logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Nesrin Yıldırım [2.B.], B. No: 2014/5503, 21/6/2017, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

NESRİN YILDIRIM BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/5503)

 

Karar Tarihi: 21/6/2017

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Ayhan KILIÇ

Başvurucu

:

Nesrin YILDIRIM

Vekili

:

Av. Orhan EVREN

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, bankaya yatırılan kamulaştırma bedelinin bloke edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 18/4/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, bu aşamada görüş sunmayacağını bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucu, 1958 doğumlu olup Antalya ili Muratpaşa ilçesinde ikamet etmektedir.

8. Başvurucunun paydaşı olduğu Antalya ili Balbey Mahallesi'nde kâin 361 ada 17 parsel numaralı taşınmaz, Vakıflar Genel Müdürlüğünce (Genel Müdürlük) 20/2/1990 tarihli işlemle kamulaştırılmıştır. Takdir Komisyonunca tespit edilen kamulaştırma bedelinin başvurucunun hissesine isabet eden 220.262.646 TL'si (yeni Türk lirası ile 220,26 TL) 28/12/1990 tarihinde Vakıflar Bankası Antalya Şubesinde başvurucu adına açılan hesaba yatırılmıştır.

9. Genel Müdürlük tarafından kamulaştırma bedelinin bankaya yatırıldığı hususu 14/1/1991 tarihli noter ihbarnamesi ile başvurucuyabildirilmiştir.

10. Başvurucu, Genel Müdürlük tarafından söz konusu hesaba "İzinsiz çekilemez." şerhinin uygulandığını belirtmiştir.

11. Genel Müdürlüğün kamulaştırma işlemine karşı 1991 yılında Antalya İdare Mahkemesinde iptal davası açılmıştır. Anılan Mahkemece 27/11/1991 tarihinde verilen kararla dava reddedilmiştir. Söz konusu karar, Danıştay Altıncı Dairesinin 12/2/1992 tarihli kararıyla onanarak kesinleşmiştir.

12. Başvurucu tarafından Antalya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde kamulaştırma bedeline ilişkin olarak tezyidi bedel davası açılmıştır. Söz konusu davada 1993 yılı içinde karar verildiği anlaşılmakta ise de kararın ne yönde olduğu ve ne zaman kesinleştiğine ilişkin dosyada herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır.

13. Başvurucu, Antalya 1. Noterliği aracılığıyla 20/6/2005 tarihinde Genel Müdürlük ile Vakıflar Bankasına ihtarname göndermiştir. Söz konusu ihtarnamede 220,26 TL kamulaştırma bedeline bloke uygulanmış olması nedeniyle 1.552,81 TL işlemiş faiz ve 198.226,92 TL munzar zarar olmak üzere toplam 200.000 TL tazminatın ödenmesi, aksi takdirde yasal yollara başvurulacağı ihtar edilmiştir.

14. Ödeme yapılmaması üzerine başvurucu, Antalya 4. İcra Müdürlüğü (İcra Müdürlüğü) nezdinde 2005/6620 sayılı dosya numarası üzerinden Genel Müdürlük ile Vakıflar Bankası aleyhine icra takibi başlatmıştır. Takipli tarafların itirazı üzerine takip durmuştur. Bunun üzerine başvurucu 2/12/2005 tarihinde Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) Genel Müdürlük ile Vakıflar Bankası aleyhine alacak davası açmıştır.

15.Davalılar cevap dilekçelerinde, başvurucu adına bankaya yatırılan paraya bloke uygulanmadığını, başvurucunun paranın ödenmesine yönelik herhangi bir talep ve başvurusunun bulunmadığını, paranın uzun yıllar hesapta beklemesinin sorumlusunun başvurucu olduğunu ileri sürmüşlerdir.

16. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Muhasebeci bilirkişi tarafından hazırlanan rapora göre 220,26 TL'nin güncel değeri 158.405,92 TL olarak tespit edilmiştir. Bilirkişi, denkleştirici adalet ilkesi uyarınca ABD doları kuru, altın fiyat artışı, enflasyon oranı ile asgari ücret artış oranlarının ortalamasını dikkate alarak hesaplama yapmıştır.

17. Mahkeme bilirkişi incelemesi yaptırmış olmasına rağmen 10/4/2009 tarihli kararıyla davayı reddetmiştir. Mahkeme, başvurucunun tezyidi bedel davası ile kamulaştırma işleminin iptali istemiyle dava açmış olmasına dayanmıştır. Mahkemeye göre başvurucunun bu davaları açmış olduğu gözetildiğinde kamulaştırma bedelinin bankaya yatırıldığından haberdar olmaması mümkün değildir. Gerekçede ayrıca, idarenin izni olmadan paranın çekilemeyeceğine ilişkin bir şerh bulunmadığı gibi başvurucunun paranın ödenmesi istemiyle herhangi bir müracaatının da var olmadığı vurgulanmıştır.

18. Mahkeme kararı, Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin (Daire) 19/7/2010 tarihli kararıyla bozulmuştur. Daire, davalı Vakıflar Bankası vekilince davaya sunulan cevap dilekçesi ile İcra Müdürlüğünün 2005/6620 sayılı dosyasına sunulan itiraz dilekçesinde Genel Müdürlük tarafından banka hesabına yatırılan bedel üzerine ödememe şerhi uygulandığının belirtilmiş olmasına dayanmıştır. Ancak Daire, bloke uygulanan paranın rayiç değerinin değil faiz uygulanmış hâliyle ödenmesine karar verilmesi gerektiğini açıklamıştır. Bozma kararına göre paranın bloke edildiği tarih (28/12/1990) ile kamulaştırma işleminin kesinleştiği tarihe (12/2/1992) kadar yasal faiz, bu tarihten sonra da Anayasa'nın 46. maddesinde gösterilen faiz oranının uygulanması gereklidir.

19. Bozma kararına uyan Mahkeme, bozma kararındaki gerekçeye uygun hesaplama yapılmak üzere bilirkişi incelemesi yaptırmıştır. Bilirkişi raporunda 3.340,72 TL faiz alacağı hesaplanmış, 220,26 TL anapara ile birlikte başvurucuya toplam ödenmesi gereken tutar 3.560,98 TL olarak belirlenmiştir. Mahkeme 23/11/2011 tarihli kararla anılan bilirkişi raporuna dayanarak 3.560,98 TL yönünden davayı kabul etmiştir.

20. Mahkeme kararı; Dairenin 19/3/2012 tarihli kararıyla, kamulaştırma işleminin kesinleştiği tarihten önceki döneme ilişkin yasal faizin hesaplanmamış olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.

21. İkinci bozma kararına uyan Mahkemece tekrar bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişi raporunda kamulaştırma kararının kesinleştiği dönemden öncesi için yasal faiz hesaplanmak suretiyle başvurucuya ödenmesi gereken tutar 220,26 TL anapara ve 3.664,98 TL faiz olmak üzere toplam 3.960,64 TL olarak saptanmıştır. Mahkeme 3/4/2013 tarihli kararıyla başvurucuya toplam 3.960,64 TL'nin ödenmesine hükmetmiştir.

22. Bu karara karşı yapılan temyiz istemi, Dairenin 10/2/2014 tarihli kararıyla reddedilerek Mahkeme kararı onanmıştır.

23. Daire kararı 24/3/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.

24. Başvurucu 18/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

25. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun olay tarihinde yürürlükte bulunan 13. maddesinin birinci fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:

 “Kamulaştırılması kararlaştırılan taşınmaz malın, 7 nci maddedeki usule göre tespit edilen sahibi, zilyet ve diğer ilgililerden adresi tespit olunanlara tebliğ edilmek üzere; kamulaştırılacak taşınmaz malın kamulaştırılmasına uygun ölçekli bir plan veya ölçekli krokisi, kamulaştırma kararı, takdir olunan kıymeti, kamulaştırma karşılığının veya ilk taksidinin millî bankalardan birine hak sahibi adma yatırıldığına dair belge, kamulaştırmanın hangi idare yaranna yapıldığı ve açılacak davalarda husumetin kime yöneltileceği bedelin bankaya yatırıldığı tarihten başlayarak otuz gün içinde notere verilir, Noter onbeş gün içinde belgeleri tebliğe çıkarır...."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Mahkemenin 21/6/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları

27. Başvurucu, 22/9/1990 yılında kamulaştırılan taşınmaz için takdir edilen kamulaştırma bedelinin hissesine isabet eden 220,26 TL'sinin 28/12/1990 tarihinde adına açılan banka hesabına yatırıldığı hususunun 14/1/1991 tarihli noter ihbarnamesiyle bildirildiğini ancak bedel üzerine "Vakıflar İdaresinin izni olmadan çekilemez." şerhinin konulması nedeniyle parayı bankadan alamadığını belirtmiştir. Başvurucu, paranın uzun yıllar ödenmemesi nedeniyle başlattığı icra takibinin durması üzerine açtığı davada sadece yasal faiz uygulanmak suretiyle belirlenen bedelin zararını karşılamaktan uzak olduğunu ifade etmiştir. Başvurucuya göre denkleştirici adalet ilkesi uyarınca belirlenen rayiç bedele hükmedilmesi gerekmektedir. Taşınmazının Antalya'nın en işlek yerlerinin birinde kâin olduğunu ifade eden başvurucu, sonuç itibarıyla kamulaştırma bedeline uygulanan bloke işlemi nedeniyle uğradığı zararının karşılanamamış olması sebebiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

B. Değerlendirme

28. Somut olayda başvurucunun hissedarı olduğu taşınmaz 20/2/1990 tarihli işlemle kamulaştırılmış ve başvurucunun hissesine isabet eden 220,26 TL kamulaştırma bedeli 28/12/1990 tarihinde Vakıflar Bankası Antalya Şubesinde başvurucu adına açılan hesaba yatırılmıştır. Kamulaştırma işlemine karşı açılan dava, Antalya İdare Mahkemesinin 27/11/1991 tarihli kararıyla reddedilmiş ve bu karar Danıştay Altıncı Dairesinin 12/2/1992 tarihli ilamıyla onanarak kesinleşmiştir. Öte yandan başvurucu tarafından kamulaştırma bedelinin artırılması davasının açıldığı ve söz konusu davada -ne yönde olduğu ve ne zaman kesinleştiğine ilişkin dosyada herhangi bir bilgi ve belge bulunmasa da- 1993 yılı içinde karar verildiği anlaşılmıştır.

29. Başvurucunun şikâyeti, kamulaştırma kararına veya kamulaştırma bedelinin tespitine yönelik olmayıp başvurucu adına açılan banka hesabına yatırılan kamulaştırma bedelinin idare tarafından bloke edilmiş olmasına mütealliktir. Dolayısıyla bu bireysel başvuru kapsamında başvurucunun kamulaştırma bedeline bloke uygulanmış olmasıyla ilgili sınırlı bir inceleme yapılacaktır.

30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).

31.Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

 "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

 Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

 Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

32. Anayasa'nın 35. maddesinde güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı kişiye -başkasının hakkına zarar vermemek ve yasaların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla- sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma ve tasarruf etme, onun ürünlerinden yararlanma olanağı veren bir haktır(Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 32). Dolayısıyla malikin mülkünü kullanma, semerelerinden yararlanma ve mülkü üzerinde tasarruf etme yetkilerinden herhangi birinin sınırlanması mülkiyet hakkına müdahale teşkil eder.

33. Başvurucu adına bankaya yatırılan para başvurucuya ait taşınmaz hissesinin kamulaştırılmasının karşılığı olsa da olayda şikâyet edilen husus, kamulaştırma bedeli değil bankadaki paraya uygulanan blokaj işlemidir. Banka hesabında bulunan paranın bloke edilmesi, kamulaştırma işleminden ayrı ve bağımsız bir işlem niteliği taşımaktadır. Blokaj işleminin konusu para olduğundan somut olayda Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet güvencesinin uygulanabilirliği bakımından varlığı tartışılacak mülk kamulaştırılan taşınmaz değil banka hesabına yatırılan paradır. Menkul mal niteliği taşıyan paranın da Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülk teşkil ettiği açıktır.

34. Başvurucu adına bankaya yatırılan kamulaştırma bedeline bloke uygulandığı hususu Derece Mahkemelerince de kabul edilen bir vakıadır. Dolayısıyla somut olayda blokenin varlığı konusunda münakaşaya girmenin bir anlamı bulunmamaktadır

35. Bankaya yatırılan kamulaştırma bedelinin bloke edilmesi, başvurucunun bu parayı bankadan çekmesine ve tabiatıyla para üzerinde tasarrufta bulunmasına engel teşkil etmiştir. Para üzerinde tasarrufta bulunmasına mani oluşturan blokaj işlemi mülkiyet hakkına müdahale niteliği taşımaktadır. Paranın başvurucunun kullanımına kapalı hâle getirilmesi, "mülkiyetten barışçıl yararlanma" biçimindeki birinci kural kapsamında kalmaktadır.

36. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı mutlak bir hak olarak düzenlenmemiş olup hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılması mümkün kılınmıştır. Öte yandan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesi de "hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceğini" temel bir ilke olarak benimsemiştir.

37. 2942 sayılı Kanun'un olay tarihinde yürürlükte bulunan 13. maddesinin birinci fıkrası uyarınca idarece takdir edilen kamulaştırma bedelinin veya ilk taksidinin millî bankalardan birine hak sahibi adına yatırıldığına dair belgenin kamulaştırma kararı ile birlikte bedelin bankaya yatırıldığı tarihten başlayarak otuz gün içinde notere verilmesi ve noter tarafından on beş gün içinde belgelerin tebligata çıkarılması gerekmektedir. Bu hükümden, kamulaştırma bedelinin tamamının veya Kanun'da düzenlenen koşulların varlığı durumunda ilk taksitinin malik adına açılacak bir banka hesabına yatırılmasının zorunlu olduğu anlaşılmaktadır. Kamulaştırma bedelinin malik adına açılacak olan banka hesabına yatırılmasındaki amaç, paranın bankada bloke edilmiş vaziyette bekletilmesi olmayıp malikin zilyetliğine geçirilmesine imkân sağlanmasıdır. Dolayısıyla malikin para üzerinde tasarrufunun engellenmesi sonucunu doğuracak biçimde banka hesabına blokaj uygulanması bu amaçla bağdaşmayacağından değinilen Kanun hükmüyle çelişir.

38. Somut olayda uygulanan blokaj işleminin hukuka aykırı olduğu hususu Derece Mahkemelerince tespit edilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuni temelden yoksun olduğu anlaşılmıştır.

39. Anayasa'nın 35. maddesi, başvurucunun hukuka aykırı olduğu saptanan müdahale nedeniyle oluşan ekonomik kayıplarının adil bir şekilde giderilmesini gerektirmektedir. Adil giderimden söz edilebilmesi için başvurucunun hukuka aykırı müdahale nedeniyle oluşan zararının mümkün olduğunca karşılanması zorunludur. Zararın tespiti hususunda dikkate alınacak ölçüt, müdahalenin gerçekleşmemiş olması hâlinde başvurucunun içinde bulunacağı ekonomik durumdur. Buna göre müdahale olmamış olsaydı hayatın olağan akışına göre başvurucunun içinde bulunması muhtemel olan ekonomik durum ile müdahale sonrası oluşan mevcut ekonomik durumun kıyaslanması ve aradaki farkın telafi edilmesi gereken zarar olarak kabul edilmesi gerekmektedir (Abdülkerim Çakmak ve diğerleri, B. No: 2014/1964, 23/2/2017, § 47).

40. Hukuki temelden yoksun müdahaleler nedeniyle oluşan zararın ilke olarak idarece tazmini gerekmekle birlikte hükmedilmesi gereken tazminatın tespitinde başvurucunun kusuru da dikkate alınmalıdır. Başvurucunun kendi kusuruyla zararın artmasına sebebiyet vermesi durumunda kusuruyla müsavi bir indirim yapılabilir. Başvurucunun, zararın artmasını engelleyecek ve orta düzeydeki bir bireyden beklenebilecek makul tedbirleri almamış olduğu hâllerde kusurlu olduğu kabul edilebilir.

41. Mahkemece bozma kararı doğrultusunda blokajın uygulandığı tarih (28/12/1990) ile kamulaştırmanın kesinleştiği tarih (12/2/1992) arasındaki dönem için yasal faiz, sonraki için Anayasa'nın 46. maddesi uyarınca belirlenen faiz oranları uygulanarak belirlenen 3.664,98 TL ve220,26 TL anapara olmak üzeretoplam 3.960,64 TL'nin başvurucuya ödenmesine hükmedilmiştir. Başvurucu taşınmazın rayiç bedelinin ödenmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Somut olaydaki uyuşmazlığın kamulaştırma işlemine ilişkin olmayıp blokaj işlemiyle ilgili bulunduğu yukarıda ifade edilmiştir (bkz. § 29). Kaldı ki kamulaştırma işleminin hukuka uygun olduğu idari yargı kararıyla tespit edildiği gibi taşınmaz bedelinin yeterliliği de 1993 yılında karara bağlanan davada çözüme kavuşturulmuştur. Dolayısıyla blokaj işlemi nedeniyle meydana gelen zararın taşınmazın güncel değeriyle ilişkilendirilmesinin haklı bir temeli tespit edilememiştir. Bu sebeple başvurucunun bu iddiasına itibar edilmesi mümkün görülmemiştir.

42. Başvurucunun hissesine isabet eden 220,26 TL kamulaştırma bedeli 28/12/1990 tarihinde Vakıflar Bankası Antalya Şubesine yatırılmıştır. Başvuru dilekçesinde, kamulaştırma bedelinin bankaya yatırıldığı hususunun 14/1/1991 tarihli noter ihbarnamesi ileGenel Müdürlük tarafından başvurucuya bildirildiği belirtilmiştir. Öte yandan başvurucu tarafından tezyidi bedel davasının açıldığı ve bu davanın 1993 yılında karara bağlandığı görülmüştür. Bu hususlar gözetildiğinde başvurucunun 220,26 TL kamulaştırma bedelinin adına açılan banka hesabına yatırıldığından haberdar olduğu anlaşılmıştır.

43. Bankaya yatırılan kamulaştırma bedeli üzerine bloke şerhi düşüldüğü ve bu sebeple başvurucunun para üzerinde tasarrufta bulunma imkânına kavuşamadığı hususu tartışma dışıdır. Başvurucunun para üzerinde tasarrufta bulunamaması nedeniyle gerek paranın enflasyon karşısında değer kaybetmesini önleme gerekse parayı işleterek kazanç elde etme imkânından mahrum kaldığı hususu da izahtan varestedir. Ancak başvurucunun blokaj işleminden haberdar olduğu 14/1/1991 tarihinden Antalya 1. Noterliği aracılığıyla Genel Müdürlük ile Vakıflar Bankasına ihtarname gönderdiği 20/6/2005 tarihine kadar blokajın kaldırılarak paranın ödenmesi yolunda idare ya da yargı mercileri nezdinde girişimde bulunduğuna dair herhangi bir bilgi ve belge dosyaya sunulmamıştır. Başvurucu, yaklaşık 14 yıl 5 aylık sürede neden blokajın kaldırılması yolunda herhangi bir girişimde bulunmadığına ilişkin bir açıklamada da bulunmamıştır. Başvurucunun idari veya yargısal yollara başvurmak suretiyle blokajı kaldırma olasılığının kuvvetli olduğu gözetildiğinde bu yollara başvurulmamasının başvurucu açısından kusur teşkil ettiği sonucuna ulaşılmıştır.

44. Bu durumda başvurucunun da kusurlu bulunduğu gözetildiğinde bloke edilen220,26 TL anaparaya ek olarak bu tutara bloke tarihi ile kamulaştırmanın kesinleştiği tarih arasındaki dönem için yasal faiz, sonraki için Anayasa'nın 46. maddesi uyarınca belirlenen faiz oranları uygulanmak suretiyle belirlenen 3.664,98 TL ile sınırlı bir tazminata hükmedilmiş olmasının başvurucu açısından yeterli bir tatmin oluşturduğu kanaatine varılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik açık bir ihlalin söz konusu olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.

45. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 21/6/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Nesrin Yıldırım [2.B.], B. No: 2014/5503, 21/6/2017, § …)
   
Başvuru Adı NESRİN YILDIRIM
Başvuru No 2014/5503
Başvuru Tarihi 18/4/2014
Karar Tarihi 21/6/2017

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, bankaya yatırılan kamulaştırma bedelinin bloke edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Kamulaştırma bedeli, kamu yararı Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2942 Kamulaştırma Kanunu 13
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi