TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AĞA GÜNDÜZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/5665)
|
|
Karar Tarihi: 7/2/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucu
|
:
|
Ağa GÜNDÜZ
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tazminat davasında usul ve kanuna aykırı karar
verilmesi, tanıkların dinlenmemesi, yargılamanın uzun sürmesi nedenleriyle adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, olay tarihinde inşaatlarda boya ustası olarak
çalışmaktadır. Başvurucunun iddiasına göre piyasada inşaat alanında taşeronluk
yapan S.K., dubleks bir dairenin alçı, boya, kartonpiyer işini aldığını belirterek
başvurucunun yanında çalışmasını istemiş, başvurucu S.K.nın yanında yevmiyeci olarak işe başlamıştır.
9. Başvurucu binanın iç cephe alçısını yapmak için kurulan
iskeledeki kalasın kayması sonucu düşmüş ve ayak bileği kırılmıştır.
10. Başvurucu hakkında Sosyal Güvenlik Kurumunca (SGK) verilen
tespit kararında başvurucunun %19 oranında malül
olduğu belirtilerek başvurucuya sürekli iş göremezlik geliri bağlanmıştır.
11. Başvurucu; S.K.nın
yanında yevmiyeci olarak çalıştığını, olayın iş kazası olduğunu, işverenin
sorumluluğunun bulunduğunu belirterek 3/4/2007 tarihinde Edremit 1. Asliye
Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi sıfatıyla) E.2007/143 sayılı dosyasında maddi
ve manevi tazminat davası açmıştır.
12. Başvurucu aynı nedenle asıl işveren olduğunu iddia ettiği
daire sahibi A.C. hakkında da 3/4/2007 tarihinde Edremit 1. Asliye Hukuk
Mahkemesinin (Mahkeme) E.2007/144 sayılı dosyasında tazminat davası açmış, bu
dosya hukuki irtibat nedeniyle E.2007/143 sayılı dosya ile birleştirilmiştir.
13. Mahkeme 14/4/2009 tarihli kararı ile başvurucunun davalı S.K.nın yanında -inşaat işinde-
çalışırken yeterli iş güvenliği önlemlerinin alınmaması nedeniyle iş kazası
geçirdiğini, maddi zararlarının sigorta tarafından karşılandığını, bu açıdan
maddi bir kaybının olmadığını belirterek bu yöndeki talebi reddetmiş, manevi
tazminat talebini ise kısmen kabul etmiştir.
14. Temyiz üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin (Daire)
15/3/2010 tarihli kararında; somut olayda işverenin kim olduğu, davalı S.K.nın işveren mi yoksa işçi mi olduğu, işveren ise bina
sahibi ile aralarında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunup bulunmadığı
belirlenerek iş güvenliği konusunda uzman olan kişilerden oluşacak bilirkişi
heyeti oluşturulup kusurun aidiyeti ve oranının hiçbir kuşkuya yer vermeyecek
biçimde belirlenerek karar verilmesi gerektiği, yine birleşen dava ile ilgili
başvurucunun talepleri hakkında olumlu ya da olumsuz karar verilmesi gerektiği
gerekçeleriyle hüküm bozulmuştur.
15. Bozmaya uyan Mahkeme yapılan yargılama sonucunda 29/5/2012
tarihli kararı ile başvurucunun davalı S.K. tarafından götürü usulde alınan
dairenin boya badana işini kendi şahsi menfaati karşılığı götürü usulde yapmak
üzere davalı ile anlaştığını, bu nedenle yapılan işin istisna akdi kapsamında
olduğunu, hizmet akdine bağlı olarak davalılar yanında bir çalışmasının
bulunmadığını, bilirkişi raporuna göre kazanın oluşumunda davacının %100
kusurlu olduğunu, götürü olarak üstlenilen ve başvurucu tarafından yerine
getirilen işte başvurucunun güvenlik önlemlerini almadığını ve kazaya tamamen
kendi dikkatsizliğinin neden olduğunu belirterek asıl ve birleşen davanın
reddine karar vermiştir.
16. Başvurucunun temyizi üzerine Dairenin 29/11/2012 tarihli
kararında, her ne kadar SGK davalılardan A.C.yi
işveren, davacının maluliyeti ile sonuçlanan kazayı iş kazası olarak kabul
ederek davacıya gelir bağlamış ise de bu davada SGK taraf olmadığı gibi
toplanan delilerden davacının davalılardan S.K. ile arasındaki ilişkinin ortak
alınan bir işin birlikte yürütümü, diğer davalı A.C. ile aralarındaki
sözleşmenin ise istisna sözleşmesi niteliği taşıdığının açık olduğu, somut
olayda taraflar arasında işçi, işveren, işveren vekili ilişkisi (hizmet
ilişkisi) bulunmadığı, tazminat istemli davanın İş Mahkemesinde değil miktara
göre genel mahkemelerde (Sulh Hukuk-Asliye Hukuk) bakılması gerektiği, bu
açıdan Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerektiği belirtilerek hüküm
bozulmuştur.
17. Başvurucu 7/3/2013 tarihli duruşmada bozma ilamına
uyulmasını talep etmiş, Mahkemece bozma ilamına uyularak 7/3/2013 tarihinde
görevsizlik kararı verilmiştir.
18. Temyiz üzerine Dairenin 19/9/2013 tarihli kararı ile hükmün
uyulan önceki Yargıtay bozma kararına uygun biçimde verildiği, bozma ile
kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin
yeniden incelenmesinin hukuken mümkün olmadığı belirtilerek hüküm onanmıştır.
19. Görevsizlik kararı üzerine dosya Edremit 3. Asliye Hukuk
Mahkemesine gönderilmiş ve anılan Mahkemenin 13/3/2014 tarihli kararında,
davalı A.C.ye ait dubleks dairenin boya badana ve alçı işini yapmak için
telefonla irtibatı kuran R.B. aracılığı ile davalı S.K.nın
götürü olarak anlaştığı, malzemenin daire sahibince karşılandığı, davalı S.K.,
dava dışı K.Ç. ve başvurucunun kurdukları kalas iskelenin kayması sonucu
başvurucunun düşerek ayak bileğinden yaralandığı, başvurucu ile davalı S.K.
arasındaki ilişkinin ortak alınan bir işin birlikte yürütülmesi olduğu, diğer
davalı A.C. ile aralarındaki sözleşmenin de istisna sözleşmesi niteliğinde
olduğu, aralarında işçi işveren ilişkisinin bulunmadığı, bu nedenlerle meydana
gelen kazanın iş kazası niteliğinde olmadığı, ayrıca dosya içerisine alınan
bilirkişi raporuna göre meydana gelen kazada davacının kendi menfaatleri
doğrultusunda yaptığı çalışmada tedbirsiz, dikkatsiz ve özensiz davranmakla
%100 kusurlu olduğu, olayda başkaca kimsenin kusurunun bulunmadığı belirtilerek
asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
20. Başvurucu beyanına göre kararı 20/3/2014 tarihinde öğrenmiş
ve 28/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. UYAP üzerinden yapılan
incelemede nihai karar temyiz edilmeksizin 8/1/2015 tarihinde kesinleşmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 7/2/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
22. Başvurucu, kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulması
talebinde bulunmuş ancak buna ilişkin somut bir gerekçe belirtmemiştir.
Başvuruya konu olayın niteliği de gözönüne
alındığında gizlilik kararı verilmesini gerektirecek bir husus tespit edilmemiş
ve talebin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
A. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
23. Başvurucu makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
24. Ferat Yüksel (B. No: 2014/13828, 12/9/2018)
kararında Anayasa Mahkemesi yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ya
da yargı kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği
iddiasıyla 31/7/2018 tarihinden önce gerçekleştirilen bireysel başvurulara
ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru imkânının getirilmesine ilişkin
yolu ulaşılabilir olma, başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama
kapasitesinin bulunup bulunmadığı yönlerinden inceleyerek bu yolun etkililiğini
tartışmıştır (Ferat Yüksel, §§ 26-36).
25. Ferat Yüksel kararında özetle anılan başvuru
yolunun kişileri mali külfet altına sokmaması ve başvuruda kolaylık sağlaması
nedenleriyle ulaşılabilir olduğu, düzenleniş şekli itibarıyla ihlal iddialarına
makul bir başarı şansı sunma kapasitesinden mahrum olmadığı ve tazminat
ödenmesine imkân tanıması ve/veya bu mümkün olmadığında başka türlü telafi
olanakları sunması nedenleriyle potansiyel olarak yeterli giderim sağlama
imkânına sahip olduğu hususunda değerlendirmelerde bulunulmuştur (Ferat Yüksel, §§ 33-36). Bu gerekçeler
doğrultusunda Anayasa Mahkemesi, ilk bakışta ulaşılabilir olan ve ihlal
iddialarıyla ilgili başarı şansı sunma ve yeterli giderim sağlama kapasitesi
olduğu görülen Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun
incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı sonucuna
vararak başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemezlik
kararı vermiştir (Ferat Yüksel, §§ 35, 36).
26. Somut başvuru yönünden de söz konusu karardan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
27. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduklarına karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
28.Başvuru konusu olayda, Edremit 1. Asliye Hukuk Mahkemesi İş
Mahkemesi sıfatıyla yaptığı yargılama sonucu verdiği 14/4/2009 tarihli
kararında, olayın iş kazası niteliğinde olduğunu belirterek davayı kısmen kabul
etmiş, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 15/3/2010 tarihli bozma ilamında, davanın iş
kazası olup olmadığı ve kusur durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiğini
belirterek Mahkeme kararını bozduğu anlaşılmıştır.
29. Bozma üzerine Mahkeme 29/5/2012 tarihli kararında, başvurucu
ile davalılar arasındaki hukuksal ilişkinin istisna akdi kapsamında olduğunu ve
olayın meydana gelmesinde davalıların kusurunun bulunmadığını belirterek davayı
reddetmiş, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 29/11/2012 tarihli kararında,
başvurucunun hizmet akdine dayalı bir çalışmasının bulunmadığını, olayın iş
kazası olarak kabulünün mümkün olmadığını tespit ederek kusur durumuna ilişkin
değerlendirme yapmadan davaya genel mahkemelerin bakması gerektiğini belirterek
hükmü bozmuştur.
30. Mahkeme bozmaya uymuş 7/3/2013 tarihli kararında
görevsizliğe hükmetmiş,Yargıtay
denetiminden geçerek 19/9/2013 tarihinde karar kesinleşmiştir. Görevsizlik
kararı üzerine yargılamaya devam eden Edremit 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
13/3/2014 tarihli kararında davayı reddetmiştir. Başvurucunun bu karara karşı
kanun yoluna başvurmasının etkili olmayacağını belirterek doğrudan Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
31. Somut olayda başvurucunun dava konusu olayla ilgili dile
getirdiği iddialar, davanın iş davası niteliğinde olduğu ve bu çerçevede
değerlendirme yapılması gerektiği hususu ile yargılamada davalıların kusur
durumunun tespiti açısından gerekli araştırma yapılmadığı ve bilirkişi
raporlarında yanlış tespitler olduğu hususlarına dayandığı anlaşılmaktadır.
32. Bu açıdan başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamında
ileri sürdüğü diğer ihlal iddiaları bu iki başlık altında incelenmiştir.
1. Davanın İş Kazası Niteliğinde Olduğu İddiası
Yönünden
33. Başvurucu somut olayda; davalılarla arasında hizmet akdinden
kaynaklanan hukuksal ilişki bulunması nedeniyle dosyanın iş hukuku hükümleri
çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini, mahkemenin bu çerçevede gerekli
araştırma yapmadığını belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu'nun 21. maddesi hükmüne göre görevsizlik kararının kanun yoluna
gidilerek kesinleşmesi durumunda dosyanın gönderildiği mahkemenin görevsizlik
kararı ile bağlı olacağı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun davanın iş
kazası niteliğinden olduğu ve bu kapsamda değerlendirme yapılması gerektiği,
başka bir ifadeyle olayın hukuksal nitelendirmesi ile ilgili dile getirdiği
şikâyetler açısından Mahkemenin 13/3/2014 tarihli kararına karşı kanun yoluna
başvurmasının etkili bir yol olarak değerlendirilemeyeceği söylenebilir. Bu
açıdan başvurucunun bu çerçevede dile getirdiği iddialara ilişkin başvuru
yollarının tüketildiğinin kabul edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı
fıkrası gereği başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise
ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde bireysel başvuru
yapılması gerekir.
36. Somut olayda, Edremit 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 7/3/2013
tarihli görevsizlik kararı başvurucu tarafından temyiz edilmiş, karar Yargıtay
21. Hukuk Dairesinin 19/9/2013 tarihli kararı ile onanmıştır. Başvurucu
açısından nihai karar onama ilamıdır. Bireysel başvuru formuna ekli
belgelerden, nihai kararın 11/10/2013 tarihinde başvurucu tarafından
öğrenildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvurucunun en geç 11/11/2013
tarihinde bireysel başvuruda bulunması gerektiği anlaşılmaktadır. Buna göre bu
başlık altında ileri sürülen ihlal iddiaları ile ilgili 28/4/2014 tarihinde
yapılan başvuruda süre aşımının söz konusu olduğu anlaşılmıştır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Kusur Durumunun Tespiti ve Yöntemine İlişkin
İddialar Yönünden
38. Başvurucu; yargılamada tanıklarının dinlenmediğini, lehine
olan delillerin değerlendirilmediğini, bilirkişilerin kusur durumu ile ilgili
olarak yanlış değerlendirme yaptığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
39. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun, bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
40. Her ne kadar başvurucu Mahkemenin 13/3/2014 tarihli kararına
karşı kanun yoluna başvurmasının etkili bir yol olmayacağını değerlendirerek
doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuş ise de başvurucunun
bir davada kanun yolunun kendisi için etkili olup olmayacağı hususundaki subjektif değerlendirmesi Anayasa Mahkemesini bağlamaz. Bu
açıdan Anayasa Mahkemesince somut olay koşullarında, başvurucu açısından kanun
yolunun etkili bir yol olmayacağının değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
41. Başvuru konusu davadaki yargılama sürecinde tarafların kusur
durumu ile ilgili olarak Yargıtay 21. Hukuk Dairesi tarafından bağlayıcı
herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Başka bir ifadeyle yargılamada
tarafların kusur durumu, Mahkemenin 13/3/2014 tarihli kararına kadarki süreçte
usule ilişkin kazanılmış hak çerçevesinde kesinleşmemiştir. Dolayısıyla
başvurucunun bu çerçevede dile getirdiği iddiaların Mahkemenin 13/3/2014
tarihli kararına karşı kanun yoluna başvurulmak suretiyle temyiz konusu
yapılması mümkündür.
42.Buna göre başvurucunun bu iddiaları açısından söz konusu
karara karşı hukuk sisteminde mevcut yargısal yolları tüketmeksizin bireysel
başvuruda bulunduğu, bu şekilde ihlal iddialarını Anayasa Mahkemesinin
gündemine taşımasının mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
43. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin REDDİNE,
B. 1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Davanın iş kazası niteliğinde olduğuna ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
3. Kusur durumunun tespiti ve yöntemine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
7/2/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.