TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HALİL İBRAHİM AYDIN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/483)
|
|
Karar Tarihi: 19/11/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Murat AZAKLI
|
Başvurucular
|
:
|
Halil İbrahim AYDIN
|
|
|
Adnan KAYHAN
|
|
|
Kübra Sıbat AYDIN
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Yılmaz FİDAN
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucular, 15/11/1965
tarihinde murisleri tarafından Kızıltepe Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro
tespitine itiraz davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, mülkiyet
ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler, tazminat talep
etmişlerdir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 13/1/2014 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede
başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci
Komisyonunca, 31/3/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm
tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
2/5/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte
yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru
konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 14/5/2014 tarihli yazısında, Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen,
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucuların murisi Diyap
Aydın ve arkadaşları, M.Ö. aleyhine 15/11/1965 tarihinde Kızıltepe Kadastro
Mahkemesinde açtıkları davada, 415 parsel numaralı taşınmazın kadastro
tespitinin iptalini talep etmişlerdir.
8. Mahkemece, 23/9/1977 tarih ve E.1965/284, K.1977/75
sayılı kararla; davaya konu taşınmazın Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu
olduğu gerekçesiyle kadastro tutanağının malik hanesinin boş bırakıldığı
belirtilerek, tapulama işlemlerinin tamamlanması ve malik hanelerinin
doldurulması için tutanakların Tapulama Müdürlüğüne gönderilmesine karar
verilmiş, hüküm temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
9. Kızıltepe ilçesinde yapılan kadastro çalışmaları
sırasında 415 parsel numaralı taşınmaz kısmen M.Ö. ve Maliye Hazinesi adına
tespit edilmiştir.
10. Diyap Aydın mirasçıları Mehmet Şirin
Aydın, Abdüsselam Aydın, Abdulhalim Aydın ile Tahir Dündar, M.Ö. ve Maliye
Hazinesi aleyhine 25/7/1978 tarihinde Kızıltepe Kadastro Mahkemesinde açtıkları
davada, 415 parsel numaralı taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile adlarına
tescilini talep etmişlerdir.
11. Mahkemece, 5/12/2007 tarih ve E.1978/83, K.2007/11 sayılı
kararla; E.2007/1 sayılı dava dosyasındaki taraflar ve dayanak tapu
kayıtlarının benzer olduğu, aralarında irtibat bulunduğu gerekçesiyle dava
dosyasının E.2007/1 sayılı dava dosyasıyla birleştirilmesine, yargılamaya bu
dosya üzerinden devam edilmesine karar verilmiştir.
12. Kızıltepe Kadastro Mahkemesinin kapatılmasından sonra
yargılamaya Mardin Kadastro Mahkemesinin E.2013/98 sayılı dava dosyasında devam
edilmektedir.
13. Başvurucular, 13/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
B. İlgili
Hukuk
14. Bkz. B. No: 2012/12, 17/9/2013, §§ 16-22.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 19/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucuların 13/1/2014 tarih ve 2014/483 numaralı bireysel başvuruları
incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
16. Başvurucular, murisleri tarafından 1965 yılında Kızıltepe
Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz davasının Mardin
Kadastro Mahkemesinde halen devam ettiğini, yargılamanın makul sürede
sonuçlanmadığını, bu sürede taşınmazı kullanmadıklarını belirterek, mülkiyet ve
adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
17. Başvuru dilekçesi ve ekleri dikkate alınarak başvurucu
Adnan Kayhan ile diğer başvurucuların bireysel başvuruları ayrı
değerlendirilmiştir.
1. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
a. Başvurucu Adnan Kayhan’ın Mülkiyet ve Adil
Yargılanma Haklarının İhlali İddiası
18. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun'un “Bireysel başvuru
usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (3) ve (6) numaralı fıkraları
şöyledir:
“(3) Başvuru dilekçesinde başvurucunun ve varsa
temsilcisinin kimlik ve adres bilgilerinin, işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle
ihlal edildiği ileri sürülen hak ve özgürlüğün ve dayanılan Anayasa
hükümlerinin, ihlal gerekçelerinin, başvuru yollarının tüketilmesine ilişkin
aşamaların, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin
öğrenildiği tarih ile varsa uğranılan zararın belirtilmesi gerekir. Başvuru
dilekçesine, dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem
veya kararların aslı ya da örneğinin ve harcın ödendiğine dair belgenin
eklenmesi şarttır.
…
(6) Başvuru evrakında herhangi bir eksiklik bulunması
hâlinde, Mahkeme yazı işleri tarafından eksikliğin giderilmesi için başvurucu
veya varsa vekiline onbeş günü geçmemek üzere bir
süre verilir ve geçerli bir mazereti olmaksızın bu sürede eksikliğin
tamamlanmaması durumunda başvurunun reddine karar verileceği bildirilir.”
19. 6216 sayılı Kanun’un, “Bireysel
başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi” kenar
başlıklı 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Bireysel başvuru hakkında kabul edilebilirlik
kararı verilebilmesi için 45 ila 47 nci
maddelerde öngörülen şartların taşınması gerekir.
(2) Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya
temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımayan
ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı başvurular ile açıkça dayanaktan
yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
20. Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü’nün bireysel başvuruların içeriğini düzenleyen “Bireysel başvuru formu ve ekleri” başlıklı
59. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“…
(2) Başvuru formunda aşağıdaki hususlar yer alır:
…
ç) Kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia
edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti.
d) Bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi
nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve delillere ait özlü
açıklamalar.
e) Başvurucunun güncel ve kişisel bir temel hakkının doğrudan
zedelendiği iddiasının dayanakları.
…
(3) Başvuru formuna aşağıdaki belgeler ya da onaylı
örnekleri eklenir:
…
e) Dayanılan belgelerin asılları ya da onaylı örnekleri.
…
(4) Başvurucu ihlal iddiasına dayanak gösterdiği üçüncü
fıkradaki belgelere herhangi bir nedenle erişememesi hâlinde bunun
gerekçelerini belirtir. Mahkeme gerekli gördüğü takdirde bu bilgi ve belgeleri
resen toplar.
…”
21. İçtüzüğün “Formun ve eklerinin hazırlanmasına ilişkin ilkeler”
başlıklı 60. maddesi şöyledir:
“(1) Başvuru formu, İçtüzüğün 59 uncu maddesine uygun olarak
düzenlenir ve aynı maddede belirtilen belgeler ya da onaylı örnekleri başvuru
formuna eklenir.
(2) Başvuru formu okunaklı ve başvurunun esasına yönelik
özlü bilgileri içerir şekilde hazırlanır. Başvuru formunun ekler hariç on
sayfayı geçmesi hâlinde başvurucunun ayrıca başvuru formuna olayların özetini
eklemesi gerekir.
(3) Başvurucu, başvuru formunun ekinde sunduğu belgeleri,
tarih sırasına göre numaralandırarak her bir belgeyi tanımlayıcı başlıklar
hâlinde dizi pusulasına bağlar.”
22. İçtüzüğün “Form ve eklerinin ön incelemesi ve eksiklikler”
başlıklı 66. maddesi şöyledir:
“(1)Bireysel Başvuru Bürosu gelen
başvuruları şeklî eksiklikler bulunup bulunmadığı yönünden inceler. Başvuru
formunda veya eklerinde herhangi bir eksiklik tespit edilmesi hâlinde, bunların
tamamlattırılması için başvurucuya, varsa avukatına veya kanuni temsilcisine onbeş günü geçmemek üzere bir süre verilir.
(2) Eksikliklerin tamamlattırılmasına dair yazıda
başvurucuya geçerli bir mazereti olmaksızın verilen sürede eksiklikleri
tamamlamadığı takdirde başvurusunun reddine karar verileceği bildirilir.
(3) Başvurunun; süresinde yapılmadığı, 59 uncu ve 60 ıncı maddelerdeki şekil şartlarına uygun olmadığı ve tespit
edilen eksikliklerin verilen kesin sürelerde tamamlanmadığı hâllerde
Komisyonlar Başraportörü tarafından reddine karar
verilir ve başvurucuya tebliğ edilir. Bu karara tebliğ tarihinden itibaren yedi
gün içinde Komisyona itiraz edilebilir. Bu konuda Komisyonların verdiği
kararlar kesindir.”
23. 6216 sayılı
Kanun’un 47. maddesinin (3) numaralı, 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları ile İçtüzüğün 59. maddesinin ilgili fıkraları uyarınca Anayasa
Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar
hakkındaki iddialarını ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal
edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını kanıtlamak
başvurucuya düşer (B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 19).
24. Başvurucunun,
kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri
sürdüğü hak ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini,
dayanılan deliller ile ihlale neden olduğu
ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğini başvuru dilekçesine
eklemesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale neden olduğu iddia
edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih sırasına göre özeti
yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle
ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (B.
No: 2013/276, 9/1/2014, § 20).
25. 6216 sayılı
Kanun’un 47. maddesinin (6) numaralı fıkrasına göre başvuru evrakında herhangi
bir eksiklik bulunması hâlinde, Anayasa Mahkemesi başvurucudan, eksikliğin
tamamlanmasını ister. İçtüzüğün 66. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre
Mahkemenin başvurucudan giderilmesini isteyebileceği eksiklikler, “şekli eksiklikler”dir. 6216 sayılı Kanun’un
47. ve İçtüzüğün 66. maddesi birlikte değerlendirildiğinde Anayasa Mahkemesi
başvurucudan ilk olarak, usulünce doldurulmamış olan başvuru formunun usulüne
uygun olarak doldurulmasını isteyebilir. İkinci olarak ise başvurucunun “ihlal iddiasına dayanak gösterdiği” bilgi,
belge ve deliller başvuru dilekçesine eklenmemiş ise dayanılan bu belgelerin
tamamlanması istenebilir (B. No: 2013/276, 9/1/2014, § 21). Başka bir deyişle Anayasa Mahkemesi başvurucudan,
dilekçesinde dayandığı ancak Mahkemeye ibraz etmediği delillerini tamamlamasını
isteyebilir.
26. Yukarıda
belirtilen koşullar yerine getirilmediği takdirde Anayasa Mahkemesi başvuruyu
açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul edilemez bulabilir.
İddiaların dayanaktan yoksun olmadığı konusunda Anayasa Mahkemesinin ikna edilmesi,
başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların niteliğine bağlıdır. Başvurucunun
başlangıçta, başvuru hakkında kabul edilemezlik kararı verilmesini önlemek için
başvuru formu ve eklerinde iddialarını destekleyici belgeleri sunması ve
gerekli açıklamaları yapması zorunludur (B. No: 2013/276, 9/1/2014, §
23).
27. Somut başvuruda başvurucu Adnan Kayhan, başvuru dilekçesinde,
murisi tarafından 15/11/1965 tarihinde Kızıltepe Kadastro Mahkemesinde açılan
kadastro tespitine itiraz davasının halen devam ettiğini, makul sürede
yargılama yapılmadığını, uzun süren yargılama sürecinde taşınmazı
kullanamadığını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
28. Başvurucunun, ihlale neden olduğunu ileri sürdüğü Mardin
Kadastro Mahkemesindeki dava dosyasının incelenmesinde, davanın tarafları
arasında yer almadığı anlaşılmış ve dava dosyası ile ilgisi tespit
edilememiştir. Anayasa Mahkemesince, başvurucuya, 24/6/2014 tarihli yazı
gönderilerek, Mardin Kadastro Mahkemesi dava dosyasında davacı veya
davalılardan kimin mirasçısı olduğuna dair belgenin veya murisine ait veraset
ilamının, yazının tebliğinden itibaren yirmi beş gün içinde bildirilmesi talep
edilmiştir. Anılan yazı 27/6/2014 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edildiği
halde, başvurucu herhangi bir belge sunmadığı gibi yazıya karşı cevap da
vermemiştir. Bu şekilde başvuru dilekçesi ile ihlal iddialarının dayanağı
belgeler açıkça sunulmadığı gibi başvurucu, herhangi bir bilgi ve belgenin
ilgililerden istenmesi için Mahkemeden bir talepte de bulunmamıştır.
29. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda
başvurucuların başvurularını titizlikle hazırlama ve takip etme yükümlülükleri
vardır. Bu yükümlülüğün bir gereği olarak başvurucu, ihlal edildiğini iddia
ettiği Anayasa hükmünün nasıl ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak
suretiyle hukuki iddialarını kanıtlamak zorundadır. Başvurucu tarafından soyut
şekilde birtakım Anayasa hükümlerine atıfta bulunulmuş olması iddiaların
ispatlandığı anlamına gelmez. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu,
Anayasa’ya aykırılığın soyut biçimde ileri sürülmesini sağlayan bir yol olarak
düzenlenmemiştir.
30. Başvurucunun, ihlal iddiasının dayanağı olan tüm olayları
göstermesi, başvuruyu aydınlatacak ve hükmün esasını etkileyecek argümanları
destekleyici tüm belgeleri başvuru dilekçesine eklemesi gerekir. Şayet bir
belge elde edilememişse, bunun da nedenleri açıklanmalıdır. Somut başvuruda
başvurucu bu koşulları yerine getirmeyerek iddialarını temellendirmediğinden
başvurusunun esasının incelenmesi imkânı bulunmamaktadır (B. No: 2013/276,
9/1/2014, § 26).
31. Açıklanan nedenlerle, başvurucu Adnan Kayhan tarafından
ileri sürülen ihlal iddialarının başvurucu tarafından kanıtlanmamış olması
nedeniyle, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun
olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Diğer Başvurucuların Mülkiyet ve Adil
Yargılanma Haklarının İhlali İddiaları
32. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
33. Başvurucular, murisleri tarafından açılan kadastro
tespitine itiraz davasının makul sürede sonuçlanmadığını ve taşınmazı bu sürede
kullanamadıklarını belirterek, mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
34. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde
yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok
kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında
yorumlamak suretiyle, gerek Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
35. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45)
36. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi
uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede
karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, taşınmaz mülkiyeti
hakkında Kızıltepe Kadastro Mahkemesinde açılan kadastro tespitine itiraz
davasında, 3402 ve 6100 sayılı Kanun’larda yer alan
usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve
yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 49).
37. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak,
uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka
bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih somut başvuru açısından
25/7/1978 tarihidir.
38. Başvurucular, murisleri tarafından 15/11/1965 tarihinde,
kadastro tespitine itiraz davası açıldığını ve bu tarihten itibaren
yargılamanın devam ettiğini ileri sürmüşlerse de başvurucuların murisi Diyap Aydın tarafından 15/11/1965 tarihinde, Kızıltepe
Kadastro Mahkemesinde M.Ö. aleyhine açılan dava sonunda Mahkemece, 23/9/1977
tarihinde kadastro tutanaklarının malik hanesinin boş bırakıldığı ve
tutanakların tamamlanması gerektiği belirtilerek dosyanın Tapulama Müdürlüğüne
gönderilmesine, yasa yolu açık olmak üzere karar verilmiş ve hüküm temyiz
edilmeksizin kesinleşmiştir. Kızıltepe Tapulama Müdürlüğünce tespit yapılarak
kadastro tutanakları düzenlenmiş ve Diyap Aydın
mirasçıları olan başvurucuların murisi ve arkadaşları tarafından M.Ö. ve Maliye
Hazinesi aleyhine 15/7/1978 tarihinde Kızıltepe Kadastro Mahkemesinde tespite
itiraz davası açılmıştır. Açılan bu dava yeni bir dava olup, başvurucuların
murisi açısından yargılama sürecinin başlangıcı 15/7/1978 tarihidir.
39. Başvuruya konu dava, başvurucuların miras bırakanlarından
intikalle takip etmekte oldukları bir uyuşmazlık olup, bu yönüyle makul süre
değerlendirmesi bakımından dikkate alınacak sürenin başlangıç anı, mirasçıların
yargılamaya katıldıkları an değil, somut olayda muris açısından değerlendirmeye
esas alınan sürenin başlangıç anıdır (B. No: 2013/1115, 5/12/2013, § 51).
40. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da
kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden
yargılamalara ilişkin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını
içeren başvuruların yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi
olanağı bulunduğundan, değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı bireysel
başvurunun karara bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
41. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
Kızıltepe ilçesinde yapılan kadastro çalışmaları sonunda 415 parsel numaralı
taşınmazın, M.Ö. ve Maliye Hazinesi adına tespit edilmesi üzerine,
başvurucuların murisi ve diğer davacılar tarafından 25/7/1978 tarihinde M.Ö. ve
Maliye Hazinesi aleyhine Kızıltepe Kadastro Mahkemesinde tespite itiraz davası
açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece 5/12/2007 tarihinde, aralarında bağlantı
bulunduğu gerekçesiyle başvurucuların murisi tarafından açılan dava dosyasının
Mahkemenin E.2007/1 sayılı dava dosyasıyla birleştirilmesine karar verildiği
belirlenmiştir. Kızıltepe Kadastro Mahkemesinin kapatılmasından sonra
yargılamaya Mardin Kadastro Mahkemesinin E.2013/98 sayılı dava dosyasında halen
devam edildiği tespit edilmiştir.
42. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, özellikle
tensip zaptı kapsamında ikmaline başlanılması gereken tapu kaydı, birleşik
kroki, mahalli bilirkişi listesi gibi evrakın ilgili kurumlardan talep
edilmeyerek, yargılama sırasında münferit celselerde verilen ara kararları
uyarınca kısım kısım talep edildiği, ara karar
gereklerinin yerine getirilmediği muhtelif celselerde taraf vekillerinin
mazeretlerinin kabulüne dair karar tesisi ile yetinildiği, celse harcı tayini
gibi usuli imkanların yargılama makamlarınca
kullanılmadığı, Mahkemece birçok defa dosyanın incelemeye alındığı ve bu
sebeple duruşmaların ertelendiği, keşif ara kararlarının farklı gerekçelerle
yerine getirilmediği ve birçok defa keşiflerin ertelendiği belirlenmektedir.
43. Başvuruya konu yargılamanın
kadastro mahkemesi önünde sürdüğü görülmekle, 3402 sayılı Kanun’da yer alan
özel usul hükümleri ile medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları
konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli
hükümler içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu
olduğu ve 3402 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile 6100 sayılı
Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi
gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (§ 14).
44. Kadastro mahkemesi
nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha
önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından,
özellikle 3402 sayılı Kanun’da yer alan ve yargılamada sürati temin etmeye
hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir
(B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 54-64; B. No: 2012/12, 17/9/2013, §§ 53-62; B. No: 2013/1115, 5/12/2013, §§ 60-67; 2012/673, 19/12/2013, §§ 37-43).
45. Başvuruya konu davanın
mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin niteliği başvuruya konu
yargılamanın karmaşık olduğunu ortaya koymakla birlikte, davaya bütün olarak
bakıldığında, 3402 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama
sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini
gerektirecek bir yön bulunmadığı ve otuz altı yılı aşkın süredir devam eden
yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
46. Açıklanan nedenlerle,
başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
47. Başvurucular, uzun süren
yargılama nedeniyle taşınmazdan yararlanamadıkları gibi taşınmazdan sağlanan
gelir desteğinden de mahrum kaldıklarını belirterek, Anayasa’nın 35. maddesinde
tanımlanan mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş olup,
başvurucuların makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği yönünde
yukarıda yer verilen tespitler ışığında, mülkiyet haklarının ihlal edildiği
yönündeki iddialarının ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
48. Başvurucular, 250.000,00 TL
maddi tazminata, her biri için 300.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini
talep etmişlerdir.
49. 6216 sayılı Kanun'un “Kararlar” kenar
başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
50. Başvurucuların tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin otuz altı yılı aşkın süredir devam yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucu Halil
İbrahim Aydın'a net 4.750,00 TL, başvurucu Kübra Sıbat
Aydın'a net 2.400,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
51. Başvurucular tarafından
maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile
iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
52. Başvurucular tarafından
yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin
başvurucular Halil İbrahim Aydın ve Kübra Sıbat
Aydın'a müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
53. Başvuruya konu yargılamanın
otuz altı yılı aşkın süredir devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma
hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan
bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa
sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir
örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. 1. Başvurucu Adnan Kayhan’ın ihlal iddialarının “açıkça dayanaktan yoksun
olması” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, anılan başvurucunun
yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
2. Başvurucular
Halil İbrahim Aydın ve Kübra Sıbat Aydın’ın makul
sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği yönündeki iddialarının KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Başvurucular Halil İbrahim Aydın ve Kübra Sıbat
Aydın’ın Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucu Halil İbrahim Aydın'a net 4.750,00 TL, başvurucu Kübra
Sıbat Aydın'a net 2.400,00 TL manevi TAZMİNAT
ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
D. Başvurucular tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucular
Halil İbrahim Aydın ve Kübra Sıbat Aydın'a MÜŞTEREKEN
ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
F. Kararın bir örneğinin Mardin Kadastro Mahkemesine
gönderilmesine,
19/11/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.