TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
CANER DUYGU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/7490)
Karar Tarihi: 20/11/2019
Başkan
:
Recep KÖMÜRCÜ
Üyeler
Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör
Ömer MENCİK
Başvurucu
Caner DUYGU
Vekili
Av. Kazım ÖLMEZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan bazı eylemlerinin terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyetinde delil olarak kullanılmasının başvurucunun ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını, yargılama sırasında usule ilişkin güvencelere riayet edilmemesinin adil yargılanma hakkını, iletişimin tespitine ve fiziki takip yapılmasına izin verilmesine ilişkin kararların keyfî olmasının da haberleşme özgürlüğü ile özel hayata saygı hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/5/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu 1991 doğumlu olup olayların meydana geldiği tarihte Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisidir.
7. Başvurucu; PKK terör örgütüne üye olduğu gerekçesiyle üç gün gözaltında tutulduktan sonra 27/4/2012 tarihinde tutuklanmıştır. Cumhuriyet savcısı 7/5/2012 tarihli iddianamesi ile başvurucunun anılan suçtan cezalandırılmasını talep etmiştir. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 21/12/2012 tarihinde başvurucunun PKK terör örgütüne üye olmak suçundan mahkûmiyetine hükmetmiştir.
8. Mahkemenin başvurucunun terör örgütü üyeliği suçundan mahkûmiyetinde dikkate aldığı delillerin bazıları şu şekildedir:
i. Mahkeme, başvurucunun PKK'nın gençlik yapılanması olan Demokratik Yurtsever Gençlik Meclisi (DYGM) bünyesinde faaliyetlerde bulunduğunu tespit etmiştir. Mahkemeye göre DYGM, Kürtçülüğün yaygınlaştırılması ve halkın PKK'nın ideolojisi ve amaçları hakkında daha fazla bilinçlendirilmesi kapsamında yapılan faaliyetlerde gençlerin daha aktif rol üstlenmesi amacını taşımaktadır.
ii. Mahkemeye göre başvurucu, örgütsel faaliyetlere kitle oluşturmak amacıyla Fırat Üniversitesinde Kürt kökenli öğrencileri sağ görüşlü öğrenciler ile karşı karşıya getirerek kavga ortamı hazırlamıştır. Başvurucu, Üniversite içinde öğrencileri yönlendirmiş; onları şiddet kullanımına teşvik etmiş ve onlara liderlik yapmıştır.
iii. Bundan başka başvurucu, terör örgütünün toplantısı hâline dönüşen, ilk derece mahkemesinin kararında tek tek sayılan ve açıklanan çok sayıda etkinliğin organizasyonunu yapmış; Halepçe katliamının anılması ve nevruz etkinlikleri adı altında düzenlenen, terör örgütünün toplantısı hâline dönüşen etkinlikleri organize etmiş veya bu etkinliklere katılmıştır. Mahkeme, söz konusu toplantılarda PKK terör örgütünü ve onun liderlerini övücü sloganlar atıldığını, kolluk güçleri ile girdikleri çatışmalarda öldürülen PKK'lıların "şehit" ilan edilerek onlar için saygı duruşunda bulunulduğunu, içinde PKK'yı övücü sözler bulunan ve kitlelerin duygularını kabartmak, onları motive etmek için kullanılan gerilla marşı veya oramar gibi şarkıların söylendiğini tespit etmiştir.
iv. Mahkeme, PKK terör örgütünün merkez komite üyesi iken ölen M.D. isimli terör örgütü mensubunun mezarını başvurucunun ziyaret etmesini ve örgüte eleman kazandırmak amacıyla çocuklara yönelik özel ders vermesini de mahkûmiyet kararında dikkate almıştır. Mahkeme, terör örgütü üyeliğinden tutuklu olan bazı kişilerin aileleri ile kendilerinin ziyaret edilmesi ve duruşmalarının takip edilmesi faaliyetlerini başvurucunun organize etmesini veya bu faaliyetlere katılmasını da hükme esas almıştır. Bu kapsamda Mahkeme, başvurucunun terör örgütüne eleman kazandırmak amacı ile ilgisiz kişileri ceza infaz kurumuna götürerek PKK'lılarla görüştürdüğü, terör örgütünün gençlik yapılanması içinde faaliyet göstermekte iken tutuklanan kişilerin duruşmalarında bu şahıslara ve ailelerine destek olunması amacıyla katılım organize ettiği sonucuna ulaşmıştır. Mahkeme ayrıca başvurucunun ölen bir PKK'lının cenaze törenine ve taziyesine katılmaları için insanları organize ettiğini de tespit etmiş ve buna ilişkin delilleri sıralamıştır.
v. Mahkeme, başvurucunun Şanlıurfa'nın bir köyünde Abdullah Öcalan'ın doğum günü etkinliği altında her yıl düzenlenen organizasyona katılmak istediğini ancak güvenlik güçlerinin engellemesi üzerine katılamadığını da tespit etmiştir.
vi. Mahkemeye göre başvurucu, tüm bu faaliyetleri terör örgütü içinde kendisine verilen görev nedeniyle yerine getirmektedir ve bu faaliyetler onun örgüt içindeki yerini göstermektedir.
9. Temyiz üzerine mahkûmiyet kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından 23/1/2014 tarihinde onanmıştır. Başvurucu, nihai karardan 2/5/2014 tarihinde haberdar olduğunu belirtmiş; 26/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
10. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk için bkz. Metin Birdal ([GK] B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 28-39) başvurusu hakkında verilen karar.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
11. Mahkemenin 20/11/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. İfade Özgürlüğü ile Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
12. Başvurucu, bazı toplantılara katılmış olmasının ve toplantılarda atılan sloganlarve diğer düşünce açıklamalarının mahkûmiyetinde delil olarak kullanılmasını şikâyet etmiş; katıldığı toplantıların terör örgütü tarafından veya terör örgütünün amacı doğrultusunda organize edildiğine ilişkin bir bilgi ya da belgenin yargılama dosyasında bulunmadığını ifade etmiştir. Başvurucu, Anayasa'da güvence altına alınan hakların kullanılması niteliğinde olan eylemlerinin terör örgütüne üye olmak suçunun delili olarak kullanılmasının ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
13. Katıldığı veya organize ettiği toplantılar ile bu toplantılarda açıklanan bazı düşüncelerin terör örgütüne üye olmak suçundan verilen mahkûmiyet kararının delili olarak kullanılması başvurucunun ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı üzerinde caydırıcı etki doğurabilir. Dolayısıyla başvurucunun Anayasa'nın 26. ve 34. maddelerinde koruma altına alınan haklarına müdahalede bulunulduğu kabul edilmelidir (Metin Birdal, § 48).
14. Başvuru konusu müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı ve Anayasa'nın 26. ve 34. maddelerinde yer alan millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması meşru amaçları kapsamında kaldığı anlaşılmıştır (Metin Birdal, §§ 52, 53). Bu nedenle başvuru konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı değerlendirilecektir.
a. Müdahalenin Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
15. Temel hak ve özgürlüklerin koruması altında bulunan bir eylemin terör örgütüne üye olmak suçunun mahkûmiyetinde delil olarak kullanılması suretiyle temel hak ve özgürlüklere yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (zorunlu toplumsal ihtiyaç testine ilişkin açıklamalar için bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 51, 53-55, 57; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, § 68;Ferhat Üstündağ, B. No: 2014/15428, 17/7/2018, §§ 45, 46; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 51).
b. Somut Olayın Değerlendirilmesi
16. Terör örgütüne üye olmak suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin Birdal, §§ 60, 61).
17. Bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Dolayısıyla başvurucu hakkında isnat edilen terör örgütünün üyesi olmak suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; ayrıca bkz. Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45; krş. Ferhat Üstündağ, § 65). Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71).
18. Bir kişinin henüz başka bir suç işlemeden yalnızca terör örgütüne üye olması nedeniyle cezalandırılabilmesi için yargılama makamlarının o kişinin terör örgütüyle olan bağlarını ortaya koyması gerekir. Henüz ceza kanunlarında tanımlanan bir suçu işlememiş olsa bile bir terör örgütü ile örgüt üyeliği olarak kabul edilecek kuvvette bir bağın varlığının araştırılması bireylerin sahip olduğu fikirlerin, bağlı oldukları toplumsal grupların ve ideolojilerinin, davranışlarının anlamlarının ve bunların altında yatan saiklerin de değerlendirilmesini gerektirebilir. Böyle bir değerlendirmenin örgütlere üye olmak, toplantılara katılmak veya düşünce açıklamaları yapmak gibi kişilerin anayasal haklar kapsamında koruma altında bulunan eylemlerini de kapsadığı durumlarda başta ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlükleri ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı olmak üzere temel haklar üzerinde ciddi bir baskı oluşturabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır (Metin Birdal, §§ 63, 64).
19. Kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olmak suçundan verilen mahkûmiyet kararlarının delili olarak kullanılmasının temel haklar üzerinde yaratacağı caydırıcı etki nedeniyle -Devletin toplumu terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı korumak şeklindeki pozitif yükümlülüğünün bir sonucu olarak- insanların terörsüz bir ortamda yaşama hakkı ile bu süreçte bireylerin potansiyel olarak etkilenebilecek temel hakları arasında adil bir denge kurulmalıdır (Metin Birdal, § 65).
20. Söz konusu dengenin sağlandığının kabul edilebilmesi için derece mahkemelerinin kişilerin anayasal hak ve özgürlükler kapsamında kalan faaliyetlerinin terör örgütünün üyesi olmak suçundan verilen mahkûmiyet kararlarında delil olarak kullanılmasının zorunlu bir ihtiyacı karşıladığını göstermeleri gerekir. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin benzer başvurulardaki denetimi temel haklara bu şekilde yapılan müdahalenin zorunlu bir ihtiyacı karşıladığının ilgili ve yeterli bir gerekçeyle gösterilip gösterilemediği ile sınırlı olacaktır(Metin Birdal, § 72).
21. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruda başvurucunun toplantı ve ifade özgürlüklerine yapılan müdahalelerin gerçekten toplumsal bir ihtiyaca cevap verip vermediği sorusuna yanıt bulacaktır.
22. Başvuru konusu olayda ilk derece mahkemesi; süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösterdiği kabul edilen eylem ve davranışlarıyla şiddeti ve demokratik olmayan yöntemleri benimseyen başvurucunun PKK terör örgütünün üyesi olduğu kanaatine ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucu tarafından sunulan bilgi ve belgeler ile derece mahkemelerince başvurucunun mahkûm edilmesi için benimsenen gerekçeleri yukarıda yer verilen ilkeler uyarınca bir bütün olarak ve dikkatle incelemiştir.
23. Somut olayın koşullarında ilk derece mahkemesinin başvurucuyu suç oluşturmadığı ve anayasal hakların kullanımından ibaret olduğu ileri sürülen eylemleri nedeniyle mahkûm ettiği kabul edilmemiştir. İlk derece mahkemesi, diğer bazı deliller yanında PKK'yı, terör örgütü mensuplarını veya terör eylemlerini yücelten sloganların atıldığı, pankartların açıldığı veya marşların söylendiği terör örgütünün propagandasına dönüştürülen gösterilere katılmış olmasını başvurucunun örgüt üyeliğini açıklayan ve eylemlerinin sürekliliğini gösteren deliller olarak kullanmıştır (krş. Metin Birdal, § 76).
24. İlk derece mahkemesi, başvurucunun söz konusu toplantı ve gösterileri organize etmek veya katılmak biçimindeki rolünün, DYGM üyesi olmasının ve diğer davranışlarının onun PKK terör örgütünün hiyerarşik yapılanmasına kendi isteğiyle ve bilerek dâhil olduğuna dair bilgileri doğrular ve tamamlar nitelikte olduğunu ikna edici biçimde ortaya koymuştur. Bu bağlamda ilk derece mahkemesi, başvurucunun şikâyete konu eylemlerinin mahkûmiyet hükmünde delil olarak kullanılmasının bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile göstermiştir.
25. Sonuç olarak başvurucunun ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahale demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı bir müdahale olarak değerlendirilemez.
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
27. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun ifade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine dair başvurusunun bir ihlal bulunmadığı açık olduğundan açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemezliğine karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının, Haberleşme Özgürlüğünün ve Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
28. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda, başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların neler olduğunu başvuru dilekçesinde belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı, bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçelerle deliller açıklanmalıdır (Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK], B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19).
29. Somut olayda başvurucu, bu başlık altındaki iddialarını soyut bir şekilde ileri sürmüş; başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunarak olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlama ve dayanılan Anayasa hükmünün kendisine göre ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını ortaya koyma yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Başvurucu, yargılamanın sıhhati açısından önem taşıyan tanıkların dinlenmemesi ve başka dava dosyalarındaki bilgi ve belgelerin gerekçeli kararda mahkûmiyetine dayanak alınması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de tanıkların dinlenmesinin neden önem taşıdığına ilişkin bir açıklama yapmadığı gibi şikâyetinde belirttiği başka dava dosyalarının hangi dosyalar olduğu, mahkûmiyete esas alınan bilgi ve belgelerin neler olduğu hususunda herhangi bir değerlendirmede bulunmamıştır. Aynı şekilde başvurucu, iletişimin tespiti ve fiziki takip yapılmasına izin verilmesi kararları alınırken dikkate alındığını ileri sürdüğü gizli belgelerin kendisine bildirilmemesi ve bu belgelerle ilgili görüşünün alınmaması nedenleriyle çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ancak dosya içinde bulunduğunu iddia ettiği gizli belgelerin neler olduğuna, yargılamanın seyri üzerinde ne tür etki yarattığına ilişkin yeterli bir değerlendirmede bulunmamıştır.
30. Başvurucu; hakkındaki yargılamanın özel yetkili mahkemelerce gerçekleştirildiğini, bu mahkemelerin bağımsız ve tarafsız olduklarının söylenemeyeceğini belirterek bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ancak söz konusu mahkemenin neden bağımsız ve tarafsız olmadığı hususlarında yeterli bir açıklamaya başvuru formunda yer vermemiştir.
31. Bundan başka başvurucu, soruşturma aşamasında gizlilik kararı alınması nedeniyle hükme esas alınan delillerden bazıları ile ilgili olarak gereği gibi savunma yapamaması nedeniyle savunma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş; buna karşın kovuşturma aşamasında her tür gizlilik kalktığı hâlde hangi surette savunmasını yapamadığına ilişkin herhangi bir açıklamada bulunmamıştır.
32. Başvurucu, iletişimin tespiti ve fiziki takip yapılmasına izin verilmesine ilişkin kararların keyfî olması, kanunda öngörülen koşullar gerçekleşmeden bu kararların verilmesi nedeniyle ise haberleşme özgürlüğü ile özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de bu hususta başvuru formunda yeterli açıklamalarda bulunmamış; kanun hükümlerini belirtmek suretiyle yapılan işlemin bu hükümlere uymadığını soyut bir şekilde belirtmekle yetinmiştir.
33. Açıklanan gerekçelerle bu bölümdeki iddiaların temellendirilememiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. İfade özgürlüğü ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının, haberleşme özgürlüğünün ve özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 20/11/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.