TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
GÜMÜŞDERE İNŞAAT TİCARET VE SANAYİ A.Ş. BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2014/5093)
Karar Tarihi: 25/10/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Heysem KOCAÇİNAR
Başvurucu
Gümüşdere İnşaat Ticaret ve Sanayi A.Ş.
Temsilcisi
Müslim YILMAZ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tazminat talebini içerir davada yeterli inceleme ve araştırma yapılmadan kanuna ve usule aykırı bilirkişi raporu esas alınarak adil olmayan bir karar verilmesi, adli yardım isteğinin kanunun açık hükmüne rağmen reddedilmesi, asıl karara yönelik temyiz isteğinin incelenmemesi ve yargılamanın makul süre içinde tamamlanmamasınedeniyle adil yargılanma hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu ile davacı kamu kurumu arasında 10/9/1993 tarihli sözleşme ile baraj inşaatı sözleşmesi düzenlenmiş ve sözleşme kurum tarafından 4/10/2002 tarihinde tek taraflı olarak feshedilmiştir.
10. Davacı kurum, sözleşmenin feshinden sonra yapılan bildirime rağmen başvurucunun baraj sahasına getirdiği makine ve donanımlarını kaldırmaması nedeniyle anılan makine ve donanımların kurum tarafından taşındığını belirterek yapılan masraf bedeli olan 8.000 TL'nin başvurucudan tahsili istemiyle 15/12/2004 tarihinde dava açmıştır.
11. Davacı kurum, 8/6/2005 tarihli dilekçesiyle sözleşmenin feshinden sonra Bayındırlık İşleri Genel Şartnamesi uyarınca yapılan hesap kesme işlemi sonucunda başvurucuya yapılan 51.990,03 TL ödemenin tahsili talebiyle de dava açmıştır.
12. Aralarındaki hukuki ve fiili irtibat nedeniyle birleştirilen davalar taraflar arasında görülmekte olan Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin E.2002/696 sayılı feshin iptali davası ile birleştirilmişse de Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 23/10/2009 tarihli bozma kararı sonrasında Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin E.2010/16 sayısına kaydedilerek yargılamaya devam olunmuştur.
13. Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi 1/12/2010 tarihli E.2010/16, K.2010/435 sayılı kararı ile asıl davada 6.611,57 TL ve birleşen davada 51.743,76 TL olmak üzere 58.355,33 TL'nin başvurucudan tahsiline karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
“...Mahkememizce, sözleşmenin feshinin, DSİ Bölge Müdürlüğü'nün 15.06.1993 tarihli oluru ile ihaleyi yapan ve sözleşmenin tarafı olan Eskişehir DSİ III Bölge Müdürlüğü tarafından yapılmış olması ve tüzel kişiliği bulunan DSİ Genel Müdürlüğü'nce de feshe icazet verilerek iş bu davaların açılmış olması, yetkili makam tarafından karar verilmesi ve davalının inşaata devam etmediğinin, işi yapmaya yeterli ekipman ve personel bulundurmadığının tespit edilmesi, Murahhas Üyesi Ahmet Yılmaz tarafından verilen 23.10.2002 tarihli dilekçede de "şantiyenin kapatıldığının kabul edilmişolması" karşısında, davalının, kalan sürede işi tamamlayamayacağı anlaşıldığından, Borçlar Kanunu'nun 358, BİGŞ’nin 18 ve 47/2 maddelerindeki düzenlemeye uygun olduğu kabul edilmiştir.
BİGŞ’nin 48. maddesinin son fıkrasında “ İdare söz konusu tesisler, malzeme ve diğerlerini satın almak istemezse, müteahhit, idare tarafından belirlenecek süre içinde bunları işyerinden çıkarıp uzaklaştırmak zorundadır” düzenlemesine yer verilmiştir. Davalı tarafça gönderilen Ankara 20.Noterliğinin 14/05/2004 tarihli ve 09807 numaralı cevabi ihtarnamede de belirtildiği şekilde ,davacı, 30.10.2002 tarihli ve Eskişehir 7. Noterliği'nin 28.04.2004 tarihli ve 12523 numaralı ihtarnamelerle davalıdan, malzemelerini almasını istemişse de davalı bunlardan ikincisine Ankara 20. Noterliği'nden gönderdiği 14.05.2004 tarihli ihtarname ile "sözleşmenin feshinin haksız olduğunu, aralarındaki davalar sonuçlanmadan şantiye tesislerinin kaldırılmasının istenemeyeceğini, malzemeleri almayacağını" bildirmiştir. Bu durumda idare, yüklenicinin malzemelerinin şantiye dışına çıkarma masraflarını davalıdan istemekte haklıdır. Bilirkişi raporunda "davacının, sözleşmenin feshedildiği tarih itibariyle masraf talebinde bulunabileceği, bunun da 6.611,57 TL olduğu" mütalaa edilmiştir. Mahkememizce de bu mütalaa, hadiseye uygun bulunmuştur.
...
Davacı İdare, davalıya şartname hükümleri gereğince Eskişehir 7. Noterliği'nden gönderdiği 15.10.2002 tarihli 28383 numaralı ihtarname ve 14.10.2002 tarihli 8682 sayılı yazı ile "şartnamenin 47. maddesi uyarınca oluşturulan Tespit Komisyonunun 23.10.2002 tarihte yapacağı ölçümlemede firma yetkilisinin hazır bulunmasını" istemiş, davalı şirket adına 23.10.2002 tarihli dilekçeyi veren Ahmet Yılmaz, şantiye kapatıldığı için yeniden ekip hazırlanmak üzere 15 gün süre istemiştir. İdarece oluşturulan Tespit Komisyonu düzenlediği 23.10.2002 tarihli tutanakla şirket temsilcisinin talebini kabul etmeyerek, "ölçümlemeye başlamaya" karar vermiş, temsilciye de "ekibini getirdiğinde, ölçümlemelere birlikte devam edilebileceği"ni bildirmiştir. Davacının, bu çalışmalar sonunda hazırlanan, kesin hesabı incelemesi için davalıya Eskişehir 7. Noterliği'nden gönderdiği 31.05.2004 tarihli 16121 numaralı ihtarnamenin, her zaman tebligat yapılan adres kapalı olduğundan bahisle tebliğ edilememesi üzerine, 01.08.2004 tarihli Resmi Gazetede ilan yoluyla tebligat yapılmıştır. Sözleşmenin 24. maddesindeki düzenlemeye bakıldığında, davalının, yasal süresinde yapılmış bir itirazı bulunmamaktadır. Bu sebeple ortada şartnamenin 40/6 maddesine uygun olarak yapılmış bir itiraz mevcut değilken, maddedeki kesin hesap ve kesin hakediş düzenleme sürelerine uyulmadığından bahisle gerek ara hakedişlere, gerekse Ankara Asliye 4. Ticaret Mahkemesi'ne yaptıkları itirazların haklı hale geldiği savunması haklı bulunmamıştır. Ankara Asliye 4. Ticaret Mahkemesi'nde görülen 2002/7696 esas sayılı davada, davalının bu itirazını değerlendiren bilirkişi heyeti de 31.10.2007 tarihli asıl, 13.11.2008 tarihli ek raporlarında;" şartnamenin 40. maddesinde idarenin, belirlenen süreleri aşmasının herhangi bir yaptırıma bağlanmadığını,idare bakımından bu sürelerin disipliner süreler olduğunu, idarenin süreye riayetsizliği karşısında söz konusu süre içinde davalının hazırladığı bir kesin hesabın da bulunmadığını, davalının, sürelere riayetsizlikten ileri sürdüğü sonucun çıkarılamayacağını" mütalaa etmişler, bu mütalaa mahkememizce de benimsenmiştir.
Mahkememizce görüşlerine başvuralan bilirkişi heyeti düzenledikleri raporlarında özetle; idarenin, sözleşme hükümlerine uyarak gerekli ihtarı gönderdiğini, ihtarda belirtilen hususların yerine getirilmemesi üzerine mahkemece tespit yapıldığını ve tespit raporu ile işin mevcut şartlarda belirlenen sürede bitirilemeyeceğinin belirlenmesi nedeniyle sözleşmenin feshedildiğini, feshin haklı olduğunu, idarenin, yükleniciye 30/10/2002 ve 28/04/2004 tarihinde gönderdiği ihtarnameler ile şantiyedeki tesis ve iş makinelerinin kaldırılmasını istediğini ancak yüklenicinin bu ihtarlara uymadığını, Pazaryeri Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/23 D.İş esas ve 2004/7 D.İş karar sayılı dosyasında yapılan tespit sonucunda aldırılan bilirkişi raporunda tesis ve iş makinelerinin şantiye sahası dışına çıkartılması maliyetinin 8.000 TL olarak belirlendiğini, bu bedelin tespit tarihi olan 02/07/2004 tarihi itibari ile bulunan değer olduğunu, ancak idare tarafından ilk ihtar tarihi olan 30/10/2002 tarihinden sonra makul bir süre verilmesi ve ardından değişen bir durum olmaması halinde tespit yaptırılıp borcun artmasına sebep olunmaması gerekirken, idarenin, yükleniciye 28/04/2004 tarihinde ikinci ihtarnameyi gönderdiğini, idarenin burada istenen borcun artmasına sebep olduğunu, bu nedenle ilk ihtar tarihinden itibaren 30 gün bekleme süresi ile tespit raporunda belirtilen yolların yapılması için gerekli 15 günlük sürenin ihtar tarihine eklenmesi sonucunda bulunan 15/12/2002 tarihindeki maliyetin hesap edilerek istenmesi gerektiğini, buna göre 15/12/2002 tarihi ila 02/07/2004 tarihleri arasındaki artış sonucunda oluşan maliyetin istenemeyeceğini, yükleniciden istenebilecek miktarın 6.611,57 TL olduğunu, davacı idare tarafından hazırlanan kesin hakediş raporuna göre yüklenici davalının alacağının bulunmadığını, yüklenicinin davacıya 51.743,76 TL borcunun bulunduğunu, yüklenicinin tek taraflı düzenlediği kesin hakediş raporuna göre ise yüklenicinin 1.086,545,64 TL alacağının olduğunu,yüklenicinin tek taraflı düzenlediği hakedişin, yüklenicinin itiraz ve iddialarına göre düzenlendiğini, idare tarafından düzenlenen hakedişin ise kesin mevcut projelere, ataşmanlara ve arazi değerlerine göre, yerinde ölçümleme sonucu çıkan değerlere dayanılarak düzenlendiğini, bu sebeple idarenin tek taraflı hazırladığı kesin hesaba itibar edilmesi gerektiğini, alacaklı olan tarafın, davacı taraf olduğunu bildirmişlerdir. Bilirkişi kurulu, raporlarını hazırlarlarken Ankara 4.Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2002/696 esas sayılı dosyasında aldırılan bilirkişi raporunu da incelemiş ve değerlendirmişlerdir.
Gerek Ankara 4.Asliye Ticaret Mahkemesi tarafındangerekse mahkememiz tarafından aldırılan bilirkişi raporlarında, davalı yüklenicinin, davacıdan alacaklı olduğuna ilişkin olarak düzenlediği kesin hesabın, şartnamenin 40.maddesinde belirlenen sürede düzenlenmediği ve herhangi bir metraja ve belgeye dayanmadığı belirtilmiş, idarenin ve yüklenicinin yapmış olduğu hesaplar ayrıntısı ile açıklanmıştır.
Aldırılan bilirkişi raporları birbirlerine doğrular nitelikte ve hadiseye uygun, hüküm kurmaya elverişli bulunduğundan, mahkememizce, bilirkişilerin görüşleri benimsenmiş ve haklı görülen davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak aşağıdaki karar verilmiştir.''
14. Karar taraflarca temyiz edilmiş, başvurucunun 4/4/2011 tarihli temyiz isteği Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 5/4/2011 tarihli ve E.2010/16, K.2010/435 sayılı kararı ile süresi içinde yapılmadığından reddedilmiştir.
15. Başvurucu, temyiz isteğinin reddi kararını 17/5/2011 tarihli havale dilekçe ile temyiz etmiştir.
16. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 8/3/2012 tarihli kararı ile harç yatırılmadığından dosyayı gereği yapılmak üzere ilk derece mahkemesine geri çevirmiştir.
17. Başvurucu, 18/12/1953 tarihli ve 6200 sayılı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilatı ve Görevleri Hakkında Kanun'un 49. maddesi uyarınca harçtan muaf olduğunu belirterek geri çevirme kararına itiraz etmiştir.
18. Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi 15/5/2012 tarihli ve E.2010/16, K.2010/435 sayılı ek kararı ile hükmün başvurucu tarafından temyiz edilmemiş sayılmasına karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
“... Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 08/03/2012 Tarih 2011/4123 Esas, 2012/1436 Karar sayılı ilamı ile Davalı Şirket temsilcisi tarafından verilen temyiz dilekçelerinde temyiz harçlarının yatırılmaması nredeniyle HUMK. nın 434/III. maddesi uyarınca işlem yapılması için geri çevrilmiştir.
Mahkememizce 970,07.-TL.Harç ve 54,00.-TL. masraf toplamının muhtıra tebliğinden itibaren yedi günlük kesin süre içinde yatırılması aksi halde temyiz isteminden vazgeçileceği konusunda10/04/2012 tarihli muhtıra ve Yargıtay ilamı Davalı Şirket temsilcisine 20/04/2012 tarihinde tebliğ edilmiş, Şirket temsilcisi 09/05/2012 havale tarihli dilekçesi ile Temyiz harcının yatırılmamış olmasının yasal harç muafiyet nedeni olduğunu, temyiz isteminin DSİ Genel Müdürlüğü muamelesi işlemi ile ilgili olduğunu, 6200 Sayılı DSİ Yasasının 49. maddesi hükmünce her türlü vergi resim ve harçtan muaf olduğunu, bu muafiyet hükmüne dayanılarak temyiz dilekçelerinin işleme konulmasının temyiz dilekçelerinde debelirtildiğini, Yargıtay ilamı ve bu ilama dayalı muhtıra ile yatırılması istenen harç bakımından davanın harçtan muaf olduğuna ilişkin bir tespit yapılmadığı gibi muaf olmadığına dair yasal bir dayanak gösterilmediğini, bu nedenle muhtıra ile yatırılması istenen harç isteminden vazgeçilmesini, posta masraflarının Adalet Bakanlığı bütçesinin ilgili ödenek kaleminden karşılanmasını talep etmiş olup ; Yargıtay'ca yatırılması istenen harçların yatırılmadığı ve posta masraflarının da gönderilmediği anlaşıldığından Mahkememiz kararının Davalı Şirket temsilcisi tarafından temyiz edilmemiş sayılmasına karar vermek gerekmiştir.''
19. Davacı kurumun isteği üzerine asıl ve başvurucunun isteği üzerine üzerine ek karar temyiz incelemesine tabi tutulmuş, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 27/02/2013 tarihli ve E.2012/5117, K.2013/1336 sayılı kararı ile ilk derece mahkemesi kararını onamıştır. Onama kararının ilgili kısmı şöyledir:
“ ...mahkemece bozma ilâmına uyularak verilen 01.12.2010 günlü karar davacı iş sahibi tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş, davalı yüklenicinin muhtıra tebliğine rağmen yatırması gereken harç ve masrafları yatırmamış olması nedeniyle kararı temyiz etmemiş sayılmasına dair 15.05.2012 günlü ek karar ise davalı şirket temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davalı şirket temsilcisinin ek karara karşı temyiz itirazları yerinde görülmediğinden temyiz itirazlarının reddi ile yerel mahkemenin 15.05.2012 gün 2010/16 Esas 2010/435 Karar sayılı ek kararının ONANMASINA,
2-Davacı DSİ Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA...''
20. Başvurucunun karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 25/12/2013 tarihli ve E.2013/3601, K.2013/7064 sayılı kararı ile reddedilmiştir. Anılan kararın ilgili kısmı şöyledir:
“Yargıtay ilâmında belirtilen gerektirici nedenler karşısında HUMK’nın 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiç birisine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE ..''
21. Nihai karar başvurucu temsilcisine 4/3/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
22. 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun "Harçtan Müstesna İşlemler" kenar başlıklı 13. ve "HarçtanMuaf Olanlar" kenar başlıklı 14. maddesi şöyledir:
Aşağıda yazılı mevzular harçdan müstesnadır:
a) (Değişik: 20/3/1981 - 2430/1 md.) Değeri 50 Yeni Türk Lirasını geçmeyen dava ve takipler (Ticari senetlere ait takipler hariç),(1)
b) Vasi tayini ve azli, hakimin reddi talebinin kabulü ve hakimin istinkafına ait kararlar,
c) (Değişik: 30/12/1980 - 2366/1 md.) Ayda 100 Yeni Türk Lirasını geçmeyen nafakalara ait dava ve takipler,“Birden fazla kişiler lehine nafakaya hükmedilmesine dair ilamlarda her kişi lehine hükmedilen miktar müstakil olarak nazara alınır.
d) İcra ve iflas dairelerinin kusuru yüzünden yanlış yapılmış olan işlemlerin ıslahı ve iptaline dair tetkik mercileri kararlariyle, bu iptal veya ıslah dolayısiyle yeniden yapılacak işlemler,
e) Ticaret sicilinde re'sen yapılan düzeltmeler,
f) İcra tetkik mercilerinin cezaya mütedair kararlariyle bu kararların temyizi işlemleri.
g) İcra ve İflas Kanununun 270 nci maddesine göre yapılacak defter tutma işlemleri,
h) Yetkili makamların istiyecekleri ilam ve sair evrak suretleri,
i) Kamu adına C. savcıları tarafından Hukuk mahkemelerine açılan davalar ve kanun yolu başvuruları ile ceza mahkemelerinden verilen kararlara karşı kanun yolu başvuruları,
J) (Ek: 21/1/1982 - 2588/3 md.) Genel Bütçeye dahil idarelerin bu Kanunun 1 ve 3 sayılı tarifelerine giren bütün işlemleri.
(Yukarıdaki işlemlerin hesaplanacak harçlarının, Genel Bütçeye dahil idarelerin haklılığı nispetinde karşı taraftan tahsiline ilgili merciince karar verilir.)
Harçtan muaf olanlar:
Erler ve ihtiyaçları Devlet tarafından deruhde ve temin olunan onbaşı ve çavuşlar adliye işlemlerinden ötürü harçtan muaftırlar.
23. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Harç ve giderlerin yatırılması" kenar başlıklı 244. maddesinin ( 1) numaralı fıkrası şöyledir:
'' İstinaf dilekçesi verilirken, istinaf kanun yoluna başvuru için gerekli harçlar ve tebliğ giderleri de dâhil olmak üzere tüm giderler ödenir. Bunların hiç ödenmediği veya eksik ödenmiş olduğu sonradan anlaşılırsa, kararı veren mahkeme tarafından verilecek bir haftalık kesin süre içinde tamamlanması, aksi hâlde başvurudan vazgeçmiş sayılacağı hususu başvurana yazılı olarak bildirilir. Verilen kesin süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme başvurunun yapılmamış sayılmasına karar verir.''
24. Asıl hükmün temyizi tarihinde yürürlükte bulunan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülgaHukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 434. maddesinin (3) numaralı fıkrası fıkrası şöyledir:
'' Temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin tamamı ödenir. Bunların eksik ödenmiş olduğu sonradan anlaşılırsa, kararı veren hakim veya mahkeme başkanı tarafından verilecek yedi günlük kesin süre içinde tamamlanması, aksi halde temyizden vazgeçmiş sayılacağı hususu temyiz edene yazılı olarak bildirilir. Verilen süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme kararın temyiz edilmemiş sayılmasına karar verir.''
25. 6200 sayılı Kanun’un49. maddesi şöyledir:
“Umum Müdürlüğün varidatı kurumlar vergisinden ve muameleleri her türlü vergi, resim ve harçtan muaftır''
26. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 28/1/2008 tarihli ve E.2008/227, K.2008/396 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
''HUMK.nun 442/A-3 maddesine göre, tebliğ ve bildirme giderleri temyiz dilekçesiyle birlikte temyiz isteğinde bulunandan peşin olarak alınır. Bu gider de, temyiz için gerekli giderlerden olup, ödenmemesi halinde HUMK. nun434/3. madde hükmü uygulanır. 434/3. maddeye göre, temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin eksik ödenmiş olduğunun anlaşılması halinde kararı veren mahkeme tarafından verilecek 7 günlük kesin süre içinde tamamlanması, aksi halde temyizden vazgeçilmiş sayılacağı hususu temyiz edene yazılı olarak bildirilir. Verilen süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı taktirde mahkeme kararının temyiz edilmemiş sayılmasına karar verilir.''
27. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 5/4/2012 tarihli ve E.2012/4149, K.2012/4054 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
''Hal böyle olunca; 6217 Sayılı Yasanın 30. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi gereğiBölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1086 Sayılı Kanunun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağıhükmü dikkate alınarak kararı temyiz eden davalılar vekiline HUMK'un 2494 sayılı Yasa ile değişik 434. maddesinin 3. fıkrası uyarınca7 günlük kesin süre içerisinde eksik yatırılan 848,83.-TL nispi temyiz harcı ve diğer posta giderlerini tamamlaması, aksi halde temyizden vazgeçmiş sayılacağı hususunu içeren ihtarlı davetiye gönderilmesi,..''
V. İNCELEME VE GEREKÇE
28. Mahkemenin 25/10/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
29. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
30. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
31. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılamanın süresi tespit edilirken, sürenin başlangıç tarihi olarak davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği tarih, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 50, 52).
32. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 41-45).
33. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 9 yıl 10 günlük yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
34. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
35. Başvurucu, Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 15/5/2012 tarihli ve E.2010/16, K.2010/435 sayılı ek kararı ile gerekli temyiz harçları yatırılmadığından asıl kararın temyiz edilmemiş sayılmasına karar verilmesinin adil yargılanma hakkı ile mülkiyet hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
36. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasışöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun bu iddialarının mahkemeye erişim kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
38. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).
39. Mahkemeye erişim hakkı sadece ilk derece mahkemesine dava açma hakkını değil eğer iç hukukta itiraz, istinaf veya temyiz gibi kanun yollarına başvurma imkânı tanınmış ise üst mahkemelere başvurma hakkını da içerir (Bayar ve Gürbüz/Türkiye, B. No: 37569/06, 27/11/2012, § 42).
40. Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte sınırlandırmaların, hakkın özünü zedeleyecek nitelikte olmaması, meşru bir amaç izlemesi, ölçülü olması ve başvurucuya ağır bir yük getirmemesi gerekir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38).
41. Mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmemesi ve uyuşmazlıkların makul sürede bitirebilmesi amacıyla belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu makamlarının takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız kılmadıkça ya da aşırı derecede zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez (Serkan Acar, § 39).
42. Somut olayda başvurucu ilk derece mahkemesinin 1/12/2010 tarihli kararını temyiz etmişse de 6200 sayılı Kanun hükümleri uyarınca harçtan muaf olduğunu ileri sürerek 970,07 TL temyiz harcını yatırmaktan imtina etmiştir. İlk derece mahkemesi Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin geri çevirme kararı üzerine ilgili kanun hükümleri ile Yargıtay içtihatlarını (bkz. §§ 13,18,19) gözönünde tutup başvurucunun harçtan muaf olmadığı saptamasında bulunarak temyiz isteğinin yapılmamış sayılmasına karar vermiştir. Anonim şirket vasfındaki tüzel kişi başvurucunun adli yardımdan yararlanmasının mümkün olmadığı (Türkoğlu Demir Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/5864, 20/4/2016), söz konusu harcın miktarının gözetilen meşru amaç ile korunmak istenen hak açısından orantılı olduğu ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmadığı görüldüğünden mahkemeye erişim hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.
43. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
44. Başvurucu,davacı idare ile yapılan sözleşmenin feshinin haksız olduğunu, feshin iptali ve alacak isteğiyle açmış olduğu davanın sonucunun beklenmediğini, yapılan yargılamada yanlı ve hukuka aykırı olarak verilen bilirkişi raporlarına yönelik itirazlarının karşılanmadığını, mahallinde keşif yapılması isteğinin gerekçe gösterilmeden reddedildiğini, davanın Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin E.2002/696 sayısından tefrikinden sonra davacı tarafa yeni delil sunma imkânı verilmiş olmasına rağmen bu delilerin kendisine bildirilmediğini, avansın geri alınması isteği ile açılan davanın yanlış nitelendirilmesi sonucunda talep ile karar arasında çelişki oluştuğunu belirterek adil yargılanma hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
45. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
46. Somut olayda başvuruya konu Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 1/12/2010 tarihli ve E.2010/16, K.2010/435 sayılı kararı başvurucu tarafından temyiz edilmişse de aynı mahkemenin 15/5/2012 tarihli ve E.2010/16, K.2010/435 sayılı ek karar ile hükmüntemyiz harcı yatırılmadığından başvurucu tarafından temyiz edilmemiş sayılmasına karar verilmiş, anılan hüküm Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Dolayısıyla başvurucunun, hukuk sisteminde düzenlenen başvuru yollarını usulünce tüketmeden bireysel başvuruda bulunduğu belirlenmiştir.
47. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
48. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…”
49. Başvurucu, 100.000 TL manevi ve 166.800 TL maddi tazminat talebinde bulunmuştur.
50. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
51. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık 4 yıl 8 aylık yargılama süresi dikkate alındığında yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 9.600 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
52. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 9.600 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesine (E.2010/16, K.2010/435) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 25/10/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.