TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÇETİN ARKAŞ BAŞVURUSU (2)
|
(Başvuru Numarası: 2014/4033)
|
|
Karar Tarihi: 11/10/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan y.
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Ceren Sedef
EREN
|
Başvurucu
|
:
|
Çetin ARKAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Mazlum
DİNÇ
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; hükümlü olan başvurucu tarafından hazırlanan kitap
taslağının, talebi doğrultusunda avukatına gönderilmeyerek ceza infaz kurumu
idaresince el konulması nedeniyle ifade özgürlüğünün, bilirkişinin tarafsız
olmaması ve bilirkişi raporuna karşı itirazlarını sunma imkânının tanınmaması
nedeniyle ise adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 7/3/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, başvuru tarihinde devletin egemenliği altında
bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya çalışmak suçundan
hükümlü olarak Nazilli E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (İnfaz Kurumu)
bulunmaktadır.
9. Başvurucu kurumda yazdığı, Demokratik
Uygarlık Perspektifinde Bir İslam Sentezi ve 21. Yüzyıl Kadrolaşması Olarak Apocu
Akademik Kadro isimli kitap taslaklarını kapalı zarf içerisinde
avukatına gönderilmesi talebiyle İnfaz Kurumu idaresine teslim etmiştir. İnfaz
Kurumu idaresi söz konusu kapalı zarfın alıcısına gönderilip gönderilemeyeceği
hususunda Nazilli İnfaz Hâkimliğinden (İnfaz Hâkimliği) görüş istemiştir. İnfaz
Hâkimliği 12/9/2013 tarihinde söz konusu talebin Cumhuriyet Başsavcılığınca
yapılması gerektiğinden bahisle karar verilmesine yer olmadığına karar
vermiştir.
10. Nazilli Cumhuriyet Başsavcılığı, Ceza İnfaz Kurumlarının
Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün
(Tüzük) 84. maddesi uyarınca başvurucuya ait kapalı zarf içerisinde örgütsel
doküman veya konusu suç teşkil edebilecek belgeler bulunup bulunmadığı yönünden
İnfaz Hâkimliği tarafından inceleme yapılmasını talep etmiştir.
11. İnfaz Hâkimliği, Nazilli İlçe Emniyet Müdürlüğü Terörle
Mücadele Şube Müdürlüğüne yazdığı müzekkere ile zarftaki belgelerin içeriği
hakkında bilirkişi incelemesi talep etmiştir. İnfaz Hâkimliği kararına göre
hazırlanan bilirkişi raporunda kapalı zarf içerisindeki belgenin, A4 ve A5 ebatında pelur kâğıt üzerine
gözle okunamayacak derecede küçük yazı karakterleriyle ve tükenmez kalemle
yazıldığı belirtilmiştir. Raporda ayrıca söz konusu taslaklarda, PKK terör
örgütünün nasıl kurulduğu ve gelinen sürecin anlatıldığı, politik ve örgütsel
olarak KCK modelinin inşa edilmesinin gerekliliği ile örgütsel eğitime ilişkin
bildirilere yer verildiği ifade edilmiştir. İnfaz Hâkimliği, bu itibarla örgüt
propagandası niteliği taşıyan evrakın, Tüzük'ün 84.
maddesi uyarınca alıcısına gönderilmemesine ve Cumhuriyet Başsavcılığına teslim
edilmesine karar vermiştir.
12. Başvurucu, İnfaz Hâkimliği kararına itiraz etmiştir. İtirazı
inceleyen Nazilli 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) Demokratik Uygarlık Perspektifinde Bir İslam Sentezi
başlıklı taslak yönünden itirazı kabul etmiştir. Mahkeme anılan taslağın,
başvurucunun başka bir ceza infaz kurumundan Nazilli İnfaz Kurumuna nakli
esnasında okunarak üzerine görüldü kaşesi vurulduğunu, dolayısıyla bu taslak
yönünden Tüzük'ün 84. maddesindeki şartların
oluşmadığını belirtmiştir. 21. Yüzyıl
Kadrolaşması Olarak Apocu Akademik Kadro
başlıklı taslak yönünden ise Mahkeme, İnfaz Hâkimliği kararının usul ve yasaya
uygun olduğundan bahisle itirazı reddetmiştir. Ret kararı başvurucuya 5/2/2014
tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 7/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
14. Başvuru konusu olayın meydana geldiği tarihte 13/12/2004
tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un "Avukat ve noterle görüşme hakkı"
kenar başlıklı 59. maddesinin (4) numaralı fıkrası şu şekildedir:
"(4) Avukatların savunmaya ilişkin
belgeleri, dosyaları ve müvekkilleri ile yaptıkları konuşmaların kayıtları
incelemeye tâbi tutulamaz. Ancak, 5237 sayılı Kanunun 220 nci,
İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü ve Beşinci Bölümlerinde yer alan suçlardan
mahkûm olan hükümlülerin avukatları ile ilişkisi; konusu suç teşkil eden
fiilleri işlediğine, infaz kurumunun güvenliğini tehlikeye düşürdüğüne, terör
örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı haberleşmelerine
aracılık ettiğine ilişkin bulgu veya belge elde edilmesi halinde, Cumhuriyet
Başsavcılığının istemi ve infaz hâkiminin kararıyla, bir görevli görüşmede hazır
bulundurulabileceği gibi bu kişilerin avukatlarına verdiği veya avukatlarınca
bu kişilere verilen belgeler infaz hâkimince incelenebilir. İnfaz hâkimi
belgenin kısmen veya tamamen verilmesine veya verilmemesine karar verir. Bu
karara karşı ilgililer, 4675 sayılı Kanuna göre itiraz edebilirler."
15.
Yukarıda yer verilen fıkranın 3/10/2016 tarihli ve 676 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname'nin (Olağanüstü Hal Kararnamesi), 1/2/2018 tarihli ve 7070 sayılı
Olağanüstü Hal Kararnamesi'nin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 6.
maddesiyle aynen kabul edilerek kanunlaşan 6. maddesiyle değiştirilen hâli şu
şekildedir:
"Görüşme sırasında; hükümlünün avukatına
veya avukatın hükümlüye verdiği belge veya belge örnekleri, dosyalar ve
aralarındaki konuşmaya ilişkin olarak kendilerinin tuttukları kayıtlar
incelenemez; hükümlünün avukatı ile yaptığı görüşme dinlenemez ve kayda
alınamaz."
16. Tüzük'ün 84. maddesinin ilgili
bölümleri şu şekildedir:
" ...
(2) Hükümlülerin avukat ile görüşmesinde aşağıdaki kurallar uygulanır:
...
c) Avukatların savunmaya ilişkin belgeleri, dosyaları ve müvekkilleri
ile yaptıkları konuşmaların kayıtları incelemeye tâbi tutulamaz.
1. Hükümlü ile görüşmek üzere kuruma gelen avukatların,
yanlarında bulundurdukları belge ve dosyaların savunmaya ilişkin olup
olmadıkları konusunda kendilerinden yazılı beyanları alınır. Savunmaya ilişkin
olduğu beyan edilen belge ve dosyalar, her ne suretle olursa olsun incelenemez.
Hükümlü ile doğrudan ilişkisi olmak koşulu ile avukatın yanında getirmiş olduğu
ve bir hukuki uyuşmazlık konusunu oluşturan belge ve dosyalar hakkında da aynı
hükümler uygulanır.
2. 5237 sayılı Kanunun 220 nci maddesinde, İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü
ve Beşinci Bölümlerinde yer alan suçlardan mahkûm olan hükümlülerin avukatları
ile ilişkisinde avukatın savunmaya ilişkin olduğunu beyan ettiği belge ve
dosyalar fiziki olarak aranabilir. Konusu suç teşkil eden fiilleri işlediğine,
infaz kurumunun güvenliğini tehlikeye düşürdüğüne, terör örgütü veya diğer suç
örgütleri mensuplarının örgütsel amaçlı haberleşmelerine aracılık ettiğine
ilişkin bulgu veya belge elde edilmesi halinde, Cumhuriyet başsavcılığının
istemi ve infaz hâkiminin kararıyla, bir görevli görüşmede hazır
bulundurulabileceği gibi bu kişilerin avukatlarına verdiği veya avukatlarınca
bu kişilere verilen belgeler infaz hâkimince incelenebilir. İnfaz hâkimi
belgenin kısmen veya tamamen verilmesine veya verilmemesine karar verir. Bu
karara karşı ilgililer, 4675 sayılı Kanuna göre itiraz edebilirler."
17. 5275 sayılı Kanun'un 68. maddesinin (4) numaralı fıkrası şu
şekildedir:
"Hükümlü tarafından resmî makamlara veya
savunması için avukatına gönderilen mektup, faks ve telgraflar denetime tâbi
değildir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 11/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. İfade Özgürlüğünün
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
19. Başvurucu, kitabı bastırmadan önce hukuki görüş almak
amacıyla avukatına göndermek istediği zarf içindeki 21. Yüzyıl Kadrolaşması Olarak Apocu Akademik
Kadro başlıklı kitap taslağına 5275 sayılı Kanun'un 59. maddesinin
(4) numaralı fıkrasının başvuru tarihindeki hâline aykırı olarak el konulduğunu
ileri sürmüştür. Başvurucuya göre söz konusu kitap taslağı ile konusu suç
teşkil eden fiilleri işlediğine, İnfaz Kurumunun güvenliğini tehlikeye
düşürdüğüne ya da terör örgütü veya diğer suç örgütleri mensuplarının örgütsel
amaçlı haberleşmelerine aracılık ettiğine ilişkin bulgu veya belge bulunmamaktadır.
Bu nedenle başvurucu, anılan hükme aykırı şekilde avukatına gönderdiği kitap
taslağına el konulması nedenleriyle ifade özgürlüğü ile maddi ve manevi
varlığını geliştirme hakkınınihlal edildiğini iddia
etmiştir.
20. Bakanlık görüşünde Avukatına gönderdiği kitap taslağının
gönderilmemesi ile başvurucunun haberleşme hakkına müdahale edildiği ifade
edilmiştir. Bakanlık görüşünde mahpusların mektuplarına el konulmasına ilişkin
içtihatlar hatırlatılmıştır.
21. Anayasa Mahkemesi başvuruya konu dokümanı incelemiş ve
başvurucunun, avukatına göndermek istediği zarf içindeki dokümanın,
başvurucunun mahkûmiyetine dair bir konuda savunmaya ilişkin bilgi ya da belge
olmadığı donucuna varmıştır. Aksine başvurucu bireysel başvuru formunda,
hazırladığı kitap taslaklarını hukuki görüş almak amacıyla avukatına göndermek
istediğini ifade etmiştir.
22. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder. Başvurucunun bu başlık altındaki şikayetlerininifadeözgürlüğü
kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
23. İfade özgürlüğü; kişinin haber ve bilgilere, başkalarının
fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı
kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla
serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına
aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir. Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil
olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye
paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve gerçekleştirme konusunda
başkalarını ikna etme çabaları ve bu çabaların hoş görüyle karşılanması çoğulcu
demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu
sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine
bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin
işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir
Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 33-35; Abdullah Öcalan [GK], B. No: 2013/409,
25/6/2014, § 74; Mehmet Ali Aydın [GK],
B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42-43; Tansel
Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).
24. Anayasa’nın 26. maddesinin birinci fıkrası, ifade
özgürlüğüne içerik bakımından bir sınırlama getirmemiştir. İfade özgürlüğü;
siyasi, sanatsal, akademik veya ticari düşünce ve kanaat açıklamaları gibi her
türlü ifadeyi kapsamına almaktadır. Bu itibarla bireylerin kamuoyuna aktardığı
görüşleri başkaları açısından değersiz
veya yararsız görülse bile
kişilerin subjektif değerlendirmelerinden bağımsız
olarak ifade özgürlüğünün korumasındadır (Ergün
Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015, § 37; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009,
15/2/2017, § 40; Kemal Kılıçdaroğlu,
B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 52). Bu bağlamda hazırladığı kitap taslağına el
konulması, başvurucunun düşüncelerini yayması hakkına ve dolayısıyla ifade
özgürlüğüne müdahale teşkil eder.
25. Hükümlü ve tutuklular, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ortak alanı kapsamında kalan temel hak ve
hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptirler (Mehmet Reşit Arslan ve diğerleri, B. No: 2013/583,
10/12/2014, § 65). Bu bağlamda hükümlü ve tutukluların ifade özgürlüğü de
Anayasa ve Sözleşme kapsamında koruma altındadır (Murat Karayel (5), B. No: 2013/6223, 7/1/2016, § 27).
26. Somut olaya dönüldüğünde başvuruya konu belgelerin
gönderilmeden önceİnfaz Kurumunun düzeni ve güvenliği
ile suç işlenmesinin önlenmesi amaçlarıyla idarece kontrol edilmesi, İnfaz
Kurumunun görevlerindedir. Başvuru konusu dokümanın Anayasa Mahkemesince kabul
edilen ilkeler uyarınca bir inceleme yapılması gerekir (cezaevi idarelerince
dokümanların incelenmesi sırasında gözetilmesi gereken ilkeler için bkz. Halil Bayık [GK], B. No: 2014/20002,
30/11/2017, §§ 28-47).
27. İdarece el konulan başvuru konusu doküman incelenmek üzere
Anayasa Mahkemesine gönderilmiştir. Dokümanın, fiziksel olarak sağlıklı bir
inceleme yapılabilmesine imkân vermeyecek şekilde hazırlandığı gözlemlenmiştir.
Başvuru konusu doküman, pelur kâğıt üzerine tükenmez
kalemle, çıplak gözle okunamayacak ve ancak özel bazı tekniklerle veya
araçlarla okunabilecek derecede küçük harflerle,sıkışık
bir düzende ve anlaşılmaz bir el yazısıyla hazırlanmıştır.
28. Anayasa Mahkemesinin asli görevi Anayasa'yı yorumlamak,
böylece Anayasa'da yer alan temel hak ve özgürlüklerin kapsam ve sınırlarını
belirlemektir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi asli görevini yerine getirmesi
önünde engel teşkil edecek ve böylelikle kendisini temel işlevinden
uzaklaştırabilecek olması nedeniyle bireysel başvurunun niteliğine uygun
düşmeyen yükümlülükleri üstlenmeyi kabul etmemektedir (İskender Kaya ve diğerleri, B. No:
2014/7674, 23/3/2017, § 19).
29. Somut olayın koşullarında başvurucunun, başvuru konusu
dokümanı anılan şekilde hazırlamasını zorunlu kılacak makul herhangi bir sebep
ileri sürülmediği gibi Anayasa Mahkemesince de tespit edilmemiştir. Ceza infaz
kurumlarında kalan mahpusların yazılarını bu tür kâğıtlara, benzer yöntemle
yazmaları ile güdülen amacın -çoğunlukla- yapılan aramalarda belgelerin
saklanmasını, ceza infaz kurumu dışına çıkartılmasını veya gerektiğinde
imhasını kolaylaştırmak veya ceza infaz kurumu görevlilerinin okumasını
zorlaştırarak denetimden kaçırmak olduğu değerlendirilmiştir. Dolayısıyla somut
olayda pelur kâğıtlara anılan yöntemle bir yazı
yazmanın geçerli bir mazereti de olmadığı, Mahkemece metin üzerinde yapılanyüzeysel bir incelenmede büyük oranda terör
örgütünün hedefleri, ideolojisi, yöntemleri, eğitim metodları
ile KCK terör örgütü modelinin kurulması ve yaygınlaştırılması gerekliliğine
ilişkin meselelerin ele alındığı gözetildiğinde söz konusu metin üzerinde daha
fazla bir inceleme ve denetleme yapılması gerektiğine karar vermek idare,
derece mahkemeleri ve Anayasa Mahkemesi üzerinde aşırı bir külfet
oluşturacaktır.
30. Bundan başka başvurucunun yönteminin kabul edilmesi,
okunması oldukça zor ve özel çaba gerektiren bu yazım stilinin
yaygınlaştırılmasına, ceza infaz kurumu idarelerinin denetim yetkisi üzerinde
caydırıcılık yaratarak yazılı materyallerin denetimden kaçırılmasına ve bu
yöntemin suç örgütünün haberleşme aracı olarak kullanmasına zemin
hazırlayacaktır.
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
32. Başvuru konusu olaydaifade
özgürlüğüne yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
34. Başvurucu, İnfaz Hâkimliği tarafından görevlendirilen ve
terör şubesinde çalışan bir polis memuru olan bilirkişinin mevzuata uygun
biçimde seçilmediğini ve tarafsız olamayacağını iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca
yargılama esnasında kendisine bilirkişi raporunu inceleme ve buna göre savunma
yapma imkânının da verilmediğini, bu nedenlerle adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
35. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun, bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
36. Somut olayda başvurucu söz konusu iddialarını, imkânı
bulunmasına rağmen Ağır Ceza Mahkemesine itiraz yolunda ileri sürmemiştir.
Dolayısıyla başvurucunun, hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları
tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianınaçıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
11/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.