TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİBÖLÜM
KARAR
RAHMİ EKEN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/4575)
Karar Tarihi: 10/5/2017
İKİNCİ BÖLÜM
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
M. Emin KUZ
Raportör
Yakup MACİT
Başvurucu
Rahmi EKEN
Vekili
Av. Sait KARAKAYA
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, işçilik alacağından kaynaklanan tazminat davasında, ispat külfetinin yanlış tarafa yükletilmesi nedeniyle silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 31/3/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. 21/2/2005 tarihinde bir nakliye firmasında tır şoförü olarak çalışmaya başlayan başvurucunun iş sözleşmesinin 17/8/2006 tarihinde sona ermesiyle başvurucu, Üsküdar 2. İş Mahkemesinin E.2006/753 sayılı dosyasında işçilik alacaklarından kaynaklanan tazminat davası açmıştır.
8. Üsküdar 2. İş Mahkemesi 4/3/2010 tarihli kararında belirttiği "..davacı taraf iş akdinin haksız feshedildiğini iddia etmekte olup, davalı taraf ise verilen işi yapmaktan kaçınarak işyerini terk ettiğini savunmaktadır. İş akdinin ne şekilde sonlandırıldığı açısından değerlendirme yapmak gerekirse: davacı 11/8/2006 tarihinde çekmiş olduğu ihtarname ile 2006 yılı başından itibaren süre gelen harcırah uygulamasının aleyhine olduğunu, fazla mesai, genel tatil ve hafta tatili ücretlerinin ödenmediğini ileri sürmekte olup, 17/8/2006 tarihinden itibaren de işyerini terk edip işyerine gitmediği görülmektedir. Davalı işveren her ne kadar davacının 17/8/2006 dan itibaren işe gelmediğini ve bu yönde tutanaklar tutulduğunu savunmuş ise de, esasen davacının 17/8/2006 dan sonra işe gitmediği anlaşılmakla, 17/8/2006 tarihi itibariyle iş akdinin ne şekilde sona erdirildiğinin çözümlenmesi gerekmektedir. Dinlenen tanık beyanlarından anlaşılacağı üzere 1/1/2006 tarihinden itibaren harcırah uygulamasında yeni bir uygulamaya geçilmiş olup, bu uygulama çalışanların aleyhine olup, harcırah yada prim miktarlarında düşme olduğu tanık beyanlarınca ifade edilmiştir. Her ne kadar ilk alınan raporda yapılan bilirkişi değerlendirmesinde bu yönde durulmuş ve tanık beyanları ile bordroların birbirini doğrulamadığı görüşü mütalaa edilmiş ise de salt bordrolardaki miktarlara bakılarak prim uygulamasındaki aleyhe durum anlaşılamayacağından tanık beyanlarınca davacının iddiası doğrulanmakla uzun süre işyerinde çalışan davacının kendiliğinden işi bırakması da düşünülemeyeceğindeniş akdini haklı olarak feshettiği bu duruma göre kıdem tazminatı alacağına hak kazandığı ve fakat ihbar tazminatı alacağının doğmadığı..." gerekçesi ile davayı kısmen kabul etmiştir.
9. Bu arada Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararı ile Üsküdar Adliyesi kapatılmış, dosya İstanbul Anadolu 6. İş Mahkemesine (Mahkeme) devredilmiştir.
10. Temyiz üzerine karar Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 22/1/2013 tarihli kararında belirtilen "..davacı işçi, iş sözleşmesinin işverence haklı bir neden olmaksızın feshedildiğini ileri sürerek ihbar ve kıdem tazminatı isteklerinde bulunmuş, mahkemece işçinin haklı nedenle iş sözleşmesini sonlandırdığı gerekçesiyle ihbar tazminatı isteği reddedilmiş, kıdem tazminatı hüküm altına alınmıştır. Davacı işçinin diğer bazı arkadaşlarıyla birlikte işverene gönderdiği 10/8/2006 tarihli ihtarnamede, 31/12/2005 tarihindeharcırah sisteminin işçi aleyhine değiştirildiği, aylık harcırah gelirlerinde ortalama 250,00 TL düşüş olduğu, uygulama sebebiyle ödenmeyen harcırah alacaklarının olduğu,fazla çalışma hafta tatili ile bayramve geneltatilücretlerinin de ödenmediği belirtilerek, ödemelerin yapılması aksihalde yasal yollara başvuracağı bildirilmiştir. Mahkemece davacının harcırahfarkı, fazla çalışma,hafta tatiliile bayramve geneltatil alacaklarının bulunmadığı belirlenmiş, istekler bu yönlerden reddedilmiş, ancak harcırahödeme sisteminde işçi aleyhine değişiklikolduğu gerekçesiyle işçinin feshihaklı kabul edilerek kıdem tazminatı talebikabul edilmiştir. Davacıişçi harcırah ödemesiyleilgiliolarak iş şartlarında esaslı değişiklikyapıldığını kanıtlayabilmiş değildir. Davacıişçiyeiddia edilen değişiklik öncesi ve sonrası yapılan harcırah ödemeleri karşılaştırıldığında harcırah gelirlerinde azalma olmadığı görülmektedir. Davacının harcırah farkı talebi de reddedilmiştir. Mahkemece bu tespite rağmen uzun süre işyerinde çalışan birişçinin kendiliğinden ayrılmayacağı gerekçesiyle işçinin haklı feshiolduğu sonucuna varılmıştır. Varsayıma dayalı olarak sonuca gidilmesi doğru değildir. Davacının kıdem tazminatı isteğinin de reddi gerekirken yazılı şekildetalebin kabulüne karar verilmesi hatalıdır.." gerekçesi ile bozulmuştur.
11. Bozma ilamına uyan Mahkeme 26/9/2013 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir.
12. Başvurucunun temyizi üzerine karar Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 22/1/2014 tarihlikararı ile onanmıştır.
13. Onama kararı başvurucuya 6/3/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, 31/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV.İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 10/5/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
15. Başvurucu; işçilik alacağının tahsili için açtığı davada Mahkemenin taraflarca üzerinde ihtilaf konusu olmayan vakıayı yanlış değerlendirdiğini, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından feshedildiği hususunun çekişme konusu olmadığını, tazminatın tespiti açısından ispat külfetinin davalı işverene ait olduğunu, ancak Mahkemenin ve Yargıtayın bu yükümlülüğün kendisine ait olduğu varsayımından hareketle değerlendirme yaptığını, 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 74. maddesine göre mahkemenin tarafların beyanı ile bağlı olduğunu ancak davada taleple bağlılık ilkesinin aşıldığını, bu açıdan Kanun'a açıkça aykırı olarak uygulanan yöntem nedeniyle talebinin reddedildiğini belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. Başvurucunun, yargılamada ispat külfeti davalı alacaklıya ait olduğu hâlde Mahkeme ve Yargıtayın kanun ve usule aykırı bir değerlendirmeyle bu yükümlülüğü tersine çevirdiği iddiası, mahkeme önünde sahip olunan hak ve yükümlülükler bakımından taraflar arasında eşitliğin sağlanması ve bu dengenin yargılamanın her aşamasında korunması hususu ile ilgili olduğundan silahların eşitliği ilkesi kapsamında incelenmiştir.
17. Anayasa Mahkemesi aynı işyerinde yakın tarihte işe başlayan ve aynı nedenlerle işten ayrılan bir işçinin yaptığı bireysel başvuruyu silahların eşitliği ilkesi kapsamında incelemiştir. Söz konusu başvuruda; başvurucu, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından feshedildiği hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığını, davalının bu vakıayı ikrar ettiğini, Mahkemenin bu kabul ile bağlı olduğunu ve bu duruma göre değerlendirme yaparak ispat yükümlülüğünü davalı işverene yöneltmesi gerektiği hâlde tersine çevirdiğini, yapılan uygulamanın yargılamadaki dengeyi aleyhe bozduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
18. Anayasa Mahkemesi yaptığı değerlendirmede; iş hukuku yargılamasında, hizmet akdinin işveren tarafından haklı nedene dayanılarak feshedildiği hususunda ispat yükümlülüğünün davalı işverene ait olduğunu, sözleşmenin feshedildiği tarihte yürürlükte olan 25/8/1971 tarihli ve 1475 sayılı mülga İş Kanunu gereğince hizmet akdinin işçi tarafından haklı nedenlerle feshedildiğine ilişkin ispat yükümlülüğünün ise davacı işçiye ait olduğunu, somut olayda başvurucunun dava dilekçesinde dava konusu edilen alacak kalemlerinin tahsili için 10/8/2006 tarihinde işyerinden ayrılarak avukata vekâlet verdiğini belirttiğini, Mahkemenin gerekçeli kararında yapılan değerlendirmede davacının 11/8/2006 tarihinde çekmiş olduğu ihtarname ile 2006 yılı başından itibaren süregelen harcırah uygulamasının aleyhine olduğunu, fazla mesai, genel tatil ve hafta tatili ücretlerinin ödenmediğini ileri sürdüğünü, başvurucunun 17/8/2006 tarihinden itibaren de işyerine gitmediğinin görüldüğünü, davalı işveren her ne kadar davacının 17/8/2006 tarihinden itibaren işe gelmediğini ve bu yönde tutanaklar tutulduğunu savunmuş ise de esasen davacının bu tarihten sonra işe gitmediği belirtilerek 17/8/2006 tarihi itibarıyla iş akdinin işçi tarafından sonlandırıldığının kabul edildiğini, bu açıdan Mahkemece dava konusu tazminata esas işçilik alacaklarına yönelik olarak hizmet akdinin işçi tarafından sona erdirildiği kabul edilerek bu olgu üzerinden ispat yükümlülüğünün belirlendiğini ve sonuca ulaşıldığını belirterek yapılan uygulamanın yargılamanın bütününe göre tüm süreci adaletten yoksun kılacak şekilde etkilemediği sonucuna ulaşmış ve başvurunun kabul edilemez olduğuna karar vermiştir (Ahmet Öztürk, B. No: 2014/4574, 16/11/2016).
19. Anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığı anlaşılan bu başvuru konusu olayda da başvurucu tarafından açılan davada Mahkemece başvurucunun 17/8/2006 tarihinden sonra işe gitmediği belirtilerek bu tarih itibarıyla iş akdinin işçi tarafından sonlandırıldığının kabul edildiği, bu açıdan Mahkemenin özellikle kıdem ve ihbar tazminatına esas işçilik alacaklarına yönelik olarak hizmet akdinin işçi tarafından sona erdirildiğini kabul ederek bu olgu üzerinden ispat yükümlülüğünü belirlediği ve sonuca ulaştığı, yargılamada ispat külfeti tersine çevrilerek taraflar arasında eşitsizlik meydana getirildiğinden bahsedilemeyeceği, yapılan uygulamanın yargılamanın bütününe göre tüm süreci adaletten yoksun kılacak şekilde etkilemediği sonucuna ulaşılmıştır.
20. Açıklanan nedenlerle adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ilkesine yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 10/5/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.