logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Mehdi Doğan [2.B.], B. No: 2014/4912, 20/7/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET MEHDİ DOĞAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/4912)

 

Karar Tarihi: 20/7/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Aydın ŞİMŞEK

Başvurucu

:

Mehmet Mehdi DOĞAN

Vekili

:

Av. Muhterem SÜREN

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; tutuklamanın hukuki olmaması ve tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, yargılamaya özel yetkili (CMK mülga 250. madde ile görevli) mahkemede devam olunması ve bu mahkemenin tarafsız ve bağımsız olmaması, ayrıca yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılama hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 7/4/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK mülga 250. madde ile görevli bölümü) yürütülen bir soruşturma kapsamında 1/2/2012 tarihinde gözaltına alınmıştır.

7. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 1/2/2012 tarihinde başvurucuyu tutuklanması istemiyle Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesine (CMK mülga 250. madde ile görevli) sevk etmiştir.

8. Tutuklama talep yazısında; PKK terör örgütünün KCK/TM yapılanmasına ilişkin olarak genel bilgilere yer verildikten sonra başvurucunun örgütsel faaliyetlere para desteğinde bulunduğuna ve örgüt adına toplanan paraları muhafaza eden kişi olduğuna dair gizli tanık beyanı bulunduğu, örgüt tarafından organize edilen kent meclisi toplantılarına 2011 yılında dört kez katıldığına ilişkin fotoğrafların olduğu, ayrıca 26/6/2011 tarihli Kent Meclisi toplantısında adının gizli toplantı yapanlar arasında sayıldığı, yinebaşvurucunun telefon görüşmelerinde şifreli olarak yaptığı konuşmalarla molotof kokteyli temini ve toplumsal olayların yaşandığı günlerde kepenklerin kapatılması faaliyetlerini düzenlediği belirtilmiştir.

9. Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 1/2/2012 tarihli kararı ile başvurucunun "üzerine atılı suçun niteliği, suçu işlediğine ilişkin fiziki takip ve tanık beyanlarına dayanan şüphenin bulunması ve henüz ifadesi alınamayan kişiler üzerinde baskı oluşturarak yönlendirme şüphesi altında bulunması" gerekçesiyle silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir.

10. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 5/4/2012 tarihli iddianamesi ile başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.

11. İddianame, 1.817 sayfadan oluşmakta olup başvurucu ile birlikte toplam 95 sanığın cezalandırılması talep olunmuştur. İddianamede Diyarbakır ili Bağlar ilçesinde PKK adına faaliyette bulunan "Kent Meclisi" adlı yapılanmanın (27/2/2011 ve 30/10/2011 tarihleri arasında) yirmi bir kez toplantı yaptığı ve bu toplantılarda alınan kararlar uyarınca (3/3/2011 ve 29/10/2011 tarihleri arasında) on ayrı yasa dışı eylem gerçekleştirildiği belirtilmiş; bu bağlamda sanıkların terör örgütünün faaliyetlerini düzenlemek suretiyle örgütü yönetme, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme, yönetme, bunların hareketlerine katılma, terör örgütüne üye olma, görevi yaptırmamak için direnme, kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama, toplantı ve yürüyüşlere silah veya benzeri aletlerle katılma, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme, terör örgütü propagandası yapma, birden çok kişi ile birlikte terör örgütünün korkotucu gücünden yararlanarak iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçlarını işledikleri ileri sürülmüştür.

12. Cumhuriyet savcısının isnat edilen suçlamalara ilişkin delil olarak özellikle şüpheli savunmaları, tanık beyanları, iletişimin tespititutanaklar, fiziki takip tutanakları, görüntü ve ses kayıtları, CD inceleme tutanakları, tespit tutanakları ve ele geçirilen bir kısım dokümana dayandığı görülmüştür.

13. İddianamede başvurucuya yöneltilen suçlamalar özetle şöyledir:

i. Başvurucu 29/3/2011, 28/4/2011, 8/5/2011 ve 26/6/2011 tarihlerinde Diyarbakır'da yapılan Bağlar Kent Meclisi yürütme toplantılarına katılmıştır. Bunlardan;

- 29/3/2011 tarihli toplantıda; sivil itaatsizlik eylemlerinin organize edildiğine, PKK terör örgütünün silahlı eylemlerinin desteklendiğine, ölen örgüt mensuplarının şehit olarak adlandırıldığına ve onlara sahip çıkıldığına;

- 28/4/2011 tarihli toplantıda; Kürt halkının devrime hazır olduğuna, 2011 yılının PKK ve onun lideri olan Abdullah Öcalan için özgürlük yılı olması gerektiğine, Kent Meclisleri Yürütme Divanında Abdullah Öcalan'ın belirlediği sistemin esas alınacağına, hekesin savaşması gerektiğine, yapılacak eylemlerde büyük katılım sağlanarak devlete gözdağı verilmesi gerektiğine;

- 8/5/2011 tarihli toplantıda; seçim çalışmaları kapsamında hangi seçmenin kime oy atacağının kent meclisi tarafından belirlendiğine, ölen örgüt mensuplarının nihai amaçları doğrultusunda hareket edildiğine, Diyarbakır ilini kurmaya çalıştıkları Kürdistan devletinin başkenti olarak gördüklerine, Abdullah Öcalan'ı kendilerine lider olarak gördüklerine ve onun talimatları doğrultusunda çalıştıklarına;

- 26/6/2011 tarihli toplantıda; PKK terör örgütü tarafından eylemsizlik kararı aldığından dolayı Bağlar ve Sur ilçelerindeki eylemlerde disipsizlik olduğuna, eylem olduğu zaman mazeretsiz olarak herkesin eyleme katılacağına, Diyarbakır ilinin yönetiminin kent meclisinin elinde olduğuna, kent meclisi yürütmesinde her kurumdan şahsın bulunduğuna yönelik konuşmalar yapılmıştır.

ii. Başvurucu, Bağlar ilçesinde gerçekleştirilen eylemlerde hazırlanan molotof kokteyli ve ses bombaları için maddi destekte bulunmuştur. Ayrıca örgüt adına toplanan paralar başvurucuya verilmektedir.

iii. Başvurucu, Diyarbakır ilinde gerçekleştirilen yasal olmayan bazı eylemlerin organizasyonunda "sorumlu" düzeyde yer almış; güvenlik güçleri ve araçları ile kamu hizmet binalarına yönelik molotoflu havai fişek saldırılarında kullanılan molotof kokteyllerini ve havai fişekleri temin etmiştir.

iv. Başvurucu, ölen terör örgütü mensuplarının cenazelerinin organizasyonuyla ilgilenen bir derneğin faaliyetlerinde görev alarak bu kişilerin cenaze törenlerine katılımın artırılmasına yönelik girişimlerde bulunmuştur.

v. Başvurucu 2009-2011 yıllarında PKK terör örgütünün propagandasına dönüşen on iki ayrı toplantı ve gösteriye katılmış; bu toplantı ve gösterilerde terör örgütü lehine slogan atan,güvenlik güçlerine taş, havai fişek ve molotoflu saldırıda bulunan grupların içinde yer almıştır.

14. Dava, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. madde ile görevli) E.2012/198 sayılı dosya üzerinden başvurucu bakımından tutuklu olarak görülmüştür.

15. Yargılama aşamasında Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ve sanıkları arasında başvurucunun da bulunduğu bir dava, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2012/198 sayılı dosyası ile birleştirilmiştir.

16. Mahkeme 20/2/2014 tarihinde başvurucunun da aralarında olduğu tutuklu sanıkların tutukluluk durumu resen incelemiş ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.

17. Başvurucu, karara itiraz etmiş; Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. madde ile görevli) 3/3/2014 tarihli kararı ile itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.

18. Başvurucu, anılan kararı 6/3/2014 tarihinde öğrendiğini bildirmiştir.

19. Başvurucu 7/4/2014 tarihinde süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

20. 21/02/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'un 1. maddesi ile 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) mülga 250. maddeyle görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması üzerine Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 10/3/2014 tarihli kararı ile dosya, Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesine devredilmiştir.

21. Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2014/191 sayılı dosyası üzerinden devam olunan yargılamada 4/4/2014 tarihinde yapılan tensip incelemesinde başvurucunun tahliyesine karar verilmiş, başvurucu aynı gün serbest bırakılmıştır.

22. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla İlk Derece Mahkemesinde derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

23. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:

"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;

...

d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,

...

Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."

24. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir."

25. 5271 sayılı Kanun'un "Görev ve yargı çevresinin belirlenmesi" kenar başlıklı mülga 250. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:

"Türk Ceza Kanununda yer alan;

...

c) İkinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç),

Dolayısıyla açılan davalar; Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca yargı çevresi birden çok ili kapsayacak şekilde belirlenecek illerde görevlendirilecek ağır ceza mahkemelerinde görülür."

26. 2/7/2012 tarihli ve 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun'un 105. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Aşağıdaki hükümler yürürlükten kaldırılmıştır:

...

 6) 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 250, 251 ve 252 nci maddeleri,

..."

27. 6352 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesinin (21/2/2014 tarihli ve 6526 sayılı Kanun'un 19. maddesiyle yürürlükten kaldırılan) (4) numaralı fıkrası şöyledir:

"Ceza Muhakemesi Kanununun yürürlükten kaldırılan 250 nci maddesinin birinci fıkrasına göre görevlendirilen mahkemelerde açılmış olan davalara, kesin hükümle sonuçlandırılıncaya kadar bu mahkemelerce bakmaya devam olunur. Bu davalarda, yetkisizlik veya görevsizlik kararı verilemez. 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun l0 uncu maddesinin kovuşturmaya ilişkin hükümleri bu davalarda da uygulanır."

28. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Silahlı örgüt" kenar başlıklı 314. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

29. Mahkemenin 20/7/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

30. Başvurucu; gizli tanık beyanlarında yer alan bazı soyut anlatımlar ve katıldığı birtakım yasal etkinlikler nedeniyle tutuklandığını, tutuklama kararında suç şüphesinin bulunduğuna dair somut bir delilin gösterilmediğini belirterek Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

31. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

32. Başvurucunun tutuklanmasının hukuki olmadığına yönelen bu bölümdeki iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında incelenmesi gerekir.

33. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak ortaya konduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında -şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla- kişilerin özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır. Dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının kısıtlanması ancak Anayasa'nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).

34. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik müdahale, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin ölçütlerin belirlendiği Anayasa'nın 13. maddesinde belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa'nın 19. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple sınırlamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve tutuklama tedbirinin niteliğine uygun düşen kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın19. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halas Aslan, B. No: 2014/4994, 16/2/2017, §§ 53, 54).

35. Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri uyarınca kişi hürriyetine ilişkin müdahale olarak tutuklamanın kanuni bir dayanağının bulunması zorunludur (Murat Narman, § 43; Halas Aslan, § 55). Diğer taraftan Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında, suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin ancak kaçmalarını, delilleri yok etmelerini veya değiştirmelerini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hâllerde hâkim kararıyla tutuklanabilecekleri belirtilmiştir (Halas Aslan, § 57).

36. 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinde ise kişilerin ancak haklarında suç işlediklerine dair kuvvetli şüphelerin varlığını gösteren olguların ve bir tutuklama nedeninin bulunması hâlinde tutuklanabileceği belirtildikten sonra tutuklama nedenleri sayılmıştır. Buna göre şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması, şüpheli veya sanığın davranışlarının delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturması hâllerinde tutukluluk kararı verilebilecektir. Maddede ayrıca işlendiği konusunda kuvvetli şüphe bulunması şartıyla tutuklama nedeninin varsayılabileceği suçlara ilişkin bir liste bulunmaktadır (Ramazan Aras, B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 46; Halas Aslan, § 59).

37. Anayasa'nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamaların "ölçülülük" ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "tutuklamayı zorunlu kılan" ibaresiyle de tutuklamanın ölçülü olması gerektiğine işaret edilmektedir (Halas Aslan, § 72). Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan "ölçülülük" ilkesini gözetmek öncelikle tutuklama tedbirini uygulayan yargı mercilerinin görevidir. Bu nedenle bir ceza soruşturması veya kovuşturması kapsamında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığı öncelikle tutukluluğa ilişkin kararların gerekçeleri üzerinden tespit edilebilir (Murat Narman, § 62). Tutukluluğa ilişkin kararların gerekçelerinde tutuklamanın ön şartı olan "kişinin suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunduğu"nun, ayrıca "tutuklama nedenleri"nin ortaya konulması gerekmektedir (Halas Aslan, § 75).

38. Somut olayda başvurucu; PKK terör örgütünün KCK yapılanmasına ilişkin olarak yürütülen bir soruşturmada, bu kapsamdaki bazı faaliyetlere katıldığı iddiasıyla 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Bu itibarla başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına tutuklama suretiyle yapılan müdahalenin kanuni bir temeli bulunmaktadır. Öte yandan başvurucu hakkında verilen tutuklama kararındaki gerekçeler (bkz. § 9) dikkate alındığında kuvvetli suç şüphesine ve tutuklama nedenlerine ilişkin olarak Mahkeme tarafından yapılan değerlendirmeler karşısında anılan müdahalenin Anayasa ve Kanun'un öngördüğü anlamda meşru bir amacının bulunduğu görülmektedir.

39. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında ilk tutuklamaya ilişkin yargısal denetimin en önemli parçası, Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasında tutuklama tedbirine başvurmanın zorunlu koşulları arasında sayılan suçun işlendiğine dair "kuvvetli belirti" bulunup bulunmadığı hususudur. Bu kapsamda bir suçun işlenmiş olabileceğine ilişkin ciddi belirtilerin varlığı ilk tutma bakımından yeterli olabilir (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, § 84).

40. Soruşturma mercilerince tespit edildiğine göre başvurucu, KCK yapılanması çerçevesinde faaliyet gösterdiği ileri sürülen Kent Meclisi yürütme toplantılarına 2011 yılında birçok kez katılmıştır. Başvurucunun 2009-2011 yıllarında PKK terör örgütünün propagandasına dönüşen birtakım toplantı ve gösterilere de katıldığı, ayrıca PKK adına gerçekleştirilen çok sayıda organizasyonda görev aldığını tespit edilmiştir. Düzenlenen iddianameye göre başvurucunun bu eylemleri, PKK terör örgütünün üyesi olduğunu ortaya koymaktadır. İddianamede bu eylemlere ilişkin delil olarak özellikle şüpheli savunmaları, tanık beyanları, iletişimin tespititutanaklar, fiziki takip tutanakları, görüntü ve ses kayıtları, CD inceleme tutanakları, tespit tutanakları ve ele geçirilen bir kısım dokümana dayanılmıştır (bkz. §§ 8-13).

41. Başvurucu hakkında verilen tutuklama kararında açıklanan gerekçeler, iddianame ile başvurucuya isnat edilen ve yukarıda özetlenen eylemler ile bu eylemlere ilişkin olarak dayanılan delillerin içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun suç işlemiş olabileceğinden şüphelenilmesi için inandırıcı delillerin bulunduğu sonucuna varılmıştır.

42. Diğer taraftan hâlen yargılanmasına devam olunan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığı değerlendirilirken anayasal denetimintutuklamaya ilişkin süreç ile tutuklama gerekçeleri üzerinden yapılması gerekir (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, § 79; Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016, § 136).

43. Öncelikle terör suçlarının soruşturması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214).

44. Başvurucu hakkında tutuklama kararı verilirken Mahkemenin tutuklama nedeni olarak suçun niteliğine ve delillere etki edilmesi (henüz ifadesi alınamayan kişiler üzerinde baskı oluşturulması) şüphesine dayandığı görülmektedir. Başvurucunun tutuklanması sunucunu doğuran silahlı terör örgütü olma suçu, on yıla kadar hapis cezası ile yaptırıma bağlanan ağır bir suçtur. İsnat edilen suça ilişkin kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61). Ayrıca başvurucuya isnat edilen eylemlerin PKK terör örgütünün faaliyetleri kapsamında gerçekleştirildiği ileri sürülmektedir. PKK adına eylemlerde bulunmakla suçlanan başvurucunun, bu örgütün yurt içinde ve yurt dışındaki faaliyetleri dolayısıyla serbest bırakıldığında yurt içinde saklanması, yurt dışına çıkması ve burada barınması imkânı diğer kişilere göre çok daha fazladır (Benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Yıldırım Ataş, B. No: 2014/4459, 26/10/2016, § 60). Son olarak şüphelilerin başta tanıkları baskı altına almak üzere delillere etki etmeye yönelik girişimde bulunma tehlikesi, diğer soruşturmalara göre terör suçlarına ilişkin soruşturmalarda daha büyüktür. Bu itibarla olayda tutuklama nedenlerinin bulunmadığı söylenemez.

45. Öte yandan soruşturma süreci bakımından tutuklamanın ölçülü/gerekli olmadığı sonucuna varılması için herhangi bir nedenin bulunmadığı görülmektedir.

46. Açıklanan nedenlerle başvurucunun tutuklanmasının hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

47. Başvurucu; tutukluluğun devamı kararlarında suç şüphesine ilişkin olguların açıklanmadığını, tahliye taleplerinin matbu gerekçelerle reddedildiğini, tutukluluğa ilişkin kararlarda tutuklama nedenlerine dair kişiselleştirme yapılmadığını, hakkında adli kontrol hükümlerinin uygulanması mümkün olmasına rağmen keyfî olarak tutukluluğunun devam ettirildiğini ve tutukluluğunun uzun sürdüğünü belirterek Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

48. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

49. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

50. Yukarıda belirilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).

51. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).

52. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 4/4/2014 tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu, başvurucunun durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun "ikincillik niteliği" ile bağdaşmamaktadır.

53. Açıklanan nedenlerle başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Yargılamayı Yürüten Mahkemenin Tarafsız ve Bağımsız Olmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

54. Başvurucu; yargılamayı yürüten özel yetkili (CMK mülga 250. madde ile görevli) mahkemenin tarafsız ve bağımsız olmadığını, bu nedenle anılan mahkemelerin kaldırılmış olmasına rağmen yargılamayı aynı mahkeme heyetinin sürdürdüğünü ve hakkında adil bir yargılama yapılmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

55. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (bkz. § 50).

56. Başvurucu hakkındaki dava, hem bireysel başvurunun yapıldığı hem de Anayasa Mahkemesince bireysel başvurunun karara bağlandığı tarihler itibarıyla Ilk Derece Mahkemesinde derdesttir. Başvurucunun başvuru formunda dile getirdiği, hakkındaki yargılamayı yürüten mahkemenin adil bir yargılama yapmadığına, ayrıca tarafsız ve bağımsız olmadığına ilişkin şikâyetlerini derece mahkemelerinde devam eden yargılamada ve sonrasında istinaf/temyiz aşamasında ileri sürebilme ve ileri sürmüş ise bu şikâyetlerin bu aşamalarda incelenme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede Derece Mahkemelerinin yargılama ve istinaf/temyiz süreçleri beklenmeden yargılama sürecindeki adil yargılanma hakkı ihlali şikâyetlerinin başvurucu tarafından bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür. Kaldı ki 6526 sayılı Kanun'la CMK mülga 250. madde ile görevlendirilen ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması üzerine başvurucunun yargılandığı dava genel yetkili/görevli Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesine devredilmiştir (bkz. § 20).

57. Açıklanan nedenlerle İlk Derece Mahkemeleri ve istinaf/temyiz mercileri önünde usulüne uygun olarak devam eden başvuru yolları tüketilmeden temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin iddianın bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası

a. Başvurucunun İddiaları

58. Başvurucu; yargılandığı davada suçlamanın yalnızca gizli tanık beyanlarına ve katıldığı etkinliklere ilişkin görüntü kayıtlarına dayandırıldığını, bu rağmen tutuklu olarak sürdürülen yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığını belirterek Anayasa'nın 19. maddesinin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

59. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucun yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığına yönelen iddiasının Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

60. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34).

61. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (B.E., § 29).

62. Somut olayda davada yer alan kişi sayısı, birleştirilen davaların bulunması, davanın örgütlü suçlara (terör suçlarına) ilişkin olması, davada çok sayıda ayrı olayın suçlama konusu edilmesi, sanıklara birçok suçlamanın yöneltilmiş olması olguları başvuruya konu yargılamanın karmaşık nitelikte olduğunu ortaya koymaktadır (bkz. §§ 11, 15). Öte yandan yargılama devam ederken davanın görüldüğü CMK mülga 250. madde ile görevli ağır ceza mahkemesinin kaldırılması nedeniyle usule ilişkin bazı işlemlerin (yeniden duruşma günü bildirilmesi gibi) yerine getirilmesi gerekmiştir.

63. Yukarıda belirtilen ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar (Feryat Aytimur, B. No: 2014/658, 30/12/2014, §§ 36-55; Muhammet Ömeroğlu, B. No: 2014/657, 17/5/2016 §§ 49-61) dikkate alındığında somut olayın koşullarında yaklaşık 5 yıl 5 aydır devam eden yargılamanın süresinin makul olduğu sonucuna varmak gerekir.

64. Açıklanan nedenlerle başvurucunun yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

   A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 2. Tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 3. Yargılamayı yürüten mahkemenin tarafsız ve bağımsız olmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

 4. Yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 20/7/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Mehmet Mehdi Doğan [2.B.], B. No: 2014/4912, 20/7/2017, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET MEHDİ DOĞAN
Başvuru No 2014/4912
Başvuru Tarihi 7/4/2014
Karar Tarihi 20/7/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutuklamanın hukuki olmaması ve tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, yargılamaya özel yetkili CMK mülga 250. madde ile görevli) mahkemede devam olunması ve bu mahkemenin tarafsız ve bağımsız olmaması, ayrıca yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılama hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (süre) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı (ceza) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 141
142
250
6352 Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun 105
geçici 2
6526 Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 19
5237 Türk Ceza Kanunu 314
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi