TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MANSUR YAVAŞ VE CUMHURİYET HALK PARTİSİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/5425)
|
|
Karar Tarihi: 23/7/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Zühtü ARSLAN
|
Raportör
|
:
|
Şermin BİRTANE
|
Başvurucular
|
:
|
1) Mansur YAVAŞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Balkan ŞENCAN
|
|
|
2) Cumhuriyet Halk Partisi
|
Temsilcileri
|
:
|
Bülent TEZCAN
|
|
|
Gürsel TEKİN
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucular, 30/3/2014 tarihinde yapılan Ankara
Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptal edilmesi talebinin reddine
ilişkin Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararının serbest seçim, adil yargılanma
hakları ile ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular, 21/4/2014 ve 12/6/2014 tarihlerinde Anayasa
Mahkemesi'ne doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme
gönderilmesine karar verilmiştir.
4. 2014/8820 sayılı ve 2014/5425 sayılı başvuruların konu
bakımından aynı nitelikte bulunmaları nedeniyle 2014/5425 sayılı başvuru ile
birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar
verilmiştir.
III. OLAYLAR VE
OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu Mansur Yavaş 30/3/2014 tarihlinde yapılan
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisinden
aday olmuş, ancak seçilememiştir. Cumhuriyet Halk Partisi, kanuna aykırı
hallerin mevcut olduğu iddiasıyla anılan seçimin iptal edilmesi talebiyle
Yüksek Seçim Kuruluna itiraz etmiştir.
7. Yüksek Seçim Kurulunun 9/4/2014 tarih ve 1203 sayılı
kararıyla, geçerli oy pusulası toplamı ile siyasi partilere verilen oy
miktarları toplamının birbirini doğruladığının tespit edildiği, Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığı tarafından bir internet sitesine tüm Türkiye'den erişim
engeli konulmasının herkes için geçerli bir uygulama olması nedeniyle
propagandaların engellenmesi olarak değerlendirilemeyeceği, seçime ilişkin bir
kısım tutanakların incelenmesinden, oy kullanan seçmen sayısı/kullanılan zarf
sayısı, artan oy pusulası/zarf sayısı, geçerli oylar, geçersiz oylar
toplamalarında hatalara rastlanmış olmakla birlikte, geçerli oyların siyasi
partilere dağılımında bir hataya rastlanmaması göz önünde bulundurularak, bu
hususun sonuca etkili olmayan maddi hata olarak değerlendirildiği gerekçesiyle
itirazın reddine karar verilmiştir.
B. İlgili Hukuk
8. Anayasa'nın 79. maddesinin birinci, ikinci, üçüncü ve
dördüncü fıkraları şöyledir:
“Seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve
denetimi altında yapılır.
Seçimlerin başlamasından bitimine kadar,
seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve
yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün
yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin seçim tutanaklarını (Ek ibare: 31.5.2007 - 5678/2 md.) ve
Cumhurbaşkanlığı seçimi tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulunundur.
Yüksek Seçim Kurulunun kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz.
Yüksek Seçim Kurulunun ve diğer seçim
kurullarının görev ve yetkileri kanunla düzenlenir.
Yüksek Seçim Kurulu yedi asıl ve dört yedek
üyeden oluşur. Üyelerin altısı Yargıtay, beşi Danıştay Genel Kurullarınca kendi
üyeleri arasından üye tamsayılarının salt çoğunluğunun gizli oyu ile seçilir.
Bu üyeler, salt çoğunluk ve gizli oyla aralarından bir başkan ve bir
başkanvekili seçerler.”
9. Anayasa'nın 68. maddesi şöyledir
“…..
Siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın
vazgeçilmez unsurlarıdır.
Siyasî partiler önceden izin almadan
kurulurlar ve Anayasa ve kanun hükümleri içerisinde faaliyetlerini sürdürürler.
Siyasî partilerin tüzük ve programları ile
eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne,
insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine,
demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre
diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi
amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.
…..
…..
Siyasî partilere, Devlet, yeterli düzeyde ve
hakça malî yardım yapar. Partilere yapılacak yardımın, alacakları üye aidatının
ve bağışların tabi olduğu esaslar kanunla düzenlenir.”
10. 26/4/1961 tarih ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri
ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 14. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Yüksek Seçim Kurulunun görev ve yetkileri
şunlardır:
…
7. İl seçim kurullarınca, oy verme günü
işlemleri hakkında verilmiş olan kararlara karşı yapılan itirazları derhal
inceleyip kesin karara bağlamak,
8. İl seçim kurullarınca düzenlenen
tutanaklara karşı yapılan itirazları inceleyip kesin karara bağlamak,
9. Seçimlerden sonra, kendisine süresi içinde
yapılan, seçimin sonucuna müessir olacak ve o çevre seçiminin veya
seçilenlerden bir veya birkaçının tutanağının iptalini gerektirecek mahiyette
itirazları, altkurullara yapılan itirazların silsilesine ve sürelerine
uygunluğunu araştırmaksızın inceleyip kesin karara bağlamak,
….”
11. 298 sayılı Kanun’un 130. maddesi şöyledir:
“İl seçim kurullarının kararlarına karşı
aşağıdaki şekilde itiraz olunur:
1. İl seçim kurullarıyla başkanlarının kendi
işlemleri aleyhine vaki şikayetlerin reddine dair verdikleri kararlara, tebliğ
veya tefhiminden itibaren üç gün,
2. Bu kurulların teşekkülüne, kurulun
teşkilinden itibaren üç gün,
3. Oy verme günü işlemlerine ait kararlara
karşı derhal,
4. Sair kararlar aleyhine bu kararların
öğrenildiği tarihten itibaren üç gün içinde ve en geç il birleştirme
tutanağının düzenlenmesini takip eden üçüncü gün saat 17.00 ye,
5. Oyların dökümüne, sayımına, oyların
seçilenlere göre ayrılmasına; il birleştirme tutanağının düzenlenmesinden sonraki
üçüncü gün saat 17.00 ye,
6. Seçilme yeterliğine;
veya kendilerine tutanak verilenlerin, seçilmediğine veya seçimin sonucuna
tesir edecek olaylara karşı, seçilenlere verilecek tutanağın düzenlenmesinden
sonraki üçüncü gün saat 17.00 ye,
Kadar 110 uncu maddede yazılı kimseler
tarafından doğrudan doğruya veya il seçim kurulları vasıtasıyla Yüksek Seçim
Kuruluna itiraz edilebilir.
Şu kadar ki; siyasi partilerin il
başkanlarıyla genel merkezleri veya bağımsız aday tarafından tutanağın
düzenlenmesinden sonra (7) gün içinde seçimin neticesine müessir olaylar ve
haller sebebiyle yapılan itirazlar, seçimin sonucu hakkında kesin karar vermek
yetkisine sahip olan kurullarca, seçimin neticesine müessir görüldüğü takdirde,
alt kademelerce verilen kararların kesin veya kesinleşmiş olması veya kurullara
derece derece ve müddeti içinde müracaat edilmemiş
olması, bu itirazın incelenmesine ve reddine sebep teşkil etmez.
Bu itirazlar yazılı olarak yapılır. İtiraz
dilekçesine, itiraz edenin adının, soyadının ve açık adresinin yazılması, ihbar
ve iddia olunan vakıaların mahiyetinin ve gerekçesinin beyanının, delillerinin
gösterilmesi ve belgelerinin bağlanması, bu belgelerin elde edilmesi mümkün
değil ise, sebeplerinin ve nereden ve ne suretle temin olunabileceğinin bildirilmesi
lazımdır.
Ancak, adaylığın kesinleşmesinden sonra,
adayın Türk olmadığına, yaşının kanunda gösterilenden küçük olduğuna, okur - yazar olmadığı veya seçilme yeterliğini kaybettiren
bir mahkumiyeti bulunduğuna ilişkin iddialar dışındaki nedenlerle adaylara
itiraz olunamaz. Bu hüküm olağanüstü itirazlar için de geçerlidir.
Bu şartları haiz olmayan dilekçeler reddolunur.”
12. 298 sayılı Kanun’un 131. maddesi şöyledir:
“ Her türlü seçimin devamı sırasında, Yüksek Seçim Kurulunun itiraz eylediği
veya itiraz yolu ile verdiği kararlar dışında kalan işlemleri, tedbirleri ve
sair muameleleriyle, bu kanunda başka bir mercie şikayet veya başvurma yolu
gösterilmemiş ve fakat alt kurulların görevleri sınırlarını aşmış olan veya bu
mahiyette bulunan, kanuna aykırı hareketlerden dolayı 110 uncu maddede
gösterilenler tarafından, yazılı olarak, doğrudan doğruya, Yüksek Seçim
Kuruluna şikayet olunabilir.
Yazılı şikayetlerin 112 nci maddedeki şartları ihtiva etmesi lazımdır. Bu
şikayetler üzerine, Yüksek Seçim Kurulunca derhal ve kesin olarak karar
verilir.”
13. 298 sayılı Kanun’un 132. maddesi şöyledir:
“ Yüksek Seçim Kurulu evrak üzerinde, incelemeler yapar. Ayrıca lüzum gördüğü
bilcümle tahkik ve her türlü tetkik işlemlerini de yapar. Gerekli mercilerden
her türlü bilgi ve belgeleri ister. Bu mercilerin, en kısa bir zamanda ve en
geç yedi gün içinde istenilen bilgi ve belgeyi vermeleri mecburidir.
Kurul başkanı, lüzum ve ihtiyaca göre, bu
işlerde çalışmak üzere, Yargıtay ve Danıştay memurlarını da vazifelendirebilir.
İtiraz dilekçesinin bir sureti, tutanağına
itiraz edilene tebliğ olunur. Tutanağına itiraz olunan kimse, isterse yazı ile
savunabileceği gibi, isteği üzerine, Yüksek Seçim Kurulunun tayin edeceği günde
bizzat veya bir vekil marifetiyle kendini kurul huzurunda savunabilir. Kurul,
yapılan itiraz ve ihbarları kendisine verildiği tarihten itibaren en geç üç ay
içinde bir karara bağlar.
Kurulun kararı kesindir. Aleyhine hiçbir
mercie ve kanun yoluna başvurulamaz.
Seçimin özelliğine göre seçim sonuçları
hakkında kesin karar vermeye yetkili mercie yapılacak itirazlarda da yukarıki 1 inci ve 3 üncü fıkralar
hükümleri uygulanır.
Ancak, bu kurul itirazları onbeş
gün içinde kesin karara bağlar.
Yukarıki fıkralarda yazılı kararlar aleyhine hiçbir mercie ve kanun yoluna
başvurulamaz.
Tutanakların iptali halinde özel
kanunlarındaki hükümler uygulanır.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
14. Mahkemenin 23/7/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucuların 2014/5425 numaralı bireysel başvuruları incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
15. Başvurucular, Yüksek Seçim Kurulu kararlarının yargısal
nitelik taşıyan kararlar olduğunu, diğer yargı yerleri kararları gibi YSK
kararlarına karşı da bireysel başvuru yapılabileceğini, Anayasa'nın 79.
maddesindeki YSK kararları aleyhine bir başka mercie başvurulamayacağı
yolundaki hükmün, kararlarının kesin olması şeklinde anlaşılması gerektiğini,
YSK'nın 9/4/2014 tarihli kararında ileri sürdükleri delilleri ve iddiaları
yeterince incelemediğini, kararda bariz takdir hatası bulunduğunu, YSK'nın, çok
sayıda seçim sandığında geçersiz kabul edilen oy pusulalarının geçersizlik
nedenlerinin yazılmamış olması yönündeki itirazı reddettiğini, YSK'nın
seçimlerin düzgün yürütülmesine dair pozitif yükümlülüğünü yerine getirmediğini,
yeterli tedbirleri almadığını, Ankara'da muhtar pusulalarının diğer pusulalarla
aynı zarf içerisine konmasının kanunen geçersiz sayılması hususunun yaklaşık
125.000 oyun geçersiz sayılmasına neden olduğunu, oysa ülke genelinde aynı
durumda olan oyların sandık kurullarının inisiyatifiyle geçerli sayıldığını, bu
şekilde tutarsız uygulamalara yol açıldığını, YSK'nın aynı konuda yapılan
itirazlarda çelişkili kararlar verdiğini, seçimde yapılan usulsüzlükler
nedeniyle başvurucu Mansur Yavaş’ın seçilmesinin engellendiğini belirterek
Anayasa'nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma, Anayasa'nın 67.
maddesinde yer alan seçme ve seçilme haklarının ve ifade özgürlüğünün ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
1. Başvurucu Cumhuriyet Halk Partisinin
başvurusunun kişi bakımından yetki yönünden
16. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
'Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması şarttır.'
17. 30/11/2011 tarih ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un, 'Bireysel başvuru hakkı' kenar
başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
'Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek
Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü
tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.'
18. 6216 sayılı Kanun'un, 'Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar'
kenar başlıklı 46. maddesi şöyledir:
'(1) Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı
ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel, kişisel bir hakkı
doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.
(2) 'Kamu tüzel kişileri bireysel başvuru
yapamaz. Özel hukuk tüzel kişileri sadece tüzel kişiliğe ait haklarının ihlal
edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilir.
…''
19. 6216 sayılı
Kanun'un 46. maddesinde, bireysel başvurunun
ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel
ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabileceği
düzenlenmektedir
20. Aynı maddenin
(2) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde ise kamu tüzel kişilerinin bireysel
başvuru yapamayacağı, özel hukuk tüzel kişilerinin sadece tüzel kişiliğe ait
haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilecekleri
kuralı yer almaktadır.
21. Anayasa'nın 68.
maddesinin ikinci fıkrasında “Siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın
vazgeçilmez unsurlarıdır.” ilkesine yer verildikten sonra üçüncü fıkrasında da
“Siyasî partiler önceden izin almadan kurulurlar ve Anayasa ve kanun hükümleri
içinde faaliyetlerini sürdürürler.” denilmektedir.
22. Anayasa
Mahkemesinin 10/2/1994 tarih ve E.1992/2, K.1994/1 sayılı kararında, siyasî
partilere ilişkin Anayasa kuralları gözden geçirilirse Anayasa koyucunun bu
konuya özel bir önem ve değer vermiş olduğu, ancak, siyasî partilerin
Anayasa'da kamu kurumları olarak nitelendirilmediği belirtilmiştir.
23. Anayasa Mahkemesinin 30/7/2008
tarih ve E. 2008/1, K. 2008/2 sayılı kararında ise siyasi partilerin,
Anayasa’nın konuya ilişkin kuralları ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin
‘örgütlenme’, ‘düşünce ve ifade’ özgürlüğünü düzenleyen 10. ve 11. maddelerinin
koruması altında oldukları belirtilmiştir.
24. Buna göre
siyasi partilerin hukuki nitelikleri bakımından kamu tüzel kişisi olmadıkları
açıktır. Anayasa Mahkemesinin yukarıda anılan kararlarında siyasi partilere
ilişkin Anayasa’da yer alan özel düzenlemeler dikkate alınarak, siyasi
partilerin olağan derneklerden farklı oldukları vurgulanmışsa da bu tespit
onların bireysel başvuru usulünde 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinin (2)
numaralı fıkrası uyarınca özel hukuk tüzel kişileri olarak başvuru
yapabilmelerine engel değildir.
25. Anayasa'nın
148. maddesinin üçüncü ve 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı
fıkraları uyarınca, Anayasa'da güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf
olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal
edildiğini düşünen, medeni haklara sahip gerçek ve tüzel kişilere Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru açısından dava ehliyeti tanınmıştır. Buna karşılık
6216 sayılı Kanun'un 46. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, özel hukuk tüzel
kişilerinin bireysel başvurunun niteliği gereği sadece tüzel kişiliğe ait
haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilecekleri
ifade edilmiştir. Anılan maddenin (1) numaralı fıkrası ise bireysel başvuru
yapılabilmesi açısından güncel ve kişisel hakların doğrudan ihlal edilmiş olmasını
gerekli kılmaktadır.
26. Somut başvuruda Cumhuriyet Halk
Partisi, 30/3/2014 tarihinde yapılan Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanlığı seçimlerinde hukuka aykırılıklar bulunduğu iddiasıyla YSK’ya
başvurmuş, söz konusu seçimin iptalini talep etmiş, talebinin reddi üzerine
bireysel başvuruda bulunmuştur. Demokratik hayatın vazgeçilmez öğesi kabul
edilen siyasi partilerin kendilerini ifade etmelerinde en önemli yol olan
seçimlere ilişkin hususların siyasi partilerin tüzel kişiliğine ait haklardan
olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Bu nedenle söz konusu Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanlığı seçiminde birtakım usulsüzlükler yapıldığı iddialarıyla
YSK’ya yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin bir siyasi parti olan CHP’nin
tüzel kişiliğine ait haklarını etkilediği açıktır. Bu nedenle başvuru ehliyeti bakımından bir eksiklik bulunmamaktadır.
2. Kabul Edilebilirlik Yönünden
27. Başvurucular her ne kadar YSK’nın başvuru konusu 9/4/2014
tarihli kararı nedeniyle Anayasa'nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma,
Anayasa'nın 67. maddesinde yer alan seçilme haklarının ve ifade özgürlüğünün
ihlal edildiğini ileri sürmüşler ise de ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine
ilişkin somut olay ve olgulara dayalı bir açıklama ve kanıtlamada
bulunulmadığı, özellikle siyasi propaganda olanaklarının ne suretle
kısıtlandığına yönelik somut kanıtların sunulmadığı, başvuru formu ve eklerinin
incelenmesinden şikayetin özünün seçilme hakkına ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki tavsifiyle bağlı olmayan Anayasa
Mahkemesi, başvurucuların iddialarını seçilme hakkı çerçevesinde
değerlendirmiştir.
28. Başvuru dosyasının incelenmesinde öncelikle Anayasa’nın
148. maddesinin üçüncü fıkrasında çizilen çerçevede başvurunun Anayasa
Mahkemesinin konu bakımından yetkisi içinde olup olmadığı hususunun ortaya
konulması gerekmekte olduğundan bu dosya bakımından Anayasa’nın 79. maddesinin
ikinci fıkrasının son cümlesi ve 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (3)
numaralı fıkrası yönünden bir değerlendirme yapılmamıştır.
29. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak
ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi
birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine
başvurabilir.”
30. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar
başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak
ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin
taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından,
ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
31. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre, Anayasa Mahkemesine
yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için, kamu gücü
tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına
alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve
Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir
başka ifadeyle, Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir
hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi mümkün değildir (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18; B. No: 2012/917,
16/4/2013, § 16).
32. AİHS'in Türkiye'nin taraf olduğu Ek 1 Nolu Protokolün 3. maddesi şöyledir:
"Yüksek Sözleşmesi Taraflar, yasama
organının seçilmesinde halkın kanaatlerinin özgürce açıklanmasını sağlayacak
şartlar içinde, makul aralıklarla, gizli oyla serbest seçimler yapmayı taahhüt
ederler."
33. AİHM içtihatlarına göre, anılan maddede geçen “yasama”
ifadesi mutlak anlamda ulusal parlamento anlamına gelmemekte, söz konusu
ifadenin devletlerin anayasal yapısı ışığında yorumlanması gerekmekte, federal
devletlerde federe devletlerin parlamentoları da bu madde anlamında “yasama”
organı olarak kabul edilmektedir (Mathieu-Mohin ve Clerfayt/Belçika, B. No: 9267/81, 2/3/1987; Matthews/Birleşik Krallık,
B. No: 24833/94, 18/2/1999, § 40).
34. Bunun yanı sıra AİHM, kapsam ve güç bakımından yeterli
yasama yetkisine sahip olmayan yerel yönetim seçimlerini “yasama organı” seçimi
kapsamında görmemektedir (X/Birleşik Krallık,
B. No: 7215/75, 5/11/1981; Clerfayt, Legros/Belçika, B. No: 10650/83, 17/5/1985; Booth-Clibborn/Birleşik
Krallık, B. No: 11391/85, 5/7/1985; Malarde/Fransa, B.No: 46813/99, 5/9/ 2000;
Molka/Polonya, B. No: 56550/00,
11/4/2006).
35. Görüldüğü üzere AİHS kapsamında korunan hak, yasama
organının seçimi ile ilgili olup Anayasa’nın 127. maddesi uyarınca mahalli
idare niteliğinde olan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimiyle ilgili
ihlal iddiaları, bağımsız bir hak olarak AİHS kapsamında
değerlendirilmediğinden, bu hakka yönelik ihlal iddialarının bireysel başvuru
konusu yapılabilmesi mümkün değildir.
36. Sonuç itibariyle, başvurucuların ihlal iddiasının konusu,
Anayasa’da güvence altına alınmış ve Sözleşme kapsamında olan temel hak ve
özgürlüklerin koruma alanı dışında kalmaktadır.
37. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların başvuru dilekçesinde
ifade ettiği şekliyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü haklar, Anayasa ve AİHS
ile buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokollerin ortak koruma alanına
girmediğinden başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin “konu bakımından
yetkisizlik” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle, başvurunun, “konu bakımından yetkisizlik” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA, yargılama
giderlerinin başvurucular üzerinde bırakılmasına, 23/7/2014 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.