TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NESRİN YILDIRIM BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/5503)
|
|
Karar Tarihi: 21/6/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Ayhan KILIÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Nesrin
YILDIRIM
|
Vekili
|
:
|
Av. Orhan
EVREN
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, bankaya yatırılan kamulaştırma bedelinin bloke
edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, bu aşamada görüş sunmayacağını bildirmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, 1958 doğumlu olup Antalya ili Muratpaşa
ilçesinde ikamet etmektedir.
8. Başvurucunun paydaşı olduğu Antalya ili Balbey
Mahallesi'nde kâin 361 ada 17 parsel numaralı taşınmaz, Vakıflar Genel
Müdürlüğünce (Genel Müdürlük) 20/2/1990 tarihli işlemle kamulaştırılmıştır.
Takdir Komisyonunca tespit edilen kamulaştırma bedelinin başvurucunun hissesine
isabet eden 220.262.646 TL'si (yeni Türk lirası ile 220,26 TL) 28/12/1990
tarihinde Vakıflar Bankası Antalya Şubesinde başvurucu adına açılan hesaba
yatırılmıştır.
9. Genel Müdürlük tarafından kamulaştırma bedelinin bankaya
yatırıldığı hususu 14/1/1991 tarihli noter ihbarnamesi ile başvurucuyabildirilmiştir.
10. Başvurucu, Genel Müdürlük tarafından söz konusu hesaba
"İzinsiz çekilemez." şerhinin uygulandığını belirtmiştir.
11. Genel Müdürlüğün kamulaştırma işlemine karşı 1991 yılında
Antalya İdare Mahkemesinde iptal davası açılmıştır. Anılan Mahkemece 27/11/1991
tarihinde verilen kararla dava reddedilmiştir. Söz konusu karar, Danıştay
Altıncı Dairesinin 12/2/1992 tarihli kararıyla onanarak kesinleşmiştir.
12. Başvurucu tarafından Antalya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde
kamulaştırma bedeline ilişkin olarak tezyidi bedel davası açılmıştır. Söz
konusu davada 1993 yılı içinde karar verildiği anlaşılmakta ise de kararın ne
yönde olduğu ve ne zaman kesinleştiğine ilişkin dosyada herhangi bir bilgi ve
belge bulunmamaktadır.
13. Başvurucu, Antalya 1. Noterliği aracılığıyla 20/6/2005
tarihinde Genel Müdürlük ile Vakıflar Bankasına ihtarname göndermiştir. Söz
konusu ihtarnamede 220,26 TL kamulaştırma bedeline bloke uygulanmış olması
nedeniyle 1.552,81 TL işlemiş faiz ve 198.226,92 TL munzar
zarar olmak üzere toplam 200.000 TL tazminatın ödenmesi, aksi takdirde yasal
yollara başvurulacağı ihtar edilmiştir.
14. Ödeme yapılmaması üzerine başvurucu, Antalya 4. İcra
Müdürlüğü (İcra Müdürlüğü) nezdinde 2005/6620 sayılı dosya numarası üzerinden
Genel Müdürlük ile Vakıflar Bankası aleyhine icra takibi başlatmıştır. Takipli
tarafların itirazı üzerine takip durmuştur. Bunun üzerine başvurucu 2/12/2005
tarihinde Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) Genel Müdürlük ile
Vakıflar Bankası aleyhine alacak davası açmıştır.
15.Davalılar cevap dilekçelerinde, başvurucu adına bankaya
yatırılan paraya bloke uygulanmadığını, başvurucunun paranın ödenmesine yönelik
herhangi bir talep ve başvurusunun bulunmadığını, paranın uzun yıllar hesapta
beklemesinin sorumlusunun başvurucu olduğunu ileri sürmüşlerdir.
16. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Muhasebeci
bilirkişi tarafından hazırlanan rapora göre 220,26 TL'nin güncel değeri
158.405,92 TL olarak tespit edilmiştir. Bilirkişi, denkleştirici
adalet ilkesi uyarınca ABD doları kuru, altın fiyat artışı, enflasyon oranı ile
asgari ücret artış oranlarının ortalamasını dikkate alarak hesaplama yapmıştır.
17. Mahkeme bilirkişi incelemesi yaptırmış olmasına rağmen
10/4/2009 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Mahkeme, başvurucunun tezyidi
bedel davası ile kamulaştırma işleminin iptali istemiyle dava açmış olmasına
dayanmıştır. Mahkemeye göre başvurucunun bu davaları açmış olduğu
gözetildiğinde kamulaştırma bedelinin bankaya yatırıldığından haberdar olmaması
mümkün değildir. Gerekçede ayrıca, idarenin izni olmadan paranın
çekilemeyeceğine ilişkin bir şerh bulunmadığı gibi başvurucunun paranın
ödenmesi istemiyle herhangi bir müracaatının da var olmadığı vurgulanmıştır.
18. Mahkeme kararı, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin (Daire)
19/7/2010 tarihli kararıyla bozulmuştur. Daire, davalı Vakıflar Bankası
vekilince davaya sunulan cevap dilekçesi ile İcra Müdürlüğünün 2005/6620 sayılı
dosyasına sunulan itiraz dilekçesinde Genel Müdürlük tarafından banka hesabına
yatırılan bedel üzerine ödememe şerhi uygulandığının belirtilmiş olmasına
dayanmıştır. Ancak Daire, bloke uygulanan paranın rayiç değerinin değil faiz
uygulanmış hâliyle ödenmesine karar verilmesi gerektiğini açıklamıştır. Bozma
kararına göre paranın bloke edildiği tarih (28/12/1990) ile kamulaştırma
işleminin kesinleştiği tarihe (12/2/1992) kadar yasal faiz, bu tarihten sonra
da Anayasa'nın 46. maddesinde gösterilen faiz oranının uygulanması gereklidir.
19. Bozma kararına uyan Mahkeme, bozma kararındaki gerekçeye
uygun hesaplama yapılmak üzere bilirkişi incelemesi yaptırmıştır. Bilirkişi
raporunda 3.340,72 TL faiz alacağı hesaplanmış, 220,26 TL anapara ile birlikte
başvurucuya toplam ödenmesi gereken tutar 3.560,98 TL olarak belirlenmiştir.
Mahkeme 23/11/2011 tarihli kararla anılan bilirkişi raporuna dayanarak 3.560,98
TL yönünden davayı kabul etmiştir.
20. Mahkeme kararı; Dairenin 19/3/2012 tarihli kararıyla,
kamulaştırma işleminin kesinleştiği tarihten önceki döneme ilişkin yasal faizin
hesaplanmamış olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
21. İkinci bozma kararına uyan Mahkemece tekrar bilirkişi
incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişi raporunda kamulaştırma kararının
kesinleştiği dönemden öncesi için yasal faiz hesaplanmak suretiyle başvurucuya
ödenmesi gereken tutar 220,26 TL anapara ve 3.664,98 TL faiz olmak üzere toplam
3.960,64 TL olarak saptanmıştır. Mahkeme 3/4/2013 tarihli kararıyla başvurucuya
toplam 3.960,64 TL'nin ödenmesine hükmetmiştir.
22. Bu karara karşı yapılan temyiz istemi, Dairenin 10/2/2014
tarihli kararıyla reddedilerek Mahkeme kararı onanmıştır.
23. Daire kararı 24/3/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
24. Başvurucu 18/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
25. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun
olay tarihinde yürürlükte bulunan 13. maddesinin birinci fıkrasının ilgili
bölümü şöyledir:
“Kamulaştırılması kararlaştırılan taşınmaz malın, 7 nci
maddedeki usule göre tespit edilen sahibi, zilyet ve diğer ilgililerden adresi
tespit olunanlara tebliğ edilmek üzere; kamulaştırılacak taşınmaz malın
kamulaştırılmasına uygun ölçekli bir plan veya ölçekli krokisi, kamulaştırma
kararı, takdir olunan kıymeti, kamulaştırma karşılığının veya ilk taksidinin millî bankalardan birine hak sahibi adma yatırıldığına dair belge, kamulaştırmanın hangi idare yaranna yapıldığı ve açılacak davalarda husumetin kime
yöneltileceği bedelin bankaya yatırıldığı tarihten başlayarak otuz gün içinde
notere verilir, Noter onbeş gün içinde belgeleri
tebliğe çıkarır...."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 21/6/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
27. Başvurucu, 22/9/1990 yılında kamulaştırılan taşınmaz için
takdir edilen kamulaştırma bedelinin hissesine isabet eden 220,26 TL'sinin
28/12/1990 tarihinde adına açılan banka hesabına yatırıldığı hususunun
14/1/1991 tarihli noter ihbarnamesiyle bildirildiğini ancak bedel üzerine
"Vakıflar İdaresinin izni olmadan çekilemez." şerhinin konulması
nedeniyle parayı bankadan alamadığını belirtmiştir. Başvurucu, paranın uzun
yıllar ödenmemesi nedeniyle başlattığı icra takibinin durması üzerine açtığı
davada sadece yasal faiz uygulanmak suretiyle belirlenen bedelin zararını
karşılamaktan uzak olduğunu ifade etmiştir. Başvurucuya göre denkleştirici adalet ilkesi uyarınca belirlenen rayiç
bedele hükmedilmesi gerekmektedir. Taşınmazının Antalya'nın en işlek yerlerinin
birinde kâin olduğunu ifade eden başvurucu, sonuç itibarıyla kamulaştırma
bedeline uygulanan bloke işlemi nedeniyle uğradığı zararının karşılanamamış
olması sebebiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
28. Somut olayda başvurucunun hissedarı olduğu taşınmaz
20/2/1990 tarihli işlemle kamulaştırılmış ve başvurucunun hissesine isabet eden
220,26 TL kamulaştırma bedeli 28/12/1990 tarihinde Vakıflar Bankası Antalya
Şubesinde başvurucu adına açılan hesaba yatırılmıştır. Kamulaştırma işlemine
karşı açılan dava, Antalya İdare Mahkemesinin 27/11/1991 tarihli kararıyla
reddedilmiş ve bu karar Danıştay Altıncı Dairesinin 12/2/1992 tarihli ilamıyla
onanarak kesinleşmiştir. Öte yandan başvurucu tarafından kamulaştırma bedelinin
artırılması davasının açıldığı ve söz konusu davada -ne yönde olduğu ve ne
zaman kesinleştiğine ilişkin dosyada herhangi bir bilgi ve belge bulunmasa da-
1993 yılı içinde karar verildiği anlaşılmıştır.
29. Başvurucunun şikâyeti, kamulaştırma kararına veya
kamulaştırma bedelinin tespitine yönelik olmayıp başvurucu adına açılan banka
hesabına yatırılan kamulaştırma bedelinin idare tarafından bloke edilmiş
olmasına mütealliktir. Dolayısıyla bu bireysel başvuru kapsamında başvurucunun
kamulaştırma bedeline bloke uygulanmış olmasıyla ilgili sınırlı bir inceleme
yapılacaktır.
30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
31.Anayasa'nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
32. Anayasa'nın 35. maddesinde güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı
kişiye -başkasının hakkına zarar vermemek ve yasaların koyduğu sınırlamalara
uymak koşuluyla- sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma ve tasarruf etme,
onun ürünlerinden yararlanma olanağı veren bir haktır(Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No:
2013/817, 19/12/2013, § 32). Dolayısıyla malikin mülkünü kullanma,
semerelerinden yararlanma ve mülkü üzerinde tasarruf etme yetkilerinden
herhangi birinin sınırlanması mülkiyet hakkına müdahale teşkil eder.
33. Başvurucu adına bankaya yatırılan para başvurucuya ait
taşınmaz hissesinin kamulaştırılmasının karşılığı olsa da olayda şikâyet edilen
husus, kamulaştırma bedeli değil bankadaki paraya uygulanan blokaj işlemidir.
Banka hesabında bulunan paranın bloke edilmesi, kamulaştırma işleminden ayrı ve
bağımsız bir işlem niteliği taşımaktadır. Blokaj işleminin konusu para
olduğundan somut olayda Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet
güvencesinin uygulanabilirliği bakımından varlığı tartışılacak mülk kamulaştırılan
taşınmaz değil banka hesabına yatırılan paradır. Menkul mal niteliği taşıyan
paranın da Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülk teşkil ettiği açıktır.
34. Başvurucu adına bankaya yatırılan kamulaştırma bedeline
bloke uygulandığı hususu Derece Mahkemelerince de kabul edilen bir vakıadır.
Dolayısıyla somut olayda blokenin varlığı konusunda münakaşaya girmenin bir
anlamı bulunmamaktadır
35. Bankaya yatırılan kamulaştırma bedelinin bloke edilmesi,
başvurucunun bu parayı bankadan çekmesine ve tabiatıyla para üzerinde
tasarrufta bulunmasına engel teşkil etmiştir. Para üzerinde tasarrufta
bulunmasına mani oluşturan blokaj işlemi mülkiyet
hakkına müdahale niteliği taşımaktadır. Paranın başvurucunun kullanımına kapalı
hâle getirilmesi, "mülkiyetten barışçıl yararlanma" biçimindeki
birinci kural kapsamında kalmaktadır.
36. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı mutlak bir hak
olarak düzenlenmemiş olup hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla
sınırlandırılması mümkün kılınmıştır. Öte yandan temel hak ve özgürlüklerin
sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesi
de "hak ve özgürlüklerin ancak kanunla
sınırlanabileceğini" temel bir ilke olarak benimsemiştir.
37. 2942 sayılı Kanun'un olay tarihinde yürürlükte bulunan 13.
maddesinin birinci fıkrası uyarınca idarece takdir edilen kamulaştırma
bedelinin veya ilk taksidinin millî bankalardan
birine hak sahibi adına yatırıldığına dair belgenin kamulaştırma kararı ile
birlikte bedelin bankaya yatırıldığı tarihten başlayarak otuz gün içinde notere
verilmesi ve noter tarafından on beş gün içinde belgelerin tebligata
çıkarılması gerekmektedir. Bu hükümden, kamulaştırma bedelinin tamamının veya
Kanun'da düzenlenen koşulların varlığı durumunda ilk taksitinin malik adına
açılacak bir banka hesabına yatırılmasının zorunlu olduğu anlaşılmaktadır.
Kamulaştırma bedelinin malik adına açılacak olan banka hesabına
yatırılmasındaki amaç, paranın bankada bloke edilmiş vaziyette bekletilmesi
olmayıp malikin zilyetliğine geçirilmesine imkân sağlanmasıdır. Dolayısıyla
malikin para üzerinde tasarrufunun engellenmesi sonucunu doğuracak biçimde
banka hesabına blokaj uygulanması bu amaçla bağdaşmayacağından değinilen Kanun
hükmüyle çelişir.
38. Somut olayda uygulanan blokaj işleminin hukuka aykırı olduğu
hususu Derece Mahkemelerince tespit edilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun
mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuni temelden yoksun olduğu
anlaşılmıştır.
39. Anayasa'nın 35. maddesi, başvurucunun hukuka aykırı olduğu
saptanan müdahale nedeniyle oluşan ekonomik kayıplarının adil bir şekilde
giderilmesini gerektirmektedir. Adil giderimden söz edilebilmesi için
başvurucunun hukuka aykırı müdahale nedeniyle oluşan zararının mümkün olduğunca
karşılanması zorunludur. Zararın tespiti hususunda dikkate alınacak ölçüt,
müdahalenin gerçekleşmemiş olması hâlinde başvurucunun içinde bulunacağı
ekonomik durumdur. Buna göre müdahale olmamış olsaydı hayatın olağan akışına
göre başvurucunun içinde bulunması muhtemel olan ekonomik durum ile müdahale
sonrası oluşan mevcut ekonomik durumun kıyaslanması ve aradaki farkın telafi
edilmesi gereken zarar olarak kabul edilmesi gerekmektedir (Abdülkerim Çakmak ve diğerleri, B. No:
2014/1964, 23/2/2017, § 47).
40. Hukuki temelden yoksun müdahaleler nedeniyle oluşan zararın
ilke olarak idarece tazmini gerekmekle birlikte hükmedilmesi gereken tazminatın
tespitinde başvurucunun kusuru da dikkate alınmalıdır. Başvurucunun kendi
kusuruyla zararın artmasına sebebiyet vermesi durumunda kusuruyla müsavi bir
indirim yapılabilir. Başvurucunun, zararın artmasını engelleyecek ve orta
düzeydeki bir bireyden beklenebilecek makul tedbirleri almamış olduğu hâllerde
kusurlu olduğu kabul edilebilir.
41. Mahkemece bozma kararı doğrultusunda blokajın uygulandığı
tarih (28/12/1990) ile kamulaştırmanın kesinleştiği tarih (12/2/1992)
arasındaki dönem için yasal faiz, sonraki için Anayasa'nın 46. maddesi uyarınca
belirlenen faiz oranları uygulanarak belirlenen 3.664,98 TL ve220,26 TL anapara
olmak üzeretoplam 3.960,64 TL'nin başvurucuya
ödenmesine hükmedilmiştir. Başvurucu taşınmazın rayiç bedelinin ödenmesi
gerektiğini ileri sürmüştür. Somut olaydaki uyuşmazlığın kamulaştırma işlemine
ilişkin olmayıp blokaj işlemiyle ilgili bulunduğu yukarıda ifade edilmiştir
(bkz. § 29). Kaldı ki kamulaştırma işleminin hukuka uygun olduğu idari yargı
kararıyla tespit edildiği gibi taşınmaz bedelinin yeterliliği de 1993 yılında
karara bağlanan davada çözüme kavuşturulmuştur. Dolayısıyla blokaj işlemi
nedeniyle meydana gelen zararın taşınmazın güncel değeriyle
ilişkilendirilmesinin haklı bir temeli tespit edilememiştir. Bu sebeple
başvurucunun bu iddiasına itibar edilmesi mümkün görülmemiştir.
42. Başvurucunun hissesine isabet eden 220,26 TL kamulaştırma
bedeli 28/12/1990 tarihinde Vakıflar Bankası Antalya Şubesine yatırılmıştır.
Başvuru dilekçesinde, kamulaştırma bedelinin bankaya yatırıldığı hususunun
14/1/1991 tarihli noter ihbarnamesi ileGenel Müdürlük
tarafından başvurucuya bildirildiği belirtilmiştir. Öte yandan başvurucu
tarafından tezyidi bedel davasının açıldığı ve bu davanın 1993 yılında karara
bağlandığı görülmüştür. Bu hususlar gözetildiğinde başvurucunun 220,26 TL
kamulaştırma bedelinin adına açılan banka hesabına yatırıldığından haberdar
olduğu anlaşılmıştır.
43. Bankaya yatırılan kamulaştırma bedeli üzerine bloke şerhi
düşüldüğü ve bu sebeple başvurucunun para üzerinde tasarrufta bulunma imkânına
kavuşamadığı hususu tartışma dışıdır. Başvurucunun para üzerinde tasarrufta
bulunamaması nedeniyle gerek paranın enflasyon karşısında değer kaybetmesini
önleme gerekse parayı işleterek kazanç elde etme imkânından mahrum kaldığı
hususu da izahtan varestedir. Ancak başvurucunun blokaj işleminden haberdar
olduğu 14/1/1991 tarihinden Antalya 1. Noterliği aracılığıyla Genel Müdürlük
ile Vakıflar Bankasına ihtarname gönderdiği 20/6/2005 tarihine kadar blokajın
kaldırılarak paranın ödenmesi yolunda idare ya da yargı mercileri nezdinde
girişimde bulunduğuna dair herhangi bir bilgi ve belge dosyaya sunulmamıştır.
Başvurucu, yaklaşık 14 yıl 5 aylık sürede neden blokajın kaldırılması yolunda
herhangi bir girişimde bulunmadığına ilişkin bir açıklamada da bulunmamıştır.
Başvurucunun idari veya yargısal yollara başvurmak suretiyle blokajı kaldırma
olasılığının kuvvetli olduğu gözetildiğinde bu yollara başvurulmamasının
başvurucu açısından kusur teşkil ettiği sonucuna ulaşılmıştır.
44. Bu durumda başvurucunun da kusurlu bulunduğu gözetildiğinde
bloke edilen220,26 TL anaparaya ek olarak bu tutara bloke tarihi ile
kamulaştırmanın kesinleştiği tarih arasındaki dönem için yasal faiz, sonraki
için Anayasa'nın 46. maddesi uyarınca belirlenen faiz oranları uygulanmak
suretiyle belirlenen 3.664,98 TL ile sınırlı bir tazminata hükmedilmiş
olmasının başvurucu açısından yeterli bir tatmin oluşturduğu kanaatine
varılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik açık bir
ihlalin söz konusu olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.
45. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
21/6/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.