TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
N.T.U. VE N.T. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/4372)
|
|
Karar Tarihi: 19/12/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Tuğçe TAKCI
|
Başvurucular
|
:
|
1. N.T.U.
|
|
:
|
2. N.T.
|
Vekili
|
:
|
Av. Kerim
CANİKLİ
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kollukta ifade alınırken işkence ve kötü muameleye
maruz kalınması nedeniyle işkence ve kötü muamele yasağının; hukuka aykırı
yöntemlerle elde edilen delillerin mahkûmiyete esas alınması, cezanın
bireyselleştirilmesi kurumlarına başvurulmaması ve yargılamanın makul sürede
sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/3/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve
bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağını
bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden ulaşılan bilgi ve belgelere göre
ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvuruculardan N.T.U. 1965 tarihinde, N.T. 1967 tarihinde
Samsun'da doğmuş olup olayların gerçekleştiği tarihte İstanbul ilinde ikamet
etmektedirler.
9. Başvurucular 17/7/2000 tarihinde kolluk nezdinde ifade
vermişlerdir.
10. Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/4/2009 tarihli
kararıyla başvurucuların gece vakti silahla yağmaya teşebbüs ve hürriyetten
yoksun bırakma suçlarından cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
11. Başvurucular bu karara karşı temyiz yoluna başvurmuştur.
Başvurucular, temyiz dilekçesinde delillerin hukuka aykırı yöntemlerle elde
edildiğine yönelik herhangi bir iddia öne sürmemişlerdir.
12. Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 18/12/2013 tarihli kararıyla
hüküm onanmıştır.
13. Başvurucular kararı 10/3/2014 tarihinde öğrendiklerini
bildirmişlerdir.
14. Başvurucular 28/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 19/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucu N.T.
Yönünden
16. Başvurucu; kolluk nezdinde ifadesi alınırken işkence ve kötü
muameleye maruz kaldığını, hukuka aykırı yolla temin edilen ifadesinin
mahkûmiyete esas alındığını, haksız olarak cezanın alt hadden uzaklaşılarak
fikrî içtima ya da haksız tahrik hükümleri uygulanmadan belirlendiğini
belirterek çeşitli anayasal hak ve ilkelerin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
17. Başvurucunun 26/6/2015 tarihinde vefat ettiği tespit
edilmiştir.
18. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 80. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (ç) bendine göre başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini
haklı kılan bir sebebin olmadığı kanaatine varılması hâlinde başvurunun düşmesine
karar verilebilir. Bununla birlikte İçtüzük'ün 80.
maddesinin (2) numaralı fıkrası gereği Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması
veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan
haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde başvurunun incelenmesine devam
edilebileceği öngörülmüştür.
19. Başvuru tarihinden sonra ölen başvurucuların mirasçılarının
makul bir süre içinde başvuruyu devam ettirme yönünde iradelerini Anayasa
Mahkemesine bildirmemeleri hâlinde anılan İçtüzük hükümleri uyarınca başvurunun
incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir sebebin olmadığı kanaatine
varılabilir (Abdurrahman Miişoğlu
ve diğerleri, B. No: 2014/7674, 23/3/2017, §§18-21).
20. Somut olayda başvurucu N.T. başvuru tarihinden sonra vefat
etmiş ancak mirasçıları makul bir süre içinde başvuruya devam etme yönünde
iradelerini bildirmemişlerdir. Anılan başvurucu yönünden başvurunun
incelenmesine devam etmeyi gerekli kılan ve İçtüzük'ün
80. maddesinin (2) numaralı fıkrasında öngörülen nedenlerden biri de
bulunmamaktadır.
21. Açıklanan nedenlerle anılan başvurucu açısından başvurunun düşmesine karar verilmesi gerekir.
B. Başvurucu N.T.U.
Yönünden
1. İşkence ve Kötü
Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
22. Başvurucu, kollukta ifadesi alınırken işkence ve kötü
muameleye maruz kalması nedeniyle işkence ve kötü muamele yasağının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
23. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
24. Bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak
ve Anayasa'nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna
ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde Anayasa'nın 17. maddesi -"Devletin temel amaç ve görevleri"
kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- etkili
bir soruşturmanın yapılmasını gerektirmektedir. Bu soruşturma, sorumluların
belirlenmesini ve cezalandırılmasını sağlamaya elverişli olmalıdır (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
25).
25. Usul yükümlülüğünün bir olayda gerektirdiği soruşturma
türünün bireyin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının esasına ilişkin
yükümlülüklerin cezai bir yaptırım gerektirip gerektirmediğine bağlı olarak
tespiti gerekmektedir. Kasten ya da saldırı veya kötü muameleler sonucu meydana
gelen ölüm ve yaralama olaylarına ilişkin davalarda Anayasa’nın 17. maddesi
gereğince devletin, ölümcül ya da yaralamalı saldırı durumunda sorumluların
tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte cezai
soruşturmalar yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, §
55)
26. Başvurucuların şikâyetleri açısından maddi olayın ortaya
çıkarılması, olayda sorumluluğu bulunanların tespiti ve cezalandırılması
şeklinde makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek
nitelikte olan yolun etkili bir ceza soruşturması yürütülmesi yolu olduğu
anlaşılmaktadır (Zeki Güngör, B.
No: 2013/8491, 31/3/2016, § 40).
27. Devletin sahip olduğu etkili soruşturma yükümü kapsamında,
işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren yeterli, kesin belirtiler mevcut
olduğunda müdahale üçüncü kişilerden gelmiş olsa dahi şikâyet ya da ihbar
yapılmadığında bile resen soruşturma açılmasının sağlanması gerektiği açıktır (Tahir Canan, § 25). Bununla birlikte
devletin sahip olduğu resen soruşturma yükümünü yerine getirmemesi, bireysel başvuru
yolunun ikincil niteliği gereği başvurucuların sahip olduğu iddialarını idari
ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletme yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır(Zeki
Güngör, § 42).
28. Başvurucunun kolluk görevlileri tarafından işkence ile ifadesinin
alındığı iddiası karşısında maddi olayın aydınlatılması ve olası cezai
sorumluluğun belirlenmesi konusunda etkili yolun ceza soruşturması olduğu ancak
dosyadan başvurucunun ceza soruşturması başlatılması amacıyla adli makamlara
bir başvuruda bulunmadığı tespit edilmiştir. Başvurucu da anılan tespitin
aksine bir delil sunmamıştır. Buna göre Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü
fıkrası kapsamına giren eylemlere maruz kalındığı iddiasını ileri süren
başvurucunun bu iddiasını yargılama aşamalarında dile getirmediği, ayrıca adli
makamları hareket geçirmek için bir başvurusunun da olmadığı dikkate
alındığında başvuruya konu olayın -bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği
gereği- Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesinin mümkün olmadığı
değerlendirilmiştir.
29. Somut olayda başvurucunun hukuk sisteminde mevcut yargısal
yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
30. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddialar
a.Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
31. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
i. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
ii. Esas Yönünden
33. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden
davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).
34. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29).
35. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda 13 yıl 5 aylık yargılama
süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
36. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
b. Diğer İhlal İddiaları
37. Başvurucu; hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen ifadesinin
mahkûmiyetine esas alındığını, fikrî içtima hükümleri uygulanmadan suçun
vasıflandırmasında hataya düşülerek cezalandırıldığını belirtmiştir. Ayrıca
başvurucu, haksız olarak alt hadden uzaklaşılarak ve haksız tahrik hükümleri
uygulanmadan sonuç cezanın belirlendiğini ifade etmiş; adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
38. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak
olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu
mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, §
20).
39. Somut olayda başvurucunun ihlale neden olduğunu ileri
sürdüğü iddiaları temyiz aşamasında dile getirmediği, böylece başvuru yollarını
usulüne uygun tüketmediği anlaşılmaktadır.
40. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
41. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…”
42. Başvurucu 10.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
43. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
44. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya talebi de dikkate alınarak net 10.000 TL manevi
tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
45. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucuların kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Başvurucu N.T. yönünden başvurunun DÜŞMESİNE,
C. 1. Başvurucu N.T.U.
yönünden işkence ve kötü muamele yasağının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkı
yönünden makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal
iddialarının başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
E. Başvurucu N.T.U.ya
net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
F. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucu N.T.U.ya ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesine
GÖNDERİLMESİNE,
İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
19/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.