TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TOPO KAYA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/5363)
|
|
Karar Tarihi: 5/12/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Volkan
SEVTEKİN
|
Başvurucu
|
:
|
Topo KAYA
|
Vekili
|
:
|
Av.
Necmettin POLAT
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, infaz erteleme talebinin reddedilmesi kararına karşı
kanun yolu öngörülmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 1/11/2012
tarihli kararı ile suç örgütlerinin ismini kullanarak tehdit suçundan 1 yıl 8
ay hapis cezasına mahkûm edilmiştir.
9. Yargıtay 6. Ceza Dairesi 7/1/2014 tarihli kararı ile
"...koşulları oluşmadığı halde 5237
sayılı TCK'nın 58/9. maddesinin uygulanması(na)..."
yönelik başvurucunun temyiz itirazını yerinde görerek ''5237 sayılı TCK'nun 58/9.
maddesinin'' uygulanmasına ilişkin bölümlerin hükümden çıkartılması suretiyle
hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermiştir.
10. Mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesi sonrasında cezanın infazı
için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının çıkardığı çağrı kağıdı
17/3/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
11. Başvurucu, kalp hastalığı tedavisi görmesi ayrıca ticari
faaliyetlerini yürütebilmesi için Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığından
(Başsavcılık) cezanın infazının 1 yıl süre ile ertelenmesini talep etmiştir.
12. Başsavcılık, 19/3/2014 tarihli kararı ile mahkûmiyet
hükmünün suç itibariyle örgüt kapsamında olması nedeniyle 13/12/2004 tarihli ve
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 17.
maddesinin (6) numaralı fıkrasının (b) bendi gereğince yasal olanak
bulunmadığından ve yine infazın ertelenmesi talebine konu dilekçesinde
belirttiği mazeretlerin anılan Kanun'un 17. maddesinin (4) numaralı fıkrası
kapsamında sayılan veya benzer nitelikteki mazeretlerden olmaması
gerekçeleriyle erteleme talebin reddine karar vermiştir.
13. Başvurucunun, Başsavcılık kararına yaptığı itirazı
Diyarbakır İnfaz Hâkimliğinin (Hâkimlik) 31/3/2014 tarihli kararı ile 5275
sayılı Kanun'un 17. maddesine göre infazın ertelenmesi reddi kararına karşı
kanun yolu öngörülmediği gerekçesiyle itiraz yolu açık olmak üzere
reddedilmiştir.
14. Hâkimlik kararına karşı başvurucu, Diyarbakır 2. Ağır Ceza
Mahkemesinde 16/4/2014 tarihinde itiraz yoluna başvurmuştur.
15. Başvurucu 18/4/2014 tarihinde de bireysel başvuruda
bulunmuştur. Bireysel başvurusunda, itiraz yolu açık olmak üzere karar verilmiş
ise de Yargıtay içtihadı ve ret kararının gerekçesi dikkate alındığında
Başsavcılık kararına yönelik yargısal denetim öngören bir düzenleme
bulunmadığından Hâkimlik kararına itiraz yolunun etkisiz olacağını belirterek
bireysel başvuruda bulunulduğunu açıklamıştır.
16. UYAP üzerinden yapılan incelemede, bireysel başvuru
sonrasında başvurucunun 21/4/2014 tarihli dilekçe ile Hâkimlik kararına
itirazından feragat etmesi üzerine Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi 25/4/2014
tarihli kararı ile feragat nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar
vermiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 5/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
18. Başvurucu, örgüt kapsamı dışında bulunan bir suçtan
cezalandırılmasına rağmen infazın ertelenmesi talebinin reddedilmesi
gerekçesinde suçun örgüt kapsamında gösterilmesinin ağır neticeler doğuracağını
açıklamıştır. Başsavcılık kararına itirazının da kanun yolu öngörülmemesi
nedeniyle reddedilmesinin denetimsiz ve keyfî bir karar verilmesine yol
açtığını belirterek, Anayasa’nın 19., 36. ve 40. maddelerinde güvence altına
alınan kişi hürriyeti ve güvenliği, adil yargılanma ve etkili başvuru
haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve manevi tazminat talebinde
bulunmuştur.
19. Bakanlık görüşünde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
mahkemeye erişim hakkına yönelik kararları hatırlatılarak, erteleme talebinin
reddine ilişkin Cumhuriyet Savcılığı işleminin bilinen anlamda bir idari işlem
olmadığı belirtilmiştir. Bakanlık ayrıca söz konusu işleme konu kişi hakkında
kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararına konu infaz edilmesi gereken bir ceza
bulunduğu ve Cumhuriyet Savcılığının da bu kararın infazıyla yükümlü olduğu
hususlarının değerlendirilmesi gerektiği açıklanmıştır.
B. Değerlendirme
20. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki tavsifi ile bağlı değildir (Tahir
Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, infaz erteleme
talebinin mahkûmiyete konu suçun örgüt kapsamında olması nedeniyle
reddedilmesinin ağır neticeler doğuracağını ileri sürmüş ise de infaz rejimine
ilişkin oluşan tereddüt, hükmü veren mahkemenin açıklaması sonrasında 3/4/2014
tarihinde düzenlenen müddetname ile giderilmiştir.
Hükümlünün ceza infaz kurumunda ne kadar süre ile kalacağını gösteren bir belge
olan bu müddetnameden başvurucu hakkında örgüt faliyeti çerçevesinde işlenen suçlara yönelik bir infaz
rejiminin uygulanmadığı anlaşılmaktadır. Başvurucunun, ceza evine girdiği
31/3/2014 tarihinden sonra düzenlenen müddetnameye
bir itirazı da olmamıştır. Bir başka ifade ile cezanın infazının ertelenmesi
talebinin reddi kararı sonucunda başvurucunun cezaevinde tutulma süresinin
uzaması durumunun söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır.
21. Öte yandan, infaz erteleme talebinin reddedilmesine ilişkin
kararın baskın nedeni kesinleşmiş mahkûmiyet kararından kaynaklanan ve bu
kararın gereği olarak suçun cezalandırılmasıdır. Nitekim, başvurucunun
Başsavcılık makamına sunarak kesinleşen cezasının infazının yapılmasını istediği
27/3/2014 tarihli dilekçesi ve tüm bu açıklamalara göre başvurucunun
şikâyetinin özü Başsavcılık kararına karşı kanun yolu öngörülmemesine yönelik
olduğu değerlendirilerek inceleme adil yargılanma hakkı kapsamında yapılmıştır.
22. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru
vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu
belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden
bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6.
maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Güher
Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
23. Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6.
maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin “medeni hak ve
yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların” ve bir “suç isnadının” esasının
karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla
sınırlandırılmıştır. Bu ifadeden, hak arama hürriyetinin ihlal edildiği
gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için başvurucunun ya medeni hak ve
yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya
yönelik bir suç isnadı hakkında karar verilmiş olması gerektiği
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma
hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular Anayasa ve Sözleşme kapsamı
dışında kalacağından, bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 23).
24. Somut olayda hükümlünün infaz erteleme talebinin reddine
ilişkin Başsavcılıkkararına karşı kanun yolu
öngörülmemesine ilişkin yapılan şikâyetin “medeni
hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlık” ya
da “suç isnadının” esasının karara bağlanması kapsamında kalıp kalmayacağının
değerlendirilmesi gerekmektedir.
25. Başvuruda, yetkili bir mahkeme tarafından verilen
kesinleşmiş mahkûmiyet kararını takiben ve bu kararın yerine getirilmesini
amaçlayan, özü itibariyle cezanın infazının başlayacağı tarihin belirlenmesine
yönelik işleme karşı bir şikâyet söz konusudur. İnfazın ertelenmesi meselesi
başvuru konusu olayda olduğu gibi hukuka uygun bir usul çerçevesinde Kanun
tarafından belirlenmiş özel durumlarda Başsavcılığın takdir yetkisine
bırakılmıştır. Kamu hukuku içerisinde yer alan ve cezaya ait kesinleşmiş
mahkûmiyet hükümlerinin yerine getirilmesi olan infazın, 5275 sayılı Kanun'da
belirtilen ilkeleri ve amaçları sağlayacak şekilde gerçekleştirilmesi devletin
bir yükümlülüğüdür. Dolayısıyla somut olayda klasik anlamda bir uyuşmazlıktan
söz edilmesi mümkün görülmemektedir.
26. Bunun yanında başvurucu hakkında mahkûmiyet kararı verilmiş
ve ceza yargılaması sona ermiştir. Diğer bir ifadeyle başvurucunun şikâyeti;
cezanın infazının geçiktirilmesine ilişkin talebinin
5275 sayılı Kanun'un 17. maddesi uyarınca Başsavcılık tarafından ileri sürülen
mazeretler uygun bulunmayarak reddedilmesine yönelik olduğu, ihlal iddiasının
kişinin cezai anlamda "suç isnadı altında" olduğu bir aşamaya ilişkin
olmadığı, bu nedenle başvurunun adil yargılanma hakkı kapsamına girmediği
anlaşılmaktadır.
27. Bu tespitler ışığında, Başsavcılık işlemine karşı kanun yolu
öngörülmemesine yönelik başvurunun “medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili
uyuşmazlıkların” ya da bir “suç isnadının” esasının karara bağlanması
çerçevesinde ele alınabilmesinin ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki ilke ve
hakların başvuru yönünden uygulanabilirliğinin mümkün olmadığı görülmektedir.
28. Açıklanan nedenlerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin konu
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun konu bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
5/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.