TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
EMİN YILMAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/3930)
|
|
Karar Tarihi: 29/6/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan
ALTAN
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Tuğba YILDIZ
|
Başvurucu
|
:
|
Emin YILMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Erdal
ELDEMİR
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, terör olaylarından dolayı köyün terk edilmeye mecbur
kalınması nedeniyle 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle
Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan
başvurunun kısmen kabul edilmesi ve idare ile sulhname
imzalanması akabinde başvurunun kabul edilmeyen kısmı için açılmış davanın
reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının; ret işlemine karşı açılan davaya
ilişkin yargılama işlemlerinin adil olmaması, yeterli gerekçeye dayanmaması
nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/3/2014 tarihinde İstanbul 17. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 21/7/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, Mardin ili Dargeçit ilçesi Kısmetli köyünde ikamet
etmekte iken terör olaylarının yoğunlaşması nedeniyle 1993 yılında köyden göç
etmek zorunda kaldığını iddia etmiştir.
6. Başvurucu 18/5/2005 tarihinde 5233 sayılı Kanun kapsamına
giren zararlarının karşılanması talebiyle Mardin Valiliği Zarar Tespit
Komisyonuna (Komisyon) başvurmuştur.
7. 18/12/2009 tarihli ve 2009/3-13927 sayılı Komisyon kararıyla
dosyada yer alan bilgi ve belgeler uyarınca Dargeçit ilçesi Kısmetli köyünde
ikamet etmekte iken terör olayları nedeniyle taşınır ve taşınmaz kapsamında mal
varlığına ulaşılamaması nedeniyle oluşan zararın karşılanması talebiyle yapılan
başvuruda yığma kârgir ev için 1.410 TL, yığma kârgir ahır için 825 TL, yığma kârgir
ev için 451,20 TL, yığma kârgir ahır için 264,00 TL,
taşınır ve taşınmaz için toplam 2.950,20 TL ödenmesine karar verilmiştir.
8. Komisyon kararı akabinde 5233 sayılı Kanun’un 12. maddesi
gereğince davet yazısı ile birlikte sulhname örneği
başvurucu vekiline gönderilmiştir.
9. “Yukarıda ayni/nakdi
olarak belirtilen zararımın/zararlarımın karşılanması sonucunda Komisyonun
tespitine esas olay ile ilgili olarak uğradığım zararımın tamamının karşılanmış
olduğunu kabul ve taahhüt ederim.” beyanını içeren sulhname 14/10/2010 tarihinde başvurucu vekili tarafından
imzalanmıştır.
10. Komisyonca zararların eksik hesaplandığı, tespitlerin
yerinde olmadığı iddiasıyla belirtilen işlem aleyhine başvurucu tarafından
Mardin İdare Mahkemesinde dava açılmıştır.
11. Mardin İdare Mahkemesinin 31/1/2011 tarihli ve E.2010/753,
K.2011/229 sayılı kararı ile dava konusu işlemin iptaline hükmedilmiştir.
Kararın gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:
“…ikamet etmekte olduğu köyün terör olayları
nedeniyle boşaltılmasından dolayı uğradığı zararın tazmini istemiyle davalı
idareye başvuran davacının, sulhname imzalanarak
çözümlenen zararları ev ve ahırları dışında kalan kalemlerden, meyve
ağaçlarının kullanılmamasından ve hayvanlarını göç nedeniyle ucuza sattığından
bahisle uğradığını ileri sürdüğü zararın karşılanmaması yerinde ise de; köyde
yapılan kadastro çalışmaları sonucunda kıraç tarla, bağ ve arsasının
bulunduğunun tespit edilmesine rağmen bu zararının tazmin edilmemesinden dolayı
dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu…”
12. İdare tarafından temyiz üzerine Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 17/4/2012 tarihli ve E.2011/11551, K.2012/2292 sayılı kararı ile
hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:
“…Sulhnamenin davacı
vekili tarafından imzalanarak uyuşmazlığın sulhen
sona erdirilmesi nedeniyle bu aşamadan sonra dava açılması hukuken mümkün
olmadığından, İdare Mahkemesince bu gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi
gerekirken, davacıya ait kıraç tarla, bağ ve arsanın kullanılmamasından
kaynaklanan zararlar için hesaplama yapılmadığından bahisle dava konusu işlemin
iptali yönünde verilen kararda hukuki isabet görülmemiş...”
13. Başvurucunun karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 6/12/2012
tarihli ve E.2012/8410, K.2012/13168 sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
14. Danıştayın bozma kararı üzerine
Mardin İdare Mahkemesi 27/6/2013 tarihli ve E.2013/940, K.2013/1191 sayılı
kararı ile davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili bölümü
şöyledir:
"... Bu durumda, davacının uğradığı
zararların tamamının karşılandığına ilişkin 14/10/2010 tarihli ve 2009/3-13927
sayılı Sulhname davacı vekili tarafından imzalanarak
uyuşmazlık sulhen sona erdirildiği için bu aşamadan
sonra dava açılması hukuken mümkün olmadığından, dava konusu işlemde hukuka
aykırılık bulunmamaktadır."
15. Başvurucunun temyizi üzerine aynı Dairenin 4/12/2013 tarihli
ve E.2013/12525, K.2013/9866 sayılı kararı ile hükmün onanmasına karar
verilmiştir. Onama kararı başvurucu vekiline 3/3/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
16. Başvurucu vekili 21/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
17. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6., 7., 8., geçici 1.,
geçici 3., geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı Eki Karar’ın 1. maddesi, Danıştay Onuncu Dairesinin 30/12/2008
tarihli ve E.2008/4141, K.2008/9584 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin
31/12/2008 tarihli ve E.2008/5548, K.2008/9733 sayılı kararı, Danıştay Onuncu
Dairesinin 20/2/2009 tarihli ve E.2008/6679, K.2009/1227 sayılı kararı (Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014,
§§ 15-28).
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 29/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, terör olayları nedeniyle köyünü terk etmek
zorunda kaldığını, uğradığı zararların karşılanması amacıyla 5233 sayılı Kanun
kapsamında yaptığı başvuru sonucunda zararının eksik hesaplandığını ve akabinde
açtığı davadan sonuç alamadığını, 1993 yılında oluşan zararının 2014 yılına
kadar hâlâ tazmin edilmediğini, makul bir sürede yargılamalardan sonuç
alamadığını belirterek Anayasa’nın 17., 19., 23., 35. ve 36.maddelerinde
tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş; tazminat talebinde
bulunmuştur.
B. Değerlendirme
20. Başvurucu 1993 yılında meydana gelen terör olayları
neticesinde köyün boşaltılmasıyla yerleşim yerinden göç etmek zorunda kaldığını
ve oluşan zararlarının karşılanmaması neticesinde Anayasa’nın 17., 19., 23.,
35. ve 36.maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
21. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması şarttır."
22. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf
olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal
edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
23. 6216 sayılı Kanun'un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler
tarafından yapılabilir."
24. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü ve 6216 sayılı Kanun'un
45. maddesinin (1) numaralı fıkraları uyarınca Anayasa'da güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
(Sözleşme) ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini iddia eden herkese
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapma hakkı tanınmıştır. Dolayısıyla medeni
haklara sahip gerçek ve tüzel kişiler bireysel başvuru yönünden dava ehliyetine
sahiptir (Büğdüz Köyü Muhtarlığı, B. No: 2012/22,
25/12/2012, § 24).
25. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Sözleşme'nin 34.
maddesinde yer alan "mağdur" kelimesi ile ihtilaf konusu eylem ya da
ihmalden doğrudan etkilenen kişinin kastedildiğini belirtmiş (Brumarescu/Romanya [BD], B. No: 28342/95,
28/10/1999, § 50); hakkı ihlal edilen kişinin bireysel başvuru yapmadan önce
ölmesi durumunda mağdurluk durumunun ortadan kalkması nedeniyle hukuken bir
başkasının ölen kişi adına bireysel başvuruda bulunamayacağına karar vermiştir
(Davut Kaya, Zöhre
Polat/Türkiye, B. No: 2794/05, 40345/05, 21/10/2008).
26.22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 28.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla
doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer."
27. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 43.
maddesi şöyledir:
"Hukuki işlemden doğan temsil yetkisi, aksi taraflarca
kararlaştırılmadıkça veya işin özelliğinden anlaşılmadıkça, temsil olunanın
veya temsilcinin ölümü, gaipliğine karar verilmesi, fiil ehliyetini kaybetmesi
veya iflas etmesi durumlarında sona erer.
Bu hüküm, bir tüzel kişiliğin sona ermesi durumunda da uygulanır.
Tarafların karşılıklı kişisel hakları saklıdır."
28. 6098 sayılı Kanun'un 513. maddesinin birinci fıkrasının
birinci cümlesi şöyledir:
"Sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme,
vekilin veya vekâlet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile
kendiliğinden sona ermiş olur."
29. 4721 sayılı Kanun'un 28. maddesine göre gerçek kişiler
hakkında sağ doğmakla başlayan kişilik ölümle sona ermekte olup ölüm ile
kişiliği sona erenler için artık hak ve fiil ehliyetine sahip olduklarından söz
etmeye olanak bulunmamaktadır. 6098 sayılı Kanun'un anılan hükümlerinden
anlaşıldığı üzere ise hukuki işlemden doğan vekâlet veren ile vekil arasında
temsil yetkisine dair sözleşme-aksi kararlaştırılmadıkça veya işin niteliğinden
aksi anlaşılmadıkça- taraflarının birinin ölümü, ehliyetini kaybetmesi veya
iflası ile hiçbir işleme gerek kalmaksızın kendiliğinden son bulacaktır (Abdurrehman Uray, B. No: 2013/6140, 5/11/2014, § 28).
30. 6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi şöyledir:
"Bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye
kullandığı tespit edilen başvurucular aleyhine, yargılama giderlerinin dışında,
ayrıca ikibin Türk Lirasından fazla olmamak üzere
disiplin para cezasına hükmedilebilir."
31. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 83. maddesi
şöyledir:
“Başvurucunun istismar edici, yanıltıcı ve benzeri nitelikteki
davranışlarıyla bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığının tespit
edilmesi hâlinde başvuru reddedilir ve yargılama giderleri dışında, ilgilinin ikibin Türk Lirasından fazla olmamak üzere disiplin para
cezasıyla cezalandırılmasına karar verilir.”
32. İlgili düzenlemeler vasıtasıyla genel hukuk teorisinde bir
kamu düzeni kuralı olarak ele alınan ve genel olarak bir hakkın açıkça
öngörüldüğü amaç dışında ve başkalarını zarara sokacak şekilde kullanılmasının
hukuk düzenince himaye edilmeyeceğini ifade eden hakkın kötüye kullanılmasının,
bireysel başvuru alanında özel olarak ele alındığı görülmektedir. Bu bağlamda
bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan ve mahkemenin başvuruyu gereği
gibi değerlendirmesini engelleyen davranışların başvuru hakkının kötüye
kullanılması olarak değerlendirilmesi mümkündür (Mehmet Güven Ulusoy, [GK], B. No: 2013/1013, 2/7/2015, § 31;
S.Ö., B. No: 2013/7087,
18/9/2014, § 28).
33. Bu kapsamda özellikle mahkemeyi yanıltmak amacıyla gerçek
olmayan maddi vakıalara dayanılması veya bu nitelikte bilgi ve belge sunulması,
başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi
verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi sürecinde vuku bulan ve söz konusu
değerlendirmeyi etkileyecek nitelikte yeni ve önemli gelişmeler hakkında
mahkemenin bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat
oluşturulmasının engellenmesi, medeni ve meşru eleştiri sınırları saklı kalmak
kaydıyla bireysel başvuru amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit veya
tahrik edici bir üslup kullanılması ile söz konusu başvuru yolu kapsamında
ihlalin tespiti ile ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla
bağdaşmayacak surette içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda başvuru
hakkının kötüye kullanıldığı kabul edilebilecektir (Mehmet Güven Ulusoy, § 32; S.Ö.,
§ 29).
34. Başvuru konusu olayda başvurucu Emin Yılmaz 25/4/2005
tarihinde Avukat Erdal Eldemir'e vekalet vermiştir.
Başvurucu, nüfus kayıtlarına göre 25/2/2012 tarihinde vefat etmiştir. Başvurucu
vekili tarafından 21/3/2014 tarihinde başvurucunun Anayasa’nın 17., 19., 23.,
35. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiği
iddiasıyla bireysel başvuru yapılmış; başvuru formunda başvurucunun öldüğü
konusunda bir bilgiye yer verilmemiştir.
35. Kamu gücü tarafından hakkı ihlal edilen kişinin bireysel
başvuru yapmadan önce ölmesi durumunda ölen kişi adına bir başkası tarafından
bireysel başvuru yapma imkânı bulunmamaktadır (Abdurrehman Uray, § 30).
36. Açıklanan nedenlerle başvuru tarihinden önce vefat etmiş
başvurucu adına vekâlet ilişkisi sona ermiş olan avukat tarafından yapılan
bireysel başvurunun başvuru hakkının kötüye
kullanımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
37. Bu durumda Avukat Erdal Eldemir
aleyhine Anayasa Mahkemesini yanıltıcı nitelikte başvuru yapması nedeniyle 6216
sayılı Kanun'un 51. maddesi ve İçtüzük’ün 83. maddesi
uyarınca takdiren 2.000 TL disiplin para cezasına
hükmedilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru
hakkının kötüye kullanılması nedeniyle REDDİNE,
B.6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi ve Anayasa Mahkemesi
İçtüzüğü'nün 83. maddesi uyarınca 1.500 TL disiplin para cezasının Avukat Erdal
Eldemir'den TAHSİLİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin İstanbul Barosuna GÖNDERİLMESİNE,
29/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.