logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Muammer Yılmaz [1.B.], B. No: 2014/4779, 14/11/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUAMMER YILMAZ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/4779)

 

Karar Tarihi: 14/11/2018

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serruh KALELİ

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Raportör Yrd.

:

Fatih ALKAN

Başvurucu

:

Muammer YILMAZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; üçüncü kişi hakkında verilen iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması kararı doğrultusunda telefon görüşmelerinin dinlenmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin, bu kapsamda elde edilen delillerin hukuka aykırı olması, disiplin soruşturmasında ve iptal davasında kullanılması ile savunma hakkının kısıtlanması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 1/4/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucu, başvuru konusu olayların gerçekleştiği tarihlerde Bursa Emniyet Müdürlüğünde polis memuru olarak görev yapmaktadır.

9. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından 2006 yılında yürütülen bir soruşturma kapsamında N.B. isimli şüpheli hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma, fuhuş, fuhşa aracılık etme, fuhuş için yer temin etme ve insan ticareti suçlarından 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135. maddesi uyarınca iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması, aynı Kanun'un 140. maddesi uyarınca da teknik araçlarla izleme kararları verilmiştir.

10. Görevli mahkeme tarafından verilen söz konusu koruma tedbirleri gereğince şüpheli N.B.nin iletişimi tespit edilmiş, dinlenmiş ve kayda alınmıştır. N.B. ayrıca teknik araçlarla izlenmiştir. Soruşturma sürecinde, N.B.nin sık sık başvurucuyla telefon görüşmesi yaptığı ve fuhuş için yönlendirilecek kadınların başvurucu vasıtasıyla götürüldüğü yönünde tespitlerde bulunulmuştur. Bunun üzerine başvurucu ve örgüt lideri olduğu iddia edilen N.B., Başsavcılığın 20/11/2006 tarihli kararıyla gözaltına alınmışlardır.

A. İdari Yargı Süreci

11. Başvurucu hakkında Bursa Valiliği İl Polis Disiplin Kurulu Başkanlığı (İl Disiplin Kurulu) tarafından Bursa Emniyet Müdürlüğünde görev yaptığı süre zarfında fuhuş ve fuhşa aracılık yapma suçlarından kaydı bulunan N.B. ile ilişki kurduğu, fuhuş yapmaları amacıyla şahsi aracıyla kadın götürdüğü ve fuhuş yapılmasına aracılık ettiği iddiasıyla disiplin soruşturması açılmıştır. Bu doğrultuda başvurucunun savunması alınmıştır.

12. İl Disiplin Kurulunun 28/6/2007 tarihli kararıyla başvurucunun meslekten çıkarma disiplin cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir. Kararda, başvurucuya isnat edilen "genelev ya da tek başına fuhuş yapılan yerlerde, bar, pavyon, gazino ve benzeri yerlerde çalışan kadınlarla ya da çevresinde iffetsizlikle tanınan kadın ya da erkeklerle karı-koca gibi yaşamak ya da ilişki kurmak", "yetkisini veya nüfuzunu kendisine veya başkalarına çıkar sağlamak amacıyla veya kin veya dostluk nedeniyle kötüye kullanmak" disiplin suçlarının sübuta erdiğinin anlaşıldığı belirtilmiştir. Söz konusu karar Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulunun (Yüksek Disiplin Kurulu) 19/11/2007 tarihli kararıyla uygun bulunmuştur. Karar gerekçesinde, başvurucunun aynı disiplin suçundan dolayı 21/8/2006 tarihli İl Disiplin Kurulu kararıyla 24 ay süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması disiplin cezasıyla cezalandırıldığı, bu nedenle bir alt cezanın verilmesi yoluna gidilmediği belirtilmiştir.

13. Başvurucu bu süreçte Karaman Emniyet Müdürlüğü emrine naklen atanmış ve Yüksek Disiplin Kurulunun 19/11/2007 tarihli kararının iptal edilmesi talebiyle 8/3/2008 tarihinde Konya 1. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) iptal davası açmıştır.

14. İdare Mahkemesinin 31/10/2008 tarihli kararıyla dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir. Karar gerekçesinde, savunma için en az yedi günlük hazırlık süresi tanınmadan Yüksek Disiplin Kurulu tarafından başvurucunun savunmasının alınması nedeniyle söz konusu işlemin hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir.

15. Temyiz incelemesi yapan Danıştay Onikinci Dairesinin 9/11/2009 tarihli kararıyla söz konusu kararın bozulmasına hükmedilmiştir. Kararda; İl Disiplin Kurulu tarafından başvurucuya yedi günlük süre verilerek savunmasının istenmesinin yeterli olduğu, ayrıca Yüksek Disiplin Kurulundaki görüşmeler esnasında başvurucunun savunmasının alındığı, bu yöndeki usul eksikliği gerekçe gösterilerek iptal kararı verilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığı ifade edilmiştir.

16. Bozma üzerine yapılan yargılama sonucunda İdare Mahkemesinin 4/3/2010 tarihli kararıyla davanın reddine karar verilmiştir. Karar gerekçesinde, Başsavcılık tarafından yürütülen soruşturma kapsamında tanzim edilen iletişimin tespiti tutanakları ile fiziki takip tutanakları incelendiğinde başvurucuya isnat edilen suçlamanın sübuta erdiğinin anlaşıldığı vurgulanmıştır. Kararda; başvurucunun N.B. ile telefonla yaptığı görüşmelerde fuhuş yapan kadınların götürülmesi için talimat aldığının, başvurucunun N.B. ve fuhuş yapan kadınlarla birlikte görüldüğünün, başvurucunun kendisine ait 16...plaka sayılı T... marka otomobil ile bu kişileri taşıdığının ve başvurucunun N.B.nin ikametine gidip geldiğinin tespit edildiğinin görüldüğü ve bu kapsamda başvurucunun fotoğraflarının da çekildiği belirtilmiştir.

17. Söz konusu karar Danıştay Onikinci Dairesinin 4/4/2013 tarihli kararıyla onanmıştır. Karar düzeltme talebi ise aynı Dairenin 5/11/2013 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

18. Nihai karar 10/3/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

B. Ceza Yargılaması Süreci

19. Başvurucu ve diğer şüpheliler hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma, fuhşa teşvik ve aracılık etme suçlamalarıyla Bursa 7. Asliye Ceza Mahkemesinde (Asliye Ceza Mahkemesi) kamu davası açılmıştır.

20. Asliye Ceza Mahkemesinin 9/5/2011 tarihli kararıyla üzerine atılı suçlardan başvurucunun beraatine karar verilmiştir. Karar gerekçesinde, bir örgütte bulunması gereken devamlılık, otorite, disiplin gibi unsurların mevcut olmadığı ve başvurucunun üzerine atılı suçların yasal unsurlarının oluşmadığı ifade edilmiştir. Kararda; mahkûmiyete yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği belirtilmiştir.

21. Söz konusu karar Başsavcılık tarafından temyiz edilmiş ve Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 30/10/2017 tarihli kararıyla başvurucu hakkında kurulan hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Bozma kararında, başvurucunun N.B. ile birlikte yerli ve yabancı kadınların fuhuş yapmalarına aracılık ederek müşteri bulduğunun ve fuhuş yapan kadınları müşterilere bizzat getirip götürdüğünün iletişimin tespitine ve fiziki takibe ilişkin kayıtlardan anlaşıldığı vurgulanmıştır. Kararda, söz konusu delillere hangi gerekçeyle itibar edilmediği hususu tartışılmadan eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle başvurucunun beraatine karar verilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığı ifade edilmiştir.

22. Bozma sonrası yargılamaya devam eden Asliye Ceza Mahkemesinin 10/7/2018 tarihli kararıyla kamu davasının zaman aşımı nedeniyle düşmesine hükmedilmiştir. Anılan karara karşı temyiz kanun yoluna başvurulduğundan kamu davası Yargıtay nezdinde hâlen derdesttir.

23. 1/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

1. İlgili Mevzuat

24. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun "Fuhuş" kenar başlıklı 227. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"(1) Çocuğu fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran, bu maksatla tedarik eden veya barındıran ya da çocuğun fuhşuna aracılık eden kişi, dört yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu suçun işlenişine yönelik hazırlık hareketleri de tamamlanmış suç gibi cezalandırılır.

(2) Bir kimseyi fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran ya da fuhuş için aracılık eden veya yer temin eden kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Fuhşa sürüklenen kişinin kazancından yararlanılarak kısmen veya tamamen geçimin sağlanması, fuhşa teşvik sayılır. ...

(5) Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan suçların eş, üstsoy, kayın üstsoy, kardeş, evlât edinen, vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunan diğer kişiler tarafından ya da kamu görevi veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(6) Bu suçların, suç işlemek amacıyla teşkil edilmiş örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. ..."

25. 5237 sayılı Kanun’un başvuru konusu olayın gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma" kenar başlıklı 220. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması hâlinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.

(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır...

(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur...

(6) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan dolayı cezalandırılır.

(7) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır..."

26. 5271 sayılı Kanun’un başvuru konusu olayın gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan "İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması" kenar başlıklı 135. maddesinin (1), (2) ve (6) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmalarda, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir ve kayda alınabilir.

(2) Şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması hâlinde, alınan kayıtlar derhâl yok edilir. ...

(6) Bu madde hükümleri ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:

a) Türk Ceza Kanununda yer alan; …

8. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),

9. Fuhuş (madde 227, fıkra 3), …"

27. 5271 sayılı Kanun’un "Kararların yerine getirilmesi, iletişim içeriklerinin yok edilmesi" kenar başlıklı 137. maddesi şöyledir:

"(1) 135 inci maddeye göre verilecek karar gereğince Cumhuriyet savcısı veya görevlendireceği adlî kolluk görevlisi, telekomünikasyon hizmeti veren kurum ve kuruluşların yetkililerinden iletişimin tespiti, dinlenmesi veya kayda alınması işlemlerinin yapılmasını ve bu amaçla cihazların yerleştirilmesini yazılı olarak istediğinde, bu istem derhâl yerine getirilir; yerine getirilmemesi hâlinde zor kullanılabilir. İşlemin başladığı ve bitirildiği tarih ve saat ile işlemi yapanın kimliği bir tutanakla saptanır.

(2) 135 inci maddeye göre verilen karar gereğince tutulan kayıtlar, Cumhuriyet Savcılığınca görevlendirilen kişiler tarafından çözülerek metin hâline getirilir. Yabancı dildeki kayıtlar, tercüman aracılığı ile Türkçe'ye çevrilir.

(3) 135 inci maddeye göre verilen kararın uygulanması sırasında şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi ya da aynı maddenin birinci fıkrasına göre hâkim onayının alınamaması halinde, bunun uygulanmasına Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl son verilir. Bu durumda, yapılan tespit veya dinlemeye ilişkin kayıtlar Cumhuriyet savcısının denetimi altında en geç on gün içinde yok edilerek, durum bir tutanakla tespit edilir.

(4) Tespit ve dinlemeye ilişkin kayıtların yok edilmesi halinde soruşturma evresinin bitiminden itibaren, en geç onbeş gün içinde, Cumhuriyet Başsavcılığı, tedbirin nedeni, kapsamı, süresi ve sonucu hakkında ilgilisine yazılı olarak bilgi verir."

28. 5271 sayılı Kanun'un "Tesadüfen elde edilen deliller" kenar başlıklı 138. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"(2) Telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında, yapılmakta olan soruşturma veya kovuşturmayla ilgisi olmayan ve ancak, 135 inci maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilirse; bu delil muhafaza altına alınır ve durum Cumhuriyet Savcılığına derhâl bildirilir."

29. 5271 sayılı Kanun'un "Teknik araçlarla izleme" kenar başlıklı 140. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"(1) Aşağıdaki suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebepleri bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi hâlinde, şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyeri teknik araçlarla izlenebilir, ses veya görüntü kaydı alınabilir:

a) Türk Ceza Kanununda yer alan; ...

5. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),

6. Fuhuş (madde 227, fıkra 3) ...

(2) Teknik araçlarla izlemeye hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilir. Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararlar yirmidört saat içinde hâkim onayına sunulur.

(3) Teknik araçlarla izleme kararı en çok dört haftalık süre için verilebilir. Bu süre gerektiğinde bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir. (Ek cümle: 25/5/2005 – 5353/19 md.) Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hâkim bir haftadan fazla olmamak üzere sürenin müteaddit defalar uzatılmasına karar verebilir.

(4) Elde edilen deliller, yukarıda sayılan suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturma dışında kullanılamaz; ceza kovuşturması bakımından gerekli olmadığı taktirde Cumhuriyet savcısının gözetiminde derhâl yok edilir..."

30. 5271 sayılı Kanun'un "Delillerin ortaya konulması ve reddi" kenar başlıklı 206. maddesinin (2) numaralı fırkası şöyledir:

"Ortaya konulması istenilen bir delil aşağıda yazılı hâllerde reddolunur:

a) Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse..."

31. 5271 sayılı Kanun'un "Delilleri takdir yetkisi" kenar başlıklı 217. maddesi şöyledir:

"(1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.

(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir."

2. İlgili Yargı Kararları

32. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12/6/2007 tarihli ve E.2006/5.MD-154, K.2007/145 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Sanık hakkındaki soruşturma izni, iddianame ve son soruşturmanın açılması kararına konu olan suçlar rüşvet ve görevde yetkiyi kötüye kullanma suçlarıdır. Rüşvet suçu 5271 sayılı CYY'nın 135/6. fıkrasında yer aldığından, bu suç yönünden iletişimin tespiti suretiyle elde edilen kanıt, CYY'nın 138/2. maddesi fıkrası uyarınca, hakkında iletişimin tespiti kararı bulunmayan kişi için de kanıt olarak değerlendirilir. Özel Dairece isnat edilen eylemlerin bir kısmından beraat bir kısmından ise suç niteliğinin değişmesi suretiyle görevi kötüye kullanma suçundan mahkûmiyet kararı tesis edilmiş ise de, başlangıçtaki iddia rüşvet suçuna yönelik olup, görevi kötüye kullanma suçunun özel bir biçimi olan rüşvet suçunun da çoğu zaman görevi kötüye kullanma suçuna dönüşmesi olanağı bulunduğundan, nitelik değiştirmesi olanağı bulunan suçlar yönünden de, elde edilen kanıtlar hukuka uygun delil olarak değerlendirilmelidir."

33. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10/12/2013 tarihli ve E.2013/10-483, K.2013/599 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...5271 sayılı CMK'nun 138. maddesinin ikinci fıkrası göz önünde bulundurulduğunda, 01.06.2005 tarihinden sonra yapılacak olan iletişimin denetlenmesi tedbiri sırasında, yapılan soruşturma veya kovuşturmayla ilgili olmayan, fakat anılan kanunun 135. maddesinin altıncı fıkrasında sayılan suç veya suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delil elde edilmesi halinde, tesadüfen elde edilen delil olarak adlandırılan bu delilin belirtilen suçun soruşturulması ve kovuşturulmasında kullanılması mümkündür.

Anılan kanunun 138. maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenleme ile, iletişimin denetlenmesi tedbiri sırasında, yapılan soruşturma veya kovuşturmayla ilgili olmayan, fakat 135. maddenin altıncı fıkrasında sayılan suç veya suçlardan birinin işlendiği şüphesini uyandırabilecek bir delilin elde edilmesi durumunda, bu delilin kullanılabileceğinin kabul edilmiş olması, tedbirin uygulanması sonucu elde edilen delillerin 135. maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlarla sınırlı olmak kaydıyla aynı soruşturma veya kovuşturmayla ilgili olan suçlar yönüyle evleviyetle kullanılabileceğinin kabulünü gerektirmektedir. Aksi halde, özellikle örgütlü suçlulukla etkin bir şekilde mücadele amacıyla iletişimin denetlenmesi koruma tedbirini düzenleyen kanun koyucunun amacına aykırı hareket edilmiş olmakla birlikte, örgütlü suçlulukla mücadelenin zorlaştırılması gibi bir sonuca neden olunması da söz konusu olacaktır. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Tuncay Özkan/Türkiye kararında ... kanuni düzenlemelerin özellikle örgütlü suçlarla mücadeleyi zorlaştıracak şekilde uygulanmaması gerektiğini önemle vurgulamıştır.

Kaldı ki 135. maddenin altıncı fıkrasında sayılan suçlardan birisi yönüyle uygulanan iletişimin denetlenmesi koruma tedbiri sonucu elde edilen delillerin, fıkrada sayılan ve aynı soruşturma veya kovuşturmanın konusunu oluşturan bir diğer suç yönüyle kullanılmasını yasaklayan bir düzenlemeye telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi tedbirinin düzenlendiği maddelerde de yer verilmemiştir."

34. Danıştay Beşinci Dairesinin 25/10/2017 tarihli ve E.2016/18730, K.2017/21649 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...ceza hukukunun temel ilkelerinin disiplin hukuku açısından da geçerli olduğunun kabulü gerekmektedir. Dava konusu meslekten çıkarma cezasına esas alınan ve davacıya isnat edilen fiilin, ..... Mahkemesince verilen ... iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması kararının uygulanması sonucunda elde edilen tapelerden tespit edildiği görüldüğünden, öncelikle bu tapelerin davacıya verilen meslekten çıkarma cezası açısından delil olarak kullanılıp kullanılamayacağı konusunun irdelenmesi gerekmektedir.

...Bu bağlamda, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesi sırasında elde edilen ve Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 135. maddesinde yer alan suçlar kapsamında bulunmayan bir fiile ilişkin olan ses kayıtlarının, tek başına delil olarak kullanılamayacağı ve hukuka uygun olarak elde edilmiş başka delil ve belgeler olmaksızın sadece bu delillere dayanılarak disiplin cezası verilemeyeceği sonucuna ulaşılmaktadır. ..."

B. Uluslararası Hukuk

1. Haberleşme Hürriyeti Yönünden

35. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı" kenar başlıklı 8. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

"1. Herkes ... haberleşmesine saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir.

2. Bu hakların kullanılmasına ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, suçun veya düzensizliğin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, hukuka uygun olarak yapılan ve demokratik bir toplumda gerekli bulunan müdahaleler dışında, kamu makamları tarafından hiçbir müdahale yapılamaz."

36. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadına göre gizli tedbirlere ilişkin kanun hükümlerinin barındırması gereken asgari unsurlar bulunmaktadır. Bu kapsamda izleme kararı verilmesine yol açabilecek suçların niteliği, iletişimleri izlenecek kişi kategorisi, izleme sürelerinin sınırları, elde edilen verilerin inceleme, değerlendirme ve saklanmalarına ilişkin esaslar, verilerin başkalarıyla paylaşılmasına ilişkin önlemler ve elde edilen verilerin ortadan kaldırılmasına ilişkin koşulların kanunda açık bir şekilde düzenlenmesi gereklidir (The Association For European Integration And Human Rights ve Ekimdzhiev/Bulgaristan, B. No: 62540/00, 28/6/2007, § 76).

37. AİHM, Sözleşme’nin 8. maddesinde yer alan "hukuka uygun olarak" ifadesinden tedbirin iç hukukta bir temele dayanması gerektiğini ve kanunun niteliğine göre uygulanmasını yükümlü kıldığının anlaşılması gerektiğini belirtmektedir. AİHM'e göre ilgili kişiler söz konusu tedbire erişebilmeli ve tedbirin kendisi yönünden doğuracağı sonuçların hukukiliğini öngörebilmelidir (Bykov/Rusya [BD], B. No: 4378/02, 10/3/2009, §§ 76-78; Lambert/Fransa, B. No: 23618/94, 24/8/1998, § 23; Murat Özdemir/Türkiye, B. No: 60225/11, 15/4/2014, § 54).

38. AİHM'e göre kamu makamları tarafından uygulanan gizli denetlemelerde kişilerin keyfî müdahalelerden Sözleşme’nin 8. maddesi bağlamında korunması için iç hukukta imkân tanınmalıdır. Bu doğrultuda yerel mevzuatta, kötüye kullanımlara karşı uygun koruma yöntemlerini sunabilmesinin güvence altına alınabilmesi için bu türden bir yetkinin icra yöntemleri ve kapsamının genişliği yeterli açıklıkta belirlenmelidir. Örneğin yerel mevzuat, ses kayıtlarının hâkim ve savunma tarafından denetlenebilmesi amacıyla adli dinlemeye tabi tutulması muhtemel kişilerin kategorisini belirlemelidir ve hâkimi bu türden bir tedbir almaya, tedbirin uygulandığı süreyi belirlemeye zorunlu kılan suçların niteliğini, ele geçirilen konuşmaları kaydeden tutanakların düzenlendiği koşulları, alınan kayıtları bütünüyle ve el değmemiş bir şekilde iletmek için alınacak önlemleri belirlemelidir. Ayrıca söz konusu mevzuat, özellikle takipsizlik veya tahliye kararları sonrasında kayıt dayanaklarının silinebileceği, yok edilebileceği ya da silinmesi veya yok edilmesi gerektiği koşulları belirtmelidir (Murat Özdemir/Türkiye, § 54).

2. Adil Yargılanma Hakkı Yönünden

39. Sözleşme'nin "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısımları şöyledir:

 “Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. ..."

40. AİHM, bariz bir şekilde keyfî olmadıkça belirli bir kanıt türünün -iç hukuk açısından hukuka aykırı olarak elde edilmiş kanıtlar da dâhil olmak üzere- kabul edilebilir olup olmadığına veya aslında başvurucunun suçlu olup olmadığına karar vermenin kendi görevi olmadığını kararlarında ifade etmektedir. AİHM, kanıtların elde edilme yöntemi de dâhil olmak üzere yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığını ve Sözleşme’deki bir hakkın ihlali söz konusu ise tespit edilen ihlalin niteliğini inceleme konusu yapmaktadır (Jalloh/Almanya [BD], B. No: 54810/00, 11/07/2006, § 95; Ramanauskas/Litvanya [BD], B. No: 74420/01, 5/2/2008, § 52; Khodorkovskiy ve Lebedev/Rusya, B. No: 11082/06, 13772/05, 25/7/2013, § 699).

41. AİHM’e göre iç hukukta yeterli hukuki temeli bulunmadan veya hukuka aykırı vasıtalar kullanılarak elde edilmiş materyallerin yargılamada kanıt olarak kullanılması, kural olarak -başvurucuya gerekli usule ilişkin güvencelerin sağlanmış olması ve materyalin baskı, zorlama ve tuzak gibi yargılamayı lekeleyebilecek yöntemlerle elde edilmemiş olması şartıyla- Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki adil yargılanma standartlarına aykırılık oluşturmaz (Chalkley/Birleşik Krallık (k.k.), B. No: 63831/00, 26/9/2002).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

42. Mahkemenin 14/11/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Haberleşme Hürriyetinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

43. Başvurucu, 5271 sayılı Kanun’un 135. maddesinde düzenlenen iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması tedbiri kapsamında hakkında verilen bir mahkeme kararı bulunmaksızın telefon görüşmelerinin dinlenip kayda alındığını belirterek haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

44. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın “Haberleşme hürriyeti” kenar başlıklı 22. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:

 “Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.

Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden kalkar ...”

45. Anayasa Mahkemesi iletişimin tespiti tedbirinin uygulanması konusundaki başvuruları Anayasa'nın 22. maddesi kapsamında incelemektedir (Yasemin Çongar ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7054, 6/1/2015, § 49; Mehmet Seyfi Oktay [GK], B. No: 2013/6367, 10/12/2015, § 28; Rıdvan Bayram, B. No: 2013/1171, 9/9/2015, § 29; V.D., B. No: 2013/1222, 20/4/2016, § 37; Yılmaz Öner, B. No: 2013/7535, 14/4/2016, § 32).

46. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre Anayasa Mahkemesince açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği, iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

47. Somut olayda öncelikle belirtilmelidir ki başvurucunun iletişimi doğrudan tespit edilmemiş, telefonu doğrudan dinlenmemiş veya kayda alınmamıştır. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, fuhuş, fuhşa aracılık etme, fuhuş için yer temin etme ve insan ticareti suçları kapsamında mahkeme kararına dayanılarak N.B. isimli şüphelinin fiziki takibe alınmasına, iletişiminin tespit edilmesine ve kayda alınmasına karar verilmiştir. N.B. ile iletişim kurması üzerine başvurucunun iletişimi bu kapsamda tespit edilerek kayda alınmıştır. Söz konusu tedbirin uygulanması nedeniyle başvurucunun haberleşme hürriyetine yönelik dolaylı şekilde bir müdahalede bulunulduğu değerlendirilmiştir.

48. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:

 “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

49. Anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 22. maddesini ihlal edecektir.

50. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında haberleşme hürriyetine yapılan müdahalelerin değerlendirilmesine ilişkin temel ilkeler belirlenmiştir. Gizli uygulanmaları nedeniyle kötüye kullanılma riski barındıran, haberleşmenin gizliliğine yönelen tedbirlerin uygulama alanı ve usulünün açık kanun hükümleri ile düzenlenmesi şarttır. Buna göre haberleşme hürriyetine yapılan müdahale öncelikle kanunla öngörülmelidir. Müdahalenin yasal dayanağını oluşturan mevzuatın ulaşılabilir, yeterince açık ve belirli, bir eylemin gerektirdiği sonuçlar açısından öngörülebilir olması gerekir. İkinci olarak söz konusu sınırlandırma meşru bir amaca dayalı olmalıdır. Bunun yanı sıra müdahale demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olmalıdır (Ahmet Temiz, B. No: 2013/1822, 20/5/2015, §§ 28-34; Rıdvan Bayram, § 40; Yasemin Çongar ve diğerleri, §§ 56, 57).

51. Somut olayda başvurucunun haberleşme hürriyetine yönelik müdahalenin dayanağı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135. ve 137. maddeleridir. Müdahale tarihi itibarıyla yürürlükteki haliyle 135. maddeye göre sadece sınırlı sayıda sayılan suç türleri bakımından yapılan soruşturmalarda, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespit edilebileceği, dinlenebileceği ve kayda alınabileceği düzenlenmiştir. Aynı maddede, hâkim kararında, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresinin belirtileceği, tedbir kararının en çok üç ay için verilebileceği, hangi koşullarda bu tedbirin uzatılacağı düzenlenmiştir (V.D., § 59; Yılmaz Öner, § 51). Bu kapsamda 5271 sayılı Kanun’un anılan maddelerinin kanunilik ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.

52. Somut olayda suç işlenmesinin önlenmesi ve suç kanıtlarının elde edilmesi amacına yönelik olarak 5271 sayılı Kanun’un 135. maddesi uyarınca ve mahkeme kararıyla iletişimin tespiti gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla müdahale Anayasa’nın 22. maddesinde gösterilen meşru bir amaca dayalıdır.

53. Başvuruya konu olayda belirtilen amaca yönelik olarak N.B. isimli şüpheli hakkında 5271 sayılı Kanun’un 135. maddesi uyarınca ilgili mahkemece iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması kararları verilmiştir. Başvurucunun, hakkında usulüne uygun şekilde iletişimin denetlenmesi kararı verilmiş diğer şüpheliyle yaptığı telefon görüşmeleri dinlenerek kayda alınmıştır.

54. 5271 sayılı Kanun’un 135. maddesi telefonların dinlenmesi tedbirleri karşısında kişilerin özel hayatları ve haberleşme hürriyetlerinin korunması bağlamında yeterli güvenceleri düzenlemekte olup somut olayda da anılan Kanun hükmüyle getirilen güvencelere uyulmuştur. Anılan Kanun'un 135. maddesinde sınırlı sayıda sayılmış olan suçlar kapsamında (suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve fuhuş) iletişimin denetlenmesi tedbiri gerçekleştirilmiş ve başvurucunun görüşmeleri de dinlenmiştir. Buna göre kamu düzenini tehdit eden nitelikte bir suçun işlenmesinin önlenmesi ve suç kanıtlarının elde edilmesi amacına yönelik olarak hakkında dinleme kararı verilmiş süphelilerle başvurucunun yaptığı telefon görüşmelerinin dinlenip kayda alınmasının demokratik bir toplumda gerekli olmadığı söylenemez. Öte yandan bu şekilde elde edilen deliller üzerine kısa süre içinde şüphelilerin göz altına alındığı, bu bakımdan dinleme işlemlerinin süreklilik arz etmeyecek şekilde ve verilen yasal süreler içinde tamamlandığı, delillerin elde ediliş şeklinde herhangi bir takdir hatası veya keyfîlik bulunmadığı ve isnat edilen suçun ağırlığı hususları da dikkate alındığında müdahalenin hedeflenen amacın sınırlarını aşmadığı, dolayısıyla orantılı olduğu kanaatine varılmıştır. Sonuç olarak haberleşme hürriyetine yönelik açık ve görünür bir ihlalin bulunmadığı değerlendirilmiştir.

55. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Başvurucunun İddiaları

56. Başvurucu, üçüncü kişi hakkında verilen iletişimin tespiti kararı kapsamında elde edilen delillerin kendisi hakkında açılan disiplin soruşturmasında kullanıldığını ve söz konusu delillere dayanılarak meslekten çıkarıldığını belirterek bu kapsamda elde edilen delillerin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu, söz konusu hukuka aykırı delillerin açtığı iptal davasında kullanılması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca, Yüksek Disiplin Kurulunda savunma yapmak istemesine rağmen kendisine mevzuatta öngörülen şekilde yeterli bir süre verilmediğini ve savunması alınmadan disiplin cezası işlemi tesis edildiğini belirterek savunma hakkının, eşitlik ilkesinin ve suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ileri sürmüştür. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yargılamanın yenilenmesine ve lehine tazminata karar verilmesini talep etmiştir.

2. Değerlendirme

57. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

58. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddiaları, adil yargılanma hakkı kapsamında güvence altında olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı çerçevesinde incelenmiştir.

59. Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede Türkiye'nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında hakkaniyete uygun yargılanma hakkı düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca değerlendirme yaptığı birçok kararında, kanuni bir temele dayanmadan veya hukuka aykırı şekilde elde edilen delillerin yargılamada kullanılmasıyla ilgili olarak ileri sürülen iddiaları -AİHM gibi- adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelemektedir. Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında yapılan değerlendirmelerde, Anayasa’nın 38. maddesinin altıncı fıkrası da dikkate alınmaktadır (Orhan Kılıç, B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 43).

60. Ancak bireysel başvuruya konu davadaki eylemlerin kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması, delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi ile uyuşmazlığa derece mahkemeleri tarafından getirilen çözümün esas yönünden adil olup olmaması, bireysel başvuru incelemesinde değerlendirmeye tabi tutulamaz. Dolayısıyla somut başvuruyla ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin rolü, derece mahkemelerince yapılan değerlendirmelerin ve varılan sonuçların hukuka uygunluğunu denetlemek değildir. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir (Orhan Kılıç, § 44).

61. Bu konuda değerlendirme yapılırken delillerin elde edildiği koşulların, onların gerçekliği ve güvenilirliği üzerinde şüphe doğurup doğurmadığının da dikkate alınması gereklidir (Güllüzar Erman, B. No: 2012/542, 4/11/2014, § 60). Hakkaniyete uygun bir yargılama, delillerin gerçekliği ve güvenilirliği konusundaki kuşkuların giderilmesini ve delillerin güvenilirliğine ve gerçekliğine etkili bir şekilde itiraz etme fırsatının tanınmış olmasını zorunlu kılmaktadır (Orhan Kılıç, § 47).

62. Anayasa Mahkemesi; delillere yönelik hukuka aykırılık iddialarıyla ilgili olarak başvuruculara delillerin gerçekliğine itiraz etme ve kullanılmalarına karşı çıkma fırsatı verilip verilmediğini, bu konuda silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin gözetilip gözetilmediğini, savunmanın menfaatlerinin korunması için yeterli güvenceler sağlanıp sağlanmadığını incelemektedir (Orhan Kılıç, § 48).

63. Kanuni bir temeli olmadan elde edildiği veya elde ediliş yöntemi bakımından hukuka aykırı olduğu ilk bakışta anlaşılabilen veya derece mahkemelerince hukuka aykırı oldukları tespit edilen delillerin kabul edilmesinin yargılamanın hakkaniyetini zedeleyip zedelemediğinin Anayasa'nın 36. ve 38. maddeleri açısından değerlendirilmesinde -yargılamanın bütünlüğü içinde- somut davanın kendine özgü koşulları dikkate alınmalıdır (Orhan Kılıç, § 51).

64. Somut olayda suç işlemek amacıyla örgüt kurma, fuhuş, fuhşa aracılık etme, fuhuş için yer temin etme ve insan ticareti suçlarından Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında mahkeme kararına dayanılarak şüpheli N.B. hakkında iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması ile teknik araçlarla izleme tedbiri uygulanmıştır. Bu doğrultuda anılan şüpheli ile iletişim vasıtalarıyla ve fiziken görüştüğü anlaşılan başvurucu hakkında da söz konusu tedbirler uygulanmıştır.

65. Başvurucunun hukuka aykırı olduğunu iddia ettiği ve hakkındaki disiplin soruşturması ile iptal davasında delil olarak kullanıldığını belirttiği telefon görüşmelerine ve teknik izlemeye ilişkin tutanakların, adli soruşturma kapsamındaki diğer şüpheliyle ilgili iletişimin denetlenmesi ve teknik araçlarla izlenmesi tedbirlerinin uygulanması sonucu elde edildiği görülmektedir.

66. Konya 1. İdare Mahkemesinde açılan iptal davasında verilen kararın gerekçesinden de anlaşıldığı üzere söz konusu deliller, bir suç soruşturması kapsamında mahkeme kararına dayanılarak telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin denetlenmesine ve teknik araçlarla izlemeye ilişkin tedbirlerin icrasından sonra usulüne uygun şekilde elde edilmiştir. Öte yandan bu delillerin kanuni düzenlemelere uygun şekilde elde edilmediği ve elde ediliş yöntemi açısından hukuka aykırı mahiyette olduğu hususunda derece mahkemelerince bir tespitte bulunulmadığı görülmektedir. Zira Danıştay Beşinci Dairesinin 25/10/2017 tarihli kararından da anlaşıldığı üzere, iletişimin denetlenmesi tedbiri şayet 5271 sayılı Kanun'un 135. maddesinde yer alan suçlar kapsamında mevzuatta öngörülen şekilde gerçekleştirilmişse, bu suretle elde edilen deliller hukuka uygundur ve bu delillere dayanılarak idari işlemler tesis edilebilir (bkz. § 34).

67. Bu durumda -belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme yetkisi kural olarak yargılamayı yapan mahkemeye ait olmakla birlikte- somut olayda elde edilen delillerin iptal davasında kullanılmasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelemediği sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca delillerin değerlendirilmesinde bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir bulguya rastlanmamıştır. Diğer taraftan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırı olarak başvurucuya delillerini sunma, inceletme ve itiraz etme hususlarında uygun olanakların sağlanmadığına ya da kendisini savunma imkanının tanınmadığına ilişkin bir delil de bulunmamaktadır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, yargılamanın bütünü yönünden adil yargılanma hakkını ihlal eder nitelikte bir durumun bulunmadığı açıktır.

68. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A.            1. Haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 14/11/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Muammer Yılmaz [1.B.], B. No: 2014/4779, 14/11/2018, § …)
   
Başvuru Adı MUAMMER YILMAZ
Başvuru No 2014/4779
Başvuru Tarihi 1/4/2014
Karar Tarihi 14/11/2018

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, üçüncü kişi hakkında verilen iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması kararı doğrultusunda telefon görüşmelerinin dinlenmesi nedeniyle haberleşme hürriyetinin, bu kapsamda elde edilen delillerin hukuka aykırı olması, disiplin soruşturmasında ve iptal davasında kullanılması ile savunma hakkının kısıtlanması nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Haberleşme-İletişimin tespiti, dinlenmesi Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Kanun yolu şikâyeti (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5237 Türk Ceza Kanunu 227
220
135
137
138
140
206
217
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi