TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET EMİN ACIBUCA BAŞVURUSU
|
Başvuru Numarası: 2014/490
|
|
Karar Tarihi: 22/6/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Emin ACIBUCA
|
Vekili
|
:
|
Av. Ali AYDEMİR
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, sigortalılıkta
geçen ve Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) bildirilmeyen çalışma sürelerinin
tespiti istemiyle 6/3/2007 tarihinde açtığı davanın makul sürede
tamamlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüş, ihlalin tespiti ve tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 13/1/2014 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede dosyanın Komisyona
sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci
Komisyonunca, 23/9/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm
tarafından yapılmak üzere dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
14/11/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
Adalet Bakanlığının 2/12/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki
kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Mardin ili
Kızıltepe ilçesinde bulunan, Muhittin Canoğulları Koll. Şti.'ye ait Cam Petrol
benzin istasyonunda hizmet akdine bağlı olarak 1982-1992 yılları arasında
kesintisiz olarak çalıştığını, bu 10 yıllık çalışmasından yalnızca 1987-1988
yıllarına ait kısmının SGK’ya bildirildiğini ileri
sürerek, anılan dönemde geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesi
talebiyle 6/3/2007 tarihinde İzmir 10. İş Mahkemesinde hizmet tespiti davası
açmıştır.
8. İzmir 10. İş Mahkemesinin,
28/5/2007 tarih ve E.2007/446, K.2007/180 sayılı kararıyla yetkisizlik
nedeniyle davayı reddetmesi üzerine 9/8/2007 tarihinde Kızıltepe Asliye Hukuk
Mahkemesinde (İş Mahkemesi sıfatıyla) davaya devam edilmiştir.
9. Mahkeme, 7/12/2011 tarih ve
E.2007/399, K.2011/678 sayılı kararıyla davayı reddetmiştir.
10. Başvurucunun temyiz istemi
üzerine karar, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 14/11/2013 tarih ve E.2013/7134,
K.2013/21116 sayılı ilâmıyla, dava konusuna ilişkin maddi ve hukuki olgular göz
önünde bulundurulmaksızın Mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme
sonucu karar verildiği gerekçesiyle bozulmuştur.
11. Bozma sonrası Kızıltepe 1.
Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2015/55 sayılı dosyasına kaydedilen davada
yargılama devam etmektedir.
12. Başvurucu, 13/1/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
13. 12/1/2011 tarih ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ve 447. maddesinin (1)
numaralı fıkrası, 30/1/1950 tarih ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1.
maddesinin birinci fıkrası, 7. maddesinin birinci fıkrası ve 15. maddesi (Bkz.
B. No: 2013/6792, 18/6/2014, §§ 16–20).
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
14. Mahkemenin 22/6/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 13/1/2014 tarih ve 2014/490 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
15. Başvurucu, sigortalılıkta geçen ve SGK’ya
bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespiti istemiyle 6/3/2007 tarihinde açtığı
davanın makul sürede tamamlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
16. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
17. Başvurucu, 6/3/2007
tarihinde açtığı davanın makul sürede tamamlanmaması nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
18. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36.
maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa
Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok
kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında
yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM
içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara,
Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını
oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca
adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle
ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten
Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul
sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması
gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
19. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
20. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu
olayda, hizmet sürelerinin tespiti istemiyle açılmış bir davanın söz konusu
olduğu görülmekle, 5521 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul
hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve
yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 49).
21. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarih olup, somut başvuru açısından bu tarih 6/3/2007
tarihidir.
22. Sürenin bitiş tarihi ise
yargılamanın sona erme tarihidir. Ancak devam eden yargılamalara ilişkin makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını içeren başvuruların
yargılama faaliyetinin devamı sırasında da yapılabilmesi olanağı bulunduğundan,
değerlendirmeye esas alınacak sürenin bitiş anı bireysel başvurunun karara
bağlandığı tarihtir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52).
23. Makul sürede yargılanma
hakkına ilişkin olarak yapılan değerlendirmede önemli bir ölçüt olan başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği kriteri çerçevesinde, gerek bireylerin ekonomik geleceği gerek
çalışma barışı açısından arz ettiği önem nazara alındığında, iş
uyuşmazlıklarının ivedilikle çözülmesi hususunda yargı organlarının özel bir
itina göstermesi gerekmektedir. Bu nedenle kanun koyucu iş hukukunun çalışanı
koruyucu niteliğini ve iş davalarının özelliklerini dikkate alarak genel
mahkemelerin dışında sözlü yargılama usulüne tabi özel bir iş yargılaması
sistemi ihdas ederek iş davalarının, konunun uzmanı mahkemelerce mümkün
olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır (B.
No: 2013/772, 7/11/2013, § 59).
24. 6100 sayılı Kanun’un 447.
maddesiyle daha önce yürürlüğe girmiş olan kanunlarda yer alan sözlü ve seri
yargılama usulleri kaldırılmış ve bunun yerine iş hukuku uyuşmazlıklarına da
uygulanmak üzere basit yargılama usulü getirilmiştir. Basit yargılama usulü
yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk işleyen, daha kısa bir
incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek
dava ve işler için kabul edilmiş bir yargılama usulüdür (B. No: 2013/772,
7/11/2013, § 64-65).
25. Başvuruya konu yargılama
süreci incelendiğinde; yargılamanın, iş ilişkisinden doğan uyuşmazlıkların
niteliği, başvurucu açısından taşıdığı değer ve başvurucunun davadaki menfaati
dikkate alındığında makul görülemeyecek derecede uzun bir süre olan yaklaşık
sekiz yıldır devam ettiği, yargılamanın uzamasında taraf teşkilinin sağlanması
ve bilirkişi raporlarının temini aşamalarında geçen sürelerin etkili olduğu,
bunların yanı sıra dosyanın temyiz istemi üzerine Yargıtaya
gönderilmesinde, bozma sonrasında ise Yargıtaydan İlk
Derece Mahkemesine gönderilmesinde gecikmeler yaşandığı anlaşılmaktadır.
26. İlgili yargılama evrakının
incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin iş mahkemesi önünde
görüldüğü anlaşılmakla, 5521 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile
medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri
için geçerli genel usuli hükümler içeren 6100 sayılı
Kanun’a tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 5521 sayılı
Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin,
uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu
anlaşılmaktadır (§ 13).
27. 5521 sayılı Kanun’un
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin
etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde
bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar
verilmiştir (B. No: 2013/3442, 20/3/2014, §§ 33-55).
28. Başvuruya konu davada yer
alan kişi sayısı ve davanın mahiyeti nedeniyle icrası gereken usul işlemlerinin
niteliği çerçevesinde davaya bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından
farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu
yaklaşık sekiz yıldır devam eden yargılama sürecinde makul olmayan bir
gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
29. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi
Yönünden
30. Başvurucu, yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 20.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL
manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
31. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
32. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık sekiz yıldır devam eden yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya net
7.600,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
33. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia
edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucunun maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
34. Başvurucu yapılan ve
dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL vekâlet
ücretinden oluşan 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
35. Başvuruya konu yargılamanın
yaklaşık sekiz yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma
hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan
bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa
sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir
örneğinin ilgili mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1.Makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2.Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 7.600,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE,
başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin Kızıltepe 1. Asliye Hukuk Mahkemesine
gönderilmesine,
22/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.