TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İSMAİL ÇİFCİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/52)
|
|
Karar Tarihi: 17/5/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan
ALTAN
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin
TURAN
|
Başvurucu
|
:
|
İsmail ÇİFCİ
|
Vekili
|
:
|
Av. Olcay
BAHADIR
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu’nun 102. maddesinin (2) numaralı fıkrasında öngörülen azami beş yıllık
tutukluluk süresinin aşılması nedeniyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 3/12/2013 tarihinde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 20/2/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 25/3/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, karar tarihi itibarıyla herhangi bir görüş
sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir
soruşturma kapsamında "kasten adam öldürme, kasten adam öldürmeye teşebbüs
ve 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer
Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet" suçlarından 2/9/2005 tarihinde Kadıköy
1. Sulh Ceza Mahkemesince tutuklanmıştır.
8. Başvurucu hakkında Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığının
18/10/2005 tarihli ve E.2005/7226 sayılı iddianamesi ile "suç işlemek için
örgüt kurmak, adam öldürmek, adam öldürmeye teşebbüs, 6136 sayılı Kanun'a
muhalefet ve resmî kıyafeti usulsüz kullanma"suçlarından
cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmıştır.
9. Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi 6/11/2007 tarihli ve
E.2005/519, K. 2007/542 sayılı görevsizlik kararı ile dava dosyasını İstanbul
14. Ağır Ceza Mahkemesinegöndermiştir.
10. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, yargılama sonucunda
17/5/2010 tarihli veE.2008/31, K.2010/104 sayılı kararıyla başvurucunun adam
öldürme suçundan 25 yıl hapis, adam öldürmeye teşebbüs suçundan 11 yıl 8 ay
hapis, 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan ise 10 ay hapis ve 450 TL adli
para cezası ile cezalandırılmasına, diğer suçlardan beraatine
ve tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
11. Başvurucunun temyizi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi
13/3/2102 tarihli kararıyla İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/5/2010
tarihli ve E.2008/31, K.2010/104 sayılı kararını eksik inceleme nedeniyle
bozmuştur.
12. Bozma sonrası yeniden yapılan yargılama sonucunda İstanbul
14. Ağır Ceza Mahkemesi 13/11/2013 tarihli veE.2012/56, K.2013/124 sayılı
kararıyla başvurucunun adam öldürme suçundan 25 yıl hapis, adam öldürmeye
teşebbüs suçundan 11 yıl 8 ay hapis, 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan ise
10 ay hapis ve 375 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, diğer suçlardan
ise beraatine karar vermiştir.
13. Başvurucunun 13/11/2013 tarihli duruşmada, ayrı ayrı
suçlardan da olsa tutukluluk süresinin beş yıl süre ile sınırlandırılığının
Anayasa Mahkemesinin kararıyla tespit edilmiş olması nedeniyle tutuklu kaldığı
süre dikkate alınarak yaptığı tahliye talebi, İstanbul 14. Ağır Ceza
Mahkemesince "... Sanığa verilen ceza miktarıgözönüne alındığında sanığın cezadan kurtulmak için
kaçma şüphesi içerisinde olduğu kanaatine varıldığı..."gerekçesiyle
reddedilmiş ve tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
14. Başvurucu, tutukluluğun devamına ilişkin karara itiraz etmiş
ancak itirazı değerlendiren İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi 25/11/2013 tarihli
ve 2013/284 Değişik İş sayılı kararı ile itirazın reddineve
başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
15. Başvurucu3/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
16. Bireysel başvurudan sonra başvurucu anılan kararı temyiz
etmiş, Yargıtay 1. Ceza Dairesi 10/6/2014 tarihli kararıyla İstanbul 14. Ağır
Ceza Mahkemesinin mahkûmiyet kararını onamış ve karar kesinleşmiştir.
B. İlgili Hukuk
17. 5271 sayılı Kanun’un 102. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Ağır ceza mahkemesinin görevine giren
işlerde, tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde,
gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; uzatma süresi toplam üç yılı geçemez.”
18. 5271 sayılı Kanun’un 104. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Soruşturma ve kovuşturma
evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 17/5/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu 5271 sayılı Kanun'un 102. maddesinde öngörülen
azami tutukluluk süresinin aşıldığını belirterek kişi özgürlüğü ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1- Kabul Edilebilirlik
Yönünden
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
22. Başvurucu 2/9/2005 tarihinden itibaren tutuklu olarak
yargılandığı dava kapsamında 5271 sayılı Kanun’da öngörülen azami beş yıllık
sürenin aşılması nedeniyle tutukluluğun devamına karar verilmesinin hukuka
aykırı olduğunu ileri sürmüş ve ihlalin tespit edilerek ihlalin önlenmesi için
gerekli tedbirlerin alınmasını talep etmiştir.
23. Anayasa’nın 19. maddesi şöyledir:
“Herkes, kişi hürriyeti
ve güvenliğine sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce
verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine
getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün
gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim
altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın
yerine getirilmesi; toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası,
uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir
kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen
esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı
şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut
geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması; halleri
dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan
kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini
önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda
gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan
yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde
yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.
…”
24. Başvurucunun kanuni tutukluluk süresinin aşıldığına ilişkin
şikâyetinin Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası çerçevesinde
değerlendirilmesi gerekir.
25. Anayasa’nın 19. maddesinin birinci fıkrasında herkesin kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konduktan sonra ikinci
ve üçüncü fıkralarında şekil ve şartları kanunda gösterilmek şartıyla kişilerin
özgürlüğünden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır.
Dolayısıyla kişinin özgürlük ve güvenlik hakkının kısıtlanması ancak
Anayasa’nın anılan maddesi kapsamında belirlenen durumlardan herhangi birinin
varlığı hâlinde söz konusu olabilir (Murat
Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42).
26. Anayasa’da yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği
sürece derece mahkemelerinin kararlarındaki kanunun yorumuna ya da maddi veya
hukuki hatalara dair hususlar bireysel başvuru incelemesinde ele alınamaz.
Tutukluluk konusundaki kanun hükümlerinin yorumu ve somut olaylara uygulanması
da derece mahkemelerinin takdir yetkisi kapsamındadır. Ancak kanun veya
Anayasa’ya bariz şekilde aykırı yorumlar ile delillerin takdirinde açık bir keyfîlik hâlinde hak ve özgürlük ihlaline sebebiyet veren
bu tür kararların bireysel başvuruda incelenmesi gerekir. Aksinin kabulü
bireysel başvurunun getiriliş amacıyla bağdaşmaz. Dolayısıyla incelemenin bu
çerçevede yapılması gerekir (Murat Narman, §
48).
27. 5271 sayılı Kanun’un 102. maddesinde soruşturma ve
kovuşturma evrelerinde kişilerin tutulabileceği azami süreler düzenlenmiştir.Bir soruşturma veya
kovuşturmanın birden fazla suçla ilgili olarak yürütülmesi hâlinde kişi
hakkında fiilen sadece bir tutuklama tedbiri uygulanabileceği ve bu tedbirin
soruşturma veya kovuşturmanın bütünü açısından sonuç doğuracağı açıktır.
Tutuklama bir yaptırım olmadığından aynı soruşturma veya kovuşturma kapsamındaki
her bir suç için ayrı bir tutukluluk tedbiri uygulanması kabul edilemez. Bu
nedenle ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde tutukluluk süresi,
kişinin yargılandığı dava kapsamındaki tüm suçları kapsayacak şekilde en fazla
beş yıl olabilir.Suçlama ve
suçlanan sayısı, davanın karmaşık olması gibi tutukluluk süresinin makul olup
olmadığına ilişkin değerlendirmede dikkate alınabilecek faktörlerin kanuni
tutukluluk süresinin belirlenmesinde bir etkisi bulunmamaktadır. Normun lafzı
ve amacı, tutuklama tedbirinin ceza muhakemesindeki yeri ve 5271 sayılı
Kanun’un 102. maddesinde yer alan düzenleme ile kişi özgürlüğüne yönelik
sınırlamaların dar yorumlanması gerekliliği birlikte değerlendirildiğinde
aksine bir sonuca varmak mümkün görünmemektedir (Murat Narman, § 49 ).
28. Başvuru konusu olayda 2/9/2005 tarihinde tutuklanan
başvurucu, 5271 sayılı Kanun’un yukarıda belirtilen hükümleri uyarınca
tutukluluk için öngörülen azami sürenin aşıldığı iddiasıyla tahliye talebinde
bulunmuştur. Buna karşılık gerek davaya bakangerekse
itirazı inceleyen Mahkemeler tutukluluğun devamına karar vermişlerdir.
29. Tutukluluk süresinin hesabında ilk derece mahkemesi önündeki
yargılama aşamasında geçen sürelerin dikkate alınması gerekir. Zira kişi
yargılanmakta olduğu davada ilk derece mahkemesi kararıyla mahkûm edilmişse bu
kişinin hukuki durumu “bir suç isnadına
bağlı olarak tutuklu” olma kapsamından çıkmakta ve tutmanın nedeni
ilk derece mahkemesince verilen hükme bağlı olarak tutma hâline dönüşmektedir.
Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), mahkûmiyet kararı sonrası
tutulma hâlini tutukluluk olarak nitelendirmemekte ve temyiz aşamasında geçen
süreyi tutukluluk, süresinin hesabında dikkate almamaktadır (Hamit Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, §
41). Bu bakımdan temyiz aşamasında geçen süreler tutukluluk süresinin
değerlendirmesinde gözönünde bulundurulamaz. Ancak
bozma kararı sonrasında bireyin durumu tekrar suç isnadına bağlı tutmaya
dönüşeceğinden ilk derece mahkemesi önünde geçen süre değerlendirmede dikkate
alınacaktır (Ramazan Aras, B. No:
2012/239, 2/7/2013, § 67)
30. Başvurucu 1/9/2005 tarihinde gözaltına alınmış 2/9/2005
tarihinde ise tutuklanmıştır. Somut olay bakımından 5271 sayılı Kanun’un 102.
maddesinin (2) numaralı fıkrasında öngörülen azami beş yıllık tutukluluk
süresi, temyiz incelemesinde geçen süre çıkarıldığında 28/6/2012 tarihinde
dolmuştur. Başvuru tarihi itibarıyla tutukluluk süresi 6 yıl 4 aydır.
Dolayısıyla başvurucunun 28/6/2012 tarihinden sonraki tutukluluk durumu
Kanun'da aranan şekil ve şartlara uymamaktadır.
31. Açıklanan nedenlerle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına
ilişkin Anayasa’nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
32. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
33. Başvurucu, ihlalin tespit edilerek önlenmesi için
tahliyesine karar verilmesi ve 50.000 TL maddi ve manevi tazminat talebinde
bulunmuştur.
34. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
35. Başvurucu hakkında verilen hükmün kesinleşmiş olması
nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
36. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
37. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine
GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
17/5/2016 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.