cezası verildiğini, kendisinin
sadece taşınan emtianın sahibi olduğunu, bu malın hangi koşul ve şekilde
nakledileceğine ilişkin herhangi bir bilgi ve dahlinin olmadığını, buna rağmen
hakkında idari para cezası kesildiğini belirterek Anayasa’nın 36. ve 38.
maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş;
yeniden yargılama yapılmasına ve Anayasa'nın 38. maddesine aykırı olan 2918
sayılı Kanun'un 65. maddesinde yer alan "...
ve gönderenlere ayrı ayrı idarî para cezası verilir."
ibaresinin iptaline karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
19. Bakanlık, başvurucunun iddialarını suç ve cezaların
kanuniliği ilkesi kapsamında değerlendirmiş veanılan
ilkeye ilişkin AİHM ve Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına atıfta bulunmuştur.Bakanlık ayrıca
Anayasa Mahkemesinin hukuk kurallarının yorumlanmasının bariz takdir hatası
veya açık bir keyfîlik içermesi hâlinde bireysel
başvuruya konu olabileceğini belirtmiştir.
20. Başvurucu, başvuru formunda belirttiği iddialarını
Bakanlığın görüş yazısına karşı sunduğu beyanlarında tekrar etmiştir.
2. Değerlendirme
21. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
22.Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse
suçlu sayılamaz.”
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının masumiyet karinesi
kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
24. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel
başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia
edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve
Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller
kapsamına da girmesi gerekir (Onurhan Solmaz,
B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18). Başvurucunun ihlal iddiasına konu olan
masumiyet karinesi; Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü, Sözleşme’nin ise 6.
maddesinin (2) numaralı fıkralarında düzenlenmektedir.
25. Diğer taraftan Sözleşme’nin 6. maddesinde adil yargılanmaya
ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların
ve bir suç isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu
belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla
bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına
dayanan başvurular, Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel
başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, §§ 23, 24). Anayasa Mahkemesi
daha önce kabahat eylemleri nedeniyle uygulanan idari yaptırımlara ilişkin
uyuşmazlıkların da "suç isnadına ilişkin uyuşmazlıklar" kapsamında
Anayasa'nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesinin ortak koruma alanı içinde yer
aldığına karar vermiştir (Remzi Durmaz,
B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 26).
26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan
masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
27. Masumiyet karinesi, Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü
fıkrasında "Suçluluğu hükmen sabit
oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz." şeklinde
düzenlenmiştir. Anayasa’nın 36. maddesinde ise herkesin iddia ve savunma ile
"adil yargılanma" hakkına sahip olduğu belirtilmektedir. Anılan
maddeye "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede,
Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan
adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim
Sözleşme'nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, kendisine bir suç isnat
edilen herkesin suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılacağı
düzenlenmiştir. Bu itibarla masumiyet karinesi, Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan adil yargılanma hakkının bir unsuru olmakla beraber
suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağına dair
Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında ayrıca düzenlenmiştir.
28. Masumiyet karinesi, hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin
adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar
masum sayılması gerektiğini ifade etmekte ve hukuk devleti ilkesinin de bir
gereğini oluşturmaktadır (AYM, E.2013/133, K.2013/169, 26/12/2013). Anılan
karine, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu
olarak kabul edilmemesini güvence altına almaktadır. Bunun sonucu olarak
kişinin masumiyeti “asıl” olduğundan suçluluğu ispat külfeti iddia makamına ait
olup kimseye suçsuzluğunu ispat mükellefiyeti yüklenemez. Ayrıca hiç kimse,
suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri
tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol, B.
No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).
29. Sanık, masumiyet karinesi gereği suçsuz sayıldığı için
yargılama yapılmakta ve maddi gerçeğe ulaşılmaya çalışılmaktadır. Ceza
muhakemesinde amaç, maddi gerçeğin adil yargılanma hakkı ihlal edilmeden ortaya
çıkarılmasıdır. Dolayısıyla maddi gerçeğe ulaşmak için sanıktan masum olduğunu
ispat etmesi istenemez. Çünkü suç isnadı altında da olsa kişi, hükmen sabit
oluncaya kadar suçsuz kabul edilmektedir.
30. Masumiyet karinesi kapsamında yer alan ve iddia edenin
iddiasını ispatla yükümlü olması kuralı, Anayasa’nın 38. maddesinin
gerekçesinde de açıkça ifade edilmiştir. Bununla birlikte genel anlamda suçun kanıtlanması
yükümlülüğü iddia edende kaldığı sürece, savunmasını oluşturmak için ispat
yükünü sanığa devreden kurallar ile hukuki veya fiilî varsayımların olduğu
durumlarda ispat yükünün yer değiştirmesi masumiyet karinesine aykırılık
taşımaz (AYM, E.2013/38, K.2014/58, 27/3/2014). Ancak suç isnadını içeren
karinenin aksinin başvurucu tarafından yargılama sırasında ispat
edilebilmesinin mümkün olması, hâkimin de bu yönde ileri sürülen iddiaları
inceleyip kararını buna göre verebilmesi, bir başka ifadeyle karinelerin kişiyi
otomatik olarak "suçlu" hâline getirmemesi gerekir. Karineler,
masumiyet karinesini ihlal eder boyuta ulaşmamalı ve suç isnadı altındaki kişi
savunma imkânlarından yararlandırılmalıdır.
31. Öte yandan kabahat eylemleri nedeniyle uygulanan idari
yaptırımlarda -adli suç ve cezalara nazaran- masumiyet karinesinin ispata
ilişkin standardının daha düşük olması söz konusu olabilir. Çünkü idare -adli
soruşturma makamlarının kullandığı gibi- üstün kamusal yetkilere sahip
değildir. Bu tür uyuşmazlıklarda çoğu zaman idare ile kişi arasında ispat
imkânı bakımından önemli bir dezavantajın bulunmadığı söylenebilir. Ancak
Anayasa Mahkemesi, bir uyuşmazlık hakkında derece mahkemelerince verilen
kararları maddi vakıa ve hukuki yönden incelemekle görevli değildir. Anayasa
Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki görevi, yargılamanın usul
kurallarına uygunluğunu denetlemek değil masumiyet karinesi kapsamındaki
güvencelerin somut olayda ihlal edilip edilmediğini denetlemektir.
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
32. Başvuruya konu olaydaki kabahatin oluşması (izin verilen
azami yük ağırlığının aşılması yasağının ihlal edilmesi) için
"işleten" veya "gönderen" olunması gerekir (bkz. § 12).
Somut olayda Mahkeme, başvurucunun taşınan eşyanın göndericisi olmasını idari
para cezası yaptırımı uygulanması için yeterli görmüştür. Diğer bir ifadeyle
salt belli bir statüde (gönderici) olma, idari para cezası yaptırımı
uygulanmasına gerekçe yapılmıştır.
33. Gönderenin kastının bulunup bulunmadığı, ağırlığın
aşılmasına karşın yükün bilerek verilip verilmediği değerlendirilmemiş; bu
konuda bir tespit yapılmamış ve karineden yararlanılarak sonuca ulaşılmıştır.
Mevcut düzenlemenin kapsamının varsayımlardan hareket edilerek objektif
sorumluluk esaslarına göre genişletilmesi suretiyle başvurunun reddine karar
verildiği görülmektedir. Diğer bir ifadeyle somut olgular yerine aksi ispat
edilemeyecek karineden yararlanılarak fiil ile başvurucu arasında bağ kurulmuş
ve kabahatin işlendiğine karar verilmiştir.
34. Kabahatin işlendiğine ilişkin olarak Mahkemece yapılan
varsayımın aksinin ispatı mümkün değildir. Başvurucunun yöneltilen fiille
ilgili savunma ve bunun aksini ispat bakımından yaptırımı uygulayan idare ile
arasında önemli bir dezavantaj oluştuğu veböylelikle
kullanılan varsayımın masumiyet karinesini ihlal eder boyuta ulaştığı
anlaşılmıştır. Başvurucuya itiraz imkânının tanınmış olması da masumiyet
karinesinin ihlalini telafi etmemiştir.
35. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerinde
güvence altına alınan masumiyet karinesini ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B.6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
36. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
37. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesine karar verilmesi
talebinde bulunmuştur.
38. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci ve 38. maddesinin
dördüncü fıkralarında güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
39. Masumiyet karinesinin ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan
ihlal kararının bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere (kapatılan)
İstanbul Anadolu 35. Sulh Ceza Mahkemesinin yerine bakan Hâkimliğe
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
40. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci ve 38. maddesinin dördüncü
fıkralarında güvence altına alınan masumiyet karinesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin masumiyet karinesinin ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
(kapatılan) İstanbul Anadolu 35. Sulh Ceza Mahkemesinin (2013/665 Değişik İş)
yerine bakan Hakimliğe GÖNDERİLMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
19/4/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.