TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HAYRİYE BOZAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/4203)
|
|
Karar Tarihi: 7/2/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Halil
İbrahim DURSUN
|
Başvurucular
|
:
|
1.Hayriye
BOZAN
|
|
|
2. Dilek
ÇINARLIDERE
|
|
|
3. Melek
AVCI
|
|
|
4. Mesut
BOZAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet
Ateş BERBEROĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, öldürme olayına ilişkin olarak etkili bir ceza
soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. İlk başvurucunun eşi ve diğer başvurucuların babası A.B.
26/10/2011 tarihinde Eskişehir'de karıştığı bir kavga sonucunda yaşamını
yitirmiştir.
8. Olay hakkında başlatılan soruşturma sonucunda E.K., N.K.,
Ö.G. ve A.A. adlı kişiler hakkında Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde kamu
davası açılmıştır.
9. Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi, yaptığı araştırmalar
neticesinde başvurucuların yakını A.B.nin sanık E.K.nın eylemlerinin etkisiyle
yere düşerek rögar kapağına başını çarpması sonucu yaşamını yitirdiği kanaatine
varmıştır. Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi, diğer sanıkların da başvurucuların
yakınına karşı etkili eylemlerinin olduğunu ancak başvurucuların yakınının bu
kişilerin eylemleri neticesinde ölmediğini belirtmiştir. Eskişehir 1. Ağır Ceza
Mahkemesi bu kapsamda 10/4/2012 tarihli kararla sanıklardan E.K.nın kasten yaralama sonucu başvurucuların yakını A.B.nin ölümüne sebebiyet verdiği gerekçesiyle 5 yıl hapis
cezası ile tecziye edilmesine karar vermiştir. Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi
diğer sanıklar N.K., Ö.G. ve A.A.nın
ise ölüme neden olan eylemden önce başvurucuların yakınlarını basit tıbbi
müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladıkları gerekçesiyle 4.000 TL adli
para cezası ile cezalandırılmalarına karar vermiştir.
10. Taraflarca temyiz edilen bu karar, Yargıtay 1. Ceza
Dairesinin 1/7/2013 tarihli kararı ile düzeltilerek onanmıştır. Yargıtay 1.
Ceza Dairesi, sanık E.K. hakkında kurulan hükmün onanmasına karar vermiştir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesi diğer sanıklar N.K., Ö.G. ve A.A.nın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde
hafif kasten yaralama suçundan mahkûm olduklarını ancak bu suçun şikâyete tabi
olduğunu, şikâyet hakkının şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hak olup somut olayda
maktulün bir şikâyetinin bulunmadığını belirterek kararın bu kısmının
bozulmasına ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden anılan
sanıklar hakkındaki davanın düşürülmesine karar vermiştir.
11. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla yapılan
araştırmada Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 6/8/2013 tarihinde
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin kararı doğrultusunda kesinleşme şerhleri
düzenlendiği görülmüştür.
12. Başvurucuların vekili, Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesine
sunduğu 5/3/2015 tarihli dilekçeyle Yargıtay kararının kendisine tebliği için
gereğinin yapılması talebinde bulunmuştur. Yargıtay 1. Ceza Dairesinin anılan
kararı, aynı gün başvurucuların vekiline tebliğ edilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 7/2/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
14. Başvurucular, yakınlarının ölümü ile neticelenen olay
hakkındaki derece mahkemeleri kararlarının eksik inceleme sonucu hukuka aykırı
olarak verildiğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular; yakınlarının ölümüne neden
olan N.K., Ö.G. ve A.A.nın
cezasız kaldığını, maktulün bu kişilerden şikâyetçi olmadığı gerekçesiyle
davanın düşürülmesine karar verilmesinin kabul edilemez olduğunu, olaydan hemen
sonra yaşamını yitiren yakınlarının bu kişilerden şikâyetçi olmasının mümkün
olmadığını belirtmişlerdir. Başvurucular, sanıkların tamamının kasten insan
öldürme veya kasten yaralama sonucu ölüme sebebiyet verme suçlarından
cezalandırılmaları gerektiğini iddia etmişlerdir. Başvurucular bu iddialarla
hak arama hürriyetinin ve vücut bütünlüğünün korunması hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
15. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un "Bireysel başvuru usulü" kenar başlıklı 47.
maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi
içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle
birlikte başvurabilirler…"
16. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
(İçtüzük) "Başvuru süresi ve mazeret"
kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
17. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de otuz günlük süre
kuralıdır. Sürenin başvurunun her aşamasında dikkate alınması gerekir (Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013,
§ 32).
18. Bireysel başvurunun süre koşuluna bağlanmasıyla
başvuruculara bireysel başvuruda bulunmak için imkân tanımanın yanında hukuki
belirlilik de sağlanmaktadır. Dolayısıyla dava açma ya da kanun yollarına
başvuru için belli sürelerin öngörülmesi -bu süreler dava açmayı imkânsız
kılacak ölçüde kısa olmadıkça- hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve
mahkemeye erişim hakkına aykırı değildir (Remzi
Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27).
19. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin
(5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin
(1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru
yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekmektedir. Anılan düzenlemelerde başvuru yolu öngörülen
durumlarda bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak başvuru yollarının tüketildiği tarihten
söz edilmekte ise de haberdar olunmayan bir hususta başvuru yapılamayacağı
dikkate alınarak bu ibarenin nihai kararın
gerekçesinin öğrenildiği tarih olarak anlaşılması gerekir. Bu
öğrenme somut olayın özelliklerine göre farklı şekillerde gerçekleşebilir (A.C. ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1827,
25/2/2016, § 25)
20. Bireysel başvuru süresi bakımından nihai kararın gerekçesinin tebliği,
öğrenme şekillerinden biridir (Mehmet Ali
Kurtuldu, B. No: 2013/5504, 28/5/2014, § 27). Ancak öğrenme,
gerekçeli kararın tebliği ile sınırlı olarak gerçekleşmez; başka şekillerde de
öğrenme söz konusu olabilir. Bu kapsamda nihai kararın gerekçesinin dosyadan suret alınması gibi hâllerde
öğrenilmesi de mümkündür. Başvurucuların nihai kararın gerekçesini öğrendiklerini beyan ettikleri tarih de
bireysel başvuru süresinin başlangıcı olarak ele alınabilir (İlyas Türedi, B. No: 2013/1267, 13/6/2013,
§§ 21, 22).
21. Diğer yandan nihai kararın gerekçesi öğrenilmemiş olmakla
birlikte sonucunun öğrenildiği durumlar da söz konusu olabilir. Böyle bir
durumda sonucu öğrenilen nihai kararın gerekçesine derece mahkemesinden kesin
olarak erişilebilmesi mümkün ise bireysel başvuru süresinin sonucun öğrenildiği
tarihten itibaren başlatılması gerekir. Bu kapsamda bir ceza mahkûmiyetine
ilişkin nihai kararın sonucunun infaz aşamasında yakalama, müddetname veya
çağrı kağıdının ya da ödeme emrinin tebliği suretiyle öğrenildiği durumlarda
başvurucular, nihai kararın sonucundan haberdar olmakta ve nihai karar
gerekçesini kesin olarak öğrenme olanağına sahip bulunmaktadır (Aydın Selçuk, B. No: 2014/3194,
20/11/2014, § 24; Özgür Çapkın,
B. No: 2014/2546, 30/12/2014, § 24; Halil
Aslan, B. No: 2014/3038, 10/12/2014, § 38).
22. Nihai kararın gerekçesinin bir şekilde öğrenilemediği veya
nihai kararın sonucunun öğrenilip gerekçesinin kesin olarak öğrenilme imkânının
elde edilemediği hâllerde başvuru süresinin hangi tarihten başlayacağının da
belirlenmesi gerekir. Aksi hâlde sınırsız bir başvuru süresi söz konusu
olabilecektir. Bu kapsamda bireysel başvuru süresinin başlangıç tarihinin
tespitinde, başvurucuların özen yükümlükleri ile mahkemeye erişim haklarının
aşırı sınırlanmaması hususları birlikte dikkate alınmalıdır (A.C. ve diğerleri, § 28).
23. Başvurucuların bireysel başvuruda bulunmak üzere dava ve
başvurularını takip etmek için gerekli özeni gösterme yükümlülükleri vardır. Bu
yükümlülük kapsamında ilk derece mahkemesine ulaşan nihai kararın gerekçesini
öğrenme konusunda gerekli özeni gösterme sorumluluğu başvuruculara aittir.
Diğer bir ifadeyle başvurucular veya vekillerinin ilk derece mahkemesine ulaşan
kararın bir örneğini almak için özenli davrandıklarını kanıtlamaları gerekir (A.C. ve diğerleri, § 29; benzer yöndeki
AİHM kararı için bkz. Refik Alpaya ve İbrahim Dağılma/Türkiye (k.k.), B. No: 34384/08, 12/3/2013, § 16).
24. Mevzuatta, Yargıtay ceza dairelerinin kararlarının taraflara
tebliğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Ceza yargılamasında nihai
kararın tebliğ edilmediği durumlarda kararın derece mahkemesine ulaşmasından ve
böylece gerekçesinin erişilebilir olmasından sonra özen yükümlülüğü kapsamında
makul bir süre içinde bireysel başvuru yapmak isteyen ilgililerden karara
erişmeleri ve karar gerekçesini öğrenmeleri beklenir. Bu kapsamda erişilebilir
olan nihai kararın en geç üç ay içinde ilgilileri tarafından bilindiği ve
gerekçesinin öğrenildiği kabul edilmelidir. Aksi tespit edilmediği sürece
bireysel başvuru için kanunda öngörülen otuz günlük başvuru süresi
başlayacaktır (A.C. ve diğerleri,
§ 30).
25. Somut olayda Yargıtay 1. Ceza Dairesi 1/7/2013 tarihinde ilk
derece mahkemesi kararının onanmasına karar vermiştir.
26. UYAP üzerinden incelenen dava dosyası evrakından söz konusu
nihai kararın başvurucular vekiline 5/3/2015 tarihinde Mahkeme Kaleminde tebliğ
edildiği anlaşılmıştır.
27. Başvuru evrakında ve dava dosyasındaki belgelerde, başvuru
konusu nihai kararın (Yargıtay kararının) ilk derece mahkemesi olan Eskişehir
1. Ağır Ceza Mahkemesine ne zaman ulaştığına dair kesin bir bilgi
bulunmamaktadır. Bununla birlikte Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 6/8/2013
tarihinde Yargıtay kararı doğrultusunda kesinleşme şerhleri düzenlediği
görülmüştür. Bu durum dikkate alındığında Yargıtay kararının en geç bu tarihte
Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesine ulaştığının kabul edilmesi gerekmektedir.
28. Dolayısıyla başvurucuların Eskişehir 1. Ağır Ceza
Mahkemesinin dosyasına girmiş olan nihai kararın içeriğine erişme imkânını
6/8/2013 tarihinde elde ettikleri anlaşılmıştır. Diğer bir ifadeyle
başvurucular tarafından belirtilen tarihten itibaren üç ay içinde -yukarıda
değinilen özen yükümlülükleri kapsamında- karara erişilmesinin ve karar
gerekçesinin öğrenilmesinin gerçekleştiği kabul edilmelidir.
29. Bu durumda en geç 6/11/2013 tarihinde erişildiği ve
gerekçesinin öğrenildiği kabul edilen karara ilişkin bu tarihten itibaren otuz
günlük yasal süresi içinde bireysel başvuruda bulunulması gerekirken 6/3/2015
tarihinde başvuruda bulunulduğu anlaşıldığından başvurunun süresi içinde
yapılmadığı sonucuna varılmıştır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin süre
aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
7/2/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.