TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MAHMUTOĞLU OTO YEDEK PARÇA TARIM ALETLERİ NAKLİYAT GIDA
SAN. TİC. LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/4750)
|
|
Karar Tarihi: 17/11/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
İsmail Emrah PERDECİOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Mahmutoğlu Oto Yedek Parça Tarım Aletleri Nakliyat
Gıda
|
|
|
San. Tic. Ltd. Şti.
|
Vekili
|
:
|
Av. İsmail DOĞAN
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, 15/11/2007
tarihinde Kızıltepe 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasının
halen sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 7/4/2014 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede
başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit
edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca 10/6/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
24/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
Adalet Bakanlığı 19/8/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, 15/11/2007
tarihinde Kızıltepe 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde, sigorta şirketleri aleyhine,
akdettikleri kasko sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlık nedeniyle, tazminat
davası açmıştır.
8. Kızıltepe 1. Asliye Hukuk
Mahkemesi, 6/2/2013 tarih ve E.2007/616, K.2013/122 sayılı kararı ile davanın
kısmen kabulüne karar vermiştir.
9. Temyiz incelemesi sonucunda
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 10/10/2013 tarih ve E.2013/11600, K.2013/13659
sayılı ilamı ile İlk Derece Mahkemesinin kararını, konusunda uzman bilirkişi ya
da bilirkişilerden oluşan bir kuruldan rapor alınarak ve kasko sigorta
sözleşmesine konu aracın hurdasının kimde bırakılacağı hususunun
netleştirilerek karar verilmesi gerektiğini belirterek bozmuştur.
10. Yargılama, Kızıltepe 1.
Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2014/20 sayılı dosyasında devam etmektedir.
11. Başvurucu, 7/4/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
12. 12/1/2011 tarih ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi, 22/4/1926 tarih ve 818 sayılı
mülga Borçlar Kanunu’nun 41. ve 47. maddeleri.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
13. Mahkemenin 17/11/2014
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 7/4/2014 tarih ve 2014/4750
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
14. Başvurucu, 15/11/2007
tarihinde Kızıltepe 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı tazminat davasının
halen sonuçlanmadığını ve makul sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
15. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
16. Başvurucu, 15/11/2007 tarihinde
açtığı tazminat davasına ilişkin yargılamanın halen sonuçlanmadığını, makul
sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini iddia etmiştir.
17. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde
yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili
hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle,
Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede
yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
18. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
19. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu
olayda, Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde
açılan sigorta sözleşmesinden doğan sorumluluğa ilişkin bir tazminat davasının
söz konusu olduğu görülmekle, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda
yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni
hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No:
2012/13, 2/7/2013, § 49).
20. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 15/11/2007 tarihidir.
21. Sürenin bitiş tarihi ise,
çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme
tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların yargılama faaliyetinin
devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas
alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B.
No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
22. Başvuruya konu yargılama
sürecinin incelenmesinde, yargılamanın konusunun sigorta sözleşmesinden doğan
sorumluluğa ilişkin tazminat davası olduğu, 15/11/2007 tarihinde açılan davanın
yargılama sürecinde, dört yıl altı ay boyunca, İzmir 16. Asliye Ceza
Mahkemesinin E.2006/680 sayılı dava dosyasının bekletici mesele yapılarak
dosyanın kesinleşmesinin beklendiği, söz konusu dosyanın kesinleşmesinin
ardından, 7/6/2012 tarihli oturumda başvuruya konu yargılama dosyasının
bilirkişiye tevdi edildiği, bilirkişi raporunun hazırlanmasını takiben 6/2/2013
tarihli oturumda hükmün verildiği, temyiz incelemesine konu edilen hükmün
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 10/10/2013 tarihli ilamı ile bozulduğu, İlk
Derece Mahkemesinin de bozmaya uyarak dosyayı yeniden bilirkişiye tevdi ettiği,
yargılamanın halen Kızıltepe 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde devam ettiği tespit
edilmiştir.
23. Somut
davada Mahkemece, İzmir 16. Asliye Ceza Mahkemesi dava dosyasının akıbetinin
uzun süre beklenildiği anlaşılmıştır. Yargılama faaliyetinin süresine ilişkin
değerlendirmede göz önünde bulundurulması gereken husus, sadece ilgili yargı
makamlarının tutumu değil, Devletin, kamu gücü kullanan tüm organlarına
atfedilebilir bir gecikme olup olmadığı durumudur. Bu kapsamda hukuk davasında
beklenmesine karar verilen ceza davasının uzun sürmesi Devletin kamu gücü
kullanan organlarına atfedilebilir bir gecikmedir. Zira Anayasa'nın 36. maddesi
ile Sözleşme'nin 6. maddesi, hukuk sisteminin, mahkemelerin davaları makul bir
süre içinde karara bağlama yükümlülüğü de dâhil olmak üzere adil yargılama
koşullarını yerine getirebilecek biçimde düzenlenmesi sorumluluğunu
yüklemektedir (B. No: 2012/650, 5/12/2013, § 49). Belirtilen ceza davası sonucunun beklenilmesi noktasındaki takdir
ilgili usul hükümleri uyarınca Derece Mahkemesine ait olmakla beraber, ceza
davası akıbetinin uzun süre beklenilmesi somut yargılamanın süresi üzerinde
etkili olmuştur.
24. 6100 sayılı Kanun’un
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin
etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde
bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar
verilmiştir. (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 34-64).
25. Başvurunun değerlendirilmesi
neticesinde, başvuruya konu tazminat davasının; hukuki meselenin çözümündeki
güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan
engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan
uzak olduğu anlaşılmıştır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usulü
haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli
ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Dolayısıyla somut başvuru açısından, daha
önce verilen kararlar dışında farklı karar verilmesini gerektirecek bir yön
bulunmadığı ve yedi yılı aşkın süredir devam etmekte olan yargılama sürecinde
makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
26. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
27. Başvurucu, yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 40.000,00 TL manevi, 20.000,00 TL
maddi tazminata hükmedilmesini
talep etmiştir.
28. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
29. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin yedi yılı aşkın süredir devam eden yargılama süreci nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya net
5.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
30. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia
edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
31. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
32. Başvuruya konu yargılamanın
yedi yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkını ihlal
ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan bir yargılama
dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü zararın devam
etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa sürede
sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir örneğinin
ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 5.000,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin Kızıltepe 1. Asliye Hukuk Mahkemesine
gönderilmesine,
17/11/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.