TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ZEKİ KABA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/5486)
|
|
Karar Tarihi: 16/3/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR
|
Başvurucu
|
:
|
Zeki KABA
|
Vekili
|
:
|
Av. Ramazan KARA
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, işçi alacaklarının
tahsili istemiyle açılan davanın makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 22/4/2014 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde
başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci
Komisyonunca 18/9/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından
1/12/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) başvuru konusu olay ve olgular bildirilmiş, başvuru belgelerinin bir
örneği görüş için gönderilmiştir.
6. Bakanlığın 30/12/2014
tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda
sunulan görüşlerine atfen başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, işçi
alacaklarının tahsili istemiyle 31/10/2005 tarihinde işveren aleyhine alacak
davası açmıştır.
9. Başvurucu ayrıca 13/4/2007
tarihinde hizmet sürelerinin tespiti istemiyle dava açmış, işçi alacaklarına
ilişkin yargılamada hizmet tespiti davasının sonucunun beklenmesine karar
verilmiştir.
10. Hizmet tespitine ilişkin
yargılamanın sonuçlanmasının ardından başvuruya konu alacak davasında İskenderun
İş Mahkemesi, 20/3/2013 tarihli ve E.2005/2247, K.2013/353 sayılı kararıyla
davanın kısmen kabulüne hükmetmiştir.
11. Davalının temyizi üzerine
karar, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 10/2/2014 tarihli ve E.2013/19160,
K.20143496 sayılı ilamı ile onanmıştır.
12. Onama ilamı başvurucuya
8/4/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 22/4/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
14. 12/1/2011 tarihli ve 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 30. maddesi ve 447. maddesinin (1) numaralı
fıkrası, 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1.
maddesinin birinci fıkrası, 7. maddesinin birinci fıkrası ve 15. maddesi (Mehmet Erbek, B. No: 2013/6792, 18/6/2014,
§§ 16-20).
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 16/3/2016 tarihinde
yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 22/4/2014 tarihli ve 2014/5486 numaralı
bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
16. Başvurucu, işçi alacaklarının tahsili istemiyle 31/10/2005 tarihinde açtığı
davanın makul sürede sonuçlanmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
17. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
18. Başvurucu, 31/10/2005
tarihinde açtığı davanın makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
19. Anayasa ve Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18) Sözleşme metni ile Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde
yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında -ilgili
hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle-
Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede
yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhildir. Ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de -Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği- makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§
38, 39).
20. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup
olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve diğerleri,
§§ 41-45).
21. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu
olayda, işçi alacaklarının tahsili istemiyle açılmış bir davanın söz konusu
olduğu görüldüğünden 5521 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer alan usul
hükümlerine göre yürütülen somut yargılamanın, medeni hak ve yükümlülükleri
konu alan bir yargılama olduğuna kuşku yoktur (Güher Ergun ve diğerleri, § 49).
22. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarihtir. Somut başvuru açısından bu tarih 31/10/2005’tir.
23. Sürenin bitiş tarihi ise
yargılamanın sona erme tarihidir (Güher Ergun ve diğerleri, § 52). Bu kapsamda somut yargılama
faaliyeti açısından sürenin bitiş tarihinin Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin onama
kararını verdiği 10/2/2014 olduğu anlaşılmaktadır.
24. Makul sürede yargılanma
hakkına ilişkin olarak yapılan değerlendirmede -başvurucunun davanın hızla
sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği çerçevesinde- gerek bireylerin
ekonomik geleceği gerek çalışma barışı açısından arz ettiği önem dikkate
alındığında iş uyuşmazlıklarının ivedilikle çözülmesinde yargı organlarının
özel bir itina göstermesi gerekmektedir. Bu nedenle kanun koyucu, iş hukukunun
çalışanı koruyucu niteliğini ve iş davalarının özelliklerini dikkate alarak
genel mahkemelerin dışında sözlü yargılama usulüne tabi özel bir iş yargılaması
sistemi ihdas ederek iş davalarının, konunun uzmanı mahkemelerce mümkün
olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde sonuçlandırılmasını amaçlamıştır (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013,
§ 59).
25. 6100 sayılı Kanun’un 447.
maddesiyle daha önce yürürlüğe girmiş olan kanunlarda yer alan sözlü ve seri
yargılama usulleri kaldırılmış ve bunun yerine iş hukuku uyuşmazlıklarında da
uygulanmak üzere basit yargılama usulü getirilmiştir. Bu usul, yazılı yargılama
usulünden daha basit ve çabuk işleyen, daha kısa ve kolay bir inceleme ile
sonuçlandırılabilecek dava ve işler için kabul edilmiş bir yargılama usulüdür (Nesrin Kılıç, §§ 64, 65).
26. Başvuruya konu yargılama
süreci incelendiğinde başvurucu tarafından açılan işçi alacaklarının tahsili
davasında beş yıla yakın bir süre hizmet tespiti davasının sonucunun beklendiği
ve yargılamanın bu nedenle iş ilişkisinden doğan uyuşmazlıkların niteliği,
başvurucu açısından taşıdığı değer ve başvurucunun davadaki menfaati dikkate
alındığında makul görülemeyecek derecede uzun bir süre olan sekiz yıl üç ay
sonunda karara bağlandığı anlaşılmaktadır.
27. İlgili yargılama evrakının
incelenmesi neticesinde başvuruya konu yargılama sürecinin İş Mahkemesi önünde
görüldüğü anlaşılmakla 5521 sayılı Kanun’da yer alan özel usul hükümleri ile
medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkları konu alan yargılama
faaliyetleri için geçerli genel usul hükümleri içeren 6100 sayılı Kanun’a tabi
bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve 5521 sayılı Kanun’da yer alan
özel usul hükümleri ile 6100 sayılı Kanun’un 30. maddesinin, uyuşmazlıkların
makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (bkz. §
13).
28. 5521 sayılı Kanun’un
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından özellikle yargılamada sürati temin
etmeye hizmet eden özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde
bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar
verilmiştir (Hayrettin Ekim,
B. No: 2013/3442, 20/3/2014, §§ 33-55).
29. Başvurunun değerlendirilmesi
neticesinde başvuruya konu iş hukukuna dayalı alacak davası -hizmet tespiti
davasının bekletici mesele yapılması dışında- hukuki meselenin çözümündeki
güçlük, maddi olayların niteliği, delillerin toplanmasında karşılaşılan
engeller, taraf sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan
uzaktır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usule dair haklarını
kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep
olduğu da söylenemez. Hizmet tespiti davalarının, işçi alacaklarına ilişkin
davalarda bekletici mesele yapılması derece mahkemelerinin takdirinde olmakla
birlikte uyuşmazlığı makul sürede sonuçlandırmak, yargının ve nihai olarak
devletin yükümlülüğünde olup bu hususta başvurucuya atfedilecek bir kusur
bulunmamaktadır. Anılan davanın başvurucu açısından taşıdığı değer ve başvurucunun
davadaki menfaati dikkate alındığında somut başvuru açısından farklı bir karar
verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu sekiz yıl üç aylık
yargılama süresinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
30. Açıklanan nedenlerle
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
31. Başvurucu, yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 10.000 TL manevi tazminata
hükmedilmesini talep etmiştir.
32. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
33. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin sekiz yıl üç aylık yargılama
süresi dikkate alındığında yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya
net 9.100 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
34. Dosyadaki belgeler uyarınca
tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun, makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. Başvurucunun, Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 9.100 TL
manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın
tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört
ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği
tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına
16/3/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.