TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SÜLEYMAN ORUÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/5340)
|
|
Karar Tarihi: 12/1/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
İsmail Emrah PERDECİOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Süleyman ORUÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. Vedat KARADUMAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, işçi alacaklarının tahsili istemiyle açılan davanın Yargıtayın haksız olarak bozma kararı vermesi sonucu
reddedilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedenleriyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu tarafından 22/10/2009 tarihinde Diyarbakır 1. İş
Mahkemesinde açılan işçi ve işveren ilişkisinden kaynaklanan tazminat ve alacak
davasında başvurucu, davalı şirkette 13/5/2008 - 30/9/2009 tarihleri arasında Survey sorumlusu olarak çalıştığını, işten usulsüz bir
şekilde çıkarıldığını ve iş ilişkisinin sona ermesine bağlı olarak şirketten
alacaklı olduğunu belirterek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin
ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti ve ödenmeyen ücret alacağının
fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla davalı şirketten tahsil
edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
9. Yapılan değerlendirme sonucu Diyarbakır 1. İş Mahkemesi
29/9/2011 tarihli kararı ile davayı kısmen kabul etmiş, temyiz incelemesi
sonucu karar Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 17/12/2013 tarihli ilamı ile kıdem
tazminatı ile fazla çalışma ve hafta tatili yönünden hatalı değerlendirme
yapıldığı gerekçesine dayanılarak bozulmuştur. Bozma ilamında başvurucuya dava
açıldıktan sonra iş sözleşmesinin feshedildiği tarihte geçerli olan kıdem
tazminatı tavanı tutarında ödeme yapıldığı, başvurucunun fazla çalışma ve hafta
tatili çalışması yönünden ise hesaplanabilir ispat yapılamadığı hususları
açıklanmıştır.
10. Bozma ilamı üzerine dava dosyasını yeniden değerlendiren
Diyarbakır 1. İş Mahkemesi 8/4/2014 tarihli kararı ile bozma ilamı
doğrultusunda davanın kısmen kabulüne hükmetmiş, karar Yargıtay 9. Hukuk
Dairesinin 4/6/2014 tarihli ilamı ile onanmış ve yargılama sona ermiştir.
11. Başvurucu yargılama süreci henüz sonuçlanmadan 15/4/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 12/1/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Makul Sürede Yargılanma
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
13. Başvurucu makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
15. Medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin olan iş mahkemeleri
nezdinde açılan davalarda yargılama süresi tespit edilirken sürenin başlangıç
tarihi olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak davanın açıldığı tarih; sürenin
sona erdiği tarih olarak yargılamanın sona erdiği (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013 § 69), yargılaması
devam eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle
ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (Mehmet
Salih Ayyıldız, B. No:2012/397, 17/11/2014, § 25).
16. İş mahkemelerinde görülen davalarda yargılama süresinin
makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç
dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu
ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin
niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Nesrin
Kılıç, §§ 57,58).
17. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 4 yıl 8 aylık
yargılama süresinin makul olmadığı sonucuna varmak gerekir.
18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
19. Başvurucu, Yargıtayın haksız
olarak bozma kararı vermesi sonucu davanın kısmen reddedildiğini, bozma
ilamının Yargıtay içtihatlarının aksi yönünde olduğunu belirterek, adil
yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Başvurucu mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşse
de söz konusu ihlal iddiası, somut olay kapsamında başvurucuya ait bir mülkün
varlığı ancak mahkeme ya da hakem kararıylaya da
ilgili idarenin kabulüyle icra edilebilir hâle gelmiş bir alacağın mevcut
olması durumunda tartışılabilecek bir husustur. Bu kapsamda başvurucunun
mülkiyet hakkının ihlali iddiası, başvurucuya ait bir mülkün varlığı bireysel
başvuruya konu edilen alacak davası süreci sonucuna bağlı bir husus olduğundan,
adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirilmiştir (Benzer yönde
değerlendirme Mehmet Yavuz, B.
No: 2013/2995, 20/2/2014; Gülen Sünget ve diğerleri, B. No: 2014/3567,
30/6/2016).
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu kapsamda başvurucunun şikâyetlerinin
özünün derece Mahkemeleri tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.Dolayısıyla
başvurucunun mülkiyet hakkının ihlali iddialarının, adil yargılanma hakkı
kapsamında yargılamanın sonucunun adil olmadığı yönünden incelenmesi uygun
görülmüştür.
22. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda
değildir (Ahmet Sağlam, B. No:
2013/3351, 18/9/2013, § 42).
23. Başvurucu tarafından ileri sürülen şikâyetlerin yukarıda
belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
anlaşılmaktadır.
24. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
25. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir. …”
26. Başvurucu maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
27. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
28. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net4.300 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
29. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
30. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olmaları nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 4.300 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10
TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Diyarbakır 1. İş Mahkemesine
(E.2014/213, K.2014/233) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
12/1/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.