TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MUSA ZORBAY BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/4582)
Karar Tarihi: 20/11/2019
Başkan
:
Recep KÖMÜRCÜ
Üyeler
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör
Ömer MENCİK
Başvurucu
Musa ZORBAY
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan bazı eylemlerinin terör örgütüne üye olmak suçundan mahkûmiyetinde delil olarak kullanılmasının başvurucunun ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 31/3/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu 1962 doğumlu olup olayların meydana geldiği tarihte Barış ve Demokrasi Partisinin (BDP) Ağrı ili Diyadin ilçesi başkanıdır.
7. Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığının 11/1/2012 tarihli iddianamesi ile başvurucunun terör örgütüne üye olmak ve terör örgütünün propagandasını yapmak suçlarından cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır. Başvurucu, kamu davası açıldıktan sonra terör örgütüne üye olmak suçundan 1/2/2012 tarihinde tutuklanmıştır.
8. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 1/8/2012 tarihinde başvurucunun terör örgütüne üye olmak suçundan mahkûmiyetine hükmetmiş ve 10 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Terör örgütü propagandası yapmak suçu yönünden ise 2/7/2012 tarihli ve 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun uyarınca kovuşturmanın ertelenmesine hükmedilmiştir.
9. Mahkemenin başvurucunun terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyetinde dikkate aldığı delillerin bazıları şu şekildedir:
i. Mahkeme; bir tanığın beyanından yola çıkarak başvurucunun, BDP Diyadin İlçe Başkanlığı binasında gençlere PKK'nın silahlı yapılanması olduğu belirtilen HPG ve terör örgütü mensuplarıyla ilgili görüntüler izlettiğini, PKK ile ilgili olarak "PKK bizim kurtuluşumuzdur." ve "Hepimiz gerillayız." şeklinde beyanlarda bulunduğunu tespit etmiştir. Tanığın beyanına göre başvurucunun bu eylemleri sonrasında Diyadin'de şiddet olayları yaşanmıştır.
ii. Başvurucunun BDP Diyadin İlçe Teşkilatı organizesinde düzenlenen Kürt dili ile ilgili basın açıklamalarına katıldığı, bazı basın açıklamalarında konuşma yaptığı, bazı basın açıklamaları sırasında ise PKK lehine slogan atan grubun içinde yer aldığı ve grubu yönlendirdiği ileri sürülmüştür. Mahkemeye göre başvurucu, katıldığı basın açıklamalarıyla PKK'nın demokratik özerklik projesi kapsamında hayata geçirmeye çalıştığı iki dilli yaşam kararını desteklemekte, söz konusu kararın hayata geçmesi için faaliyetlerde bulunmaktadır.
iii. Mahkeme 8/10/2010 tarihinde BDP Diyadin İlçe Teşkilatı tarafından düzenlenen ve PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın (A.Ö.) Suriye'den çıkarılışını protesto mahiyetinde yapılan basın açıklamasına başvurucunun katıldığını belirtmiştir. Mahkemeye göre başvurucu, basın açıklaması öncesinde terör örgütü ve lideri lehine slogan atan grubun önünde yürümüş ve gruba alkışlarıyla destek vermiştir.
iv. Bundan başka Mahkeme, başvurucunun PKK terör örgütü üyelerine yönelik yürütülen adli soruşturmayı protesto etmek amacıyla düzenlenen basın açıklamasına katıldığını ve basın açıklamasına katılan kişileri yönlendirdiğini ifade etmiştir. Mahkeme ayrıca başvurucunun H.A. ile yaptığı konuşma içeriklerinden yola çıkarak adli soruşturmaya uğrayan kişileri sahiplendiğini ileri sürmüştür. Kararda, telefon sinyal bilgileri değerlendirilmek suretiyle PKK terör örgütü üyelerine yönelik olarak yürütülen yargılamaları takip amacıyla başvurucunun Diyarbakır'a gittiği değerlendirmesinde de bulunulmuştur.
v. Başvurucunun Kürt dili ve kadın hakları ile ilgili olarak BDP Diyadin İlçe Teşkilatı organizesinde düzenlenen basın açıklamasına katıldığı ve basın açıklamasına katılan grupla birlikte hareket ettiği ileri sürülmüştür. Mahkemeye göre basın açıklamasına katılan grup, basın açıklaması öncesinde PKK'nın silahlı kanadı olduğu belirtilen HPG ile ilgili bir marş söyleyerek basın açıklamasının olduğu alana gelmiştir. Mahkemeye göre ayrıca başvurucunun basın açıklamasına katılmasındaki amacının PKK'nın demokratik özerklik projesi kapsamında hayata geçirmeye çalıştığı iki dilli yaşam kararının desteklenmesidir.
vi. Başvurucunun olayların yaşandığı tarihlerde BDP Ağrı İl Başkanı H.A. ile yaptığı bir telefon görüşmesine dayanılarak BDP Diyadin İlçe Başkanlığı binası parti tabelasının Kürtçe olarak değiştirilmesi hususunda talimat aldığı ifade edilmiştir. Mahkeme, PKK'nın demokratik özerklik projesi kapsamında Kürt dilinin toplumsal alanda yaygınlaştırılması kararı kapsamında bu eylemin icra edildiği hususuna ayrıca vurgu yapmıştır. Öte yandan başvurucunun bahse konu karar kapsamında açılan imza stantları hakkında S.Y.den bilgi aldığı da tespit edilmiştir.
vii. Mahkeme, başvurucunun L.D. ile yaptığı telefon görüşmesine dayanarak çatışmalarda ölen örgüt üyelerinden şehit olarak bahsettiğini ve bahsi geçen ifadelerle örgütsel bir kararı icra ettiğini belirtmiştir.
viii. Bundan başka Mahkeme, başvurucu ile M.H.D.nin yapmış oldukları bir telefon görüşmesine dayanarak başvurucu ve M.H.D.nin, bombalı bir eylem yaptığı sırada kendini yaralayan örgüt mensubu E.A. hakkında konuştuklarını ifade etmiştir. Mahkemeye göre konuşma içerikleri incelendiğinde başvurucu örgüt mensupları tarafından gerçekleştirilen şiddet olaylarını desteklemektedir.
ix. Mahkeme, başvurucunun Ş.S. ile örgütün gençlik yapılanması hakkında yaptığı bir görüşmeyi de mahkûmiyet kararına esas almıştır. Mahkemeye göre başvurucu, konuşmasında örgütün gençlik yapılanmasından bahsetmekte ve bahse konu yapılanmayı sahiplenir tarzda açıklamalarda bulunmaktadır.
x. Bundan başka başvurucunun telefonuna gönderilen terör örgütü liderinin ve örgüt mensuplarının övüldüğü mesajlara da delil olarak dayanılmıştır.
xi. Mahkeme, terör örgütü lideri A.Ö.nün yakalanışını protesto etmek amacıyla düzenlenen bir gösteride başvurucunun eylemlerine de delil olarak dayanmıştır. Bahse konu gösteri 13/2/2011 tarihinde BDP Diyadin İlçe Başkanlığı binasından çıkan 100-120 kişilik, yüzleri puşili ve maskeli grubun yürüyüşe geçmesiyle başlamıştır. Gösteri sırasında grubun ön kısmında "Kimse güneşimizi karartamaz." şeklinde ifade içeren pankartın taşındığı ve HPG marşının söylendiği belirtilmiştir. Gösterinin devamında, grupta yer alanlar tarafından kolluk görevlilerine yönelik olarak taşlı ve sopalı saldırıda bulunulduğu ve PKK terör örgütü lideri adına sloganlar atıldığı ileri sürülmüştür. Mahkemeye göre başvurucu bahse konu gösteriye katılan ve şiddete bulaşan grup içinde yer almış ve gruptakilerle konuşarak onları yönlendirmiştir.
xii. Başvurucunun başkanlığını yaptığı BDP Diyadin İlçe Başkanlığı binasında hakkında toplatma kararı bulunan birçok yayının ele geçirilmiş olması da mahkûmiyet hükmünde değerlendirmeye alınmıştır.
10. Mahkûmiyet hükmünde, dosya kapsamında bulunan ve yukarıda sıralanan tüm deliller birlikte değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme şu şekildedir:
"...Sanığın yukarıda 23 bölüm halinde anlatıldığı üzere gerçekleştirmiş olduğu eylemleri terör amaçlı oluşturdukları planlı yapılanma çerçevesinde terör örgütünce alınan kararların uygulanmasına yönelik basın açıklamaları, mitingleri, sözde barış, kardeşlik, insan hakları, demokratikleşme gibi kamufle edilmiş kavramlar adı altında gerçekleştirilen kampanyalarla terör örgütünce alınan kararları uyguladığı, kararların uygulanmasında küçük yaşta çocuklar kullanılmak sureti ile güvenlik güçleri ile halkı karşı karşıya getirmek amacı ile faaliyet yürüttüğü, amaçladığı şiddet ortamını etnik milliyetçilik temelinde propaganda yaparak yapılanmalarını ayakta tutmaya çalıştığı, sanığın böylece terör örgütünün hiyerarşisi içerisinde görev alarak katılmış olduğu eylemlerdeki süreklilik ve çeşitlilik de dikkate alındığında silahlı terör örgütüne üye olmak suçunu işlediği konusunda mahkememizde tam bir kanaat oluştuğu anlaşılmış...."
11. Terör örgütü üyeliğinden mahkûmiyetine ilişkin kararı başvurucunun temyiz etmesi üzerine karar,Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından 28/11/2013 tarihinde onanmıştır. Yargıtay 9. Ceza Dairesi onama kararında; başvurucunun da aralarında bulunduğu bazı sanıkların siyasi parti binasını PKK terör örgütünün örgütsel faaliyetlerinde kullandırdıkları, bazı eylemleri sevk ve idare ettikleri ve örgütün silahlı faaliyetlerine eleman kazandırdıkları belirtilmiş ve yapılan bu eylemlerin siyasi parti faaliyeti kapsamında değerlendirilmeyeceği özellikle vurgulanmıştır.
12. Başvurucu, karardan 14/3/2014 tarihinde haberdar olduğunu belirtmiştir.
13. Başvurucu 31/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
14. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Metin Birdal ([GK] B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 28-39) başvurusu hakkında verilen karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 20/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu; yaptığı basın açıklamalarının barışçıl amaçlar taşıdığını ve meşru bir zeminde gerçekleştiğini, gerçekleşen etkinliklerin mensubu olduğu siyasi partinin talimatlarıyla icra edildiğini, bu etkinliklerde millî güvenliği ve kamu düzenini bozucu bir faaliyetin gerçekleşmediğini iddia etmiştir.
17. Başvurucu ayrıca bir siyasi partinin ilçe teşkilatının başkanı olduğunu, siyasi kişiliği nedeniyle toplumsal meseleler hakkında açıklamalarda bulunmasının doğal bir durum olduğunu belirtmiştir. Bu açıklamaların devamında başvurucu, çatışmalarda ölen kişilere şehit olarak hitap etmesinin insani bir davranış niteliğini taşıdığını ve tüm eylemlerinde yasal sınırlar içinde hareket ettiğini ifade etmiş ve tüm bu nedenlerle ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
18. Katıldığı veya yönettiği toplantılar ile bu toplantılarda açıklanan düşüncelerin ve bazı yayınların niteliğinin terör örgütüne üye olmak suçundan verilen mahkûmiyet kararının delili olarak kullanılması başvurucunun ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı üzerinde caydırıcı etki doğurabilir. Dolayısıyla başvurucunun Anayasa'nın 26. ve 34. maddelerinde koruma altına alınan hakkına müdahalede bulunulduğu kabul edilmelidir (Metin Birdal, § 48).
19. Başvuru konusu müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı ve Anayasa'nın 26. ve 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı anlaşılmıştır (Metin Birdal, §§ 52, 53). Bu nedenle başvuru konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı değerlendirilecektir.
1. Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
20. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altında bulunan bir eylemin terör örgütüne üye olmak suçunun mahkûmiyetinde delil olarak kullanılması suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (zorunlu toplumsal ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68;Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 45, 46; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).
2. Somut Olayın Değerlendirilmesi
21. Terör örgütüne üye olmak suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin Birdal, §§ 60, 61).
22. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Dolayısıyla başvurucu hakkında isnat edilen terör örgütünün üyesi olmak suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; ayrıca bkz. Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45; krş. Ferhat Üstündağ, § 65). Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).
23. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek kuvvette bir bağın varlığının araştırılması bireylerin sahip olduğu fikirlerin, bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin de değerlendirilmesini gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye olmak, toplantılara katılmak veya düşünce açıklamaları yapmak gibi kişilerin anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı durumlarda başta ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır (Metin Birdal, §§ 63, 64).
24. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olmak suçundan verilen mahkûmiyet kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı caydırıcı etki nedeniyle -devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı korumak şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır (Metin Birdal, § 65).
25. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için derece mahkemelerinin kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olmak suçundan verilen mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanılmalarının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını göstermeleri gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki denetimi temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle gösterilip gösterilemediği ile sınırlı olacaktır(Metin Birdal, § 72).
26. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruda başvurucunun toplantı ve ifade özgürlüklerine yapılan müdahalelerin gerçekten toplumsal bir ihtiyaca cevap verip vermediği sorusuna yanıt bulacaktır.
27. Başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesi; süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösterdiği kabul edilen eylem ve davranışlarıyla şiddeti ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen başvurucunun PKK terör örgütünün üyesi olduğu kanaatine ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucu tarafından sunulan bilgi ve belgeler ile derece mahkemelerince başvurucunun mahkûm edilmesi için benimsenen gerekçeleri yukarıda yer verilen ilkeler uyarınca bir bütün olarak ve dikkatle incelemiştir.
28. Somut olayın koşullarında ilk derece mahkemesinin başvurucuyu suç oluşturmadığı ve anayasal hakların kullanımından ibaret olduğu ileri sürülen eylemleri nedeniyle mahkûm ettiği kabul edilmemiştir. İlk derece mahkemesi; diğer bazı deliller yanında PKK'yı, terör örgütü mensuplarını veya terör eylemlerini yücelten sloganların atıldığı, pankartların açıldığı veya marşların söylendiği, terör örgütünün propagandasına dönüştürülen gösterilere katılmış olmasını, şiddet olayının yaşandığı bir toplantıyı yönlendirmesini, çatışmalarda ölen örgüt mensupları hakkında "şehit" şeklinde beyanda bulunmasını ve başkanı olduğu BDP Diyadin İlçe Başkanlığı binasında bulunan yayınların niteliğini başvurucunun örgüt üyeliğini açıklayan ve eylemlerinin sürekliliğini gösteren deliller olarak kullanmıştır (krş. Metin Birdal, § 76).
29. İlk derece mahkemesi; başvurucunun söz konusu toplantı ve gösterileri yönetmek veya bunlara katılmak biçimindeki rolünün, gençlere yönelik örgütsel faaliyetlerinin, başkanı olduğu BDP Diyadin İlçe Başkanlığı binasında bulunan yayınların niteliğinin ve diğer davranışlarının onun PKK terör örgütünün hiyerarşik yapılanmasına kendi isteğiyle ve bilerek dâhil olduğuna dair bilgileri doğrular ve tamamlar nitelikte olduğunu ikna edici biçimde ortaya koymuştur. Bu bağlamda ilk derece mahkemesi, başvurucunun şikâyete konu eylemlerinin mahkûmiyet hükmünde delil olarak kullanılmasının bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile göstermiştir.
30. Sonuç olarak başvurucunun ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahale demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı bir müdahale olarak değerlendirilemez.
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
32. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine dair başvurusunun bir ihlal bulunmadığı açık olduğundan açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 20/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.