TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HIZIR GÜNEŞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/5197)
|
|
Karar Tarihi:22/2/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Gülbin AYNUR
|
Başvurucu
|
:
|
Hızır GÜNEŞ
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, idari nitelikteki bir tasarrufun doğrudan yasama
işlemi ile gerçekleştirilmesi nedeniyle idari yargı mercileri tarafından etkili
bir yargısal denetim yapılmasının engellendiği ve yargı kararının icra
edilemeyeceği belirtilerek mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
A. Bireysel Başvurudan
Önceki Süreç
6. Başvurucu, Antalya/Finike ilçe millî eğitim müdürü olarak
görev yapmakta iken 25/8/2011 tarihli ve 652 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ye (KHK), 1/3/2014 tarihli ve
6528 sayılı Kanun'la eklenen geçici 10. maddenin (3) numaralı fıkrası uyarınca
14/3/2014 tarihi itibarıyla başvurucunun bu görevi sona ermiştir.
7. Başvurucu, aynı KHK hükmü kapsamında Antalya İl Millî Eğitim
Müdürlüğü emrine eğitim uzmanı olarak atanmıştır. Bu durum Millî Eğitim
Bakanlığının 14/3/2014 tarihli işlemi ile başvurucuya bildirilmiştir.
8. Başvurucu 15/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. Bireysel Başvurudan
Sonraki Süreç
1. Antalya 2. İdare
Mahkemesi Dava Dosyası
9. Başvurucu 7/5/2014 tarihinde 14/3/2014 tarihli atama
işleminin iptali istemiyle Antalya 2. İdare Mahkemesinde dava açmıştır.
10. Mahkeme 22/10/2014 tarihli kararıyla 652 sayılı KHK’nın
geçici 10. maddesinin (3) numaralı fıkrasının uygulanmasına yönelik olarak
tesis edilen atama kararnamesinde mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle
davayı reddetmiştir.
11. Bu süreçte Anayasa Mahkemesinin 13/7/2015 tarihli ve
E.2014/88, K.2015/68 sayılı kararıyla; başvurucunun ilçe millî eğitim müdürlüğü
görevinin sona erdirilmesinin ve eğitim uzmanı olarak atanmasının hukuki
dayanağı olan 652 sayılı KHK'nın geçici 10. maddesinin (3) numaralı fıkrasının
birinci cümlesinde yer alan “...Talim ve
Terbiye Kurulu Üyesi, Müsteşar Yardımcısı, Genel Müdür, İnşaat ve Emlak Grup
Başkanı ve...” ibaresi ile “...bulunanlar
ile Bakanlık taşra teşkilatında İl Müdürü, İl Millî Eğitim Müdür Yardımcısı ve
İlçe Millî Eğitim Müdürü kadrolarında...” ibaresi ve ikinci cümlesinde
yer alan “Bunlardan Talim ve Terbiye Kurulu
Üyesi, Müsteşar Yardımcısı ve Genel Müdür kadrolarında bulunanlar ekli (3)
sayılı liste ile ihdas edilen Bakanlık Müşaviri kadrolarına,...”, “...ve İl Müdürü...” , “...ve İl Müdürü....” ile “..., diğerleri ile geçici 3 üncü maddeye istinaden
şahsa bağlı Şube Müdürü kadrolarında bulunanlar ise ekli (3) sayılı liste ile
ihdas edilen Eğitim Uzmanı kadrolarına,...” ibareleri Anayasa'nın 2.
maddesine aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
12. Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesinde özetle
6528 sayılı Kanun'la 652 sayılı KHK'da yapılan değişiklikler bir bütün olarak
incelendiğinde Bakanlık teşkilatında yapılan değişikliklerin Talim ve Terbiye
Kurulu üyesi, il müdürü, il millî eğitim müdür yardımcısı ve ilçe millî eğitim
müdürü kadrosunda bulunanların görevlerinin sona ermesini, şahsa bağlı şube
müdürü kadrosunda bulunanların ise bir başka kadroya atanmalarını gerektiren
hukuki ve fiilî zorunluluk olarak değerlendirilemeyeceği, bu nedenle dava
konusu kuralın söz konusu kişiler yönünden hukuki güvenlik ilkesinin ihlaline
yol açtığı belirtilmiştir.
13. Antalya 2. İdare Mahkemesi kararı, Danıştay İkinci
Dairesinin 15/12/2015 tarihli kararıyla bozulmuştur. Bozma kararının
gerekçesinde işlemin dayanağı olan yasa maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal
edilmesi nedeniyle yasal dayanaktan yoksun hâle geldiği, dolayısıyla davanın
reddi yönündeki mahkeme kararında hukuki isabet bulunmadığı belirtilmiştir.
14. Mahkeme 9/6/2016 tarihli kararıyla Danıştayın
bozma kararında belirtilen gerekçeyle başvurucunun 652 sayılı KHK'nın geçici
10. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca müdürlük görevinin sona ermesine
ilişkin işlem ile yine aynı madde gereğince eğitim uzmanı unvanıyla atanmasına
ilişkin işlemi iptal etmiştir.
15. Karar aynı Dairenin 16/3/2017 tarihli kararıyla onanmıştır.
16. Davalı idarenin karar düzeltme istemi aynı Dairenin
23/10/2017 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
2. Antalya 4. İdare
Mahkemesi Dava Dosyası
17. Başvurucu, Antalya 2. İdare Mahkemesindeki dava devam ederken
Anayasa Mahkemesinin 13/7/2015 tarihli iptal kararı uyarınca yeniden ilçe millî
eğitim müdürü olarak atanması talebiyle 6/8/2015 tarihinde idareye başvurmuş;
başvurucunun bu başvurusu cevap verilmemek suretiyle reddedilmiştir.
18. Başvurucu, zımni ret işleminin iptali istemiyle Antalya 4.
İdare Mahkemesinde dava açmıştır.
19. Mahkeme 18/5/2016 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir.
Kararın gerekçesinde;Anayasa'nın
153. maddesi hükmü gereğince Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının geriye
yürümeyeceği, bu sebeple başvurucunun Anayasa Mahkemesinin iptal kararı
uyarınca yeniden eski görevine atanma talebinin zımnen reddine ilişkin işlemde
hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilmiştir.
20. Karar, Danıştay İkinci Dairesinin 30/3/2017 tarihli
kararıyla onanmıştır.
21. Başvurucunun karar düzeltme istemi aynı Dairenin 18/10/2017
tarihli kararıyla reddedilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
22. 652 sayılı KHK'ya 6528 sayılı Kanun'un 25. maddesi ile
eklenen geçici 10. maddenin (3) numaralı fıkrasının uyuşmazlık konusu işlemin
tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan ve Anayasa Mahkemesinin 13/7/2015
tarihli ve E.2014/88, K.2015/68 sayılı kararı ile bir kısım ibareleri iptal
edilmeden önceki şekli şöyledir:
"Millî Eğitim Bakanlığı merkez
teşkilatında Talim ve Terbiye Kurulu Üyesi, Müsteşar Yardımcısı, Genel Müdür,
İnşaat ve Emlak Grup Başkanı ve Grup Başkanı kadrolarında bulunanlar ile
Bakanlık taşra teşkilatında İl Müdürü, İl Millî Eğitim Müdür Yardımcısı ve İlçe
Millî Eğitim Müdürü kadrolarında bulunanların görevleri bu maddenin yayımı
tarihinde hiçbir işleme gerek kalmaksızın sona erer. Bunlardan Talim ve Terbiye
Kurulu Üyesi, Müsteşar Yardımcısı ve Genel Müdür kadrolarında bulunanlar ekli
(3) sayılı liste ile ihdas edilen Bakanlık Müşaviri kadrolarına, Grup Başkanı
ve İl Müdürü kadrolarında bulunanlar ekli (3) sayılı liste ile ihdas edilen
Grup Başkanı ve İl Müdürü kadrolarına, diğerleri ile geçici 3 üncü maddeye
istinaden şahsa bağlı Şube Müdürü kadrolarında bulunanlar ise ekli (3) sayılı
liste ile ihdas edilen Eğitim Uzmanı kadrolarına, hâlen bulundukları kadro
dereceleriyle hiçbir işleme gerek kalmaksızın atanmış sayılır. Ekli (3) sayılı
liste ile ihdas edilen kadroların herhangi bir sebeple boşalması hâlinde bu
kadrolar hiçbir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır."
23. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasının uyuşmazlık konusu işlemin
tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan şekli şöyledir:
"Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare
ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının
icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur.Bu süre hiçbir şekilde
kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. (İptal cümle: Anayasa
Mahkemesi’nin 10/7/2013 tarihli ve E.: 2012/107 K.: 2013/90 sayılı Kararı ile.)(…) (Ek cümleler: 21/2/2014- 6526/18 md.)
Kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, görevden alma, göreve son verme,
naklen veya vekâleten atama, yer değiştirme, görev ve unvan değişikliği
işlemleriyle ilgili olarak verilen iptal ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin
mahkeme kararlarının gereği; dava konusu edilen kadronun boş olması hâlinde bu
kadroya, boş olmaması hâlinde ise aynı kurumda kazanılmış hak aylık derecesine
uygun başka bir kadroya atanmak suretiyle yerine getirilir. Eski kadro ile
atandığı yeni kadro arasında mali haklar bakımından bir fark bulunması
durumunda, bu fark 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 91 inci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen usul
ve esaslar çerçevesinde ödenir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 22/2/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
25. Başvurucu; idari bir tasarruf konusu olması gereken atama
işleminin doğrudan kanun hükmü ile gerçekleştirildiğini, bu durumun idari yargı
mercileri tarafından etkili bir denetim yapılamamasına sebep olduğunu
belirtmektedir. Başvurucu, atama işlemine dayanak olan yasa hükmü Anayasa
Mahkemesince iptal edilse bile Anayasa Mahkemesi kararları geriye
yürümeyeceğinden kendisi lehine bir sonuç doğmayacağını iddia etmektedir.
Başvurucuya göre idari yargıda açılacak iptal davasında lehine bir hüküm
verilse de bu süreçte yerine bir atama yapılmış olacağından 2577 sayılı
Kanun’un 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki düzenleme uyarınca kadronun
dolu olması gerekçe gösterilerek eski görevine iade edilemeyecek, dolayısıyla
yargı kararı icra edilemeyecektir. Başvurucu, bu sebeplerle mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
26. Başvurucu ayrıca, 652 sayılı KHK hükmü kapsamında diğer
müdürlerin statüleri korunurken kendisinin atamaya tabi kılınmasının eşitlik
ilkesine aykırı olduğunu belirtmektedir. İsteği dışında bir kadroda çalışmak ve
il merkezine yerleşmek zorunda bırakılması nedeniyle aile birliğinin
bozulduğundan şikâyet eden başvurucu; ailenin korunması hakkının, yerleşme ve
seyahat hürriyeti ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini de ileri sürmektedir.
B. Değerlendirme
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun yukarıda yer verilen
şikâyetlerinin özü,idari
nitelikteki bir tasarrufun doğrudan yasama işlemi ile gerçekleştirilmesi
nedeniyle ihlal iddialarına yönelik olarak idari yargı mercileri tarafından
etkili bir yargısal denetim yapılmasının engellenmesi ve lehine bir yargı
kararı verilse dahi bu kararın icra edilemeyecek olmasıdır. Bu itibarla
belirtilen ihlal iddialarının tümü, adil yargılanma hakkının güvencelerinden
biri olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
1. İdari Nitelikteki Bir
Tasarrufun Doğrudan Yasama İşlemi ile Gerçekleştirilmesi Nedeniyle İdari Yargı
Mercileri Tarafından Etkili Bir Yargısal Denetim Yapılmasının Engellendiğine
İlişkin Şikâyet Yönünden
28. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi ve
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre bireysel
başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm
organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya
çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu
nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların
öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından
değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
29. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir başvuru yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca
başvurucunun şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal
mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve
kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması, aynı zamanda bu süreçte dava ve
başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, § 17).
30.Bir başvuru yolunun tüketilmesinin gerekli olması için
ulaşılabilir olması, ihlal iddiaları yönünden makul bir başarı şansı sunma ve
yeterli giderim sağlama kapasitesine sahip olması gerekir. Belli bir başvuru
yolunun soyut olarak belirtilen niteliklere sahip olması yeterli değildir. Bu
yolun uygulamada da anılan niteliklere sahip olması ya da en azından sahip
olmadığının kanıtlanmamış olması gerekir. Bununla birlikte soyut olarak makul
bir başarı sunma kapasitesi bulunan bir yolun uygulamada başarıya
ulaşmayacağına dair şüphe, o başvuru yolunun tüketilmemesini haklı kılmaz (Sait Orçan, B.
No: 2016/29085, 19/7/2017, § 36).
31. Anayasa Mahkemesinin görevi söz konusu başvuru yolunun
ulaşılabilir olup olmadığını, ihlal iddiaları yönünden makul bir başarı şansı
sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesine sahip olup olmadığını
değerlendirmektir (Sait Orçan,
§ 37).
32. Bireysel başvuruya konu olayda başvurucunun idari yargı
mercilerinde idari işlemlerin hukuka uygunluk denetiminin yapıldığını,
uyuşmazlığa konu işlemlerin ise bir idari işlem ile değil de doğrudan yasa
hükmü kapsamında gerçekleştirilmesi nedeniyle idari yargıya başvuruda
bulunulmasının ya da yargı mercileri tarafından bu hususta etkili bir denetim
yapılmasının mümkün olmadığını belirttiği görülmektedir. Dolayısıyla öncelikle
belirtilen uyuşmazlık türü yönünden idari yargının başvurucunun şikâyetleri
açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek
nitelikte, kullanılabilir ve etkili bir başvuru yolu olup olmadığının somut
başvurunun koşulları dikkate alınarak ortaya konması gerekmektedir.
33. Bu bağlamda somut olayda başvurucunun bireysel başvuruda
bulunduktan sonra ilgili yasa hükmü gereğince hakkında tesis edilen müdürlük
görevinin sona ermesine ve eğitim uzmanı unvanıyla atanmasına ilişkin
işlemlerin iptali istemiyle idari yargıda dava açtığı tespit edilmiştir.
Belirtilen davada, işlemlerin dayanağı olan yasa maddesinin Anayasa
Mahkemesince iptal edilmesi nedeniyleyasal dayanaktan
yoksun hâle geldiği gerekçesiyle dava konusu işlemlerin iptaline karar
verildiği görülmektedir. Söz konusu karar nazara alındığında belirtilen
uyuşmazlık yönünden idari yargıda açılacak iptal davasının başvurucunun
şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm
sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir bir başvuru yolu olduğu
anlaşılmaktadır.
34. Başvurucunun ise ilk bakışta ulaşılabilir ve ihlal
iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi
olduğu görünen söz konusu başvuru yolunu tüketmeksizin, bir başka ifadeyle
idari yargıda bireysel başvuruya konu şikâyetleri yönünden değerlendirme
yapılmasını sağlayacak herhangi bir karar verilmesini ve bu kararın üst kanun
yollarından geçerek kesinleşmesini beklemeksizin bireysel başvuruda bulunduğu
görülmektedir.
35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Yargı Kararının İcra
Edilemeyeceğine İlişkin Şikâyet Yönünden
36. Somut olayda başvurucunun bireysel başvuruda bulunduktan
sonra idari yargıda iki ayrı dava açtığı görülmektedir. Dolayısıyla bireysel
başvuruda yapılacak incelemenin kapsamının belirlenmesi bakımından öncelikle bu
başlık altındaki ihlal iddialarının hangi dava ekseninde ele alınması gerektiği
ortaya konulmalıdır.
37. Bu bağlamda Antalya 4. İdare Mahkemesinde dava konusu edilen
işlemin başvurucunun 6/8/2015 tarihinde yani idari yargı mercilerince henüz
hakkında lehine verilmiş bir yargı kararı yokken sadece Anayasa Mahkemesi
kararından hareketle yeniden göreve iadesi için yaptığı başvurunun cevap
verilmemek suretiyle reddi yönünde tesis edilmiş bir idari işlem olduğu görülmektedir.
Bir başka ifadeyle Antalya 4. İdare Mahkemesindeki davada, başvurucu hakkında
verilmiş kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmasına rağmen Anayasa Mahkemesi
kararlarının geriye yürümeyeceği ya da 2577 sayılı Kanun'un 28. maddesindeki
düzenleme gerekçesiyle bu kararın icra edilemeyeceği yönünde irade ortaya
konulan bir idari işlem dava konusu edilmemiştir. Bunun doğal sonucu olarak da
söz konusu davada yargı kararının icra edilmemesi hukuki temelinde bir
değerlendirme Mahkemece yapılmamıştır. Dolayısıyla başvurucunun belirtilen
şikâyetleri bağlamında yargı kararının icra edilmemesine ilişkin ihlal
iddialarının incelenmesinde Antalya 4. İdare Mahkemesindeki dava dosyasına
yönelik bir değerlendirme yapılmamış, Antalya 2. İdare Mahkemesindeki dava
dosyası esas alınmıştır.
38. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (3),48. maddesinin (1)
ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda,kamu gücünün neden olduğu iddia edilen
ihlale dair olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru
kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve
deliller açıklanmalıdır (Veli Özdemir, B.
No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
39. Olayda başvurucunun bireysel başvuru tarihi itibarıyla
lehine verilmiş bir yargı kararı bulunup da bu kararın idare tarafından Anayasa
Mahkemesi kararlarının geriye yürümemesine veya 2577 sayılı Kanun'un 28.
maddesi hükmü gerekçe gösterilerek uygulanmadığına ilişkin somut bir vakıa
ortaya koymadığı, ihtimale dayalı olarak belirtilen iddiayı ileri sürdüğü görülmektedir.
40. Bu itibarla başvurucu, temel hak ve özgürlüğünün somut
olarak ihlal edildiğine ilişkin delillerini sunma ve buna ilişkin açıklamalarda
bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Dolayısıyla başvurucu
tarafından ileri sürülen iddianın temellendirilemediği sonucuna ulaşılmıştır.
41. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle,
A. 1. Mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın idari nitelikteki bir tasarrufun
doğrudan yasama işlemi ile gerçekleştirilmesi nedeniyle idari yargı mercileri
tarafından etkili bir yargısal denetim yapılmasının engellendiğine dair şikâyetle ilgili kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın yargı kararının icra edilemeyeceğine
dair şikâyetle ilgili kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvuru üzerinde BIRAKILMASINA
22/2/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.