TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FATMA NİDA OLÇAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/5456)
|
|
Karar Tarihi: 8/2/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Fatma Nida
OLÇAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Yusuf
Rıza ÇOLAK
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, sosyal medyada yer alan bir habere yaptığı yorum
nedeniyle başvurucunun cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği
iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu olayların meydana geldiği tarihte Kütahya'da ikamet
etmektedir.
9. Başvurucu 10/12/2012 tarihinde, Demokrat Kütahya isimli yerel
gazetede yer alan ve sosyal medyada paylaşılan bir habere yorum yapmıştır.
Bahsi geçen habere göre Kütahya Barosuna bağlı bir avukat (somut olayda müşteki)
yanında bir "sahte avukat" çalıştırmaktadır. Haberde, müştekinin
çalışanının gerçekte avukat olmadığı hâlde müşteki tarafından kendisine yetki
belgesi verilerek yüzlerce dava ve takip yaptırıldığına ilişkin iddialar
aktarılmıştır.
10. Başvurucu, sosyal medyaya aktarılan bu haberin altına
görüşlerini yazmıştır. Başvurucunun görüşleri şundan ibarettir: "Yazık görevi kötüye kullanan kadar buna izin
verenler de tutuklu yargılanmalıydı her zamanki gibi kötü niyetli insanlar
kanuni boşluktan yararlanmışlar ne yazık."
11. Söz konusu haber ve yorumlar nedeniyle başvurucu ve diğer
şüpheliler hakkında hakaret suçundan kamu davası açılmıştır.
12. Kütahya 3. Sulh Ceza Mahkemesi 6/12/2013 tarihinde başvurucunun
hakaret suçundan 7.080 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün
açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir. Mahkeme kararının
gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Yukarıdaki tüm hususlar ve tüm dosya kapsamı, müşteki beyanı ve
sanıkların ayrı ayrı beyanları, gazete küpürleri, e
posta ve facebook kayıtları değerlendirildiğinde;
..., sanık Fatma Nida Olçar'ın "yazık
görevi kötüye kullanan kadar buna izin verenlerde tutuklu yargılanmalıydı her
zamanki gibi kötü niyetli insanlar kanuni boşluktan yararlanmışlar ne
yazık" şeklinde müştekinin kişilik haklarını ihlal edici ve toplumda
hakkında olumsuz intiba uyandırabilecek görüşte bulunduğu ... Müştekiye karşı
hakaret suçunu işlediklerinden dolayı haklarında ceza verilmesi cihetine
gidilmiştir
..."
13. Başvurucunun karara yaptığı itiraz, Kütahya 2. Asliye Ceza
Mahkemesince 19/2/2014 tarihinde reddedilmiştir.
14. Karar başvurucuya 7/4/2014 tarihinde tebliğ edilmiş,
başvurucu 22/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
15. Somut başvuruda ilgili ulusal ve uluslararası hukuk
kurallarının yer aldığı kararlar için Bekir
Coşkun [GK], (B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 18, 19) ve Kemal Kılıçdaroğlu
(B. No: 2014/1577, 25/10/2017, §§ 29-37) başvurularına bakılabilir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 8/2/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu, sahte vekâletname ile dava ve iş takibi yapan
kişi ve bu kişiye yetki belgesi veren müşteki hakkında yerel gazetede haber
yayımlandığını belirtmiştir. Başvurucu; müştekiyi şahsen tanımadığını, sosyal
medyaya aktarılan bu haberin altına yorum ekleyerek olayla ilgili görüşlerini
paylaştığını iddia etmiştir. Başvurucu, kullandığı ifadeler nedeniyle hakaret
suçundan adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiğini belirterek
ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
18. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26.
maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı,
resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma
hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya
fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması, ...
başkalarının şöhret veya haklarının, ... korunması ... amaçlarıyla
sınırlanabilir.
…
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade
özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
20. Sosyal medyada paylaştığı görüş nedeniyle başvurucu adli
para cezası ile cezalandırılmıştır. Söz konusu Mahkeme kararı ile başvurucunun
ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahalede bulunulmuştur.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
21. Anayasa Mahkemesi, bir müdahalenin Anayasa’nın 13.
maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen ölçütlere uygun olup
olmadığını inceler.
i. Kanunilik
22. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 125.
maddesine dayanılarak yapılan müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan “kanunla sınırlama” ölçütünü karşıladığı
sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
23. Müdahalenin “başkalarının şöhret veya haklarının”
korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı
sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk ve Ölçülülük
(1) Genel İlkeler
24. Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 26. maddesinde yer alan ifade
özgürlüğünün demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden olduğunu ve toplumun
ilerlemesi ve her bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini
oluşturduğunu daha önce pek çok kezifade etmiştir (Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343,
4/6/2015, § 69; Ergün Poyraz
[GK], B: No: 2013/8503, 27/10/2015, §§ 33, 34; Bekir
Coşkun, §§ 34-36; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 50-52).
25. Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade
özgürlüğü, başkalarının şöhret ve haklarının korunması amacıyla sınırlanabilir.
Bununla birlikte sınırlamanın ifade özgürlüğünün ihlaline yol açmaması için
"demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun" ve "ölçülü" olması gerekir (Bekir Coşkun, §§ 51, 53-54; Mehmet Ali Aydın, 68, 70-72; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128,
7/7/2015, §§ 51, 54, 55; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 50, 51).
26. Diğer taraftan devlet, bireyin şeref ve itibarına keyfî
olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür
(Nilgün Halloran, B.
No: 2012/1184, 16/7/2014, § 41; Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123,
2/10/2013, § 33; Bekir Coşkun, §
45; Kemal Kılıçdaroğlu,
§ 54).
27. Anayasa Mahkemesi benzer başvurularda, başvurucunun
cezalandırılmasına ilişkin derece mahkemelerinin kararlarında başvurucunun
ifade özgürlüğü ile başkalarının şöhret veya haklarının korunması arasında adil
bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmektedir (Nilgün Halloran,
§ 27, 41, 52; Ergün Poyraz (2), §
56; İlhan Cihaner
(2), § 49; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 56-58). Bu soyut bir
değerlendirme değildir. Anayasa Mahkemesi ilke olarak;
i. Başvurucu tarafından yapılan düşünce açıklamalarının
tamamının söylendiği bağlamdan kopartılmaksızın olayın bütünselliği içinde
değerlendirilip değerlendirilmediğini,
ii. Müdahaleyi haklı göstermek için ulusal makamlar tarafından
ortaya konan gerekçelerin “uygun ve yeterli” görünüp görünmediğini,
iii. Başvuru konusu olan müdahalenin “gözetilen meşru amaçla
orantılı” olup olmadığını inceler.
Bu incelemeyi yaparken Anayasa Mahkemesi somut olaya uyduğu
ölçüde;
a. Başvurucunun kullandığı ifadelerin türünün,
b. Kamusal tartışmalara katkı sunma kapasitesinin,
c. İfadelere yönelik kısıtlamaların niteliğinin ve kapsamının,
d. İfadelerin kimin tarafından dile getirildiğinin, kime yöneldiğinin,
e. Kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında
sahip oldukları hakların ağırlığının gerektiği gibi değerlendirilip
değerlendirilmediğine bakar.
(2) İlkelerin Olaya
Uygulanması
28. Başvurucu hakkında düzenlenen iddianame ve ilk derece
mahkemesinin gerekçeli kararı incelendiğinde başvurucunun müştekiye yönelttiği
ifadenin "Yazık görevi kötüye kullanan
kadar buna izin verenler de tutuklu yargılanmalıydı, her zamanki gibi kötü
niyetli insanlar kanuni boşluktan yararlanmışlar ne yazık."
cümlesinden ibaret olduğu anlaşılmaktadır. Mahkeme mesajın hakaret
oluşturduğunu kabul etmiş ancak daha ileri bir değerlendirmede bulunmamıştır
(bkz. §§ 10-13).
29. Başvurucu, yanında sahte avukat çalıştırdığı iddia edilen
avukat ile ilgili birhaber okumuştur. Başvurucu bu
habere dayanarak yaşamını sürdürdüğü ilde meydana gelen ve genel çıkarı
ilgilendirdiği açık olan olaydaki görüşlerini paylaşmıştır. Gerek lafzı gerek
kullanıldığı bağlam dikkate alındığında hakaret niteliğinde olmadığı açık olan
ifadenin eleştiri amacıyla kullanıldığı ortadadır.
30. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru incelemesinde bireylerin
anayasal hakları ihlal edilmediği sürece derece mahkemelerinin dava konusu
olguları değerlendirmesine ve hukuku yorumlamasına müdahalede bulunmaz. Buna
karşın somut olayda ilk derece mahkemesi, başvurucunun ifade özgürlüğü ile
müştekinin şeref ve itibarına saygı hakları arasında bir denge kurma işlemi
yapmamıştır. Mahkeme, bahse konu ifadenin toplumda müşteki hakkında olumsuz
intiba uyandırabileceği ve müştekinin kişilik haklarını ihlal edici nitelikte
olduğunu belirtmekle yetinmiş, ifadenin ne genel çıkarı ilgilendiren bir
tartışmaya katkı sunup sunmadığı sorusuna önem vermiş ne de söylendiği şartlar
üzerine eğilmiştir. Sonuç olarak ilk derece mahkemesi başvurucunun ifade
özgürlüğü karşısında müştekinin şeref ve itibarının korunmasındaki üstün yararı
gösterebilmiş değildir.
31. Mahkemece ortaya konan gerekçenin “ilgili ve yeterli” kabul
edilmesi mümkün değildir. Ayrıca yukarıdaki hususlar dikkate alındığında
başvurucunun kullandığı ifade nedeniyle adli para cezası ile
cezalandırılmasının demokratik toplumda gerekli olduğu da
değerlendirilmemiştir.
32. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence
altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
33. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
34. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yeniden yargılamaya gerek
kalmadan hakkındaki mahkûmiyet kararının ortadan kaldırılması ve 10.000 TL
manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.
35. Başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
36. Başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Kütahya 3.
Sulh Ceza Mahkemesine (E.2013/102, K.2013/181) gönderilmesine karar verilmesi
gerekir.
37. İfade özgürlüğünün ihlali nedeniyle yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
4.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
38. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.186,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade
özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kütahya 3. Sulh Ceza
Mahkemesine (E.2013/102, K.2013/181) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 4.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 206,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.186,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
8/2/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.