logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Abdullah Topçu [1.B.], B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ABDULLAH TOPÇU BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/8868)

 

Karar Tarihi: 19/4/2017

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör

:

Akif YILDIRIM

Başvurucu

:

Abdullah TOPÇU

Vekili

:

Av. Nezahat PAŞA BAYRAKTAR

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklama ve tutuklamanın devamına ilişkin kararlarda matbu gerekçelere yer verilmesi, gözaltına alınırken yasal hakların hatırlatılmaması, derhâl müdafi tayin edilmemesi ve soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; son çare olarak başvurulması gereken iletişimin dinlenilmesi tedbirine koşulları oluşmaksızın başvurulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin; yargılamanın kanuni hâkim güvencesine aykırı yürütülmesi, değerlendirme aşamasında iddianamenin tebliğ edilmemesi, duruşmaların bir kısmının kapalı yapılması, hukuka aykırı delillerin mahkûmiyete esas alınması, beyanları belirleyici nitelikte olan tanığın duruşmada sorgulanmaması, Yargıtaydaki incelemenin duruşmasız yapılması, temyiz incelemesinin etkin yapılamaması ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının; ceza mahkûmiyeti dışında velayet, vesayet ve benzeri medeni haklara ilişkin ehliyetin sınırlanması nedeniyle özel hayata saygı hakkının; etnik kökenden dolayı ayrımcılığa maruz kalınması nedeniyle kanun önünde eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/6/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.

7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

9. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca (Cumhuriyet Başsavcılığı) silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yapılan soruşturma kapsamında 6/1/2009 tarihinde başvurucunun evinde arama yapılmıştır. Başvurucu, aynı tarihte gözaltına alınmış ve 9/1/2009 tarihinde Manisa 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/11 Sorgu sayılı kararıyla tutuklanmıştır. Tutuklama kararına yapılan itiraz 19/1/2009 tarihinde reddedilmiştir.

10. İddiasına göre başvurucu, gözaltına alınırken kendisine hakları hatırlatılmamış ve yöneltilen suçlamalar bildirilmeden Emniyet Müdürlüğüne götürülmüş; müdafi yardımından yararlanma hakkını gözaltındayken ancak iki gün sonra kullanabilmiştir. Ancak başvuru dosyasında bu konuda herhangi bir bilgi ya da belge bulunmamaktadır.

11. İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK 250. madde ile görevli) 2009/1 Değişik İş sayılı kararıyla soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanmasına karar verilmiştir.

12. Cumhuriyet Başsavcılığının 12/3/2009 tarihli iddianamesi ile başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesine (CMK 250. madde ile görevli) kamu davası açılmıştır. Mahkeme, başvurucunun 17/9/2009 tarihinde tahliyesine karar vermiştir.

13. 2/7/2012 tarihli ve 6352 sayılı Kanun'un 2/7/2012 tarihinde yürürlüğe girmesiyle kamuoyunda “özel yetkili” olarak adlandırılan mahkemeler kapatılmıştır. Anılan Kanun’un geçici 2. maddesinin (4) numaralı fıkrasında bu mahkemelerde açılmış olan davalara kesin hükümle sonuçlandırılıncaya kadar aynı mahkemelerce bakılmaya devam olunacağı, bu davalarda yetkisizlik veya görevsizlik kararı verilemeyeceği hükme bağlanmıştır.

14. Mahkemenin 12/12/2012 tarihli kararı ile başvurucunun müsnet suçtan mahkûmiyetine ve tutuklamaya yönelik yakalama emri çıkarılmasına karar verilmiştir. Yakalama kararına yönelik itiraz, İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesince 11/1/2013 reddedilmiştir.

15. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"YAZILI KANITLAR :

İletişim tespit tutanakları, gizli izleme tutanakları, arama, yakalama tutanakları, emanet makbuzları, ekspertiz raporu, CD izleme tutanağı, bilirkişi raporu, YDGH (Yurtsever Demokratik Gençlik Hareketi) ile ilgili olarak Diyarbakır CMK. 250. madde ile görevli C.Başsavcılığınca düzenlenen iddianame ve bu iddianameyle Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesine açılan kamu davasının duruşma oturum tutanakları ile YDGH'nin yapılanması ve sorumluları hakkındaki R. S.nin ifadeleri ile dosyalarda mevcut tüm tutanak ve belgeler kanıt olarak değerlendirilmiştir.

MAHKEMEMİZİN KABULÜ VE GEREKÇE:

Yasadışı silahlı PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün gençlik örgütlenmesi olan YDGH'ye yönelik gerçekleştirilen operasyonlarda Yurtsever Demokratik Gençlik Hareketinin deşifre olması nedeniyle, çalışmalarını legal bir görünüm altında sürdürme ve operasyonlara karşı koruyucu bir tedbir olması amacıyla, 01-03 Haziran 2008 tarihinde Diyarbakır ilinde yapılan kongresinden sonra YDGH'nin, Demokratik Toplum Partisi içerisinde bağımsız olarak YDGM (Yurtsever Demokratik Gençlik Meclisi) adı altında faaliyetlerini sürdürmesi kararı alarak isim değişikliğine gittiği, yeni oluşturulan gençlik yapılanması YDGM'in aslında ayrı bir oluşum olduğu, ancak görünüm itibarıyla yasal bir parti olan DTP'nin gençlik örgütlenmesi şeklinde gösterilmeye çalışıldığı, bunun da yapılan eylemlerinin PKK/KONGRA-GEL terör örgütü ile irtibatlandırılmasının engellemeye yönelik olduğu, YDGM içinde faaliyet gösteren gençlere yönelik olarak terör örgütünün görüşleri doğrultusunda faaliyet gösteren F... haber ajansının resmi internet sitesinde ve birçok internet sitesi ile ve terör örgütüne ait basın organlarında Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından PKK/KONGRA-GEL terör örgütüne yönelik sınır ötesi ve yurt içinde yapılan operasyonların protesto edilmesi için terör örgütü yöneticileri tarafından serhildan (ayaklanma-başkaldırı) türü eylem çağrıları yapıldığı, yapılan bu eylem çağrıları doğrultusunda, kamu kurum ve kuruluşlarına ait bina, tesis ve araçlarına yönelik molotof kokteyl atılması, korsan gösteri düzenlenmesi, barikat kurularak yolun trafiğe kapatılması, PKK/KONGRA-GEL terör örgütü ve elebaşı lehinde slogan atılması, olaya müdahale eden güvenlik güçlerine ve araçlarına taşlı sopalı saldırıda bulunulması yönünde çağrılar yapıldığı;

YDGH (Yurtsever Demokratik Gençlik Hareketi) ile ilgili olarak Diyarbakır CMK 250. madde ile görevli C.Başsavcılığınca düzenlenen iddianame ve bu iddianameyle Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesine açılan kamu davasının duruşma oturum tutanakları ile YDGH'nin yapılanması ve sorumluları hakkındaki R. S.nin ifadelerinin dosyaya getirtildiği;

Bu kapsamda PKK/KONGRA GEL terör örgütünün yurt içerisindeki faaliyetlerini tek çatı altında toplayarak organize etmek amacıyla faaliyete geçirilen KCK (Kürdistan Demokratik Topluluğu)'nun alt yapılanması olan YDGM'nin Ege ve Akdeniz bölgelerinde sorumlu düzeyde faaliyet yürütmek üzere görevlendirilen, A. K., P. U. ve H. A.nın Manisa ili ve ilçelerinde örgütlenme faaliyetlerinde bulundukları ve sanıklara görevlendirilme ve eylemler yönünde talimatlar verdikleri anlaşılmıştır.

Olaylarla ilgili 22/07/2009 ve 26/07/2010 tarihli bilirkişi raporları aldırılmış, bilirkişi raporunda;

Sanık Abdullah Topçu'nun [başvurucu] 26/10/2008 tarihinde Manisa ilinde meydana gelen gösteride terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın posterini taşıyarak "yaşasın başkan Apo, PKK halktır halk burada" şeklinde poster taşıyarak slogan attığı,

Sanık S. R. K.nın 26/10/2008 tarihinde Manisa ilinde meydana gelen gösteride taş atarken görüntülendiği belirtilmiştir.

...

 Sanığın [başvurucu] 26/10/2008 tarihinde terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın hükümlü olarak bulunduğu cezaevinde fiziki işkenceye bırakıldığı iddiasını gündeme getiren PKK/KONGRE-GEL terör örgütünün eylem çağrıları üzerine Manisa ili Fevzi Çakmak Mahallesinde düzenlenen gösteriye katıldığı, meydana gelen gösteride terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın posterini taşıyarak ‘‘yaşasın başkan Apo, PKK halktır halk burada’’ şeklinde poster taşıyarak slogan attığı,

Sanığın [başvurucu] KCK il sorumlusu olan S. A.ile birlikte hareket ettiği ve 29.05.2008 tarihinde yaptığı görüşmeden de anlaşılacağı üzere Diyarbakır ilinde düzenlenecek olan PKK/KONGARA-GEL terör örgütününgençlik yapılanması olan YDG-M (Yurtsever Genclik Meclisi) toplantısı için önceden aralarında değerlendirme yapmak üzere “kimin gideceği, nasıl gidileceği” hususlarında görüşmeler yapması,sanık Abdullah’ın aldığı talimatları diğer sanıklar ve örgüt üyelerine iletmesi, örgütün yaptığı çağrı üzerine yapılacak olan toplantılara tape kayıtlarına yansıyan görüşmelerinden de anlaşılacağı üzere katılımlarını sağlanması için görüşmeler yapması, bilirkişi raporuyla da tespit edilen görüntülerden de anlaşılacağı üzere örgütün çağrısı üzerine yapılan gösterilerde slogan atarak örgüt liderinin posterini taşıması,gerek olaylar öncesi tape kayıtlarına yansıyan görüşmelerinde ve gerekse gösteriler esnasındakatıldığı gösteride omzuna çıktığı göstericinin omzundan gösteriye katılan kalabalığı yönlendirmeye çalışmasından diğer sanık ifadeleri ve tüm dosya kapsamından anlaşılmış ve açığa çıkmış olmakla sanığın terör örgütünün üyesi olduğu yönünde karar vermek gerekmiştir."

16. Başvurucunun yakalanıp yakalanmadığına ilişkin bireysel başvuru dosyasında bir bilgi/belge yer almamaktadır.

17. Başvurucunun temyizi üzerine anılan karar, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 19/3/2014 tarihli ilamıyla onanmıştır.

18. Nihai kararı başvurucu23/5/2014 tarihinde öğrenmiştir.

19. Başvurucu 10/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

20. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314. maddesi şöyledir:

“(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silâhlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.”

21. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun “Tanıklıktan çekinme” kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:

(1) Aşağıdaki kimseler tanıklıktan çekinebilir:

c) Şüpheli veya sanığın kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu.

22. 5271 sayılı Kanun’un olay tarihinde yürürlükte bulunduğu hâliyle “İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması” kenar başlıklı 135. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

(1) (Değişik birinci cümle: 25/5/2005 – 5353/17 md.) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet savcısı kararını derhâl hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç yirmidört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl kaldırılır.

(2) Şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması hâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok edilir.

(3) Birinci fıkra hükmüne göre verilen kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tedbir kararı en çok üç ay için verilebilir; bu süre, bir defa daha uzatılabilir. (Ek cümle: 25/5/2005 – 5353/17 md.) Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hâkim bir aydan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar uzatılmasına karar verebilir."

23. 5271 sayılı Kanun’un olay tarihinde yürürlükte bulunan “Soruşturma” kenar başlıklı 251. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

250 nci Madde kapsamına giren suçların soruşturması ve kovuşturması sırasında Cumhuriyet savcıları, hâkim tarafından verilmesi gerekli kararları, varsa Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu işlerle görevlendirilen ağır ceza mahkemesi üyesinden, aksi halde yetkili adlî yargı hâkimlerinden isteyebilirler.

24. 5271 sayılı Kanun’un “Delilleri takdir yetkisi” kenar başlıklı 217. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

25. Mahkemenin 19/4/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Gözaltı ve Tutukluluğa İlişkin Şikâyetler Yönünden

26. Başvurucu; hakkında usulüne uygun olarak verilmiş yakalama kararı olmamasına rağmen yakalanıp gözaltına alındığını, yakalama sırasında derhâl haklarının hatırlatılmadığını, soruşturma dosyasına erişimleri kısıtlandığı için yakalama nedenlerine, yöneltilen suçlamalara, yakalama ve gözaltına alma işlemlerine dayanak belgelerin kendisine bildirilmediğini, süresi içinde yetkili hâkim önüne çıkarılmadığını, tutukluluk durumunun periyodik incelemesinin dosya üzerinden yapıldığını, tutukluluğun değerlendirilmesine dair kararların, Cumhuriyet savcısının görüşlerinin kendisine bildirilmediğini ve bu kararlara karşı itiraz imkânının kendisine tanınmadığını, dayanılan somut olay ve deliller açıklanmaksızın gerekçesiz şekilde tutuklama ve tutukluluğun devamına karar verildiğini, gerçek bir hukuki denetim yapılmadığını, tutukluluk süresinin makul olmadığını, tutukluluk hâlinin devamına karşı itirazlarının etkili bir şekilde incelenmediğini, tutukluluğun devamına yönelik kararların duruşmasız olarak dosya üzerinden verildiğini, kendisinin ve müdafiinin bu kararlar verilirken dinlenmediğini ileri sürmüştür.

27. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara ilişkin olarak birçok kararında “zaman bakımından yetkisi”yle ilgili ilkeleri belirlemiştir. Buna göre 23/9/2012 tarihinden önce verilen bir kararla sona eren tutukluluk veya gözaltı durumuna ilişkin başvuruların zaman bakımından yetkisi dışında kaldığı kabul edilmiştir (Osman Büyüksu, B. No: 2013/5512, 3/4/2014, §§ 20-24; Ali Öksüz, B. No: 2013/6065, 3/4/2014, §§ 20-23; Cevdet Genç, B. No: 2012/142, 9/1/2014, §§ 24-29). Bu ilkeler temelinde yapılan değerlendirmede başvurucunun gözaltı ve tutukluluk hâli, tahliye kararı verildiği 17/9/2009 tarihinde sona ermiş olduğundan başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

28. Dosyaya erişimin kısıtlanmasına yönelik karara itiraz edilip edilmediği, edilmiş ise sonucunun ne olduğu dosyadan anlaşılmamaktadır. Bununla birlikte anılan karara yönelik şikâyet, 6/1/2009 ile 12/3/2009 tarihleri arasında gerçekleştirilen işlemlere ilişkin olup bu tarihlerin Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başladığı tarihten önceye ait olması nedeniyle başvurunun bu kısmı hakkında da zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilmesi gerekir (Benzer yönde bkz. Abdulvahap Aydemir ve Yusuf Candemir, B. No: 2013/7349, 1/12/2015, §§ 34-37).

2. Yakalama Emrine İlişkin Şikâyetler Yönünden

29. Başvurucu ayrıca salıverildikten sonra hakkında yeni bir delil elde edilmediği hâlde hükümle birlikte hakkında tutuklanmaya yönelik yakalama emri çıkarılmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

30. Yakalama emirlerinin infaz edilmediği dönemde temel hak ve hürriyetlere yönelik bazı etkileri bulunsa da bu dönemde henüz kişilerin fiziksel özgürlükleri maddi olarak kısıtlanmamış olduğundan söz konusu etkilerin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale olarak nitelendirilmesi mümkün değildir (Galip Öğüt [GK], B. No: 2014/5863, 1/3/2017, § 41).

31. Açıklanan nedenlerle başvurucunun iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.

B. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

32. Başvurucu; Mahkemece 5237 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (1), (2) ve (3) numaralı fıkralarının uygulanmasına dair kararla ceza mahkûmiyeti dışında velayet, vesayet ve benzeri medeni haklara ilişkin ehliyetinin sınırlanmasının Anayasa’nın 20. maddesini ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

33. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (3) numaralı, 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) 59. maddesinin ilgili fıkraları uyarınca başvurucunun başvuru konusu olaylara ilişkin iddialarını açıklama, dayanılan Anayasa hükmünün ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını kanıtlama, bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini ve buna ilişkin gerekçelerle delilleri sunma yükümlülüğü bulunmaktadır (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 38; Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).

34. Belirtilen koşullar yerine getirilmediği takdirde Anayasa Mahkemesince, başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez olduğuna karar verilebilir.

35. Başvurucu, ceza mahkûmiyetine ek olarak uygulanmasına karar verilen hak yoksunlukları kapsamında medeni haklara ilişkin ehliyetinin sınırlanmasının Anayasa’nın 20. maddesini ihlal ettiğini ileri sürmüş ise de anılan sınırlamaların özel hayata saygı hakkını nasıl ihlal ettiğine ilişkin herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Bu bağlamda ihlal iddiası ve bu iddianın temelindeki olguların ispatına ilişkin yeterli açıklamalarda bulunmayan başvurucunun iddiasını kanıtlayamadığı sonucuna ulaşılmıştır.

36. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. İletişimin Dinlenmesi Kararlarına İlişkin İddialar

37. Başvurucu; yakın akrabalarıyla yaptığı telefon görüşmelerinin dinlendiğini, yasak delil niteliğindeki bu kayıtların dosyadan çıkarılmadığını, son çare olarak başvurulması gereken iletişimin dinlenilmesi tedbirine koşulları oluşmaksızın başvurulduğunu, özel hayatına müdahalede bulunulduğunu, bu nedenle haberleşme özgürlüğünün ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

38. Başvurucunun başvuru konusu olaylara ilişkin iddialarını açıklama, dayanılan Anayasa hükmünün ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını kanıtlama, bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeleri ve delilleri sunma yükümlülüğü bulunmaktadır (Veli Özdemir, §§ 19, 20). Belirtilen koşullar yerine getirilmediği takdirde Anayasa Mahkemesince başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez olduğuna karar verilebilir.

39. Başvuruya konu ihlal iddiasıyla ilgili deliller sunarak ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğini başvuru dilekçesine ekleme sorumluluğu başvurucuya ait olmasına rağmen diğer delil elde etme yöntemleri kullanılmaksızın iletişimin dinlenmesi tedbirine başvurulduğu ve yasak delil niteliğinde olan yakın akraba görüşmelerinin hükme esas alındığı yönündeki iddiaların genel ve soyut biçimde ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır. Başvurucu, hangi yakın akrabalarıyla yaptığı görüşmelerin kayda alındığına veya kararda kullanıldığına dair somut bir örnek belirtmemiştir. Diğer yandan başvurucu tarafından telefon dinlemesinin usulsüz olduğu ve dinleme süresinin bir yıla yakın olduğu soyut şekilde belirtilmiş olup buna ilişkin Anayasa Mahkemesine bir bilgi ya da kanıt sunulmamıştır.

40. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının başvurucu tarafından kanıtlanamamış olması nedeniyle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Ayrımcılığa Maruz Kalındığına İlişkin İddia

41. Başvurucu; Kürt kökenli olması nedeniyle ve siyasi düşüncelerle hakkındaki yargılamanın farklı standartlara göre yürütüldüğünü, hukuka aykırı delillere göre karar verildiğini, terör suçu nedeniyle hakkında farklı bir infaz rejiminin uygulanacağını, bu çerçevede eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

42. Anayasa'nın "Kanun önünde eşitlik" kenar başlıklı 10. maddesi şöyledir:

"Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."

43. Ayrımcılık iddiasının ciddi olduğunun kabul edilebilmesi için başvurucunun kendisiyle benzer durumdaki başka kişilere yapılan muamele ile kendisine yapılan muamele arasında bir farklılık bulunduğunu, bu farklılığın meşru olmayan ve salt ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayırımcı temellere dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir.

44. Başvurucu; yargılama standartları ve infaz rejimi bakımından ayrımcılığa tabi tutulduğunu dile getirmekle birlikte Kürt kökenli olması haricinde kendisi ile aynı koşullara sahip olan hangi sanık veya hükümlülere, hangi surette, farklı muamelede bulunulduğuna dair herhangi bir açıklama sunmamıştır.

45. İhlal iddiası ve bu iddianın temelindeki olguların ispatına ilişkin yeterli açıklamalarda bulunmayan başvurucunun iddiasını kanıtlayamadığı sonucuna ulaşılmıştır.

46. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

E. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Kanuni Hâkim Güvencesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

47. Başvurucu; 5271 sayılı Kanun'un 250. maddesi ile görevli mahkemenin özel statülü olarak kurulmasının adil yargılanma hakkı ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (Sözleşme) tanınan birçok hakkı ortadan kaldırdığını, devlet güvenlik mahkemelerinin (DGM) sadece adlarının değiştiğini, bu mahkemelerin özel statülerini yeni kanunda da aynen koruduğunu, DGM’lerin tarafsız olmadıklarını, adil yargılama yapmadıklarını, bu mahkemelerin kuruluşlarının Sözleşme ile koruma altına alınan hakları ihlal ettiğine dair sayısız Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararının mevcut olduğunu, devlete karşı işlenen veya örgütlü suçlar için ayrı statüye sahip mahkemeler kurulmasının ve kendisinin bu mahkemede yargılanmasının kanuni hâkim güvencesine aykırı olduğunu, kaldırılmalarına rağmen bu mahkemelerin yargılama yapma yetkilerinin devam ettirildiğini, bu çerçevede Anayasa’nın 37. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

48. Başvurucunun başvuru konusu olaylara ilişkin iddialarını açıklama, dayanılan Anayasa hükmünün ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını kanıtlama, bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeleri ve delilleri sunma yükümlülüğü bulunmaktadır (S.S.A., § 38; Veli Özdemir, §§ 19, 20).

49. Belirtilen koşullar yerine getirilmediği takdirde Anayasa Mahkemesince başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez olduğuna karar verilebilir.

50. Başvurucu, ihlal iddiasını salt 5271 sayılı Kanun'un 250. maddesi ile görevli mahkemenin özel statülü olarak kurulmasına ve DGM’lerin uzantısı olduğu iddiasına dayandırmış ve anılan Mahkemenin "adil yargılanma hakkı ve Sözleşme'nin tanıdığı çoğu hakkı ... ortadan kaldırdığı" iddiasını temellendirmemiştir. Bir başka ifadeyle Mahkemenin hangi somut özelliğinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiği konusunda bir açıklamada bulunmamıştır. Bu nedenle ihlal iddiası ve bu iddianın temelindeki olguların ispatına ilişkin yeterli açıklamalarda bulunmayan başvurucunun iddiasını kanıtlayamadığı sonucuna ulaşılmıştır.

51. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Değerlendirme Aşamasında İddianamenin Tebliğ Edilmediğine İlişkin İddia

52. Başvurucu; değerlendirilmesi ve kabulü sürecinde iddianamenin kendisine tebliğ edilmediğini, kendisine iddianameye itiraz hakkı tanınmadığını ileri sürmüştür.

53. Bakanlık görüş yazısında başvurucunun bu iddiasının kabul edilebilirliği konusunda görüş bildirilmemiştir.

54. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

55. Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir. …”

56. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).

57. Sözleşme’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin “medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların” ve bir “suç isnadının” esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Hak arama hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için başvurucunun ya medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya yönelik bir suç isnadının esası hakkında karar verilmiş olması gerektiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, § 23).

58. 5271 sayılı Kanun'un "İddianamenin iadesi" kenar başlıklı 174. maddesinin (1) numaralı fıkrasında iddianamenin, iddianame ve soruşturma evrakının mahkemeye verildiği tarihten itibaren en geç on beş gün içinde eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anılan maddenin (3) numaralı fıkrasına göre de belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır. Öte yandan anılan Kanun'un 191. maddesinin (1) numaralı fıkrasında duruşmanın başladığının, iddianamenin kabulü kararı okunarak açıklanacağı belirtilmiştir. Bu itibarla 5271 sayılı Kanun'da, kabulü aşamasında "iddianame"nin veya kabul edildikten sonra "iddianamenin kabulü kararı"nın taraflara tebliği için bir usul belirlenmemiştir. Ayrıca iddianamenin kabulüne itiraz mümkün değildir. (Abdulvahap Aydemir ve Yusuf Candemir, § 77).

59. İddianamenin değerlendirilmesi sürecindeki incelemenin konusu, "iddianame"nin bizatihi kendisi olup "cezai alanda ... yöneltilen suçlamaların esası konusunda" herhangi bir inceleme yapılmamaktadır. Diğer taraftan adil yargılanma hakkı bireylere kovuşturulmamayı isteme gibi bir hak da sağlamamaktadır (Abdulvahap Aydemir ve Yusuf Candemir, § 78).

60. Bu nedenle iddianamenin değerlendirilmesi prosedürüne ilişkin iddiaların konusunun Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanının kapsamı dışında yer aldığının kabulü gerekir.

61. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Duruşmalı Yargılama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

62. Başvurucu; Yargıtay 9. Ceza Dairesinin temyiz incelemesini duruşmalı yapmaması nedeniyle savunma hakkının kısıtlandığını, bu sebeple adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

63. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında, ilk derece mahkemeleri önünde duruşmalı yargılama yapılıp karar verildikten sonra kanun yolu incelemesinin dosya üzerinden yapılması hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemeyeceğine karar vermiştir (Nevruz Bozkurt, B. No: 2013/664, 17/9/2013, § 32; Ali İlhan Bayar, B. No: 2013/725, 19/11/2014, §§ 44-46).

64. Somut olayda başvurucu, İlk Derece Mahkemesinde duruşmalı olarak yargılandığından temyiz incelemesi sırasında ayrıca duruşma yapılmamasının duruşmalı yargılama hakkına aykırılık oluşturmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

65. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

4. Temyiz İncelemesinin Hakkaniyete Uygun Yapılmadığına İlişkin İddia

66. Başvurucu; temyiz incelemesi yapan Yargıtay Dairesinin, tetkik hâkiminin incelemesine göre ve onun hazırladığı rapor üzerinden bir değerlendirme yaptığını, anılan Dairenin etkin ve tarafsız bir inceleme yapmadığını ve dosyayı incelemeden karar verdiğini ileri sürmüştür.

67. Anayasa’nın 36. maddesinde yer alan adil yargılanma hakkının bir unsuru olan silahların eşitliği ilkesi, davanın tarafları arasındaki çelişmeli yargıyı güvence altına almakta olup bu ilke, mahkemenin iç işleyişine ilişkin usuller yönünden uygulanamaz (Muharrem Keserci, B. No: 2012/575, 8/5/2014, § 52).

68. Yargıtay Tetkik Hâkimi tarafından İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi dosyası ve kararı incelenerek rapor hazırlanmış, Yargıtay Daire Başkanı ve Üyelerine sunulmuştur. Tetkik Hâkiminin raporu dinlendikten sonra Daire Başkanı ve Üyeler tarafından hükümonanmıştır. Mevcut davada, Tetkik Hâkiminin ön yargılı davranmasına neden olacak rapor sunduğunu veya Dairenin etkin ve tarafsız bir değerlendirme yapmadan karar verdiğini gösteren herhangi bir somut bilgi ya da kanıt da bulunmamaktadır.

69. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

5. Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

70. Başvurucu; mahkûmiyet açısından dayanılan tek delil olan itirafçı R.S.ninbeyanlarının duruşmada tespit edilmediğini, bu sebeple onu sorgulayamadığını belirterek Anayasa'nın 36. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

71.Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü başvurulara ilişkin olarak birçok kararında “tanık sorgulama hakkı”yla ilgili ilkeleri belirlemiştir. Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme, lehine olan tanıkların da aleyhine olan tanıklarla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını isteme hakkı vardır. Sanığın hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi için gereklidir. Ancak başvurucuların tanıklara soru sorabilmesi, onlarla yüzleşebilmeleri mutlak bir hak değildir. Makul gerekçelerle getirilen kısıtlamalar, kimi zaman başvurucunun iddia tanıklarına soru sorabilme ve onlarla yüzleşme imkânını da ortadan kaldırabilmektedir. Diğer yandan bir mahkûmiyet -sadece veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014, §§ 34-56; Az. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015, §§ 46-67; Levent Yanlık, B.No: 2013/1189, 18/11/2015, §§ 67-77; İsmet Özkorul, B. No: 2013/7582, 11/12/2014, §§44, 45).

72. Somut olayda tanık R.S., Yurtsever Demokratik Gençlik Meclisi (YDGM) ile ilgili beyanlarda bulunmuştur. Diğer bir ifadeyle tanık anlatımlarının Mahkemenin dayanak aldığı olgulardan sınırlı bir parçaya işaret ettiği, beyanlarda doğrudan başvurucuyu hedef alan ve başvurucunun Mahkemece silahlı terör örgütünün gençlik yapılanması olarak kabul edilen YDGM ile bire bir irtibata geçip organik bağ kurduğuna veya anılan örgütün üyesi olduğuna ilişkin bir ifadenin bulunmadığı görülmektedir. Mahkûmiyet hükmü, esas olarak duruşmada başvurucu ve müdafiinin huzurunda tartışılmış; iletişimin dinlenmesi, gizli izleme, arama ve yakalama tutanaklarına, ekspertiz raporuna, CD izleme tutanağına ve bilirkişi raporuna dayandırılmıştır. Dolayısıyla başvurucu hakkındaki mahkûmiyet hükmünün duruşmada sorgulanma imkânı bulunamayan tanık beyanlarına dayandırıldığı söylenemez. Diğer taraftan başvurucunun anılan tanığın huzurda dinlenilmesine yönelik bir talebinin bulunduğuna ilişkin bir bulguya da rastlanmamıştır.

73. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

6. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

74. Başvurucu, Mahkeme kararında savunmaya neden itibar edilmediğinin açıklanmadığını ve kararın gerekçeli olmadığını ileri sürmüştür.

75. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak açıkça gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu AİHM'in birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir.

76. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır.

77. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).

78. Somut olayda yapılan açık yargılama sonunda tarafların davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalarının tartışılarak verilen kararda, hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu anlaşılmaktadır. Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararın gösterilen gerekçe ve karar sonucunu uygun bulduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğinden bahsedilemez.

79. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

7. Aleni Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

80. Başvurucu; yargılamanın bir bölümünün aleni yapılmadığını, duruşmaları basının takip etmesinin engellendiğini ileri sürmüştür.

81. Bakanlık görüş yazısında, Sözleşme’nin 6. maddesinin aleni yargılanma hakkını da içerdiği ancak bazı durumlarda duruşmaların dava süresince tamamen veya kısmen basına ve dinleyicilere kapalı olarak sürdürülebileceği, başvuru konusu yargılama açısından da Mahkemenin başvurucunun on sekiz yaşını ikmal etmesiyle kapalılık kararını kaldırdığı belirtilmiştir.

82. Anayasa’nın 36. maddesinde açıkça aleni yargılanma hakkından söz edilmemekle birlikte adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden biri olan bu hak esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da zımni bir unsuru olup ayrıca duruşmaların herkese açık olduğunu belirten ve aleniyetin hem kişinin adil yargılanma hakkından yararlanmasına hem de toplumun adalete güvenini sağlamak bakımından kamu yararına hizmet ettiğine işaret eden madde gerekçesi de dikkate alındığında, yargılamanın aleniyetinin yanı sıra hükmün aleniyetine de işaret ettiği anlaşılan Anayasa’nın 141. maddesinin de -Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği- aleni yargılanma hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulması gerektiği açıktır.

83. Ancak aleni yargılanma hakkı mutlak değildir. Çocukların menfaatlerinin mevcut olması hâlinde yetkili adli makamlar gerekli gördüklerinde duruşmaların kapalı yapılmasına karar verebilirler. Mahkeme 23/3/2010 tarihli 5. celsede "yaşı küçük sanığın 12/2/2010 tarihinde 18'ini ikmal etmiş olması nedeniyle, verilen kapalılık kararının kaldırılmasına" karar vermiştir.

84. Somut olayda, aynı dosyada yargılanan başka sanıkların çocuk olarak kabul edildiği dönemdeki menfaatleri gözetilerek hakkındaki yargılamanın kapalı yürütüldüğü veon sekiz yaşını tamamlamalarıyla duruşmaların açık yapılmasına karar verildiği görülmektedir. Çocuğun çıkarları gerektirdiği için Mahkemece duruşmaların bir kısmının basına ve dinleyicilere kapatılmasında bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

8. Yargılamanın Sonucuna İlişkin İddialar

85. Başvurucu; siyasi faaliyette bulunma hakkı kapsamında değerlendirilebilecek unsurların mahkûmiyete gerekçe yapıldığını, olsa olsa parti çalışmalarına katılmasının cezalandırıldığını, parti çalışmalarının emniyet birimlerince yasa dışı olarak nitelendirilmesinin siyasi faaliyette bulunma hakkına müdahale olduğunu, suçun manevi unsurunun oluşmadığını, YDGM'nin yasa dışı bir örgüt olmadığını, olay yerinde çekilen fotoğrafın kendisine benzemediğini,başka bir şahsın hatalı tespit sonucu kendisi kabul edildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

86. Başvurucunun bu iddialarının Derece Mahkemelerinin delilleri değerlendirme ve yorumlarında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir.

87. İlke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi, bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

88. Mahkûmiyet hükmü, esas olarak duruşmada başvurucu ve müdafiinin huzurunda tartışılmış; iletişimin dinlenmesi, gizli izleme, arama ve yakalama tutanaklarına, ekspertiz raporuna, CD izleme tutanağına ve bilirkişi raporuna dayandırılmıştır. Başvuru dosyası incelendiğinde başvurucuya delillerini sunma, inceletme ve itiraz etme hususlarında uygun olanakların sağlanmadığına ilişkin bir veriye rastlanmamış; Mahkemenin ve Yargıtayın kararlarında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.

89. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfîlik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

9. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

90. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

91. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34)

92. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (B.E., § 29)

93. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık5 yıl 2 ay 13 gün sürdüğü anlaşılan yargılamanın süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.

94. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

10. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden

95. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

96. Başvurucu 75.000 TL maddi,75.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

97. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

98. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 4.800 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

99. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların zaman bakımından yetkisizlik ve açıkça dayanaktan yoksun olması nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 2. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 3. İletişimin dinlenmesi kararlarına ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 4. Ayrımcılığa maruz kalındığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 5. Kanuni hâkim güvencesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 6. Değerlendirme aşamasında iddianamenin tebliğ edilmediğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 7. Duruşmalı yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 8. Temyiz incelemesinin hakkaniyete uygun yapılmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 9. Tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 10. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 11. Aleni yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 12. Yargılamanın sonucunailişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 13. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvurucuya net 4.800 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/4/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi. ldi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Abdullah Topçu [1.B.], B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § …)
   
Başvuru Adı ABDULLAH TOPÇU
Başvuru No 2014/8868
Başvuru Tarihi 10/6/2014
Karar Tarihi 19/4/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutuklama ve tutuklamanın devamına ilişkin kararlarda matbu gerekçelere yer verilmesi, gözaltına alınırken yasal hakların hatırlatılmaması, derhâl müdafi tayin edilmemesi ve soruşturma dosyasına erişimin kısıtlanması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; son çare olarak başvurulması gereken iletişimin dinlenilmesi tedbirine koşulları oluşmaksızın başvurulması nedeniyle haberleşme hürriyetinin; yargılamanın kanuni hâkim güvencesine aykırı yürütülmesi, değerlendirme aşamasında iddianamenin tebliğ edilmemesi, duruşmaların bir kısmının kapalı yapılması, hukuka aykırı delillerin mahkûmiyete esas alınması, beyanları belirleyici nitelikte olan tanığın duruşmada sorgulanmaması, Yargıtaydaki incelemenin duruşmasız yapılması, temyiz incelemesinin etkin yapılamaması ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının; ceza mahkûmiyeti dışında velayet, vesayet ve benzeri medeni haklara ilişkin ehliyetin sınırlanması nedeniyle özel hayata saygı hakkının; etnik kökenden dolayı ayrımcılığa maruz kalınması nedeniyle kanun önünde eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) İhlal Manevi tazminat
Sözlü yargılanma hakkı (aleni yargılanma, duruşmada hazır bulunma vs.) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Gerekçeli karar hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Mahkemeye erişim hakkı Konu Bakımından Yetkisizlik
Hakkaniyete uygun yargılanma hakkı (hukuka aykırı deliller, bariz takdir hatası vs.) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Ayrımcılık yasağı Ayrımcılık Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Haberleşme-ceza infaz kurumu uygulamaları (sakıncalı mektup hariç) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Ceza infaz kurumu uygulamaları Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Yakalama, gözaltı Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Zaman Bakımından Yetkisizlik
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Tanık dinletme ve sorgulama hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 250
6352 Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun geçici 2
5237 Türk Ceza Kanunu 314
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 45
251
217
174
191
135
5237 Türk Ceza Kanunu 53
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi